10.12.2018

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI AĞBABA'DAN ÇALIŞMA YAŞAMI VE İŞÇİLERE YÖNELİK HAK İHLALLERİ RAPORU

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI AĞBABA'DAN ÇALIŞMA YAŞAMI VE İŞÇİLERE YÖNELİK HAK İHLALLERİ RAPORU
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Emek Büroları Genel Koordinatörü Veli Ağbaba İnsan Haklarının 70. Yıldönümü vesilesi ile AKP Döneminde “Çalışma Yaşamı ve İşçilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu” hazırladı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ağbaba’nın hazırladığı rapor şöyle:
10 ARALIK İNSAN HAKLARI GÜNÜNDE ÇALIŞMA YAŞAMI VE İŞÇİLERE YÖNELİK HAK İHLALLERİ RAPORU 16 YILLIK AKP İKTİDARININ SONUCUNDA EMEKÇİLERİN DURUMU GÜVENCESİZLİK, YOKSULLUK VE ÖLÜM
GİRİŞ
10 Aralık günü İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 70. Yıldönümü. Türkiye, Dünya İnsan Hakları gününe bu yılda geçmiş yıllarda olduğu gibi her alanda binlerce hak ihlalinin gerçekleştiği bir ülke olarak girmektedir. AKP iktidarının son 16 yılına baktığımızda yaşamın her alanında hak ihlallerinin yoğun olarak gerçekleştiğini görmekteyiz. Hak ihlallerinin en çok yaşandığı alanlardan birisi de "Çalışma yaşamı ve İşçi haklarının ihlalidir".
AKP 16 yıllık iktidarı süresince işçilerin ve emekçilerin üzerindeki baskıyı ve sömürüyü günden güne arttırmıştır. Düşük ücretler, güvencesiz çalışma koşulları, işçiler ve emekçiler üzerinde yoğunlaşan siyasal baskılar AKP iktidarının 16 yıl boyunca işçilere ve emekçilere uyguladığı sömürü politikalarının temel noktalarıdır. AKP iktidarda bulunduğu süre zarfında işçinin hem sofrasındaki lokmasına göz dikmiş hem de çalışma yaşamında canına kast etmiştir. AKP işçiler üzerinde ki siyasi ve iktisadi baskıları yoğunlaştırmış, anayasal ve evrensel tüm hukuk kurallarını hiçe sayarak ülkemizde sömürüye dayanan güvencesiz bir emek rejiminin temellerini atmıştır.
Yeni Rejim Çalışma Yaşamına saldırıyı arttırdı
24 Haziran seçimlerinin hemen ardından yayımlanan uyum kararnameleri ile
Asgari Ücret Tespit Komisyonu Cumhurbaşkanlığı teşkilat yapısı içindeki idari kurul, konsey ve komisyonlar arasına alınarak, Asgari Ücret Tespit Komisyonu İş Kanunu’ndan çıkartılmıştır.
5 numaralı Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Devlet Denetleme Kurumu tek bir kişiye bağlanmıştır. Tek bir adamın, tüm kamu kurum ve kuruluşları ile bunlara bağlı ve ilgili kuruluşları, meslek örgütlerini ve işçi ve işveren örgütlerini, dernekleri ve vakıfları denetleyebilmesine imkân sağlanmıştır.
Ekonomik ve Sosyal Konsey yapılanmasının içeriği değiştirilmiş ve Cumhurbaşkanlığı'na bağlanmıştır.
Yeni Ekonomik Program kapsamında Bireysel Emeklilik Sistemi’nin zorunlu olarak 3 yıla çıkartılması gündeme gelmiştir. Bu durum ile ilerleyen süreçlerde kamusal emeklilik sisteminin tasfiyesi hedeflenmiştir.
Yine Yeni Ekonomik Program kapsamında 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda değişikliğe gidileceği belirtilmiş, kamu da esnek ve güvencesiz çalışmanın hayata geçirileceği belirtilmiştir.
2019 yılı Cumhurbaşkanlığı yıllık programına göre gelecek yıl kıdem tazminatının fona veya bireysel hesap sistemine devredilmesi gündeme gelmiştir. Bu durumda işçilerin 82 yıllık birikimi olan kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesi gündeme gelecektir.
En az 21 Bin işçi iş cinayetlerine kurban gitti
AKP iktidarı boyunca en az 21 bin işçi iş yerlerinde çalışırken göz göre göre ölüme terk edildi. Erkek, kadın ve çocuk 21 bin işçi adına ‘fıtrat’ dedikleri düzende, AKP’nin daha fazla rant ve kar hırsının bedelini canlarıyla ödediler. İşyerlerinde yıllardır işçilere karşı bir savaş politikası işletiliyor. Bu savaşta işçiler evlerine bir ekmek daha fazla götürebilmek için 16 yıldır bu savaşta hayatta kalmaya çalışıyor. İnsan onuruna yakışır bir şekilde yaşamak ve çalışmak işçilerin en doğal ve yasal hakkı iken, bu hak yıllardır AKP iktidarı tarafından hiçe sayılmıştır.
AKP iktidarının 16 yıllık bilançosu;
En az 21 bin işçi işyerlerinde göz göre göre ölüme gönderildi.
Soma,Tuzla Tersaneleri, Davutpaşa, Ostim, Kozlu, Karadon, Ermenek, Esenyurt, Torunlar, Şirvan ve Şırnak’ta yaşanan iş cinayetleri AKP iktidarı döneminde öne çıkan iş cinayetleridir.
Sadece 2018 yılının ilk 11 ayında en az Bin 800 işçi, işyerlerinde çalışırken yaşamını yitirdi.
İşyerleri alabildiğince denetimsizliğe terk edildi, çalışma yaşamı işçilerin yaşamlarını göz ardı edecek şekilde hazırlandı.
İş cinayetleri en çok İnşaat, Maden, Enerji iş kolu gibi AKP iktidarının sermayesinin temel dayanağı olan iş kollarında yoğun olarak gerçekleşti.
Yönetmenlik değişiklikleri ile beraber işyerinde 50 işçiye kadar işçi çalıştıran işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırmak ve kayıtlı defter tutmak zorunluluğu kaldırıldı.
2015 yılında 6331 sayılı kanun ile yasalaşan İş sağlığı ve güvenliği kanunu bir detaydan ibaret kalmış, var olan kanun hükümleri hiçbir şekilde uygulanmayarak ve iş yeri cinayetlerine açık bir şekilde göz yumuldu.
Ve sonuç olarak Türkiye, AB ülkeleri arasında en çok iş cinayeti yaşanan 1’nci, Dünya genelinde ise 3’üncü ülke konumuna yükseldi.
Ülkemizde çalışma yaşamındaki baskılar ve ekonomik kriz neticesinde son 5 yılda işçi intiharları yüzde 300 oranında arttı. İş yerlerindeki çalışma koşullarına bağlı olarak son 5 yılda 300’den fazla işçi, intihar ederek yaşamına son vermiştir.
GREV HAKKI HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE ORTADAN KALDIRILDI
AKP 16 yıllık iktidarı boyunca işçilerin evrensel ve anayasal hakkı olan grev hakkını hukuksuz bir şekilde çiğnemiştir. Sözde ‘’erteleme’’ adı altında AKP iktidarı döneminde 15 Grev yasaklanmıştır. Yasaklanan grevlerin 7’si 21 Temmuz 2016 yılında ilan edilen OHAL rejiminde meydana gelmiştir. AKP iktidarı grev yasaklamalarıyla özdeşleşmiş bir iktidar olduğunu 16 yıl boyunca defalarca kanıtlamıştır. AKP iktidarı döneminde 190 binden fazla işçinin grevi ertelenme adı altında yasaklanmıştır.
AKP, ÖRGÜTSÜZ POLİTİKALARIN MİMARIDIR
Türkiye’de sendikal hak ve özgürlükler yasal güvence altına alınmış olmasına rağmen AKP iktidarı ile işçilerin sendikalaşma hakkına ağır saldırılar gerçekleşmiştir. Uluslararası emek ve çalışma yasalarının tarafı olan ülkemiz de sendikalaşma hakkı adeta göz göre göre yok sayılmaktadır. AKP iktidarı öncesinde iş yerlerinde görülen yüksek sendikalaşma hakkı, AKP iktidarı ile adeta dibe vurmuştur.
16 yıllık AKP iktidarında;
AKP iktidara gelmeden önce yüzde 50’lere varan sendikalaşma oranı son 2018 Temmuz verilerine göre yüzde 12,76 civarına geriledi. Ülkemizde çalışma yaşamında olan her 100 işçiden sadece 12’sinin sendika üyeliği bulunmaktadır.
Sendikalı işçilerin sadece yüzde 7’si toplu iş sözleşme yapabilme ve yararlanabilme hakkına sahiptir
Özel sektörde çalışan işçilerin yüzde 95’i sendikalı değildir.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) raporlarına göre Türkiye sendikal hak ve özgürlükler noktasında Dünya’nın en kötü 10 ülkesi arasına girmiştir
Ayrıca yüzde 7’lik toplu iş sözleşmesi kapsamı ile ülkemiz OECD ülkelerinin standartlarından oldukça geri konumdadır.
Sendika örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi yasalar yolu ile kısıtlanmış, örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi yapabilmenin önüne iş yeri ve iş kolu barajları getirilmiştir.
1980 Askeri darbesinin ürünü olan 2821 ve 2822 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmelerinin kapsamı AKP iktidarı döneminde çıkartılan 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmeleri kanunu ile korunmuştur.
AKP iktidarı tüm bunların dışında kendi yandaş sendikacılık anlayışını ilerletmiş, kendi bünyesinde güdümlü sendikacılık anlayışını desteklemiştir.
Anayasal bir hak olan Sendikalaşma hakkı AKP iktidarı döneminde adeta bir suç unsuru olarak görülmüş sendikalar ve emek örgütleri üzerinde ki baskı giderek artmıştır. TÜM TAŞIMA İŞÇİLERİ SENDİKASI (TÜM-TİS) Ankara şube yöneticileri ve Devrimci Yapı İşçileri Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut sendikal faaliyetleri suç unsuru olarak görülmüş ve sendika yöneticileri hapse atılmıştır.
2018 yılı içerisinde TARİŞ, Cargill, Flormar, Tayaş, BBS Metal, Babacanlar Kargo ile Muğla ve Şanlıurfa’daki TÜVTÜRK Taşıt Muayene istasyonları ile Aygün Alüminyum ’da işçiler anayasal hakları olan sendikalaşma haklarını kullandıkları gerekçesi ile işlerine geri dönme mücadelesi vermektedir.
AKP, ÇALIŞMA YAŞAMINI TOPYEKÛN GÜVENCESİZLİĞE TERK ETMİŞTİR
AKP iktidarı 16 yıl boyunca çalışma yaşamını çıkardığı yasalar ile tamamen güvencesiz hale getirmiştir. Esnek istihdamı ve ucuz iş gücünü alabildiğince çalışma yaşamına dayatan AKP iktidarı son yıllarda işçiler ve emekçiler aleyhine birçok yasa çıkarmıştır. AKP özellikle OHAL dönemini fırsata dönüştürmüş, işçi ve emekçi karşıtı birçok düzenlemeyi yasalaştırmıştır.
AKP iktidarı zorunlu arabuluculuk sistemi düzenlemesi ile işçilere hak aramaları önünde yeni bir engel daha çıkarmıştır. İşçilere zorunlu arabuluculuk sistemi ile mahkeme kapıları kapatılmış, arabuluculuk sistemi ile elde edecekleri haklarından daha azına razı olmaları istenmiştir.
21.YY’ın kölelik rejimi olan taşeron ve rövadans sistemi AKP iktidarı döneminde özel bir yasal statüye evrilmiştir. AKP iktidarı Özel İstihdam Büroları adı altında Kiralık İşçi Bürolarını kurmuş, kölelik düzeninin daha da fazla yaygınlaşmasına ön ayak olmuştur.
Cumhuriyet tarihimizin en büyük işsizlik oranı AKP iktidarı döneminde gerçekleşmiştir. İşsizlik AKP iktidarı ile birlikte uzunca bir süre çift hanelerin altına inmemiştir. Ülkemizde şu an gerçek işsiz sayısı 6 milyonu aşmıştır.
Zorunlu Bireysel Emeklilik sistemi adı altında ülkede çalışan milyonlarca emekçinin ücretlerinde zorunlu olarak ek kesintiye gidilmiştir. Kamusal Emeklilik Sisteminin tasfiyesi hedeflenmiştir.
Asgari ücret üzerinde vergi oranları arttırılmış, iktidar işçiye verdiği ücreti adeta kaşıkla verip kepçeyle geri almıştır. AKP iktidarı döneminde Asgari ücret yoksulluk ve açlık sınırı altı kalmaya devam etmiştir. Ülkemizde açlık sınırı 2  bin TL’yi yoksulluk sınırı ise 6 bin TL’yi aşmıştır.
Kamu Personel rejimi adı altında kamuda güvencesizlik yaygınlaşmış, sözde performans sistemi adı atında kamuda kadrolaşmanın önü açılmıştır.
OHAL süresi boyunca 130 binden fazla kamu emekçisi sorgusuz- sualsiz bir şekilde işten atılmıştır.
AKP döneminde emekli aylığı milli gelir artışının, ülke ekonomisinin büyümesinin gerisinde kalmıştır, Emekli aylıklarının 2002 yılından bu yana büyümeden aldığı pay azalmıştır. 255 bin kişi 1000 liranın, 5 milyon 558 bin kişi de asgari ücretin altında emekli aylığı alıyor. 127 bin 540 kişinin emekli aylığı ise 700 liranın bile altında yer almaktadır.
ÖZELLEŞTİRMELER İLE ÜLKEMİZİN TÜM KAMU MİRASI PEŞKEŞ ÇEKİLDİ
AKP iktidarı ile özelleştirme politikaları arasında doğrudan bir ilişki gelişmiş, AKP iktidarı kendisini özelleştirme politikaları ile özdeş bir hale getirmiştir. Ülkemizin yer altı ve yer üstü tüm zenginlikleri ve birikimi yok pahasına yerli ve yabancı sermayeye adeta peşkeş çektirilmiştir. Cumhuriyetimizin bizlere bıraktığı tüm kamu mirası AKP iktidarı eliyle elimizden alınmıştır.
Özelleştirmeler yoluyla AKP iktidarı bugüne kadar 47 Milyar dolar değerinde bir gelir elde etmiştir. Kısacası cumhuriyetimizin, ülkemizin tüm birikimi 47 Milyar dolar karşılığında satılmıştır. Satılan 220 den fazla kamu kuruluşunun arasında;
Sümerbank
Tekel
Tüpraş
Seka
İsdemir
Kardemir
ETİ Maden
Petrol Ofisi
Çimento Fabrikalar
Ve en sonunda Şeker Fabrikaları bulunmaktadır.
Erken Cumhuriyet döneminde kurulmuş olan tüm bu kamu kurumları AKP iktidarı tarafından 47 Milyar dolar karşılığında pervasızca satılmıştır.
Son olarak özelleştirilen Şeker Fabrikalarında bugüne kadar 775 işçi işten çıkartılmış,811 işçi ise zorla emekliliğe sevk edilmiştir.
TAŞERON İŞÇİYE KADRO HAYAL OLDU
AKP iktidara geldiğinde Türkiye genelinde çalışan Taşeron işçi sayısı 387 bin civarındaydı. Aradan geçen 16 yılın sonunda Türkiye’de güvencesiz olarak çalışan Taşeron işçilerin sayısı 2 Milyon civarına dayandı. Sendikalaşma hakkının düşük olduğu, güvenceli çalışma koşullarının hiçe sayıldığı, düşük ücretler ile açlık sınırının altında geçinebilme mücadelesi veren Taşeron işçilerinin durumu AKP iktidarının emek politikalarının bir neticesidir. 21.YY’da kölelik rejiminin bir diğer adı çalışma yaşamında Taşeron kavramı ile özdeşleşmiş durumdadır.
Öte yandan AKP iktidarı yıllardır kadro vaadi ile oyaladıkları Taşeron işçilerini bir kez daha yüz üstü bırakmıştır. Herkese kadro vaadi aldatmacaya dönüşmüş, binlerce işçi kadro kapsamı dışında bırakılmıştır.
696 Nolu KHK düzenlemesi ile birlikte;
KİT’ler, özel bütçeli kuruluşlar, sosyal tesisler, yapım ihaleleri, danışmanlık, çağrı merkezi ve hastane bilgi yönetim sistemi ihalelerinde çalıştırılan taşeron işçiler tamamen dışarıda bırakıldı.
Yerel yönetimlerde çalışan 400 binden fazla taşeron işçiye de kadro değil belli koşullarda yerel yönetimlerin kendi şirketlerine geçiş hakkı tanındı. Yani belediyeler ve diğer yerel yönetimlerdeki işçilere kadro değil, “şirket işçiliği” verilmiş oldu.
Bu durumda KHK düzenlemesi ile 500 binden fazla işçiye kadro hakkı tanınmadı. Ayrıca Kamu kurumlarında kadroya geçiş hakkı tanınan taşeron işçiler ile diğer kadrolu işçiler arasında da ayrım yapıldı. Taşeron işçiler kadroya geçtikleri kurumlarda daha önceden var olan toplu iş sözleşmesi ve diğer haklardan yararlanamadılar. İktidar sözde kadro adı altında taşeron işçileri bir kez daha hayal kırıklığına uğratmış, iş yerlerinden emekçiler arasında ayrım yaparak iş barışını bozdu.

İşsizlik fonu yağmaya açıldı
Yakın bir dönem öncesinde İşsizlik Sigortası Fonuna ait 11 milyar TL’nin üç kamu bankasının tahvillerinin alımında kullanılmasına izin verilmiş, fonda biriken para işçilere verilmesi gerekirken farklı kaynaklar için kullanılmıştır. Yani işsizlik fonu AKP iktidarı döneminde işçiler dışında herkesin yararlandığı bir yapıya evriltilmiştir.
Geçmişte ki Sayıştay raporlarına göre de İşsizlik Sigorta Fonu defalarca amaç dışı kullanılmış, dönemin Çalışma Bakanları konu ile ilgili açıklama yapmakta güçlük çekmişlerdi.
Ayrıca Ankara Sanayi Odasının ekonomi yönetimine sunduğu 6 ay süreyle işçi ücretlerinin yarısının İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödenmesi yönünde teklifte bulunmuş ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Kısa Çalışma Ödeneği Yönetmeliği'nde yeni bir değişikliğe gitmiştir.
Buna göre ekonomik kriz ve doğal afet durumlarının yanı sıra, ‘dönemsel durumlar' nedeniyle işçisinin maaşını ödeyemez duruma düşen işverenler, işçi maaşlarının İşsizlik Fonu'ndan ödenmesini talep edebilecek. Yani işsizlik sigorta fonu bu şekilde işverenlere can simidi olmaya devam ederken, işçilerin bu fondan yararlanması yine zorlaşacaktır.