15.11.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ ÖZTRAK'IN BASIN TOPLANTISI (15 KASIM 2019)

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları belirtti: Değerli basın mensupları, dün akşam milli takımımız Avrupa Kupası finallerinde oynamayı garantiledi. Milli takımımızı kutluyoruz, ülkemiz için büyük bir gurur.


Yine bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 36. Kuruluş yıl dönümü. Sözlerime başlarken Kıbrıs’ta şehit olan kahraman Mehmetçiklerimizi, Kıbrıs mücahitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
Bu vesileyle KKTC’nin ilk Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’ı, üçüncü Genel Başkanımız Sayın Bülent Ecevit’i ve yine dönemin Başbakan Yardımcısı Rahmetli Necmettin Erbakan’ı saygıyla yâd ediyorum.
Değerli basın mensupları, bu sabah Ağustos ayı işsizlik rakamları açıklandı. Bu veri aynı zamanda yılın üçüncü üç aylık döneminin de ortalamasını gösteriyor. Bir kez daha anlaşıldı ki tüm makyajlara rağmen, çalınan minare artık hiçbir kılıfa sığmıyor. Makyaja rağmen işsiz sayısı 4 milyon 650 bine ulaşmış. İşsizler ordumuza, son bir yılda katılan, 980 bin vatandaşımızın 789 bini daha önce işi olup da işini kaybedenlerden oluşuyor.
Son bir yılda işini kaybedenlerin; 496 bini inşaatta, 179 bini sanayide, 20 bini hizmette, 94 bini ise tarım sektöründe çalışıyordu. İstihdam kaybı olmayan tek bir sektörümüz yok. Biz bunu daha önce hiçbir krizde görmemiştik.
TÜİK’in makyajlanmış işsiz sayılarına iş aramayan ama çalışmaya hazır olan, mevsimlik çalışan, eksik ve yetersiz istihdam edilen vatandaşlarımızı da eklersek, Türkiye’de işsiz olan vatandaşlarımızın gerçek sayısının son bir yılda 1 milyon 57 bin kişi artarak 8 milyon 84 bine ulaştığı gözüküyor.
Yine aynı dönemde birazdan anlatacağım makyaja rağmen resmi işsizlik oranımız, geçen yıla göre, 2,9 puan artarak yüzde 14 oldu. Gerçek işsizlik oranımız 3 puana yakın artarak yüzde 22,8’e çıktı. Yani bu ülkede çalışma yaşamına gelen yurttaşlarımızın 5’te 1’i işsiz.
Şimdi bu resmi rakamlara neden makyajlı diyorum onu da izah edeyim. Son bir yılda çalışma çağındaki, 15 yaş ve üzerindeki nüfusumuz 858 bin kişi artmış. 858 bin vatandaşımızdan her nasılsa sadece 191 bini iş aramış ve iş gücüne katılmış. Geçtiğimiz yıl bu rakam 250 binin üstündeydi.
Damat bakanın tabiriyle tünelin ucunda ışık görünmesine, ekonomide toparlanma başlamasına rağmen, her nedense, 667 bin vatandaşımız iş gücüne katılamamış. Gitmiş evinde oturmuş. Özellikle kadınlarımız herhalde hükümete ayıp olmasın, işsizlik daha fazla artarak damadı mahcup etmeyelim diye evlerinde oturmayı tercih etmişler.
TÜİK’e göre ev hanımı olmayı tercih edip, iş gücüne katılmayan kadınlarımızın sayısı son bir yılda 468 bin kişi artmış.
Peki, kadınlarımız başta olmak üzere vatandaşlarımız hükümeti bu kadar düşünmeyip, geçtiğimiz yılın Ağustos ayındaki kadar iş gücüne katılsa ne olurdu?
Resmi işsiz sayımız Ağustos ayında 4 milyon 650 bin değil, 4 milyon 926 bine çıkardı. Resmi işsizlik oranımızda yüzde 14 değil, yüzde 14,7 ’ye yükselirdi.
Şimdi biz bu rakamları sorgulamayalım da neyi sorgulayalım. Ekonomistler, akademisyenler bu tutarsızlıkları sorgulayınca teröriste benzetiliyor, hapis cezası ile tehdit ediliyor.
Bir yandan da yurttaşlarımız işsizlikten, borçtan, yoksulluktan, çaresizlikten aileleriyle beraber canlarına kıyıyor.
Bugün Bakırköy’den yine çok acı bir haber geldi. Borçları nedeniyle bir aile babası, kendisi ve ailesinin yaşamına son vermiş. Son 10 günde ekonomik sıkıntılar nedeniyle 3 ailemiz aramızdan ayrıldı. Hakikaten memleketimizdeki insan manzaraları korkunç. Bu nasıl büyük bir umutsuzluk ve çaresizliktir. Biz bu ülkede bunları daha önce hiç yaşamamıştık. İnsanlar sadece kendilerini değil ailelerini de gözden çıkararak ileriye dönük olarak hiçbir umutları kalmadığını ne kendileri için, ne aileleri için, çocukları için hiçbir umutları kalmadığını ortaya koyuyorlar.
Değerli basın mensupları, bir sorunu çözebilmek için önce doğru teşhis koymak gerekir. Türkiye’de korkunç bir borç ve işsizlik ortada durmaktadır. Gerçek budur. Saray iktidarı bunları makyajlayarak, saklayarak, bunları konuşan ekonomistleri, basın mensuplarını korkutarak bu sorunları gizleyemez. Ailelerimizin göz bebeği, ülkemizin umudu gençlerimiz işsizdir. Bakın, genç işsizlik oranı yüzde 27,4 ile bu ayda bir kez daha, geçen ay rekor kırmıştı bir kez daha rekor kırdı. 20-29 yaş arasındaki gençlerimizden 4 milyon 318 bini ne eğitimde ne de bir işte çalışıyor. Evde oturuyor. Bu da bir başka kötü rekor…
Üniversiteli işsizlerimizin sayısı 1 milyon 276 bine ulaşarak o da rekor kırıyor. Her 100 işsiz yurttaşımızdan 27’si üniversite mezunu. Ama bu gençler bizim geleceğimiz. Geleceğine iş ve umut veremeyen bir ekonomide hangi başarıdan söz edilebilir?
Millet evladını dişinden tırnağından artırıp okutuyor ona iş yok; ama saray sosyetesine milletin sırtından iş çok. Bir tane iş yetmiyor, birkaç tane yönetim kurulu üyeliği. Ondan sonra da birde üstüne üstlük sarayın kibirli adamı çıkıyor “her üniversite bitirene iş bulacağız diye bir şey yok” diyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bunu milletimizin de kabul etmesi mümkün değil.
İktidar biran önce işsizlikle ve sosyal dışlanmışlıkla mücadele edecek, toplumumuzu kucaklayacak önlemleri artık almak zorundadır. Krizin tüm yükünü yoksul yurttaşlarımızın sırtına bırakmaktan artık vazgeçmelidir. Devleti yönetenler yoksullukla mücadele için vardır, işsizlikle mücadele için vardır.
Kaç kez yol gösterdik. Daha geçen hafta bir sürü çözüm önerisinde bulunduk. Ama hala ortada hiçbir şey yok. Tekrarlıyorum. En azından işsizlik sigortasının imkânlarını işini kaybeden vatandaşlarımız için kullanın. İşsizlik sigortasından yararlanma koşullarını rahatlatın. Sigortadan kullanılan imkânların işçilerimizin lehine düzeltilmesi için gerekli önlemleri alın.
Milleti borçlandırarak, kamu bankaları eliyle yeni krediler açarak bu krizden çıkmanın mümkün olmadığını artık görün.
Değerli basın mensupları, üzülerek görüyoruz ki sarayın gündeminde aslında milletimiz yok. Dün Trump ziyareti dönüşü uçakta verilen demeçler pekte hayra alamet değil.
Anlıyoruz ki emperyal güçler, dış politikada sıkışan saray ve Erdoğan’dan yeni taleplerde bulunuyorlar.
Trump’ın, Erdoğan’dan “4 milyon Suriyeliyi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapamaz mısınız?” dediğini duyduk. Suriyelilerin bir kısmının, zaten vatandaş yapıldığını da Erdoğan’ın uçaktaki konuşmasından öğrendik.
ABD Başkanı güvenli bölgede ev yapılmasının maliyetine ben katkıda bulunmam deyip, zaten dün basının önünde topu Avrupalılara atmıştı. İçeride de demiş ki, bu 4 milyon Suriyeliyi siz vatandaşlığa alın. Bu milletin sırtından Suriyeliler için 40 milyar dolar harcadık.
Şimdi Suriyeli sığınmacıların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapılması için uluslararası baskıların artacağı anlaşılıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak milletimizin sırtına bir de bu maliyetin yüklenmesini kabul etmemiz mümkün değildir.
Değerli basın mensupları, S-400’lerle ilgilide yeni şeyler öğrendik. Cumhurbaşkanı S-400’ler için 2 milyar 400 milyon dolar verildiğini söylüyor. Daha önce bunu yapan firmada bunun maliyeti 2,5 milyar dolar demişti. 1 milyar 125 milyon dolarda avans olarak verildi. Geri kalan 1 milyar 375 milyon dolarlık kısım içinde kredi alındı.
Trump, S-400’ler için bu benim meselem değil; bu kongrenin sorunu dedi. Yani Trump, bir başka ifadeyle Erdoğan’ı Beyaz Saray’dan, kremlin sarayının bahçesine yolladı. Yakında Erdoğan’ı bir kez daha Moskova’da ya da Soçi’de göreceğiz. Erdoğan S-400’lerin Nisan 2020’de aktive edileceğini söylemişti daha önce. Şimdi bekliyoruz, bu S-400’ler aktive edilecek mi yoksa pakette tutulup milletin 2,5 milyar doları çöpe mi atılacak.
Erdoğan’ın geçmişte bu konuda vermiş olduğu sözlerin ve söylemlerinin takipçisi olacağız.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Varsa sorularınızı isim ve kurum kimliğinizle alabilirim.
Soru- Efendim bu intihar ve cinayet haberleriyle ilgili olarak malum bu kullanılan madde siyanüründe satışına yönelik bazı tartışmalarda gündemde. Özellikle elektronik ortamda satışının yasaklanması ya da daha kontrol altına alınmasına yönelik siz neler söylersiniz? Bazı milletvekillerinin verdiği kanun teklifleri de vardı. Bu konuyla ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Faik ÖZTRAK- İktidar ne bekliyor ki? Gerçekten bu manzaralar çok kötü manzaralar. İnsan vicdanını yaralıyor. Biran önce ne önlem, önce tabi bu maddenin satışının önlenmesi lazım. Ama esas mühim olan husus insanları bu noktaya getirecek şartların ortadan kaldırılması lazım. Ülkede kriz yok deniyor ama işte ortada insanların nasıl çaresizlik içinde oldukları ortada. İnsanları çaresizliğe sürükleyen bu ortamın değiştirilmesi lazım. Söylüyoruz, işsizlik sigortası ilk adım. Arkadan aile sigortası mutlaka getirilmeli. İnsanlar şundan emin olmalı, işsiz kaldıklarında ya da borçlarını ödeyemediklerinde devlet onların yanında olacak. Kriz nedeniyle borçlarını ödeyemediklerinde devlet onların yanında olacak. Evet bu maddelerin insanların kabul edilemeyecek şekilde yaşamlarına son vermelerine neden olan maddelerin yasaklanması doğru ama bununla bitmiyor iş. İnsanları bu çaresizlikten kurtaracak tedbirlerin biran önce alınması lazım. Bıraksınlar artık pansumanı, aspirin tedavisini.  
Soru- İki sorum olacak. İlki, Amerika ziyaretiyle ilgili öğle saatlerinde Sayın Mahir Ünal’ın bazı açıklamaları oldu efendim, ilgili konuşurken ziyaretten. Türkiye sınır güvenliğini sağlamış, tezlerini kabul ettirmiş, Ermeni tasarısında sonuç almış durumda. Biz istediklerimizi aldık, mektup iade edildi. Dünya takdir ederken CHP siyaset değil düşmanlık yapıyor dedi. Öncelikle bu açıklamalara ve bir kazanım oldu mu Amerika seyahatinden nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Biz düşmanlık yapmak durumunda değiliz. Keşke istenen sonuçlar alınsaydı da bizde çok mutlu olsaydık. Suriyeli sığınmacılar meselesi çözüldü mü? Terör örgütünün Suriye’deki uzantısıyla ABD Başkanı arasındaki ilişki onunla bizim Cumhurbaşkanımızı, Türkiye’nin Cumhurbaşkanını, Cumhurbaşkanlık makamını aynı yere koymasıyla ilgili sorun çözüldü mü? S-400’ler meselesi çözüldü mü? Ermeni meselesi de tasarı orada bekliyor. Sadece senatoda görüşülmesi engellendi. Keşke her şey çözülseydi biz rahatlasaydık ama kusura bakmayın yani bu seyahat daha öncede söyledim Beyaz Saray’da bir aile fotoğrafı vermeye ve Sayın Erdoğan’ın Trump’la olan ilişkisini kurtarmaya dönük oldu. Milletin meseleleri bu seyahatte çözülmemiştir, milletin meseleleri çözüm beklemektedir. Her zaman olduğu gibi burada da makyajla falan bu işler atlatılacak durumda değildir.
Soru- Efendim şehir hastaneleriyle ilgili Sayın Sağlık Bakanının dün bazı açıklamaları vardı. Öncelikle kamu özel işbirliğiyle bu süreçte tecrübeye sahip olduk dedi işbirliğiyle yapılan hastaneler için. Bu dönemde de şehir hastanelerinin artık hazineden yani genel bütçeden kendi kaynaklarımızla yapacağız dedi, bunu planlıyoruz dedi. Bir cümle sonrasındaysa sizin bütçenizle bunu yapabilirliğiniz mümkünse niye bir finans modelini devreye sokmak isteyesiniz diye bir açıklaması oldu. Kiralardan bahsetti. 5 milyar TL’ye yakın kiralar var gerisini siz hesap edin şeklinde açıklamaları oldu. Bütçeden yüzde 50 daha az para çıkardı dedi şehir hastanelerini devlet yapsaydı. Siz açıklamaları ve şehir hastaneleri projeleri için?
Faik ÖZTRAK- Sağlık Bakanı şehir hastaneleri hakkında bu şekilde konuşurken kendisini oraya atayan sarayın kibirli adamıyla konuşmamış herhalde. Hatırlayın biz şehir hastaneleriyle ilgili başta Genel Başkanımız olmak üzere bu değerlendirmeleri yaparken sarayın kibirli kişisi çıkmış siz bu işlerden anlamazsınız diye barbar bağırıyordu. Ne oldu şimdi bizim dediğimiz noktaya geldiler? Bu işleri bıraksınlar önce bir kere bu şehir hastanelerinin şuana kadar yapılanı kaça malettiler? Devlet olarak bunu yaptıkları zamanda kaça malolacak biz bunları bir karşılaştıralım bu imkanı bize versinler. Yani devlet hastanelerinin yapılan bu kamu özel işbirliği kapsamında yapılan bu hastanelerin, şehir hastanelerinin maliyeti nedir çıksınlar bunu açıklasınlar.
Demek ki kendisini oraya atayan Cumhurbaşkanının uçakta olmasını fırsat bildi bu açıklamaları yapmış. Ama o da uçakta ilginç açıklamalar yapmış. İşte Trump’a mektubu sunduğunu söylüyor değil mi, takdim ettiğini söylüyor. Ondan sonra da diyor ki mektubun iadesini Kılıçdaroğlu’na haber vermek lazım. Trump’a gelince takdim, Genel Başkanımıza gelince iade.
Şimdi çok açık söyleyeyim, nasıl iade etti acaba, nasıl takdim etti acaba? Bir elçinin kendisine güven mektubunu takdim ettiği gibi mi etti? Birde diyor ki, Trump hiçbir tepki göstermedi. Yoksa mektubu şöyle göstermeden masanın kenarına iliştirdi, hiçbir şey söylemedi ondan sonra o masadan kalktı mı? Şunları dedi mi acaba? Ey Trump, güya Ey. Ey Trump ben Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanıyım sen bana aptal olma diyemezsin, sen bana gönderdiğin mektuba teröristin mektubunu iliştiremezsin. Bunları kendisinin yüzüne söyledi mi? Bu konuda hiçbir açıklama yok.
Açıkça şunu söyleyeyim, milletin şan ve şerefi ettiği yemine uygun olarak korunmayı hala beklemektedir.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.