17.07.2020
17.07.2020
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun avukatı Celal Çelik, "Man Adası davasındaki kararlara ilişkin, "Sayın Genel Başkanımızın ileri sürdüğü iddialarının tamamının ispatlanmış olması nedeniyle bu kararlar mutlak şekilde hem istinaf mahkemesinden olmazsa Yargıtay'dan dönecektir" dedi.
Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında konuya ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
Değerli basın mensupları, dün ve geçen Salı günü kamuoyunda Man Adası olarak bilinen davalardan iki tanesinde hukuksuz kararlar verildi, bu basına yansıdı, onunla ilgili değerlendirmeleri yapmak durumundayım.
Bu değerlendirmeleri yapmadan önce şunu ifade etmem gerekiyor ki; bu davalar tamamıyla ama tamamıyla Sayın Genel Başkanımız tarafından Man Adası özelinde ifade edilmiş olan gerçekliklerin üzerini örtmek amacıyla ve hem yargı eliyle, hem de yandaş medya aracılığıyla algı oluşturmak amacıyla açılan davalar niteliğinde bulunmaktadır.
Sayın Erdoğan ve yakınları, Genel Başkanımızın Man Adası özelinde yapmış olduğu açıklamalar sonrasında toplamda 5 tane dava açmışlardır. Bu davalar İstanbul Anadolu Adliyesi 5, 9, 15 ve 20 Asliye Hukuk Mahkemelerine düşmüştür. Bu davalar buraya düştükten sonra, maalesef mahkeme hakimlerinin hiçbir talebi olmamasına rağmen mahkeme hakimleri yerlerinden sürülmüş ve yerlerine Sayın Erdoğan gibi düşünecek, Erdoğan’ın düşüncesi doğrultusunda karar verecek, Erdoğan’ın yanında yer alacak hakimler atanmışlardır.
Bu açıklamaya geçmeden önce, bu hakimlerle ilgili somut hukuksuzluklarla ilgili değerlendirmeye geçmeden önce, özellikle bir hakimle ilgili yani Man Adasına atanmış olan ve Salı günü itibariyle karar vermiş olan hakimle ilgili değerlendirme yapmak durumundayız açıkçası. Neden bunu söylüyorum? Düşünün ki, şu an Türkiye'de Erdoğan'ın istemediği bir kararı verebilecek bir mahkeme bizce yok. Çünkü Erdoğan’ın istemediği kararı veren her hakim derhal yerinden sürülüyor, belki de FETÖ’cü iddiasıyla tutuklanıp açığa alınabiliyor. Dolayısıyla hakimler elbette baskı altında. Ancak öyle bir hakimle karşı karşıya kaldık ki bunun bilinmesi gerekiyor.
Şimdi, tarih 15 Temmuz. 15 Temmuz darbe girişiminden bir gün sonra mahkeme hakimi açığa alınan bir hakim. Yani FETÖ'cü olduğu iddiasıyla açığa alınan bir hakimden bahsediyorum. Ve açığa alındıktan bir ya da iki gün sonra, 6 ya da 7 FETÖ'cü hakimle birlikte ve aynı zamanda bir ya da iki FETÖ’cü subay, astsubayla birlikte Yunanistan'a kaçmaya çalışırken yakalanan ve bundan ötürü tutuklanan bir hakimden bahsediyorum. Düşünün ki, FETÖ’cü olduğu iddiasıyla HSYK tarafından açığa alınmış ve tutuklanmış bir hakim, bu davalar açıldıktan sonra mahkeme hakimi sürülerek bu mahkemenin hakimi olarak atanmış durumda. Şimdi siz gelin de bu mahkeme hakiminden adalet bekleyin, objektiflik bekleyin, tarafsızlık bekleyin. Böyle bir ihtimal elbette yoktu ki bunu yaşadık ve gördük.
Şimdi biliyorsunuz HMK’da hükümler vardır, taraflara tanınan bazı haklar vardır. Nedir onlar? Taraflara açılan davalarda, dava konusu olguların ispatı kapsamında imkanlar tanınmıştır. Bu imkanlar çerçevesinde tarafımızdan deliller sunulmuştur. Biz şunu ifade etmiştik, Sayın Genel Başkanımız tarafından ne ifade edilmişti anımsanacağı üzere? Genel Başkanımız şunu söylemişti; “Sayın Erdoğan sen yakınların adına vergi cenneti olarak bilinen Man Adasında şirket kurdurdun mu?” diye sormuştu. “Ve yine aynı zamanda milyonlarca dolarlık para transferi yaptırdın mı” özelinde Genel Başkan tarafından eleştiriler yapılmıştı. Bu eleştiriler doğruydu. Asla ve asla gerçek dışı hiçbir beyan yoktu burada. Ancak algı oluşturmak için bu davalar açılmıştı.
Şimdi biz şunu ifade ettik. Bir kere bir, Man Adasında Erdoğan’ın yakınları tarafından şirket kurulmuştur demiştik. Hangi şirket kurulmuştu? Bunun belgelerini sonrasında sizlere arz etmiş olacağım, değerlendirebilirsiniz, daha önceden kamuoyuna yansımıştı bunlar. Birincisi şuydu, Bumerz diye bir şirket kurulmuştu Man Adasında. Kim kurmuştu? Mustafa Erdoğan kurmuştu, Sayın Erdoğan’ın kardeşi. Oğlu Burak Erdoğan tarafından kurulmuştu, eniştesi Ziya İlgen tarafından kurulmuştu. Dolayısıyla yakınları tarafından kurulan bir şirketti bu, 1 sterline kurulan bir şirket. Bu şirket sonrasında neler yapmıştı? Bu kamuoyunun bilgisine yine yansımıştı, anımsanacağı üzere 1 sterline açılmış olan bir şirket, şu an FETÖ’den tutuklu bulunan Mübariz Mansimov isimli işadamının sahibi olduğu yine Man Adasındaki bir şirketi satın almıştı. Ne kadara satın almıştı? 15 milyon dolara satın almıştı. Çünkü o şirketin 15 milyon dolarlık bir gemisi vardı Agdash isimli bir gemi vardı orada ve bu gemi satışı daha doğrusu şirket satışından kaynaklı olarak paralar kimler tarafından ödenmişti? O paraların da yine Sayın Erdoğan ailesi tarafından ödenmemiş olduğunu biz mahkemeler aşamasında ispatlamıştık. Kimler tarafından ödenmişti o paralar? Yine 17 – 25 Aralık sürecine gitmek durumundayız burada. Anımsanacağı üzere o dönemde Sayın Bilal Erdoğan’la Sayın Erdoğan arasında tapeler vardı, görüşmeler vardı, telefon görüşmeleri, orada şu söylenmişti Sayın Bilal Erdoğan tarafından babasına, “Baba Sıtkı Bey geldi - yani Sıtkı Ayan geldi- ve 10 milyon dolar getirdi.” Hemen orada devreye giren Sayın Erdoğan şunu söylemişti, “Sakın alma, sakın alma, ne söz verdilerse o, herkes nasıl getiriyor?” demişti anımsanacağı üzere. İşte o Sıtkı Ayan’dan bahsediyoruz. O Sıtkı Ayan bu şirket satışından kaynaklı borcu ödeyen şahıs. Yani 1 sterline açılan bir şirket, 15 milyon dolarlık bir gemi satın alıyor, para Sıtkı Ayan tarafından ödeniyor. Bunların belgeleri tamamıyla dosya içerisinde olduğu halde böylesine hukuksuzluklarla karşı karşıya kaldık.
Bitmedi, biz şunu da ispatlamış olduk. 15 milyon dolarlık biliyorsunuz Sayın Genel Başkanımız tarafından dekontlar gösterilmişti, o dekontlar yine arz edilecek. Dekontlarda şunlar vardı; yakınları adına birine 2,5 milyon, diğerine 1,5 milyon değişen rakamlarda para transferleri vardı. O para transferlerinin tamamının doğru olduğu tarafımızdan ispatlanmıştı. Nasıl ispatlanmıştı? Bilindiği üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştı. O soruşturma içerisinde MASAK’a rapor hazırlatılmıştı, Halk Bankasına müzekkere yazılmıştı ve sonuç itibariyle hem MASAK hem de Halk Bankası Sayın Genel Başkanımız tarafından gösterilmiş olan dekontların tamamının doğru olduğunu, Sayın Erdoğan’ın yakınlarına yönelik yapılan transferlerin tamamının doğru olduğunu ve toplamda 15 milyon dolarlık para transferinin gerçek olduğunu ifade etmişlerdi.
Şimdi biz; hem Sayın Genel Başkanımızın ifade ettiği şirket kurulumunun gerçek olduğunu ispatladık, hem de para transferlerinin gerçek olduğunu ispatladık. Buna rağmen baştan itibaren Erdoğan gibi düşünmeye koşullanmış mahkeme hakimleri tarafından şununla karşı karşıya kaldık: Dendi ki; "Siz ne yaparsanız yapın, hangi delili sunarsanız sunun, hangi delillere dayanırsanız dayanın bizim için önemli değildir. Biz Erdoğan gibi düşüneceğiz, o yüzden sizin delillerinizi kaile almayacağız" dedi mahkeme hakimleri. Açıkça suçlar işlediler. Hem görevi kötüye kullandılar, hem de aynı zamanda resmi evrakta sahtecilik suçunu işledir bu mahkeme hakimleri. Bu mahkeme hakimlerinin tamamıyla ilgili suç duyurusunda bulunduk, işlem yapılmasını istedik, reddi hakim talebinde bulunduk. Çünkü delillerimizi toplamıyorlardı, objektif davranmıyorlardı.
Ama bu süreçler sonunda 5 tane mahkemenin hakimi de aynı şekilde karar verdiler. Türk yargı tarihinde olmadık şekilde çok fahiş tazminat kararlarına hükmettiler. Oysa biz şunu ifade etmiştik, “Bu mahkeme hakimleri karar veremez” demiştik, “Yok hükmünde bu hakimler” demiştik. Ve sonuçta şu oldu, İstinaf Mahkemesi bizim talebimiz doğrultusunda bu mahkeme kararlarını ortadan kaldırdı. Dedi ki, evet bu hakimlerin objektifliğiyle ilgili değerlendirmeler somut gerekçelere dayalı bulunmaktadır. Dolayısıyla hakimin reddi prosedürü uygulanmak zorundadır demişlerdi. Ama bu hakimler yine aynı hukuksuzluğu yapma iradesi altında istinaf sonrasında da değerlendirme yaptılar. Yine delillerimiz toplanmadı, yine hakimin reddi prosedürü uygulanmadı, yine suç işleme kararlılığında olduklarını ifade ettiler. Biz bu hakimlerin gözlerinin içine baka baka şunu ifade ettik, “Siz hakim değilsiniz” dedik, “Siz objektif olamazsınız” dedik, “Sizler koşullusunuz, sizler Erdoğan’ın avukatı olarak hareket ediyorsunuz” dedik gözlerinin içine baka baka. Sunacağım duruşma tutanaklarında bunlarda var. Buna rağmen bu mahkeme hakimleri koşullanmış gibi şunu ifade ettiler, Sayın Kılıçdaroğlu para gönderme olgusunu ispat edememiş olduğundan biz tazminat kararlarını kabul edeceğiz dediler. Böylesine bir hukuksuzlukla karşı karşıya kaldık. Kamuoyunun bunu bilmesi gerekiyor.
Ancak iddialıyız bu anlamda. Sayın Genel Başkanımızın ileri sürdüğü iddialarının tamamının ispatlanmış olması nedeniyle bu kararlar mutlak bir şekilde hem İstinaf Mahkemesinden, olmazsa Yargıtay’dan dönecektir. Çünkü Genel Başkanımız asla ve asla gerçekdışı bir beyanda bulunmamıştır. Sayın Erdoğan anımsanacağı üzere şunu söylemişti geçmişte, parmağındaki yüzüğünü göstererek, “Benim bütün servetim bu yüzüğüm” demişti. “Eğer bir gün duyarsanız Sayın Erdoğan çok zenginleşmiştir diye, bilin ki Erdoğan haram yemiştir” demişti Sayın Erdoğan. İşte bu Erdoğan 15 milyon dolarlık bir ticari işlemin içindeyken bununla ilgili hesap vermezken, kalkıp da algı oluşturmak için gerçeklerin üzerine yalanlarla algılar oluşturmaya çalışmışken mahkemelerin bu doğrultuda hareket etmesini açıkçası içimize sindiremediğimizi belirtiriz.
Ama sonuç itibariyle Genel Başkanımız doğru söylemiştir. Biz tekrar söylüyorum tamamıyla Sayın Genel Başkanımızın iddialarını ispatladık. Man Adasında 1 sterline şirket kurulmuştur ve yakınları tarafından ve 15 milyon dolarlık para transferi de gerçektir. Sonuç itibariyle haksız kararlarla karşı karşıya kaldık. Ancak sonuç itibariyle bizler bu davaları kazanacağız diyorum, hepinize en içten saygılarımı sunuyorum.
25.12.2024
25.12.2024
25.12.2024
25.12.2024