24.06.2019
24.06.2019
CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ FAİK ÖZTRAK: “13 BİN 700 FARKI BEĞENMEDİLER, BEDELİNİ 800 BİN FARKLA ÖDEDİLER”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bugün CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
https://youtu.be/bErnbnJYKF4
Dün, sadece ülkemizin değil dünya demokrasi tarihine adını altın harflerle yazdıracak, son derece önemli bir seçimi milletimiz yaptı. İstanbullular, 31 Mart’ta seçtikleri Büyükşehir Belediye Başkanını yeniden seçmek üzere, bir kez daha sandık başına gittiler. Bu, yurttaşlarımızın isteği ve iradesi dışında mecbur bırakıldığı bir seçim oldu. İstanbullular işini, gücünü bıraktı, bir kısmı tatillerini yarıda kesti, vatandaşlık görevlerini yapmak için sandık başlarına gitti.
13 BİN 700 FARKI BEĞENMEDİLER, BEDELİNİ 800 BİN FARKLA ÖDEDİLER
31 Mart’ta 13 bin 700 oy farkını beğenmeyenler; hak yemenin, milletin aklıyla alay etmenin, boş tencereyi görmemenin bedelini 800 bin oy farkını yaşayarak ödediler. İstanbullular, 31 Mart’ta seçtikleri ama mazbatası hukuk katledilerek elinden alınan Sayın Ekrem İmamoğlu’na hak ettiği mazbatasını yüzde 54 oyla sandıkta bir kez daha verdi. Böyle bir oy daha önce hiçbir İstanbul Büyükşehir seçiminde alınmamıştı.
TÜM VATANDAŞLARIMIZA ŞÜKRANLARIMIZI SUNUYORUZ
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Sayın Ekrem İmamoğlu’na oy versin vermesin sandığa giden, bu demokrasi şölenine katılan tüm vatandaşlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz. Yine, bu süreçte sahada var gücüyle çalışan İYİ Parti örgütlerine teşekkürü borç biliyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi, yenilenen İstanbul seçiminde Genel Başkanından örgütüne, parti yöneticisinden en sade üyesine kadar tek vücut oldu. Sandıkları boş bırakmayan, emeklerini ortaya koyarak sandıkları bekleyen, bu sevinci bizlere tekrar yaşatan her bir vatandaşımıza ve her bir Cumhuriyet Halk Partiliye ve sandık başında bekleyen gönüllülerimize en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Sayın İmamoğlu’na sadece Cumhuriyet Halk Partililer veya İYİ Partililer de oy vermedi. Adalet ve Kalkınma Partisi’ne, Milliyetçi Hareket Partisi’ne, Saadet Partisi’ne, Halkların Demokratik Partisi’ne, Demokrat Parti’ye, Adalet Partisi’ne, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’ne ve adını sayamadığım pek çok partiye daha önce oy vermiş yurttaşlarımız da bu defa Sn. Ekrem İmamoğlu’na destek verdi. Yine hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Bu nedenle bir kez daha şunu söylüyoruz: “Sn. İmamoğlu tüm İstanbul’un ve İstanbulluların belediye başkanıdır.”
BU SEÇİMİN KAZANANI “VİCDANDIR”
Bu seçim sadece İstanbulluların Büyükşehir Belediye Başkanını seçtikleri bir seçim olmadı. Bu seçim; milletimizin engin ferasetiyle haklının yanında durduğu, son 6 yılda hızla yıpratılan ve ortadan kaldırılma noktasına getirilen hukuk devletine ve demokrasiye sahip çıktığı, milletimizin kendini unutanlara demokrasi tarihimizdeki en anlamlı mesajı verdiği bir seçimdir. Bu seçimin kazananı İstanbul’un vicdanıdır. Artık İstanbul’da da Türkiye’de de her şey çok güzel olacaktır.
SEÇİM BİTTİ, MEMLEKETİ YÖNETENLERE EKONOMİYİ VE VAATLERİNİ HATIRLATMA ZAMANI
Bugün 24 Haziran 2018 seçimlerinin de birinci yıldönümü. 24 Haziran seçimlerine gidilirken milletimize “Verin oyu bu kardeşinize, her şeyi düzelteyim” dendi... “Ekonominin sorumlusu benim” dendi... Ama bir yılda ekonominin geldiği nokta ortada... İstanbul seçimi artık geride kaldığına göre; memleket yönetimini aile şirketi yönetimiyle karıştıranlara, ekonomiyi ve taahhütlerini anımsatma zamanı gelmiştir.
MİLLET SEÇİMLERDEN VE BELİRSİZLİKLERDEN YORULDU
Türkiye, tek kişi parti devletinin ilk adımlarının atıldığı 2014 yılından bu yana seçimlerden, sandıklardan, referandumlardan başını alamadı. 2014’te bir Cumhurbaşkanlığı seçimi, bir yerel seçim, 2015’te iki tane arka arkaya genel seçim, 2016’da hain darbe girişimi ve OHAL sivil darbesi, 2017’de Anayasa Referandumu, 2018’de Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimi, 2019’da bir yerel seçim bir de ardından yenilenen İstanbul seçimi. Türkiye son 5 yıllık süreçte, ortalama her 8 ayda bir seçim yapmış, sandık başına gitmiş. Millet artık bu seçimlerle ve bu seçimlerin yarattığı belirsizliklerle yoruldu.
“ÇOK KIYMETLİ BİR ZAMAN DİLİMİNİ” KAYBETTİK
Yönetenler, çok kıymetli bir zaman dilimini, gerekli önlemleri almak yerine, seçim tartışmalarıyla heba ettiler. 2014’ten bu yana geçen süreye “çok kıymetli bir zaman dilimi” dememin belli sebepleri var. Hatırlayacaksınız 2013’ün Mayıs ayında ABD Merkez Bankası, artık eskisi gibi dolar basmayacağını açıkladı. Küresel sermayenin çok daha seçici olduğu bir dönem başladı. Bu ortamda biz ve bize benzeyen ülkelerin yapması gereken ev ödevleri ve alması gereken önlemler hızla arttı. Neydi bu önlemler; ekonominin sıcak paraya olan bağımlılığını azaltmak, ekonomideki aktörlerin özellikle döviz borçlarını artırmayacak makro ihtiyati tedbirleri almak, hala imkân varken rezervleri güçlendirmek. Kısacası yaklaşan fırtınalar için çapaları kuvvetlendirmek gerekiyordu.
UYARDIK, ÇÖZÜM ÖNERDİK, DİNLEMEDİLER
Biz bu konularda sürekli uyarılarda bulunduk. Maalesef bizim tüm uyarılarımıza rağmen bunların hiçbiri yapılmadı. Dahası biz, sadece bu dönemde yapılan yanlışları söylemekle yetinmedik. Ülkemizin içinde bulunduğu durumda sorumluluk da aldık. Ekonomideki sıkıntıların krize dönüşmesinin hemen başında, 2018’in Ağustos ayında Genel Başkanımız Sn. Kemal Kılıçdaroğlu, krizden çıkış için 13 maddelik bir yol haritasını açıkladı. Yetmedi; dört ayaklı “Üretim Ekonomisine Dönüşüm Stratejimizin” ana hatlarını kamuoyu ile paylaştı. Bunların hiç birine kulak verilmedi.
KRİZ TEĞET GEÇER SANDILAR AMA YANILDILAR
Köklü çözümler yerine, günü birlik pansuman niteliğinde tedbirler alındı. Bugüne kadar izlenen yanlış politikalar nedeniyle kan kaybeden ekonomiye, aspirin tedavisi uygulandı. Ekonomi yönetimi küçülen ekonomide cari açığın azalmasını müjde olarak duyurup vatandaşın gözünü boyamaya teşebbüs etti. Bütüncül önlemleri almak yerine, son bir yılda program ya da eylem planı adı altında 7 paket açıkladılar. Bunun yanında iş dünyasına, KOBİ’lere, istihdama destek diyerek pek çok mini paket de açıklandı. “Dengelendik, dengeleniyoruz” dediler, yaldızlı sunumlarla, işi kotarabileceklerini, krizin bu defa da teğet geçeceğini zannettiler. Ama yanıldılar ve bu yanılgılarının faturasını da milletçe hep beraber ödüyoruz.
TEK ADAM PARTİ DEVLETİ EKONOMİK KRİZİ DERİNLEŞTİRDİ
Geçtiğimiz yılın 24 Haziran’ında yapılan ve tek adam parti devletine geçilen seçimlerin ardından; Türk Lirası, Dolar karşısında yüzde 18 değer yitirdi. Yine geçtiğimiz yıl seçime giderken yüzde 18’den biraz düşük olan Merkez Bankası’nın politika faizleri şu an yüzde 24. Geçtiğimiz yıl seçime giderken Türkiye’nin net döviz rezervi 32 milyar dolardı, şimdi 6 milyar dolar azalışla 26 milyar dolara düştü. Türkiye’nin Kredi Risk Primi geçtiğimiz yıl bu zamanlar 311 puandı, şimdi 436 puan civarında. Tek adam parti devletine geçip ortak aklın ve milli iradenin tecelli ettiği Parlamentoyu geri plana ittikten sonra ekonomik kriz hızla derinleşti.
BÜTÇE AÇIĞI BİR YILDA ÜÇE KATLANDI
Seçim süreçlerinin bütçeye önemli yansımaları oldu. Geçen yıl Mayıs ayında 21 milyar TL olan bütçe açığı, bu yıl üçe katlandı, 66,5 milyar TL’ye çıktı. Bütçe ilk 5 ayda bir defalık gelirlerle ayakta kaldı. Maliye politikasıyla ekonomiyi canlandırma olanakları ilk beş ayda seçim nedeniyle tüketildi. Bu yılın ilk 5 ayında, bir defalık gelir ve giderler ayıklandığında, faiz dışı bütçe açığı önceki yılın aynı dönemine göre 6 kat arttı, 66 milyar TL’ye ulaştı.
FATURA YİNE VATANDAŞA ÇIKTI
Bu tabloda fatura her zaman olduğu gibi vatandaşa çıktı. Geçtiğimiz yıl Mart ayında yüzde 10 olan işsizlik oranı, bu yılın aynı dönemde 4 puan artışla yüzde 14’e çıktı. Tüketici enflasyonu 7 puana yakın artışla yüzde 19’a, üretici enflasyonu da 9 puana yakın artışla yüzde 29’a çıktı. Vatandaş hayat pahalılığıyla işsizlik arasında her geçen gün biraz daha fazla eziliyor.
GERÇEK GÜNDEME DÖNME ZAMANI
Artık seçim bitti ve yapay gündemleri bırakıp ülkemizin gerçek gündemi olan ekonomiye dönme zamanı geldi. İşsizlik ve hayat pahalılığı arasında inim inim inleyen, mutfaktaki boş tencereyi nasıl dolduracağını düşünen milletimize, tabiri caizse dürbünün tersiyle bakan saray yönetimi, artık silkelenip kendisine gelmeli.
MİLLET GÖREVİNİ YAPTI, ŞİMDİ SIRA İKTİDARDA VE SİYASET KURUMUNDA
Millet vatandaşlık görevini yaptı, şimdi görevini yapma sırası önce iktidarda, sonrada tüm siyaset kurumlarında. Dış güçler, finansal saldırı, dolar kurşunu gibi derde derman olmayan, artık vatandaşlarımız nezdinde hiçbir inandırıcılığı kalmayan laflarla kaybedecek vaktimiz yok. Zamanı çok dikkatli kullanmak zorundayız. Herkes şapkasını önüne koymalı, yönetenler ekonomiyi bugün içinde bulunduğumuz derin krizin içine düşüren yanlışların ne olduğunu samimiyetle tespit etmelidirler. Ancak bu tespit yapıldıktan sonra tedaviye geçmek mümkündür.
ŞATAFATTAN VAZGEÇİLMELİ, TASARRUF HAKİM KILINMALI
Bu çerçevede, öncelikle araç saltanatlarıyla, Saraylarda yaşadıkları lüks hayatlarla, millet fakirleşirken yandaş ve akrabaları zengin etmekle, şatafatla, kibirle özdeşleşen bu yönetim anlayışından derhal vazgeçilmelidir. İsraf yerine derhal tasarruf hâkim kılınmalıdır. Yapılan her işte saydamlık ve hesap verme esas olmalıdır. Tavan yapan borç sorunu, bütçe açığı, bozulan makroekonomik dengeler, artan işsizlik için derhal harekete geçilmelidir.
EKONOMİK VE SOSYAL KONSEY DERHAL TOPLANMALI
Krizle mücadelede ilgili tüm tarafların görüşleri alınmalıdır. Bu çerçevede, ekonominin aktörlerini bir araya getiren fakat 5 Şubat 2009 tarihinden bu yana toplanmayan Ekonomik ve Sosyal Konsey’in bir an önce toplanması sağlanmalıdır. Hala açıklanmayan 5 Yıllık Kalkınma Planı derhal Parlamentoya gelmeli ve süratle de yasalaşmalıdır. Alınacak tüm tedbirleri “temenniler manzumesi” olmaktan öteye taşıyabilmek için; bu tedbirleri uygulayacak liyakatli kadrolar göreve getirilmelidir. Tedbirler takvime bağlanarak açıklanmalıdır. Tedbirlerin uygulanmasında yetki ve sorumluluklar açıkça belirtilmelidir.
DÖRT YILLIK DÖNEM İYİ DEĞERLENDİRİLMELİ
Alınacak önlemler; ayakları yere basan, ithalat yerine üretimi, borç yerine kazancı önceleyen, bütüncül ve kapsamlı bir programın parçası olmalıdır. Türkiye’nin artık önümüzdeki 4 yıllık süreci demokrasimizin ve ekonomimizin onarımına odaklanarak geçirme şansı önümüzde durmaktadır. Bu şans, bu fırsat iyi değerlendirilmelidir. Vatandaşlarımızın sandıkta verdiği mesaj çerçevesinde, demokrasi ve hukuk devleti güçlendirilmelidir. Saray millet iradesine saygı göstermeli, kaybettiği belediyeler üzerinde vesayet mekanizmaları ve baskı oluşturmamalıdır. Gerginlikler azaltılmalı, çözümler toplumun tüm kesimlerinin, ekonominin tüm aktörlerinin katılacağı süreçlerle oluşturulmalıdır. 5 Yıllık Plan Parlamento’da onaylanırken bu yine bu açıdan da önemli bir şanstır, bu şans mutlaka değerlendirilmelidir.
YETER Kİ ÇÖZÜMLER SAMİMİYETLE ARANSIN, CİDDİYETLE UYGULANSIN
Sadece İstanbul’da değil, tüm Türkiye’de her şeyin çok güzel olacağı günler mümkündür. Yeter ki çözümler samimiyetle aransın ve ciddiyetle uygulansın. Benim söyleyeceklerim bu kadar, şimdi sorularınızı alabilirim. Lütfen isim ve kurumlarınızı belirterek.
Soru- Türkiye’nin önündeki 4 yıllık süreçte bir toparlanma imkanı olduğunu söylediniz. CHP’nin bir erken seçim beklentisi ya da tahmini var mıdır?
Faik ÖZTRAK- Biz baştan beri açıklıyoruz, biraz önce konuşmamda da söyledim: Türkiye gerçekten seçimlerden yorulmuştur. Milletimize verilen sözler vardır, erken seçimi düşünmek yerine bu sözlerin yerine getirilmesine öncelik verilmelidir. Seçimsiz bir 4 yıl önemli bir fırsattır, bu fırsat heba edilmemelidir. Herkes kendi işine odaklanmalıdır. Belediyeler belediyeciliğe, iktidar da vatandaşa vermiş olduğu taahhütleri yerine getirmeye odaklanmalıdır.
Soru- Efendim dün akşam sonuçlara baktığımızda 800 binin üzerinde bir oy farkı oluştu. 31 Mart’a göre 39 ilçede CHP oylarını artırdı. Ayrıca yine 31 Mart’a göre 12 ilçede yine daha önde bitirdi. Neye bağlıyorsunuz bunu, nasıl değerlendirirsiniz artışı?
Faik ÖZTRAK- İlçelerdeki artış, İstanbul genelindeki artış aslında İstanbulluların kendi sesini duymayan, bu benim sözüm dediği sözünü tanımayan, milletin iradesini masa başında gasbeden, milletin verdiği mazbataya masa başında el koyan ve bugüne kadar Türk seçim tarihinde görülen en büyük haksızlıklardan biri olan 31 Mart seçimlerinden sonra yaşanan sürece çok sert bir cevaptır. Bu boşalan tencereleri görmemenin, milletin sesine kulak vermemenin bir sonucudur. Millet sesini duyurmuştur.
Soru- İlk soruya ek olarak, “erken seçim gündemimizde yok” dediniz. Daha önce CHP lideri Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti lideri Meral Akşener de yine erken seçim gündemimizde yok demişti. Dün akşam MHP lideri Devlet Bahçeli yazılı bir açıklama yaptı onda “Yeni bir erken seçim bahsi açmak ülkemize yapılacak en büyük kötülüklerden birisidir” dedi. Zaten erken seçim istenmiyorken sizce neden yazılı açıklamasında bir erken seçim vurgusu yapmak gereği hissetmiştir MHP lideri Devlet Bahçeli?
Faik ÖZTRAK- İzin verirseniz ben Sayın Bahçeli’nin sözleri hakkında herhangi bir yorum yapmayım ama biraz önce söylediğimi tekrarlayım. Türkiye’nin önünde çok önemli bir fırsat vardır. 4 yıl gibi seçimsiz geçirilebilecek bir süre vardır. Bu süreyi millete taahhütte bulunanlar taahhütlerini yerine getirmek için en iyi şekilde değerlendirmelidir.
Soru- Seçimden birkaç gün önce kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan bir devlet kanalında TRT’de röportaj verdi. Tepki çekti. Siz CHP olarak bu röportajın devlet kanalında terör örgütü yöneticiliği yapmış bir kişinin daha sonra hakkında kırmızı bülten çıkartılmış bir kişinin röportaj vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Açıkçası bu soruyu bizlere değil Sayın Erdoğan’a, Sayın Soylu’ya ve TRT Genel Müdürüne sormalısınız ben de ne cevap vereceklerini merakla bekliyorum.
Soru- Öncelikle seçime iki gün kala Öcalan’ın bir mektubu kamuoyuna açıklandı ve HDP’ye tarafsızlık çağrısında bulundu. HDP yapmış olduğu açıklamada, bu stratejisini değiştirmeyeceğini ve Sayın İmamoğlu’na destek vereceklerini söylemişti. Sizin Sayın İmamoğlu’nun başarısında Kürt seçmeninin ve HDP seçmeninin belirleyiciliği hakkındaki değerlendirmeniz nedir ve CHP olarak HDP’ye bir teşekkür ziyareti planınız var mı?
Faik ÖZTRAK- Biraz önce ifade ettim burada sadece HDP seçmenlerinin değil AK Parti seçmenlerinin, MHP’li seçmenlerin, Saadet Partili seçmenlerin, ÖDP’li seçmenlerin, şu anda sayamadığım tüm siyasi partilerin seçmenlerinin çok büyük katkısı vardır hepsine de buradan teşekkür ettim.
Soru- HDP’ye bir teşekkür ziyaretiniz olacak mı?
Faik ÖZTRAK- Söyleyeceğimi söyledim.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.
21.12.2024
21.12.2024
20.12.2024
20.12.2024