10.01.2020

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK'IN BASIN TOPLANTISI (10 OCAK 2020)

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları ifade etti:



Sözlerime başlarken hepinizin “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Gününü” kutluyorum. Özgür basın kuruluşlarının ve gazetecilerin varlığı, hem vatandaşların haber alma hakkı, hem de yasama, yürütme ve yargıyı dördüncü bir kuvvet olarak denetlemek bakımından son derece önemli. Ancak bugün ülkemizde birkaç tane kuruluş hariç, basının bu görevleri yerine getirebildiğini söylemek mümkün değil. İktidarın elindeki kamu gücünü basına karşı kullanması, hapis cezaları, kamu bankalarının kaynakları da kullanılarak televizyon ve gazete sahipliğinin giderek yandaşlara kaydırılması, gazetecilerin fişlenerek hedef haline getirilmesi gibi pek çok neden, ülkemizde basınımızı, gazetecilerimizi adeta görev yapamaz hale getirmiştir. Bunlar yetmezmiş gibi, artan kâğıt fiyatları hem ulusal basını hem de yerel basını çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bırakmıştır.

UCUBE REJİM BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE DARBE VURDU
Son ekonomik krizin de bütün bunlara eklenmesiyle birlikte basın ve yayın sektöründe ciddi bir erime yaşanmaktadır. Kriz nedeniyle yerel ve ulusal basında 300’den fazla dergi ve gazete yayın hayatına son verirken 5 bin 500 basın ve yayın emekçimizde işsiz kalmıştır. Diğer taraftan ucube tek adam rejimi en çok özgür basına darbe vurmuştur. Özgürlük Evi’nin hazırladığı Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 200’e yakın ülke arasında 2013 yılında 120. sırada olan ülkemiz, 2017 yılında 163. sıraya düşmüştür. Yani 43 sıra birden aşağıya inmiştir. Yine Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün hazırladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre de 180 ülke arasında 2019 yılında 157. Sırada yer almışızdır. Üzücü olan şudur, Kongo, Ruanda ve Irak’taki gazeteciler bile bu endekse göre Türkiye’deki gazetecilerden daha özgürdür. Hangi uluslararası karşılaştırmaya bakarsak bakalım, basın özgürlüğü ucube tek adam parti devleti rejiminde ciddi şekilde gerilemiştir.
İŞLER DÜZELİYORSA MİLLET NEDEN İŞ ARAMIYOR?
Türkiye ekonomisi, hatalı politikalar sonucunda son derece kırılgan hale gelmiştir. Son dönemde iktidarın izlediği popülist dış politikada ekonomimizin kırılganlıklarını daha da arttırmıştır. İflaslar alıp başını gitmektedir. Millet borç yükü altında ezilmektedir. Saray Milletin sesini duymamaktadır, mutfaklardaki boş tencereleri görmemektedir. Bugün, 2019 Ekim ayına ait işsizlik rakamları yayınlandı. Yapışkan çift haneli işsizlik, Saray damadının arkadaşının yönettiği TÜİK tarafından makyajlanan verilerle dahi artık gizlenememektedir. Damat, dün 2019’un son çeyreğinde ülkemizin yüzde 5 büyüyeceğini söylemiş. Yani işler düzelmeye başlıyor diyor. Peki işler düzelmeye başladıysa neden bu TÜİK’in verilerine göre insanlarımız iş aramaktan vazgeçiyorlar?

MATEMATİKLE DE AKILLA DA MANTIKLA DA AÇIKLANAMAZ
Bakınız, Ekim ayında çalışma yaşına gelen her 100 kişiden sadece 9’u iş aramış. Böyle bir oran bundan önce hiçbir ayda, hiçbir veride, bugüne kadar bu verinin yayınlandığı hiçbir dönemde yok. Bu rekor. Yani sadece geçen yıldan bir örnek vereyim, geçen yıl Ekim ayında 693 bin kişi çalışma çağına gelmiş ama iş aramaya başlayanlar -ki tam krizin ortası- 726 bin kişi. Bir sene içinde bu tür demografik verilerin bu şekilde değişmesi mümkün değildir. Bu rakamlar mantıklı değil. Bu rakamları ne matematikle izah edebilirsiniz ne de akılla açıklayabiliriz. Tekrar soruyorum, çalışma çağına gelen bu insanlar neden iş aramıyor? Acaba iktidarı mahcup etmemek için mi? TÜİK artık kantarın topuzunu iyice kaçırmaya başlamıştır. Geçen yılki kadar vatandaşımız eğer iş aramış olsaydı; işsizlik oranı yüzde 14,5, işsiz sayısı da 4 milyon 806 bin kişi olacaktı. Ama bir makyaj… iş arayanların sayısını indir 90 binin altına, işsizlik oranı yüzde 14,5 yerine yüzde 13,4 olsun. İşsiz sayısı da 4 milyon 806 bin yerine 4 milyon 396 bin olsun. Yapılan bu.

TÜİK VERİLERİNE GÜVENMEK MÜMKÜN DEĞİL
Çok açık söylüyorum, artık TÜİK’in ürettiği hiçbir veriye güvenmek mümkün değil. Çünkü yapılanların bir açıklaması da yok. Aslında bu makyajlı verilerle birlikte baktığımız zaman bu ülkede gerçek işsizlik oranı, yani son bir ay içinde iş aramayan ama iş bulunursa çalışırım diyenler, mevsimlik çalışanlar, eksik ve yetersiz istihdam edilenleri de dahil ettiğimiz zaman yüzde 22,1. İşsiz sayısı da 7 milyon 750 bin kişi.

İŞ SORUNU ÇÖZÜLMEDEN EŞ SORUNU ÇÖZÜLMEZ
Bu ülkenin geleceği gençlerimizin işsizliği ise çok daha ürkütücü. 2019 Ekim itibariyle her 100 gençten 25’i işsiz. Her 100 işsizden 27’si de üniversite mezunu. Sadece 20-29 yaş aralığında 11 milyon 711 bin tane gencimiz var. Bu 11 milyon gencin 4 milyon 149 bini ne okulda okuyor ne de çalışıyor. Analar babalar bin bir fedakarlıkla evlatlarını okutuyor, ama okuttukları evlatlarına iş bulamıyorlar. Bunlar evde oturuyor analarının, babalarının ellerine bakmaya devam ediyorlar. Sonra da ülkenin Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Sayın Erdoğan çıkıyor gençlerimizin evlenmediğinden yakınıyor. Eli doğru dürüst ekmek tutmayan gençler nasıl evlenecek? Bunu soran yok. İş sorunu çözülmeden eş sorunu nasıl çözülecek? Madem 17 yıldır iktidardasınız, madem devlet babadan bahsediyorsunuz, madem “Devletin başında ben varım benim alanım da, ihtisasım da ekonomi” diyorsunuz; o zaman bu ülkenin evlatlarına, gençlerine iş bulmak zorundasınız. Daha geçenlerde çıktınız “Her mezun olana iş bulmak zorunda değiliz” dediniz. Eğer bu gençlere iş bulmak mecburiyetinde değilseniz, o zaman bu evlenmeme işlerine karışmayacaksınız susacaksınız.

BIRAKIN EVLENMEYİ, AİLELER DAĞILIYOR
Sene başında 2,5 milyon kişiye yeni iş vermeyi vadeden sizin damadınızdı. Sonuç? Son bir yılda 527 bin vatandaşımız çalışmakta olduğu işini kaybetti. Bunun hesabını kim verecek, nasıl verecek? Siz gençlerin evlenemediğinden bahsediyorsunuz, oysa ağırlaşan ekonomik kriz nedeniyle ailelerimiz darmadağınık oluyor. Boşanmalar hızla artıyor. 2018’de; evlenenlerin sayısı önceki yıla göre 16 bin kişi azalırken, boşananların sayısı da 14 bin kişi artıyor. 2019’da bu rakamlar yayınlandığında çok daha işlerin kötü olduğunu göreceğiz. Hep söylüyorum. Siz, Sarayda yaşadığınız tatlı hayattan kafanızı kaldırıp da artık milletin halini görmüyorsunuz, milletin sesini duymuyorsunuz.

BU PARALAR MİLLETE DEĞİL YANDAŞA GİDİYOR
Bu ucube saray rejiminde devletin Hazinesi de tam takır oldu. 2019’da Hazine nakit açığı, bir önceki yıla göre yüzde 86 artarak 131 milyar liraya çıktı. Yani maliye politikasında gaza basıldı. 2018’de 53 milyar lira borçlanan Hazine, 2019’da tam 154 milyar lira borçlandı. Neye rağmen? Merkez Bankası’nın kötü günler için sakladığı 41 milyar liralık ihtiyat akçesine de el konulmasına rağmen. Şimdi bu kadar açık verirseniz tabi borçlanmada rekor kırar. Ama burada mühim olan şey şu, bu kadar borçlandınız, bu kadar harcama yaptınız, bu işsizlik neden toparlanmıyor? Bu paralar nereye gitti? Çiftçiye, esnafa, işçiye gitmediği açık. Bu paralar açık söylüyorum yandaşa gitti. Üç beş havuz müteahhidine gitti. İşte bu nedenle işsizlik azalmıyor, işte bu nedenle ekonomi bir türlü canlanmıyor.

SÖYLEDİK, KULAKLARINI TIKADILAR
Oysa yapmanız gereken bu paraları fakir fukara için kullanmaktı. Söyledik, baştan beride söylüyoruz; “asgari ücret 2 bin 600 lira olsun” dedik. “İşsizlik maaşlarını artırın, süresini de uzatın” dedik. “Çiftçinin borcunu yapılandırın, desteklerini de ödeyin” dedik. Ama dinlemediniz. Nihayet dün bakan çıkmış çiftçinin borcunu yapılandıracağız diyor. Geçmiş olsun. Doğru düzgün tarlasını ekemedi ki çiftçi. 3-5 yandaş için milletin sınırlı kaynaklarını heba ettiniz. Bu yıl bir defalık gelirler de yok. Dolayısıyla işsizlikteki makyajlı tedrici gerilemenin sürmesi de artık mümkün değil.

BOŞ BİR KİBRİN YÖNETTİĞİ ÜLKE
Boş bir kibrin yönettiği ülkemiz maalesef her alanda duvara çarpıyor. Ucube bir tek adam rejimi kurmak için ülkemizin tüm kurumları çökertildi. Devlette liyakatin yerini, Saray’ın kibirlisine sadakat aldı. Devletin yerleşik kurumları tarumar edildi. Bürokrasi doğru düzgün çalışmıyor. İşler hesapsız kitapsız gidiyor. İşler yapboz tahtasına döndü. “Çok hızlı ve seri kararlar alacağız” diye savunarak milletimizin önüne bu tek adam parti devleti rejimi ucubesini getirdiniz. Şimdi görüyoruz ki bu tek adam parti devleti rejiminde doğru dürüst karar da alamıyorsunuz.

DEVLET BÖYLE SAVRULUYOR
Örnek bir değil, iki değil… Termik santrallerin bacasına filtre takılmasını 2,5 yıl öteleyen yasa Saray’ın mutfağında hazırlandı. Enerji Bakanı tarafından milletvekillerinin eline verildi, Cumhur İttifakı’nın milletvekilleri de aldılar buna destek verdiler, getirdiler ve yasayı çıkarttılar bizim itirazlarımıza rağmen. Millet zehirli hava solumamak için ciddi bir tepki göstermeye başlayınca da Saray’da hazırlanan bu yasa teklifi, AK Parti Genel Başkanı tarafından veto edildi. Ne oldu? Saray kendi sorumluluğunu AK Parti ve MHP milletvekillerinin sırtına yıktı. İş burada kalsa iyi. Bir de baktık AK Parti milletvekilleri kuyruk olmuşlar Genel Başkanlarına teşekkür ediyorlar. Tam bir komedi. Yine, Ziraat Bankası’nın bir iştiraki iktidara yakın Simit Sarayı’nı kurtarmaya karar verdi. Bunun için Rekabet Kurumu’na başvurdu. Durum ortaya çıktı. Çiftçinin kara gün dostu olması gereken Ziraat Bankası’nın kaynaklarıyla yandaş kurtarılmaya kalkışıldığı için millet tepki gösterdi. İşin astarının yüzünden pahalıya çıkacağı anlaşılınca da, AK Parti Genel Başkanı yine kurtarma kararını doğru bulmadığını söyledi karar geri çekildi. Şimdi soruyorum ben, bu memlekette umreye gidecek vekillerin bile Saray’dan izin alması gerekirken, “tek sorumluyum” diyen Saray’ın bu kurtarma operasyonundan haberdar olmaması mümkün mü? Milletin aklıyla alay ediyorlar.

TEPKİ GELİNCE ERTELİYORLAR
Bütçede artık kaynak bitti, şimdi yeni vergiler getiriyorlar. Bunlardan biri de “Değerli Konut Vergisi.” Bu vergi bırakın servet dağılımında adaleti sağlamayı, tek bir konutu olan emekliye de evini sattıracak. Düzenlemenin mahsurları görülüp vatandaştan tepki gelince de yine bu uygulamanın da erteleneceğini öğreniyoruz. Biz CHP olarak bu son getirilen üç verginin de hem adil olmadığı kanaatiyle, hem de hiçbir vergileme tekniğine uymadığı kanaatiyle iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Yine, bu sene başından itibaren Genel Sağlık Sigortası borcunu ödeyemeyen yurttaşlarımız sağlık hizmetinden yararlanmayacaktı. Sağlığa erişim en temel vatandaşlık hakkıdır. Bu hakkı elinden alınan yurttaşlarımızın tepkisi sonucunda, yine bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla bu uygulamayı ertelediler. Ama hala borcu olan vatandaş, tedavisi için gerekli ilaçları eczanelerden parasız olarak alamıyor.

BU DÜZENLEMEYLE KİM ZENGİN EDİLECEK
Bu ucube rejimin iş bilmezliğinin mağdur ettiği bir başka kesim ise kamyoncu esnafımız. 2015’ten sonra üretilen kamyonlara fabrikadan çıkarken zaten dijital takograf takılıyordu. Ama bir AB’ye uyum dediler, 2015’ten önce üretilen kamyonlardaki  analog takografların da dijitale çevrilmesi için yasal düzenleme yaptılar. Oysa AB’ye dönüp baktığınız zaman böyle bir uygulama yok. Şimdi soruyorum, bu uygulamayı kimler zengin olsun diye yaptınız? Şimdi kamyoncuya diyorlar ki, yükünü indirdikten sonra 6 saat içinde e-fatura keseceksin. Ama bununla ilgili kamyoncuya hiçbir eğitim vermemişler. Bununla ilgili olarak hiçbir dijital alt yapıyı geliştirmemişler. Kaldı ki 6 saat içinde e-fatura kesme zorunluluğu Türkiye’de başka hiçbir sektörde de yok. Yani bu kamyoncu esnafımızla bu iktidarın alıp veremediği nedir bunu anlamamız mümkün değil. Yine yasada alt yapı eksikliği nedeniyle şu an uygulanması mümkün olmayan pek çok başka düzenlemeler de var. Kamyoncularımız yol kapatıp, “Bu şartlar altında yük taşıyamayız” deyince bu kararı ertelediler. Ertelemeler sorunu çözmüyor arkadaşlar. Sorunu sadece öteliyoruz. Bu rejim milletin derdine çözüm getiremiyor. Tek adam rejimi maalesef bırakın cebimizi doldurmayı cebimizi boşaltıyor. Geldiği günden beri cebimizi boşaltıyor. Bu sorunların ortaya çıkacağını daha işin başında CHP olarak dile getirdik. Ama Saray oralı bile olmadı.

ÖNCE CİDDİYETİ İLAN ETMEK GEREK
Değerli basın mensupları, devlet yönetimi liyakat ister, devlet yönetimi ehliyet ister. Ama tüm bunların ötesinde, ünlü filozof Sakallı Celal’in dediği gibi; Meşrutiyeti ilan etmek yetmiyor, cumhuriyeti ilan etmek de yetmiyor… öncelikle “ciddiyeti ilan etmek” gerekiyor. Liyakatli kadrolar olmadan kurtlar vadisi retoriğiyle hareket eden, Mehdi bekleyen Cumhurbaşkanlığı personeliyle devlet gemisinin yol alması mümkün değil. “Ekonomi sınırlı kaynakları, sınırsız ihtiyaçlarla uyumlu hale getirme sanatıdır”. Ekonomist olduğunu iddia eden AK Parti Genel Başkanı elinde milletin alın terinden kesilen vergiler çarçur edip duruyor. Bu memleketin çok büyük bir potansiyeli var. Yeter ki bu potansiyel doğru kullanılsın. Bu ülkenin kaynakları üç beş yandaş için talan edilmesin. Kaynaklar 82 milyon için kullanılsın. Ülkemiz doğru bir yönetimle her zaman şahlanmıştır, şahlanacaktır. Doğru bir yönetimle tüm kara bulutları üzerimizden atarız. Bu nedenle kimsenin umutsuzluğa kapılması gerekmiyor. Demokrasilerde her zaman çare olduğunu, çarenin tükenmeyeceğini aklımızda tutmamız gerekiyor.
Benim diyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınızı alabilirim.
Soru- Efendim iki sorum olacak. Birincisi FETÖ… malum bitmeyen bir siyasi ayak tartışması var. Geçtiğimiz günlerde de yine Sayın Bahçeli siyasi ayağın bulunmasıyla ilgili bir açıklama yaptı. Onun üstünden de yeni bir tartışma başladı. Aslında Cumhur İttifakı içerisinde daha çok. Sayın Numan Kurtulmuş “belgeleriyle şikayet edin savcılarımız gerekeni yapsınlar” dedi. Cemal Enginyurt’un bir cevabı oldu. “Belge mi istiyorsun Numan efendi Ordu’daki 2012 Türkçe olimpiyatlarına Fethullah’a methiye düzenlere kürsüde plaket verenlere bak” dedi. Bu siyasi ayak tartışması için ne diyorsunuz? Hem de bu Cumhur İttifakı’ndaki tartışma.
Faik ÖZTRAK- Evet bu siyasi ayakla ilgili olarak dün akşam bir televizyon programında Genel Başkanımız söylenmesi gerekeni çok açık bir dille ifade etti. MHP bu işlerden şikayetçi mi? Getirsinler araştırma önergesini biz de Meclis’te destekleyelim FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıksın.

Soru- Libya’yla ilgili arabuluculukla ilgili. Sayın Cumhurbaşkanı daha önce sizin partinizin de çağrıları üstüne “iki meşru taraf yok neyin arabuluculuğunu yapacağız” demişti ama Sayın Putin’le olan toplantı sonrası bir arabuluculuk, ateşkes çağrısı yapıldı, metne döküldü. Bugünde Sayın Mahir Ünal bu sefer tekrar “arabuluculuk olmaz, meşru iki taraf yok” dedi. Bu arabuluculuk tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Biraz önce anlattığım bu tek adam parti devleti rejiminin ortaya çıkardığı kaotik yapıyı çok net bir biçimde ortaya koyuyor. Mahir Ünal bugün çıkıyor bu lafları söylüyor, dün Lavrov’la beraber Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu kalkıyorlar açıklama yapıyorlar. Açıklama şöyle, “(…)arabulucular olarak Libya’daki tüm taraflara çatışmaları 12 Ocak saat 00.00 itibariyle durdurma (…)” Arabulucular burada kim? Rusya ve Türkiye.
Arkadaşlar, CHP başta Genel Başkanı olmak üzere devlet nizamının ne olduğunu bilen bir partidir. Yine ne önerilir, ne önerilmez biz gayet iyi biliriz. Ne önerdiğimizin de farkındayız. Anlaşılan sonuç itibariyle Rusya’yla konuştuktan sonra Genel Başkanlarının bizim dediğimiz noktaya gelmiş olması Mahir Ünal’ı rahatsız etmiş olan biteni tevile kalkıyor. Buradan tevil çıkmaz.

Soru- Efendim Antalya milletvekiliniz Deniz Baykal’ın Libya’yla yapılan askeri anlaşmamız çok önemli emeği geçen herkesi kutluyorum şeklinde bir açıklaması oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar izin verirseniz bizim buradaki parti olarak görüşümüz bellidir. Onun dışında bir yorum yapmayım.
Teşekkür ederim.