26.09.2025

Gülşah Deniz Atalar: Mimar Sinan'ın 'Ustalık Eserim' Dediği 450 Yıllık Bir Dünya Mirasına Başka Bir İmza Atmak Hiçbir Hattatın Haddi Değildir

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, Edirne Selimiye Camisi'nde yürütülen restorasyon uygulamalarına tepki gösterdi. Mimar Sinan’ın "ustalık eserim" dediği ve Osmanlı mimarisinin zirvesi olarak kabul edilen Selimiye Camisi’ne yapılan müdahalelerin, yalnızca bir hattatın şahsi tasarımıyla açıklanamayacak kadar ciddi bir ihlal içerdiğini belirten Atalar, "450 yıllık bir dünya mirasına başka bir imza atmak hiçbir hattatın, hiçbir restoratörün, hiçbir siyasetçinin haddi değildir" dedi.

CHP Kültür ve Turizmden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülşah Deniz Atalar, Edirne Selimiye Camisi’nde yürütülen restorasyon uygulamalarını yaptığı yazılı açıklamayla eleştirdi. Atalar, hattat Hüseyin Kutlu'nun restorasyon sırasında yaptığı tezniyat uygulamalarını cami kubbesine işlemesine tepki gösterdi. Selimiye Camisi'nin kubbesine, özgün yazılarına, tarihi dokusuna kireç boya vurmanın bir kültür suçundan da öte bir rejimin terbiyesinin açığa vurumu olduğunu belirten Atalar, bu durumun sinmiş bir estetikten değil, hoyrat bir iktidar alışkanlığından doğduğunu ifade etti.

Atalar, 1575 yılında ibadete açılan ve Osmanlı mimarisinin doruk noktası olan Selimiye Camisi’nin, Mimar Sinan’ın ustalık eseri olarak bizzat tanımlandığını hatırlattı; bu eserin gerek yapısal bütünlüğü gerekse süsleme unsurlarıyla sadece Türkiye’nin değil, insanlığın ortak mirası olduğunu belirtti. Atalar, şöyle konuştu:

"2011 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan Selimiye, sadece fiziksel bir yapı değil; kültürel sürekliliğin, estetik zarafetin ve tarihî derinliğin en değerli sembollerindendir. Bu bağlamda, yapılan her müdahalenin ulusal hukuka olduğu kadar uluslararası yükümlülüklere de tabi olduğu unutulmamalıdır. UNESCO'nun Dünya Mirası uygulama rehberine göre, koruma süreçleri özgünlük ve bütünlük ilkeleri üzerine inşa edilmiştir. Selimiye Camisi'ne yönelik bu müdahaleler, eserin tarihsel dokusunu, sanat unsurlarını ve ruhunu zedeleyerek her iki ilkeyi de ihlal etmektedir. Bu belge, özgünlüğün yalnızca fiziksel değil, tarihsel, kültürel, işlevsel bağlamla birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurgular.

Yani bir caminin çini süslemeleri veya hat yazıları da bu özgünlük bağlamının ayrılmaz parçasıdır.

"Selimiye sizin resim defteriniz değildir"

Selimiye sizin resim defteriniz değildir! UNESCO mirasına, Mimar Sinan’ın mühürlediği kubbeye, bugünün hattatının adını yazmak, tarih karşısında suçtur; bu ülkenin vicdanında ise ihanettir. Bu ülkede yasalar vardır ve bu yasalar; tarihî eserlerin ‘aslına uygun’ korunmasını zorunlu kılar. Keyfi dokunuşlarla yapılan her müdahale, görev ihmali değil, doğrudan görevi kötüye kullanmaktır. Bu kubbeye sürülen her fırça darbesi, Türkiye’nin itibarına vurulmuş bir leke olacaktır. Kültürel egemenliğini tahribattan değil, korumadan anlayan uluslararası toplumun gözünde bu iktidar, bir mimarlık mirasını yok eden iktidar olarak anılacaktır.

Sayın Bakan, siz bu sürece neden sessiz kaldınız? Hangi kuruldan izin alındı? Hangi bilimsel raporlar bu restorasyonu meşru kılıyor? Sanat tarihi uzmanları, akademisyenler, koruma kurulları bu süreçte neden dışlandı? Edirne Selimiye Camisi’ndeki Hasan Çelebi’ye ait Karahisari ekolündeki yazılar kesinlikle muhafaza edilmeli; caminin hiçbir yerine yaşayan hattatların imzası yahut yorumu fikri içeremez. Bu yapılırsa, cami artık Mimar Sinan’ın değil; bugünkü rejimin propagandası haline gelir. Camiler, müzeler, külliyeler halkındır; tarihindir. Hiç kimse geçmişe el koyamaz. Ve kimse kendini Mimar Sinan’dan üstün göremez. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu ülkenin geçmişine, tarihine ve ecdadına sahip çıkmak; kültürel mirasını korumak bizim borcumuzdur."