18.11.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK'IN BASIN TOPLANTISI (18 KASIM 2019)

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemine ilişkin Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:



Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Toplantı gündemimizde; rekor tazeleyen işsizlik, ekonomik krizin ağırlığı altında ezilen, umudunu tamamen yitiren ve çaresizlikten yaşamlarına son veren aileler, milletin sırtından üç beş müteahhidi zengin eden Kamu-Özel İşbirliği Projeleri ve bunlarla ilgili itiraflar, Sarayın sadece kendi keyfine bakan, millete sırtını dönen, milletin dertlerini görmezden gelen tavrı vardı.

MAKYAJLAR İŞSİZLİĞİ SAKLAMAYA YETMİYOR
Vatandaşlarımız, bugüne kadar görmedikleri bir işsizlik kabusuyla karşı karşıya. İstatistiklere yapılan tüm müdahale ve makyajlar durumu saklamaya artık yetmiyor. 2019’un üçüncü üç ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, işsizlerin sayısı 980 bin kişi artmış. Üçüncü çeyrekte gerçek işsizlerimizin sayısı ise 8 milyon 84 bine çıkmış. Son bir yılda 789 bin vatandaşımız işinden ayrılmış, işsiz kalmış. İşini kaybeden bu vatandaşlarımızın; 496 bini inşaatta, 179 bini sanayide, 20 bini hizmet sektöründe, 94 bini ise tarım sektöründe çalışıyordu. Çalışan sayısının düşmediği tek bir sektör yok. Ve maalesef çalışan sayısının düştüğü sektörler içinde ücretlerin en düşük olduğu inşaat ve tarım başta gidiyor. Yarım milyon kişi buralarda işsiz kalmış. Yani yoksul daha da yoksullaşmış. Aslında biz bunu daha önce hiçbir krizde görmemiştik.

2,5 MİLYON YENİ İSTİHDAM DERKEN, 789 BİN KİŞİ İŞİNDEN OLDU
Oysa Damat Bakan sene başında, Şubat ayında, 2,5 milyon kişiye seçimlerden önce iş imkanı sağlama sözü vermişti. Yanına Odalar Birliği Başkanını alarak “İstihdam Seferberliği 2019” diye bir program açıklamışlardı. Seçimden önce dağa taşa bu programın pankartlarını astılar. Havuz medyası millete manşetlerden 2,5 milyon yeni istihdam müjdesi vermişti. Peki, sonuç ne oldu? Bırakın 2,5 milyon insanımıza yeni iş imkanı vermeyi; bu dönemde 789 bin yurttaşımız işinden oldu. Demokrasinin ve hesap vermenin olduğu bir ülkede milletine 2,5 milyon istihdam sözü verip, yaklaşık 1 milyon insanı işsiz bırakan siyasetçi özür diler ve görevinden derhal istifa eder. Zaten istifa etmese de millet onu orada oturtmaz. Ama ülkemiz yetkisi olan ancak sorumluluğu üstlenmeyen bir saray sosyetesi tarafından yönetiliyor.

TOPLUMSAL FAY HATLARI ÇATLIYOR, BU TERAZİ BU SIKLETİ ÇEKMİYOR
Saray millete yalanı doğru gibi aktarma konusunda artık kendini bile aştı. Ülkemizde son 2 haftada 3 aile aramızdan ayrıldı. Sadece kendini ve yandaşlarını düşünen yönetim, öyle bir çaresizliğe neden oldu ki insanlar kendileri yaşamlarına kıyarken çocuklarını, eşlerini de bu dünyada bırakmak istemiyorlar. Biz böyle bir şeyi daha önce hiç görmedik. Toplumsal fay hatlarımız çatırdıyor. Artık bu terazi bu sıkleti çekmiyor. İnsanlarımız bu kadar çaresiz hale gelmişse bunun üzerinde kafa yormaya, çare bulmaya ihtiyaç var. Ama iktidar ne yapıyor? Aman bunun üstünü örtelim, bunlar konuşulmasın... Umutsuz, çaresiz insanlarımızın dertlerine siyaset çözüm üretmeyecekse, bu umutsuzluğu anlamayacaksa o zaman iktidarlar neye çözüm üretecekler? Siyaseti ne için yapıyoruz? Yurttaşlarımızın sorunlarını sahiplenip, siyasi zemine taşıyıp, çözüm aramak için yapıyoruz.

SARAY İSTİYOR Kİ BUNLARI KONUŞMAYALIM
Ama Saray istiyor ki, ülkemizdeki korkunç gelir adaletsizliğini, yurttaşlarımızın üzerinde artık dayanılmaz hale gelen borç yükünü, ödenemeyen çek ve senetleri, bu nedenle hapse girme durumunda kalan insanları, yağmalanan kamu kaynaklarını, rekor kıran işsizliği, gençlerimizin ülkesinden umudunu kesip yurtdışına kaçmasını konuşmayalım. Kimseye bunları söylemeyelim. Konuşanlara da “Teröristten farkınız yok” diyerek abanın altından sopa gösterip sindirmeye çalışıyorlar. Ne güzel yönetim anlayışı. Yetki sizde ama hesap vermeye gelince sizler ortada yoksunuz.

BATTI DEDİĞİ İSKANDİNAV ÜLKELERİNDE KİŞİ BAŞINA GELİR BİZİM 5 İLE 9 KATIMIZ
Milletimizin aklıyla alay eden, gerçeklerin belini kırarak, milletimizin haklı taleplerini itibarsızlaştıran siyasetin en son örneğini geçtiğimiz hafta sonunda gördük. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan İskandinav ülkelerinin emeklilikte yaşa takılanlar yüzünden battığını söyleyiverdi. Orada da emeklilikte yaşa takılanlar varmış. Pes doğrusu. Battı denen Danimarka’da kişi başına gelir 2019’da yaklaşık 60 bin dolar olacak. Norveç’te 78 bin dolar, İzlanda’da 67 bin dolar, İsveç’te 51 bin dolar, Finlandiya’da 49 bin dolar, Türkiye’de 9 bin dolar. AK Parti Genel Başkanı’nın battı dediği ülkelerde vatandaşlar bizim vatandaşlarımızın 5 ile 9 kat fazlasını kazanıyor. Bu ülkelerde işsizlik diye de bir sorun yok. Çalışmak isteyen herkes çalışıyor. Devlet işgücü yetersizliği nedeniyle yurttaşlarını çalışma hayatında tutmak için bir de üstüne teşvik veriyor. Bizde nasıl? Bizde tam tersi, çalıştıkça emeklilikte maaşın düşüyor.

OECD ÜLKELERİ İÇİNDE SONUNCUYUZ
İzlanda’da çalışma çağındaki nüfusun yaklaşık yüzde 85’i iş buluyor, İsveç’te bu oran yüzde 77, Norveç’te yüzde 75, Danimarka’da yüzde 75, Finlandiya’da yüzde 73. Türkiye’de yüzde 50. OECD ülkeleri içinde bizimde üyesi olduğumuz bu alanda sonuncuyuz. Demografik fırsat penceresi açık olan bir ekonomide sosyal güvenlik sistemi eğer açık veriyorsa bunun temel sebebi gencine, vatandaşına iş bulamamaktır. Çalışma çağındaki insanlar çalışacak ki prim ödesin emekli olana baksın. Ama sen gencine iş veremiyorsun, o zamanda demografik fırsat penceresinden yararlanamıyorsun. Bu sadece senin emeklilik açıklarının büyümesine neden olmuyor. Aynı zamanda büyümenin de düşük olmasına yol açıyor.

SARAY MİLLETTEN KOPTU
Dünya’da yurttaşlarını en fazla mutlu eden ülkelere bir bakalım. En başta Finlandiya geliyor, İskandinav ülkesi, hani battı dedikleri… Danimarka, Norveç, İzlanda onu izliyor. Biraz aşağıda kalan bir tane İskandinav ülkesi var o da İsveç. O da mutluluk endeksinde dünya 7’ncisi. Neden bahsediyoruz. Ve dünya mutluluk sıralamasında 79. sırada olan Türkiye’yi yöneten AK Parti Genel Başkanı, bu İskandinav ülkelerine battı diyebiliyor. Dediğim gibi, AK Parti Genel Başkanı ne söylerse milletimizin kabul edeceğini zannediyor. Çünkü milletten de, milletin sorunlarından da iyice koptu. AK Parti Genel Başkanı milletten kopmasa; dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 2 bin 58 lira, yoksulluk sınırının ise 6 bin 705 lira olduğunu bilirdi. Bu şartlarda “Emekli maaşlarını insani düzeyde, hayat sürebilecek düzeye çıkarttık” deyip de zaten zor durumda olan emeklilerin umutlarını bir defa daha karartmazdı.

SURİYELİLERE 40 MİLYAR DOLAR BULUYORSAN, EYT’LİLER İÇİN DE KAYNAK BULACAKSIN
Çok açık söylüyorum: Bu iktidar Suriyeli sığınmacılar için 40 milyar doları bulup harcadı mı? Evet harcadı. Sonrada “Bir 40 milyar dolar daha gerekirse onu da buluruz” demedi mi? Dedi. O zaman ne yapacak ne edecek emeklilikte yaşa takılanlar için kaynağı bulacaksın! Hatırlayalım, biz emekliye iki ikramiye dediğimizde kaynak yok dediler. Sonra çıktılar tıpış tıpış, bizim dediğimiz kadar olmasa da emekliye bu parayı verdiler. Şimdi de emeklilikte yaşa takılanlar için söylüyoruz. Emeklilikte yaşa takılanlar için bu kaynağı bulacaksınız! Bulamıyorsanız da susacaksınız. Biz iktidara geldiğimizde gereken kaynağı buluruz. Biz Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Erdoğan’ın sözlerini, emeklilikte yaşa takılan ve emekli yurttaşlarımızın vicdanlarına havale ediyoruz.

MİLLET YAVRULARININ CANINA KIYARKEN BUNUN ÜZERİNİ ÖRTEMEZLER
Milletin sorunlarına çözüm üretmesi gereken makam, milletle alay etmeye, milleti hakir görmeye başlarsa işte o ülkede çaresizlikte artar, umutsuzluk da artar. Saray sosyetesine mensupsanız hayat size güzel. Müşavirlikler, yönetim kurulu üyelikleri, ihaleler, çifter, dörder maaşlar. Milletimizin gözünün içine baka baka lüks saraylarda, kasırlarda yeni doğan çocuklarına şatafatlı mevlitler okutabilirler. Ama diğer tarafta da insanlarımızın çaresizlikten yavrularının bile canına kıyıp, bu dünyadan ayrılmalarının üzerini örtemezler.

MİLLETİN ÇOCUĞUNA İŞ YOK, SARAY SOSYETESİNİN ÇOCUKLARINA İŞ ÇOK
Bu ülkede üniversiteden mezun olmuş 1 milyon 276 bin evladımız işsiz geziyor. 20 ila 29 yaş arasındaki 4 milyon 318 bin gencimiz ne bir okulda okuyor, ne de bir işte çalışıyor, evde oturup anasının babasının eline bakıyor. Herhalde bunu kendi isteğiyle yapmıyor. Milletin çocuğuna iş yok, Saray sosyetesinin çocuklarına iş de çok, ihale de çok. Birde üstüne üstlük çıkıp “Her üniversiteden mezun olana iş bulmak zorunda değiliz” diyeceksiniz.

BİR KİŞİYE TAM DOKUZ, DOKUZ KİŞİYE BİR PUL
Bunların üstatları ne demişti; “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul, bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.” 17 yılın sonunda ülkeyi getirdikleri yer işte bu. Ülkenin tüm kaynakları, parası, pulu bir avuç saray sosyetesinin ve yandaş müteahhidin elinde, millette tek bir pula talim ediyor. Ülkede yağmalanmayan, talan edilmeyen tek bir şey bırakmadılar. En son Gümüşhane’deki 12 bin yıllık buzul gölünü, Roma hazinesi bulacağız diye talan ettiler. İnanılır gibi değil.

ÜLKE YÖNETMEYİ KOYUN GÜTMEK ZANNEDİYOR
Tüm bunların sorumlusu AK Parti Genel Başkanı Erdoğan bir de sıkılmadan geçtiğimiz hafta sonunda Genel Başkanımızla ilgili atıp tuttu. Yalanı hakikat gibi sunan gerçek ötesi dalkavuk siyasetin de açıkçası bir sınırı vardır. Erdoğan bir koyun gütme edebiyatına takılmış kalmış. Anlaşılan ülke yönetmeyi koyun gütmek zannediyor. Bu ona herhalde İstanbul’un İngilizler tarafından işgalinde “Bir millet var… Koyun sürüsü… Başına bir çoban lazım… O da ben…” diyen son padişah Vahdettin’den devroldu. Milleti sürü kendini de koyunların çobanı yerine koyarsan tabii ben bu millete ne söylesem yutar diye düşünürsün. Anlaşılan bunlar son belediye seçimlerinden de ders almamışlar. Biz milletimizi koyuna benzeten tek adam ucube rejimi anlayışını reddediyoruz. Bu arızalı anlayışı sandıkta gereğini yapsın diye milletimize havale ediyoruz.

MİLLETİN KUZUSUNU YANDAŞ MÜTEAHHİDE VERDİLER
Şimdi soralım bakalım: “17 yılda milletin onlara emanet ettiği koyunları, kuzuları, babadan deden kalan malı mülkü ne yapmışlar?” Milletin koyunlarını, kuzularını beş tane yandaş müteahhide verdiler. Yetmedi bunların yününü, sütünü bu müteahhitlerden dolarla satın alma garantisi verdiler. Bir de bunları fahiş fiyatlardan satın aldılar. Milletin vergilerini tüyü bitmedik yetimin hakkını çarçur ettiler. Milletin tarlasının taşıyla, milletin tarlasının kuşunu vurdular. Atadan deden kalan malı mülkü yandaşlara peşkeş çektiler. Yetmedi savunma sanayimizin gözbebeği 20 milyar dolar değerindeki Sakarya Tank Palet Fabrikasını yandaş şirketle Katar ordusu ortaklığına bedava verdiler. Şimdi çıkmışlar koyundu, çobandı bir şeyler söyleyip duruyorlar. Koyundan çobanlıktan bahsediyorsanız şu darbı meseli hatırlamanız gerekiyor: “Kenâr-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, gelir de adl-i ilahî, Ömer’den sorar onu”. Siz bunu hatırlayın yeter. Bu milletin koyunlarına değil bir kurt, Sarayın etrafındaki onlarca kurt musallat oldu. Ağızlarından Hz. Ömer’i düşürmeyenler milletin emanet koyunlarını kurtlara teslim ettiler.

O ZARAR MİLLET İÇİN DEĞİL, YANDAŞA PEŞKEŞİN SONUCU
Şimdi Erdoğan, şehir hastanelerindeki skandalları ve korkunç zararları en nihayet kabul etmiş durumda. Çünkü atadığı Sağlık Bakanı Meclis’te Plan ve Bütçe Komisyonunda itirafçı oldu. Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak dedikleri projelerin hepsinin birer birer batmakta olduğunu söyledi. Şimdi “Halkıma hizmette zarar ediyorsak edelim” demiş Sayın Erdoğan. Tamam da bu zarar millete hizmet için değil, halka hizmet için değil yandaşa peşkeşten ortaya çıkıyor. Milletimiz sadece yatmadığı hastaneler için değil, geçmediği köprüler, yollar, uçmadığı hava alanları için de para ödüyor. Halkımızın sırtına çok ciddi zararlar yükleniyor. Üç beş yandaş daha semirsin diye bu milletin tüyü bitmedik yetiminin hakkı yeniliyor.

HAKLI ÇIKMAKTAN MEMNUN DEĞİLİZ
Biz “Bunları yapmayın etmeyin” deyip, olacakları söylediğimiz zaman bizi iş bilmezlikle suçluyorlar. Dün suçlamışlardı bugün de suçluyorlar. “Siz bu işi bilmezsiniz” diyorlardı. Peki, şimdi ne oldu? Biz haklı çıktık. Memnun muyuz? Hayır değiliz. Böyle bir konuda haklı çıkmaktan hiç memnun değiliz. Milletimizin çok ciddi zararları üstlenmesinden hiç memnun değiliz. Ama şunu da görüyoruz, saray anlaşılan herkesi kör, alemi de sersem sanıyor. Ama tabi ki bunun hesabını da milletimiz kendilerinden sandıkta soracaktır.

SOSYAL GÜVENLİKTE BALTAYI TAŞA VURDU
Erdoğan, hafta sonunda sosyal güvenlik sistemini kimin iflas ettirdiği konusunda baltayı bir defa daha taşa vurdu. Elinde eski bir televizyon programının görüntüleriyle millete cambaza bak deyip kendi yönetiminin perişanlığını gizleyeceğini sanıyor. Ağzına geldiği gibi de Genel Başkanımızı suçluyor. Şimdi biz gerçek rakamları verelim. Genel Başkanımızın Genel Müdür olduğu 7 yıllık dönemde; SSK’nın yıllık ortalama açığı 1,8 milyar dolar. Sosyal Güvenlik Kurumlarının tamamının toplam açığı ise aynı dönemde yıllık 3,2 milyar dolar. Peki, AK Parti Genel Başkanı’nın iktidarda olduğu 2003-2018 döneminde Sosyal Güvenlik Kurumlarının yıllık ortalama açığı ne kadar? 11,4 milyar dolar. 11,4 milyar 3 milyar doların 4 katı. 1,8 milyar doların 6 katı. Yani yine sadece 2019’un ilk 8 ayında bu beylerin yönetiminde dolar bazında SGK’nın açığı 2018'in iki katına çıktı. Baş aşağı gidiyoruz.

BİZ DE NEREDEN NEREYE DİYE BAĞIRALIM MI
Şimdi biz de burada çıkıp "Neredeeen nereye" diye gırtlağımızı yırtarcasına bağıralım mı? Yoksa atalarımızın o meşhur atasözünü mü söyleyelim: “Kendi gözündeki merteği görmez de elin gözündeki çöpü görür.” Kendi hükümetleri döneminde SGK açık verirse “Halka hizmet”, Genel Başkanımızın Genel Müdür olduğu dönemde SSK açık verirse “Rezalet.” Yazıktır, ayıptır, günahtır. Ülkeyi yönetenler, vergi topladıkları vatandaşlarına doğruları söylemek zorundadırlar. Sosyal Güvenlik Kurumunu hızla bataklığa sürüklüyorlar.

BU YILIN EN FAZLA SEVİNENİ FAİZ LOBİLERİ
Damat Bakan geçen gün çıktı “Güçlü bilançoları devam ettirdiklerinden” söz etti. Gerçekten ya sayı saymayı bilmiyorlar ya da “Ben ne söylesem kimse bir şey diyemez” diye düşünüyorlar. Bu yılın ilk 10 ayında bütçeden yapılan faiz harcaması, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 37 artmış, 88 milyar TL olmuş. Bu yılın en fazla sevineni bütçe nedeniyle faiz lobileri. Vergi geliri ise ilk 10 ayda sadece yüzde 6 artmış. Aynı dönemde bütçe açığı da yüzde 62 artarak, 101 milyar dolara dayanmış. Merkez Bankası’nın kasasındaki milletin kefen bezi parası olan 41 milyar liraya el konmasalardı, bu açık 142 milyar lira olacaktı.

MİLLETİN KEFEN PARASIYLA BİLE DENGEDE DURAMAYAN “GÜÇLÜ” BİLANÇO
Geçen sene bir Orta Vadeli Program yayınladılar. Bu Programda “2019 yılında bütçenin açığı 81 milyar TL olacak” dediler. Tam rakam 80,6. Ama daha bu yılın ilk 10 ayında bütçe açığı, hedeflerinin yüzde 25 üzerine çıktı. Bu sene yayımladıkları Programda ise bu hedefi revize ettiler dediler ki “2019 yılında hedeflediğimiz bütçe açığını 125 milyar TL’ye çekiyoruz”. Yani 2019’da bütçe başlangıçtaki hedeften yüzde 55 daha fazla açık verecek. O zaman siz nasıl bütçe yapıyorsunuz? Milletin meclisinin size verdiği yetkiyi nasıl bu hale getirebiliyorsunuz? Dediğim gibi Merkez Bankası’ndaki milletin kefen parasını da gasp etmeseler bütçe açığı 166 milyara çıkacaktı. Yani başlangıçta hedefledikleri açık iki katına çıkacaktı. İşte “güçlü bilanço” dedikleri bu, milletin kefen parasıyla dahi dengede duramayan bir bilanço. Madem, Damadın ifadesiyle “bilanço bu kadar güçlüydü”; doğalgaza, elektriğe, çaya, sigaraya, neden onca zam yaptınız? Bilanço bu kadar güçlüydü neden milletin sırtına yeni vergiler yüklediniz? Bilanço güçlüydü de neden memura, emekliye 4+4 maaş zammı verip, vergi, harç ve cezalarını yüzde 23 artırdınız?

BAKKAL DÜKKANI EMANET ETSENİZ YÖNETEMEZLER
Bunlar bu kafayla bakkal dükkânı emanet etseniz onu da yönetemezler. Millet boğazından kesmiş; Sarayın harcamalarına para yetiştirmeye çalışıyor. Ama bu kadar debdebeye, saltanata, israfa para yetişmiyor. Hazine aradaki farkı borçlanarak kapatıyor. Faizini de milletimiz ödüyor. 2019’da TBMM’den alınan net borçlanma yetkisi 82 milyar. Yasadan gelen iki defa yüzde 5’lik artırımla bunun tavanı 90 milyar olabiliyor en fazla. Bu ne demek? Yani milletin meclisi demiş ki 90 milyar liradan daha fazla borçlanamazsın. Ama bakıyoruz, yılın ilk 10 ayında net borçlanma geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 154 artarak 125 milyar liraya çıkmış. Bu arada iki etapta yüzde beşerlik dilimlerde borçlanma limitini arttırmak mümkün. İkinci limitin arttırılması içinde Cumhurbaşkanlığı kararı gerekiyor. Bu kararda ortada yok. Şimdi işi Torba Kanun’a bir madde koyarak çözmeye çalışıyorlar. Önce milletin verdiği yetkiyi baypas ediyorlar. Sonra da Anayasa’nın ruhuna aykırı olarak bu işlerden hiç anlamayan bir milletvekilinin eline bir yasa teklifi veriyorlar 2019’da Hazine’ye 70 milyar liralık ilave borçlanma yetkisi alıyorlar. Sonrada bir yetkili çıkıyor, bu 70’in tamamını 2019’da kullanmayacağız bir kısmını da 2020’de kullanacağız diyor. Bütçe dediğiniz tek yıllık olur. Bir de meclisin bütçe hakkı vardır. Ama bunlar, ne kanun dinliyor, ne bütçe dinliyor, ne mali denge dinliyor, ne de hesap vermeli biliyorlar. Bütün bunlar, iktidarın umurunda dahi değil. Tek adam parti devleti rejimi meclisi artık gayet rahat baypas ediyor.

BORÇLA İŞİN İÇİNDEN ÇIKACAKLARINI SANIYORLAR
Şimdi 2020 içinde 140 milyar liralık rekor borçlanma yetkisi almış durumdalar. Hem devleti hem de milleti borçlandırarak bu krizden çıkılabileceğini zannediyorlar. Ama söylüyoruz, taşıma suyla değirmen dönmez. Kısa dönemde milleti krize ezdirmeyecek önlemleri derhal alınmaları lazım. Buradan bir kere daha tekrar ediyoruz. Özellikle artan işsizlik milletin alım gücünü ciddi şekilde aşağıya çekiyor. Bu da büyümeyi düşürerek ekonomiyi bir kısır döngüye sokuyor. Dolayısıyla, İşsizlik Fonu’nun kaynaklarını mutlaka işsiz kalan yurttaşlarımız için kullanmanız lazım. İşsizlik Fonu’nun kullanılma koşulları ve imkanları işsizlerimiz lehine değiştirilmelidir. İşsiz kalan yurttaşlarımıza yeni beceriler kazandıracak kurslara, programlara hız verilmelidir. İşgücümüzün niteliğini artırarak insanlara iş güvencesi vermek zorundayız. Bugün bütün dünya artık iş güvencesi noktasına doğru gidiyor. Ama bakıyoruz kaç kere bu tedbirleri söylememize rağmen iktidar sadece diğer tarafta havuza dahil batan şirketleri kurtarmayla meşgul. Ama krizin yükünü de tamamıyla milletimizin sırtına bırakıyor. Oysa Anayasamıza “sosyal devlet” ibaresi, devlet kimsesizlerin kimsesi olsun diye konmuştur. Devlet bunun için vardır. Devleti yönetenler işini yapmazsa, tıpkı şimdi olduğu gibi, sosyal dengeler çatırdamaya başlar. Bugünden söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hiçbir yurttaşımız dışlanmayacaktır. Hiçbir yurttaşımız geride bırakılmayacaktır. Sosyal devlet, ihtiyaç sahiplerinin yanı başında olacak, ailelerimiz aile sigortasıyla yaşama tutunmaya devam edeceklerdir.
Şimdi sorularınız varsa alabilirim. İsimleriniz ve kurumlarınızı belirterek lütfen.

Soru- Efendim hafta sonu Cumhurbaşkanının Cumartesi yaptığı konuşmada terör başlığına değinirken Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na yönelik bazı eleştirileri oldu efendim. “Bay Kemal, PKK’yla yürüdü, teröristlerle yürüdü hepsinin belgesi var” dedi. Bu sözler için yorumunuz ne olur?
Faik ÖZTRAK- Ben açık söyleyeyim, AK Parti Genel Başkanı artık ne söylediğini bilmiyor. AK Parti Genel Başkanının neyi kastettiğini bilmiyoruz ama Genel Başkanımız bu ülkede olmayan adalet gelsin diye yürüdü. Hem de 400 kilometreden daha fazla yürüdü. Bunlar lafı güzaf. Cumhuriyet Halk Partisi bu ülkenin emperyalizme karşı savaşında da, teröre karşı savaşında da her zaman ön saflarda olmuştur. Bizim adımızı terörle birlikte anmaya kimse cüret dahi edemez. Ama terörle birlikte yürüyen birilerini arıyorlarsa, milletimize bazı hususları hatırlatmakta fayda görüyorum. Oslo’da teröristlerle aynı masaya oturanlar, terörist başının kardeşini sırf seçim kazanmak için devletin televizyonuna çıkaranlar, terörist başının mektubunu sırf seçim kazanmak için millete servis edenler, bu devletin şerefli ordusunu FETÖ’nün eline bırakmaya kalkanlar, ordumuzun kozmik odasını teröristlere teslim edenler kimse, teröristlerle beraber yürüyenler de onlardır.

Soru- Efendim EYT başlığında siz İskandinav ülkelerinden örnek verdiniz ama Sayın Cumhurbaşkanının bir cümlesi daha vardı. “Milletimin zararına bir şey yapmam, seçim kaybetsem de yokum” dedi. Bu cümlesini nasıl değerlendirirsiniz?
Faik ÖZTRAK- Ülkeyi yöneten birileri seçim kaybetmekten söz etmeye başladıysa artık o işin sonu geliyor demektir. Söylüyorum, bir daha söyleyeyim, emeklilikte yaşa takılanların sorunları mutlaka halledilmelidir. Kaynak yok diyerek bu sorun geçiştirilemez. Burada bir müktesep hak vardır bu hak verilmelidir.
 
Soru- Efendim dün yakın zamanda partiden ihraç edilen Yılmaz Ateş bir televizyon programında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan adaylığıyla alakalı iddialarda bulundu. (…) gizli bir el olmasa açık ve aleni bir şekilde olurdu bu adaylık dedim dedi. Bu gizli elden kastı neydi acaba ve değerlendirmeniz nasıl olacak bu cümleyle alakalı?
Faik ÖZTRAK- Bunlar partimizin bir kere içişleridir. İki, bu lafların ipe sapa gelir bir yanı da yok. Bu nedenle izin verirseniz ben konuda herhangi bir yorum yapmayım.

Soru- Efendim Sayın Cumhurbaşkanı bugün öğlen yaptığı konuşmada sığınmacılarla ilgili bazı açıklamaları olmuştu. 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yaptığımızdan bahsetti Türkiye’nin. “Ama biz de bir ana muhalefet var biz bunları tekrar memleketine göndereceğiz diyor. Biz varil bombalarından kaçan insanları asla ve kata o varil bombalarına tekrar teslim etmeyiz” dedi. Ne dersiniz?
Faik ÖZTRAK- Yani hayretle karşılıyorum. Şimdi hatırlayacaksınız ABD gezisinden önce bir güvenli bölge kurulacağı ve ülkemize sığınan Suriyelilerin bu bölgelere yerleştirileceği söyleniyordu. Şimdi bugün bir varil bombaları edebiyatı çıktı. Öyle anlaşılıyor ki, Amerika’da kendisine yapılan telkinler sonunda başka bir noktaya doğru ilerliyoruz. Tekrar buradan söylüyorum, bu milletin sırtına artık ilave yük yüklemeyin. Bu milletin bu yükü taşıyacak hali kalmadı. Yok yeni 40 milyarmış, ilave 40 milyar dolarmış bunların hiçbirini milletimiz artık kaldıramaz.
Teşekkür ediyorum.