08.04.2019
08.04.2019
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI
(08 NİSAN 2019)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
31 Mart’ta milletimiz oyunu kullandı. Sandıktan çıkan belediye başkanlarının isimlerinin belli olmasının üzerinden bugüne kadar tam 7 gün geçti, seçimlerin üzerinden ise 8 gün geçti. Sandık sonucunu beğenmeyen mızıkçı iktidar, İstanbul’da haksız ve hukuksuz itirazlarla, geçersiz oyları 7 gündür saydırıyor. Sandık demokrasinin namusudur. Seçim ciddi bir iştir. Bu nedenle tüm demokrasilerde seçim süreci, yargı organlarının gözetim ve denetimi altındadır. Ülkemizde de bu görev Yüksek Seçim Kurulu’na aittir.
HUKUK GÜVENLİĞİ YOKSA SANDIK GÜVENLİĞİ DE YOKTUR
Her hukuki organ ve mahkeme gibi YSK da kararlarını, kanunlara ve geçmişte aldığı kararlardan oluşan içtihatlara göre vermek zorundadır. Bu, aynı zamanda, benzer olaylara benzer kurallar uygulanmasının ve adamına göre değişen kararlar, farklı kararlar alınmamasının da teminatıdır. Bunun adına, hukuk güvenliği denir. Hukuk güvenliği yoksa sandık güvenliği de yoktur.
OYLARIN SAYILMASINA KARŞI ÇIKMAYIZ, İTİRAZIN HUKUKİ OLMASI ŞARTIYLA
Bir şeyi tekrar tekrar söylüyorum. Diyorum ki, bizler hiçbir zaman oyların yeniden sayılmasına karşı çıkmadık. Ama şu şartla: “Oyların yeniden sayımını talep eden itirazın, hukuka, yasalara uygun olarak yapılması gerekir” dedik. Bakıyorum bugün AK Parti Genel Başkan Yardımcısı hem oyların sayımına karşı değiliz dediniz, hem de birçoğuna itiraz ettiniz. Evet hukuka uygun olmayanları bunlar hukuka uygun değildir diye itiraz ettik.
YASA BUNU SÖYLÜYOR
Seçimi düzenleyen Kanunun emrini buradan bir kere daha okumak istiyorum. Diyor ki yasa,
“(...) delil ve gerekçe gösteremeyenlerin itirazları incelenmez. Yazılı itirazlarda da bu şartlar aranır ve deliller (...) eklenir. Gerekçesi ve delili olmayan yazılı itirazlar da incelenmez.”
Bizde diyoruz ki, sandık başında itiraz etmemişsiniz, dolayısıyla bu itirazın bir delili yok. Bu nedenle de “Biz itiraza karşı değiliz ama bu şekilde yapılan itiraza karşıyız” diyoruz. Yani aynen sarhoşken namaza durma hikayesi gibi sadece namaza durma kısmını alıp sarhoşken kısmını bir yana bırakıyorlar. Peki neden kanun delilsiz itiraz olmaz demiş? Keyfi itirazlar olmasın, seçim süreci birilerinin keyfine göre eğilip, bükülmesin, mızıkçılık, oyunbozanlık yapılmasın diye bunu söylüyor.
BİZİM KIZGINLIĞIMIZ BU: İKTİDARIN İTİRAZLARINDA DELİL YOK
Yüksek Seçim Kurulu da geçmişte almış olduğu birçok kararda, bizim de itirazlarımız var, bu hususu açıkça gözetmiş ve zikretmişti. Nitekim 2014’te Mansur Yavaş kararını tekrarlayıp duruyoruz. Orada YSK, “Sizin bana yaptığınız müracaatta somut delil ve gerekçe yok” diyor. Peki somut delil ve gerekçe ne? Sandık başında yapılan itirazlar. Ama bugün aynı Yüksek Seçim Kurulu bu kararlarını ve kanunun açık hükmünü görmezden gelerek seçimin delilsiz itirazlarla uzatılmasına ve sandık güvenliğinin tehlikeye düşmesine geçersiz oyların sayılmasının önünü açarak yol verdi. Bizim itirazımız da, kızgınlığımız da bu. Diyoruz ki bu geçersiz oyların sayılmasına ilişkin iktidarın itirazında delil yok. Birçoğunda delil yok. Yüksek Seçim Kurulu’nun keyfiliğe yol vermesinden cesaretlenen iktidarda elinde somut delil ve gerekçe olmadan tüm ilçelerde şimdi oyların yeniden sayılmasını istedi, tüm oyların. Hatta bazı yerlerde de seçimlerin yenilenmesini talep etti.
İKTİDAR “ORGANİZE İŞLER” DİYEREK YSK’YI BASKI ALTINA ALIYOR
Açık söyleyeyim. İktidarı şımartan ve mızıkçılık yapmasının önünü açan, oyunbozanlık yapmasının önünü açan maalesef Yüksek Seçim Kurulu’nun daha önceki yıllarda vermiş olduğu kararlarla uyuşmayan kararları olmuştur. Şimdi ama iktidar sözcüleri bir takım organize işlerden bahsetmek suretiyle YSK’yı, il seçim kurullarını, ilçe seçim kurullarını baskı altına almaya çalışmaktadır.
BU SORU SEÇİMİ ÇALMANIN MAYMUNCUĞU MU?
Bugün Seçimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısının çıkıp sandık kurulu başkanları arasında FETÖ soruşturması nedeniyle açığa alınmış olanlar var mıdır, yok mudur sorusunu sorması bunun örneğidir ve vahimdir. Siz sandık kurullarını yaparken sandık kurulu başkanları memur olacak ya da sizin yapmış olduğunuz düzenlemelerle, yöresinde tanınan, bilinen kişiler arasından seçilecek denmiş. Bu sandık kurulu başkanları atanmış hiçbir itiraz olmamış şimdi bunlar arasında FETÖ’cü var mı sorusu son derece tehlikeli bir sorudur. Hepimizin aklına bu işin iktidarın bilgisi dahilinde seçimi çalmanın maymuncuğu olarak oraya monte edildiği düşüncesini getirir, çok açık söyleyeyim. Çok tehlikelidir.
İKTİDAR İÇİN İSTANBUL TÜRKİYE’DEN ÖNEMLİ
Beyefendiler sandıktan çıkınca milli irade, sandıktan çıkamayınca şaibe... Bu şımarıklığın ve mızıkçılığın nerelere kadar geldiğini dün, bugün hep beraber görüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki iktidar nezdinde İstanbul’un çok büyük bir stratejik önemi var. Hatta iktidar nezdinde İstanbul Türkiye’den de önemli. Türkiye’yi gerekirse göz ardı ediyorlar ama İstanbul’u bir türlü bırakamıyorlar. Bu kadar İstanbul’u bırakmama konusundaki ısrar ister istemez geçmişte Sayın Bülent Arınç’ın söylediği şu sözleri hatırlatıyor: “Birileri oturduğu koltuklardan kalkmamakta, o makamları bırakmamakta sıkıntı yaşıyorsa bilin ki altını kirletmiştir.”
GARİPLİK HİSSİNE BİNAEN YENİDEN SAYIM KANUNUN NERESİNDE YAZIYOR
Dün AK Parti’nin Genel Başkan Yardımcısı, yüksek mahfillerde yazılıp eline verilen bir organize işler senaryosunu inançla okuyup buradan çıkardığı “gariplik hissine” binaen 38 ilçede oyların yeniden sayılmasını talep edeceklerini söyledi.
Şimdi ben soruyorum. “Gariplik hissettiği” için, “Buralarda bir gariplik var” diye bir hissiyata kapıldığı için bu oyların yeniden sayılmasını istemek, seçimleri düzenleyen 298 Sayılı Kanun’un hangi maddesinde yazıyor? Seçim ciddi iştir arkadaşlar. Bir kere daha söyleyeyim, itiraz hislerle yapılmaz, kanuna göre yapılır ve somut delillere dayanmalıdır. Hissiyata dayalı olarak oyların yeniden sayılmasını talep ediyorsanız gerek geçersiz oylar için, gerekse oyların tamamı için bunun adı açıkça oyunbozanlıktır, kaybetmeyi bilmemektir, mızıkçılıktır.
PELİKANCILARIN SESLERİ ETE KEMİĞE BÜRÜNÜYOR
İktidarın mutfağında piştiği anlaşılan organize işler senaryosu, daha önce sizlerle paylaştığım kumpasın uygulamaya konduğuna dönük endişelerimizi haklı çıkarmıştır. Önce Pelikancıların yalılarından yükselen sesler, devletin yüksek mahfillerinde yazıldığı anlaşılan kumpasa bugün AK Parti Genel Başkanının sahip çıkmasıyla birlikte ete kemiğe bürünmeye başlamıştır. Seçim sonuçlarını beğenmeyenler İstanbul’da, tıpkı 2015 yılında 7 Haziran ile 1 Kasım arasında olduğu gibi, seçimi çalmaya çalışmaktadırlar. Yapılan şey gayet açıktır. Önce “geçersiz oyları say”, istediğini alamayınca “hepsini say”, o da olmazsa “yeniden seçim talep et.”
MİLLET BU MIZIKÇILIKTAN BIKTI
Millet artık bunların bu kibirlerinden, bu oyunbozanlıklarından, bu mızıkçılıklarından sıkıldı, bıktı. Milletin çok daha önemli beklentileri var. Söylüyorum, mutfaktaki tencere boş. Bir an önce buna önlem alınması lazım. Damat bey diyor ki, ekonomik programı ayın 10’unda açıklayacağız. Ondan sonrada yurtdışına gidip bu programı anlatacağız. Siz önce Türkiye’de bu seçim meselesini çözün. Seçimlerde mızıkçılık, oyunbozanlık yapan iktidar demokrasi konusunda, hukuk devleti konusunda ciddi tereddütler uyandırır. Demokrasi ve hukuk devleti konusunda ciddi tereddütler var ise yatırım olmaz. Çünkü yatırımcı kendini güvende hissetmez. Dolayısıyla beklediğiniz imkanların hiçbiri de bu ülkeye gelmez.
İŞİNİ BECEREMEYEN BAKAN İSTİFA EDECEK
Şimdi şunu soruyorum, diyorsunuz ki “bu seçimde organize yolsuzluk var.” Peki bu seçimi kim yönetti? Bu seçimi sizin Adalet Bakanınız yönetiyor, sizin İçişleri Bakanınız yönetiyor, daha yeni görev sürelerini uzattığınız ve bir kısmını da atadığınız Yüksek Seçim Kurulu bu seçimin adil, tarafsız bir şekilde, güven içinde yapılmasını gözetiyor. O zaman siz becerememişsiniz. Sizin Adalet Bakanınız becerememiş, sizin İçişleri Bakanınız becerememiş şimdi soruyor Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkan Yardımcısı neden bu bakanların istifasını istiyorsunuz? Beceremeyince istifa edecekler onun için istiyoruz.
BÜYÜKÇEKMECE MESELESİNİN ASLI BU
Şimdi Büyükçekmece hikayesi çıktı, bir Büyükçekmece denip duruluyor. Şimdi bir kere şunu söyleyeyim, seçmen listeleri 31 Ocak’ta kesinleşti. Beyefendiler 31 Ocak’a kadar neredelermiş? Ben bizim yaptığımızı söyleyeyim, bu kayıtlarda yolsuzluk yapan ve nüfus müdürlüğünün, daha doğrusu sonuçta oradaki idari amirlerin, valinin, kaymakamın talebiyle nüfus müdürlüğü emrine verilen, onların da onayıyla -herhalde soruşturması da yapılmış- Büyükçekmece’deki işçi kadrosundaki kişinin yapmış olduğu usulsüzlükler, -2017 yılında gitmiş arkadaşlar- 354 seçmeni kapsıyor.
Bu 354 seçmende dahil CHP olarak biz Büyükçekmece’de 767 kişiye itiraz etmişiz. Bu 354 kişi de dahil bizim itirazımız sonucunda 741 kişinin Büyükçekmece’deki seçmen kaydı silinmiş. Bu iş bitmiş. Bu neyin nesidir anlamıyorum. Bir yıkılmış binada şu kadar seçmen… Arkadaşlar, yıkılmış bina kentsel dönüşüm sürecinde olan bir bina. Bu binada yaşayan kişilerde çevredeki sokaklara yerleşmişler ama seçmen kayıtları orada. Bunu gelmiş polis araştırmış. Yani şimdi neyin peşindeler, nasıl bir algı yaratılıyor? Olmayan işlerden böyle ciddi senaryolar çıkarılıyor.
MİLLETİ YANILTAN YÖNETİCİLER HAKKINDA PARTİLERİ GEREĞİNİ YAPSIN
Halbuki hatırlatmak isterim, kendi partilileri, kendi Genel Başkan Yardımcıları, kendilerinin en üst düzey yöneticileri seçimlerden önce “Dünyanın en güvenilir seçim sistemi bizde, seçim organizasyonu bizde” diye böbürlenip duruyorlardı. Şimdi milleti yanılttıkları anlaşılıyor. Milleti yanıltan eğer bu kadar güvensizlik varsa sistemde milleti yanıltan bu yöneticiler hakkında partileri ne yapacaktır çok merak ediyorum. Bakın, bu organize işler iddialarını akılla, mantıkla izah etmek mümkün değildir. Yüksek Seçim Kurulu bu kepazeliğe noktayı koyacak tek kurumdur. Bu demokrasi ayıbına noktayı koyacak tek kurumdur. Bu kumpasın katiyen bir parçası olmamalıdır. YSK biran önce görevini yerine getirmelidir.
YÜZDE 25’LE BELEDİYE BAŞKANI, YÜZDE 34 OYLA BAŞBAKAN OLDU
Yıllardır ağızlarından milli irade lafını düşürmeyenlerin bugün Sayın İmamoğlu’nun aldığı oyları küçümseyerek, “Efendim 14 – 15 bin farkla 10 milyonluk İstanbul’a başkan mı olunurmuş” diye sormaları ayıbın daniskasıdır. Bunu kim soruyor? Yüzde 25 oyla İstanbul’a Büyükşehir Belediye Başkanı olan kişi soruyor. Kim soruyor? Bu ülkede yüzde 34 oyla Başbakan olan kişi soruyor. Yüzde 48,8 oy alan İmamoğlu’na İstanbul’u yönetemez diyor. İnsaf ki ne insaf, bu kadarı da olmaz artık.
BİZİM KAVGAMIZ MİLLET İRADESİNE SAHİP ÇIKMA KAVGASIDIR
Mahalli İdare Seçimlerinin nasıl kazanıldığı kimsenin iznine veya beğenisine bırakılmamıştır. Kimin kazandığı kanunla düzenlenmiştir ve kanuna göre: “Büyük şehir belediye başkanı seçimlerine ilişkin ilçe birleştirme tutanakları ilçelerden il seçim kuruluna gönderilir. İl seçim kurulu tarafından bu tutanaklar birleştirilerek en çok oy alan aday, büyük şehir belediye başkanlığına seçilmiş olur.” Şimdi elimde 1 Nisan itibariyle İl Seçim Kurulu tarafından hazırlanmış birleştirme tutanağı var. Bunu defalarca arkadaşlarımız gösterdiler, ben bir kere daha göstermekte yarar görüyorum. Sayın Ekrem İmamoğlu 1 Nisan’daki bu tutanağa göre İstanbul’un seçilmiş belediye başkanıdır. Bu tablo hukuksuz bir itirazla, delilsiz bir itirazla, kör bir itirazla başlatılan geçersiz oyların yeniden sayılması sürecinin sonunda da değişmemiştir.
SANDIK BAŞINDA NÖBETE DEVAM
Şunu herkes bilsin; bizim kavgamız, milletin iradesine sahip çıkmanın kavgasıdır. Bizim mücadelemiz sandığın namusunu koruma mücadelesidir. Esas milli iradeyle kavgası olanlar; seçimlerden kendileri çıkınca milli irade, çıkamayınca da şaibe diyenlerdir. 31 Mart gecesi türlü dalaverelerle milletin iradesinin nasıl çalınıp da kaçılmak istendiğini hepimiz izledik. Buna izin vermedik. Bundan sonrada seçimlerin masada çalınmasına hiçbir şekilde geçit vermeyeceğiz. Geçersiz oylara yapılan itiraz süreci sonuçlanıncaya kadar sandıkların başındaki nöbetimize devam edeceğiz. Ve bunun artık daha fazla uzamamasını da bekliyoruz. Bundan sonra daha fazlada sonuç belli olduktan sonra bu sürecin daha fazla uzamamasını da bekliyoruz.
Gelelim İstanbul’daki verilere… Bakıyorum yine biraz önce televizyonlara çıkan AK Parti’nin Genel Başkan Yardımcısı böyle kendinden çok emin pozlarda bir takım rakamlar verdi. Ama rakamların neresinden tutulması lazım, olayı nasıl izlemek lazım gerçekten -ki ben rakamlardan biraz anlarım- bana bile çok zor geldi. Fakat ben çok basit bir şekilde farkların nereden nereye geldiğini sizlerle paylaşayım. 1 Nisan Sabahı itibariyle İl Seçim Kurulu Birleştirme tutanağına göre Ekrem İmamoğlu 24 bin 57 oy farkıyla öndeydi. 29 bin falan bunlar hikaye. Maddi hatalar düzeltildikten sonra bu fark 20 bin 388’e düştü. Yine 1 Nisan sabahı 319 bin 567 tane geçersiz oy vardı.
Bizim sistemimize girilen rakamlara göre de -oy değil bakın çok altını çizerek bunları hep ifade ettik- geçersiz oy sandıklarının yüzde 94,88’i, yani sandıkların başında çuvalları açılması sürecinde, oyların yeniden dağılması sürecinde sandıkların başında olan Parti Meclisi ve milletvekili arkadaşlarımız, örgütümüzün bize vermiş olduğu rakamlara göre bu sandıkların yüzde 94,88’i şuan itibariyle açılmış durumda. Bunun tabi ne kadarının Yüksek Seçim Kurulu verilerine halen yansımış olduğunu kestirmek zor. Ama öyle anlaşılıyor ki o verilerde de işin sonuna doğru yaklaşıyoruz.
OY FARKI HALA 15 BİNİN ÜSTÜNDE
Saat 18.00 itibariyle aldığımız rakamlara göre, YSK’dan bu defa, bizim rakamlarımız değil YSK’nın saat 18’de güncellenmiş rakamlarına göre Ekrem İmamoğlu 15 bin 119 oyla önde gidiyordu. Biraz önce aşağı inerken Genel Başkan Yardımcımız Sayın (Muharrem) Erkek bana bir rakam daha verdi bu en son güncellenmiş rakam. Orada da Sayın Ekrem İmamoğlu 15 bin 153 oy önde gidiyor. Arkadaşlar gördüğünüz gibi bu iniyor, çıkıyor. Ama 15 binin etrafında dönüp duruyor.
BİR OY BİLE FAZLA ALSA KOLUNU KALDIRACAKSIN
Diyelim ki 15 bin değil 14 bin, 10 bin, 1. Ne demek bu kadar oyla Cumhurbaşkanının söylediği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilemez? Hiç unutmayalım ABD’de Bush Al Gore karşı başkanlığı 500 küsur oyla aldı. Bunlar unutuluyor. Demokrasi bu. 1 oy fazla alıyorsa kolunu kaldıracaksın. Tekrar ediyorum, Yüksek Seçim Kurulu’nun son gelen verilerine göre de 1 Nisan sabahı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hukuken seçilmiş Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’ydu, şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur.
MIZIKÇILIĞIN DANİSKASI, OYUNBOZANLIĞIN DANİSKASI
Korku aslında burada. Burada sonucun değişmeyeceğini görenler şimdi panik içinde “bütün oyları yeniden sayalım bak buradan bu kadar fark var” diyorlar. Ne kadar fark çıktı? 5 bin oy. Yeniden saydın 300 bin oyda 5 bin oy fark buldun. Ayıptır yahu. Şimdi Sayın Binali Yıldırım’ın bu sandıklardan çıkmayacağını görüyorlar. Ama sandıklardan Binali Yıldırım’ı çıkarabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bu olmazsa seçimin iptalini isteyecekler. Mızıkçılığın daniskası, oyunbozanlığın daniskasıdır. Bırakın artık mızıkçılığı. Milletin ufkunu karartıyorsunuz, milleti sıkıntıya sokuyorsunuz, milletin gündemine bir türlü el atamıyorsunuz. Tencere boş diyorum, fiyatlar almış başını gitmiş, 8 milyon tane işsiz var, 94 ülkenin nüfusundan daha fazla işsizimiz var. Net rezervleriniz neredeyse, yaptığınız bir takım hesap oyunlarını çıkarsak, 10 milyar dolarlara kadar gelmiş, Merkez Bankası’nın.
Bakın, artık milleti oyalamayı bırakın. Ben bir kez daha herkesin önünde ifade etmek istiyorum. Oy namustur, dokundurtmayız. Kazandığımız seçimi de kimseye çaldırtmayız.
Söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkür ediyorum arkadaşlar.
14.11.2024
14.11.2024
14.11.2024
14.11.2024