17.02.2023

Seyit Torun: Belediyelerimizin Bu Hizmetleri Aksamaya Yol Açmadan Sürdürmeleri İçin Mali Olarak Desteklenmeleri Artık Bir Zorunluluk Haline Gelmiştir

CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, “Görülüyor ki depremdeki yaralarımızı sarmak uzun bir süre alacak. Burada önemli bir görev de belediyelerimize düşecek. Dolayısıyla belediyelerimizin bu hizmetleri aksamaya yol açmadan sürdürmeleri için mali olarak desteklenmeleri artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Belediyelerin üzerindeki ağır yük, bir an önce hafifletilmelidir” dedi. Torun, belediyelere bir an önce ek kaynak sağlanması gerektiğini söyledi.

Seyit Torun, bugün CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Depremden etkilenen insanlara belediyelerden yapılan ve yapılacak olan yardımlara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Torun, şunları söyledi:

“Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin 12’nci günündeyiz. Ben, bir kez daha, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Bugün Miraç Kandili. Tüm milletimizin ve İslam aleminin kandilini de kutluyor, afetzede vatandaşlarımız için duacı olduğumuzu bir kez daha belirtiyorum.

“AFET BÖLGELERİNDEKİ ÇALIŞMALARIMIZ BUNDAN SONRA YENİ BİR PLANLAMAYLA DEVAM EDECEK”

Belediyelerimiz, depremin ilk anından itibaren seferberlik anlayışıyla çalışmaya devam ediyor. Bugün itibarıyla 6 bin 193 araç ve 16 bin 659 personelini bölgeye gönderdi. İnsani yardım malzemelerini taşıyan 3 bin 861 TIR, 4 uçak, 6 gemi, 2 vapur ve 2 tren vagonu bölgeye ulaştırıldı. 2 milyon 400 bin battaniye, 31 bin çadır, 573 konteyner, 176 bin ısıtıcı ve soba, bin 100 mobil tuvalet, bin 400 jeneratör ve 3 milyon 200 bin hijyen paketi de vatandaşlarımıza gönderildi. Bilinmesini isteriz ki bu desteklerimiz geçici olmayacak. Afet bölgelerindeki çalışmalarımız bundan sonra yeni bir planlamayla devam edecek.

“DEPREMİN VURDUĞU İLLERİMİZLE İLGİLİ BİR SORUMLULUK PAYLAŞIMINI PLANLADIK”

Bugün de Genel Sekreterimiz ve büyükşehir belediye başkanlarımızla çevrimiçi bir toplantı yaparak son çalışmalarımızı değerlendirdik. Depremin vurduğu illerimizle ilgili bir sorumluluk paylaşımını planladık. Buna göre; artık belirlenen büyükşehir belediyelerimiz, afet bölgelerindeki bir ilimizden sorumlu olacak. Diğer belediyelerimiz de koordinatör belediyemize destek verecek. Böylece uzun vadeli destekler, tam bir koordinasyon içinde vatandaşlarımıza sunulacak. Bölgedeki genel başkan yardımcılarımız, milletvekillerimiz, il başkanlarımız ve örgütümüzle birlikte tam bir koordinasyon içinde destekler sürdürülecek.

“BELEDİYELERİN HEM AFET BÖLGELERİNE DESTEKLERİNİ SÜRDÜRMESİ HEM DE KENDİ BÖLGELERİNE GELEN VATANDAŞLARIMIZIN İHTİYAÇLARINI EKSİKSİZ OLARAK KARŞILAMASI GEREKİYOR”

Ülke genelinde imkanı olan tüm belediyeler, ilk günden bu yana afet bölgelerine destek oluyor. Kimisi personellerini gönderiyor, kimisi insani yardım götürüyor, kimisi kendi bölgesine göç edenleri misafir ediyor. Kimisi de bunların tamamını birlikte yapıyor. Deprem bölgelerine desteklerimizi biraz önce söyledim. Şimdi bir konuya daha dikkatinizi çekmek isterim. Bir deprem göçü ile karşı karşıyayız. Özellikle büyükşehirlerimize yönelik göç dalgası artarak devam ediyor. Bugün itibarıyla Mersin’e 337 bin, Antalya’ya 133 bin, Muğla’ya 35 bin, Ankara ve İstanbul’a da on binlerce vatandaşımız ulaşmış bulunuyor. Hal böyleyken belediyelerin hem afet bölgelerine desteklerini sürdürmesi hem de kendi bölgelerine gelen vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını eksiksiz olarak karşılaması gerekiyor.

“BELEDİYELERİN ÜZERİNDEKİ AĞIR YÜK BİR AN ÖNCE HAFİFLETİLMELİDİR”

Siyasi parti ayrımı gözetmeden bir çağrıda bulunmak istiyorum. Görülüyor ki depremdeki yaralarımızı sarmak uzun bir süre alacak. Burada önemli bir görev de belediyelerimize düşecek. Dolayısıyla belediyelerimizin bu hizmetleri aksamaya yol açmadan sürdürmeleri için mali olarak desteklenmeleri artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Belediyelerin üzerindeki ağır yük bir an önce hafifletilmelidir. CHP olarak bizim önerilerimiz hazır. Öncelikle belediyelerin bankası olan İller Bankası üzerinden belediyelere ek kaynak planlaması bir an önce yapılmalıdır. Bu kaynak, belediyelere hakkaniyetli bir şekilde paylaştırılmalıdır. Belediyelerin ve belediye şirketlerinin kamu kurumlarına olan borçları yeniden yapılandırılmalıdır. Belediyelerin vatandaşa hizmet için kullandığı akaryakıttan, elektrikten ve doğal gazdan ağır vergiler alınmaktadır. Bu vergiler maalesef en yüksek tarifelerden belirlenmektedir. Dolayısıyla halka hizmet eden belediyeler, bu enerji giderlerinde derhal avantajlı bir tarifeye geçirilmelidir. İktidara samimi çağrımızdır. Bizim bu konuda daha önce verdiğimiz kanun teklifimiz hazır ve aylardır Meclis’te bekliyor. Gelin, Meclis açıldığında bu konuyu çalışalım ve düzenlemeleri hep birlikte hayata geçirelim. Böylece depremzede vatandaşlarımıza daha iyi hizmetler verilmesinin önünü hep birlikte açalım.

“BU ÜLKENİN BAŞINA GELEN EN BÜYÜK FELAKET, BU RANTÇI CEHALETTİR”

Önümüzde ağır sorunlar var. Bu sorunların birlik ve beraberlik anlayışıyla, ortak akılla çözülmesi gerekiyor. Ancak iktidarın hâlâ bu anlayıştan çok uzak olduğunu görüyoruz. Biz, yerel yönetim imkanlarıyla saydığım tüm bu destekleri vermek için mücadele ettik, ediyoruz. Ancak devasa Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin bu afete ne kadar hazırlıksız oldukları açıkça ortaya çıkmıştır. Depremin başından bu yana tam bir yönetimsizlik örneği sergilenmiştir. İktidarın ve AFAD’ın birinci görevi, şehirlerimizi afetlere hazırlamaktır. Bunun nasıl yapılmadığını bir örnekle anlatmak istiyorum. Hatay’ın İskenderun ilçesindeki 6 mahalle, 2013 yılında ‘afet riskli alan’ ilan edilmişti. Kanuna göre afet riskli alan şudur: Zemin yapısı ve üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybı riski taşıyan alandır. Bir bölge afet riskli alan ilan edildikten sonra, orada deprem tehdidine karşı gerekli çalışmaların yapılması gerekir. Ancak özellikle dikkatinizi çekmek isterim; 2013’te Bakanlar Kurulu tarafından alınan bu karar, depremden tam bir yıl önce, 4 Şubat 2022 tarihinde bir kişinin imzasıyla iptal edilmiştir. Yani bu mahallelerde açıkça ‘afet riski yok’ denilmiştir. Ve şimdi o 6 mahallede binalar yıkılmış, vatandaşlarımız hayatlarını kaybetmiştir. Bakanlar Kurulu’nun 26 imzayla aldığı kararın tek imzayla iptal edilmesinin faturasını, vatandaşlarımız canıyla ödemiştir. İşte yıllardır eleştirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi tam da budur. Bu kararda imzası olan kişi, şimdi çıkmış, ‘Asrın felaketi, kader planı’ diyor. Açık söylüyorum; bu ülkenin başına gelen en büyük felaket, bu rantçı cehalettir.

“BU ÜLKENİN SİZE VERECEK 1 YILI DEĞİL, 1 GÜNÜ BİLE KALMADI”

Bu iktidar, ülkemize bir kabusu yaşatmış, milletimizin üstüne bir karabasan gibi çökmüştür. Şimdi artık uyanmanın zamanıdır. Hatırlayalım; pandemi oldu, yönetemediler. Vatandaşlarımızı beş maskeye muhtaç ettiler. Ormanlarımız yandı, söndürecek uçak bulamadılar. Ardından ülkemizi ağır ekonomik krize, derin bir yoksulluğa mahkum ettiler. Bunların hiçbiri bizim kaderimiz değildi, sadece yönetmeyi beceremediler. Şimdi de bu tek adam rejimiyle, bu hırsla ve bu kibirle yıkılan enkazların altında kaldılar. Günlerce enkazlara ulaşamadılar. Yardımların ulaştırılmasında geç kaldılar. ‘Her şeyi ben yapacağım’ diyerek, belediyelerin ve sivil arama-kurtarma ekiplerinin desteklerini sekteye uğrattılar. ‘Ben bilirim, ben yaparım’ hırsıyla ülkemize telafisi mümkün olmayan zararlar verdiler. Şimdi ‘asrın felaketi’ diyerek, ‘kader planı’ diyerek sorumluluktan kaçmak istiyorlar. Bu mağduriyetleri ülkemize yaşatanlar, milletten bir yıl daha istiyorlar. Milletimiz de biz de şunu söylüyoruz: Artık yeter. Bu ülkenin size verecek bir yılı değil, bir günü bile kalmadı. Bu ülkenin ortak akla, liyakate, devlet ciddiyetine ihtiyacı var. Bu ülkenin artık köklü bir değişime ihtiyacı var. Ve bu büyük ülke, bu büyük millet, yakın zamanda bu değişimi sağlayacak, ülkemizi bu karanlıktan aydınlığa çıkaracaktır.”