17.03.2020
17.03.2020
Cumhuriyet Halk Partisi Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Kaya'nın Öğretmen Okullarının 172. Kuruluş Yıldönümünde Türkiye'de eğitimin durumuna ilişkin yaptığı basın açıklaması şöyle:
Çağdaş eğitim verecek öğretmenlerin yetiştirilmesi için 16 Mart 1848 yılında “Dârülmuallimîn” adı verilen öğretmen okulları kurulmuştur. Bu tarih öğretmen okullarının ilk kuruluş yılı ve çağdaş eğitim yolunda atılan büyük bir adım olarak kabul edilmektedir.
“Dârülmuallimîn, 1891 yılında öğretmen yetiştiren “Dârülmuallimîn-i Âliye” okullarına dönüşmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında “Yüksek Muallim Mektebi” adını almış, öğretmen yetiştirmede model okullar olmuştur. 1934 yılında ise Yüksek Öğretmen Okulu olmuştur.
17 Nisan 1940’ta ilkokul öğretmeni yetiştirmek için Köy Enstitüleri kuruldu. “Eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim” yapan Köy Enstitüleri, 1954 yılında siyasi nedenlerle kapatıldı. Ancak programlarında bazı değişiklikler yapılarak İlk Öğretmen Okulları olarak eğitime devam etti.
1950’li yıllarının sonlarına gelindiğinde Köy Enstitülerinin devamı niteliğindeki İlk Öğretmen Okulu sayısı 52 olmuştur. Bu okulların 21’i, 1954 yılında kapatılan Köy Enstitülerinin devamıydı.
Bu nedenle İlk Öğretmen Okulları, Köy Enstitülerinin verdiği eğitime yakın bir eğitim vermiştir. İlk Öğretmen Okulları da Köy Enstitülerinin kuruluş amacı doğrultusunda Anadolu’yu, köy çocuklarını aydınlatmak için ülkenin dört bir yanına yayılmıştır. Köy Enstitülerinin kültürünü devam ettirmiştir. 1958-1959 eğitim öğretim yılında, 19 bin 835 öğrencinin eğitim gördüğü okullarda okuyanların yüzde 75’i köy çocuklarından oluşmaktaydı.
İlk Öğretmen Okullarından mezun olan köy çocuklarına 1959 yılından sonra, Yüksek Öğretmen Okullarında okuma hakkı verildi. Bundan sonra, İlk Öğretmen Okulu mezunları liselerde ders vermeye ve üniversitelerin akademik kadrolarını oluşturmaya başladı.
1974 yılına gelindiğinde Milli Eğitim Temel Kanunu ile İlk Öğretmen Okulları kapatılarak yerine iki yıllık eğitim enstitüleri kurulmuştur. 1975-1976 yılından itibaren de Yüksek Öğretmen Okullarına üniversite sınavı ile öğrenci alınmaya başlanmıştır.
Yüksek Öğretmen Okulları ise 18 Temmuz 1978 tarihinde kapatılmıştır.
1982 yılında iki yıllık eğitim enstitüleri, eğitim yüksekokullarına dönüştürülerek eğitim fakültelerine bağlanmıştır. 1989 yılında eğitim yüksekokulları dört yıllık yapılarak "Sınıf Öğretmenliği Bölümüne" dönüştürülmüştür. Daha sonra da üniversitelere bağlı dört yıllık eğitim fakültelerine dönüşmüştür.
Öğretmen Okullarının tarihini incelediğimizde laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitim tarihini görürüz. Öğretmen Okulları zamanının ötesinde, çok zor şartlarda büyük hizmetlere imza atmıştır. Yetiştirdiği öğretmenler Türkiye’yi aydınlık geleceğe taşımıştır. Atatürk’ün “Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.” sözünü gerçeğe dönüştürmüşlerdir.
Türkiye’nin önünde çağdaşlaşmayı önüne koyan Köy Enstitüleri ve öğretmen Okulları örnekleri varken, eğitim sorunumuza çözüm aramak için uzağa gitmemize gerek yok.
ÖĞRETMEN YETİŞTİRMEDE BÜYÜK SORUN YAŞIYORUZ
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda, “Öğretmenlik mesleği, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği” olarak tanımlanır. Ancak günümüzde öğretmenlerimiz hem haklarını hem de saygınlığını kaybetmiştir.
Plansız bir şekilde her şehre bir eğitim fakültesi kurulması, öğrenci sayısının artırılması, akademik kadronun yetersizliği, öğretmen sorununu içinden çıkılmaz bir duruma sokmuştur. 2002 yılında AKP iktidara geldiğinde 55 olan eğitim fakültesi sayısı 2019 verilerine göre 93’e çıkmış; 158 bin olan öğrenci sayısı ise 221 bin 530 olmuştur.
Her sene 40 bin mezun veren eğitim fakültelerinden mezun olup atanmayan öğretmen sayısı ise 700 bine yaklaşmıştır. Ekonomik zorluklarla okuyan gençlerimizin öğretmen olma hayalleri ellerinden alınmıştır.
ÖĞRETMENLERE VERİLEN SÖZLER TUTULMADI
Seçim döneminde bütün partilerle birlikte AKP’nin de vadettiği “Öğretmenlik Meslek Kanunu” çıkartılmamıştır.
Bütçe yetersizliği gerekçe gösterilerek, Öğretmenlerimize 3600 ek göstergenin verilemeyeceği Milli Eğitim Bakanı tarafından açıklanmıştır.
Öğretmenlerin iş güvenceleri ellerinden alınarak, sözleşmeli ve ücretli çalıştırılmaya başlanmıştır. Evrensel bir ilke olan “Eşit işe eşit ücret” hakkı gasp edilmiştir.
Güvencesiz çalıştırılan sözleşmeli öğretmen sayısı MEB 2019 verilerine göre 103.399 olurken, ücretli çalışan öğretmen sayısı 92 bine ulaşmıştır.
Kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler yoksulluk sınırı altında ücret alırken, ücretli öğretmenler de açlık sınırının altında ücrete mahkum edilmiştir.
Engelli öğretmenlerimiz engellerine uygun koşullarda çalıştırılmamakta, atamalarda engelli kontenjan oranları dahi tam olarak uygulanmamaktadır. 2020 yılında atama bekleyen 1200 engelli öğretmenin 750’sini atayan Milli Eğitim Bakanlığı 450 öğretmenimizin önüne engel koymaya devam etmiştir.
Öğretmenlerimiz Anayasal bir hak olan grevli ve toplu sözleşme hakkına sahip değildir. Yandaş sendikalarla imzalanan sözleşmelere mahkum edilmektedir.
NİTELİKLİ ÖĞRETMEN YETİŞTİRECEĞİZ
Köklü eğitim geçmişimize dayanan öğretmen politikamızı uygulamaya koyacağız.
Eğitim Üniversitelerini kurarak nitelikli öğretmen yetiştireceğiz.
TBMM Başkanlığına verdiğimiz Öğretmen Meslek Kanunu teklifimizi yasalaştıracağız.
Öğretmenlerimizin ekonomik koşullarını iyileştirmek için 3600 ek gösterge hakkını öğretmenlerimize vereceğiz.
Öğretmenler gününde bir ikramiye vereceğiz.
Eğitim fakültesi mezunları dışında lisans mezunlarının öğretmen olarak atanmasına son vereceğiz.
Öğretmenlik mesleğinde lisansüstü eğitime dayalı bir kariyer sistemi oluşturacağız.
BİLGİSAYARI İNTERNETİ OLMAYAN ÇOCUKLARA UZAKTAN EĞİTİM DESTEĞİ
İnsanlığı tehdit eden koronavirüsün Türkiye’de de görülmesinden sonra Milli Eğitim Bakanlığı 16-30 Mart tarihleri arasında eğitime ara verildiğini açıklamıştır. Verilen aranın birinci haftası tatil, ikinci haftasında ise uzaktan eğitim yapılacağı duyurulmuştur. Ancak açıklama, herkesin evinde televizyon, bilgisayar ve internet bağlantısı olduğu varsayılarak yapılmıştır. Oysa gerçekler Sayın Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un ya da sarayın zannettiği gibi tozpembe değil.
Türkiye’de açlık sınırı altında yaşayan milyonlarca insan var:
673 liranın altında olan kişi sayısı 8 milyon 647 bin 283
1000 liranın altında dul ve yetim aylığı alan kişi sayısı 847 bin 643
Asgari ücretin yarısı ve altında aylıkla geçinen kişi sayısı 2 milyon 136 bin
Aylık geliri 2 bin liranın altında olan emekli sayısı 6 milyon 850 bin 513
Sayın Bakan evinde televizyonu, bilgisayarı, internet bağlantısı olmayan çocuklarımızı tespit ettiniz mi? Bu çocuklarımız için nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz? Çocuklarımızın eğitimden geri kalmamaları için ihtiyaçları ivedilikle karşılanacak mı?
Çocuklarımızın eğitimlerinden geri kalmaması için tüm ihtiyaçları karşılanmalıdır.
ÜCRETLİ ÖĞRETMENLERE CORONA TATİLİNDE ÜCRET VERİLECEK Mİ?
Kamuda çalışan öğretmenlerin yüzde 9,7’sini oluşturan 92 bin ücretli öğretmen tatillerde ücret alamıyor. Buradan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a ve saraya sesleniyorum; okulların tatil olduğu iki hafta boyunca ücretli öğretmenlerimize ücretleri ödenecek mi? Yoksa öğretmenlerimiz açlığa mı mahkum edilecek?
23.12.2024
23.12.2024
23.12.2024
23.12.2024