18.09.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ÜNAL ÇEVİKÖZ'ÜN BASIN TOPLANTISI (18 EYLÜL 2019)

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ÜNAL ÇEVİKÖZ'ÜN BASIN TOPLANTISI
(18 EYLÜL 2019)
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz, "Bizce Ankara'da yapılan toplantının ve sonuç itibarıyla ortaya çıkan kararların en önemli kısmı, Anayasa Komisyonuyla ilgili sorunların aşılmış olması ve komisyonun oluşturulmasına karar verilmesidir." dedi.
Çeviköz, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, CHP Dış Politika Danışma Kurulu toplantısını yaparak, 16 Eylül'de Ankara'da gerçekleştirilen Rusya, İran ve Türkiye'nin katıldığı üçlü zirveyi değerlendirdiklerini söyledi.
Soçi'de varılan mutabakatın dün birinci yıl dönümü olduğunu hatırlatan Çeviköz, "Aradan geçen bir sene zarfında 16 Eylül Pazartesi günü Ankara'da yapılan toplantıda da ortaya çıktığı gibi Türkiye üzerine aldığı yükümlülükleri maalesef yerine getirememiştir." dedi. 
Ankara'da yapılan toplantının, Türkiye'nin üzerine aldığı sorumlulukları yerine getirememesinin gölgesi altında değerlendirilmesi gerektiğini savunan Çeviköz, ancak olumlu bazı ilerlemelerinin sağlandığını belirtti. 
Çeviköz, "Bizce Ankara'da yapılan toplantının ve sonuç itibarıyla ortaya çıkan kararların en önemli kısmı, Anayasa Komisyonuyla ilgili sorunların aşılmış olması ve komisyonun oluşturulmasına karar verilmesidir." dedi. 
Komisyonun, Suriye rejimin belirleyeceği 50, muhaliflerin belirleyeceği 50 ve BM Suriye Özel Temsilcisi başkanlığındaki heyetinin belirleyeceği, sivil toplum kuruluşlarını temsil eden 50 olmak üzere toplam 150 kişiden oluştuğunu bildiren Çeviköz, şöyle devam etti:
"Bu 150 kişilik isim listesinin herhangi bir uyuşmazlık olmadan belirlenmiş olmasını önemli bir gelişme olarak görüyoruz. Bundan sonraki aşama artık Cenevre Süreci'nin hız kazanacağı şeklinde görülüyor. Çünkü Anayasa Komisyonunun oluşması, Cenevre'de anayasa görüşmelerine başlamak ve anayasa hazırlığına başlamak için önemli bir aşamaydı, bu aşama yerine getirildi. Bu bakımdan Ankara toplantısının önemli bir dönüm noktası olduğunu düşünüyoruz."
İdlib bölgesi ve etrafında yaşanan gelişmelere de değinen Ünal Çeviköz, Ankara toplantısını okuduklarında, sonuç bildirgesine baktıklarında, İdlib'deki durumun henüz Türkiye'nin çıkarlarını koruyacak şekilde gelişme gösterdiği inancında olmadıklarını söyledi.
"Eğer Türkiye geçen sene 15 Ekim'e kadar İdlib'in içindeki terör unsurlarının temizlenmesi ve bölgeden ağır silahların kaldırılması şeklindeki taahhütlerini yerine getirseydi, 2018'in sonuna kadar M4 ve M5 kara yollarının Suriye yönetiminin kontrolüne geçmesi için gereken hazırlıkları yapabilmiş olsaydı böyle bir endişe belirtmeyecektim." diyen Çeviköz, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Ama bugün bu endişemi dile getirmemin nedeni, İran'ın ve Rusya'nın da Türkiye'nin bu yükümlülüklerini yerine getirememiş olmasını defalarca dile getirmelerinden kaynaklanıyor. O halde son haftalarda Suriye yönetiminin İdlib'de kaydetmiş olduğu ilerlemeler sonucunda Türkiye'nin bölgede bulundurduğu gözlem misyonlarının bazılarının bir kuşatma altına girmiş olmasını ciddi bir güvenlik tehdidi olarak görüyoruz. Bu tehdit bölgedeki Mehmetçik'imizin can güvenliği için olduğu kadar, Türkiye'ye yönelik herhangi bir yeni göç dalgasına karşı da ulusal güvenlik meselesi olarak önümüzde durmaktadır."
Burada Rusya'nın, Suriye'nin bundan sonra gerçekleştirmeyi planlayacağı harekatlara karşı destek vereceğini açıklamasının da içlerini rahatlatmadığını belirten Çeviköz, "Eğer bu şekilde harekat devam ettiğinde Rusya buna engel olmayacaksa askerlerimizin can güvenliği de çok ciddi şekilde tehlike içinde olmaya devam edecektir." dedi.
Fırat'ın doğusuyla ilgili olarak gerek İran gerekse Rusya tarafından, "meşru temellere dayalı olmayan unsurların bölgeden gitmesi" şeklinde açıklamalar olduğunu hatırlatan Çeviköz, "Bunlar dile getirildiği zaman hepimizin anladığı Türkiye ile ABD tarafından bölgede kurulması planlanan Güvenli Bölge ile ilgili bazı edişeler olduğu yönünde. Bu endişeler İran ve Rusya tarafında var. Bir yandan böyle bir bildiriye imza atılırken, bir yandan 'Amerika ile ortak harekatımız sonuca ulaşmazsa şu vadeden itibaren biz kendi bildiğimizi yapar ve kendi kararlarımızı uygularız' şeklindeki ifade tam manasıyla çelişki oluşturmaktadır." diye konuştu.
"Fırat'ın doğusu ile ilgili olarak Türkiye'nin kendi başına yapmakta olduğu birtakım tasavvurların tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinden de endişe duyuyoruz." ifadesini kullanan Çeviköz, son zamanlarda güvenlikli bölgeye yerleştirileceği belirtilen Suriyelilerle ilgili 2-3 milyona varan farklı rakamların telaffuz edildiğini söyledi. 
Bu tür söylemlerin ciddiyetten uzak olduğunu savunan Çeviköz, "Eğer Ankara'da yapılan toplantının sonuç bildirgesine bakarsak bu söylemlerle sonuç bildirgesinde yer alan ifadeler birbirini hiçbir şekilde tutmamaktadır." görüşünü paylaştı.
Zirvenin dikkatlerini çeken bir başka noktasının ise kendilerinin bir yıl önce dile getirdiği Adana Mutabakatı'nın yeniden gündeme gelmesi olduğunu belirten Çeviköz, "Demek ki artık herkes Suriye yönetimi ile Türkiye arasında bir diyaloğun kaçınılmaz bir hal aldığını itiraf ediyor ve bunu elzem görüyor." dedi.
Suriye yönetiminin bir hafta önce genel af ilan edeceğini açıkladığını, ayrıca BM'ye yazdığı bir mektupla da "YPG'nin bir silahlı milis grubu olduğunu ve bunu tasvip etmediği" şeklinde bir bildirimde bulunduğunu vurgulayan Ünal Çeviköz, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla aslında Türkiye ile Suriye yönetiminin, Suriye'nin siyasi birliği, toprak bütünlüğü gibi konularda giderek birbirlerine daha çok yaklaştıklarına ilişkin bazı işaretler alıyoruz. Hal böyleyken, İran ve Rusya'nın, Türkiye'nin Suriye yönetimiyle görüşmesinin ne kadar önemli olduğunu vurgularken, Suriye yönetimi de kendi ülkesinin geleceğiyle ilgili attığı adımlarda, Türkiye'nin tezlerine yaklaşmaya başlamışken, hala Türkiye'nin Suriye yönetimi ile görüşmüyor olmasını çok ciddi bir eksiklik olarak gördüğümüzü vurgulamak isterim.
Tekrar başa dönecek olursam, Anayasa Komisyonu ile ilgili kararın alınması ve isim listelerinde herhangi bir problemin kalmamış olması, aslında Suriye yönetimi tarafından önerilen isimlere de Türkiye'nin rıza göstermiş olduğunu ortaya koyuyor. Bu da bir bakıma dolaylı da olsa Türkiye'nin Suriye yönetimi ile temaslara başlamış olduğunu ve Cenevre'de de bu temasların sürdürüleceğini ispat ediyor. Madem durum böyle bunun adını artık net bir şekilde koymanın ve Ankara ile Şam arasındaki diyalog ihtiyacını daha fazla uzatmadan hayata geçirmenin zamanı gelmiştir, diye düşünüyoruz."
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ziyaretinin ardından, görüşmedeki Suriye konusuna ilişkin açıklamaları sorulan Çeviköz, CHP dışında başka siyasi partilerin de Suriye yönetimi ile görüşülmesi fikrinde olmasının memnunluk verdiğini söyledi.
İki devlet arasındaki ilişkilerin belli kurumlar aracılığıyla değil, devleti ve dış işlerini yürüten kurumlar tarafından yapılması gerektiğini vurgulayan Çeviköz, "Diplomasi, Dışişleri Bakanlığı ve dış politikayı yürüten çevreler tarafından yapılır. Biz bu eksikliğin hala giderildiği kanaatinde değiliz. İki devlet arasında eksik olan ilişkiler, istihbarat örgütleri veya başka birtakım kurumlar aracılığıyla yürütülmemelidir." açıklamasında bulundu.