21.02.2022

Oğuz Kaan Salıcı: “Elektrik, Doğalgaz ve Akaryakıt da Teftişe Tabi Tutulacak mı?”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı:

-“Çay, simit hesaplarıyla iktidara gelenlerin döneminde vatandaş içi boş gözleme, içi boş tost, içi boş içli köfte ve baklava yemeye mecbur bırakılıyor.”

-“Tıpkı hazine gibi yiyeceklerimizin de içini boşalttı, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı. Çay simit bile dar gelirlinin bütçesini sarsarken, şekersiz yarım bardak çay içip, tost yemek vatandaşımız için hayal oldu.”

-“Elektrik, doğalgaz ve akaryakıt da teftişe tabi tutulacak mı?”

-“Esnaf elektrik faturalarını işyerlerinin camlarına yapıştırarak gelen zamlara tepki gösteriyor, faturalarını teşhir ediyor. Camlarda yazan faturalar dudak uçuklatıyor.”

-“ Doğru, hepimiz aynı gemideyiz. Aynı ülkenin vatandaşıyız. Ama kimileri birinci mevkide zevki sefa içinde yaşarken, kimi üçüncü mevkide donuyor. Kimi zaten kürek mahkûmu... Gemide adaletten eser yok, önce adaleti sağlamak gerek.”

-“Sayın Emin Akbaşoğlu, Nurettin Nebati’den daha iş bilir, daha acar, ekonomi konularına daha hâkim olduğunu gösterdi.”

-“İktidar, bizim vaatlerimizi yarım yamalak, eksik bir şekilde yerine getirmeye çalışıyor.”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyerek MYK toplantısı gündemini değerlendirdi. Salıcı, şunları söyledi:


Değerli basın mensupları, bugün basın toplantısında beraberiz.

TÜRKİYE BU YAZ KITLIKLA KARŞILAŞABİLİR

Değerli arkadaşlar, Türkiye’nin gündemi hayat pahalılığı, açlık, yoksulluk, dar gelirli vatandaşın artık orta gelirli vatandaşın, daha önce orta direk dediğimiz vatandaşın da yaşamış olduğu ağır ekonomik sıkıntılar. Vatandaşın mutfağında yangın var, vatandaşımız artan fiyatlarla her geçen gün daha da yoksullaşıyor. Türkiye bu yaz döneminde bir gıda kriziyle karşılaşabilir, kıtlıkla karşılaşabilir. Bu uyarımızı Sayın Genel Başkan da defaatle yapmaya devam ediyor. Fakat henüz bir tedbir alındığına dair bir emare görmüyoruz.

YARIM BARDAK ÇAY İÇİP TOST YEMEK VATANDAŞIMIZ İÇİN HAYAL OLDU

Çay, simit hesaplarıyla iktidara gelenlerin döneminde vatandaş içi boş gözleme, içi boş tost, içi boş içli köfte ve baklava yemeye mecbur bırakılıyor. Esnaf vatandaşın alım gücünün olmadığını, içi boş ürün satarak vatandaşı geri çevirmek istemediğini söylüyor. Tıpkı hazine gibi yiyeceklerimizin de içini boşalttı AK Parti iktidarı. Çay, simit bile dar gelirlerin bütçesini sarsarken vatandaş şekersiz yarım bardak çay içip tost yemek vatandaşımız için hayal oldu. 20 yıllık saltanatlarında lale devri yaşadıkları vatandaşın adını duymadığı şeyleri yiyip içtikleri geldiğimiz noktada vatandaşa reva gördükleri şeyler ise boş baklava, içi boş tost gibi şeyler.

İLK SANDIKTA VATANDAŞ DA SARAYIN İÇİNİ BOŞALTACAK

Değerli arkadaşlar, AK Parti döneminde içi boş yiyecekler öne çıktı ama iktidarın da içi boş aynı zamanda. Ülkenin içini boşalttılar, hazinenin içini boşalttılar, ülkenin arazilerini parsel parsel satıyorlar, Merkez Bankasının kasasında duran 128 milyar doları çarçur ettiler, milletin cebini, cüzdanını boşalttılar, mutfaktaki tencereyi, buzdolabını boşalttılar, arabaların yakıt depolarını boşalttılar. Vatandaşı da içi boş gözlemeye, içi boş tosta mecbur bıraktılar. Her vaatlerinin içi boş. Sadece boş teneke gibi ses çıkaran bir iktidarla karşı karşıyayız ama işleri güçleri algı yaratmak ya da bir şeyleri yapıyormuş gibi göstermek. Yönetmekten aciz ama erken seçim çağrılarımızın karşısında kaybedeceklerini bildikleri bir seçime girmemek içinde ellerinden geleni yapıyorlar. İlk sandıkta vatandaş da sarayın içini boşaltacak bundan herkesin emin olması gerekiyor.

ELEKTRİK, DOĞALGAZ, AKARYAKIT DA TEFTİŞE TABİ TUTULACAK MI

Değerli arkadaşlarım, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonunun rakamlarına göre; bu yıl Ocak ayında geçen yıla göre ekmek, un, bulgur, makarna fiyatlarında yüzde 76.1, et ve balık fiyatlarında yüzde 71.14; süt, süt ürünleri, yumurta yüzde 73.2; yağ fiyatları yüzde 80.2, meyve fiyatları yüzde 96.9, sebze fiyatları -sıkı durun- yüzde 167.7 artmış durumda. Bakliyat fiyatları da 52.2 oranında zamlandı. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan çıkıp ‘eğer vatandaşlarımıza hububatta, meyvede, şurada, burada hala zulmetmeye devam ediyorsanız tüm dolaşan teftiş ekiplerimizle sizlerin sırtına bineceğiz’ diyor. Şimdi soralım AK Parti Genel Başkanı kimin sırtına binecek? Bu teftiş ekipleri ne yapmaya çalışıyor? Bir tür fiyat kontrolü yani fiyatları artırmayın, bu fiyatları arttırırsanız biz de size gerekeni yaparız demeye çalışıyor. Peki enflasyonu yüzde 50’ye getiren kim? Esnaf mı getirdi yüzde 50’ye? Enflasyon TÜİK’in rakamlarına göre dahi yüzde 50 olan enflasyon ister istemez fiyatlara yansıyor. Zaten biz biliyoruz ki, TÜİK’in açıklamış olduğu rakamlar gerçeği yansıtan rakamlar değil. Çok daha ötesinde bir enflasyon rakamıyla esnaf karşı karşıya. Şimdi bu işin sorumlusu esnaf değil, dönüp de esnafın sırtına binmeye kalkacak bir iktidar doğru bir iş yapmış olmaz. Vatandaşı, esnafı, bütün toplumu cezalandırmış olur. Peki madem bu konuda teftişe insanları çıkarıyorsun niye elektriğe, doğalgaza, akaryakıta zam yapıyorsun? Oraya da bir teftiş gönder bakalım. Bu zamlar nereden kaynaklanıyormuş orada da zamları geriye çeken, vatandaşı rahatlatan bir şey izleyin. Elektrik, doğalgaz, akaryakıt da teftişe tabi tutulacak mı Sayın Erdoğan’a sorumuz.

ESAS YAPMASI GEREKEN ÜRETİM MALİYETLERİNİ DÜŞÜRMEK

Değerli basın mensupları, bu iktidar fiyatları indirmek için üretim maliyetlerini düşürmesi gerektiğini bir türlü anlamadı. Marketleri teftiş ediyorlar, esnafın üstüne gidiyorlar, gözdağı veren açıklamalar yapıyorlar. Halbuki yapmaları gereken şey üreticinin maliyetini düşürmek. Üreticinin maliyeti düştüğü zaman bunun fiyatlara yansıyacağını bir türlü öğrenemediler. Büyük bir iş yapıyor gibi çıkıp görkemli toplantılar düzenleyerek gıda ürünlerinde fiyatları düşürmeye çalıştıklarını açıklıyorlar. Katma değer vergisini yüzde 8’den yüzde 1’e indirdiklerini açıkladılar. Hatta Erdoğan çıkıp sektöre biz yüzde 7 indirdik, siz de aynı oranda indirin diye indirim yapma çağrısında bulunuyor. KDV’yi yüzde 8’den yüzde 1’e indirdi ama esas yapması gereken şey yani üretim maliyetlerine düşük önlem alması gerekiyor idi, bu konuda hiçbir adım atmış değil. Son günlerde haberlerde sık sık işyerlerine, atölyelere, fabrikalara gelen astronomik elektrik faturalarını hepimiz görüyoruz. Peki ne oldu? Gıda ürünlerinde yüzde 7 KDV indirimi yapılsa da fiyatlar artmaya devam ediyor mi, etmiyor mu? Temel gıda fiyatlarındaki yıllık artış maalesef sürüyor. Gıda fiyatları bir yıldır o kadar arttı ki, gelen KDV indirimi mutfaktaki yangını söndürmeye yetmedi. KDV indiriminin ardından 30’lu yumurtanın fiyatı 36,5 liradan 42.90’a çıktı.

VATANDAŞLAR FATURALAR NEDENİYLE ZOR GÜNLER YAŞIYOR

Değerli basın mensupları, ısınma, barınma, beslenme, sağlık, eğitim temel insan hakkı. Ancak vatandaşlarımız, yaşanan bu fiyat artışlarından dolayı bu temel insan hakkı olan konulara dahi erişmekte büyük zorluk çekiyor. 2021 yılında iflas eden ekonomi yönetimi sonrası akaryakıt, enerji ve gıda fiyatları rekor seviyelere ulaştı. 2 aydır vatandaşlar evlerine gelen elektrik ve doğalgaz faturaları nedeniyle zor günler yaşıyorlar. Vatandaşlar gelirinin yarısını kiraya, diğer yarısını ise elektrik faturalarına, diğer faturalara ve akaryakıta vermek durumunda kalıyor.

Şimdi biz hep şunu söylüyorduk. Diyorduk ki, bu başkanlık sistemi Türkiye’ye iyi bir şey getirmedi, iyi bir şey de getirmeyecek diyorduk. Şimdi iyi bir şey getirmediğini hep beraber görüyoruz. Bakın sizinle bazı rakamları paylaşayım. Başkanlık sistemine geçildiğinden bu yana konutlarda kullanılan elektrikte yüzde 201, sanayi ve ticarethanelerde kullanılan elektrikte yüzde 349,5 yüzde 350 zam yapılmış. Aynı tarihlerde doğalgazda konutlarda yüzde 161, sanayide yüzde 692, elektrik üretim santrallerinde yüzde 935 oranında zam yapılmış. Akaryakıtta ise benzine yüzde 131, motorine yüzde 158, LPG’ye yüzde 167 zam gelmiş. Başkanlık sistemi vatandaşın cebine nasıl yansıdığının en açık göstergesi bu açıklamış olduğumuz rakamlar. Sürekli indirim yapılacak haberleri yayılıyor ama beklenen indirim bir türlü gelmiyor. Vaatlerini sanki suya yazıyorlar, suyla beraber akıp gidiyor. Çözüm arıyorlar ama bulamıyorlar. Artık vatandaşlarımız elektrik faturalarını protesto etmek için, hayat pahalılığını protesto etmek için, evlerine gelen diğer faturaları protesto etmek için sokağa inmeye başladı. Geçinemediğini haykırmaya başladı. Durum buyken elektrik faturaları üzerinden bir tartışmaya bizimle girmelerini çok tavsiye etmiyoruz kendilerine.

ESNAFIN CAMLARA YAPIŞTIRDIĞI FATURALAR DUDAK UÇUKLATIYOR

Daha geçen yıllarda pandemide yalnız bırakılan esnaf bu sefer de gelen faturalarla zor günler yaşıyor. Faturasını ödeyemediği için elektriği kesilen abone sayısında büyük bir artış var. Esnaf elektrik faturalarını işyerlerinin camlarına yapıştırarak gelen zamlara tepki gösteriyor, faturalarını teşhir ediyor. Camlarda yazan faturalar dudak uçuklatıyor. İktidarın çözüm olarak yapmaya çalıştıkları ise birbirini bütünleyen maliyet tarafında bir indirim sağlamayan çözüm çabaları olduğu için işe yaramıyor. Biliyorsunuz bizim Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu diye bir piyasaları düzenleyen ve denetleyen bir kurumumuz var. Enerjide bütün bu konuştuğumuz şeyler yaşanırken EPDK bu konuda sessiz kalıyor. Açıklamalar saray ve çevresinden yapılıyor. EPDK neden var? Bu konular konuşulurken neden yok? Bunlar uluorta duran sorular.

KİMİMİZ BU GEMİDE BİRİNCİ MEVKİDE ZEVKİ SEFA İÇİNDE, KİMİMİZ KÜREK MAHKÛMU

Değerli arkadaşlar, herkes küpünü doldurmuş, iş külfete gelince de bunu hep beraber sırtlanacakmışız. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yoksula yardım için topladığı 6 milyon 200 bin liraya el koyanlar dönüp vatandaşa diyorlar ki, gelin bu külfeti, bu ekonominin yaratmış olduğu sıkıntıyı hep beraber sırtlanalım diyorlar. Saray yanaşmaları, üç beş yerden maaş alan saray çevresi, dolar garantili iş alan 5’li çete önce bu külfeti bir sırtlansın bakalım. Vatandaşa külfeti sırtlanma çağrısı yapmadan önce kendi etrafındakilerin külfeti sırtlanmasını bir sağla Sayın Erdoğan. Hadi gelin bu külfeti hep beraber sırtlanalım 5’li çetenin almış olduğu dolar garantili, döviz garantili ihaleleri Türk lirasına çevirelim. Külfeti sırtlanmaya oradan başlayalım. Buyursun Sayın Erdoğan ve çevresi almış oldukları o üç beş maaştan bir tanesini bağışlasınlar bakalım bir buradan başlasınlar.

Öte yandan AK Parti Genel Başkanı Erdoğan diyor ki, ‘hepimiz aynı gemideyiz’. Değerli arkadaşlar, doğru hepimiz aynı ülkenin vatandaşıyız, hepimiz aynı gemideyiz ama kimimiz bu gemide birinci mevkide zevki sefa içinde yaşıyor, kimi üçüncü mevkide üşüyerek yaşıyor, kimimiz ambarda kaçak yolcu, kimimiz kürek mahkûmu. Aynı geminin içinde olmamıza rağmen gemide adalet yok. Öncelikle yapılması gereken şey gemideki adaleti sağlayabilmek.

İktidar yaramazlık yapınca arkadaşlarını gammazlayan çocuklara döndü. Ama onu da doğru söyleyerek yapmıyor. Biliyorsunuz AK Parti Grup Başkanvekili Sayın Emin Akbaşoğlu katıldığı bir televizyon programında inciler dizdi. Dedi ki, 150 avroya daha önce dolan poşet Fransa’da ve Almanya’da şimdi 750 – 800 avroya doluyor. Orada da enflasyon yüzde 6 – 7 işte fiyatlar 6 kat, 7 kat yükselmiş anlamına gelen sözler söyledi. Programı yöneten sunucunun, moderatörün uyarısına rağmen ısrarlı bir şekilde sözlerinin arkasında durdu ve tekrar etti. Sayın Emin Akbaşoğlu’nun bu engin zekasından dolayı, onun bu üstün becerisinden dolayı kendisine neden AK Parti Grup Başkanvekilliği görevi verilmemiş, aslında hükümette çok daha önemli bir pozisyonda değerlendirmemiş biz açıkçası merak ediyoruz. Kendisi Nurettin Nebati’den daha iş bilir, daha acar, ekonomi konularına daha hakim olduğunu gösterdi. Zaten AK Parti ekonomi üretimi de bu kafada olduğu için Türkiye bu halde arkadaşlar. Basit bir hesapla anlatılabilecek, anlaşılabilecek meseleleri Sayın Akbaşoğlu sırf kendilerini haklı çıkarmak için matematiği de yamultan bir hale getirdi ve Türkiye toplumunun önüne koymaya çalıştı yerseniz.

İKTİDAR, BİZİM ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZİ EKSİK BİR ŞEKİLDE YERİNE GETİRMEYE ÇALIŞIYOR

Değerli basın mensupları, iktidar bizim vaatlerimizi yerine getirmeye çalışıyor. Ama öyle şeyler yapıyor ki, biz söylüyoruz iktidar bunu yarım yamalak, eksik, yanlış bir şekilde toplumda kabul gördüğü için işin bir ucundan tutarak bu vaatleri yerine getirmeye çalışıyor, bundan da hiç yüzü kızarmıyor.

Birkaç örnek vereyim.

-Sayın Genel Başkanımız, ‘emekliye iki maaş ikramiye verelim’ demişti o zaman büyük yaygara kopmuştu; kaynağı nereden bulacaksınız, bunun şu kadar maliyeti var, bu kaynak yok hazinede diye. Sonra bir anda nedense kaynak bulunuverdi; iki maaş ikramiye verilmedi ama biner lira ikramiye verildi.

-‘Elektrikte TRT payını kaldırın’ dedik itiraz ettiler, olmaz öyle şey dediler, sonra döndüler kaldırdılar.

-‘Polise, öğretmene, sağlıkçılara, din görevlilerine 3600 ek göstergeyi verin’ dedik olmaz dediler. Sonra döndüler seçimlerde vaatlerde bulundular, kendi bulundukları vaatleri kendileri tutmadı. Şimdi diyorlar ki masamızda çalışıyoruz.

-Öğretmenlik Meslek Kanununu biz söyledik. Önce itiraz ettiler, sonra yasalaştırdılar onu da birçok eksikle, yanlışla beraber yasalaştırdılar. Çünkü yapılması gereken işin ruhuna hakim değiller, işin ruhunu özümsemiş değiller.

-Elektrik faturalarında düşük kademeyi 150 kilovatsaat olarak ilan ettiler. Genel Başkanımız dedi ki, ‘insanca yaşamak için bunu 230 kilovatsaate çıkarın’, döndüler 210 kilovatsaate çıkardılar.

-‘Temel gıda ürünlerinde KDV’yi sıfırlayın’ dedik, onlar yüzde 8’den yüzde 1’e düşürdüler. Sonra da döndüler bize dediler ki, siz bu konularda yaygara koparıyorsunuz. Türkiye’de çözümleriniz yok. Aslında vatandaş ekonomiyi berbat eden AK Parti iktidarına dönüp berbat ettiği ekonomiyi kendisinin toparlamasını bekliyor şeklinde ifadelerde bulundular.

BÜTÜN KADROLARIMIZLA SORUNLARI ÇÖZMEYE HAZIRIZ

Değerli arkadaşlar, biz Türkiye’nin sorunlarını gayet iyi görüyoruz, yaşıyoruz, çözüm önerilerimiz hazır, bunları da bekletmiyoruz vatandaşımızla paylaşıyoruz. Yeter ki, vatandaşımız bu içinde yaşamış olduğu durumdan bir an önce çıksın. Ama bizim çözüm önerilerimizi yaparken de işin ruhuna aykırı işleri beraber yapıyorsunuz, birbirine karıştırarak yapıyorsunuz. CHP olarak biz yapılması gereken işi erteliyoruz ama siz hep iş işten geçtikten sonra, millet perişan olduktan sonra dediklerimizi yarım yamalak yapmaya çalışıyorsunuz. İşin nedenleri yerine sonuçlarıyla uğraşıyorsunuz, vatandaşı rahatlatabilecek işleri yapmaktan ısrarla uzak duruyorsunuz. CHP bütün kadrolarıyla, örgütleriyle önümüzdeki dönem Türkiye’nin sorunlarını çözmeye talip, hazır ve bu çözüm önerilerini de dönem dönem toplumumuzla paylaşıyor.

Değerli arkadaşlar, başarısızlıkları sabit ama tanımları dönem dönem değiştiriyorlar. Örneğin, ‘faiz sebep enflasyon sonuç’ diye bir laf attılar ortaya, bu lafı AK Parti Genel Başkanından başka söyleyip savunan -AK Partinin ekonomi yönetiminde olanlar dahil- bir Allah’ın kuluna rastlamadık. Kimse savunamıyor. Kimse bunun doğru olduğunu iddia edemiyor ama bu akılla gelen talimatları aynen yerine getiriyorlar. Türkiye’yi içinde bulunduğu duruma düşürüyorlar. Merkez Bankası Başkanını değiştirdiler, birkaç kere değiştirdiler. Yüzde 19’dan yüzde 14’e düşürdüler politika faizini ama enflasyon yükseldi. Kurlarda artışın ardından yeni bir politika belirlemişlerdi; düşük faiz, yüksek kur politikası. Şimdi sabit faiz, yüksek kur politikasına geldi. Madem talimatla faiz düşürebiliyorsunuz yüzde 14’e düşürmüş olduğunuz politika faizini sıfırlayın, vatandaş da bu dertten kurtulsun. Madem Sayın AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın ekonomi teorisinin doğru olduğunu düşünüyorsunuz buyurun buradan bakın.

SU FATURALARI ÇAĞRISINI, AKARYAKIT VE DOĞALGAZDA DA BEKLİYORUZ

Değerli arkadaşlar, elektriğe, doğalgaza ses çıkartamayan Erdoğan su faturaları için indirim çağrısı yapıyor. Niye? Dostlar alışverişte görsün. Bizim belediyelerimiz zaten vatandaşa suyu olabildiğince ucuza veriyor. Pandemi döneminde Sayın Genel Başkanımız su faturasını ödeyemeyen vatandaşların suyunun kesilmemesi için çağrı yaptı. Bu çağrıya bizim belediyelerimizin tamamı destek verdi ve vatandaşın bu süreçte mağdur edilmemesi sağlandı. Sadece bununla da kalmadık, askıda fatura uygulamasıyla yine zorda kalan birçok vatandaşımızın faturalarının başkaları tarafından, tanımadıkları, bilmedikleri ama bu dayanışma duygusuyla birbirlerine sahip çıkma ihtiyacı olduğunu düşündükleri başkaları tarafından ödendiğini gördük ve bunun önünü açtık. CHP’li belediyeler sosyal belediyecilik anlayışıyla sürekli zorda olan vatandaşın yanında yer almaya devam edecek. Hatırlarsanız; 2010 yılında Dikili Belediye Başkanımız Osman Özgüven 10 tona kadar suyu vatandaşa ücretsiz verdiği için, belediyede çalışan personele suyu indirimli verdiği için bu konuyla ilgili yargılanmıştı. Dolayısıyla temel insan hakkı olduğunu düşündüğümüz konuların vatandaşa en uygun fiyatla, en ucuz fiyatla verilmesi fikri CHP’de yeni oluşmuş, pandemi döneminde oluşmuş bir fikir değil bunu da hatırlatmak istedik.

Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP’li belediyelere en az KDV indirimi oranında su tarifelerinde indirim yapma talimatı verdi. Sen zaten KDV’yi 8’den 1’e indirmişsin, sen KDV’yi 8’den 1’e indirdiğin zaman belediye hayır ben senin aldığın karara uymuyorum ben dolayısıyla yüzde 8 KDV uygulamaya devam ediyorum mu diyecek? Sonra çıktı Devlet Bahçeli o da bu duruma sahip çıkan açıklamalarda bulundu. Şimdi AK Partili belediyeler de CHP’li belediyeler de KDV’de bir indirim olduğu zaman onların vermiş olduğu bir hizmette KDV’de bir indirim olduğu zaman bu indirimi yansıtmak durumundalar. Sonra dönüp bunu sadece AK Partili belediyeler yapacakmış ya da onlar yapmak zorundaymış gibi vatandaşa da bir lütufta bulunuyormuş hissiyatı yaratarak ifade etmenin hiçbir anlamı yok. Ama siz madem böyle güzel çağrılar yapmayı seviyorsunuz aynı çağrıyı Sayın Erdoğan’dan akaryakıtta ve doğalgazda da bekliyoruz.

‘ZEKİCE DAVRANIŞLAR’

Değerli basın mensupları, vatandaşımız hayat pahalılığıyla, elektrik faturalarıyla, yoklukla boğuşurken bu arkadaşlarımız çıkmış tüm bu başarısızlıklarından dolayı yansıtma yapıyorlar, muhalefeti suçluyorlar. Grup Başkanvekilleri Mahir Ünal diyor ki, ‘bu zamları devlet yapmıyor, uluslararası piyasalardan gelen zamlar bir süredir yansıtılmaya başlandı.’ Yani aslında Emin Akbaşoğlu’nun söylediklerini farklı bir yönden söylemeye çalışıyor. Anlaşılan o ki, kendisi de Sayın Erdoğan’ın yazmış olduğu ekonomi kitabını okumuş. Çünkü bu tür şeyleri, bu tür ‘zekice davranışları’ sadece o kitapta bulabilirsiniz. AK Partili Ahmet Hamdi Çamlı, ‘bu zamların oluşmasında bizim bir dahlimiz yok, CHP’nin dahli var’ diyor. Onun için güldüm. AKP’li vekil İbrahim Aydemir, ‘enerji maliyetinin yüksek olmasının bir nedeni de CHP’nin Yusufeli barajının erken tamamlanmasına engel olmasıdır’ diyor. AKP’li Emre Cemil Ayvalı, ‘elektrik faturaları abartılıyor, provokasyon olduğunu düşünüyorum’ diyor. Cumhurbaşkanlığı Sağlık Kurulu Üyesi Hüsniye Erdoğan, ‘doğalgaza zam gelmiştir ama mini mini gelmiştir, Cumhurbaşkanımız topu alıp biraz göğsünde yumuşatıyor’ diyor. O, hala Sayın Cumhurbaşkanının Kasımpaşa’da top oynadığı günleri özlüyor herhalde. Bu işin artık bir devlet yönetimi olduğunu, futbol oynamaya benzemediğini henüz görmüş değiller. AKP’li Mücahit Birinci, ‘zamlar geldiği gibi gider, anlık tepkiye lüzum yok’ diyor. AKP’li Hacı Ahmet Özdemir, ‘elektrik pahalıysa bunun sebebi muhalefettir, geçmiş zamanlardaki yanlış politikalardır’ diyor. Bu beyefendi geçen sene iktidara geldiklerini zannediyor herhalde. İktidar mensupları kendi yapmış oldukları işleri muhalefete 20 yıldır iktidarda olduklarını bile bile yansıtmaya çalışıyorlarsa artık ellerinde bir çözüm hikayesi de olmadığını, anlatacak bir hikayelerinin de kalmadığını, vatandaşın önüne çıktıklarında söyleyebilecek hiçbir söz bulamadıkları için böyle yalan yanlış saçma yöntemlere, sözlere kapıldıklarını artık kabul ediyorlar demektir.

Umutsuzluğa yer yok, Türkiye’de sorun çok, Türkiye cumhuriyet tarihi boyunca yaşamadığı kadar ağır ekonomik sorunlarla boğuşuyor ama Türkiye’de bu sorunların üstesinden gelecek CHP var, kadroları var, politikaları önerileri var, muhalefetteyken dahi söylemiş olduklarının bir kısmını yaptıran bir CHP var. Dolayısıyla vatandaşımızın sürece buradan bakmasını, bizim bir an önce erken seçim olsun çağrımıza daha fazla kulak vermesini temenni ediyoruz.

Hepinize teşekkürler.


Soru- Efendim Adalet Bakanlığı bir çalışma başlattı kadına şiddet davalarında artık iyi hal indirimi olmayacak, cezalarda da bazı artırımlara gidilecek. Bu konuda CHP’nin bir çalışması vardı, Kadın Kollarının yaptığı çalışmalar da vardı sahada. CHP eğer bu teklif meclise gelirse nasıl bir destek sağlayacak?

Oğuz Kaan SALICI- Şimdi tabi önce teklifi görmek isteriz. Biz çünkü geleneksel olarak kadına karşı şiddete, kadına karşı işlenen suçlara olabilecek en ağır cezanın verilmesi gerektiğini söyleyen bir siyasi partiyiz. Ama tabi İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çıkmış AK Partinin dönüp böyle bir teklifle gelmesi umarım onların… Umarım bu konuda samimilerdir ve gerçekten sorunu çözme anlayışıyla davranıyorlardır. Bizde gelen teklife bakar ona göre değerlendirmemizi yaparız.


Soru- Efendim Sayın Genel Başkanın bugün bir demecinde vardı, 5 muhalefet liderinin kendisini aday göstermesi halinde Cumhurbaşkanı adayı olabileceğini ifade etmişti, onur duyacağını ifade etmişti. Bu açıklamayı nasıl değerlendirirsiniz?

Oğuz Kaan SALICI- Vallahi bu açıklama yeterince açık. 5 muhalefet partisi lideri yani masadaki 6 liderden 5’i eğer bu konuda bir destek, bir açıklama yaparlar, aday gösterirlerse Sayın Genel Başkan zaten soruya olabildiğince açık bir yanıt vermiş. Bence onun üzerine söyleyecek bir şey yok.


Soru- Bir de efendim EYT konusu tartışılmaya devam ediliyor. Geçtiğimiz hafta bazı temsilciler AK Parti ve MHP Grup Başkanvekilleriyle görüştü. Bugün de Akbaşoğlu bir açıklama yaptı. EYT’nin kendi çalışma programında yer aldığını ifade etmişti. Bu konu sürekli gündemde tartışılmaya devam ediliyor. Siz bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz efendim?

Oğuz Kaan SALICI- Yani umarım Akbaşoğlu’nun açıklamas, ‘ Fransa’da, Almanya’da 150 avroya dolan poşet, şimdi 750 – 800 avroya dolan poşet…’ açıklaması gibi değildir. Bu konuda biraz ciddiyet vardır umarım. Çünkü biz kendilerine, AK Partiye dedik ki; EYT’lilerin problemini çözün, onlar da döndüler seçim meydanlarında biz bu problemi çözeceğiz dediler. Tekrar seçildiler, çözmediler. Tekrar meydanlara gidildi, tekrar çözeceğiz. Yani her seçim öncesi çözmeye çalışan ya da çözeceğini söyleyen ama sonra geri vites yapan bir AK Parti iktidarı var. Biz EYT’lilerin sorunlarının çözülmesini canı gönülden istiyoruz. Ama yapılan açıklamaları maalesef bu konuda yeterince samimi bulmuyoruz. Umarız bu sefer doğruyu söylüyorlardır.


Soru- Sayın Genel Başkan Reuters’e verdiği mülakatta iktidara gelmeleri halinde S-400 savunma sistemlerini iade edeceklerini söyledi. Peki verilen paralar ne olacak ve bir saldırı olması halinde Türkiye kendini nasıl koruyacak?

Oğuz Kaan SALICI- Evet bugün Reuters da Genel Başkanımızın yayınlanan bir söyleşisi var ama anlaşılan o ki, soruyu hazırlayan arkadaşlar o söyleşiyi yeterince dikkatli okumamışlar. O söyleşide soruda geçen konuların bir kısmı yok ya da o şekilde yok. Ben nasıl olduğuyla ilgili birkaç şey söyleyeyim isterseniz. Şimdi Sayın Genel Başkan şunu ifade ediyor: Türkiye NATO’nun bir üyesi, NATO da bir savunma örgütü. Dolayısıyla NATO’ya bu savunma örgütüne üye olan Türkiye’nin kullanmış olduğu hava savunma sisteminin NATO’yla uyumlu olması, NATO’ya entegre olması gerekir deniyor. Şimdi AK Parti iktidarında biz S-400’leri satın aldık, S-400’leri satın aldığımız için de bazı diplomatik gerilimler yaşıyoruz. Artı S-400’leri aldık, S-400’leri kullanmadık, S-400’leri aktive etmedik, S-400’leri aldık ve depoda bekletiyoruz. Onun için diyoruz ki biz, Türkiye dünyanın en büyük hurdalığına sahip. Bir sürü para verilip alınan S-400’ler kullanılmadan bekliyor. Şimdi siz kullanmadığınız bir hava savunma sistemi üzerinden Türkiye’nin hava savunma sistemi var der misiniz? Kullanmıyorsunuz. Türkiye’nin kullanılabilir bir hava savunma sistemine ihtiyacı var, bu doğrudur. NATO’ya entegre bir hava savunma sistemine ihtiyacı var. Bizim onlardan beklentimiz buyursunlar S-400’leri biran önce aktive etsinler. Kaç aydır soruyoruz. Tarih de vermişlerdi daha önce. Hala soruyoruz, ısrarla soruyoruz S-400’leri niye aktive etmiyorsunuz?

İkinci soru da, bunu hangi ülkeye karşı kullanmak üzere aldınız? Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde, dış politikada; komşularıyla, bölgesindeki ülkelerle iyi ilişkiler geliştirmesi gerektiğini söylüyoruz, bunu da baştan beri ifade ediyoruz. Ama AK Parti sıfır sorunla başladığı siyasi macerasına değerli yalnızlıkla yani yalnızlaşarak devam etti. Bunu da kendi savunmuş olduğu değerler üzerinden gelen bir yalnızlaşma olarak anlatmaya çalıştı. Şimdi döndü o değerler üzerinden yani biz değerleri savunuyoruz, önemli şeyleri savunuyoruz, diğer ülkeler bundan çok anlamıyor ya da bundan çok hazzetmiyor diye düşündükleri ülkelerin hepsiyle o değerlerin tamamını bir kenara bıraktılar savunduklarını iddia ettikleri değerleri şimdi onların hepsiyle tekrardan ilişki kurmaya çalışıyorlar. Bizim dış politikamız sürekli zikzak yapan, komşularıyla da, AB’yle de, Amerika’yla da, dünyanın neresinde olursa olsun birçok ülkeyle sorun çıkarmak üzerine kurulu bir dış politika. Biz maalesef bu uygulanan dış politikanın değişmesi gerektiğini düşünüyoruz ve bunu da değiştireceğiz arkadaşlar.


Soru- HDP’den cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak aday önerisi geldi. HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ‘adayı birlikte tartışalım’ dedi. CHP bu çağrıya nasıl yaklaşır?

Oğuz Kaan SALICI- Evet, Ulusal Kanalın çok ilgi gösterdiği alanlardan bir tanesi. Değerli arkadaşlar, biz bütün siyasi partilerle görüşebilen tek siyasi partiyiz. Daha ötesi, bütün siyasi partilerle bayramlaşabilen tek siyasi partiyiz. Şimdi dolayısıyla biz birçok konuda farklı siyasi partilerle görüşürüz, bundan gocunmayız, bunu bir icazet alma olarak düşünmeyiz. Atacağımız adımlar partinin yetkili kurullarında konuşulur, tartışılır. Ulusal Kanal dahil kimsenin icazetine de ihtiyacımız olmaz.


Soru- 2023 öncesi parti yönetiminde değişiklik olabileceği iddia ediliyor. Sayın Genel Başkanın bu yönde bir adımı olacak mı?

Oğuz Kaan SALICI- Evet, A Haber’deki arkadaşlarımız bizi çok yakından takip ediyorlar anlaşılan. Kendilerine bizi bu kadar yakından takip ettikleri için teşekkür ediyoruz. Bizi izlemeye devam etsinler efendim.


Soru- Billboardlarda ‘Sorulmayacak Sorular Kanunu çıkacak’ şeklinde partinize ait afişler var. Bu afişlerle kastedileni açabilir misiniz? Bu afişlerle CHP ne mesajı vermek istiyor?

Oğuz Kaan SALICI- Şimdi değerli arkadaşlar, bir örnekle izah edeyim isterseniz durumu. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, 6698 sayılı kişisel verilerin korunması kanunu kapsamında bilgilendirme ve muvafakatname adı altında bir evrak hazırlatıyor ve bunu kendi çalışanlarına imzalatıyor ya da imzalatmaya çalışıyor. Burada şöyle güzel bir şey yapmışlar, muvafakatnamenin başında muvafakatnamenin içinde kullanılan terimler açıklanıyor. Özel nitelikli kişisel verinin açıklamasını sizinle paylaşmak isterim. Kişinin parantez içinde çalışanın demişler çünkü çalışanlara imzalatıyorlar. Irkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi ve diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, -sıkı durun- cinsel hayatı, ceza mahkumiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileriyle biometrik ve genetik verileri. Diyor ki, biz bu muvafakatnamenin içinde özel nitelikli kişisel veri derken bunları kastediyoruz diyor. Şimdi gelelim bu muvafakatnamede ne geçiyor konusuna. Diyorlar ki, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi belirli aralıklarla çalışan ile ilgili özel nitelikli kişisel verileri yani az önce tanımını izah etmiş olduğumuz verileri aşağıda belirtilen hallerde ve amaçlar doğrultusunda işleyebilecektir, kullanabilecektir. Çalışan kendisinden ek bilgi veya belge istenmesi halinde istenen bilgi ve verileri kendisinden talep edilen süre içerisinde temin edecektir. Yani ben senden bu verileri isterim sen de bunları vermek durumundasın eğer bu muvafakatnameye imza attıysan diyor. Önlerine muvafakatname koyduğu kişiler Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinde çalışan personel. Peki hangi durumlarda istiyormuş böyle bir veriyi? Toplam 12 başlık var. 12 başlıktan bir tanesi, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi içi ulusal veya uluslararası güvenlik ve gizlilik amacıyla gerekli olması veya ilgili adli veya idari makamlardan bu yönde bir talepte bulunulması. Adli veya idari makamlar bir kişinin mezhebini, kılık kıyafetini, cinsel tercihini niye merak eder arkadaşlar? Alın size fişleme. Kişisel verileri koruma kanunu ambalajına konulmuş hazırlanmış bir muvafakatname ve fişleme.

Biz şunu açıklıkla söylüyoruz. Sorulamayacak sorularda siz insanların bu özel bilgilerini soramayacaksınız, sormamanız gerekiyor. Eğer bu ülkede biz beraber birbirimizin hakkına, hukukuna riayet edecek şekilde yaşayacaksak - hele genetik verilerini filan maazallah - bunların hiçbirine girilmemesi, girilememesi, bunun da kanunlar eliyle teminat altına alınması gerekiyor.


Soru- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘ben de 28 Şubat mağduruyum, benim de aleyhime raporlar geldi’ dedi. O dönem neler yaşandığına dair biraz daha ayrıntı verebilir misiniz?

Oğuz Kaan SALICI- Şimdi evet Genel Başkanımız böyle bir ifadede bulundu. Şimdi ATV şu andaki iktidara oldukça yakın, onların çizmiş olduğu çerçevede yayın yapan bir yayın kuruluşu. Dolayısıyla bu konunun eğer derinlemesine yanıtına ulaşmak istiyorlarsa dönemin Başbakanlık Hukuk Müşavirliğine ya da bugünün sarayındaki ilgili yere başvurabilirler. Kendilerine bütün dosya verilir. O dosyanın içinde Sayın Genel Başkanımızla ilgili o dönem ortaya atılan, FETÖ’cüler tarafından ortaya atılan, FETÖ’ye yakın bir gazeteden yayınlanan ama sonra bunun Başbakanlıkta bir dosyası olduğu ifade edildikten sonra o gazeteciye açmış olduğu davadan feragat eden ve bizzat AK Partinin o dönemde Genel Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığında, Başbakanlık hukukçularının savunmasını yapmış oldukları dosyaya ulaşırlar ve orada iftira atıldığına dair raporu da görebilirler.


Soru- Sayın Numan Kurtulmuş, ‘Türkiye ele güne avuç açarak, Türkiye dışarıdan dolar dilenen bir ülke asla olmayacak. Üretecek, yatırım ve ihracat yapacak, istihdamı arttıracak, alın teriyle kazandığı dolarlarla Türkiye’nin dolar ihtiyacını karşılayacak. Bir daha IMF gibi kuruluşların kapısına giderek kendi bağımsızlığını riske eden bir takım reçetelerin peşinde asla koşmayacağız’ dedi. Sizin bu açıklamalara ilişkin bir yorumunuz olacak mı?

Oğuz Kaan SALICI- Bunlar ne zaman olacak, hangi yüzyılda, önümüzdeki hangi dönemde, 5 yıl sonra mı, 10 yıl sonra mı olacak? Sayın Numan Kurtulmuş, herhalde AK Partinin 20 yıldır iktidarda olduğunu biliyor. Herhalde Sayın Numan Kurtulmuş Birleşik Arap Emirlikleri’yle yapmış oldukları 13 tane anlaşma dedikleri, aslında iyi niyet mutabakatı olan 13 başlığın karşılığında 10 milyar dolar gelir elde edeceğiz diye kendi gazetelerinin manşet çektiğini biliyor herhalde. Sayın Nurettin Nebati’nin Londra’ya niye gittiğini, Londralı yatırımcılarla niye görüştüğünü, dünyadaki bütün tefecileri neden gezdiklerini, ülke ülke para bulmak için neden dolaştıklarını biliyor olması gerekir. Bu Swap anlaşmalarının hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını, böyle bir yöntemi neden icat ettiklerini biliyor olması gerekir. Sayın Numan Kurtulmuş, bu sözleri söyleyerek aslında yapılanların hiçbirinden haberdar olmadığını ya da bunların hiçbirinden haberdar olmayan vatandaşlara geleceğe dair iyi şeyler olacak, güzel günler göreceğiz mealinde şeyler söylüyor. Ama Sayın Kurtulmuş’un gördüğü gibi değil Türkiye.

Teşekkür ederim arkadaşlar.