03.03.2022

Özgür Özel: "Yapılan Şey Güvenlik Zirvesi Değil Güvenlik Zırvasıdır”

-“BİZİM DERDİMİZ HER DOĞAN, BAHÇELİ’NİN DERDİ ERDOĞAN”

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Yapılan şey güvenlik zirvesi değildir, güvenlik zırvasıdır. Güvenlik zirvesine tüm kurumlar katılır ki tüm kurumların katılması doğrudur. Dışişleri Bakanı Covid diye güvenlik zirvesinde Dışişleri Bakanlığı'ndan tek kişi yoksa, oranın adı zirve olmaz, zırvalamak olur. Dışişleri Bakanlığı'nın olmadığı Ukrayna-Rusya tartışmasını yapıyorsanız, Fahrettin Altun'u oraya oturtuyorsanız, Fahrettin Altun benzeri bu sistemin ürettiği ve bu konuda liyakatsiz tipleri oraya dolduruyorsanız olmaz bu. Bir de o güvenlik zırvasından sonra 8’inci gündeyiz, geldiğimiz noktada ne yapıyorsunuz? Ne oldu? Ne noktaya geldiniz?” dedi. Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına ilişkin olarak, “O masanın metni o masadakilerle değil, o masadan çıkan parlamenter sistem umuduna gönül veren bütün Türkiye ile mutabık bir metindir, bütün seçmenlere yönelik bir metindir. Sizin gibi Erdoğan'a Anayasa yapmıyoruz, her doğana Anayasa yapıyoruz. Bizim derdimiz her doğandır, Bahçeli'nin derdi Erdoğan'dır” ifadesini kullandı.

CHP Grup Başkanvekili Özel, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “Bütün dünya Ukrayna’ya yoğunlaşmışken, Türkiye’nin bir savrulma halinde olduğu, peşi sıra gelen açıklamalardan, birbiriyle çelişen yaklaşımlardan anlaşılıyor. Her kafadan bir sesin çıktığı, İbrahim Kalın’ın, Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Ömer Çelik’in ayrı tellerden çaldığı bir dış politika yönetimiyle karşı karşıyayız. Böyle olduğunda güven oluşturamıyoruz ve ülkemize biçilen arabuluculuk misyonu yerine getirilemiyor. AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan geçtiğimiz günlerde kullandığı bir ifadede, Tayyip Erdoğan’ın uluslararası karar vericilerle Ukrayna müzakerelerinde bulunduğunu ve yoğun olduğunu ifade etti. Döndük, baktık Tayyip Erdoğan Hollanda başbakanıyla konuşmuş, Avusturya cumhurbaşkanıyla konuşmuş, Belarus cumhurbaşkanıyla konuşmuş, Ukrayna devlet başkanıyla konuşmuş, Fransa cumhurbaşkanıyla konuşmuş. Yani baktığınızda tüm taraflarla görüşmesi beklenen, NATO’daki etkin karar vericilerle görüşmesi beklenen Tayyip Erdoğan’ın kayda değer ikiden fazla görüşmesi yok. Konuyla doğrudan alakalı ve çözüm masasında olacak, çözüm iradesine katkı sağlayacak iki tane görüşmesi var. Rusya büyükelçisinin Meclis’e gelmesi, dostluk grubuyla görüşme yapmasının bir denklik içinde Ukrayna büyükelçisiyle de benzer bir görüşmenin yapılması gereğini de hatırlatıyoruz. Washington'un, Paris'in, Roma'nın, Londra'nın, Berlin'in öngördüğü, Ankara'nın öngöremediği bu hal ve Ukrayna'da yaşanan vatandaşlarımızın düşürüldüğü bu hal, gerçekten hepimiz için Türkiye'yi sıkıntıya sokan bir durumdur. Oradan yayınlanan her video, her isyan içimizi sızlatıyor, bizi utandırıyor ama Ömer Çelik'i utandırmıyor. Ömer Çelik'e bir teklifte bulunalım. Mesela bir akşam Twitter'da Ukrayna ile ilgili sohbet odaları var gençlerin. Bir girsin, birlikte girelim, tartışalım. Yapamaz... Bir girsin, bir dinlesin, gençleri cevaplasın. Yani parti devletini perçinlemek... Demokrasinin tabutuna bir çivi daha çakıyor, bir çivi daha çakıyor her gün” dedi. Özel, şunları kaydetti:

“YAPILAN ŞEY GÜVENLİK ZİRVESİ DEĞİL, GÜVENLİK ZIRVASIDIR”

“Yapılan şey güvenlik zirvesi değildir, güvenlik zırvasıdır. Güvenlik zirvesine tüm kurumlar katılır ki tüm kurumların katılması doğrudur. Dışişleri Bakanı Covid diye güvenlik zirvesinde Dışişleri Bakanlığı'ndan tek kişi yoksa, oranın adı zirve olmaz, zırvalamak olur. Dışişleri Bakanlığı'nın olmadığı Ukrayna-Rusya tartışmasını yapıyorsanız, Fahrettin Altun'u oraya oturtuyorsanız, Fahrettin Altun benzeri bu sistemin ürettiği ve bu konuda liyakatsiz tipleri oraya dolduruyorsanız olmaz bu. Bir de o güvenlik zırvasından sonra 8’inci gündeyiz, geldiğimiz noktada ne yapıyorsunuz? Ne oldu? Ne noktaya geldiniz? Herkes bakıyor, "Ya kardeşim NATO aktif tutum sergilemeli, cesaret göstermeli" diyen adam, "Hadi arkadaşlar biz hep beraber bir şey yapın ama ben yokum" diyor. Neden? Putin'den korkuyor. "Dondurur beni." Gazın vanası elinde, nükleer santralin şalteri elinde, teknolojisi elinde, turist onda, turizm onda... Domates satacağım, narenciye yollayacağım; hadi siz bir yana, ben bu yana. Böyle olmaz, bu denge diplomasisi olmaz ve vatandaşlarımız hatırlarlar bu hale bir Ziya düşmüştü. Hangi Ziya? Karı-koca kavga ederler, ‘Turşu öyle mi yapılır, böyle mi yapılır?’ diye. Rahmetli Adile Naşit, Münir Özkul... Bir Ziya vardır iki tarafı birden idare etmeye çalışan. Yıllarca başarır bu işi, bundan da beslenir. İki durumda çuvallar: Bir, kavga ettiklerinde hangi tarafı tutacağını bilmediğinde; bir de barıştıklarında aslında ne kadar samimiyetsiz, ne kadar çıkarcı olduğu görüldüğünden. Bütün dünya bir yerde, bizimkiler başka bir işin peşinde. Geldiğimiz nokta gerçekten yönetilmeyen ve savrulan bir politikanın nasıl çuvallandığının görüldüğü bir yerdir.

“İZAHTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUZ”

Halen daha günde 200, 250, 300 kişinin öldüğü bir salgında, bir pandemide pandemi ortadan kalkmadan, epidemiyolojik ölçütler içinde artık bu salgının kontrole alındığı kabul edilmeden, gösterilmeden, bir hastanın bulaştırdığı kişi sayısıyla, vaka sayısıyla ve ölüm sayısıyla, ‘biz tedbir kaldırıyoruz’ deyip zaten ortaya konulan birtakım gevşeklikler yüzünden gevşedikçe bu salgının belini bükemediğimiz ama ölümlerin normalleştirildiği bir ülkede yaşıyoruz. Yıllarca travması atlatılmayacak rakamlar her gün Covid yüzünden yaşanırken, maske takmasanız da olur... Kapalı ortamlarda havalandırmanın yeterli olduğuna ilişkin nesnel ölçütün nasıl uygulanacağını bilmiyoruz. Bu konuda yönetmelik çıkmalıdır. Metrekareye göre mi, kişi sayısına göre mi bakılacak? O havalandırmanın ne olduğuna kim bakacak? O yüzden de sağlığına dikkat eden, sevdiklerinin sağlığını önemseyen, toplum sağlığını önemseyen vatandaşlarımızın, kapalı alanlarda maske konusunda çok daha duyarlı olmasını ve maskelerini çıkarmamaları gerektiğini söylüyoruz. Aktif vaka sayısının çok yüksek olduğu bu dönemde HES kodu uygulamasının kaldırılmasını doğru bulmuyoruz. PCR testi pozitif çıkmış bir kişinin evinde olması gerekirken, toplu taşımaya binmesi, uçağa binmesi, otobüse binmesi, alışveriş merkezlerine gitmesi, lokantaya girmesini HES koduyla takip ediyorduk. Şimdi nasıl engel olabileceğiz? Cinsiyete göre, hastalıklara göre, aşılı-aşısıza göre, hangi aşılananların hastalığa ne sıklıkla yakalandıklarına göre üretilen antikor miktarının da takip edilebileceği rakamları şeffaflıkla verin. İl il verin, meslek gruplarına göre verin. Ama biz sadece ve sadece rakamları birilerinin bildiği, toplumdan gizlendiği süreçteyiz. Bir kez daha halkın önünde soruyorum: Ey Fahrettin Koca; diyorsun ki aşısızlar ölüyor, biliyoruz ki aşısızlar ölüyor. Niçin aşısızlar ve aşıların rakamlarını ayrı ayrı vermiyorsun. Turkuaz tabloyu, yeşil tablo ve kırmızı tablo diye yayınla. Bu rakamları niye yayınlamıyorsunuz ve hangi aşı türüne göre ne oluyor?

“ENFLASYON İTTİFAKI”

Enflasyon rakamları açıklandı. ‘Türkiye'de Enflasyonun Tarihi’. Bu kitabın tanıtımını hatırlıyor musunuz? Bu kitabı ‘enflasyon tarih oldu, enflasyonun tarihi diye kitap çıkardık’ demişlerdi. Kim yaptı? Tayyip Erdoğan. Bugün geldiğimiz noktada tüketici fiyatları AK Parti iktidara geldiği gün yüzde 29'du, bugün yüzde 54,44. Kitabı yazanlar kitabı tersten okumuşlar ve bugün gelinen noktada, aldıklarından çok daha yüksek bir enflasyona Türkiye'yi getirdiler. Onlar iktidara geldiğinde üretici fiyat endeksi yüzde 30'du, bugün yüzde 105. Tüketici fiyatlarında 237 ayın, 19 yılın zirvesindeyiz, geldiklerinden en yukarıda. Üretici fiyatlarında 322 ayın, yani 27 yılın zirvesindeyiz ve üretici fiyatlarında 3 haneli enflasyon, 100'ün üzerinde enflasyon en son Tansu Çiller zamanında olmuştu. Şimdi muhteşem bir ittifak var, enflasyon ittifakı. Hangi iktidara destek verirse hiperenflasyonu yaşattıran Devlet Bahçeli. Var mı istisnası, bulun söylesinler. AKP eski dönemdeki icraatlara devam ede de enflasyonu kendi kendine bir yerlere getirmişti, bunlar destek verdiğinden beri enflasyon çıkışta. Eski Başbakan Tansu Çiller, hiperenflasyonun kahramanı, bir de şimdi Tayyip Erdoğan; enflasyon ittifakını kurmuşlar. Hani deniyor ya: ‘Cumhur İttifakı, onlar da genişleyecek mi? Tansu Hanım parti kuracak mı?’ Kurar, size yakışır. Üçsünüz, dört olun. Tayyip Erdoğan'ı önce Devlet Bahçeli ile temaslandı, şimdi Tansu Çiller ile temaslandı ve enflasyon canavarını hortlattılar. 30'dan aldıkları enflasyonu, yüzde 105'lere getirdiler. Bakın enflasyonun kitabını yazanlara söylüyoruz. Türkiye'den yüksek enflasyonu olan ülke sayısı: 7. Ben söyleyeyim, Ömer Çelik yine bundan utanmasın: Surinam, Zimbabve, Küba, Suriye, Lübnan, Sudan, Venezüella. Bu 7 ülke dışında enflasyonu Türkiye'den yüksek ülke yok, her geçen gün de sayıları azalıyor. Nebati'nin gözlerinin içine bakıyoruz, gelecek ay sadece Surinam ve Zimbabve kalabilir. O yüzden herkes ne yaptığına dikkat edecek.

“ÇİFTÇİLERE ŞİKAYETİMİZ VAR”

Şimdi buradan bizi dinleyenlere, çiftçilere bir şikayetimiz var. Özellikle buğday ekip, buğday biçip hepimizi doyururken kendi çocukları aç kalmasın diye bekleyen Türk çiftçisine, buğday üreticisine bir haberimiz var, bir şikayetimiz var: Dün TMO, buğday ithalatı için ihale açtı ve 445 dolar yani 6300 liraya buğday ithal edecekler. 6300 lira... Peki sizden kaça alıyorlar? 2250 liraya. 6300 liraya ithal kararı aldılar, bizim çiftçimizden 2250 liraya alıyorlar. Ve birçok çiftçimiz sadece olmazsa olmaz bahar gübresini atamadığı için, gübre fiyatları çok pahalı olduğu için ekim yapamıyor. Çünkü gübresiz ektiği takdirde verim alamayacak, ton basmayacak, içi dolmayacak başakların. Birçok insan bugünkü gübre fiyatlarından buğday ekemezken, onlara 2250 lirayı layık görenler, dışarıdan 6300 liraya buğday almaya karar vermişler. Daha bir şey söylenmez, bunun üstüne daha başka bir şey söylenemez. Bu rezalet, bu çiftçimize ihanet, Türk çiftçisini öldürme, bizi aç bırakma, ithalatçıyı zengin etme formülü. Hâlâ bunları düşünebilen bir iktidarla karşı karşıyayız. Bir yandan halen Nebati enflasyonla mücadele timlerinden bahsediyor. Şunu söyleyelim: Öyle timle falan enflasyonla mücadele edemezsiniz. Öyle tim olsa, gelip ilk seni yakalaması lazım. Çünkü sen bu işin başında oldukça, bu işin başarılamayacağı belli. Liyakatsiz kaptan dedik, ehliyetsiz kaptan dedik. Bize şaka yaptın, ‘7 metreden büyük tekne kullanma ehliyetim var, bilmem ne’ ama bu ehliyetsizlik, bu liyakatsizlik hepimizi mahvediyor. Rakamlar ortada... Ne zaman tek adam rejimi başladı, ne zaman ‘verin oyu bu kardeşinize enflasyonla nasıl mücadele edilir?’ dedi, zaten o zaman enflasyon 9'du. Bütün yetkileri ele aldı, kendi damadını ekonominin başına getirdi, Merkez Bankasında 5 başkan değiştirdi ve hep de şunu dedi. Laf dinlemedi, söz dinlemedi diye aldım.

“BİR ÜÇLÜ FOTOĞRAFINIZ YOK”

Bahçeli normalde salı günleri grup toplantısı yapar, erteledi. Neden? Güçlendirilmiş parlamenter sisteme çalışacak, çalışmış. Diyor ki: ‘Güçlendirilmiş parlamenter sistem teklifi, güçsüzleştirilmiş Türkiye'nin taslak beyannamesidir ve bizim nazarımızda buruşturup atılacak kağıt parçasından farksızdır.’ Şimdi alışılagelmiş nezaketsizlik içinde başlamış. Bu ülkede Türkiye'nin en önemli siyasi gelenekleri, CHP, Demokrat Parti; senin geçmişte küfrettiğin, nefret ettiğin, bir anda çark ettiğin ve yanına geçtiğin AK Parti'ye gidişine itiraz olarak bir duruş göstermiş İyi Parti'nin seçmenlerinin yolladığı partiler bunlar, burada bulunuyorlar, milletvekilleri var. Sen tutup da milletin vekillerinin, milletin görevlendirdiği partilerin bulunduğu bir masaya, ‘o masadan çıkmış bir kağıdı yırtıp atacağız’ diyemezsin. Bu millete hakarettir, o masada bulunan 6 liderin seçmenlerine hakarettir, onları destekleyen, onlara umut bağlamış insanlara hakarettir. Anketlere baktığında şu anda seçmenin yüzde 60'ına yaklaşan bir ittifakın toplamından bahsediyoruz. "Altı benzemez, altı benzemez" diyor. Üç birbirine çok benzeyensiniz siz ya, çok benziyorsunuz, her geçen gün birbirinize biraz daha benziyorsunuz. Bir fotoğrafınızı görelim. Niye üçlü fotoğrafınız yok? Destici yırtıyor kendini ‘Beni de alın, beni de gösterin, ben de oradayım, ben de şuradayım’ diye. Siz de hadi bir fotoğraf çektirin de görelim. Bir üçlü fotoğrafınız yok. Bugünden sonra, artık biz bunu dedikten sonra inşallah Destici'ye ben büyüttürüp yollayacağım o zaman ona. Hadi diyeceğim gözün aydın, ittifaka aldılar. Fiilen, söylemle ittifakta, bir fotoğrafı yok adamcağızın, hatıra diye saklayacak. Dönmüş bizim çektirdiğimiz fotoğrafa konuşuyorlar. Biz hiçbir bilgiyi, belgeyi, millet adına üretilmiş böyle bir evrakı yırtıp atmayız. Biz yırtacak atacak olsak, Ulvi Yönter'in uzman çavuşlar söz verip tutmayacağını bile bile kağıt israfı yapıp, yaptırdığı kanun tekliflerini atarız. Atmıyoruz, kıymet veriyoruz, hatırlatıyoruz. Hani Ulvi Bey? Meclis'in uzman çavuşu yine arazi; yine eğitimde yok, talimde yok. Hadi gel, getir, iki elimle oy vereceğim uzman çavuşların işini çözelim. Yok... Yırtıp atacak olsak Arzu Erdem'in EYT teklifini yırtıp atarız; verilen bir sözün tutulmadığının belgesi. Hadi Arzu Hanım getirsin, ayakta çift elle oy vereceğiz. Yok ama bunları yapmayın, milleti kandırın, sonra bu krizden bu ülkeyi nasıl çıkarırız diye çalışılmış, mutabakata varılmış, millete arz edilen bir belgeye hakaretler sıralayın. Bizi bu ittifaka millet itiyor, millet itiyor. Çünkü sizden kurtulmak istiyor. Sizin gibi dün birbirine sövenleri, hiçbir şey değişmeden bir araya getirip birbirine iltifat ettiren kim? Sizi arkanızdan kim itiyor? Hangi güçler, hangi mahfiller, hangi derinliklerden geldi bu talimat? Bir ona cevap verin, ondan sonra bizi o masaya kim itiyormuş? Altı lider, birbirinden farklı altı siyasi parti, birbirlerine birer küçük nazik adım attılar ama demokrasiye çok büyük bir adım attılar. Bu ülkeyi tek adam rejiminden kurtaracak olan masa ve mutabakat oradadır. O masanın metni o masadakilerle değil, o masadan çıkan parlamenter sistem umuduna gönül veren bütün Türkiye ile mutabık bir metindir, bütün seçmenlere yönelik bir metindir. Sizin gibi Erdoğan'a Anayasa yapmıyoruz, her doğana Anayasa yapıyoruz. Bizim derdimiz her doğandır, Bahçeli'nin derdi Erdoğan'dır. Bugün koşa koşa bir araya gelecekler bakalım. İktidarda tutunabilmek, bu milletin hiçbir yarasına merhem olmadan ama inadına giderek bu milletin aleyhine bir iktidarı sürdürmek için bakalım nasıl bir planın, nasıl bir mutabakatın ürününü önümüzdeki günlerde karşımıza çıkaracaklar. Ne çıkarsa çıksın kazdıkları kuyuya düşecekler, bu iktidardan gidecekler. Milletimiz bilsin ki, sizin aşınızda, sofranızda ekmeğinize, çocuğunuzun harçlığına göz dikip, sizden alıp zengine verenler... Bunları sırtımızdan atacağız, yakamızdan düşüreceğiz. İllallah dedik küfürlerden, hakaretlerden; yoksulu, vatandaşı düşünmeyen, zengini düşünen icraatlarından.