05.04.2019
05.04.2019
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI (05 NİSAN 2019)
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
https://youtu.be/1ucjVJZ7O7k
31 Mart tarihinde Türkiye yerel yöneticilerini seçmek için sandık başına gitmişti. Son derece adaletsiz ve düzeysiz bir seçim süreci yaşadığımızı her defasında ifade ettim. Bu süreç Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Kampanya döneminde yaşanan adaletsizliklere, hakaretlere, iftiralara, kumpaslara milletimiz sandıkta gereken cevabı verdi. Milletimiz ülkeyi yönetemeyen iktidarı sandıkta uyardı. Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı’nın adaylarına da büyük teveccüh gösterdi.
SANDIK DEMOKRASİNİN NAMUSUDUR
31 Mart seçimleri sadece kampanya süreciyle değil ama seçim bittikten sonra da yaşadıklarımızla çok hatırlanacak bir sürece benziyor. Sandık demokrasinin namusudur. Demokrasinin namusuna göz dikenleri caydıracak tek güç de hukuktur. Hukuk güvenliğinin kalmadığı yerde sandık güvenliği de tehlikeye düşer. Dolayısıyla başta Yüksek Seçim Kurulu olmak üzere sandığın namusunu korumakla görevli olan tüm Anayasal kurumlar bu sorumlulukla hareket etmek zorundadır.
İSTANBUL VE ANKARA KARARLARI YSK’NIN İÇTİHATLARINA AYKIRI
Seçim sürecinin patronu Yüksek Seçim Kurulu ise kurul üyelerinin hukuka ve vicdanlarına göre karar vermeleri gerekir. Yüksek Seçim Kurulu’nun geçmiş uygulama ve kararlarına bu seçimde sahip çıkmaması üzerindeki olağanüstü baskılara bağlanabilir. Benzer olaylarda farklı kararlar alınması ve uygulanan çifte standart hukuka, sandık güvenliğine duyulan itimadı sarsmaktadır. İstanbul ve Ankara kararları Yüksek Seçim Kurulu’nun geçmiş içtihatlarına, kararlarına aykırıdır. Diğer taraftan Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığıyla ilgili İYİ Partinin yaptığı itirazların reddi de İstanbul ve Ankara için vermiş olduğu kararların tam tersidir. Benzer olaylarda benzer kurallar uygulanır. Uygulanacak kurallar talep eden partiye göre değişmez. Hukuk güvenliği dediğimiz şey de budur. Yüksek Seçim Kurulu hâkimlerinin görevi, AK Parti’nin beklentilerini karşılamak değil, her türlü baskıya rağmen hukukun ve vicdanlarının gereğini yapmalarıdır.
BASKI KARŞISINDA HAKİMLER DE KURALLAR DA EĞİLMEMELİ
Hukuk güvenliği, sandık güvenliğinin teminatıdır. Baskı karşısında ne hakimler eğilip bükülmelidir, ne de kurallar eğilip bükülmelidir. Oyların nasıl sayılacağı, kimlerin gözetiminde bu sürecin götürüleceği de bellidir. Sandık başkanları devlet memurudur. Sandık kurullarından bahsediyorum. Oylar, sandık başkanı ve biri yine devlet memuru 6 üye tarafından gözlemcilerin önünde sayılmaktadır.
GECENİN BİR YARISI UYUYA MI KALDILAR?
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı seçimden önce yapmış olduğu açıklamalarda, sadece İstanbul sandıklarında 280 binden fazla kişiyi görevlendirdiklerini de ifade etmiştir. İddia ettikleri gibi bir usulsüzlük varsa, bu kadar insanın gözü önünde bu usulsüzlük nasıl yapılmıştır? Bu usulsüzlüğe bu kadar adamın gözü önünde sandık kurullarındaki parti temsilcileri neden itiraz etmemiştir? Neden bu seçimleri izleyen görevliler seslerini çıkarmamışlardır? Yani gecenin bir yarısı bunlar hepsi orada uyumuşlar mıdır?
Bunun akılla mantıkla izahı mümkün değildir. Şerh koymayacaksınız, hiçbir şey yapmayacaksınız, seçim bitecek kaybettiğinizi göreceksiniz, “Geçersiz oyları bir daha sayalım” diyeceksiniz. Geçerli oyu geçersiz saydınız diye neden şerh koymadınız?
İTİRAZ HAKTIR AMA HUKUKA UYGUN VE İYİ NİYETLİ OLMALIDIR
İtiraz tabi ki haktır. Ama bu hak, hukuka uygun kullanılmalıdır, iyi niyetli olmalıdır. Sandık başında itiraz edilmemiş, şerh düşülmemiş, geçersiz oyların tekrar sayılmasını istemek hukuken delilsiz itirazdır. Bunu ben değil, YSK’nın 2014 yılında Mansur Yavaş’ın itirazları karşısında almış olduğu 1199 sayılı kararında ifade ediliyor. Seçimden önce “En güvenilir seçim sistemi bizde” diyenlerin, sandıklardan Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu çıkınca “Seçimlerde hile ve şaibe var”, “Bize operasyon çekiliyor” demeleri açıkçası trajikomiktir.
SEÇİM SANDIĞINDAN DARBE ÇIKARMAYA KALKIŞAN KEPAZELİK
Seçimi kazanırlarsa milli irade, seçim kazanılmazsa şaibe… Buna kargalar bile güler! Seçim sandığından darbe çıkarmaya kalkışan bu kepazeliğe elbette milletimiz itibar etmemektedir, etmeyecektir de. Esas darbecilik seçim sandığından çıkan iradeye hukuksuzlukla darbe vurmaya çalışmaktır. Biz böyle bir darbeye elbette geçit vermeyeceğiz. Bu nedenle bir defa daha tekrarlıyorum, şu anda yapılanlar hukuki değildir. Yapılan itirazlar da iyi niyetli değildir. Oy çuvallarının mühürlerinin sökülerek sayma sürecinin yeniden başlatılması milletimizin temiz oylarının namusunu saldırıya açık hale getirir. Bir de üstüne üstlük, sayım süreci başladıktan sonra savcıların seçim kurullarında görev yapan, veri giren, oy çuvallarını teslim alan ve oyları sayan sandık kurulu yetkilileri hakkında Adalet Bakanlığı’nın muhabere numarasıyla araştırma başlatması, seçim kurullarına polislerin gönderilmesi kabul edilemez. Adalet Bakanı neyi soruşturmaktadır, neyi araştırmaktadır?
SANDIKTA OY ÇALAMAYINCA SEÇİMİ ÇALMAYA NİYETLENDİLER
Yine Büyükçekmece’de 3 mülkiye müfettişinin seçim kuruluna gidip hazirun cetvellerini sayım varken talep etmeleri ne anlama gelmektedir? Sandıktaki oylarla İçişleri Bakanlığının ne ilgisi vardır? Biraz önce AK Parti Büyükçekmece İlçe Başkanlığının usulsüz seçmen kaydı iddiasıyla oradaki seçimlerin iptalini talep ettiği haberi son derece ilginçtir. İşlerin nereye doğru gitmekte olduğunu da göstermektedir. Evet, İl Seçim Kurulu bu talebi uygun görmemiştir. Ama anlaşılan kafalarda böyle bir senaryo yavaş yavaş yazılmaya başlanmıştır. Geçersiz oylardan seçimi alamayacağını görenler şimdi seçimi iptal etme hamlelerine girişmektedirler. Hiç kimse kusura bakmasın tüm bu yaşananlar sandıkta oy çalamayanların şimdi seçimi çalmaya niyetlendiklerini açık, seçik ortaya koymaktadır.
PLANLANMIŞ BİR SENARYO UYGULAMAYA KONDU
Dün Dolmabahçe’de Cumhurbaşkanı himayesinde bakanlarla ve iktidarın büyükşehir belediye başkan adayının katılımıyla acaba neyle ilgili toplantı yapılmıştır? Anlaşılan planlanmış bir senaryo seçimin ertesi gününden itibaren uygulamaya konmuştur. Bugüne kadar ortaya konmayan FETÖ’nün ortaya çıkarılamayan FETÖ’nün siyasi ayağı şimdi düğmeye basmıştır. Ordumuzun kozmik odasına, milletimizin harimi ismetine operasyon çekenler, bu defa da milletin iradesine musallat olmaya çalışmaktadırlar. Bu çerçevede bir yandan seçim sonuçları üzerinde şaibe algısı yaratarak sonuçları itibarsızlaştırmak, diğer yandan YSK üzerinde baskıyı artırarak milletin tertemiz oylarını masa başında değiştirecek kararlar aldırmak amaçlanmaktadır. Tekrarlıyorum, sandıkta oy çalamayanların amacı şimdi masa başında milletin iradesini çalmaktır. Biz bu senaryoları 7 Haziran – 1 Kasım seçimleri arasında bir kere daha yaşamıştık. Milletimiz seçimleri kaybeden iktidarın vizyona soktuğu bu filmi demokrasimize kurulmaya çalışılan yeni bir kumpas olduğunun artık farkındadır.
MİLLETİN İRADESİNİN KUMPASLA DEĞİŞTİRİLMESİNE İZİN VERMEYİZ
Partimiz sandığın namusunu korumaya kararlıdır. Genel Başkanımızla, seçilmiş belediye başkanlarımızla, parti meclisi üyelerimizle, milletvekillerimizle, örgütlerimizle, gönüllülerimizle milletin oylarına sahip çıkmak için canla başla mücadele etmeye devam edeceğiz. Milletimiz Ankara’da sandıkta Mansur Yavaş, İstanbul’da sandıklarda da Ekrem İmamoğlu demiştir. Sandıktan çıkan milletin iradesini masa başında birilerinin kumpaslarla değiştirmelerine izin veremeyiz.
SİSTEMLİ BİR HATA OLMADIĞI GÖRÜLÜYOR
Bu değerlendirmelerden sonra İstanbul ile ilgili sabah elimize gelen rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. Her gün gün içinde de güncelleniyor ama sabah başlangıçtaki rakamları kullanıp o güncellemelerden sonra ertesi sabah yine yeni güncellenmiş rakamları kullanmakta yarar var. 17 ilçede geçersiz oyların sayımı bitmişti sabah itibariyle, daha yenileri de tamamlanmıştır şimdi. 119 bin 652 oy sayılmış. 2 bin 184 oy AK Parti adayına, yani bu sayılan 119 bin 652 geçersiz oy içinde sadece 2 bin 184 oy AK Parti adayına. 785 oy da Sayın İmamoğlu’na yazılmıştır. Aradaki fark sabah itibariyle 18 bin 742’dir. Kalan sandık sayısı da, mevcut sayımda ortaya çıkan eğilimler de sistemli bir hata olmadığını ortaya koymaktadır. Normal koşullarda bu farkın kapanmayacağını ve seçilmiş başkan Sayın İmamoğlu’nun artık mazbatası gerektiği ortadadır.
HUKUKİ DENEN SÜRECİ HUKUKSUZLUK HALİNE GETİRMEK KABUL EDİLEMEZ
Bu arada itirazlara rağmen mazbatalarının verildiği belediye başkanları da ortadadır. Şunu bir kez daha tekrarlıyorum: Bizler de tüm vatandaşlarımızın oylarının yerini bulmasını, millet iradesinin tecelli etmesi konusunda son derece hassasız. Ama bunu hukuki diye tanımlanan bir süreci hukuksuzluk süreci haline getirerek yapılmaya kalkışılması millet iradesine kurulan bir kumpasın parçası haline gelmesi, kabul edilemez. Herkesin hakkına, hukukuna sonuna kadar saygılıyız, ama kendi hakkımızı da yedirmeyiz, hukukumuzu çiğnetmeyiz.
BU YAKLAŞIM HUKUKİ SÜRECİ MİLLET İRADESİNE DARBE HALİNE SOKAR
Tablo gayet açıktır; Sayın İmamoğlu İstanbul’un, Sayın Yavaş’ta Ankara’nın Büyükşehir Belediye Başkanları olarak seçilmişlerdir. Kör itirazlarla, “Ben sonucu beğenmedim, yeniden say”, “Bunu da beğenmedim bir kere daha say” “Olmadı seçimi iptal et” demek hukuki süreci milli iradeye darbe aracı haline sokar.
BOŞ TENCERE ÇÖZÜM BEKLİYOR
Türkiye’nin önünde odaklanması gereken çok ciddi sorunlar vardır. Milletin mutfaktaki boş tenceresi acil çözüm beklemektedir. Ama maalesef seçim sonuçlarını hazmedemeyenler, seçimle kaybettikleri belediye başkanlıklarını devretmek istemeyenler, Türkiye’yi oyalamaya devam etmektedirler. Buradan bir kere daha onlara sesleniyorum, “Sandık sonuçlarını artık hazmedin, milletin sesine kulak verin.” Yenilgiyi kabullenmek de bir erdemdir. İktidarı ve herkesi bir kez daha ülkemiz için aklıselime davet ediyorum.
Söyleyeceklerin bu kadar arkadaşlar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim. İsimleriniz ve kurumlarınızla birlikte lütfen.
Soru- Sayın Devlet Bahçeli’nin Sayın İmamoğlu’yla ilgili açıklamaları var efendim takip etmişsinizdir. “Adeta oyuncağı elinden alınan çocuk gibi mızmızlanması”, “şuursuzca açıklamalar yapması”, “hezeyan” gibi kelimeler kullanıyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Faik ÖZTRAK- Genellikle biz iktidarın sözcülüğü, Sarayın bekçiliği görevini yapmakta olan Sayın Bahçeli’ye cevap vermeyi tercih etmiyoruz. Ama baktığımız zaman açıklamaları son derece vahimdir. Yani bir kere birincisi, bu ülkede Başbakanlık yapmış, Meclis Başkanlığı yapmış bir kişinin, Anadolu Ajansı tarafından verilen seçim sonuçlarında, sonuçların birbirine yaklaştığını gördüğünde çıkıp “seçimi kazandık” açıklaması yapmasını görmezden geleceksiniz; ondan sonraki süreçte Sayın İmamoğlu’nun sandıktan birinci çıktığını görmezden geleceksiniz; ondan sonrada döneceksiniz diyeceksiniz ki “Sayın İmamoğlu mazbatasını istiyor.” Sayın İmamoğlu mazbatasını kendisi için istemiyor. Bir kere bunu görmek lazım. Sayın İmamoğlu, milletimizin sandıktan çıkan tertemiz iradesine sahip çıkmak için, biran önce kendisine tevdi edilen görevi yerine getirebilmek için mazbatasını istiyor.
Ama bence Sayın Bahçeli’nin yapmış olduğu açıklamada çok daha vahim bir bölüm var. O da şu anda sandıklar açılmışken, oylar, çuvallar açılmışken, mühürler sökülmüşken ve milletin temiz iradesi orada her türlü saldırıya açık beklerken bu iradeye sahip çıkması gereken oyları sayacak memurlarla ilgili FETÖ’cülük, çetecilik, terörist suçlamaları bu memurlara baskı yapmaktır. Seçim sürecinde oylar sayılırken memurlara baskı yapmak ciddi bir sorumluluktur. Sayın Bahçeli bu sorumluluğun altından zor kalkar.
Soru- Yine Bahçeli’nin bir açıklaması, o da dikkat çekiciydi. Bir Venezüella benzetmesi yaptı, “Böyle bir arayışa kimse tenezzül etmesin” dedi. Ardından, “Sokaktan medet umanlar bedelini çok ağır öder” dedi. Bir sokak vurgusu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, böyle bir endişemi var?
Faik ÖZTRAK- İstanbul seçimlerinden bir Venezüella hadisesi çıkartmak akıllara zarar verici bir husustur. Yine ne Sayın İmamoğlu, ne de partimizin ben dahil hiçbir yöneticisi kimseyi sokağa çağırmamıştır. Ağzımızdan hukuk, hukuka uygunluk, hukuka aykırılık lafları hiçbir şekilde düşmemiştir. Her zaman bunu söylemişizdir. Ama bu konuşmalarıyla Sayın Bahçeli kendisi sokak tehdidi yapmıştır.
Soru- Anıtkabir’deki Sayın İmamoğlu’nun özel defteri imzalamasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yazması tartışılıyor. Siyaseten tartışılıyor. Aslında askeri kaynaklar usul ve esasa uygun olmadığı için böyle bir açıklama yaptıklarını işte oradaki personelle ilgili bir süreç başlattıklarını söylediler. Yani imzayla alakalı değil dediler bununla ilgili. Ama bir yandan da Ömer Çelik özellikle de bunun istismar edildiğini savunuyor sürekli. Bunun için ne düşünüyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- İstanbul seçimlerini iptal ettirme noktasına kadar gitmeyi düşünenlerin, kalkıp Cumhuriyet Halk Partili seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın İmamoğlu’nun Anıtkabir defterine yazdığı sözleri bahane ederek söylediklerini anlayabilmemiz mümkün değil. Karşımızda çok ciddi bir algı operasyonu vardır ve Sayın İmamoğlu, YSK sayfasını açın İstanbul seçiminin kazananıdır orada onun ismi duruyor birinci sırada. Yani Ata’sının huzuruna giden genç bir Büyükşehir Belediye Başkanı, hislerini o defterde ifade etmiş, sonrada altına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yazmış. Yıllarca bu ülkede Başbakanlık yapmış, TBMM Başkanlığı yapmış bir kimsenin seçim sonuçlarını Anadolu Ajansı kararttığı noktada “biz seçildik” diye ortaya çıkmasıyla bunu karşılaştırmak mümkün dahi değildir. Teşekkür ediyorum.
13.11.2024
13.11.2024
13.11.2024
13.11.2024