06.05.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI (06 MAYIS 2019)

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK’IN BASIN TOPLANTISI
(06 MAYIS 2019)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemiyle ilgili düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:


Bugün Ramazan’ın ilk günü, ilk oruçlar tutulmaya başlıyor. Tüm İslam âleminin, on bir ayın sultanı, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise kurtuluş olan mübarek Ramazan ayını kutluyorum. Tüm Ramazan boyunca edilecek duaların, yapılacak ibadetlerin milletimizin kardeşliğini pekiştirmesini, birliğimizi, dirliğimizi artırmasını, sofralarımıza bereket getirmesini ve Ramazan’ın huzur içinde geçmesini tüm kalbimle diliyorum.
BİR EL DÜĞMEYE BASTI, TERÖRÜN ZEMBEREĞİ BOŞALMAYA BAŞLADI
Dün Şırnak’ta, ondan önce Hakkari’de ve Suriye’nin Azez bölgesinde PKK’lı teröristlerin hain saldırılarında kahraman askerlerimizi şehit verdik. Yine Silopi’de hafta sonu PKK’nın yola döşediği bomba, piknikten dönen öğrencileri taşıyan aracın geçişi sırasında, patlatıldı. Biri çocuk iki kardeş bu saldırıda yaşamını yitirdi. Kayıplarımız için üzüntümüz çok büyük. Ama bir elin düğmeye bastığını ve terörün zembereğinin yeniden boşalmaya başladığını da görüyoruz. Milletimiz aklıyla, dirayetiyle, tüm maddi ve manevi gücüyle o zembereği boşaltan ele de, o elin yönlendirdiği hainlere de gereken cevabı verecek kuvvete sahiptir. Yeter ki terör üzerinden siyasi rant devşirilmeye çalışılmasın. Yeter ki ülkemiz doğru düzgün yönetilsin. Şehitler hepimizindir. Terör bu ülkenin her bir yurttaşına karşı yapılmış lanetli bir eylemdir ve terörle mücadelede partiler üstü bir konudur. Ramazan ayının ilk gününde, ben tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet; şehitlerimizin aile ve yakınlarına başsağlığı, milletimize de sabır diliyorum.
DARBELER KENDİ MAHKEMELERİNİ GETİRİR
Bugün 6 Mayıs. Darbe mahkemesinin siyasi bir kararla yaşamına son verdiği 3 genç insanın, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın 47. ölüm yıl dönümü. Kendilerini rahmetle anıyoruz. Ülkemizde darbeler her zaman kendi mahkemelerini de getirmiş ve o mahkemelerin hukuksuz kararları toplum vicdanında ciddi yaralar açmış, derin travmalar yaratmıştır. Tüm bunlar, hukuk devletine ve demokrasimize sahip çıkmamızın önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
TÜRKİYE TARİHİNİN EN KRİTİK KAVŞAKLARINDAN BİRİNDE
Türkiye Cumhuriyeti belki bugün tarihinin en kritik kavşaklarından birindedir. Yurttaşlarımız bir yanda çok ciddi bir ekonomik krizin yükü altında ezilirken, diğer yandan demokrasimiz şarampole kaymış, uçurumdan yuvarlanmak üzeredir. Bu toprakların 180 yıllık modernleşme tarihinde çizilen rota bellidir ve bu rota bugüne kadar hiç değişmemiştir. Bu rotayı bir hedef olarak en güzel ifade eden ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür: “Hedefimiz; çağdaş uygarlık düzeyine erişmek, hatta onu aşmaktır.”
Bugün çağdaş uygarlık düzeyinin standartları bellidir ve bu standartlardan biri de devlet yönetimine ait demokratik standartlardır. Demokratik standartlar, “sandıkla gelenin sandıkla gitmesini”, “hukukun üstünlüğünü”, “kuvvetler ayrılığını”, “yönetimde denge ve denetimi” zorunlu kılmaktadır. Bunlar oyunun kurallarıdır. İçinde bulunduğumuz çağın da gerekleridir. Türkiye çağdaş uygarlığın eşit ve şerefli bir üyesi mi olacaktır; yoksa etrafımızda örneği giderek artan Ortadoğu’nun başarısız devletleri ligine mi düşecektir? Bu ülkenin kurucuları bunun cevabını 1923’te vermişti. Türkiye, çağdaş uygarlık ailesinin şerefli ve eşit bir üyesi olacaktır. Bu nedenle çok partili demokratik yaşama geçiş için daha kuruluşun ilk anlarından itibaren girişimlerde bulunulmuş, nihayet 1946’da da çok partili demokratik yaşama geçilmiştir. İşte o gün, bu gündür sandığa atılan oy namus kabul edilmiş, bu namusa dokunulmaması için kurallar konmuş, kurumlar oluşturulmuş, bu her yıl, her dönem biraz daha ileriye doğru götürülmüştür.
BUNLAR 2019 TÜRKİYESİNDE OLDU
Türkiye’yi kim yönetirse yönetsin demokrasi oyununu kuralına göre oynamaya özen göstermiştir. Hiç kimse ve özellikle iktidarlar; “sandıktan çıkanı beğenmedim, tanımıyorum milletin verdiği koltuktan kalkmıyorum” diyemez. Çeşitli manipülasyonlarla devlet gücünü kullanarak memurlara hazırlattığı dosyalarla milletin iradesine kumpas kurmaya kalkamaz. Soyut ve maddi temelden yoksun iddialarla, kanunun tanıdığı bir hakkı suiistimal ederek sonuçları geciktiremeye teşebbüs edemez, etmemelidir. Ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturanlar seçim güvenliğinden sorumlu Kurul’u, “Seçimleri yenilersen aklanırsın” diyerek baskı altına almaz, zan altında bırakamaz. Maalesef 2019 Türkiye’sinde bunların hepsi olmuştur.
CİCİ DEMOKRASİ MASKESİNİ ÇIKARIP ATTILAR
31 Mart mahalli idare seçimlerinin üzerinden 36 gün geçmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde İstanbulluların kararını beğenmeyen saray ve onun bekçisi türlü türlü oyun ve itirazlarla sandıkta milletin verdiği kararı masa başında değiştirtmek için uğraşıp, durmaktadırlar. Bu çerçevede son bir aydır yaşadıklarımız demokrasi tarihimize birer ibret vesikası olarak geçecektir. Demokrasiyi vakti zamanı geldiğinde inilecek bir tramvay olarak görenler, “cici demokrasi” maskesini bugün yüzlerinden çıkarıp atmışlardır. Daha 1 Nisan sabahı bazı Pelikan mahfillerinde kumpasın düğmesine basılmıştır. 3 Nisan’da Dolmabahçe’de AK Parti Genel Başkanı’nın himayesinde yapılan toplantıda ise demokrasimize kast edecek bir hukuk cinayetinin senaryosu yazılmıştır.
SANDIK SANDIK OLALI BÖYLE İŞKENCE GÖRMEDİ
Bu senaryo çerçevesinde maddi temelden yoksun, devlet gücü kullanılarak üretilen bir takım dosyalarla seçimi çalma operasyonu başlatılmıştır. İlkin geçersiz oylar saydırılmış. Sonuç değişmemiştir. Sonra İstanbul’un 6 ilçesinde oyların tamamı saydırılmış sonuç yine değişmemiştir. Yetmemiş 57 sandıkta sondaj yaptırılmıştır. Yine değişen bir şey olmamıştır. Bunlar tutmayınca devletin polisi, mülkiye müfettişleri, cumhuriyetin savcıları devreye sokulmuş, Büyükçekmece’de milletin evleri basılmış, taşıma seçmen avına çıkılmıştır. Bu da tutmayınca, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanan ve Kanun Hükmünde Kararnameyle devlet görevinden uzaklaştırılanların 31 Mart seçimlerinde oy kullanamayacağı iddia edilmiştir. Bu mesnetsiz talep de reddedilmiştir. Bu defa da yine devlet gücü kullanılarak bir takım kısıtlı seçmen listeleri YSK’ya verilmiş, bunların oy kullanıp, kullanmadıklarının araştırılması ve ispatı YSK’ya bırakılmıştır. YSK’nın bu talebi seçim kanunlarına ve içtihadına aykırı olarak kabul etmesine rağmen 41 bin civarında kısıtlı seçmen içinde sadece 766 seçmenin durumu incelemeye değer bulunmuştur. Yani sonuç yine değişmeyecektir. Bu da yetmemiş, YSK’nın tamamen kendi iç işleyişi içinde belirlenen, dış müdahaleye kapalı ve seçim takvimi içinde itiraza konu olması gereken sandık kurul başkanları ve üyeleri hakkında birtakım iddialarla seçimin iptali istenmiştir. Tüm bu itirazların gerekçesi seçimi kaybettiği halde koltuktan kalkmak istemeyen mızıkçıların, “Seçimlerde hiçbir şey olmasa da bir şeyler oldu” hissiyatına dayanmaktadır. Bugüne kadar yapılan her itirazın maddi temelden yoksun olduğu anlaşılmıştır. Sandık sandık olalı böyle işkence görmemiştir. Bu yaşadıklarımız Cumhuriyet ve demokrasi tarihimizde bir ilktir.
ANADOLU AJANSI’NIN YAPTIĞI AÇIK MANİPÜLASYON
İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur. Artık bunu herkes içine sindirmelidir. Bu hakkın tesliminin kesinleşmesinin hemen arifesinde seçim çalma kumpasının mimarları, mızıkçılar şimdi son çırpınışlarını yapmaktadırlar. Dün YSK’yı etkilemeye ve tehdide dönük yeni bir oyun piyasaya sürülmüştür. Seçim gecesi yapılan manipülasyonların adresi olan Anadolu Ajansı, tam da YSK’nın kararı öncesinde basına kapalı yani gizli olarak yürütülmesi gereken bir soruşturmayla ilgili bilgileri kamuoyuna sızdırmıştır.
Buna göre 43 sandık kurulu üyesi FETÖ ile irtibatlıymış. Bunu nasıl anlamışlar? 41’i Bank Asya’ya para yatırmış, 2’si de Bylock kullanıcısıymış. Bu FETÖ tehdidiyle YSK’yı etkilemeye dönük açık, seçik bir manipülasyondur.
FETÖ MESELESİ ÇORBAYA ATILAN SİNEĞE BENZEMEYE BAŞLADI
FETÖ meselesi giderek çorbaya atılan sineğe benzemeye başlamıştır. İktidar içinde çok kullanışlı bir araç haline gelmiştir. Beyler, yemişlerdir, içmişlerdir tam hesabı ödeme anı gelince çorbaya sineği atıp, hesabı ödemeden kaçmaya çalışmaktadırlar. İktidar için Bank Asya’ya para yatırmak FETÖ’cü olmaya yetiyor. Ama Bank Asya’da yıllarca çalışıp, yöneticilik yapmak bürokraside en üst makamlara gelmek için herhangi bir sorun teşkil etmiyor. Yine Bank Asya’ya milyarlar yatıran, FETÖ’nün yayın organlarında hisse sahibi olan iş adamları FETÖ’cü olmuyor, mevcut iktidardan ihale üstüne ihale almaya devam ediyorlar. Ama Bank Asya’ya kazara para yatıran bir sandık kurulu üyesi seçimlerin yenilenmesi için gerekçe oluyor. Bunlar artık giderek komikleşmeye başladı. Durum vahim.
DEVLET GÜCÜYLE SEÇİMLERİ İPTAL ETTİRME SENARYOSU
Anadolu Ajansının savcılıktan sızdırdığı bu ipe sapa gelmez FETÖ senaryosunun hemen ardından, AK Parti temsilcileri de ortaya çıktılar KHK’yla görevlerine son verilenlerin oy kullanması konusunda YSK’ya yeni bir ek itiraz dilekçesi vereceklerini önce söylediler, bugün de verdiler. Bütün bu manzaralara baktığımız zaman bunun artık iktidarın elindeki devlet gücünü kullanmak suretiyle seçimleri iptal ettirme senaryosunun ulaştığı en son nokta olduğunu görüyoruz. Bu, aynı zamanda çok açık söyleyeyim tek adam parti devleti rejimindeki yeni normalleri de ortaya koydu. Yeni normal seçimle gitmeyeceksin, devleti de kullanacaksın, seçimle gitmemek için elinden gelen her şeyi yapacaksın.
YSK’NIN KARARI DEMOKRASİMİZ İÇİN BEKA MESELESİ
Yeter artık. Milletin aklıyla daha fazla alay etmesinler. İstanbul seçimlerini çalıp, kaçmaları için bu iddiaların maymuncuk olması sözkonusu dahi olamaz. İktidar ne yaparsa yapsın. Sandığa ne kadar işkence ederse etsin bu ülkede hukuk varsa, bu ülkede adalet varsa sonuç değişmeyecektir. Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıdır. Elini tutmasınlar artık iş yapmasına izin versinler. Biz Yüksek Seçim Kurulu’nun bu hukuk cinayetine ortak olmayacağına inanıyoruz. Yüksek Seçim Kurulu’nun bugün vereceği karar artık sadece İstanbul seçimlerini ilgilendirmiyor. Bu karar aynı zamanda demokrasimiz için bir beka yani varlık ve yokluk meselesi. İşte beka burada. Türkiye tüm tehdit ve baskılara rağmen bir hukuk devleti mi olacak, yoksa iktidarın zorbalığına boyun eğerek, totaliter bir rejime mi dönüşecek? Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olmaya devam mı edecek, yoksa masa başında kumpaslarla millet egemenliğinin çalınabildiği Üçüncü Dünya’nın başarısız devletleri ligine mi düşeceğiz? Yüksek Seçim Kurulu bu ülkede güvenle seçim yapılmasını sağlayan bir kurum mu olacak, yoksa kendi itibarını ve varlık sebebini inkâr mı edecek? Yüksek Seçim Kurulu’nun AK Parti’nin maddi temelden yoksun iddialarına vereceği cevap, aynı zamanda tüm bu soruların da cevabı olacaktır.
YSK HUKUKTAN ŞAŞARSA KARA BULUTLAR DAHA DA KARARIR
Yüksek Seçim Kurulu; millet iradesiyle koltuğu hak edenin hakkını elinden almayarak, demokratik meşruiyetin elde kalan son kalesi olan sandığı korumakla kalmayacak, bu ülkede hukuka ve demokrasiye inancı da yeniden yeşertecektir. Yüksek Seçim Kurulu’nun pusulası seçim hukuku ve içtihadıdır. Bu pusula şaşarsa ekonomimiz, siyasi istikrarımız ve toplumsal barışımız üzerindeki kara bulutlar daha da kararacak, puslu havayı sevenlere fırsat doğacaktır.
İKTİDAR ÜLKENİN GERÇEK SORUNLARINA EĞİLMEK ZORUNDA
Seçim öncesinde yapılan bütçe harcamaları nedeniyle ekonomide görülen canlanma, maalesef saman alevine dönüşür. Ekonomideki daralma artış sinyalleri vermeye başladı. Bugün dolar tekrar 6 TL’yi gördü. Evet dışarıdan gelen etkilerde var ama neden bundan en fazla Türk ekonomisi etkileniyor? Faizler artıyor. İktidar bir an önce ülkenin bu gerçek meselelerine eğilmek zorundadır. 24 Haziran seçimlerinde de bunları çözmek üzere oy istemiştir. Ülkemizin kaybedecek tek dakikaya dahi tahammülü yoktur. Bu nedenle Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin omuzlarında çok büyük bir tarihi sorumluluk vardır.
Biz bu sorumluluğun taşınacağına, milletin iradesinin kirletilmeyeceğine ve hakkın hak edenin elinden alınmayacağına inanıyoruz. Seçim konusunun biran önce ülkenin gündeminden kaldırılması gerektiğini de görüyoruz. Aksini düşünmek bile istemiyoruz.
Şimdi varsa sorularınız alabilirim. Tabi mensup olduğunuz kurum ve isminizle birlikte.
Soru- Aksini düşünmek istemiyoruz dediniz ama bir olasılık da haliyle aksi bir karar çıkması Yüksek Seçim Kurulu’ndan. Peki bu durumda CHP nasıl bir yol izleyecek, seçimlere girecek mi, kararı nasıl karşılayacak? Bir eylemsel süreç mi göreceğiz?
Faik ÖZTRAK- Aksini düşünmek istemediğimizi söylemiştim.
Soru- İki sorum olacak. Geçtiğimiz günlerde Afyonkarahisar’da yaşayan bir mülteciye sopalı ve demirli işkence yapıldığı ortaya çıktı. İşkencecinin mülteciye bu şiddeti uygularken zorla “Kılıçdardoğlu diyeceksin, altı ok yapacaksın” gibi zorlamaların olduğu da görüntülerde ortada. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir diğer sorum da şu, dünkü şehit cenazesinde 35 kişi gözaltına alındı. Bu gözaltına alınan kişilerin CHP tarafından Sayın Kılıçdaroğlu’nu korumak amacıyla görevlendirildiği iddia edildi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Önce Afyon’daki olayla ilgili olarak milletvekilimiz Sayın Burcu Köksal ve Afyon İl Başkanımız bir açıklama yaptı. Bu kişilerin CHP’yle herhangi bir ilgisi yok. Ayrıca bu ifadelerin, Mustafa Kemal Atatürk’ün de ismi geçiyor, bu ifadelerin kimlerin provokasyonuyla oralara girdiği konusunun da savcılar tarafından mutlaka araştırılmasını istiyoruz. Bu nedenle bizler de bu konuda suç duyurusunda bulunacağız.
Ankara’daki cenaze töreninde yaşananlarla ilgili olarak Ankara İl Başkanımız bu sabah gerekli açıklamayı yaptı. Şehit cenazesine katılanların partisini bilmek mümkün değil. O şehidi öldüren kurşun şehidin partisini soruyor mu? Ama yapılan tespitlere göre bu tutuklananlar arasında CHP’ye üye olanların sayısı, ilişkili olanların sayısı son derece az. Dolayısıyla burada da savcılığın biran önce karar vermesini biz de bekliyoruz.
Soru- Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür’ün bir iddiası var sizde okumuşsunuzdur muhtemelen. Sayın Kılıçdaroğlu ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İstanbul’da bir teknede özel bir yatta YSK’nın alacağı kararlar üzerine bir görüşme yaptıklarını iddia ediyor Mahmut Övür. Neler söyleyeceksiniz?
Faik ÖZTRAK- İlk söyleyeceğim şey şu, Allah akıl fikir versin. Yani önceki Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’le Genel Başkanımız özel bir yatta gizli saklı neden görüşsün? Görüşeceklerse açık seçik görüşürler. Yine YSK’nın kararıyla ilgili olarak Sayın Abdullah Gül’le ne görüşülecek? Bunların hiçbirinin hakikatle en ufak bir ilişkisi yoktur ve açık söyleyeyim ibretle izliyoruz bu yaratılmak istenen gündemi.
Soru- Efendim, tasarruf tedbirleri konuşulurken bazı belediyelerde lüks araçlardan vazgeçerken belediye başkanları özellikle. Meclis’te 80 yeni makam aracı Meclis İdare Amirlerine, yine Grup Başkanvekillerine tahsis edildi. Yanılmıyorsam kiralık araçlar yenilendi, yenileri geldi daha lüksleri geldi. Bununla ilgili CHP olarak bir duruş, bir düşünceniz var mı? Yani “bu araçları biz kabul etmiyoruz” diyerek ya da kullanmayı reddediyoruz diyerek bu ekonomik sıkıntı içerisinde. Bu değerlendirmeyi sizden alabilir miyim?
Faik ÖZTRAK- Şimdi bu değerlendirmeyi tabi Grup Başkanvekili arkadaşlarımız yapacaklardır. Ama benim basından okuduğum açıklamaya göre bu zaten belli makamlarda kullanılan araçlarla ilgili sözleşmelerin yenilenmesi niteliğinde diyorlar. Bunun böyle olup olmadığını tabi ki Meclis’teki arkadaşlarımız tespit edecekler ona göre de bir tavır içine gireceklerdir.
Soru- Efendim aslında soruldu ama ben tekrar açmak isterim. Özellikle “Yüksek Seçim Kurulu’ndan aksini düşünmek istemiyoruz” şeklinde yanıt verdiniz ancak parti tabanından bazı isimlerde YSK eğer İstanbul’da yeniden seçim kararı verirse sandığa gitmeyelim şeklinde de gelen görüşler var. Sizin bu görüşlere cevabınız ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Arkadaşlar, bu tür kararların partinin en yetkili organlarında alınması gerektiğini hepimizin bilmesi gerekir, bu bir. İki, baştan itibaren bir şeyi ben burada dile getiriyorum. Diyorum ki, “Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim hukukuna ve kendi içtihadına aykırı bir karar alacağını ve bu maddi temelden yoksun delilleri dikkate alacağını düşünmüyoruz” diyoruz, “düşünmek dahi istemiyoruz” diyoruz.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.