15.07.2017

15 Temmuz 2017 tarihli "15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü" Özel Oturumu Konuşması

CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU, "15 TEMMUZ DEMOKRASİ VE MİLLİ BİRLİK GÜNÜ" ÖZEL GÜNDEMİYLE TOPLANAN TBMM GENEL KURULU’NDA KONUŞTU (15 TEMMUZ 2017)

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü" dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulunda konuştu.

Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun konuşması şöyle:


Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 gecesinde gerçekleştirdiği darbe girişiminin 1’inci yıl dönümündeyiz. Darbe girişiminin 1’inci yıl dönümünde darbenin başarısız kılınmasında en önemli rolü üstlenen tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Darbe girişimine halkımızla birlikte direnmiş Gazi Meclisimizin siz değerli mensuplarına, Gazi Meclisimizin bir mensubu olarak şükranlarımı iletiyorum. Öte yandan Gazi Meclisimiz ve halkımız kadar Peygamber Ocağı olarak kabul edilen ordumuzun parlamenter demokrasimize sahip çıkarak terör örgütüne karşı direnmesi de bizlere onur vermiştir. Bu nedenledir ki, darbe girişiminin önlenmesine canı pahasına katkı sağlayan Şehit Astsubay Ömer Halisdemir’in şahsında Türk Silahlı Kuvvetleriyle Emniyet Teşkilatımızın tüm şehitlerine Allah’tan rahmet diliyorum, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum.

Dünyanın en kanlı ve sinsi terör örgütlerinden biri olan FETÖ’nün ülkemiz demokrasisine yönelik darbe girişiminin başarısız kılınması halkımızın topyekûn olarak parlamenter demokrasimize sahip çıkmasıyla sağlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin bir daha darbe girişimleriyle karşı karşıya kalmaması için iki temel koşulun yerine getirilmesi gerekir. Bunlardan ilki, demokrasinin geliştirilmesi ve derinleştirilmesidir. Yani hukuk sistemimizin darbe hukukundan arındırılmasıdır. Bunu 16 Temmuz 2016 günü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda da ifade ettim. İkincisi ise, darbe girişiminin bütün boyutlarıyla masaya yatırılması ve tüm karanlık noktaların aydınlatılarak gerçeklerin gün yüzüne çıkarılmasını sağlamaktır.

Değerli milletvekilleri, 15 Temmuz gecesi bu çatı altında gösterilen kararlılık Darbe Girişimini Araştırma Komisyonunun çalışmalarına üzülerek ifade edeyim ki yansıtılmamıştır. Darbe girişiminin hemen hemen bütün ayrıntılarına vâkıf Genel Kurmay Başkanı ve MİT Müsteşarının komisyona gelerek milli iradenin temsilcilerine bir daha ifade ediyorum, milli iradenin temsilcilerine, yani sizlerin arasından seçilen komisyon üyelerine bilgi vermesi sağlanamamıştır. Bu iki değerli bürokratın komisyona gelerek milli iradenin siz değerli temsilcilerin sorularına yanıt vermek yerine, komisyona yazılı olarak bilgi vermeyi tercih etmeleri kabul edilir değildir. Temel soru şudur, Genel Kurmay Başkanı ve MİT Müsteşarının hangi gerekçe, telkin ve talimatla Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan komisyona gelmesi engellenmiştir? Bu tablo parlamentonun saygınlığı açısından hepimizin üzerinde durması gereken temel bir konudur. Bu konuda parlamento maalesef özgür iradesini kullanamamış, pek çok karanlık noktanın aydınlanmasına ortam hazırlamamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri şimdi size MİT Müsteşarlığının komisyona gönderdiği 22 Mayıs 2017 tarihli yazıdan bir paragraf okuyorum. Şöyle diyor, “MİT’in daha önce dış makamlarla paylaşılan notlarda cemaatin darbe girişiminde bulunabileceğini bildirdiğini,  ancak Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde istihbarat toplayamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata önceden ulaşılamadığı ifade edilmiştir.” Daha sonra yeminli tutanaklar düzenlenmiş, MİT’in orduda bu konuda bazı istihbarat yaptığı ve bilgi verdiği de ortaya çıkmıştır. Ama buna şimdilik girmeyeceğim. Bu açıklama pek çok noktadan sorunludur.

Birincisi şu: 2012 tarihinden itibaren- altını çiziyorum- 2012 tarihinden itibaren Adil Öksüz’ün Hava Kuvvetleri İmamı olduğu devletin arşivlerinde kayıtlıdır ve herkes bilmektedir ve Adil Öksüz asker değildir.

İki: Sadece Adil Öksüz değil darbe toplantıları yapan Kemal Batmaz, Hasan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş de asker değillerdir.

Üç: Darbe toplantılarının büyük bir kısmı Türk Silahlı Kuvvetleri dışında, yani özel evlerde yapılmıştır.

Dört: Adil Öksüz iki cep telefonu ve bir GPS cihazıyla serbest bırakılmıştır. GPS cihazının özelliği şudur, dünya üzerinde 4 veya daha fazla uydu ile her türlü hava koşulunda yer ve zaman bilgileri sağlayan uzay tabanlı bir haberleşme sistemidir. Bu sistemle ve iki telefonla serbest bırakılmıştır. Haydi diyelim serbest bırakıldı, Milli İstihbarat Teşkilatı Adil Öksüz’ü neden izlememiştir?

Beş, daha vahim olanı: Darbe yapılmış ortalık toz duman ama bir kişi Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca Adil Öksüz’ü gidip karakolda tutuklandığı yerde, gözaltına alındığı yerde ziyaret ediyor. Söyler misiniz bir kişi, bir Başbakanlık Müşaviri, ortalık toz duman, jandarması, polisi karakolu, ordusu her şey var ama bu kişi elini kolunu sallayarak Adil Öksüz’le görüşmeye gidiyor.

Dolayısıyla MİT’in verdiği bilgiler bizi tatmin etmemiştir. İnanıyorum ki, bu Genel Kurulu da tatmin etmemiştir.

15 Temmuz günü darbeden bilgi var mıydı, yok muydu? Bu da çok tartışılıyor. O konuda da en somut bilgisi sizlerin önüne koyacağım. Bu konu medyada gündeme geldiğinde Genelkurmaydan bir yetkili Hürriyet Gazetesinin değerli köşe yazarı Mehmet Yılmaz’ı arar, der ki: “MİT bize bilgi verdi ama darbe bilgisi vermedi. Bazılarının kaçırılacağını söyledi.”

Değerli arkadaşlarım, ancak daha sonra O.K dediğimiz kişinin savcılık bilgisine başvurur. O.K davet edilir ve bilgi alınır. Şimdi o tutanaktan size bir bölüm okuyorum: “Bana ne olabileceğini sordular diyor O.K, ben de büyük bir faaliyet olabileceğini, hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyledim. Savcı yine sorar, darbe olabileceğini söylediniz mi? Verdiği cevap aynen şudur, yine tutanakta, darbe olabilir kelimesini kullandığımı çok iyi hatırlıyorum.”

Değerli arkadaşlarım bunlar üzerinde durulması gereken konular. Bir daha Türkiye darbe girişimiyle karşı karşıya kalmasın diye bütün ayrıntıların ortaya çıkması gereken konular. Savcı ikinci kez O.K’nın ifadesine başvurmak ister. Ama gelin görün O.K Milli İstihbarat kadrosuna alınır ve savcı bunun bilgisine başvuramaz. Niçin?

Değerli milletvekilleri, FETÖ ana iddianamesi hazırladı bir grup savcı, iddianame bitmeden savcılar görevlerinden alındılar. Niçin? Bu savcılar kimin bilgisine başvurmak istediler de görevlerinden alındılar? Bu soruyu lütfen Adalet Bakanına sorun, bu soruyu lütfen bu ülkeyi yöneten bütün Bakanlara sorun, Sayın Cumhurbaşkanı da dahil, hepsine sorun. Neden bu savcılar görevlerinden alındılar? FETÖ ana iddianamesini yazan savcılar.

Değerli arkadaşlarım bir konuda daha sizlere bilgi sunmak isterim. Ben Adil Öksüz olayını gündeme getirdiğimde birkaç kez MİT bir açıklama yaptı, Milli İstihbarat Teşkilatı.  Açıklamanın bir bölümünü aynen okuyorum: ByLock’a ilişkin tespitler Mayıs 2016 tarihinden itibaren-çalışmaya konu ham verilerle birlikte, yani bütün bilgiler-adli makamlar, güvenlik birimleri-adli makam kimdir?  Savcılar herhalde. Güvenlik birimleri kimdir? Emniyet müdürlüğü, jandarmadır herhalde-ve diğer ilgili makamlarla- o ilgili makam ben değilim, sizler de değilsiniz, ilgili makamlar arkada oturuyorlar ve birisi de sarayda oturuyor. İlgili makamlar bunlar- ilgili makamlarla eş zamanlı olarak paylaşılmıştır. MİT söylüyor kamuoyuna yaptığı açıklamada. Eş zamanlık olarak paylaşılmıştır. Soru ne? Soru şu:  Peki FETÖ’ye operasyon için neden 15 Temmuz beklenmiştir? Size Mayıs ayında bildirmişler. “Alın bakın” demişler, “Bunlar FETÖ’cüdür” demişler, “Bunlar devleti ele geçirdi demişler”, “Operasyon yapıyorsanız buyurun yapın” demişler ama bekleniyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 250 şehidimiz ve 2 bin 193 gazimiz var. En azından bunların anısına, aziz hatıralarına 15 Temmuz darbe girişiminin tüm ayrıntılarının ortaya çıkması lazım, kimsenin, hiçbir şehidimizin kanının yerde kalmaması lazım. Ama öyle görünüyor ki, bu ayrıntıların ortaya çıkması engelleniyor.

Darbe girişiminden hemen sonra üç önemli noktaya dikkat çekmiştik değerli milletvekilleri, üç önemli noktaya dikkat çekmiştik.

Bir: “Hukuk içinde hesaplaşma yapalım” demiştik, hukuk içinde. Devlete yakışan budur.

İki:  “Hızla normalleşme sürecinin içine Türkiye sokulmalıdır” demiştik.

Üç: “Güçlü bir demokrasi yaratabiliriz. Bu çok önemli bir fırsattır. Bütün Türkiye demokrasi konusunda uzlaştık” diye.

Darbe girişiminin bütün iz ve etkilerini ortadan kaldırmanın ve darbelerle kesin olarak mücadelenin yol haritası bu üç aşamadan geçiyor. Ne yazık ki, aradan geçen bir yıl içinde bu üç konuda da yapılması gerekenler yapılmamış, yapılmaması gereken ne varsa tamamı yapılmıştır. Hesaplaşma hukuk dışına taşmış, soruşturmaların uzanacağı noktalar yargıya müdahalelerle engellenmiştir. Adalet yok edilmiştir. Darbe Araştırma Komisyonu darbeyi araştırma yerine sorumluluğu savuşturma çabası içine girmiştir. Hızla normalleşme yerine kalıcı olağanüstü hal rejimi kurulmuştur. Darbeye karşı bombalar altında direnen bu Gazi Meclis devre dışı bırakılmış, yetkileri elinden alınmıştır.

Sayın Başkan değerli milletvekilleri, 15 Temmuz ruhunun yarattığı uzlaşma iklimi içinde ortaya çıkan, yaşananlardan ders alarak güçlü bir demokrasi yaratma fırsatı maalesef heder edilmiştir. Darbeyle mücadelede başarı ve kalıcılığın en önemli şartı darbenin siyasi ayağının ortaya çıkarılmasıdır. Ancak siyasi ayağı ortaya çıkarmaya dönük çabaların önü bilinçli olarak kapatılmaktadır. Darbe girişimden bulunanların darbecileri destekleyenlerin ve darbecileri devletin en hassas noktalarına yerleştirenlerin hesap vermesi sağlanmadan darbeyle gerçek anlamda mücadele yapılamaz. Darbenin merkez örgütü olan FETÖ, bu güce bir günde erişmedi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt sever, namuslu, cumhuriyetçi kadroları tasfiye edilip FETÖ’cülerin önü açılırken bu örgüte destek verenler ortaya çıkarılmalıdır. Yargıda, emniyette, bürokraside bu çeteyi hakim güç haline getiren ittifaklar teşhir edilmelidir. 15 Temmuzların bir daha yaşanmaması için bu ibret verici olaydan ders alıp devleti başka tehlikeli ittifakların tuzağından uzak tutmak şarttır. Bu zehrin panzehiri ortak değerlerimize, demokratik laik cumhuriyete ve sosyal hukuk devletine sıkı sıkı sarılmaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum değerli milletvekilleri.