22.05.2025

Ali Mahir Başarır: ‘Erdoğan’ın Zaten Aday Olma İmkanı Yok’

CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında dün HDK soruşturması kapsamında Ataşehir, Kartal Belediye başkan yardımcıları, belediye meclis üyelerinin İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşmalarının yapıldığını anımsattı. Başarır, şunları dile getirdi:

“Bir utanç kararı daha verildi. Söz konusu arkadaşlarımızın tutukluluk halinin devamı yönünde karar çıktı. Dün Meclis Genel Kurulu’nda da söyledik. Bir hafta önce 31 Mart seçim döneminde HDK’nın eş başkanı tahliye edildi. Ama maalesef ki bu soruşturma kapsamında yargılanan belediye başkan yardımcılarımız, meclis üyelerimiz, mimarların tutukluluk halinin devamına karar veriliyor ve duruşma dört ay sonrasına bırakılıyor. Biz bu dört aylık, beş aylık duruşma günlerini nerede gördük? Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde, özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde gördük. Maalesef ki ülkemizde muhalefete düşman hukuku uygulanıyor. Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ilkeleri, kuralları ayaklar altına alınıyor.”

“Şimdi bunu sadece biz muhalefet partisi olarak söylemiyoruz, Bülent Arınç aynı şeyi söylüyor “Anayasa 38 ayaklar altına alınıyor” diyor. “Delil olmadan herkes terörist ilan ediliyor, suçlu ilan ediliyor” diyor. Yine Nihat Zeybekçi, Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcıları, “19 Mart darbesi ekonomiye ciddi zarar verdi” diyor. Yargıtay Üyesi Mehmet Yılmaz, HSK da önemli görevlerde bulundu. Ne diyor? “Yargı bağımsızlığı iktidarın değil, halkın teminatıdır” diyor. “Hukuk susarsa zulüm başlar” diyor, tam da bugünü tarif ediyor. Maalesef ki bir yerde çözüm süreci, barış süreci yürürken, diğer taraftan muhalefetin siyasetçilerine hukuki bir zulüm uygulanıyor.”

‘SAVCI SAYAN SUÇLARI İTİRAF ETTİ’

“19 Mart darbesinde Cumhurbaşkanı Adayımız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına gizli tanıklarla, itirafçılarla bir hukuk darbesi yapıldı. Ama şimdi savcılara buradan sesleniyorum: AKP’deki kokuşmuş, kokuşmuş düzeni, kirli düzeni ortaya koyan bir isim var. Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan çok önemli itiraflarda bulunuyor. Diyor ki: “Bir isim var” diyor. “Cumhurbaşkanına çok yakın birisi PKK ve FETÖ’yü dizayn ediyor” diyor. “Cumhurbaşkanına düşman iş adamları ve siyasetçilerle iş tutuyor” diyor. “Yurt içinde, yurt dışında en önemli, en büyük kirli ihaleleri alıyor” diyor.” Devletin arazilerine çöküyor” diyor. “Beş kuruş vermeden büyük şirketlere yüzde 50 ortak” diyor. Bunu gizli tanık söylemiyor, bunu aleni açıkça itiraf eden, AKP’de siyaset yapan, önemli görevler yapan Savcı Sayan diyor.

‘EY SAVCILAR SAYAN’IN BEYANI HAKKINDA SORUŞTURMA AÇTINIZ MI?’

“Ey savcı, ey savcılar; Savcı Sayan'ın beyanı hakkında bir soruşturma açtınız mı? Evet, sizi göreve davet ediyorum. Bakın bunu ben söylemiyorum, bunu gizli tanıklar söylemiyor, bunu kirli tanıklar söylemiyor; AKP'de siyaset yapan, Ağrı Belediye Başkanlığı yapan, şu anda içlerinde oturan bir kişi itiraf ediyor. Kim bu? Cumhurbaşkanı'na yakın, AKP'ye yakın, yüzde 50 şirketlere ortak olan, arazilere konan, ihaleleri alan kim bu? 18 saat geçti bu açıklamanın üzerinden, kuş uçsa bize soruşturma açan savcılar neredesiniz? Haydi haydi göreve! Hemen Savcı Sayan'ı çağırın, ifadesini alın, soruşturmayı başlatın. Savcı Sayan'ın dokunulmazlığı yok. Bizi kirli tanıklarla ifadesi zorla değiştirilen şüphelilerin beyanlarıyla tutuklayacaksınız, Silivri'yi dolduracaksınız, kendi içlerindeki itirafçıları görmezden geleceksiniz. Hukuk darbesi tam da budur; hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının ayaklar altına alınması tam da budur. Maalesef ki Türkiye'de hukuk düzeni ortadan kalkmıştır, sarayın düzeni tamamen bir film gibi işletilmektedir ve sarayın verdiği talimatlarla yargı siyaseti dizayn etmektedir. Bir tarafta yolsuzluklar yapılacak, bir tarafta hırsızlıklar yapılacak, ülke soyulacak, onlara hiç kimse dokunmayacak; kendi içlerindeki arkadaşları bile ihbarda bulunsa görmezden gelinecek ama suçsuz günahsız insanlar Silivri'de tutulacak. Hayır, buna direneceğiz, bunu kabul etmeyeceğiz.”

‘MİLLİ EĞİTİM BAKANI OKULLARI KIZ-ERKEK DİYE BÖLMEK İSTİYOR’

“Dün burada subayların ihraç düzenlemesiyle ilgili uyarılarda bulunduk. Tek adama bu ülkenin subaylarına kademe atlatma, kademe indirme ve ihraç yetkisi veriliyordu. Bu düzenleme geri çekildi ama eksik olarak çekildi. Bu terfi düzenlemelerinde de Cumhurbaşkanına yetki veremeyiz, bunu da düzeltin. Bu ülkenin komuta kademesini tek adam keyfi bir şekilde dizayn edemez. Bunu hukuk, kurallar, askerin iç mevzuatı yasaya uygun olarak yapabilir. Bunun da geri çekilmesini bekliyoruz. Yine Türkiye Cumhuriyeti'ne gelmiş geçmiş en kötü Milli Eğitim Bakanı; eğitimden başka her şeyi konuşan, bu ülkenin gençlerinin geleceğini karartan, laik eğitimi sürekli eleştiren, öğrencileri kız öğrenci-erkek öğrenci diye ikiye bölmeyi hedefleyen ve bu planını uygulamaya çalışan Yusuf Tekin, yine ülke gündemini kirli açıklamalarıyla maalesef kirletti. Ne demek bazı veliler erkeklerle kızların aynı okula göndermek istemiyor? Çünkü senin dünyanda kızlarla erkekleri ayrı okullara göndermek, ayrı okullarda eğitim vermek gibi bağnaz bir düşünce var. Bunu 86 milyon kabul etmiyor. Okullardaki hijyen, güven ve güvenlik sorunlarını görmezden geleceksin, bu ülkede veliler okulları temizlemek zorunda kalacak ama sen karma eğitimden değil, erkek-kız öğrencileri ayırmaktan bahsedeceksin. Sen bu ülkeye yakışmıyorsun. Senden utanç duyuyoruz. Sen o koltuğu kirletiyorsun. Ne yaparsan yap, laik eğitimden 86 milyon da, biz de vazgeçmeyeceğiz, kurucu değerlerden asla vazgeçmeyeceğiz. Bu ülkedeki okulları kız erkek diye bölemeyeceksin. Ülkenin eğitimindeki sorun bu değil; güvenlik sorunu var, atanamayan öğretmen sorunu var, laik, çağdaş, bilimsel eğitimden sürekli uzaklaşma sorunu var. Sen bunları konuşmuyorsun, sen ülke gündemini o yobaz kafanla kirletip meşgul ediyorsun. O yüzden ben bu bakanı, biz bu bakanı bir kez daha istifaya davet ediyoruz. Bu bakan Türkiye Cumhuriyeti'nin milyonlarca öğrencisine, öğretmenine yakışmıyor.”

‘DOSTUN TRUMP SANA BİLGİ VERMİYOR MU?’

“Dış politika AKP'nin sürekli olarak övündüğü, iç politikaya malzeme yaptığı bir konu. Ukrayna-Rusya savaşı... Türkiye'de bu görüşmeler, barış görüşmeleri yapıldı. Trump'ı heyecanla bekliyorlardı, gelmedi. Ama dün Trump Putin'le bir görüşme yaptı ve bu görüşmeden sonra da bir açıklaması oldu. Bu görüşmeyle ilgili Finlandiya, İtalya, Fransa, Almanya devlet başkanlarına bilgi verdi. Ya peki dünya liderimiz Recep Tayyip Erdoğan'a bir bilgisi oldu mu? Hayır. Neyle övünüyorsun? İşte dostun Trump seni bu duruma düşürüyor. Sonra ABD Dışişleri Bakanı "Suriye'de bir iç savaş çıkabilir" diyor. Dostun Trump bununla ilgili sana bilgi veriyor mu? Artık dış politikayı ve dış güvenliği, iç güvenliği, siyaset malzemesi yapma, gerçekleri Mecliste ve Türkiye'de konuş. Çünkü burada anlattığın gibi dışarıda işler öyle görünmüyor. Dün de bunun en önemli örneğini gördük. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı'na bilgi vermesi gerekirdi, sınırlarının hemen dibinde olan bir savaş. Barış sürecinde Türkiye'nin önemli bir rol olduğunu söylüyorsun ama bu telefon görüşmesinden kimlere bilgi verdiğini kendisinden duyuyoruz, seni aramıyor.”

‘KAYYUMU NORMALLEŞTİRMEYECEĞİZ’

CHP’li Başarır, Erdoğan’ın belediyelere ilişkin dile getirdiği düzenlemeler hakkındaki soru üzerine şunları ifade etti:

“Kayyum uygulamasını, kafasındaki bitmek tükenmek bilmeyen kayyum kararlarını yasalaştırmak istiyor. Sandıkta kazanamadığı belediyeleri vali ile kaymakam ile yönetmek istiyor. Ben kendisine sormak istiyorum: 23 yıldır bu ülkeyi yönetiyorsun. İstanbul, Ankara, Mersin, Adana sendeyken hiç bunlar aklına gelmemişti. Bugün sosyal demokrat belediyeler, Cumhuriyet Halk Partili belediyeler yönetirken kayyum aklına geliyor ama aklından bile geçirme. Çünkü sen demokrasinin tüm kuram ve kurallarını altüst ettin, bir kenara bıraktın. Biz buna izin vermeyeceğiz. Bu halk buna izin vermeyecek. Kayyumu yasalaştırmayacağız, kayyumu normalleştirmeyeceğiz, kayyum uygulamaların kalkması için de sonuna kadar mücadele vereceğiz.”

‘ERDOĞAN’IN ZATEN ANAYASAYA GÖRE ADAY OLMA İMKANI YOK’

Başarır; Erdoğan’ın anayasa konusundaki açıklamalarının anımsatılması üzerine de şunları ifade etti:

“Şimdi şunu net bir şekilde söyleyeyim. Eğer bu ülkenin itibarını düşünüyorsa Silivri'ye dönüp bakacak. Milletvekili orada, 15,5 milyon insanın oyuyla aday gösterilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız orada; Şişli, Esenyurt, Beşiktaş belediye başkanlarımız orada, sanatçılar orada. Sen bu ülkenin itibarını düşünüyorsan Türkiye'nin hukukunu, adaletini bu hale getirmeyeceksin. Bakın Türkiye'den insanlar, yatırımcılar kaçıyor. Hiç kimsenin hukuki güvencesi, hukuki güvenliği yok. Sen bunu düşüneceksin. Sen zaten "bir daha aday olmayacağım" diyerek bana bir lütufta bulunmuyorsun. Senin kendin yaptığın anayasaya göre bir daha aday olma imkanını yok. Sen aday olamazsın zaten. Ama ne dedik? Gelin bu Kasım'da bir seçim olsun, bu ülkeyi kurtaralım. O zaman erken bir seçim olabilir ve bu halk rahatlayabilir dedik. Buna da izin vermiyorsun. O zaman demek ki sen aday olmayacaksın. Yeni anayasayı da ilk seçimde gelecek olan iktidar milletvekilleri bu partide, bu Mecliste yapacak. Ama ülkenin itibarını düşünüyorsan yargı bağımsızlığını getireceksin, şeffaflığı getireceksin, şu parlamentoyu güçlü kılacaksın, denetimi güçlendireceksin; yolsuzluğun, haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin üzerine gideceksin. İtibarı buradan kaybediyoruz. Bunlar lafla da olmuyor. Ama son olarak yine söylüyorum. Anayasaya göre aday olamazsın. Sen anayasa yapamazsın. Yapacağın tek şey bu ülkeyi seçime götürmek, sandığı koymak ve 86 milyonun da görüşlerine, iradesine başvurmak. Bakalım kim haklı, kim haksız? Kim güçlü, kim güçsüz? Silivri'dekiler mi haklı, Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'dekiler mi haklı? Halk karar versin buna.”