12.07.2023

Gökhan Günaydın: “1,9 Trilyonluk Ek Bütçe İçerisinde Depreme Harcanacak Bölüm Yalnızca 527,3 Milyar TL’dir”

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “Torba kanun içerisinde 794 milyar TL’lik bir Cumhurbaşkanlığı ödeneğinin de getirildiğini görüyoruz. Aslında böylece ek bütçe miktarı 1,9 trilyon TL’ye çıkmış oluyor. Siz 794 milyar TL içerisinde Cumhurbaşkanlığı’na ek ödenek vererek ve bunu ek bütçeden kaçırarak ne yapmaya çalışıyorsunuz? Neden 1,9 trilyonun tamamını ek bütçe olarak Meclis’e bütçe düzenlemesi içerisinde getirmiyorsunuz? Bütün bunlar işin bir mali politikasından ve disiplininden ne kadar uzaklaşarak sürdürüldüğünün kanıtıdır. 1,9 trilyon TL’lik gerçek toplam ek bütçe içerisinde depreme harcanacak bölüm yasanın gerekçesinde de belirtildiği gibi yalnızca 527,3 milyar TL’dir. O halde kamuoyuna ‘bu ek bütçe düzenlemesini deprem nedeniyle getiriyoruz’ denilmesi maddi gerçeğe tümüyle aykırıdır” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Memur zamlarını ve ek vergileri içeren torba kanun ile ek bütçe kanun tekliflerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Günaydın, şunları söyledi:

“CAN ATALAY, 2 AYDIR YASAMA FAALİYETİNE KATILAMIYOR VE HALEN TUTUKLU OLARAK SİLİVRİ CEZAEVİ’NDE BULUNUYOR”

“Torba kanun olarak adlandırdığımız bir yasal düzenlemenin görüşülmesine başlanacağı gün. Çok sayıda yurttaşımızın, milyonlarca insanın gelirini, vergisini belirleyecek bir düzenleme. 14 Mayıs 2023 günü milletvekili seçilmiş olan Can Atalay, 2 aydır yasama faaliyetine katılamıyor ve halen tutuklu olarak Silivri Cezaevi’nde bulunuyor. Bu yasama faaliyetinin onurunun korunabilmesi açısından kara bir lekedir. Bugüne kadar yaptığımız tüm temaslara ‘Yargıtay ile görüşülüyor, Cumhuriyet Başsavcılığı’yla görüşülüyor’ cevapları verilmiştir. Fakat bir ilerleme kaydedilememiştir. Bu parlamentonun ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin saygınlığına önemli ölçüde gölge düşüren bir konudur. Bir kez daha hem Türkiye’nin yargı alanındaki tüm görevlilerini bir başka erk olan yasamaya saygılı davranmaya ve Can Atalay’ı bir an evvel serbest bırakmaya, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki yasama faaliyetlerine katılmasını sağlamaya çağırıyoruz.

“HİÇBİR HUKUK ANLAYIŞI MERDAN YANARDAĞ’IN TUTUKLU YARGILANMASINI BİR GEREKÇE OLARAK ÖNÜMÜZE KOYAMAZ”

Evrensel ölçütlere göre hiçbir hukuk anlayışı Merdan Yanardağ’ın tutuklu yargılanmasını bir gerekçe olarak önümüze koyamaz. Tümüyle bir kumpas içerisinde tutuklu yargılanan Merdan Yanardağ’ın bir an evvel salıverilmesi ve yargılamasına tutuksuz devam edilmesi gerekmektedir. Bu çerçevede yalnızca Merdan Yanardağ değil, tüm tutuklu gazetecilere özgürlük talep ettiğimizi, medya organlarına başta Tele 1 olmak üzere yapılan sistemli saldırıları kınadığımızı ifade etmek isterim.

Bugün önemli bir yasama faaliyeti var. Yasama faaliyetinin başlangıcında biz isteriz ki artık gelenekselleşen, klasikleşen ve yasama faaliyetine önemli ölçüde olumsuz etki eden AKP anlayışı bu 28’inci dönemde yerini çağdaş bir anlayışa terk etmiş olsun. Ancak bunun olumsuz bir örneğini maalesef dün gördük. Srebrenitsa Soykırımı’nın 28’inci yıl dönümünü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde andık ve mutlulukla ifade ederim ki parlamentoda grubu bulunan tüm partiler bu ortak mutabakat metnini imzalama konusunda hiçbir tereddüt göstermediler. Bu konuda bir genel görüşme açılmasına yönelik Cumhuriyet Halk Partisi’nin grup önerisi Cumhur İttifakı’na bağlı başta AKP olmak üzere grupların ve milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Soruyorum; buradaki ortak mutabakat metninin anlayışını yansıtacak bir genel görüşme sizi neden rahatsız ediyor? Siz Srebrenitsa’nın bir soykırım olduğunu düşünmüyor musunuz? Yalnızca bu grup önerisi teklifi Cumhuriyet Halk Partisi’nden geldiği için reddedecekseniz, buralarda ilkesel bir tutum yerine partizan bir tutum sergilemeye devam edecekseniz acaba Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni nasıl etkin ve verimli çalıştırmayı düşünüyorsunuz?

Saadet Partisi ve Gelecek Partisi bir grup kurdu. Dolayısıyla komisyonlara verilen üye sayısında değişimler oldu. Ancak ceketin baştan yanlış iliklenmesi örneğinde görüldüğü üzere burada da adaletsiz komisyon üyeleri dağıtımı sürdü. Bunu da kamuoyunun takdirine terk etmek isteriz. Komisyonlardaki üye sayısında birbirini kandırmaya çalışan siyasal parti gruplarının parlamentoda etkin ve verimli bir iş birliği gerçekleştirmesi maalesef pozitif bir beklenti olmaktan öteye gidemiyor.

“ÇOK SAYIDA DÜZENLEME TORBA KANUN İÇERİSİNDE ÖNÜMÜZE GETİRİLİYOR VE TALİ KOMİSYONLAR TÜMÜYLE DEVREDEN ÇIKARTILIYOR”

Bugün bir torba kanun gündeme gelecek. Defalarca söyledik; ‘yasamanın kalitesini artıralım, bu düzenlemeleri torba kanun içerisinde getirmeyin, tali komisyonları çalıştırın, dışarıda yazılan metinler kanun metnine dönüşmesin, Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarında bu metinler yazılsın ve çok sağlıklı bir denetim faaliyeti yürütülsün.’ Ancak AKP burada da eski alışkanlığını sürdürüyor. Birbiriyle ilintisiz çok sayıda düzenleme torba kanun içerisinde önümüze getiriliyor ve tali komisyonlar tümüyle devreden çıkartılıyor. Bu Meclis adına maalesef övünülebilecek bir durum değildir.

“TORBA KANUN İÇERİSİNDE 794 MİLYAR TL’LİK BİR CUMHURBAŞKANLIĞI ÖDENEĞİNİN DE GETİRİLDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”

Cuma günü, 1 trilyon 119 milyar TL’lik bir ek ödeneğin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçirileceğine yönelik bir ek bütçeyi görüşeceğiz. Ancak bununla beraber torba kanun içerisinde 794 milyar TL’lik bir Cumhurbaşkanlığı ödeneğinin de getirildiğini görüyoruz. Aslında böylece ek bütçe miktarı 1,9 trilyon TL’ye çıkmış oluyor. Siz 794 milyar TL içerisinde Cumhurbaşkanlığı’na ek ödenek vererek ve bunu ek bütçeden kaçırarak ne yapmaya çalışıyorsunuz? Neden 1,9 trilyonun tamamını ek bütçe olarak Meclis’e bütçe düzenlemesi içerisinde getirmiyorsunuz? Bütün bunlar işin bir mali politikasından ve disiplininden ne kadar uzaklaşarak sürdürüldüğünün kanıtıdır.

1,9 trilyon TL’lik gerçek toplam ek bütçe içerisinde depreme harcanacak bölüm yasanın gerekçesinde de belirtildiği gibi yalnızca 527,3 milyar TL’dir. O halde kamuoyuna ‘bu ek bütçe düzenlemesini deprem nedeniyle getiriyoruz’ denilmesi maddi gerçeğe tümüyle aykırıdır. Çünkü bu 1,9 trilyon TL’nin 527 milyar lirasını deprem için harcayacağınızı ifade ettiğinize göre demek ki ek bütçenin yüzde 25’i yaklaşık depreme ayrılıyor. Yüzde 75’i o derin kaybolan kuyularda kendi vergilerimiz olarak yurttaşın vergileri olarak maalesef kaybolmaya devam edecek.

“TOPLAM EK BÜTÇENİN YALNIZCA YÜZDE 25’İ DEPREME AYRILMAKTADIR”

Motorlu taşıtlar vergisini iki kez alıyorsunuz. Bunu 1999 yılında Anayasa Mahkemesi olumlu görmüş ve başvuruyu iptal etmemiş. Buna karşılık 2003 yılında iki kez Anayasa Mahkemesi motorlu taşıtlar vergisinin ve diğer vergilerin birden fazla alınmasını iptal etmiş. Anayasa Mahkemesi geçmişte iptal ederse etsin bir kere daha getiririz. Bakalım bu Anayasa Mahkemesi’nden geçecek mi? Denilebilir ki, ‘1999 yılında Anayasa Mahkemesi deprem nedeniyle bu düzenlemeyi uygun görmüş.’ Bu bence savunulabilecek bir argüman değildir. Çünkü biraz evvel altını çizdiğim gibi toplam ek bütçenin yalnızca yüzde 25’i depreme ayrılmaktadır. O halde yüzde 75’i için bu argüman söz konusu değildir. Üstelikte en lüks araca binenle, traktör kullanan yoksul köylünün ayrılmadığı ve herhangi bir sınıfsal duyarlılık taşımayan bu düzenlemenin adalet ilkesine uyarlı olduğunu da kimse söyleyemez. Elbette bunu Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğiz.

“FİRMALARININ VERGİLERİNİ SİLERKEN, YOKSUL YURTTAŞIMIZIN ÜZERİNE VERGİ YÜKLEMEKTEN KAÇINMIYORSUNUZ”

Bu konuda yurttaşın ne düşündüğünü öğrenmek istiyorsanız hangi partiye oy vermiş olursa olsun, sıradan bir kamyon şoförünü, taksi şoförünü çevirin ‘motorlu taşıtlar vergisine gelen iki kat zammı nasıl değerlendiriyorsun, mazota gelen zamları nasıl değerlendiriyorsunuz’ diye sorun. Onların cevapları size bir tokat gibi çarpacaktır. Yurttaşa bu vergi yükünü yüklüyorsunuz da sermaye sınıfları için ne düşünüyorsunuz? 12 Ekim 2020 tarihinde dönemin Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın bir arkadaşımızın soru önergesine verdiği yanıtı size okumak istiyorum; ‘Son 10 yıl içerisinde vergi, resim, harç istisna belgesini kaç kez ve hangi firmalar için düzenlediniz?’ Yanıt; ‘Cengiz İnşaat için 30 kez, Kolin İnşaat için 36 kez, Makyol için 24 kez, Kalyon için 19 kez ve Limak için yine 19 kez.’ Üzülerek ifade ediyorum ki yandaş sermaye firmalarının vergilerini silerken, istisna düzenlerken, onların tarh edilmesine engel olurken yoksul yurttaşımızın üzerine vergi yüklemekten kaçınmıyorsunuz.

“DÜNYA SEFALET ENDEKSİNDE TÜRKİYE 157 ÜLKE ARASINDAN 10’UNCU”

Mayıs ayında TÜİK işsizlik oranının 0,5 daralarak yüzde 9,5’e düştüğünü ve işsiz miktarının 3,3 milyon olduğunu ifade ediyor. Disk-Ar’ın araştırmasına göre geniş tanımlı işsizlik; yüzde 22,5 ve 8,5 milyon insan işsiz. Siz işsizlik rakamlarını dar tanımla, geniş tanımla saklayarak ve bu sosyal, toplumsal durum üzerine vergi yükleyerek olsa olsa yurttaşı yaşayamaz hale getirirsiniz. Enflasyon, işsizlik ve yüksek borçlanma oranları üzerinden hesap edilen dünya sefalet endeksinde Türkiye 157 ülke arasından 10’uncu. Bizden yukarıda olan ülkeler; Zimbaw, Venezuela, Suriye, Lübnan, Sudan, Arjantin, Yemen, Ukrayna, Küba, 10’uncu Türkiye’dir. Eğer bunu da dış güçler yaptı demeyecekseniz enflasyona, işsizliğe ve yüksek borçlanma maliyetlerine bilimsel ve maddi gerçeğe uyarlı bir bakış atacaksanız aslında yurttaşın içinde olduğu durumu çok iyi ifade ediyorsunuz demektir.

“TÜRKİYE’DE 6,5 MİLYONA ULAŞAN EMEKLİNİN AYLIK MAAŞI YALNIZCA 7 BİN 500 TL’DİR”

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı diyor ki; ‘2023 Haziran ayı itibarıyla enflasyon oranı yüzde 38,21’dir.’ Toplumda buna inanan bir kişi var mı? Örneğin; kredi çekmeye çalışırsanız ya da kira artışlarını gözlerseniz gerçek enflasyon ne kadar? ENAG yıllık enflasyonun yüzde 108,58 olduğunu söylüyor. Birisi yüzde 38 diyor öteki yüzde 108 diyor. Bu ortamda maaşlara ne kadar zam yapılıyor? Memur maaşlarına yüzde 17,55 artı 8 bin TL seyyanen zam. Bunun yetersizliği ortadadır ve kamu çalışanları grupları arasındaki adaletsizliği de bir başka önemli sorun olarak gündemdedir. Türkiye’de 6,5 milyona ulaşan emeklinin aylık maaşı yalnızca 7 bin 500 TL’dir. Bunlara da zam yapamama başarısını AKP hükümeti göstermiştir.

“ÖNCE KENDİNİZ TASARRUF EDECEKSİNİZ SONRA DA YURTTAŞTAN BİR ŞEYLER BEKLEYECEKSİNİZ”

Dün Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ‘Bu seyyanen zamlar emeklilere de yansıtılsın’ diyor. ‘Ayrıca kök maaşlara taban aylığına bunları yansıtmıyorsunuz bunları da yansıtın’ diyor. Bunu iktidarın ortağı söylüyor. Abdullah Güler de ona yanıt veriyor, ‘Doğrudur ama bütçe olanakları da belli’ diyor. Bu bütçe olanakları belliyken memura yüzde 17,5 zam yaparken ve 8 bin TL seyyanen zam yaparken, emekliye bu seyyanen zammı da yapmazken ve bunları da ‘bütçe yetersizliği’ olarak açıklarken Cumhurbaşkanı maaşını ne kadar artırıyorsunuz? Yüzde 39 artırıyorsunuz. Demek ki yetersizlik memura ve emekliye. Cumhurbaşkanı maaşı gelince yetersizlik gibi bir durum söz konusu değil. Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti ama bir memlekette bütçe sorunu varsa iş önce tasarruftan başlar. Tasarrufta saraydan, uçaklardan ve araç filosuyla size simgelenen bir hale dönüşür. Yurttaşa örnek olmak istiyorsanız önce kendiniz tasarruf edeceksiniz sonra da yurttaştan bir şeyler bekleyeceksiniz.

“KİRA SORUNU YAŞAMAYAN, EV SAHİBİYLE BİR SORUN YAŞAMAYAN BİR TEK KİRACI GÖRDÜNÜZ MÜ?”

Bu maaş artışları gerçekten satın alma gücü açısından etki yaratabiliyor mu? Bu enflasyon ortamında şüphesiz etki yaratamıyor. Bir başka önemli konu da vergi dilimleridir. Çünkü vergi dilimleri aslında bu brüt maaşların hızla elinizden kaymasına neden oluyor. Yaptığımız çalışmaya göre 2002’den bu yana yeniden değerlendirme oranına uygun bir artış yapılsaydı bugün 70 bin TL olan birinci vergi dilimi aslında 115 bin TL olmalıydı. Bu da yurttaşın cebinden aslında teknik bazı uygulamalarla paraların nasıl alındığını gösteriyor.

Torba kanunda bir başka düzenleme kira artışlarını yüzde 25’te sınırlıyor. Yaşamınıza bakın, beyaz yakalılar da dahil olmak üzere kira sorunu yaşamayan, ev sahibiyle bir sorun yaşamayan bir tek kiracı gördünüz mü? TÜİK’in kendisi kira artışlarını yüzde 71 olarak tanımlıyor. Bu karşılık siz yüzde 25’lik bir tavanla bu artışları durdurmayı planlıyorsunuz. Hukuk bir üst yapı düzenlemesidir. İktisada uygun olmayan hukukun uygulanabilme şansı yoktur. Bu olsa olsa ev sahibiyle kiracı arasında yeni tartışmaların, yeni kavgaların ve dağ gibi yükselen hukuk dosyalarının, icra dosyalarının sonuçlanmasıyla karşımıza çıkar. Bu işleri böyle ‘yapıyormuş’ gibi görünmekten vazgeçin. En düşük emekli maaşını asgari ücret düzeyine yükseltin. Ek bütçe yapıyorsunuz yetmiyor, yurttaştan vergi alıyorsunuz yetmiyor, Körfez ülkelerinden kuralsızlığıyla bilinen ülkeler bütününden üzülerek ifade etmek istiyorum ki para dilenmeye gidiyorsunuz. Bu tablo Türkiye’nin nasıl bir uçuruma sürüklendiğinin çok açık örneğidir.

“YUSUF TEKİN’İ SİZ MİLLİ EĞİTİM BAKANI YAPARSANIZ TARİKATLARIN BU TALEPLERİNİ BAKANLIĞA TAŞIMA KONUSUNDA ZATEN ONA YOL AÇMIŞ OLURSUNUZ”

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin diyor ki, ‘Yurttaşlar kız çocuklarını erkek çocuklarıyla aynı okula göndermiyorlar. Bu nedenle kız çocuklarının okullaşma oranlarında bir düşüş oluyor, kız okulları açalım.’ Yusuf Tekin’i biz müsteşarlığından tanıyoruz. Yusuf Tekin’i siz Milli Eğitim Bakanı yaparsanız tarikatların bu taleplerini bakanlığa taşıma konusunda zaten ona yol açmış olursunuz. Kız çocuklarının okullaşma oranları; okul öncesi 5 yaşta kızda yüzde 81,41, erkekte yüzde 81,85 demek ki aynı. İlkokulda; kızda yüzde 93,12, erkekte yüzde 93,20 demek ki aynı. Ortaokulda; kızda yüzde 89,73, erkekte yüzde 89,95 demek ki aynı. Ortaöğretimde; kızda yüzde 89,29, erkekte yüzde 90,03 yani arada yüzde 1’lik bir farklı dilim asla söz konusu olmamış. Demek ki Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu işgal eden zatın kendi karanlık düşüncesini Türkiye toplumuna egemen kılmak için ileri sürdüğü veri maddi gerçeğe aykırı, kız çocuklarımızla erkek çocuklarımız arasında okullaşma oranı açısından anlamlı bir fark yok. Bu yüzde 89’da kız ve erkek çocukları birleşmişse, okula gidemeyen yüzde 11’in kız ve erkek çocuğu ayırt edilmeksizin neden okula gidemediğini araştır ve bunlara yönelik bir önlem geliştir.

Yeni yasama döneminin başlangıcında bu torba kanunla getirilen düzenlemelerin tümüyle yurttaşa ek vergi yükü getirdiğini ifade edelim. Başta motorlu taşıtlar vergisi olmak üzere Anayasa’ya aykırı olan düzenlemeler için Anayasa Mahkemesi’ne gideceğimizi söyleyelim. Cumhuriyet Halk Partisi yurttaşa yeniden, ikinci kez motorlu taşıtlar vergisi yükleyemeyin diye Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor. Kendi yararımıza değil; yurttaşın yararına Anayasa Mahkemesi’ne gidiyoruz. Genel Kurul’da memurlarımızın, emeklilerimizin, çalışanlarımızın özlük haklarının geliştirilmesi için gerekli önergeleri vereceğiz. AKP’nin ve MHP’nin de buna yönelik tutumlarını not etmeye devam edeceğiz.”

“HEP BERABER SİYASETİN TOPLUMDAKİ SAYGINLIĞINI YENİDEN KAZANDIRMAK ZORUNDAYIZ”

Günaydın, toplantının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Ek vergilerle ilgili görüşünün sorulması üzerine Günaydın, şu yanıtı verdi:


“Hep beraber siyasetin toplumdaki saygınlığını yeniden kazandırmak zorundayız. Bu bağlamda her türlü argümanımızı bir veriyle bir sosyal gerçeklikle desteklemek zorundayız. 40 bin-50 bin dolar kişi başına geliri olan ülkelerle Türkiye’yi karşılaştıramayız. Türkiye’de bu rakam tartışmalıdır ama 10 bin dolar düzeyindedir. Abdullah Güler’e sormak lazım 1,9 trilyon TL’lik toplam ek bütçenin yalnızca yüzde 25’ini 520 küsür milyar lirasını depreme tahsis ediyorsunuz. Geriye kalan 1,5 trilyon TL’sini deprem dışı harcamalarda kullanacaksınız. O halde niye Japonya’da tsunami sonrası bir dönemle bunu karşılaştırıyorsun? Yalnızca 527 milyar TL’lik bir ek bütçe getirirsin bununda tamamını depreme tahsis edeceğini söylersin bu bir anlam kazanır.

Deprem bölgesinde yaptığınız konutları yurttaşlara ücretsiz mi veriyorsunuz? 2 milyon TL’nin üzerinde rakamlarla yurttaşları ev sahibi yapacaksınız. Bunlarında yarısını kredilendirerek yurttaşları borçlandıracaksınız. Yani siz yurttaşa bedava bir şey vermiyorsunuz ki. Zaten yurttaştan onların parasını alıyorsunuz. Bu söylemlerin yapılmaya çalışılan iktisadi rant düzenini saklamaya yönelik çabalar olduğunu ama bu çabaların bir sonuç doğurmayacağını ifade etmek isterim.

1,1 trilyon TL’yi ek bütçeyle getiriyor. 794 milyar TL’yi de torba kanun içerisinde Cumhurbaşkanlığı’na ödenek artışı olarak koyuyor. Bu bir ek bütçe toplamıdır; 1,9 trilyon TL. Biz bunu ek bütçenin içine koy niye ayrıca koyuyorsun diyoruz. Nihayetinde 1,9 trilyon liranın 527 milyar lirasını depreme tahsis ettiğin için oran yüzde 25.”

“ERDOĞAN’IN BİR ‘U’ DÖNÜŞÜNE DAHA HEP BERABER TANIK OLMUŞ OLDUK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsveç’in NATO üyeliğiyle ilgili söylemlerinin sorulması üzerine ise Günaydın şunları söyledi:

“Siyaseti derin polemiklerle yapmak marifet değildir, kimseye de yarar sağlamaz. Ancak Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuda ortaya koyduğu, ‘U’ dönüşlerini bilmeyen yok. Bu bağlamda da NATO üyeliğine yönelik karşı çıkarken, İsveç’e yönelik yüklenmelerinin sonrasında böyle bir karar çıkacağını, İsveç’in NATO’ya üyeliğini, Türkiye’nin AKP hükümetinin kabul edeceğini hepimiz biliyorduk. Bir; İsveç her türlü terör eyleminde, terör örgütlerine adeta bir ev sahipliği yapıyordu. İsveç’in bu durumunun ortadan kalktığına yönelik hangi maddi gerçek ve hangi veri var önümüzde? Hiçbir şey yok. İki; daha geçen hafta İsveç’te Kur’an yakıldı. Kutsal kitabımızın yakılması karşısında bütün siyasal parti grupları tepki gösterdiler. İsveç’in bu eylemi bir kez daha yapılmasına izin vermeyeceğine yönelik herhangi bir işaret var mı? O da yok. Türkiye bir pazarlık yaptı da mesela F-16’da bir ilerleme mi sağlandı? Türkiye’nin Avrupa Birliği konusunda bir adım mı atıldı? Bunları tamamı kamuoyunun reaksiyonunu dindirmek için ortaya konulan boş argümanlardır. Dolayısıyla Erdoğan’ın bir ‘U’ dönüşüne daha hep beraber tanık olmuş olduk. Bugün bir grup önerisi olarak gelecek. Gelen grup önerisinde biz bunun Meclis genel görüşmesi açılmasını teklif edeceğiz. Bütün siyasal parti grupları İsveç’in NATO’ya üyeliği konusundaki görüşlerini organize etsinler. Burada eğer AKP ve MHP grubu görüşmenin açılmasına yönelik olumlu teklif verirlerse bizde burada görüşlerimizi ifade edeceğiz.”