01.12.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ERDOĞDU: “TÜRKİYE’NİN ŞU AN BİR ANAYASASI YOK”

-“2020 KONKORDATO 2021 YILI İFLASLAR YILI OLACAK”
-“BUGÜN BAŞKA ÜLKELERİN TASARRUFUNU YİYEN BİR MİLLETE DÖNÜŞTÜRÜLDÜK”
-“ANADOLU VE TRAKYA’NIN KALKINDIRILMASI İÇİN KALKINMA KUŞAKLARINA İHTİYAÇ VAR”
-“HAKÇA BÖLÜŞÜM İÇİN YÜKSEK BİR ÜCRETLER GENEL SEVİYESİ UYGULANMASI GEREK”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu açmazdan çıkması için CHP’nin dört aşamalı bir planı olduğunu belirterek, “Kuvvetler ayrılığını getirmeyen, temel hak ve hürriyetleri garanti altın almayan metne anayasa denmez. Türkiye’nin şu an bir anayasası yoktur” dedi.
Erdoğdu ülkenin bugün içinde bulunduğu sorunlara ilişkin yaptığı değerlendirmede, önümüzde “çok zor bir 2020, imkansız bir 2021” yılı olduğunu kaydederek şunları söyledi:
“Görünen, 2020 konkordato 2021 yılı iflaslar yılı olacak. Bu durumdan çıkmak için CHP olarak 4 aşamalı bir plan öngörüyoruz. Her şeyden önce en alttaki, en temel taş demokrasi, hukuk devleti ve güçler ayrılığı, yani anayasa meselesi. Referandumdan sonra Türkiye Cumhuriyeti devleti ve milleti anayasasızlaştı. Bugün yürürlükte olan bir anayasa değildir. Kuvvetler ayrılığını getirmeyen, temel hak ve hürriyetleri garanti altın almayan metne, anayasa denmez. Türkiye’nin şu an bir anayasası yoktur. Şiddetle ve ivedi olarak öncelikle bir anayasaya ihtiyacımız var.”
Bu anayasanın sağlayacağı kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı ve parlamentonun tekrar demokratik gücüne kavuşmadan hem iç politikada hem dış politikada huzur ve barış ortamı sağlanamayacağını bildiren Erdoğdu, “Onun için bugün yaşadığımız melanetin temeli, ekonomik veya siyasal değil, anayasal meseledir. Önce bunu çözmek lazım. Yargı bağımsız olsa bunca yolsuzluk olabilir mi? Yürütmenin bu kadar güç kullanmadığı bir ülkede bu kadar yolsuzluk olabilir mi” diye sordu.
ÜRETEN EKONOMİ ŞART
Bunun üzerine muhakkak gelmesi gerekenin, “üreten bir ekonomi” olduğunu anlatan Erdoğdu, “Biz borçlanan bir ekonomiyiz. Maalesef başka ülkelerin tasarrufunu yiyen bir millete dönüştürüldük. Devlet borçlu, millet borçlu, vatandaş borçlu, KOBİ’si borçlu, şirketi borçlu. Bu borç ekonomisinden, tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçmek zorundayız” dedi.
Üretimden kastettiğinin özellikle yüksek katma değerli sanayi üretimi olduğunu vurgulayan Erdoğdu şöyle devam etti:
“Neden bahsediyoruz. Sanayiden, tarımsal üretimden, yüksek kaliteli hizmetlerden bahsediyoruz. En önemlisi de Anadolu’nun kalkınmasından söz ediyoruz. Üretim bugün 3-5 büyük şehire yığıldı. Özellikle de İstanbul’a yığıldı. İstanbul artık kaldıramıyor, alt yapısı buna yetmiyor. Ama Sivas bitti, Erzurum bitti, Ege, Trakya bitti. Her tarafı bitirdiler. Onun için Anadolu ve Trakya’nın kalkındırılması gerekiyor. Bölgesel kalkınma bunun için çok önemli. Bunun bir kısmı sanayi ise diğer kısmı tarım. Teşvik vermekle de bu iş olmuyor. Onun için alt yapısını, her şeyini düşünüyoruz. Yani oradaki enerji, iletişim, ulaşım alt yapılarından, uluslararası bağlantılarına kadar hepsini düşünerek oluşturduğumuz, bir bölgesel kalkınma planı olan, ‘Anadolu kalkınma kuşakları’ programımız var.”
Yapılacak üretimin de ihracat ağırlıklı olması gerektiğine işaret eden Erdoğdu, “Bizim tek kurtuluşumuz yurt dışına yüksek fiyatlı kaliteli mal ve hizmet satmak. Çünkü bu ülkenin önemli bir enerji ithalatı var. Bunu karşılamak zorundayız. Üretmek için ithalat yapacağımızı düşünürsek, bu ülke dışa açık bir ekonomidir, böyle kalmak durumunda. Başka şansımız yok. Bunun bir şartı da barışçı bir dış politika. Kavga ederek bir yere varamayız” diye konuştu.
 ÜRETİM ARTIŞINA DAYANAN YÜKSEK ÜCRET
“Üretiyoruz, büyüyoruz, kazanıyoruz da vatandaş bunu alamıyorsa işçi, memur, emekli payını alamıyorsa büyümenin ne anlamı var” diyen Erdoğdu 3’üncü olarak “sosyal devlet” meselesini ele alacaklarını bildirerek şu görüşleri dile getirdi:
“Örneğin yüzde 10 büyüdük dediklerinde kimin maaşı reel olarak yüzde 10 arttı? Hep belirli bir grubu büyüttüler. O nedenle gelir dağılımı adaleti çok önemli. Bunu sağlamanın da yolu şu: Birincisi asgari ücreti reel anlamda yükselteceksiniz. Kaşıkla verip kepçeyle almamanın yolu, gerçek bir üretim artışına dayanan ücreti sağlamaktır. Yeni istihdam artışı sağlayacaksınız. Bu kadar işsizlikle hiçbir yere varamayız. İşgücüne katılma oranımız çok düşük. Özellikle kadınlar istihdamın dışında. Nüfusun yarısını kadın diye iş hayatının içine sokmuyoruz. Böyle bir ülke kalkınır mı? İşgücüne katılma oranını yükselteceğiz. Bu da yeni yatırımlar demek. Bu yeni yatırımla elde edeceğimiz geliri de hakça bölüşmemiz gerekiyor. Hakça bölüşüm için yüksek bir ücretler genel seviyesi uygulanması gerek.”
İşsizlik sigortasının çok doğru kullanılması gerektiğini ifade eden Erdoğdu, “İşsizlik sigortası patron fonuna dönmüş. Kişi işsiz kaldığında kullanım şartları kolaylaştırılmalı. İşsizlik fonunun derman olmadığı yerde de, aile sigortası devreye girmeli. Türkiye’de hiçbir çocuğun yatağa aç girmediğinden 82 milyon emin olmak zorunda. İşsizlik sigortası şemsiyesinde olmayan, aile sigortası şemsiyesi altında olmayan, istihdam altında olmayan kimse kalmamalı. Yani devletin sosyal güvenlik şemsiyesi herkesi çalışması ve gelirine göre ama asgari bir düzeyde de tutarak korumak zorunda” dedi.
GELECEK YILLARA VARLIK AKTARAN BORÇ AZALTAN BÜYÜME
Tüm bunların sürdürülebilir olmasının 4’üncü mesele olduğunu kaydeden Erdoğdu, Türkiye’nin sağlıklı büyümesi gerektiğini söyledi. “Sağlıklı büyüme de şu: Gelecek yıllara büyüme aktaran, varlık aktaran, borç azaltan, işsizliği çözen büyüme” diyen Erdoğdu şunları kaydetti:
“Kapsayıcı büyüme için sürdürülebilirlik çok önemli. Yani aldığın parayı götürüp betona yatırmayacak, hırsızlıklarla çürütmeyecek, yeteneksiz yandaşlarına aktarıp onlar da yurt dışına giderek İngiltere’den sokak almaya gitmeyecek. Verimli, yaşayabilir, rekabet edebilir şirketler kuracak, bu şirketlerin küresel rekabet içinde var olabilmesinin önünü açacaksın. Bunu da teşvik mekanizmasını daha az kullanarak yapacaksın. Çünkü teşvikle yaşatmak hormonla büyütmek gibi. Önce şirketlerin önünü açacak, rekabetçi ortama alıştıktan sonra gerekiyorsa destekleyeceksin.”
SERVETLERİ GÜVENLİK MESELESİ OLMAYACAK
Tüm bunları yapmak için ülkesini seven insanların başta olması gerektiğini bildiren Erdoğdu, “Bunların kişisel servet derdi olmaması lazım. Milyarlarca dolar serveti olanlardan, Dışişleri’nin mektuplarına servetleri milli güvenlik meselesi olarak girenlerden bu işler çıkmaz” dedi. 
Bu işlerden anlayan; ister muhafazakar, ister Kürt, ister milliyetçi ya da sosyal demokrat olsun bürokraside liyakatın mutlaka getirilmek zorunda olduğunun altını çizen Erdoğdu, “Millet ittifakını oluşturan partilerin bu temel mevzularda anlaşıp, 5 yıllık bir planda hepimizin ne yaptığın bilmemiz lazım. Bize çok ağır bir enkaz bırakacaklar ama işimiz zor değil. Bunu yapabilecek kadrolar var. Biz bu kapasiteyi kullanarak ilk 10 ekonomiye girebilirdik, şimdi geriden geliyor olacağız, çünkü çok geriye düştük. Geçen yıllarımıza yazık ama gerçekten yeniden yapabiliriz” diyerek açıklamasını tamamladı.