25.10.2019

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI KAYA: “BARIŞ POLİTİKASI TÜRKİYE’YE KAZANDIRIR”

CHP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI KAYA: “BARIŞ POLİTİKASI TÜRKİYE’YE KAZANDIRIR”
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya üç günlük Hatay ziyaretinde CHP Hatay İl Başkanlığında, İl Başkanı Halil İbrahim Özgün ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi.
Hatay’ın Türkiye’ye katılması için Atatürk’ün izlediği barış politikasını anlatan Kaya, “Mustafa Kemal Atatürk, zaferlerin sadece topla, tüfekle, savaşla kazanılmadığını Hatay politikasıyla tüm dünyaya göstermiş oldu.” dedi.
Suriyeli sığınmacılara ilişkin istatistikler de veren Kaya, Hatay nüfusunun yüzde 27’sinin Suriyeli olduğunu; Ortadoğu’daki her 3 Suriyeli sığınmacıdan 2’sinin de Türkiye’de yaşadığını açıkladı.
“Suriye sorunu gerçekçi politikalarla çözülebilir. Savaş politikaları Suriye’deki sorunları daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramaz. Zaman kaybedilmeden, Ankara ve Şam arasında barış köprüleri kurulmalıdır. Sorunun kaynaklarından biri olan AKP ile barış politikalarının hayata geçirilmesi mümkün değildir.” diyen Kaya, “Suriye ile barış köprüleri kuracak, barış politikalarını hayata geçirecek CHP iktidarına ihtiyaç var…” dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın açıklaması şöyle:
Barış Politikası Türkiye’ye Kazandırır
AKP’nin dış politikayı emperyalist ülkelerin dümen suyuna göre şekillendirmesi, Türkiye’ye hep kaybettirdi. Suriye politikası, devleti yönetenlerin Cumhuriyet tarihimizi çok iyi bilmeleri gerektiğini bir kez daha gösterdi bizlere…
Hayatı savaş meydanlarında geçen Büyük Komutan Mustafa kemal Atatürk, “Ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir.” diyerek, savaşa bakış açısını ortaya koymuştur.
Yakın tarihimize baktığımızda Mustafa Kemal Atatürk’ün savaş meydanlarında kazandığı zaferlerin yanında, tek kurşun sıkmadan da zaferler kazandığını görürüz. Bunun en güzel örneği Hatay’ın Türkiye’ye katılması için uyguladığı dış politikadır.
ATATÜRK TEK KURŞUN SIKMADAN HATAY’I TÜRKİYE’YE KATTI
11 Aralık 1918’de Fransızlar tarafından işgal edilen Hatay, 28 Ocak 1920’de ilan edilen Misak-i Milli’de Türkiye sınırları içinde gösterildi.
Ancak, 20 Ekim 1921’de Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması’nda da, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması’nda da Hatay Türkiye’ye verilmedi. Hatay’da, Fransa tarafından özerk bir yönetim kuruldu. Hatay, 9’u seçilmiş, 3’ü Şam yönetimince atanmış 12 kişilik bir kurul tarafından yönetilmeye başlandı.
Fransa, hem mandası olan Suriye’yi, hem de Hatay’ı yönetiyordu. 15 Mart 1923’te Adana’ya gelen Mustafa Kemal Atatürk Hatay için, “Kırk Asırlık Türk yurdu, düşman elinde esir kalamaz” diyerek bu durumu kabullenmediğini ilan etmişti.
9 Eylül 1936 yılında Suriye’nin bağımsızlığını tanıyan Fransa, Hatay’ın bağımsızlığını tanımayarak, Suriye’nin bir parçası olduğunu ilan etti. Hatay’ın da bağımsız olması gerektiğini savunan Türkiye sorunu Milletler Cemiyetine götürdü.  
Atatürk kararlıydı, konuyu barışçıl yollardan çözmek istiyordu; savaş son çareydi… Kararlılığını basına verdiği demeçlerle, kaleme aldığı yazılarla hem Fransa’ya, hem de Milletler Cemiyetine duyuruyordu. “Ben toprak büyütme meraklısı değilim. Barış bozma alışkanlığım yoktur. Ancak sözleşmeye dayanan hakkimizin isteyicisiyim. Onu almazsam edemem. Büyük meclisin kürsüsünden milletime söz verdim. Hatay'ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getirmezsem milletimin huzuruna çıkamam. Yerimde kalamam. Ben şimdiye kadar yenilmedim, Yenilmem. Yenilirsem bir dakika yaşayamam.” diyerek dosta düşmana fikrini açıklıyordu.
Sonunda, Türkiye’nin tezleri büyük ölçüde Milletler Cemiyetinde kabul edilerek, 27 Ocak 1937’de, Hatay’ın içişlerinde bağımsız, dışişlerinde Suriye’ye bağımlı; Türkiye ve Fransa’nın garantörlüğünde bir cumhuriyet olduğunu kabul etti.
“Ben bir sancak için Türkiye’yi savaş tehlikesine sokmam” diyen Mustafa Kemal Atatürk, “Dava benim şahsi davamdır ve icap ederse yine şahsen halletmem gerekir. Şayet böyle bir zaruret karşısında kalırsak tutacağım yolu da kararlaştırmış bulunuyorum. Böyle bir durumda derhal Devlet reisliğinden hatta ve hatta mebusluktan istifa edeceğim. Serbest bir Türk vatandaşı olarak, bu işte çalışan arkadaşlarla beraber Hatay topraklarına gireceğim. Bildiğin gibi bunun her zaman ve çok emin yolları vardır. Oradaki mücahitlerle ve anavatandan kaçıp bize katılacağından şüphe etmediğim kuvvetlerle meseleyi yerinde ve içten halletmeye çalışacağım. İsterse Türkiye Hükümeti beni ve arkadaşlarımı asi ilan eder ve hakkımızda takibat yapar.’’ diyerek Türkiye’yi savaşa sokmayacağı kararlılığını ortaya koyarken, Hatay’dan da asla vazgeçmeyeceğini de dünyaya ilan ediyordu.
Hatay’ın barışçıl yollarla Türkiye’ye katılması için mücadelesini sürdürürken Avrupa’da ve dünyada Atatürk’ün ölüm döşeğinde olduğu haberleri yayınlanmaya başladı. Mustafa Kemal Atatürk tam da bu zamanda, hasta yatağından kalkıp, hayatını ortaya koyarak 1938 yılında, yine bir 19 Mayıs günü Ankara’dan yola çıkarak Adana ve Mersin’e gitti. Garantör devlet olarak Türkiye’nin de Hatay’da asker bulundurma hakkı olduğunu Fransa’ya kabul ettirdi.
40 kişiden oluşan Hatay Meclisi de 2 Eylül 1938’de toplanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm kanunlarını kabul etti.
Celal Bayar, 1 Kasım 1938’de Atatürk’ün “Nihayet Hatay Millet Meclisine ve bağımsızlığına kavuştu” ifadelerinin de yer aldığı konuşmasını TBMM’de okudu. Atatürk son nefesine kadar Hatay’ın bağımsızlığı için çalıştı. Eşi benzeri görülmemiş diplomasi dehasıyla, savaşsız silahsız hiç kimsenin burnu bile kanamadan Hatay’ın bağımsızlığına kavuşmasını sağladı.  
Tarihler 30 Haziran 1939’u gösterdiğinde Hatay Meclisi toplanarak Türkiye’ye katılma kararı aldı. Mustafa Kemal Atatürk, zaferlerin sadece topla, tüfekle, savaşla kazanılmadığını Hatay politikasıyla tüm dünyaya göstermiş oldu.
SURİYE POLİTİKASI TÜRKİYE’YE KAYBETTİRDİ
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında uygulanan dış politikaya, bir de bugünkü dış politikaya baktığımızda büyük bir hüsrana uğruyoruz.  
2009 yılında altın çağını yaşayan Suriye-Türkiye ilişkileri, bugün dahi mantıklı bir gerekçe bulamadığımız nedenlerle bozuldu. Oysaki iki ülke ‘Ortak Bakanlar Kurulu’ toplantıları yapmış, karşılıklı vizeleri kaldırmıştı. Dönemin Dışişleri Bakanı Davutoğlu, 16 Eylül 2009’da, Suriyelilere seslenirken ”Türkiye sizin ikinci memleketinizdir ve Türk halkı vizesiz bir şekilde sizlere kucağını açmaktadır” demişti.
14 Ekim 2009’da yapılan Türkiye-Suriye ‘Ortak Bakanlar Kurulu’ toplantısından sonrasında da Davutoğlu, ‘İki halkın birbirini bu kadar özlediği hepimizce malumdu ama bu kadar özlemle birbirlerini beklediklerini ve kucaklaşma arzusu içinde olduklarını bir kez daha müşahede ettik’ demişti.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da “Biz geldik Esad kardeşimle oturduk iki ülke arasındaki meseleleri konuştuk, istişare ettik. Ve Türkiye ile Suriye’yi bölgenin iki kardeş, iki dost ülkesi haline getirdik… Bütün korkuların ve tehditlerin boş olduğu ortaya çıktı. Düşman üretme politikasından yarar değil zarar gördüğümüz ortaya çıktı” ifadelerini kullanmıştı.
SURİYE İLE BARIŞ NEDEN BOZULDU
Hem Suriye hem de Türkiye halkının desteklediği barış politikası neden terkedildi? Vizeler kaldırılmış, sınır güvenlikleri sağlanmışken; ekonomik, sosyal ve politik ilişkiler tavan yapmışken, Beşar Esat bir gecede neden düşman ilan edildi? Neden Türkiye sınırları teröristlerin geçiş güzergahı haline getirildi?  
Bunun tek bir cevabı olabilir; AKP’nin emperyalist güçlerin savaş politikalarını Türkiye’nin dış politikası haline getirmesidir!..
SURİYE POLİTİKASININ BEDELİNİ HEPİMİZ ÖDÜYORUZ
AKP’nin uyguladığı Suriye politikasının bedelini hem Türkiye halkı, hem de Suriye halkı ödüyor.
Ülkemizde bulunan geçici koruma kapsamındaki Suriyeli sayısı 3 milyon 667 bin 435
Geçici barınma merkezlerinde kalan Suriyeli sayısı 62 bin 653
Geçici barınma merkezi dışında kalan Suriyeli sayısı 3 milyon 604 bin 782
Ülkesine dönen Suriyeli sayısı 354 bin
Vatandaşlık verilen Suriyeli sayısı 92 bin 280 (Vatandaşlık verilenlerin 47 bini çocuk)
Suriyelilerin Türkiye nüfusuna oranı yaklaşık olarak yüzde 5’e ulaşmış
Ortadoğu’daki her 3 Suriyeli sığınmacıdan 2’si Türkiye’de yaşıyor
İLLERE GÖRE SURİYELİ SAYISI
İstanbul         550 bin
Gaziantep     450 bin
Hatay           439 bin
Şanlıurfa       428 bin
Adana           238 bin
Mersin          203 bin
Bursa           176 bin
Hatay ilimiz Suriyeli nüfus sırlamasında üçüncü sırada yer alıyor.
SURİYELİLERİN İL NÜFUSUNA ORANI
Kilis            Yüzde 82
Hatay         Yüzde 27
Gaziantep  Yüzde 22
Şanlıurfa    Yüzde 21
Mersin        Yüzde 11
Adana        Yüzde 11
Hatay ili nüfusunun yüzde 27’si Suriyelilerden oluşuyor.
SURİYELİLERE YAPILAN HARCAMALAR
Bugüne kadar Suriyelilere harcanan para 40 milyar dolar (228 milyar TL)
Her Suriyeli için yıllık ortalama harcama miktarı 2 bin 500 dolar (14 bin 250 TL)
ÇALIŞAN SURİYELİ ORANLARI
Çalışma yaşındaki Suriyeli sayısı 2 milyon 158 bin (15-65 yaş aralığı)
Çalışma izni olan Suriyeli sayısı 65 bin
Kayıt dışı çalışan Suriyeli sayısı 1 milyonun üzerinde
SURİYELİLERİN EĞİTİMİ
Okul çağındaki Suriyeli sayısı 1 milyon 8 bin
Eğitim alan Suriyeli çocuk sayısı 643 bin (yüzde 63-Aralık 2018)
Okula gitmeyen Suriyeli çocuk sayısı 404 bin (yüzde 37)
SURİYELİLERİN BARINMA VE SAĞLIK İHTİYAÇLARI
15-18 yaş aralığında evlenen kadın oranı yüzde 15 (AFAD)
Harabelerde yaşayan Suriyeli oranı yüzde 31 (AFAD)
Yetersiz ev eşyası olmayan Suriyelilerin oranı yüzde 58
Çadır, konteyner ve başka bir aile ile yaşayan Suriyelilerin oranı yüzde 12
Günde iki ya da daha az yemek yiyen Suriyelilerin oranı yüzde 49
İlaca erimekte güçlük çeken Suriyeli oranı yüzde 43
CHP SURİYELİLER İÇİN NE YAPACAK
Ülkemizdeki tüm sığınmacıların uluslararası standartlar uygun yaşamalarının koşulları yaratılacak.
Suriyeli sığınmacıların tüm hakları korunacak, çocuk yaşta evliliklere ve ikinci eş olmalarına izin verilmeyecek.
Göçmenlere yapılan tüm harcamalar kayıt altına alınacak, her şey şeffaf olacak
Suriyelilere yapılan sosyal destekler kamu denetiminde olacak.
Suriyelilerin başta eğitim ve sağlık olmak üzere kamu hizmetlerinden yararlanmaları sağlanacak.
Yabancı düşmanlığına zemin hazırlayan bilgi kirliliğine izin verilmeyecek.
Sığınmacılara karşı düşmanca tavır sergileyenler yasalar kapsamında hak ettikleri şekilde cezalandırılacak.
SURİYE SORUNU BARIŞARAK ÇÖZÜLÜR
Suriye’nin toprak bütünlüğü korunacak.
İran, İrak Suriye ve diğer bölge ülkeler ile Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT) kurulacak.
Suriye topraklarının güvenliği Suriye yönetimine bırakılacak.
Sınır güvenliğimiz sağlanacak.
Sığınmacılar uluslararası sorumluluklarımız kapsamında kayıt altına alınacak.
Göçmen krizinin çözümü için başta Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası alanda işbirliğine gidilecek.
Sınır illerimizde haksız rekabete ve kayıt dışı çalışmaya izin verilmeyecek. 
Yanlış Suriye politikası, sınır illerimizden olan Hatay’ı her yönüyle olumsuz etkiledi. Hatay ekonomik krizin en sıcak hissedildiği iller arasına girdi. Hatay’da 439 bin Suriyeli sığınmacı yaşıyor. Hatay nüfusunun yüzde 27’si Suriyelilerden oluşuyor.
Suriye iç savaşından kaynaklı sınır ticareti durmuş; Cilvegözü, İslahiye, Yayladağı ve Karbeyaz sınır kapıları atıl duruma düşmüş durumda.
Hatay bir yandan Suriye’den göç alıyor, diğer yandan da Suriyeli sığınmacılar nedeniyle büyükşehirlere göç veriyor. Kayıt dışı ve düşük ücretle çalışan Suriyeliler ücretleri aşağı çekerken, nitelikli işgücünün de Hatay’dan göç etmesine neden oluyor.  
Hatay’ın en büyük sorunlarından biri de eğitim sorunudur. İkili öğretim, taşımalı eğitim, sınıf mevcutlarının fazlalığı, öğretmen açığı eğitim kalitesini aşağıya çekmektedir. Üniversite mezunlarının iş bulmayıp Hatay’dan göç etmesi son yılların en önemli sorunlarından biri olarak durmaktadır. Okul yaşında olup da okula gidemeyen Suriyeli çocukların eğitim sorunları da kaygı verici bir boyuttadır.
Hatay halkının yaşadığı bir diğer sorun da güvenlik sorunu. Halk İdlib’deki IŞİD terör örgütü üyelerinin Hatay’a gelmesinden büyük tedirginlik ve korku duymaktadır. 
Suriye sorunu gerçekçi politikalarla çözülebilir. Savaş politikaları Suriye’deki sorunları daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramaz. Zaman kaybedilmeden, Ankara ve Şam arasında barış köprüleri kurulmalıdır. Sorunun kaynaklarından biri olan AKP ile barış politikalarının hayata geçirilmesi mümkün değildir. Suriye ile barış köprüleri kuracak, barış politikalarını hayata geçirecek CHP iktidarına ihtiyaç var.