05.11.2025
05.11.2025
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. CHP’li Günaydın, şunları dile getirdi:
“Biraz evvel Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Millet Meclisinde yaptığı grup konuşmasını izledik. Cumhuriyet Halk Partisi'nin şanzıman dağıtıp dağıtmaması meselesini bir tarafa bırakması ve kendi partisine bakmasını tavsiye ederiz. Kendi partisinden öte de memlekete bakmasını bir tavsiye ederiz. Evet, gerçekten AKP'nin 23'üncü yılını doldurduğu bir iktidar haftasının içerisindeyiz. Hani böyle "gurur dolu bir 23 yıl" diyorlar ya, sadece birkaç şey örnek vermek isterim.”
“Maliye Bakanı daha bir hafta evvel borcun yalnızca aslını değil, faizini de borçlanarak ödeyebildiklerini itiraf etmiştir. Yani 23 yıl sonra AKP'nin memleketi getirdiği nokta, dış borcun yalnızca aslını değil, faizini de borçlanarak ödeyebilen bir memlekettir ve Mehmet Şimşek 2026'da bunun zirveye çıkacağını, sonra yavaş yavaş yüzde 3.5'tan yüzde 3.3'e ineceğini, faizin milli gelire oranını söylüyor. Mesele bu kadar acıklı bir durumdadır. Diyor ki Erdoğan bugün: "Biz kaynaklarımızı faize değil yatırıma sevk ettik." Yahu insan bu kadar mı verilerle yabancılaşır? Yalnızca 2026 yılı bütçesinde faize 2 trilyon 747 milyar TL kaynak ayırıyorsunuz, buna karşılık milyonlarca çiftçiye, üreticiye, tarım sektörüne ayırabildiğiniz bütün kaynak 168 milyar lira. Başka bir deyişle faize ayırdığınız para, tarıma ayırdığınız paranın 16.5 katı. İnsan bu kadar gerçeğe aykırı sözleri söylerken hiç olmazsa biraz tereddüt eder. Gerçeğe aykırı sözlerin bu kadar pürüzsüz söylenebilmesi gerçekten psikolojik bir durumu yansıtmaktadır.”
“Ayrıca söyleyelim: 3 yıldır bir dezenflastyonist program uyguluyorsunuz, yüzde 38'den yüzde 33'e düşürebilmişsiniz enflasyonu, dünyada enflasyon liginde 5'incisiniz. Konkordato rakamları 2023'te 1516 iken bu yılın ilk 9 ayında 4442'ye çıkmış. İcradaki dosya sayısı 25 milyonla rekor kırmış, her ay 900 bin yeni dosya geliyor. Bunların karşısında motorlu taşıtlar vergisini bir defa alırsınız, KDV'yi arttırırsınız, ÖTV'yi arttırırsınız, trafik cezalarını artırırsınız, sosyal sigortalar prim yükünü ödemenin güçlüğünü artırırsınız... Yani vatandaşın üzerine sürekli yeni yükler, yandaşlara ve yolsuzluk kanallarına her yıl yeni kaynaklar. AKP dediğiniz bundan ibarettir. Başka bir deyişle çok güzel tanımlıyor: Üst tarafa han hamam, alt tarafa din, iman. Artık istismar edebileceğiniz bir şey de kalmadı. Gideceğiniz yakınlaştığı için her otokratik liderde olduğu gibi rakiplerinizi üç şeyle suçluyorsunuz: Bir yolsuzluk, iki terör, üç casusluk. Evet, bu üçlemenin sonuna kadar geldiniz.”
“Ben baştan bir rakam söyleyeyim. Bu meselelerin siyasi olduğuna inanan insanların sayısını ölçüyoruz. Yolsuzluk siyasidir diyenler yüzde 55, terör iddiaları siyasidir diyenler yüzde 65, casusluk meselesi siyasidir diyenler yüzde 80. Yani yalanlarınıza kimse inanmıyor. Ancak ben bunları sadece genel geçer sözlerle değil, son ve akla zarar iddialarınızı bir kronolojik sıra içerisinde çürütmeye yönelik bir hazırlıkla geldim.”
“Hüseyin Gün denilen bir kişi var. Biz bunu tanımıyoruz, siz tanıyorsunuz, çok iyi tanıyorsunuz. Hüseyin Gün'ün bir İngiliz, bir İsrail, bir Amerikan casusu olduğunu söylüyorsunuz ve bunun üzerinden de Ekrem İmamoğlu'na ve arkadaşlarına casusluk isnadında bulunuyorsunuz. Şimdi bu fotoğraf hangi tarihte çekilmiş? 2010'da İngiltere Lordlar Kamarasında. Kim var burada? Hüseyin Gün var. Yanında İbrahim Kalın; o dönem senin danışmanın, şimdi MİT Müsteşarı. İbrahim Kalın, Hüseyin Gün ile aynı ortamda öyle mi? Kürşat Tüzmen, Egemen Bağış, senin büyükelçin... İşte Hüseyin Gün'le kimin bağlantısı vardır sorusuna, bu bağlantı hangi tarihten beri devam etmektedir sorusuna verilebilecek en güzel cevap tam olarak da burada.”
“Şimdi bir fotoğraf daha göstereceğim. Bu Mehmet Sekmen; 1994'ten 2002'ye kadar sizin Kartal Belediye Başkanınız, yakın arkadaşın. Sonra 2002'den 2011'e kadar AKP'nin iki dönem milletvekili, yakın arkadaşın. Sonra 2004'ten bu yana da AKP'nin Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı, yakın arkadaşın. Mehmet Sekmen, Hüseyin Gün'e referans oluyor. Diyor ki: "Fuat Avni'yi bu tanır olsa olsa." Sonra Hüseyin Gün'ü Emniyet Genel Müdürlüğüne alıyorsunuz ve orada ondan Fuat Avni sunumu alıyorsunuz. Demek ki Hüseyin Gün'ü sadece İbrahim Kalın, Mehmet Sekmen değil, Emniyet Genel Müdürlüğü de gayet iyi tanıyor.”
“Devam edelim mi? Şimdi bütün bu çerçeve içerisinde akla zarar bir iddia, geçmişten asla ders almadığınıza yönelik bir iddia: 2019 İstanbul seçimlerine istihbarat örgütleri müdahale etmiş ve Cumhuriyet Halk Partisi o seçimi istihbarat örgütleri sayesinde kazanmış. Yahu 31 Mart 2019 seçimlerini biz kazanıp da siz Anadolu Ajansından veri akışını durdurmadınız mı? Siz hiç utanmadan "biz kazandık" diye açıklama yapıp, gece yarısı İstanbul'u hazırlanmış gönül belediyeciliği kazandı afişleriyle donatmadınız mı? Sonra ertesi gün bütün ıslak imzaların elimizde olduğunu anladığınızda, seçimi çalamayacağını anlayıp da Yüksek Seçim Kuruluna "Ekrem İmamoğlu kazandı" açıklamasını yaptırmadınız mı? Sonra hemen arkasından hiç utanmadan, "hiçbir şey olmamışsa bile bir şeyler olmuştur" gibi siyasi tarihe geçen en saçma laflarla 6 Mayıs 2019 tarihinde seçimleri iptal ettirmediniz mi? 6 Mayıs 2019'da seçimlerin iptalinden sonra İstanbul Valisini, şimdiki İçişleri Bakanını, İstanbul Büyükşehir Belediyesine kayyum olarak atamadınız mı? Onun ilk yaptığı iş de duvardaki Atatürk fotoğrafını indirmek olmadı mı? Ve o Ali Yerlikaya, 6 Mayıs 2019'dan 11 Temmuz 2019'a kadar kayyum utancı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesinde oturmadı mı? Bunların hepsi gerçekleşti.”
“Peki, sonra ne oldu? Ekrem İmamoğlu 17 Nisan 2019'da yani mazbatayı aldıktan hemen sonra 18 Nisan'da verilerin yedeklenmesi talimatı yazdı yazılı olarak. Siz 25 yıllık bir AKP devrinden sonra İstanbul Büyükşehrini alırsanız, aklı başında herkes verilerinin yedeklenmesi talimatını vermez mi? Ne yaptınız acaba bu 25 yılda? Bir bakalım ne yaptınız? Fakat Türkiye'nin idari yargısı o kadar hızlı çalışıyor ki, yalnızca 1 gün sonra, 19 Nisan tarihinde bu konuda bir yürütmeyi durdurma kararı verildi ve veriler kopyalanamadı değil mi? Buraya döneceğiz sonra? Sonra döndük, 23 Haziran 2019'da İstanbul seçimlerini bu kez 806 bin farkla kazandık.”
“Yani senin 31 Mart'tan 23 Haziran'a gelirken yaptığın antidemokratik, adaletsiz, vicdana aykırı meselelerin vatandaşı nasıl yaraladığını görme; 8 bin farkın nasıl olur da 13 bin farkın nasıl olur da 806 bin farka yükseldiğini analiz etme; vicdanlı AKP ve MHP'lilerin bile dönüp Ekrem İmamoğlu'na oy verdiğini hesaba katma, utanmadan de ki: "Casusluk faaliyetleri çerçevesinde İstanbul Büyükşehir kazandılar." Peki, bir fotoğraf daha göstereceğim size. Bu fotoğraf Hüseyin Gün, Necati Özkan ilk kez bir araya geliyorlar. Tarih ne? 10 Haziran 2019. Yani 23 Haziran seçimlerine yalnızca 13 gün kala ilk kez bir araya geliyorlar. Ekrem İmamoğlu 7 aydır bir kampanya yürütüyor, son seçime 13 gün kala bu ikisi bir araya geliyor. Hüseyin Gün casus ve Hüseyin Gün'ün anlattıklarıyla Ekrem İmamoğlu seçim kazanıyor öyle mi? Aklınıza şaşayım.”
“Sonra Necati Özkan ve Hüseyin Gün'ün beraber toplantı yaptıkları, telefonda görüştükleri ilk tarih 10 Haziran 2019. Son tarih ne? 2 Eylül 2019. Yani bunlar hayatları boyunca yalnızca 2.5 ay boyunca görüşmüşler. Peki, nedir talep? Talep ısrarla Hüseyin Gün'den geliyor. Bir medya takip programını Necati Özkan'a satmaya gayret ediyor. Necati Özkan: "300-400 dolarlık işi bana 3-4 milyon dolara satmaya çalıştı. Dolayısıyla buna ben ciddi yaklaşmadım ve ondan kurtulmak için her şeyi yaptım" diyor. Mesele bundan ibaret. Siz bu 13 günde casusluk faaliyeti ile İstanbul Belediyesinin kazanıldığını iddia edecek kadar aklınızı kaçırmışsınız. Şimdi gelelim Ekrem İmamoğlu ve Hüseyin Gün bir araya gelmiş mi? Evet gelmişler. Hangi tarihte? Yaşamları süresince yalnızca bir kere 26 Ağustos 2019 tarihinde. Bu tarihte herkes tebrik kuyruğuna girmiş; Ekrem İmamoğlu, Seher Alaçam ve Hüseyin Gün toplamı 7-8 dakikalık bir tebrik ziyaretinde bir araya gelmişler. Bunun dışında Hüseyin Gün ile Ekrem İmamoğlu arasında bir tek bağlantı var mı? Bir tek bağlantı yok. Ama bu fotoğraf üzerinden casus üretmeye çalışıyorsunuz. O kadar zavallı durumdasınız, o kadar aklınızı kaçırmışsınız.”
“Şimdi gelelim ne zaman casus ilan edildi? Efendim burada gördüğünüz ilginç şapkalı müteveffa Seher Alaçam ve onun oğlu Ümit Alaçam, 2 Mart 2020 tarihinde üvey babası olarak tanımladığı Hüseyin Gün'ün bir casus olduğunu söylüyor ve başka bir şey daha söylüyor. Diyor ki: "Benim ikamet ettiğim evin bir odasında Hüseyin Gün'ün kriptolu telefonları, Apple telefonları ve günlüğü var." Yani bu adam öyle bir casus ki günlük tutuyor, tuttuğu günlüğü evde bırakıyor, kriptolu telefonları, normal telefonları evde bir odada bekliyor. Ümit Alaçam diyor ki: "İsterseniz bunları getireyim ya da istemezseniz gelin evden alın" diyor. Bir şey yapıyorlar mı? Hiçbir şey yapmıyorlar. 6 Mart'ta ifadesini alıyorlar ve arkasından hiçbir şey yapmıyorlar. Bu tarihler arasında sevgili arkadaşlar Hüseyin Gün 5 kere yurt dışına gidiyor, geliyor; İngiltere'ye gidiyor, Amerika'ya gidiyor, Yunanistan'a gidiyor, Ruanda'ya gidiyor. Yani casus olarak suçlanan, isnat edilen, size ihbar edilen kişiye bir yurt dışı çıkış yasağı bile koymuyorsunuz, gözaltına alıp ifadesini almıyorsunuz, pasaportuna el koymuyorsunuz. Yurt dışına gitmeye, çıkmaya devam ediyor.”
“Daha önemli bir şey daha da var. 30 Haziran tarihinde Hüseyin Gün'ü gözaltına alıyorsunuz. Yani 2 Mart'ta ihbar yapılıyor, mart, nisan, mayıs geçiyor, haziran geçiyor, 4 ay sonra gözaltına alıyorsunuz, 3 Temmuz'da tutukluyorsunuz, 4 Temmuz'da da ifadesini alıyorsunuz. Söylenilen şudur: İki tane ajan çalışıyor Hüseyin Gün'ün yanında eski istihbaratçı. Neymiş bunların adları? Birincisi Aaron Barr, ikincisi de Christopher McGrath. Evet bunlar eskiden istihbarat Servislerinde çalışmışlar. Dünyada çok yaygın olduğu üzere geçmişte istihbarat faaliyetlerinde bulunanlar, o kurumdan ayrıldıktan sonra belirli çalışma yasaklarına riayet eder ve arkasından başka yerlerde çalışmaya başlarlar. Bu adeta vaka-ı adiyedir. Aaron Barr ve Christopher McGrath Hüseyin Gün ile beraber çalışıyorlar. Bunların PRODAFT denilen bir şirketleri var ve Christopher McGrath bu PRODAFT firmasında yönetim kurulu üyesi.”
“Bakın bu firmayla Türkiye Cumhuriyeti'nin ilişkilerine: Bu firmaya Çevre Şehircilik Bakanlığı 6 Kasım 2014 tarihinde 1 milyon 180 bin TL'ye lisans yönetim Yazılım paketi alımı yapmış ihale çerçevesinde. Yani Hüseyin Gün ajan, Christopher McGrath ajan ve bu ajanlarla memleketin Çevre Şehircilik Bakanlığı 6 Kasım 2024'te ihale ilişkisi kuruyor.”
“Bununla kalsa iyi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı. Tarihe bakıyoruz 18 Haziran 2025. Yani ajan olarak Hüseyin Gün'ün ihbar edildiği tarihten 3,5 ay sonra Sanayi Bakanlığı, üstelik de siber istihbarat konusunda bu firmayla 795 bin dolarlık bir ihale sözleşmesi imzalıyor. Bundan yalnızca 12 gün sonra Hüseyin Gün gözaltına alınacaktır. Ajan kimmiş? Ajan ile ilişki kuranlar, İngiltere'de fotoğraf verenler, ihale ilişkisi kuranlar kimlermiş işte buradan bunları çok güzel bir şekilde görüyoruz. Peki, burada Ekrem İmamoğlu bağlantısına ilişkin bir şey görebiliyor muyuz? Bir nezaket ziyaretinde çektirilen fotoğraf dışında hiçbir şey görmüyoruz.”
“Başka bir iddia: İstanbul Büyükşehrin verileri darkweb'e ve o Osint'e, yani yeraltı internetine sızdırılıyormuş ve buralardan da istihbari faaliyetlerde kullanılıyormuş. Süleyman Soylu; tarih 2 Eylül 2019. Bu verilerin, İstanbul Büyükşehir verilerinin kopyalanmasından dolayı Ekrem İmamoğlu'na bir soruşturma izni talep ediliyor. Bu soruşturma izninin talep edildiği tarihlerde, vaka tarihlerinde ya Mevlüt Uysal ya da hemen arkasından gelen Ali Yerlikaya İstanbul Büyükşehir yönetiyor. Ekrem İmamoğlu'nun herhangi bir veri kopyalama işlemi yok. Zaten yapsa da bu veri yedeklemenin amacı belli ama yapmadığı da belli. Burada Süleyman Soylu ne diyor? "İşlemin sonuçsuz bıraktığı mahkeme kararıyla tevsik edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında soruşturma izni verilmemesine..." Tarih 2 Eylül 2019. Buradan hem mahkeme kaydıyla hem de dönemin İçişleri Bakanlığı kaydıyla bir veri kopyalamanın olmadığını görüyoruz.”
“Size bir de dönemin İçişleri Bakanından bir ifade vereyim. Dönemin İçişleri Bakanı diyor ki, bugün bir tweet yayımlamış. Bir İçişleri Bakanının temiz bir dile, sağlam bir ahlaka sahip olması beklenir. Şöyle söylüyor: "Ali Yerlikaya zafiyet yok demiş içerikli haberlere ilişkin mesnetsiz iddiaları dile getirenlerin yaptıkları tam anlamıyla alçak bir algı çalışmasından ibarettir. Bu alçak bir algı çalışmasını göstereyim ben size. Tarih 23 Haziran 2022. Altında kimin imzası var? "Olur, Ali Yerlikaya İstanbul Valisi." Ne diyor İstanbul Valisi? "Yapılan incelemede böyle bir zafiyetin tespit edilmediği anlaşıldığından" diyor. Alçak bir algı faaliyeti kiminmiş Ali Yerlikaya? Bunun önünde bir Mülkiye Müfettiş Teftiş Kurulu raporu var 37 sayfalık, o raporda bir zafiyet oluşturmadığı söyleniyor. "Ben de bunu olura yazdım ve imzaladım" diyor. Bunu gösteren alçak bir algı faaliyetine sahip oluyor, öyle mi? Bunu gösteren sadece gerçeği ortaya koymaya çalışıyor. Sadece yapılan alçakça algı kumpaslarını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bunu da ifade edelim.”
“Şimdi algı ve kumpas deyince iki şeyden de bahsetmek lazım. 26 Ekim 2015 tarihinde Ekrem İmamoğlu bu memleketin yetiştirdiği en önemli, en güvenilir siyasetçilerden bir tanesi; İngiliz casusu olma iddiası ile tutuklandı, öyle değil mi? 26 Ekim 2025 Pazar. Bu da 27 Ekim 2025 fotoğrafı. Bu kim? İngiltere Başbakanı Keir Starmer'la Erdoğan'ın Türkiye'de el ele fotoğrafları. Ya bu İngiltere mi seçimlere müdahale ederek, İBB seçimlerine müdahale ederek CHP'nin kazanmasını sağladı? Bir gün evvel Ekrem İmamoğlu İngiliz casusu olmakla suçlanıyor, ikinci gün İngiltere Başbakanıyla el ele fotoğraf çektiriyorsun öyle mi? İşte algı arıyorsak buralarda arayacağız.”
“Sonra bir başka şey: Ya gücünüz gencecik bir çocuğa mı yetiyor? Bizim Parti Meclisi üyemiz Berkay. Berkay'ın fotoğrafını yayınladılar değil mi? Berkay burada, burada da Hüseyin Gün. Berkay'ın eli de şurada, yan yana böyle bir arkadaşıyla duruyor. Sonra bakıyorsunuz bu el burada durmaya devam ediyor ortadaki çocuğun eli; Berkay'ın sağında, bu tarafın da tarafında, başka bir deyişle bize göre solunda hiç kimse yok. Buraya Hüseyin Gün'ü montaj ederek mi siz bu alçak algı faaliyetinde başarıya ulaşacağınızı umuyorsunuz? Bütün bunlar yaşananların ne kadar alçak bir kumpastan ibaret olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Memlekette casusluk arıyorsanız, çok açık söyleyeyim: Memleketin kozmik odasında her türlü kumpaslarla, yalanlarla girenler ve onlara izin verenlerin açıkça casusluktan yargılanmaları gerekir. Dönemin Genelkurmay Başkanlığı casuslukla suçlayıp tutuklayanların ve onların altına zırhlı araç verenlerin bunlarla tanımlanması gerekir. Dönemin Genelkurmay Başkanıyken bütün yaverleri FETÖ'cü, dönemin başbakanı iken etrafındaki bütün korumaları FETÖ'cü; devletin üzerinden bütün sırları dinlenen ve casusluk istihbarat faaliyetlerine memleketi açık hale getirenlerin yarattıkları istihbarat açığının sorgulanması gerekir.
Dolayısıyla tablo bu kadar açıktır. Yolsuzlukla, terörle ve casuslukla suçlayıp memleketin gönlünden indiremediğiniz insanların şimdi de oğlunu, babasını soruşturmaya çağırıyorsunuz öyle mi? Bütün bunlardan memleket hiçbir yere varamaz. İtalyan mafyaları bile çoluk çocukla uğraşmazlar. Dolayısıyla herkesi daha doğru bir duruşa davet ediyorum. Diğer taraftan bugün rahmetli Genel Başkanımızın, Bülent Ecevit'in ölüm yıl dönümüdür. Casusluk, anti-emperyalist tutum, yurtseverlik deyince bir Ecevit açıklamasını anlatmasına ihtiyaç vardır.
1972'de partisinin genel başkanı olmuş, partisini birinci yapmış, 1974'te başbakan olmuştur. Başbakan olduktan sonra "Kıbrıs'a müdahale edemezsin" diyen İngiltere ve Amerika ortadayken, rahmetli Erbakan'la beraber Kıbrıs'a bir barış götürmek için müdahale etmiş ve arkasından da kolpalara "biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil, Kıbrıs'ın Beşparmak Dağlarına yazdık" diyebilmiştir. "Şu ürünü şurada ekmeyeceksin" diyen Amerika'ya "sen işine bak, Türkiye Cumhuriyeti hangi tarımsal ürününü nerede ekeceğine kendisi karar verir" diyebilmiştir. O nedenle de içeride, dışarıda her türlü kumpasa muhatap olmuştur. Arkasından da tabii bir önemli konuyla daha anmak isterim. Bugün memleketin evlatları, başarılı evlatları mülakatlarla elenirken, devri iktidarında kamu görevlisi alımlarında mülakat yöntemini kaldırmış bir siyasi liderdir. Ben rahmetli Ecevit'i saygıyla ve minnetle anıyorum. Türkiye siyasetine örnek olmasını diliyorum.”
06.11.2025
06.11.2025
06.11.2025
06.11.2025