05.02.2025
05.02.2025
6 Şubat depreminin ikinci yılında bölgede devam eden sağlık sorunlarına dikkat çeken CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, “Yüz binlerce insanımız hâlâ konteyner kentlerde yaşamaktadır. Temiz su sıkıntısı, ortak tuvalet ve duş alanlarındaki yetersiz hijyen koşulları, uyuz, deri hastalıkları ve salgın risklerini artırmaktadır. Yerinde kentsel dönüşüm uygulamalarında zemin etütleri yapılmamakta, eski etütler üzerinden, eski standartlara göre çok katlı imar uygulamaları gerçekleşmektedir" dedi. Şahbaz, hastaneler ve aile sağlığı merkezleri ile diğer sağlık kuruluşlarının hala yetersiz olduğunu, konteynerde hizmet vermeye devam ettiğine dikkat çekti.
CHP Sağlık Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, 6 Şubat depremlerinin ikinci yılında devam eden sağlık sorunlarına ilişkin CHP İskenderun İlçe Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenledi. Toplantıya CHP Hatay İl Başkanı Hakan Tiryaki ve CHP İskenderun İlçe Başkanı Hüseyin Derin eşlik etti.
Depremde hayatını kaybedenler için baş sağlığı dileyen Derin, “Türkiye’de eğitimden sağlığa sorunlar bitmiyor. Her yönde yanlış yönetilmeden dolayı sorunlar yumağı var” dedi. Tiryaki ise “Bizim acılarımız hala taze, karanlık gecenin hala öfkesindeyiz” şeklinde konuştu.
Sözlerine depremde hayatını kaybedenleri anarak başlayan Şahbaz, “6 Şubat 2023 depremlerinin üzerinden tam iki yıl geçti ama yüz binlerce vatandaşımız konteyner kentlerde, 21 metrekarelik konteynerlerde barınmaya, konteynerde hizmet veren sağlık merkezlerinde yağmurun çamurun altında sağlık hizmeti almak için beklemeye, başka illere gitmek zorunda kalmaya devam etmektedir” dedi. Bölgedeki devam eden sağlık sorunlarına ilişkin tespitlerini açıklayan Şahbaz, şunları söyledi:
"Depremden en çok etkilenen illerimizde özellikle Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Malatya illerimizde hastaneler, aile sağlığı merkezleri (ASM) ve diğer sağlık kuruluşları hâlâ yetersizdir ve konteynerde hizmet vermeye devam etmektedir. Sağlık çalışanlarının hayatını kaybetmesi, ekonomik ve barınma zorlukları nedeniyle göç etmesi ile birlikte bölgedeki sağlık hizmetleri ciddi şekilde aksamaktadır. Vatandaşlarımız hala sağlıklı barınma, temiz içme suyu ve temel sağlık hizmetlerine erişmekte güçlük çekmektedir. Hava kirliliği ve asbest gibi sağlığı tehdit eden durumlar devam etmektedir. İki koca yılın ardından halkımızı konteyner kentlere, konteyner ASM’lere mahkum eden iktidara bir kez daha çağrıda bulunuyoruz: Deprem bölgesinde yaşam ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi için kalıcı adımlar atılmalıdır.
“Depremde 448 sağlık emekçisi hayatını kaybetti”
Depremde 56 hekim, 58 hemşire, 26 veteriner hekim olmakla birlikte toplamda 448 sağlık emekçimiz hayatını kaybetmiştir. Barınma, eğitim, çalışma ve yaşam koşullarından dolayı pek çok sağlık çalışanı, tayin, istifa veya emeklilik yoluyla bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Mecburi hizmetle atanan hekimler ise süreleri dolunca tekrar ayrıldığından kalıcı personel eksikliği devam etmektedir.
“Hala konteynerde hizmet veren çok sayıda ASM ve sağlık birimi var”
Bölgede hâlâ konteynerde hizmet veren çok sayıda ASM ve sağlık birimi vardır. Bu durum, aşılama, soğuk zincir, hasta bekleme alanları, hijyen ve barınma açısından büyük sorunlara yol açmaktadır. Sağlık çalışanlarının motivasyonu da olumsuz etkilenmektedir. Depremden sonra güncellenmeyen Personel Dağılım Cetveli (PDC) hâlâ ‘deprem öncesi’ kriterlere göre işlemektedir. 4924 sayılı sözleşmeli personel ile kadrolu (657) personel arasında 40-50 bin TL’yi bulan maaş farkları, çalışma barışını ve motivasyonu bozmakta, deprem tazminatı uygulamasında da belirsizlik ve adaletsizlik söz konusudur. Çok sayıda öğretim üyesi depremler sonrasında bölgeden ayrılmıştır. Tıp fakültelerinde plastik cerrahi, göğüs cerrahisi gibi branşlarda akademik kadro kalmamış, ek ders ücretlerinin ödenmemesi de bu göçü hızlandırmaktadır. Bu durum, ileri uzmanlık gerektiren sağlık hizmetleri, tıp eğitimi ve uzman yetiştirme sürecini ciddi ölçüde aksatmaktadır.
“Yerinde kentsel dönüşüm uygulamalarında zemin etütleri yapılmamakta”
Yüz binlerce insanımız hâlâ konteyner kentlerde yaşamaktadır. Temiz su sıkıntısı, ortak tuvalet ve duş alanlarındaki yetersiz hijyen koşulları, uyuz, deri hastalıkları ve salgın risklerini artırmaktadır. Mültecilerin yaşadığı kamplardaki ayrımcı uygulamalar ve kötü fiziksel koşullar da devam etmektedir. Yerinde kentsel dönüşüm uygulamalarında zemin etütleri yapılmamakta, eski etütler üzerinden, eski standartlara göre çok katlı imar uygulamaları gerçekleşmektedir. Hava kirliliği ve enkaz kaldırma sırasında tozlanmayla etrafa yayılan asbest gibi toksik maddeler halk sağlığı açısından büyük risk oluşturmaktadır.
“Bölgede bebek ölüm hızları Türkiye ortalamasının 2 katının üzerine çıkmıştır”
Bölgede bebek ölüm hızları Türkiye ortalamasının 2 katının üzerine çıkmıştır. Ülke ortalaması binde 10 iken, Hatay’da binde 20,3, Adıyaman’da binde 23 olduğu görülmektedir. Aynı şekilde, iş kazaları, intihar vakaları ve adli vakalara bağlı ölümler de ciddi oranda artmış durumdadır. Beslenme ile ilgili yapılan çalışmada çocukların beslenemediği, bodurluk oranının yüksek olduğu görülmektedir. Organ kaybı ve yaralanmalar ve travma sonrası stres. bozukluğu nedeniyle fiziksel, ruhsal ve sosyal rehabilitasyon hizmetine ihtiyaç duyan nüfus çok yüksektir. Özellikle deprem sonrası engelli kalan bireyler ile psikolojik travma yaşayan vatandaşlar için multidisipliner rehabilitasyon merkezleri acil bir gereksinimdir.”
Şahbaz, iller bazındaki tespitlerini ise şöyle sıraladı:
“Konteyner kentlerde yaşamak zorunda kalan travma yaşamış vatandaşlarımızda intihar vakalarında artış söz konusu”
“Adıyaman: Depremde en büyük yıkımı yaşayan illerin başında gelen Adıyaman ilinde 16 hekim ve 120’den fazla sağlık çalışanı hayatını kaybetmiştir. Yıkılan aile sağlığı merkezlerinden 25 aile hekimliği birimi halen konteynerde hizmet veriyor. Depremin üzerinden iki yıl geçmesine ve söz verilmesine rağmen henüz Sağlık Bakanlığı tarafından inşa edilmiş ASM bulunmamaktadır. Tek hastanede devlet hastanesi ve üniversite afiliye olarak tedavi hizmetleri devam ediyor. Yıkılan Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi ek bina olarak yeni açılmasına rağmen hizmet Adıyaman için yeterli olmamaktadır. Depremde 13 eczane enkaz altında kaldı, 21 eczane de ağır hasarlı haldeydi. Şu anda 10 eczane konteynerde hizmet vermeye devam etmektedir. Beslenme ile ilgili yine yakın zamanda Adıyaman Tabip Odası’nın gerçekleştirdiği bir çalışmada çocukların beslenemediği ve bodurluk oranının diğer illerden daha yüksek ve yüzde 14 gibi bir oranda olduğu tespit edilmiştir. Konteyner kentlerde yaşamak zorunda kalan travma yaşamış vatandaşlarımızda intihar vakalarında artış söz konusudur.
“DSÖ’nün dört katı hava kirliliği oranı, asbest riski, iş ve trafik kazaları yaşamı tehdit etmekte”
Hatay: Depremde Hatay ilimiz Antakya, Defne, Samandağ, Kırıkhan, İskenderun ilçelerinde büyük yıkım ve can kaybı ile en fazla kaybın yaşandığı ilimiz olmuştur. 63 hekim, 600’den fazla sağlık emekçisinin hayatını kaybettiği, 5 hekimin bulunamadığı ifade edilmektedir. Hatay ilinde halen 230 bin vatandaşımız 21 metrekarelik konteynerlerden oluşan konteyner kentlerde yaşam savaşı vermektedir. DSÖ’nün dört katı hava kirliliği oranı, asbest riski, iş ve trafik kazaları yaşamı tehdit etmektedir. Beslenme, temiz suya erişimde yetersizlik, psikolojik sorunlar üst düzeydedir. Sağlık göstergesi olarak bebek ölüm hızı 20.3 ile Türkiye ortalamasının iki katından fazladır. Yıkılan 56 aile sağlığı merkezi yerine yalnızca 1 ASM yapılabilmiş; hâlen 70 ASM konteynerde hizmet vermektedir. 50 aile hekimi, 75 sağlık çalışanı kadrosu boş ve 70 bine yakın kişinin aile hekimi kaydı yoktur. Kamu-özel toplam 12 hastane yıkılarak ve ağır hasarla işlevsiz hale gelmiştir. Hatay Eğitim Araştırma Hastanesi 1100 yataklı iken 500 yatakla hizmet vermektedir. Defne Devlet Hastanesi açılmış ama eksiklerle çalışmaktadır. 3. basamak olarak Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Hastanesi’nde öğretim üyesi sayısında büyük azalma ile birlikte ana bilim dalları büyük çoğunlukla tek öğretim üyesi ile hizmet vermektedir. Plastik cerrahi ve göğüs cerrahisi gibi bazı ana bilim dalları tamamen kapalıdır. Tadilata alınan hastanede yenidoğan yoğun bakım yoktur ve yetişkin yoğun bakımı 6 yatakla hizmet vermektedir. Komplike ameliyatlarda yetersizlikler devam etmektedir. Onkoloji hastalarımızın bütünlükçü bir tedavi ve takip alma şansları olmamaktadır. Hatay PDC cetvelinde halen 2. bölge olarak kaldığı ve kadro sayıları düşürüldüğü için kağıt üzerinde kadroları dolu gözükmektedir. Hiç bir pozitif ayrımcılık yapılmadığı için de sağlık çalışanları tarafından tercih edilmemektedir. Çok sayıda eczane konteynerde hizmet vermeye devam etmektedir.
“Bin yataklı planlanan büyük hastane projesinin akıbeti belirsizdir”
Kahramanmaraş: En büyük yıkımı yaşayan illerden olan Kahramanmaraş’ta kentin alt yapısı çökmüş ve temiz içme suyu, asbest, barınma ve rehabilitasyon sorunları yaşanmaktadır. Birinci basamakta 408 Aile Hekimliği Birimden 34’ü boş; 22 ASM halen konteynerde hizmet veriyor. Soğuk hava koşullarında halkımız açıkta beklemek zorunda kalmaktadır. Deprem öncesi de yatak açığı bulunan Maraş’ta en büyük hastane binası ve 2 özel hastane kullanılamaz durumdadır. İki yılın sonunda henüz ek yatak kapasitesi sağlayan kalıcı bir yeni hastane bulunmamaktadır. Bin yataklı planlanan büyük hastane projesinin akıbeti belirsizdir. Hem fiziksel hem de psikiyatrik rehabilitasyon ihtiyacının çok arttığı bir ortamda, multidisipliner yaklaşımla rehabilitasyon hastanesi gereklidir.
“Nurdağı ve İslahiye’de halkın büyük çoğunluğu halen konteyner kentte ikamet etmekte”
Gaziantep: Gaziantep’te depremden Nurdağı ve İslahiye ilçeleri yoğun etkilenmiş, bu ilçelerde halkın büyük çoğunluğu halen konteyner kentte ikamet etmektedir. 4 ASM, 7 eczane konteynerde hizmet vermekte, Nurdağı’nda yeni yapılan 70 yataklı yeni hastanede ameliyat, yoğun bakım hizmetleri verilememektedir. Gaziantep merkezde yıkılan eski Ersin Arslan Devlet Hastanesi yerine yenisi yapılmamıştır. Şehir Hastanesi nedeniyle bu hastanenin kapatılacağı endişesi mevcuttur.
“Yaklaşık 55.000 kişi hâlen konteyner kentlerde yaşamaktadır”
Malatya: Deprem öncesi 812 bin olan nüfus, 772 bin 984’e düşmüştür. Yaklaşık 55 bin kişi hâlen konteyner kentlerde yaşamaktadır. 289 aile hekimliği biriminin 47’si boş, 138’inde aile sağlığı elemanı yoktur. 11 ASM konteynerde hizmet vermektedir. İkizce, Gelinciktepe gibi yeni konut alanlarına yeterli ASM planlaması yapılmamıştır. Deprem sırasında 30 eczane yıkılmış veya ağır hasarlı binalardan taşınarak pek çok eczane konteynerde hizmet vermektedir."
Şahbaz, sorunların çözümüne yönelik şu önerileri açıkladı:
“Deprem değil, ranta teslim edilmiş kentler ve çürük binalar öldürür. Bunun için deprem bölgesinde şehirler yeniden planlanmalı, depreme dirençli kentler ve depreme dirençli sağlık sistemi, sağlık merkezleri ve hastaneler inşa edilmelidir. Kamucu bir sağlık sistemi ile deprem bölgesinde yaralar bir an önce çözülmelidir.
Kalıcı ve yeterli yatak kapasitesine sahip hastanelerin (özellikle ikinci ve üçüncü basamak) inşasına hız verilmelidir. Prefabrik/konteyner yerine prefabrik dahi olsa daha kapsamlı ve güvenli ASM’ler kamu tarafından bir an önce inşa edilip donatılarak devreye sokulmalıdır. Uzun vadede ise kalıcı ASM binaları yapılmalıdır.
Depremle oluşan engellilik ve ağır travmalar için multidisipliner rehabilitasyon hastaneleri/merkezleri planlanmalı; fizyoterapist, psikiyatrist, psikolog vb. uzmanların görev alacağı bir sistem kurulmalıdır. Yenidoğan yoğun bakım üniteleri, pediatrik yan dalları hızla oluşturulması; başta Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş olmak üzere kritik illerde çocuk sağlığına özel destek paketleri devreye sokulmalıdır. Konteyner/çadır kentlerde aşılama ve beslenme izlenmesi arttırılmalıdır.
Soğuk zincir için kesintisiz enerji sağlanması zorunludur. Sağlık çalışanlarının bölgeyi tercih etmesi için ücretsiz veya uygun maliyetli konut sağlanmalıdır. Konteynerde kalan halka kalıcı konut tesliminin hızlandırılması, hijyen koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Kalıcı konutlar, yaşam alanları planlanırken sağlık ve sosyal donatıların yapılması elzemdir.
Psikososyal destek, intihar vakaları ve travma sonrası stres bozukluğunu önleme çalışmaları yaygınlaştırılmalıdır. Hasar tespiti, enkaz kaldırma, asbest denetimi gibi konularda bağımsız uzmanlardan oluşan komisyonlar kurulmalı, yerel yönetimler ve STK’lar da sürece dahil edilmelidir. Yerinde dönüşümde zemin etütleri, imar planları ve proje onayları sıkı denetime tabi tutulmalıdır. Deprem illerinde 6 Şubat’ın resmi tatil ya da idari izin günü olması, kayıpların anılması ve dayanışma açısından önemlidir."
05.02.2025
05.02.2025
05.02.2025
05.02.2025