30.07.2020
30.07.2020
Öztrak:
“Saray ve sarayın bekçisi, sosyal medyaya yasak ve sansür getirerek bazı şeyleri unutturmak istiyor. Buna da “unutulma hakkı” diyorlar. Unutturmak istedikleri 18 yılın birikmiş kiri, pisliği, cürufu. 17-25 Aralık yolsuzluk skandalını, 15 Temmuz darbe girişimini ve 20 Temmuz sivil darbesini, Suruç ve GAR katliamlarını, OHAL şartları altında yapılan referandumu, seçimleri, gasp edilen millet iradesini, tarikat yurtlarındaki çocuk tacizlerini, kadınlara şiddeti, iş cinayetlerini, saray koalisyonunun ortaklarının daha dün birbirlerine ettikleri küfür ve hakaretleri, Çorlu tren kazasını unutturmak için istiyorlar.”
CHP PM Üyesi ve Tekirdağ Milletvekili Öztrak, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında şöyle konuştu:
Değerli basın mensupları, Türkiye Büyük Millet Meclisi, dün 27. dönem 3. yasama yılı çalışmalarını tamamladı. Meclis sabahın ilk ışıklarına kadar çalıştı. Ne için çalıştı? 10 milyonu aşan işsizlerin sorunlarını çözmek için mi? 7 liraya dayanan dolara çare bulmak için mi? Mutfaklardaki boş tencereleri doldurmak için mi? Hayır. Meclis; “sana oy moy yok” diyerek, sarayındaki kibirli zatı rahatsız eden sosyal medyaya, kısıtlama ve sansür getirmek için çalıştırıldı.
BU DESPOTİZMDİR
Milletimizin, özellikle de gençlerimizin kahir ekseriyetinin istemediği bu yasa, Meclis’ten, sarayın vesayeti altındaki koalisyon partilerinin vekilleri tarafından, sarayın kibirli adamının emriyle geçirildi. Vatandaşlarımız hayat pahalılığı ve işsizlik arasında eziliyor. Milletimiz önünü göremeyip, yarınını kara kara düşünüyor. Ama bunlara çözüm bulmak yerine, saray sosyetesini rahatsız edecek sesleri sosyal medyada da susturmaya çalışıyorlar.
Geçmişte işledikleri cürümleri, söyledikleri sözleri sosyal medyanın hafızasından silmeye uğraşıyorlar. Hem de Meclis’te Covıd-19 salgını kol gezerken… Beyefendi kendi sağlığını düşündüğü kadar, milletin vekillerinin sağlığını düşünmüyor. Daha 15 gün önce salgını bahane edip, 15 Temmuz’da bombalanan Meclis’in genel kurul salonunda 15 Temmuz anmasını yaptırmaktan korkan kimdi? Sarayın kibirlisiydi. Açık havada yapılan anmaya da Covıd-19 testinden geçmiş sınırlı sayıda vekili davet eden kimdi? Aynı sarayın kibirlisiydi. Şimdi sarayın kibirlisi rahatsız olduğu sosyal medyayı susturmak için kendi vekillerinin bile sağlığını hiçe sayabiliyor. “Sosyal medya yasası” adı altında bir “sansür yasası” çıkarıyor. Sosyal medya kısıtlamaları tek kişilik saray rejiminin baskı ve vesayet aygıtı oluyor. Sosyal medyada da insanların düşüncesini özgürce ifade etme hakkı gasp ediyor. Bu yapılanın adı despotizmdir. Saray rejimi yazılı ve görsel medyanın neredeyse tamamını, şahsi propaganda aletine dönüştürmüş durumdadır. Eldeki bir avuç özgür basın kuruluşunu da ilan kesme, yayın durdurma cezalarıyla hizaya getirmeye uğraşmaktadır. Bunlar da yetmediğinde gazetecileri zindanlara atmaktadır.
UNUTTURMAK İSTEDİKLERİ 18 YILIN BİRİKMİŞ KİRİ, PİSLİĞİ, CÜRUFU
Tarihin akışını değiştirerek, 21. yüzyılda kapkara bir “istibdat rejimi” inşa etmeye uğraşıyorlar. Ama şu gerçek de unutulmasın: Milletimiz despotların yüzüne, “kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet” demeyi de çok iyi bilir. Saray ve sarayın bekçisi, sosyal medyaya yasak ve sansür getirerek bazı şeyleri unutturmak istiyor. Buna da “unutulma hakkı” diyorlar. Evet Avrupa’da da var bu hak ama bizimkine baktığınız zaman oldukça tutulmuş. Neyi unutturmak istiyorlar, neyi unutturacaklar? Unutturmak istedikleri 18 yılın birikmiş kiri, pisliği, cürufu. 17-25 Aralık yolsuzluk skandalını, 15 Temmuz darbe girişimini ve 20 Temmuz sivil darbesini, Suruç ve GAR katliamlarını, OHAL şartları altında yapılan referandumu, seçimleri, gasp edilen millet iradesini, tarikat yurtlarındaki çocuk tacizlerini, kadınlara şiddeti, iş cinayetlerini, saray koalisyonunun ortaklarının daha dün birbirlerine ettikleri küfür ve hakaretleri, Çorlu tren kazasını unutturmak için istiyorlar.
BU REZİLLİKLER MİLLETİMİZİN VİCDANINDAN SİLİNEMEZ
Fakat saray ne yaparsa yapsın; milletimiz; 15 Temmuz darbe girişiminde 251 vatandaşımızı şehit eden hain FETÖ’yle kimlerin aynı yolu yürüyüp, yağmurda ıslandıklarını, “dön artık memleketine bitsin bu hasret” diye, salya sümük ağlayanları, 15 Temmuz şehitleri için toplanan paraya çökmeye kalkanları, “Kemalistlerle FETÖ’cüleri birbirine kırdırdık” diyen, parti yöneticilerini unutmaz!
Aziz şehitlerimize “kelle”, terörist başına “sayın” diyenleri, PKK ile OSLO’da aynı masaya oturanları, Habur’da kurulan çadır mahkemelerini, Dolmabahçe’deki “açılım” görüşmelerini unutmaz!
Millet aç, bi-ilaç medet ararken, saray avanesinin evlerinden çıkan kasaları, ayakkabı kutularından taşan dolarları, yüz binlerce avroluk saatleri, Reza Zerrab’ın önüne yatan bakanları, sıfırlanmayan milyonlarca doları unutmaz! Dünya lideri edasıyla memlekette caka satıp, ecdadımızın türbesini terör örgütünün koruması altında kaçıranları, vatan toprağını terk edenleri, ABD başkanının bir sözüyle, rahibi iadeli taahhütlü Beyaz Saray’a gönderenleri, yine ABD Başkanının hakaret dolu mektubunu Washington’da onun suratına çarpamayıp, ürkekçe masasının kenarına iliştirerek iade edenleri, Suriye’de 36 askerimizin şehit düştüğü saldırının ardından Moskova’ya gidip, bir de askerlerimizi bombalayanların kapısında ayakta bekleyenleri milletimiz unutmaz!
Savunma sanayimizin göz bebeği, Sakarya Tank Palet Fabrikasını Katar ordusuna bedava peşkeş çekenleri, Katar Emirinin annesine, sarayın damatlarına, saray sosyetesine ballı rantlar sağlamak için kanal açıp, İstanbul’a bir kez daha ihanet edenleri, bu millet unutmaz!
Soma’da iş cinayetine kurban verdiğimiz 301 madencimizi, havaya uçan fişek fabrikalarında yaşamını kaybeden işçilerimizi, işverenin taşımadığı patlamayan mühimmatları taşırken şehit olan Mehmetçiklerimizi, iş cinayetlerine “işin fıtratı” diyenleri, çiftçimizi “ananı da al git” diye azarlayanları, “her üniversite mezununa iş bulamayız” diye vatandaşımızı kovalayanları, bu millet unutmaz!
Bunları internetten silseniz de, sosyal medyadan kaldırsanız da, videolarına yasaklar koysanız da, milletimizin vicdanından, zihninden bu yapılanlar, bu rezillikler, “silinemez!”
MİLLETİMİZ ONLARI EVLERİNE GÖNDERECEK
Saray hükümeti, milletin yaşadığı gerçeklere karartma uygulayarak, saklayarak, sansürleyerek sorunları çözemez. Pislikleri halının altına süpürülebilir; ama üç gün sonra pis kokular evi sarar. Kokusu çıkar. Saray damatlarından birinin atandığı TÜİK, enflasyon ve işsizliğe karatma uyguladı da ne oldu? Hayat ucuzladı mı? İşsizlik azaldı mı? Hayır.
Şimdi tıpkı enflasyon ve işsizlik rakamları gibi Covıd istatistiklerine de karartma ve sansür başladı. 28 Temmuz’a kadar sürekli raporlanan yoğun bakım ve entübe hasta sayıları, 29 Temmuz’da birden kesildi. Sebep? Herhalde saray hükümetinin salgınla mücadeledeki beceriksizlikleri daha fazla dikkat çekmesin diye.
Ama şunu açıkça söyleyeyim, milletimiz her şeyi görüyor. Yapılanları not ediyor. Gelecek ilk sandıkta da saray hükümetini ve koalisyon ortağına “size oy moy yok” diyerek, yerlerini bildirmeye hazırlanıyor. Onları evlerine gönderecek.
2014’TEN BU YANA MİLLİ GELİRİMİZ 200 MİLYAR DOLAR ERİDİ
Değerli basın mensupları, 37. Olağan Kurultayımızı salgın koşullarında parti içi demokrasiden ödün vermeden, başarıyla gerçekleştirdik. Tüm sağlık tedbirlerini en üst seviyede alarak, büyük bir demokrasi şölenini hep birlikte yaşadık. Katkılarıyla, eleştirileriyle, oylarıyla, emekleriyle Kurultayımıza destek veren üyelerimize, delegelerimize, herkese çok teşekkür ediyoruz.
37. Kurultayımız, partimizin muhalefetteki son kurultayıydı. Önümüzdeki seçim artık milletimizin 18 yıllık köhne ve sırtında ağır bir yük olan saray hükümetinden kurtulduğu seçim olacaktır. Biz saray vesayetine karşı, bu ülkeyi seven, haktan, hukuktan, adaletten, demokrasiden yana olan tüm vatandaşlarımızla beraber ülkemizi yeniden ayağa kaldırmak için hazırız. Biliyoruz, işimiz kolay değil. Saray’ın vesayet rejiminde tüm kurumlar tasfiye edildi. Liyakat bitirildi. Hukuk çökertildi, milletimiz işinden, aşından oldu. Erdoğan’ın tek adam olma hevesinin depreştiği 2014’ten bu yana milli gelirimiz tam 200 milyar dolar eridi. Erimeye de devam ediyor. Bu sene sonuna kadar bir 50 milyar dolar daha gidecek. İşsiz sayısı 10 milyonu aştı. Estonya, Slovenya, Bahreyn, Katar ve Kosova’nın nüfuslarını toplayın, bizim işsiz sayımız bu ülkelerin toplam nüfusundan daha fazla. Ülkemizdeki işsizlerin sayısı yeryüzündeki 106 ülkenin nüfusundan daha fazla. 20-29 yaş arasındaki, milletimizin umudu olması gereken her 10 gencimizden 4’ü, ne okuyor, ne de bir işte çalışıyor. Anasının, babasının eline bakıyor. Ailelerin bin bir emekle büyüttüğü, bin bir umutla üniversitelerde okuttuğu, 1 milyona yakın üniversite mezunu gencimiz işsiz.
GENÇLERİMİZİN ELİ EKMEK TUTAMAZ OLDU
18 yılın sonunda iflas eden sadece ekonomimiz değil. Eğitim sistemi de iflas etti. Bu hafta yükseköğretim kurumları sınav sonuçları açıklandı. Sınavda 40 soruluk Türkçe testinde, öğrencilerimizin doğru cevap verme ortalaması 14… Çocuklarımız, kendi anadilinde soruların yarısını bile yanıtlayamamış durumdalar. Temel matematik testindeki 40 soruda doğru cevap sayısı ortalama 5,5. Fen bilimleri temel yeterlilik testinde 20 soruda ortalama doğru sayısı 2,7. 3 değil yani. Şimdi bu tabloyla mı dünya arenasında yarışacağız? Üyesi olduğumuz Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından düzenlenen PISA sonuçlarına göre; okuma becerilerinde OECD ülkeleri içinde sondan 6. sıradayız. Matematik alanında sondan 5. sıradayız. Fen bilimlerinde ise sondan 8. sıradayız. Dijital ekonomiye, sanayi 4.0’a dönüşümü bu eğitim sistemiyle mi yapacağız? Gençlerimizi dünyanın en bilgili, en yaratıcı ve en çok kazanan gençleri arasına böyle mi sokacağız? Türkiye’nin en önemli beka sorunu budur. Altını çiziyorum Türkiye’nin en önemli beka sorunu budur. Gençlerine iyi bir eğitim ve iş veremeyen bir ülke geleceğe güvenle bakamaz. Bu beceriksiz tek kişilik saray hükümetinde gençlerimizin eli ekmek tutamaz oldu. Eli ekmek tutmayan gençlerimiz nasıl yuva kuracak? Yaz aylarındayız. Düğün sezonundayız. Ama millet, düğünlerden kaçar oldu. Millet düğünde, dernekte geline, damada bir çeyrek altın taksa, ayın sonunu nasıl getirecek bilemiyor.
MERKEZ BANKASI’NIN KASASINDAKİ DÖVİZ REZERVİNİN ADI VAR, KENDİ YOK
“Ülkeyi uçuracak” dedikleri tek adam vesayet rejimi, sarayın bekçisinin “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” dediği, “tek kişilik saray hükümeti” milletimizi perişan etti. Bu ucube rejimin inşası 2014’te başladı. O yıl, bir aylık asgari ücretle, 6 çeyrek altın alınıyordu. Bugün bir aylık asgari ücretle sadece 3 çeyrek alınabiliyor. Saray sosyetesi milleti unutup “altun varaklı” aynalarında kendilerini seyrederken, milletin elinde avucunda ne varsa gün görmüş kar gibi eriyor. İşsizlik ve hayat pahalılığı milletimizin belini her geçen gün biraz daha büküyor, Türk lirası, kamu bankaları üzerinden yapılan her türlü örtülü operasyona rağmen hızla değer kaybediyor, “sıfır attık” diye övündükleri paramızın değerini, 15 yılda sıfırladılar. Merkez Bankası’nın kasasındaki döviz rezervinin adı var, kendi yok. Son üç aydır borcu düşünce net döviz rezervi eksi bakiye veriyor. Türkiye ekonomisi bankadan çektiği avansla, kredi kartlarına takla attırarak ay sonunu getirmeye çalışan memurlara döndü. Haziran’da, swap dedikleri emanete alınan dövizlerin tutarı 54 milyar doları geçti. Her 100 dolarlık rezervin 63 doları emanet. Son bir yılda net rezervlerdeki erime 46 milyar dolar.
DAMAT, “KAP-KAÇÇI FAİZ LOBİSİNE” ÇALIŞIYOR
Bizim gördüğümüzü tabi elin oğlu da görüyor. Yabancı yatırımcı ardına bakmadan kaçıyor. Damat da bunlara milletin dövizini ucuz ucuz satıp, ülkeden kaçanı adeta mükâfatlandırıyor. Damat, millete değil “kap-kaççı faiz lobisine” çalışıyor. Gerçekler ortadayken, güçlü ekonomi masalları da, krizden çıkıyoruz hikâyeleri de artık kimseye bir şey ifade etmiyor. Dolar dünyada değer kaybediyor, ama Türk Lirası karşısında değer kazanıyor. Türk Lirası son bir haftada dolar karşısında en çok değer yitiren para birimi. Dolar yeniden 7 liraya dayandı. Avro ise 8 lirayı geçti. Ağızlarından yerli ve milli laflarını düşürmeyenler, milli paramızın değerini pul etti. Millet tasarruflarını korumak için dövize kaçıyor. Bankalardaki yabancı para mevduatı, 204 milyar dolarla yeni bir rekor kırdı.
Sarayın kerameti kendinden menkul enflasyon-faiz teorileri de yerle bir oldu. Bu işler atıp tutarak olmuyor. Lafla peynir gemisi yürümüyor. Merkez Bankası yılbaşından bu yana, sarayın kibirli başının talimatıyla politika faizini yüzde 12’den yüzde 8,25’e indirdi. Sarayın kibirlisi ne diyordu? “Faiz düşünce merak etmeyin enflasyon da düşecek” diyordu. Ama faiz düştü, enflasyon yüzde 11,8’den yüzde 12,6’ya çıktı. Dün de Merkez Bankası, yılsonuna ilişkin enflasyon tahminlerini açıkladı. Banka, daha önce yüzde 7,4 olan enflasyon tahminini, yüzde 8,9’a çıkardı. Yani enflasyon tahmini bugün politika faizinin üstüne çıktı.
Erdoğan’ın oğlu, katıldığı bir programda; “Babam Ankara Siyasal’da okumak istemiş ama kısmet olmamış” dedi. Keşke okusaydı. Keşke futbol topunun peşinde biraz daha az koşturup, Mektebi Mülkiye’de okuyabilseydi. Rahmetli Sadun Aren’in rahle-i tedrisinden geçip, iktisada giriş dersini ondan alsaydı. O zaman kerameti kendinden menkul “faiz sebep, enflasyon sonuç” gibi fantezilerin vebalini milletimiz ödemek zorunda kalmazdı. Yine keşke rahmetli Mümtaz Soysal’dan Anayasa Hukuku dersi alsaydı. Hukuk devleti nedir? Kuvvetler ayrılığı neden gerekir, neden şarttır demokrasi için? Bunları öğrenirdi. Yine keşke rahmetli Bahri Savcı hocamızdan bir idare hukuku dersi alabilseydi. Böylece idarenin sorumluluğu ne demek, idarenin denetimi ne demek belki öğrenirdi. Bunları öğrenmemiş olmasının bedelini de milletimiz bugün maalesef çok ağır ödemektedir.
BU VİCDANSIZ DÜZEN SON DEMLERİNİ YAŞIYOR
Değerli basın mensupları, Kurban Bayramı arifesindeyiz. Kurbanlıkta 1.500 TL’nin altında küçükbaş yok. Danaya girenlerde pay 2 bin TL’ye kadar yükseliyor. Buradan haftalarca bağırdık. “Emeklilerimize verilen bayram ikramiyesini 1.500 TL’ye çıkarın dedik. Çıkarın ki bu bayram, evlatları ve torunlarıyla emeklilerimiz huzur içinde bir bayram geçirebilsinler dedik. Millet eti zaten bayramdan bayrama görüyor. Şu bayramda millet kurbanını kessin, hayrını yapsın. Vatandaşlarımız bayram gibi bayram geçirsin” dedik. Ama her zamanki gibi kös kös dinlediler, emeklilerimize 1.500 TL ikramiyeyi veremediler, çok gördüler.
Değerli basın mensupları, bu bayrama buruk giren yalnızca emeklilerimiz değil. Emeklilikte yaşa takılan vatandaşlarımız da bayrama buruk giriyor. Yine bayrama buruk giren bir diğer kesim, sayıları 10 milyonu aşan işsizlerimiz. Evde işsiz biri varken, o eve bayram uğrar mı? Uğramaz. Yine çalışmadığı halde çalışıyor görünen ve sayıları 1 milyon 700 bini aşan ücretsiz izne çıkarılmış, günde 39 liraya mahkum edilen yurttaşlarımız nasıl bayram edecekler, bir söyleyiverin? Karnını nasıl doyuracak, evinin kirasını, kredi kartının borç taksitlerini nasıl ödeyecek? Stopajını, kirasını, borçlarını ödeyemeyen, sicil affı gelmediği için kredi bile alamayan, saray hükümeti bütçeden doğru dürüst destek vermediği için dükkanını bile açamayan esnaflarımız nasıl bayram edecek? Son 14 yıldır kanunen alması gerektiği halde; mazot, gübre, tohum ve diğer desteklerin ancak yarısını alabilen, tarlasını, traktörünü satmak zorunda kalan çiftçilerimiz nasıl bayram edecek?
Saraylarında milletin adını bile telaffuz edemediği envai çeşit yiyecek ve içecekle beslenenler, köpüklü jakuzisine uzanıp milletle, “ulan fakirler, beni rahatsız etmeyin, keyfimi bozmayın” diye dalga geçenler, milletin sırtından üçer beşer maaşlar alanlar, milletin kesesinden Saray’da ballı koltuklar kapanlar, milletin derdini, sıkıntısını elbette anlamaz. Ama bu vicdansız düzen artık son demlerini yaşıyor. Milletimiz yapılanları görüyor. Günü, saati geldiğinde de, bunlara “size oy moy yok” deyip yerlerini gösterecek, evlerine gönderecek.
Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Türkiye çok büyük bir ülkedir. Ülkemiz doğru yönetilirse sorunlarımız çok rahat aşılır. Yeter ki ehliyetli, liyakatli, yurtsever kadrolar iş başına gelsin. Kurultayımızda bu kadroların adresinin, ülkemizi, bayrağımızı, ibadethanelerimizi emperyalistlerin çizmesi altında çiğnenmekten kurtaran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu aziz milletimiz bir kere daha gördü.
Sözlerimi tamamlarken, tüm yurttaşlarımızın Kurban Bayramını kutluyoruz. Vatandaşlarımıza sevdikleriyle beraber, bayram tadında, huzur, bereket ve sağlık dolu güzel günler diliyoruz.
Evet arkadaşlar soru var mı?
Soru- Kurultayla ilgili iki liste tartışması gündeme geldi. İstanbul İl Başkanlığı tarafından alternatif liste hazırlandığı yönünde iddialar oldu. Sayın Kaftancıoğlu’nun da bu konuda uyarıldığı iddiaları var yine. Canan Kaftancıoğlu uyarıldı mı? İlk sorum bu. Aynı zamanda liste tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Söyledim, bu hafta sonu oldukça başarılı bir kurultay gerçekleştirdik. Bu kurultayda delegemizin iradesi tecelli etmiştir. Bu kurultay Cumhuriyet Halk Partisinin iktidara yürüyüş kurultayıdır. O nedenle de bu kurultay çerçevesinde artık geçmişi tartışmak yerine ileriye doğru bakmanın zamanıdır. İki liste, beş liste, üç liste, bir liste… Bir tane liste var o da Genel Başkanımızın kendi takdiri içinde tüzüğümüze göre vermiş olduğu bir tane liste var. Onun dışında da her türlü diğer arkadaşları değerlendirme yetkisi kurultayımızın delegelerine aitti.
Soru- Atatürk’e hakaret etti tepkilerinin odağındaki isim Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bu kez de fetret devri açıklamasıyla gündemde. Erbaş, “hamdolsun bugün Ayasofya’nın fetreti sona ermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetiyle artık Allah’a secde edilecek bir mekana dönüştürülmüştür” dedi. Bu konuda yorumunuz nedir?
Faik ÖZTRAK- Şimdi Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş daha önce de Mustafa Kemal Atatürk dönemini lanetlemişti, yapılanları lanetlemişti. Şimdi de bakıyoruz Ayasofya’nın müze olması kararıyla yeniden ibadete açılması kararı arasındaki dönemi fetret devri olarak nitelendiriyor. Fetret devri ne demek? İki peygamber arasında veya iki padişah dönemi arasında boş kalan dönem demek. Kim geliyor, nedir yani bu fetret dönemi diyerek Ayasofya’nın açılmasından sonra ne olacağını kastediyor Sayın Diyanet İşleri Başkanı? Bakın çok açık söyleyeyim, bugün Diyanet İşleri Başkanının oturduğu koltuk Rıfat Börekçi’nin koltuğudur. O koltukta oturan hiç kimse Dürrizade’lik taslayamaz. Diyanet İşleri Başkanının neyi kastettiği, neyi söylediğini anlamak giderek güçleşiyor. Kendi de zaman zaman anlamakta güçlük çekiyor. Kalkıyor bir de tevil etmeye kalkıyor. Ama zırva tevil kaldırmıyor. Diyanet İşleri Başkanı o koltukta Dürrizade rolü oynamaya devam edecekse o koltuğu derhal terk etmelidir, milleti daha fazla üzmemelidir.
Soru- AK Partili Mahir Ünal, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun sandık restine, “bunun konuşulması bile hoş değil. önümüzde üç yıl var” dedi. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
Faik ÖZTRAK- Ben şunu açıkça söyleyeyim. Önümüzde üç yıl var derken ne yaptıklarını söylemeye çalışıyorlar? Hiçbir şey yapmıyorlar. Ülke çok sıkıntılı günlerden geçiyor, tamamen pansuman yapıyorlar, aspirin tedavisiyle işi geçiştirmeye çalışıyorlar. Söylediğimiz şudur, bu işi yönetemiyorsunuz, yönetmiyorsunuz. Ülkenin aslında gündeminde olmaması gereken şeyleri gündeme getirip milletin gerçek gündemini, işsizliği, açlığı, pahalılığı karartmaya çalışıyorsunuz. Bu şekilde gitmeye devam ederseniz bunu götüremezsiniz. O zaman millete daha fazla zarar vermeden sandığı milletin huzuruna getirmek zorundasınız. Şimdi bunun neresi konuşulması bile hoş değil? Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Ya gereğini yapacaksın ya da çekip gideceksin.
Soru- Hatay Baro Başkanı Ekrem Dönmez’in, ailesiyle yemek yediği sırada polisler tarafından kimlik göstermediği için gözaltına alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Bu olay gerçekten ibret verici bir olaydır. Bu ülkede saray rejiminin memurları ne hale getirdiğini açık seçik ortaya koymaktadır. Liyakat bitmiştir. Memurlar tabi oldukları yasaların farkında bile değildirler. Evet, polis vazife ve salahiyet kanununa göre kimlik sorabilir. Ama kimliği sorulan kişide polisin kimliğini sorma ve görme hakkına sahiptir. Baro Başkanı bunu yapmaya kalkınca ailesinin yanından, ailesiyle birlikte yemek yiyor. Ailesinin yanından alınıp apar topar götürülmüştür. Bu memurlar hakkında derhal gereği yapılmalıdır. Bu açıkça hukuk rejiminin, hukuk devletinin ihlalidir.
Soru- Muharrem İnce’nin, CHP’den ayrılacak bazı milletvekilleriyle bayram sonrası parti kuracağı iddia ediliyor. Değerlendirmeniz ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Biraz önce söyledim, gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi olarak son derece başarılı bir kurultay yaptık ve milletimize cumhuriyetin ikinci yüzyılı hedeflerini açıkladık. Gerçekten bu ülkenin ihtiyacı olan büyük dönüşümleri içeren bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için de kurultayımızdan hemen sonra yola çıktık. Bu kurultayımız Cumhuriyet Halk Partisinin iktidara yürüyüş kurultayıdır. Dolayısıyla bu tür üretilen haberlerle Cumhuriyet Halk Partisinin, Cumhuriyet Halk Partili milletvekillerinin, Cumhuriyet Halk Partili yöneticilerin, Cumhuriyet Halk Partili delegelerin ve üyelerinin kaybedecek zamanı yoktur.
Soru- Canan Kaftancıoğlu’nun kurultayda alternatif liste hazırlaması ve Tuncay Özkan ile ilgili açıklamalarına ilişkin yorumlarınız ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Biraz önce o konuyla ilgili yorumlarımı söyledim. Buna ilave edecek başka bir şeyim yok.
Teşekkür ediyorum.
24.12.2024
23.12.2024
23.12.2024
23.12.2024