27.03.2019
27.03.2019
CHP GENEL BAŞKANI KEMAL KILIÇDAROĞLU İSTANBUL’UN AVCILAR İLÇESİNDE
(27 MART 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
-"Fabrika bizim, çalışan işçiler bizim, orada tank üretilecek ve bize satılacak. Niye ben satın alayım? Zaten fabrika bizim, zaten işçiler bizim, zaten arazi bizim, zaten makinalar bizim. Satacağım fabrikayı ona, oradan da tankı ben satın alacağım. Niçin? Çayın taşıyla çayın kuşunu vuracağım. Niçin? Bu kadar peşkeşi cumhuriyet tarihi hiç görmedi."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'un Avcılar ilçesinde halka hitap etti.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
Öyle anlaşılıyor ki siz zaten baharı getirmişiniz. Ne kadar güzel bir mevsim değil mi, insanın kanı kaynıyor. İnanın Türkiye huzura kavuşacak, inanın cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz, bunun hep beraber tadını çıkaracağız ve inanın her evde huzurun olmasını, her sokakta huzurun olmasını, her kahvede huzurun olmasını canımdan daha fazla arzu ediyorum. İstiyorum ki bu ülkede huzur olsun, bereket olsun, birlik olsun, ayrılık olmasın, kavga olmasın, birlikte bu güzel ülkede hep beraber yaşayalım.
Biliyorsunuz dünyanın iftirasını atıyorlar, söyleyecekleri başka bir laf yok. İşsizlik dese almış başını gidiyor, pahalılığı önledim dese mutfakta yangın var. Emeklinin durumu malum, Emeklilikte Yaşa Takılanların durumu malum, işsizlerin durumu malum. Hayatını sokaktan elde ettiği gelirlerle sağlayan 6 milyon kişinin durumu malum, ne söyleyecek? 17 yıldır memleketi yönetiyorlar. 17 yılın sonunda büyük bir başarı elde ettiler; ne Japonya’nın, ne Almanya’nın, ne Kanada’nın, ne Güney Kore’nin elde etmediği bir başarıyı elde ettiler ve sade vatandaşlarımızı varlık kuyruğuna soktular ve milletin aklıyla da alay ettiler. Allah aşkına bana söyler misiniz ne zamandan beri bu kuyrukların adı varlık kuyruğu oldu? Milletin aklıyla alay ediyorlar.
Gerçekleri biliyoruz, hepimiz biliyoruz aslında. Ben özellikle AK Partiye oy veren kardeşlerime seslenmek isterim. 17 yıl omuzunuzda taşıdınız, tek başına iktidar oldular, ne istedilerse yaptılar, istedikleri kanunu çıkardılar, saray yaptılar, sonunda saraya oturdular. 17 yıl içinde sizlerden vergi topladılar, 17 yıl içinde 70 milyar dolarlık özelleştirme yaptılar, 17 yıl içinde 500 milyar dolarlık da borç yaptılar. Ne oldu da vatandaş soğan kuyruğuna girdi, hangi gerekçeyle vatandaş soğan kuyruğuna girdi? Sandığa giden ve oyunu kullanacak olan bütün AK Partili kardeşlerimin vicdanına sesleniyorum. Artık benim değil sizin dur demeniz lazım. Artık benim itiraz etmem değil sizin itiraz etmeniz lazım. Söyleyin; 17 yıl sizi omuzlarımızda taşıdık, 17 yılın sonunda bu milleti neden soğan kuyruğuna mahkum ettiniz, neden patates kuyruğuna mahkum ettiniz, neden domates kuyruğuna mahkum ettiniz, neden biber kuyruğuna mahkum ettiniz? Neden 8 milyon işsizimiz var? Neden çocuklarımız üniversiteyi bitirdi hala işsiz? Neden son bir yılda 1 milyon 11 bin kişi işsiz kaldı? 8 milyon eve rahat ekmek girmiyor, 8 milyon hanede insanlar huzur içinde değil, neden? Her türlü imkanı aldılar. Şu gerçeği unutmayın Türkiye’de bir saray var ve onun sosyetesi var, bir de vatandaşlar var. Sarayı biliyorsunuz, mutfağını biliyorsunuz, efulileri biliyorsunuz, ejder meyvelerini biliyorsunuz, kilosu 4 bin lira olan çayları biliyorsunuz, pastaları biliyorsunuz, ama bir de halk var, işsizlik var, yoksulluk var, binlerce çocuğun yatağa aç girdiği bir Türkiye var. O nedenle sandığa gideceğiz elimizi vicdanımıza koyacağız ve oyumuzu öyle kullanacağız.
Bu seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi ve İYİ Partinin alacağı her belediye başkanı bir demokratik kazanım olacaktır ve bütün dünyaya şu mesaj verilecektir: Türkiye’de siyasal iktidarın her türlü baskısına rağmen halk demokrasiden yana tavrını koydu.
Sizden onu bekliyorum. Demokrasiden yana tavır bekliyorum, insanımızdan yana tavır bekliyorum, çocuklarımızdan, işsizimizden, fakirden, fukaradan, mazlumdan yana tavır bekliyorum. Sadece bunu istiyorum. Bunu yaptığımız zaman güçlü Türkiye’yi kurmuş oluruz. Bunu yaptığımız zaman beraber ülkemizin geleceğini şekillendirmiş oluruz. Baskıdan arınmış kendi içinde barışık bir Türkiye. Baskıdan arınmış hiç kimsenin ötekileştirilmediği bir Türkiye. Baskıdan arınmış hiç kimsenin kimliğinin sorgulanmadığı bir Türkiye. Baskıdan arınmış hiç kimsenin inancının sorgulanmadığı bir Türkiye. Yani huzur içinde 82 milyonun beraber yaşadığı bir Türkiye. En büyük arzum bu zaten. Bunun için geldim, bunun için sesleniyorum ve sizden bunu istiyorum, beraber yapalım diyorum.
Öyle bir noktaya geldik ki vergi topladılar, öyle bir noktaya geldik ki 70 milyar dolarlık özelleştirme yaptılar, öyle bir noktaya geldik ki 500 milyar dolar devleti borçlandırdılar. Şimdi sıra geldi silah fabrikalarını satmaya. Bunu özellikle ülkücü kardeşlerim için anlatıyorum, yani biz milliyetçiyiz diyen kardeşlerim için anlatıyorum. Bizim altıokumuzdan birisi milliyetçilik eyvallah. Ne demek milliyetçilik? Bayrağımı severim, vatanımı severim, insanımı severim, vatanımın çakıl taşına ben canımı veririm. Milliyetçilik budur. Milliyetçilik sıradan bir olay değildir. Vatanseverliktir milliyetçilik, insan severliktir milliyetçilik, dünyanın önünde diz çökmemektir milliyetçilik, egemen güçlerin önünde diz çökmemektir milliyetçilik. Milliyetçilik sıradan bir olay değildir. Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası dünyanın aynı konuda üretim yapan en büyük 5 fabrikasından birisi, yüzde 49.9’unu 25 yıllığına Katar ordusuna peşkeş çektiler. Ben buna itiraz ediyorum. Şimdi sormak istiyorum kim milliyetçi, kim vatansever, kim insanını seviyor, kim ülkesini seviyor? Ben o fabrikanın ve o fabrikanın içindeki devlet sırlarının, bilimsel sırların bir başka devletin ordusuna satılmasını, verilmesini içime sindiremiyorum ve ben bunu söylüyorum. Ben isterim ki bunu Sayın Devlet Bahçeli de söylesin, o da söylesin, niye söylemiyor? Tamam işbirliği yaptılar, tamam ittifak yaptılar, ittifak yapmak tank palet fabrikasının satılmasını gerektirir mi? Katar ordusuna boyun eğmeyi gerektirir mi? Türkiye’nin onurunu satmasını gerektirir mi? Türkiye’nin haysiyetini satmayı gerektirir mi? Biz de hayır diyoruz. Bunun için hayır diyoruz.
Daha acı olanı ne biliyor musunuz? Fabrika bizim, çalışan işçiler bizim, orada tank üretilecek ve bize satılacak. Niye ben satın alayım? Zaten fabrika bizim, zaten işçiler bizim, zaten arazi bizim, zaten makinalar bizim. Satacağım fabrikayı ona, oradan da tankı ben satın alacağım. Niçin? Çayın taşıyla çayın kuşunu vuracağım. Niçin? Bu kadar peşkeşi cumhuriyet tarihi hiç görmedi. Dünya tarihinde var mıdır böyle bir olay, onu da bilmiyorum.
Ben bunu sorduğumda diyor ki, “Efendim 50 milyon dolar para bulamadık, o nedenle biz bunu yaptık.” Ne demek 50 milyon dolar? 50 milyon dolar İstanbul’da 50 tane villa demektir. Senin 11 tane uçağın var - ben 8 – 9 diyordum da meğer 11 taneymiş - 11 tane uçağın var. En küçük uçağı sat 150 milyon dolar; 50 milyon doları verirsin fabrikaya, 100 milyon doları da sarayın mutfağına harcarsın eyvallah.
Nasıl oluyor bu düzen böyle? Bu düzene itiraz etmeyecek miyiz, bu düzene isyan etmeyecek miyiz, bu düzen halktan yana bir düzen değildir demeyecek miyiz? Ne demişti rahmet Ecevit, “Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen” demişti. İnsanca, hakça bir düzen istiyoruz biz.
Bizim milliyetçiliğimiz Mustafa Kemal’in milliyetçiliğidir. Bizim milliyetçiliğimiz Bülent Ecevit’in milliyetçiliğidir. Bülent Ecevit ne diyordu? “Biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil, Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına yazdık, Akdeniz’in sularına yazdık” diyordu.
Sandığa gideceğiz, oyumuzu kullanacağız, Turan Hançerli’yi tanıyor musunuz? Başkan şöyle öne doğru gel, evet Turan Bey uzun süre beraber çalıştık, Parti Meclisi üyemizdi, şimdi oradan alıyoruz ve size emanet ediyoruz. Bilgisiyle, birikimiyle size hizmet edecek.
Bir şey daha ifade etmek isterim. Düne kadar belediye başkanlığı yapıp, bir dönem belediye başkanlığı yapmayınca ben şimdi küstüm başka partiden belediye başkanı olacağım demeyi ben içime sindiremiyorum. Hiçbir koltuk kimseye ömür boyu tahsis edilmemiştir. Hepimiz faniyiz, bugün buradayız yarın başka bir yerdeyiz. Ama bana bu koltuk ömür boyu tahsis edilecek, vermezsen ben de istifa edip başka partiye gireceğim, sonra kazanırsam tekrar döneceğim... Kapı kapalıdır, bitmiştir artık.
Turan Hançerli’yi seviyor musunuz? Siz seviyorsanız zaten mesele bitmiştir, çünkü ben de seviyorum, aramızda böyle güçlü bir bağ oluştu. Ama size bir soru daha soracağım, Ekrem İmamoğlu diye bir Beyi tanıyor musunuz? Tanıyorsunuz? Emin misiniz? Seviyor musunuz? İstanbul’u silkeleyeceğiz yalnız, İstanbul’a baharı getireceğiz, İstanbul’a huzuru getireceğiz, İstanbul’da beraber yaşamayı getireceğiz. İstanbul’da hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir güzelliği getireceğiz. İstanbul’a hizmeti getireceğiz, İstanbul’u beton ormanı olmaktan kurtaracağız inşallah. Bunların tamamını yapacağız.
Üçüncü soru, kiminle yapacağız? Halkımızla yapacağız. O nedenle diyorum size güveniyorum ve size inanıyorum. Size hizmet etmek, size hitap etmek benim için dünyanın en güzel onurudur. O nedenle sizlere her türlü hizmeti her koşulda vermeye çalışacağız, mücadele edeceğiz ve inşallah İstanbul’u dünyanın en önemli metropollerinden birisi haline getireceğiz, yemyeşil bir İstanbul, güzel bir İstanbul, kendi içinde barışık bir İstanbul.
Efendim hepinize selamlar, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.
23.12.2024
23.12.2024
23.12.2024
23.12.2024