02.10.2020

CHP GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU, MİLLİYETÇİ İMAM HATİPLİLER DERNEĞİ ÜYELERİYLE GÖRÜŞTÜ

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milliyetçi İmam Hatipliler Derneği Üyeleri ile videokonferans toplantısında bir araya geldi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, toplantıda hazır bulunan Dernek Başkanı Ersin Şimşek'e Türkiye ve Azerbaycan bayraklarını hediye etti. Görüşmede CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na da Türk Bayrağı ve Kur'an-ı Kerim hediye edildi.


Ersin ŞİMŞEK- Sayın Genel Başkanım, bizleri ve arkadaşları kabul ettiğiniz için sizlere çok teşekkür ediyoruz. Normalde imam hatip okullarının Türkiye’deki mevcut durumu belli. Ben son günlerde gece gündüz raporlar okuyorum, bu tür şeylerle alakalı hazırlık yapıyorum ama bu hazırlığı yaparken arkadaşlarımızı arayıp katılmaları için ricada bulunduğumuzda bize ilettikleri şeyler bütün hazırlıkların önüne geçti Genel Başkanım. Bugün Sayın Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin Genel Başkanı ama biz kendi arkadaşlarımıza bu programa katılmaları için ricacı olduğumuzda acaba başımıza bir iş gelir mi, acaba fişlenir miyiz, acaba gelecekle alakalı bir problem yaşar mıyız diye bizlere bu tür şeyler söylediler.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kaygı yaşadınız yani.
Ersin ŞİMŞEK- Bu kaygıyı yaşadılar. Bugün böyle bir kaygının yaşanması bize altüst etti işin aslı yani hazırlık yapmamızı engelledi, o psikolojik şeyi yakalayamadık.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Soruları rahatlıkla sorabilirsiniz, aklınıza gelen her soruyu sorabilirsiniz. Bu soruyu sorsam acaba Genel Başkan alınır mı diye sakın düşünmeyin. Acaba bu soruyu sorarsam Genel Başkanı üzer miyim diye düşünmeyin. Çünkü şöyle, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik bir algı var. Belki Cumhuriyet Halk Partisi tabanı da imam hatiplilere yönelik bir algısı var. Artık 21.yüzyıldayız bu algıların kırılması lazım, birbirimizi daha iyi tanımamız lazım ve biz beraber olduğumuz zaman, birlikte olduğumuz zaman bu ülkeye huzuru getiririz, bereketi getiririz. Kavgadan bugüne kadar hiçbir toplum, hiçbir kişi, hiçbir aile bir yarar sağlamamıştır. Huzur içinde kendi ülkemizde yaşamak, birlikte yaşamak, kardeşçe yaşamak isteriz. Benim gönlümde yatan bu. Dolayısıyla rahatlıkla her türlü soruyu rahatlıkla sorabilir, dile getirebilirsiniz.
Soru- Ülkemiz ne zaman seçim atmosferine girse ya da kritik günler yaşamaya başlasa partinize yakın gibi görünen insanlardan dindar ve başörtülü kesime dair bir takım olumsuz açıklamalar geliyor. Bu da oy fikirlerini değiştirmek insanlarda ciddi baskı yaratıyor. Önümüzdeki süreçte bu konu hakkında önlemler almayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum, saygılarımla.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Valla seçim süreci olsun veya olmasın sadece imam hatiplilere değil dindarlara veya kendisini dindar olarak takdim edenlere yönelik olarak veya inanç sahibi olan insanlara hangi inançtan olursa olsun insanlara ayrımcılık yapmak, onlara farklı bir dil kullanmak, onlar için farklı bir dil kullanmak asla kabul edilemez. Bir sefer bunun altını özenle çizmek isterim. Bu kim olursa olsun yani CHP’li olabilir bir başkası da olabilir. Çünkü şöyle, insanlar belli bir kültürel yapının içine doğarlar. Aileden değerleri alırlar, aileden kültürü alırlar, yakından, akrabalardan alırlar, mahalleden alırlar, arkadaşlarından alırlar, okula giderler okuldan alırlar, üniversiteye giderler üniversitelerden alırlar. Dolayısıyla herkesin kendi bir değeri vardır. Bu değerlerin bazıları ortaktır. Yani hangi kültürden, inançtan olursa olsun ortak bir değerdir. Örneğin ahlak gibi, örneğin liyakat gibi, örneğin adalet gibi, örneğin hak, hukuk gibi bunlar ortak değerler olmak zorundadır.
Dolayısıyla insanların inançlarına yönelik, kültürlerine yönelik veya yaşam tarzlarına yönelik yapılacak olan bir ayrımcılık hiçbir zaman ülkeye hayır getirmez. Eğer böyle bir dil kullanan olursa, seçim zamanı olur veya seçimden sonra olur dil kullanan olursa Sayın Başkan burada, CHP’li olduğunu bilsem CHP’de tutmam asla. Ama başka CHP dışından birisi olursa onu da yeri geldiğinde uyarırız, yeri geldiğinde söyleriz, bunların yanlış olduğunu ifade ederiz.
Bugüne kadar, sözlerime başlarken de söyledim. Bugüne kadar bir sürü görüş farklılıkları olabilir. Elbette imam hatipliler arasında görüş farklılığı yok mu olabilir. Cumhuriyet Halk Partisi arasında yok mu? Var. AK Partililer arasında yok mu? Orada da var. MHP’liler arasında orada da var. İYİ Partililer orada da var. Belli konularda görüş ortaklığı var, belli konularda görüş ayrılığı olabilir. Dolayısıyla görüş farklılıklarından korkmamak lazım, görüş farklılıklarını büyütmemek lazım. Allah’ın bize verdiği en değerli şey akıldır dolayısıyla aklımızı kullanmamız gerekiyor. Ve aklımızı kullanmanın yolu da nedir, nereden geçecek aklı kullanmanın yolu? Adaletten geçecek, haktan geçecek, hukuktan geçecek. Buradan geçebilirsek bütün ayrımcılıkları bitirebiliriz.
Dediğim gibi sizden isteğim, böyle bir muameleyle ister sokakta, ister caddede, ister gazetede, ister televizyonda ya görürsünüz veya karşılaşırsınız bana haber verin ben gereğini yaparım hiç endişe etmeyin.
Soru- Sizin iktidar olma durumunuzda bu konuyla ilgili yaklaşımlarınız ve de tutumunuz ne olacaktır? İmam hatip okulları kapatılır mı ve de başörtüsü yasaklanır mı? Bu konuyu sizin şahınızdan ve de birinci ağızdan duymak bizler adına büyük önem taşımakta. Teşekkür ediyorum, saygılar.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim Genel Başkan olduğumda Türkiye’nin temel sorunlarından birisi başörtüsü olayıydı. Özellikle üniversitelerde okuyan kızlarımız başörtüsü taktığı için YÖK tarafından üniversiteye sokulmuyordu. Dönemin YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a bir konuşmamızda telefon ettim dedim ki, biz hepimiz çocuklarımız daha iyi okusun diye bir sürü fedakarlıkta bulunuyoruz, çocuklarımız gitsinler okusunlar, üniversitelerini bitirsinler, iş sahibi olsunlar diye. Başörtüsü yasağını kaldırın dedim yazıktır günahtır diye. Yusuf Ziya Özcan sağolsun bir açıklama yaptı benimde talebim olduğunu ve başörtüsü yasağının kaldırılacağını ifade etti. Bundan büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek isterim.
Başörtüsü konusunu Türkiye’nin temel sorunu haline getiren partilerden birisi CHP kabul edelim. Şimdi ben CHP’yi eleştirmezsem bu konuda yani size karşı samimi olmamış olurum. Eğer oturup karşılıklı konuşuyor, sohbet ediyorsak samimi olmak gerekiyor. Ben samimi olacağım, sizde samimi olacaksınız.
Bakın, kadının kılık kıyafetiyle erkeklerin uğraşması asla doğrul değildir. Kadınlar arzu ettikleri gibi giyinirler, onların dediğim gibi değerleri vardır, değer ölçüleri vardır, aileden gelen kültür vardır, mahalleden, kentten gelen kültür vardır, kırsalda yaşadığımız kültürler vardır. İster inancı dolayısıyla, ister başka bir gerekçeyle başörtüsü takar. Takar tabi yani şimdi başörtüsü taktı diye insanlar suçlanır mı Allah aşkına? Ya da işte kılık kıyafetini beğenmediniz diye insanlar suçlanır mı? Suçlanmaz. 21. yüzyıldayız artık.
İmam hatip okullarına gelince, imam hatip okulları niye kapasın ki? Ben defalarca söyledim imam hatip okullarında okuyan çocuklar bizim çocuklarımız değil mi, bizim evlatlarımız değil mi? Ben ne isterim? Nasıl ki diğer okullarda diyelim ki çok iyi bir ders veriliyor ve çocuklar iyi yetiştiriliyorsa imam hatiplerde okuyan çocuklarında çok iyi ders almaları, iyi öğretmenler tarafından eğitilmeleri ve yetiştirilmeleri gerekiyor. İstediğimiz tek şey o. Daha nitelikli, daha kaliteli bir eğitim olsun. Arzumuz o zaten. Başka da bizim bir özel beklentimiz yok.
İmam hatipler kapatılır mı? Arkadaşlar, imam hatip okullarını açan zaten Cumhuriyet Halk Partisi 1937 yılında. Bana imam hatip okulu mezunları derneği bir ara geldi bana 1937 yılında diploma alan bir öğrencinin diplomasını bir çerçeve içinde verdiler. Hayır niye kapatalım ki? Yani insanlar inançlarını daha iyi öğrensinler, kültürlerini daha çok geliştirsinler. Yani kapatılma diye bir şey hiç kimsenin aklından geçmiyor. Şahsen benim aklımdan geçmiyor. Ama şunu biz yapacağız, bakın eğitim konusunda şunu yapacağız. Bütün organize sanayi bölgelerinde teknoloji liseleri kuracağız ve bu teknoloji liselerinde yatılı olacak, burada organize sanayi bölgesi yönetimiyle Milli Eğitim Bakanlığı ortak olarak bu teknoloji liselerini hayata geçirecek. Şimdi motor bölümünü okuyan çocuğun diyelim ki makine fakültesine artı puanla girmesi sağlanacak, elektrik bölümünü okuyan kişi elektrik, elektronik bölümüne artı puanla gitmiş olacak. Böyle Türkiye’nin 21. yüzyıla hazırlanması konusunda, teknoloji konusunda gelişmesini sağlayacağız. Bu bizim hedeflerimizden birisi bu. Ama bütün okullarda ayrıca diğer bütün okullarda yani bu okullar fen liseleri olur, imam hatip liseleri olur, diğer okullar olur, bütün bunların içinde eğitimin nitelikli ve kaliteli artı sorgulayıcı olması lazım. Bizler aklımızı kullanacağız. Benim bildiğim kadarıyla kuranda üç ayrı yerde aklınızı kullanmıyor musunuz sorusunu yüce yaradan sorar. Aklınızı kullanmıyor musunuz? Aklımızı kullandığımız zaman Türkiye’yi büyütürüz, dünyayı büyütürüz, insanlığı büyütürüz, kültürümüzü büyütürüz, aklımızı kullandığımız sürece ve sorguladığımız sürece.
Soru- Ben muhafazakar kesimler tarafından gerek Atatürk’ün, gerek ilke ve inkılaplarının ki özellikle laiklik ilkesinin yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. Ve bu hususta da ne gibi yol haritası izlenmelidir düşüncelerinizi merak ediyorum. Teşekkür ederim.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Laiklik nedir? Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Yani insanların inançlarına müdahale etmemek demektir. Herkesin kendi inancına saygı duymak demektir. Biz herkesin kendi inancına saygı duymak zorundayız zaten. Neden bu kavram büyük önem kazanmıştır toplumda, dünyada neden büyük kazanmıştır? Ve bizim gibi İslamiyet’i kabul eden toplumlar için Allah’la kul arasına giren hiç kimse yoktur. Kimin daha fazla Müslüman veya dindar, kimin daha az Müslüman veya daha az dindar olduğuna kararı bir başka kişi veremez. Bunu bilen sadece rabbimiz değil mi? Evet odur. O zaman bu kuralı içselleştirmemiz lazım. Herkesin inancına saygı mı? Evet saygı. O inancı nerede yapar? Kainat zaten inancın yapılacağı bir mekandır, bir dünyadır bize verilmiştir yani. İster camide, ister cemevinde, ister tarlada, ister bahçede, ister yolda, ister uçakta her yerde Allah’a ibadet edebilirsiniz. Dolayısıyla laikliği böyle düşünmek lazım. Ama laikliği dindar insanları bir suçlama aracı olarak eğer düşünürseniz en büyük hatayı yapmış olursunuz. Laiklik ayrı bir şeydir. Yani dediğim gibi insanların inançlarına saygı göstermektir. O inanç dolayısıyla, onun inancı dolayısıyla insanları suçlamamak demektir. Bu zaman zaman yanlışta kullanılmış olabilir laiklik kavramı yanlışta kullanılmış olabilir. Ama benim düşüncem odur yani laiklik. Dediğim gibi herkesin inancına saygı duymaktır.
Birde şöyle bir gerçek var, Türkiye’nin şöyle bir gerçeği var onu da özellikle imam hatipliler olarak siz belki benden çok daha iyi biliyorsunuz. Yani sadece Müslümanlar dediniz Müslümanlarında değişik inanç grupları var. İşte dediğim gibi Alevi’si var, Sünni’si var, Hanefi’si var. Dediğim gibi değişik mezhepler var. Herkesin bir inancı var. Artı Müslümanlar dışında da yani Ezidilerimiz de var, Hıristiyanlarımız da var, onlarında değişik grupları var. Musevilerimiz var. Dolayısıyla bunların hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve bayrağımızın altındayız. Yani Albayrağın altında hep beraber bu ülkenin çıkarları için, insanlarımızın çıkarları için, doğanın korunması için hep birlikte mücadele ediyoruz.
Dolayısıyla biz laikliği herkesin inancına saygı çerçevesinde kabul eder ve bir araya gelirsek o zaman Türkiye’nin menfaatleri çerçevesinde bir araya gelmişiz demektir.
Peki, inanç bağlamında, etnik kimlik bağlamında veya yaşam tarzı bağlamında insanları ayrıştırırsak ne olur? Ortadoğu olur. Müslümanlar eline silah alır, herkes birbirini öldürmeye kalkar. Oysa o silahları kim verir onların ellerine? O silahları dünyanın egemen güçleri verir. Egemen güçlerin bu tuzağına da düşmemek lazım. Bu ülkeyi kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e gerçekten minnet borçluyuz. Din ve devlet işlerini ayırırken buna büyük özen göstermiştir. Çünkü herkesin inancı farklı olabilir ve o inanç herkesin kendi özel alanıdır. O özel alana bizim müdahale etme şansımız yoktur. Allah’la kulun arasına hiç kimsenin girmeye hakkı ve yetkisi de yoktur. Herkes günahıyla sevabıyla yarın Allah’ın huzura çıkacaktır. Dolayısıyla benim gidip de bir kişiye bir dakika arkadaş senin inancını ben sorgulayayım bakıyım sen gerçek Müslüman mısın değil misin? Öbürüne kalkıp sen şu musun, bu musun sorusunu sorma hakkını yüce yaradan hiç kimseye vermemiştir hiç kimseye. Birileri bunu almak istemiştir, toplumu ayrıştırmak, bölmek istemiştir ama bunun dışına çıktık hep beraber.
Soru- Azerbaycan – Ermenistan arasındaki çatışma durumunda partinizin dış politikaya ilişkin duruşu ve öngörüsü nedir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Azerbaycan’la bizim hem soy bağımız var, hem büyük bir kültür birlikteliğimiz var. Azerbaycan’la Türkiye’yi rahmetli Aliyev bir millet iki devlet olarak tanımlamıştı. Aynı şekilde tanımlıyoruz. Ermenistan Azeri topraklarını işgal etmiş durumda. Eğer hukuku istiyorsak, hukukun gereği yapılacaksa Ermenistan’ın işgal ettiği Azeri topraklarından çekilmesi lazım. Bakın, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu hemen hemen her ortamda, her yerde seslendiriyoruz. Ama şimdi haksızlık yapmayım yani bu konu aslında Türkiye’deki bütün siyasi partilerin ortak konusu gibidir. Yani bunu bir milli mesele olarak görüyoruz. Azerbaycan’a yönelik olarak yapılan haksızlığı eğer bu tepki göstermezsek o haksızlığa karşı durmazsak sadece Azerbaycan halkına değil aslında kendi vicdanımıza karşı da sorumluluk hissederiz. Bir yerde haksızlık var ve o haksızlığa karşı mücadele etmek gerekiyor.
İki, biz sadece haksızlık Azerbaycanlılara karşı yapıldı diye sesimizi yükseltmiyoruz. Aynı şekilde Filistin’de, İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarından da çekilmesi gerektiğini söylüyoruz. Filistin’de de İsrail tarafından Filistinlilerin arazileri, yerleri, yerleşkeleri işgal edildi, Filistinliler kovuldu ve onlar kendi devletlerini kurmak içinde mücadele ediyorlar. Dolayısıyla geçmişte benim 1968 kuşağındanım o dönemde çok sayıda devrimci genç Filistin’e gidip Filistin hareketini desteklemiş ve İsraillilere karşı mücadele etmişlerdi. O gençlerin mezarları şuanda Filistin’dedir.
Dolayısıyla haksızlık nerede varsa haksızlığa karşı çıkmak aslında hepimizin ortak görevidir. Haksızlık karşısında susana da ne dendiğini siz benden daha iyi biliyorsunuz. Dolayısıyla haksızlık kime karşı yapılırsa yapılsın yani benim hiç sevmediğim bir kişiye karşıda bir haksızlık yapıldıysa ona karşı benim sesimi yükseltmem lazım bir dakika arkadaşlar tamam bu benim düşmanım ama bak burada haksızlığa uğradı hakkını teslim etmek gerekiyor dememiz lazım. Azerbaycanlıların yıllardır işgal edilen topraklardan Ermenistan’ın çekilmesini istiyorlar. Bir değil iki değil yani yıllardır bu sürüyor. Artık bıçak kemiğe dayandı yani. Birde geliyorlar Azerbaycanlıları şehit ediyorlar. Dolayısıyla biz hep birlikte bu mücadeleyi yapacağız.
Sayın Başkan ve değerli kardeşimiz bana güzel bir kutuda Türk Bayrağı ve Kuran hediye ettiler. Bende iki kardeşimize Türk Bayrağı ve Azeri Bayrağını takdim ettim.
Soru- Cumhuriyet Halk Partisi milliyetçi, mütedeyyin kesimi anlamak için ve onlara ulaşmak için hangi çalışmalar ve faaliyetlerde bulunmaktadır?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim altı okumuzdan biriside zaten milliyetçilik. Mütedeyyin insanları kazanmak? Arkadaşlar, mütedeyyin inanç sahibi insanlar. Bizim milyonlarca gidip namazını kılan, orucunu tutan partilimiz var arkadaşlar. Yani bir şey yok zaten. Bir özelliğimiz var yalnız bizim siyasette dini kullanmamayı doğru kabul ediyoruz. Çünkü insanların inançlarını siyasete malzeme etmeyi asla doğru bulmuyoruz. Bu yanlıştır yani. Neden yanlıştır? Şunun için, bakın etnik kimlik üzerinden siyaset yapılmaz yanlıştır niçin? Şunun için, ben anne babamı seçme özgürlüğüne sahip miyim? Sizler anne babanızı seçme özgürlüğüne sahip misiniz? Hayır. Ben anne ve babamı seçme özgürlüğüne sahip değilsem etnik kimlik üzerinden siyaset doğru mudur? Hayır. Yani ben başka bir ülkede de doğabilirdim, başka bir kimlikle de doğabilirdim. İnanç üzerinden siyasette yanlıştır. İnanç üzerinden siyaset dediğim gibi ne için yapacaksınız inanç üzerinden siyaseti? Ben bir kişinin Allah’a daha yakın, öbürünün Allah’a daha uzak olduğunu… Bana böyle bir yetki verildi mi? Hayır efendim. O zaman bunun üzerinden de siyaset yapılmaz. Yaşam tarzı üzerinden de siyaset yapılmaz. Siyaset nedir? Bir toplumun kendi değerlerini koruması, evrensel değerlerle buluşturması, Türkiye’nin büyümesi, Türkiye’nin kalkınması, işsizliğin bitmesi, çocukların iyi bir eğitim almaları, dünyada saygın bir konumda bulunmanız. Siyasetin konusu yüzde 99,9 budur. Biz bunları bir tarafa bıraktık Ortadoğu bataklığının yaptığı siyaseti Türkiye’ye taşıdık. En büyük yanlış bu Ortadoğu’yu görüyorsunuz.
Bakın, az gelişmiş ülkeler hangileri? İslam ülkeleri, İslamiyet’i kabul eden ağırlıkta ülkeler. Hiç şu soruyu sordunuz mu? Neden İslamiyet’i kabul eden Müslüman ülkeler neden dünyanın en geri ülkeleri arasında yer alıyor? Amerika’daki üniversite sayısı bütün İslam ülkelerindeki üniversite sayısından daha fazla niçin? Eğitime neden az değer veriyoruz, çocuklarımızı neden daha iyi yetiştirmiyoruz? Anadolu Tasavvufun kökenidir aslında Anadolu. Dinde derinleşmeyi sağlayan çok sayıda alimimiz, bilginimiz var. İşte Mevlana böyledir, Hacı Bektaş-i Veli böyledir. O kadar güzel deyişler vardır ki.
Bakın, ben size bir örnek vereyim. Cehennem dediğin dal odun yoktur herkes ateşini buradan götürür. Kötülük yapmazsan, adaletsizlik yapmazsan, rüşvet yemezsen, kul hakkı yemezsen, yolsuzluk yapmazsan senin cehennemden korkacak bir şeyin yok ki. Biz değerlerimizi 13.yüzyıl Anadolu inancının değerleri üzerine inşa edebilirsek çok şeyi aşmış oluruz. Hepimizin oturup gerçekten kendi tarihimizi de, İslam tarihini de çok iyi bilmemiz lazım. Neden geri kalıyoruz? Ben çocukluğumda hatırlıyorum Bingöl’ün Genç ilçesinde arabaya binmenin günah olduğunu söyleyen ben hocalarla da karşılaştım o zamanlar gavur icadı diye. Şimdi kabahat kimde? Belki kabahat o hocada değil aslında. Hocayı eğitmeyen yapıda kabahat yani. Dünyayı, bilgiyi, bilimi akıl var mantık var buradan götürmemiz lazım.
Dolayısıyla biz milliyetçiler olarak, mütedeyyinler olarak ne olursa olsun bir arada ülkemizin çıkarları için dünyadaki bütün gelişmeleri dikkate alarak Türkiye’yi büyütmek zorundayız ama birbirimizi severek, birbirimizi kucaklayarak.
Soru- Geçen haftalarda çokça bahsedilen Ahmet Mahmut Ünlü bir tarikat lideri biliyorsunuz. Biz milliyetçi ve mütedeyyin kesimi de rahatsız eden aslında hiç hoşlanmadığımızda cihatçı selefist terör yapılanmalarını engellemek için Cumhuriyet Halk Partisi Allah nasip ederse iktidar olsa ne gibi politikalar üretirdi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Efendim bu cihatçı selefi gruplar bunlar aslında inançları istismar eden kişiler. Dolayısıyla bunların toplumdaki yarattığı derin ayrılıkçılığı önleyecek olan aslında sizlersiniz. İmam hatipliler aslında. Güzel dinimizi topluma, geniş kitlelere aktararak sizler önleyeceksiniz. Dini istismar edenlerle mücadeleyi siz yapacaksınız arkadaşlar. Siz bu işin uzmanısınız. Biliminde ne kadar değerli olduğunu biliyorsunuz. Dolayısıyla bu çerçevede gitmek lazım. Bilime en büyük değeri veren İslamiyet’tir ve peygamberimizdir, sahabedir. İlim Çin’de olsa bile gidin öğrenin diyen bir dinin peygamberinin sözünü dinlemek zorundayız. İlim Çin’de bile olsa neden? Çin’e ulaşmak o dönem çok zor. Hz. Ali ne diyor? Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum diyor bir harf. Ama biz ne yaptık mesela? Üniversitelerde farklı düşündü diye bir sürü profesörü üniversitelerden attık niçin? Farklı düşündü diye. Farklı düşünmezsek dünya gelişmez ki. Farklı düşüneceğiz. Benim çocuğum veya sizlerin çocukları sizden daha iyi eğitim alacaklar ki Türkiye büyüsün. Hepimiz aynı eğitimi alıp orada dondurursak Türkiye’yi büyütemeyiz, dünya büyütemez. Üniversitelerin varlık nedeni de bu zaten. Aykırı düşünceden korkmamalıyız. Aykırı düşünce her zaman değerlidir. Ortaçağda ne olmuş? Bir adam kalkmış demiş ki dünya yuvarlaktır. Ne yapmışlar? Hemen yakasına yapışmışlar doğru engizisyon mahkemesine neden? Herkes dünyanın düz olduğunu kabul ediyor, kardeşim sen nasıl dünya yuvarlaktır dersin. Ama şimdi hepimiz biliyoruz ki dünya yuvarlaktır. Bir kişiyi engizisyon mahkemesine çıkarıyor aykırı düşündü diye. Dolayısıyla aykırı düşünceyi kabul etmeyebilirsiniz ama dinlersiniz. Doğrudur, yanlıştır kendi aklınızla, kendi çevrenizle, arkadaşlarınızla rahatlıkla tartışabilirsiniz.
Cihatçı selefi gruplar egemen güçlerin ellerine silah verip İslamiyet’i bölmek, İslam ülkeleri arasında ayrımcılığı sağlamak, insanların birbirlerini öldürerek egemen güçlere taşeronluk yapan gruplardır bunlar. Bu gruplara hiç kimsenin ama hiç kimsenin itibar etmemesi lazım.
Soru- İl ve ilçelerimizde millet ittifakını ben çok güzel değerlendiriyorum. Bundan sonraki süreçte nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Millet ittifakını sağlayan ne? Her partinin programı ayrı, her partinin dünyaya bakışı da farklı olabilir. Ama bir ortak payda oluşturduk. Bu ülkede demokrasiye ihtiyacımız var. Yani bizim gibi düşünmeyen insanlarında düşüncelerini özgürce ifade edebildiği bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Bunu sağlamalıyız ki, demokrasiyi büyütmeliyiz ki huzur içinde yaşayalım. Eğer demokrasiyi büyütmezseniz neden farklı düşündün diye tutup hapse atarsanız bu olmaz, yanlıştır bu yani. İnsanlar 21.yüzyılda düşüncelerinden ötürü hapse atılmamalı. Şimdi farklı düşündü diye hapse atarsanız doğru olmaz. Millet ittifakının özü budur. Demokrasiyi savunanlar bir tarafta, tek adam rejimini savunanlar bir tarafta. Yani totaliter rejimi savunanlar bir tarafta. Biz millet ittifakını bu çerçevede oluşturduk, bu çerçevede bir araya geldik, bu çerçevede konuştuk. Millet ittifakının varlık nedeni de budur. Umarım amacımıza ulaşmış oluruz.
Dolayısıyla her arkadaşımız bizim gibi düşünmeyen arkadaşlarımızda çıkıp rahatlıkla düşüncelerini ifade ederler.
Bir şey daha. Sevgili imam hatipli kardeşlerim, sizler hepiniz vergi veriyorsunuz bunun ne kadar farkındasınız bilmiyorum. Çocuk doğduğu andan itibaren vergi verir. Bakın doğduğu andan itibaren. Annesi altına bez alır bez alırken KDV öder. Süt alır vergi verir, emzik alır vergi verir, biberon alır vergi verir, elbise diker vergi verir, dolmuşa biner vergi verir, otobüse biner vergi verir. Tek vergi vermediğiniz alan nefes aldığınız hava. Demokrasinin özü nedir? Ben vergi veriyorum benim ödediğim vergileri nereye harcıyorsunuz? Bunu kime sorar? Devleti yöneten kuruma sorar. Ben vergi veriyorum, üstelik vergi verirken benim çok zengin, çok fakir olduğuma da hiç bakmaz. İsterseniz en fakir insan olun akşama kadar yemek yiyeceğiniz paranızda yok akşam gider fırından bir ekmek alırsınız ona da vergi verirsiniz.
Dolayısıyla sevgili imam hatipli kardeşlerim, siz siyaset kurumuna bizim hükümetlere ödediğimiz vergilerin hiç hesabını sordunuz mu? Bu ülkede neden on binlerce çocuk yatağa aç giriyor? Siz sormayacaksınız da kim soracak Allah aşkına bu soruyu. Neden sordum? İttifak diyorsunuz. İttifakın özünde de ödenen vergilerin nereye harcandığının hesabının sorulmasıdır. Vatandaş hesabı soracak, devleti yönetenlerde bunun hesabını vereceklerdir.
Bakın, şehir hastaneleri var. İyi kursunlar, kimse demiyor niye şehir hastanesi yaptınız diye. Şu soruyu sordum, şehir hastanelerini kaça yaptınız? Siz biliyor musunuz? Hiçbir imam hatipli bilmez hiçbirisi. Hiçbir vatandaşta bilmez, hiçbir milletvekili de bilmez. Soru soruyoruz bu hastaneleri kaça yaptınız kardeşim? Ticari sır. Vergisini ben ödüyorum, parasını ben ödüyorum nasıl ticari sır oluyor? Havaalanları kaça yapıldı biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. Adalet diyorsunuz, hak diyorsunuz, hukuk diyorsunuz, kul hakkı yememek diyorsunuz peki nasıl olacak bu iş? İmam hatipliler buna hiç isyan etti mi, bu konuda bir şey söyledi mi? Söylemediler. Niye söylemiyorsunuz? Fakirin fukaranın hakkını siz savunmayacak mısınız, yoksulun hakkını savunmayacak mısınız? 21.yüzyılda çöp konteynırından beslenen on binler var. O kadında o çöpleri topluyor akşam gidip ekmek aldığında o da vergi veriyor. Bunları ben söylüyorum niye siz söylemiyorsunuz? Sizin de isyan etmeniz gerekmiyor mu? Lüks ve şatafat. Abuzer’i siz benden daha iyi bilirsiniz sahabe Abuzer. Muaviye kendisine pahalı bir saray yaptığı zaman Şam’da ne diyor? Devletin parasıyla yaptıysan diyor haramdır, kendi paranla yaptıysan israftır diyor. Bu kadar yoksul varken sen kendine bu kadar lüks saray yaptıramazsın diyor, yapamazsın diyor.
Dolayısıyla bu çerçevede bakın. İttifaka da bu çerçeve içinde bakın. Ama sizlerde bu çerçeve içinde vicdanınız elveriyorsa, düşünceniz böyleyse, aldığınız eğitim böyleyse benim yaptığım isyanı sizin de yapmanız lazım. Daha fazlasını yapmanız lazım.
Soru- Milliyetçi muhafazakar camia ile Cumhuriyet Halk Partisi arasında örülen, örülmek istenen duvarlara karşı nasıl bir yol haritanız var?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Eğer milliyetçi muhafazakar kesimle Cumhuriyet Halk Partisi arasında bir mesafe doğmuşsa bunun sorumluluğu CHP’ye aittir. CHP’li bir milletvekili olur, il başkanı olur, ilçe başkanı olur, bir vatandaş olur gelip sizinle diyalog kurmazsa, oturup sizinle konuşmazsa, sizin dertlerinizi dinlemezse, sizin dertlerinizi dile getirmezse sorumluluğu biz kalkıp da imam hatipliye veremeyiz ki. Sorumluluk siyaset kurumunda yani CHP’lide. Dolayısıyla bugüne kadar yaratılan mesafenin büyümesi CHP’nin izlediği yanlış politikalardan. Biz şimdi toplumun her kesimine ulaşmak. Siz şimdi Türkiye’yi yönetmeye talipsiniz üstelik düzgün yöneteceksiniz, üstelik diyorsunuz ki her kuruşun hesabını vereceğim diyorsunuz, yolsuzluklara karşı çıkacağım diyorsunuz. Bunu bu konularda en hassas olan kesim imam hatipliler gidip önce onlara anlatmanız lazım. Çünkü onlar inancımızın da, dinimizin de bunlara izin verdiğini zaten en iyi onlar biliyorlar. Biz onlarla hiç görüşmemişiz veya görüşmek istememişiz, bizde bir önyargı oluşmuş ondan sonrada kalkıp imam hatiplilere bir şey söyleyecek halimiz yok yani. Bir kusurumuz kabahatimiz varsa o bize ait. Size ait hiçbir kusur kabahat yok. Dolayısıyla o çerçevede bakmamız lazım, o çerçevede olaya bakmak lazım.
İmam hatipli kardeşlerime şunu da söylemek isterim. Biz gelip anlatmayınca CHP’yi size bizim rakiplerimiz anlattı. Efendim işte CHP dinsiz partidir. Ben İstanbul’da bir ara vaizelerle görüştüm evlere kuran okumaya giden vaize kardeşlerimle konuştum. Konuştuktan sonra toplantı bitti dediler ki biz CHP’yi böyle bilmiyorduk. Dedim doğru çünkü biz hiç size gelmedik ki, sizin derdiniz nedir, kendimizi size anlatmadık. Bizim rakipler geldi size ne dedi? Aman ha CHP dinsiz partidir, aman ha CHP böyledir. CHP yani ilahiyat fakültelerini kuran CHP, imam hatip okullarını kuran CHP, Diyanet İşleri Başkanlığını kuran CHP. Elmalılı Hamdi Yazır’a üstelik kendi cebinden para ödeyerek kuranın Türkçe mealini kazandıran Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk. Yani bu çerçevede bakmak lazım. Ama biz zaman içinde kopmuşuz. Şimdi o kopuşu gidermeye çalışıyoruz. Emin olun Adalet Mitinginde İstanbul’da konuşurken dedim ki, biz duvarları yıkacağız diye. O duvarları yıkmaya kararlıyız. Yani bu toplumu kaynaştırmaya, bu toplumu bir araya getirmeye kararlıyız. Bunu yapacağım inşallah.
Soru- Bizimle en yakın zamanda Ankaragücü maçına gelebilir misiniz pandemi dönemi bittiğinde?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hay hay gelirim tabi. Hatta bizim Kadın Kolları Genel Başkanımız var Ankaragüçlüler onu çok seviyor beraberde gelebiliriz. Yani yeter ki siz davet edin. Beraber Mansur Başkanı da alırız. Tabi hep birlikte Ankaragücü maçını izleriz büyük bir keyifle.
Ayrımcılığa son, kardeşliğe devam. Türkiye’nin çıkarları için, her birimizin çıkarları için, çocuklarımızın daha iyi bir eğitim alması için dediğim gibi herkesin inancına, herkesin kimliğine, herkesin yaşam tarzına saygı duyarak yolumuza devam edeceğiz Sayın Başkan.
Ersin ŞİMŞEK- Çok teşekkür ederiz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bende hepinize yürekten teşekkür ediyorum, selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Eğer CHP’yle ilgili olumsuz bir şey duyarsanız mutlaka haberim olsun onu hemen düzeltiriz. 
Tüm Fotoğraflar İçin Tıklayınız...

Gündem'den Öne Çıkan Haberler