17.12.2025
17.12.2025
Cumhuriyet Halk Partisi Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmekte olan Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerine konuşma yaptı. Gökçen’in konuşması şu şekilde:
“Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
2026 yılı Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerine söz aldım.
Öncelikle, bir süredir kolon kanseri tedavisi gören ve 12 günlük bir yoğun bakım sürecinin ardından kaybettiğimiz Şehzadeler Belediye Başkanımız, sevgili arkadaşım Gülşah Durbay’a Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine, Manisalılara ve Cumhuriyet Halk Partisi ailemize başsağlığı ve sabır diliyorum. Ülkemiz önemli bir siyasetçi, bazılarımız da yeri doldurulmayacak bir arkadaş kaybetti. Bir şehir ağlayarak genç bir kadın siyasetçiye veda etti.
Hepimizin başı sağ olsun. Cenazeye katılamayan, cezaevinde gözyaşı döken tüm yol arkadaşlarına ve kendi dertlerini kenara koyup Gülşah’ın ailesinin yanında olan ailelerine buradan selam göndermek istiyorum. Acıyı yaşamak, yasını tutabilmek de bir insan hakkıdır. Sizin bu hakkınız da elinizden alındı.
Bu ülke, hep birlikte sevinmeye ve hep birlikte üzülmeye, ortak duygular hissetmeye özlem duyuyor. Bu özlemini de gösteriyor. Bazen bir voleybol maçını izlerken, bazen bir güzel insanın cenazesinde, bazen eski şarkıları dinlerken, bazen de eski bayramları yad ederken.
Biz bir arada huzurlu bir şekilde yaşamak isteyen bir milletiz.
Herkes kendisini birinci sınıf vatandaş hissetmek istiyor, hiç kimse geride bırakılmasın istiyor.
Adalet olsun, barış olsun, artık sadece önlenemez ölümlere üzülelim, acılarımıza yeni acılar katılmasın istiyor.
Ama neler yaşadık, nerelerde vicdanımızı kaybettik?
Cumhurbaşkanının “Bu yolda daha kaç Cumhuriyet Halk Partili telef olacak” sözünü,
“Belediyeleri silkeleyin” cümlesini,
“Turbun büyüğü heybede” dediğini hatırlıyorum.
Bu haller yeni değil, Metin Lokumcu öldüğünde “ben bilmem” demeleri, Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmaları unutmak mümkün mü?
Şehitlerimizi, 10 Ekim’i, Suruç’u, Güvenpark’ı, Ali İsmail’i, Oğuz Arda Sel’i, Özgecan’ı, Rojin’i unutmak mümkün mü?
Can Atalay’ı, Osman Kavala’yı, Tayfun Kahraman’ı; anayasayı unutmak mümkün mü?
Çiğdem Mater’e, Mine Özerden’e yapılan normal mi?
Sokaklarda kalabalıklar haksızlıklara isyan ederken, halkı karşısına alanların nafile çabasını düşünüyorum.
MESEM’de çocuklar göz göre göre ölürken, çocuk işçiliğiyle mücadele bütçesini sıfıra indirenlerin, çocukların ölmesine karşı çıkan 18-19 yaşındaki gençleri tutuklayanların vicdanına mı sesleneyim, vallahi de bilemiyorum.
Kendisi bir gün bile tutuklu yargılanmamış,
Cezaevine miting yaparak gitmiş,
Koğuş arkadaşını seçmiş,
Cezaevinde şiir kasedi çıkarmış, dört ay sonra çıkmış,
Siyasi yasağı rakipleri tarafından kaldırılmış bir siyasetçinin;
Sadece ona karşı seçim kazanacak diye Ekrem İmamoğlu’nun sesini, görüntüsünü, sosyal medyasını bile yasaklama cüretine;
“Parti kapatmaların mağduruyuz” diye başlanan bir yolun son seçimlerde birinci olan partiyi kapatma, İstanbul il başkanlığımıza kayyım atama girişimlerine bakıyorum. Hem de kanser hastası arkadaşımıza iftira atanların ifadelerine dayanarak.
Belediye başkanlarımızı sıraya dizip darbe görüntüleri verenleri,
Yalnızca gizli tanık ifadelerine dayanarak suç isnat edenleri,
Hepimiz görüyoruz.
560 milyar yolsuzluk diye başlandı, yalan çıktı.
İddianamede 160 milyar dediniz, bu da valilik onaylı proje çıktı.
Bavullarda paralar dediniz, jammer çıktı.
Kasalarda paralar dediniz, stok görüntü çıktı.
HTS kaydı dediniz, Bakırköy meydanlarından geçen herkesi hesaba kattığınız ortaya çıktı.
Kurultayımızda atılan “Özgür Başkan” sloganlarını suç gibi iddianamelere yazdınız,
Casus dediniz, o kişi AKP’li siyasetçilerle Londra’da Lordlar Kamarasında çıktı.
Avukatı yargılarken “müvekkilini savunmak” diye iddia yazdınız.
“Cumhurbaşkanı adayı olmak” diye suç ürettiniz.
Şimdi de mahkemenin açıklaması gereken duruşma tarihini bile Başsavcılığın açıkladığı bir yerdeyiz.
12 yıl bekleyecekmişiz, öyle derler.
İnsan merak ediyor, bu yargılama sırasında tutukluluk kararlarını da mı bu başsavcılıktan öğreneceğiz, yargılama sonucunu da mı?
Siyaseti siyasetçilerin değil, şirket yöneticisi bir başsavcının yaptığı,
Kararların mahkemede değil, başsavcılıkta verildiği,
Bir tuhaf düzendeyiz.
Bu tuhaf düzenin tabii ki meşruiyeti halktan gelmez, başka yerde aranır. O laflara cevap da veremezsiniz.
Gülşahımızı uğurlayan o meydanda tekrar gördüm. Bu ülke nefretin ve zorbalığın ülkesi değil, öyle de olmayacak.
Bu ülkenin neşesini söndürenlerin bütçesine hayır oyu kullanacağız, hepinize saygılar sunuyorum.”
17.12.2025
17.12.2025
17.12.2025
17.12.2025