23.06.2025

Zeliha Aksaz Şahbaz: Mehmet Murat Çalık Derhal Tutuksuz Yargılanmalıdır!

"MEHMET MURAT ÇALIK DERHAL TUTUKSUZ YARGILANMALIDIR!"

"TAYFUN KAHRAMAN AİLESİNİN YANINDA DOKTORLARI İLE BİRLİKTE TEDAVİSİNİ SÜRDÜRMELİDİR"

"NÜKLEER TESİSLERE SALDIRI BİR HALK SAĞLIĞI FELAKETİDİR!"

"SADECE İRAN DEĞİL, TÜM BÖLGE TEHLİKE ALTINDA!"

Cumhuriyet Halk Partisi Sağlık Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz; Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın sağlık durumu, Tayfun Kahraman’ın sağlığı ve İran’da bulunan nükleer tesislerin bombalanması nedeniyle ülkemizde, bölgemizde ortaya çıkan halk sağlığı tehditlerine yönelik basın açıklaması gerçekleştirdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, "Sayın Çalık, iki kez lösemi ve bir kez lenfoma tanısı almış, ağır bir onkolojik tedavi süreci geçirmiş bir kamu görevlisidir. Bağışıklık sistemi zaten son derece hassas olan bir bireyin, cezaevi koşulları gibi sağlık hizmetlerine erişimin sınırlı ve enfeksiyon risklerinin yüksek olduğu bir ortamda tutulması, doğrudan yaşam hakkını tehdit eden bir uygulamadır. Yetkililere çağrımız açıktır: Mehmet Murat Çalık’ın hem bir yurttaş olarak yaşam hakkı, hem de seçilmiş bir belediye başkanı olarak yargı süreci derhal tutuksuz biçimde devam ettirilmelidir" dedi.

Açıklamasında, Gezi Davası tutuklusu Tayfun Kahraman’ın MS hastalığı nedeniyle cezaevinde yaşadığı mağduriyetlere de değinen CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, "Hastalığın ilerlemesinde etkili olan cezaevi koşulları sağlığını daha da bozmakta, yaşam hakkına tehdit oluşturmaktadır. Tayfun Kahraman ailesinin yanında doktorları ile birlikte tedavisini sürdürmelidir" ifadelerini kullandı.

Düzenlediği basın toplantısında, İran’daki nükleer tesislerin askeri saldırıya uğraması sonucunda ortaya çıkan halk sağlığı tehditlerine de değinen CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeliha Aksaz Şahbaz, "Bu kriz sadece İran halkını değil, komşu ülkeleri ve tüm bölge halklarını dolayısıyla Türkiye’yi de tehdit etmektedir. Özellikle Van, Hakkâri, Ağrı, Kars, Ardahan ve Iğdır illerimizde radyasyon riskine karşı acil önlemler alınmalıdır. Dünyanın hiçbir yerinde nükleer tesislerin bombalanması, askeri bir hedef olarak görülemez. Bu saldırılar, insanlık onuruna aykırıdır ve kolektif bir cezalandırma girişimidir. Sağlık sistemlerinin çöküşü, radyasyon hastalıklarının yayılması ve çevresel felaketler asla 'ikincil zarar' olarak kabul edilemez." değerlendirmesinde bulundu.

Aksaz Şahbaz, şöyle konuştu:

"Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık’ın sağlık durumu, Tayfun Kahraman’ın sağlığı ve İran’da bulunan nükleer tesislerin bombalanması nedeniyle ülkemizde, bölgemizde ortaya çıkan halk sağlığı tehditlerine yönelik basın açıklaması gerçekleştiriyoruz.

MEHMET MURAT ÇALIK DERHAL TUTUKSUZ YARGILANMALIDIR!

Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık hakkında yürütülen soruşturma kapsamında verilen tutuklama kararı, yalnızca hukuki değil aynı zamanda vicdani ve insani bakımdan da derin bir endişe kaynağıdır.

Sayın Çalık, iki kez lösemi ve bir kez lenfoma tanısı almış, ağır bir onkolojik tedavi süreci geçirmiş bir kamu görevlisidir. Bağışıklık sistemi zaten son derece hassas olan bir bireyin, cezaevi koşulları gibi sağlık hizmetlerine erişimin sınırlı ve enfeksiyon risklerinin yüksek olduğu bir ortamda tutulması, doğrudan yaşam hakkını tehdit eden bir uygulamadır.

Bu kadar ağır sağlık sorunları yaşamış Beylikdüzü belediye başkanı, Mehmet Murat Çalık, ailesinden ve avukatlarından yüzlerce kilometre uzağa İzmir Buca Cezaevine nakledilmiştir. Cezaevinde kaldığı üç ayı aşkın sürede kötü yaşam koşulları, stresli ortam ve yaşadığı psikolojik işkenceye ek olarak bir de bu nakil ile cezalandırılmıştır. Tüm bu ağır yaşam koşullarında kısa sürede ile 15 kg kaybetmiş ve sağlığı bozulmuştur.

Avukatları tarafından da açıklandığı gibi bugün lenf nodlarında büyüme ve hastalığının tekrarı şüphesi ile hastaneye kaldırılmıştır. Sağlık durumu bu kadar ağır bir belediye başkanının tutuklu yargılanması tutukluluğu, insan yaşamını tehdit eden ağır bir düşman hukuku uygulamasına dönüştürmüştür. İnsan ve toplum vicdanını yaralayan, yaşam hakkına doğrudan saldırı anlamı taşıyan tutukluluk halinin devamına derhal son verilmelidir.

Unutulmamalıdır ki Anayasa’nın 17. maddesi herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkını güvence altına almaktadır. Ceza Muhakemesi Kanunu da tutuksuz yargılamayı esas, tutuklamayı istisna kabul eder. Bu durumda yargı süreci, Sayın Çalık’ın sağlık durumu dikkate alınarak tutuksuz şekilde yargılanmalıdır

Mehmet Murat Çalık, seçilmiş bir belediye başkanı olarak görevini hiçbir kaçma, delilleri karartma ya da yargılamayı engelleme şüphesi doğurmadan yürütmektedir. Yerleşik ikametgâhı, kamuya açık görev konumu ve bilinen yaşam biçimi dikkate alındığında, tutuklamaya gerekçe oluşturabilecek hiçbir somut durum bulunmamaktadır.

Bu nedenle yetkililere çağrımız açıktır:

Mehmet Murat Çalık’ın hem bir yurttaş olarak yaşam hakkı, hem de seçilmiş bir belediye başkanı olarak yargı süreci derhal tutuksuz biçimde devam ettirilmelidir.

Sağlık hakkı, yaşam hakkı ve hukukun temel ilkelerini savunan bu çağrımıza destek veren tüm kamuoyuna bu konudaki hassasiyeti için de teşekkür ediyoruz.

TAYFUN KAHRAMAN AİLESİNİN YANINDA DOKTORLARI İLE BİRLİKTE TEDAVİSİNİ SÜRDÜRMELİDİR

Bu arada yine hukuksuz bir şekilde Gezi Davasında mahkûm edilen, Gezi eylemleri esnasında TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi Başkanı olarak görev yapan ve Taksim Dayanışması’nın aktif sözcülerinden Tayfun Kahraman, Nisan 2022’de tutuklandığı zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanlığı görevini yürütmektedir. Aradan geçen 38 ay boyunca MS hastası olarak Silivri Kapalı Cezaevinde tutulmaktadır.

Cezaevinde sağlık hakkına ulaşımı ayrıca cezalandırmaya dönüştüren uygulamalara bir örnek olarak, MS hastalığı nedeniyle cezaevinden sağlık kurumuna sevk esnasında aç susuz, elleri kelepçeli, 1 metre karelik çelik bir hücre içinde yolculuk ettirilerek bu halde saatlerce araçta bekletilmiştir. Bu uygulama Tayfun Kahraman ve tüm tutuklu ve hükümlüler için ayrıca bir cezalandırmaya dönüşmüştür. Son olarak hayati tehdit yaratan MS hastalığı için hastane kontrollerinde istenen MR randevusu için üç ay sonraya, Eylül 2025’e randevu verilmiştir. Ani ataklara ilerleyen bir hastalık olan MS hastalığında aylar sonraya verilen MR randevusu kabul edilemez, sağlık hakkına bir saldırıdır.

Hastalığın ilerlemesinde etkili olan cezaevi koşulları sağlığını daha da bozmakta, yaşam hakkına tehdit oluşturmaktadır. Tayfun Kahraman ailesinin yanında doktorları ile birlikte tedavisini sürdürmelidir.

Tüm bu örnekler aslında cezaevlerinde sadece başkanlarımız için değil, tüm tutuklu ve hükümlülerin sağlığa erişim ve yaşam hakkını kısıtlayan ve ayrıca cezalandırmaya dönüşen uygulamalardır. Cezaevlerinde hasta hükümlü ve tutuklular için sağlığa erişim hakkı, yaşam hakkı her durumda gözetilmek zorundadır.

NÜKLEER TESİSLERE SALDIRI BİR HALK SAĞLIĞI FELAKETİDİR!

İran’daki nükleer tesislerin askeri saldırıya uğraması sonucunda, IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu) nükleer ve kimyasal sızıntılar meydana geldiğini açıklamıştır. Dün üç nükleer tesise daha bombalı saldırı düzenlenmiştir.

Bu gelişmeler, sadece İran halkını değil, tüm bölgeyi ve Türkiye’yi de tehdit eden çok boyutlu bir halk sağlığı krizine dönüşme riski taşımaktadır. Milyonlarca insanın yaşam hakkını, sağlıklı çevrede yaşama hakkını ve nesiller boyunca sağlık güvenliğini tehdit etmektedir.

SADECE İRAN DEĞİL, TÜM BÖLGE TEHLİKE ALTINDA!

İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırılar sonrası ortaya çıkan iyonizan radyasyon ve toksik kimyasalların, kısa vadede Akut Radyasyon Sendromları ve organ yetmezliklerine kadar giden hasarlara, uzun vadede ise tiroid kanseri ve lösemi gibi kanserden, çocuklarda gelişim bozuklukları ve nesiller boyu aktarılacak genetik hastalıklara ve kitlesel ruh sağlığı sorunlarına ve sağlık sisteminde çöküşe neden olacaktır. Mülksüzleştirme ile birlikte kitlesel göçlere kadar uzanan zincirleme bir kriz ile toplumsal çöküntüyü derinleştirmesi kaçınılmazdır. Çernobil’de, Fukuşima’da yaşananların üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen acıları hâlâ dinmemişken, şimdi yeni bir felaket kapıdadır.

Bu kriz sadece İran halkını değil, komşu ülkeleri ve tüm bölge halklarını dolayısıyla Türkiye’yi de tehdit etmektedir. Özellikle Van, Hakkâri, Ağrı, Kars, Ardahan ve Iğdır illerimizde radyasyon riskine karşı acil önlemler alınmalıdır.

ÇEVRESEL VE GIDA GÜVENLİĞİ TEHDİTLERİ

Ekolojik yıkımla birlikte, toprak, su ve hava kirliliği yoluyla kirlenmiş gıda ve su kaynakları halk sağlığını doğrudan tehdit etmektedir. Tarımsal ve hayvansal ürünlerde radyasyon birikimi, besin zincirinin bozulmasına ve gıda güvenliğinin ortadan kalkmasına neden olacaktır.

Acil taleplerimiz ve önerilerimiz şunlardır;

BM, WHO ve IAEA katkılarıyla İran’da ve bölge sınırlarında sağlık ve çevre etkileri izlenmeli, şeffaf raporlama yapılmalıdır.

Radyasyon riski altındaki bölgelerde halkın tahliyesi, potasyum iyodür dağıtımı ve sağlık hizmetlerinin güvenliği sağlanmalıdır.

Ayrıca Ülkemizde Sağlık Bakanlığı, AFAD ve ilgili kurumlarından,

Tarım ürünleri ve su kaynaklarında acil analiz ve denetimler başlatılarak halkın bilgilendirilmesini,

Van, Hakkâri, Ağrı, Kars, Ardahan, Iğdır gibi sınır illerimizde radyasyon izleme ve halk sağlığı denetimlerinin artırılmasını ve tüm bulguların kamuoyu ile şeffaf biçimde paylaşılmasını;

Olası kitlesel göç hareketlerinde radyasyon kontaminasyonu da göz önüne alınarak, uygulanacak önlemlerin kamuoyu ile şeffaf biçimde paylaşılmasını bekliyoruz.

Barış, adalet ve aalkların yaşam hakkı için;

Dünyanın hiçbir yerinde nükleer tesislerin bombalanması, askeri bir hedef olarak görülemez. Bu saldırılar, insanlık onuruna aykırıdır ve kolektif bir cezalandırma girişimidir. Sağlık sistemlerinin çöküşü, radyasyon hastalıklarının yayılması ve çevresel felaketler asla “ikincil zarar” olarak kabul edilemez.

Halk sağlığı, barışın ve adaletin temelidir.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak sivil halkı korumanın uluslararası bir sorumluluk olduğunu hatırlatıyor, barıştan ve yaşam hakkından yana tüm siyasi güçleri, bilim insanlarını, sağlık meslek örgütlerini ve yurttaşlarımızı birlikte bölgemizdeki savaşa, nükleer silahlanmaya ve nükleer tesislerin vurulmasına karşı ses yükseltmeye çağırıyoruz.

Tüm bu gelişmeleri yakından izlemeye, halk sağlığını ve yaşam hakkını savunmaya devam edeceğiz.