09.07.2018
09.07.2018
GENEL BAŞKAN YARDIMCISI VE PARTİ SÖZCÜSÜ BÜLENT TEZCAN’IN BASIN AÇIKLAMASI (09 TEMMUZ 2018)
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında genel merkezde toplandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan, düzenlediği basın toplantısında MYK’nın gündemine ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
Değerli basın mensupları, hepiniz hoş geldiniz. İki acı haberle ne yazık ki başlıyoruz basın toplantımıza. Giresun’da bir şehidimiz var, terör örgütü hain PKK saldırısı sonucunda bir askerimizi şehit verdik. Terörü lanetliyoruz. Teröre karşı en geniş toplumsal mutabakatı sağlamak zorundayız, teröre karşı en geniş toplumsal tepkiyi örgütlemek zorundayız. Türkiye’nin terörle anılmadığı günleri hep beraber kurma zorunluluğu içerisindeyiz. Bir kere daha şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum, milletimize, ailesine başsağlığı ve sabır diliyorum.
KİMSE KORUNUP KOLLANMADAN İNCELENMELİ
Bir diğer acı haber bildiğiniz gibi Çorlu’daki vahim kaza, elim kaza, tren kazası sonucu şu andaki tespitlere göre 24 vatandaşımızı kaybettik, 124 vatandaşımızın da yaralı olduğu bilgisi var. Kayıplara Allah’tan rahmet diliyorum, milletimize ve ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Acı bir olay, bu olayın bütün yönleriyle araştırılması gerekir. Bu konuyu bir siyasal tartışma malzemesi haline getirme niyetinde değiliz, ama bu konunun ta ihale aşamasından başlamak üzere bütün teknik yönleriyle hiç kimse korunup kollanmadan incelenmesi gerekir. Bunu takip edeceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. TBMM’nin bu konuyu etraflı olarak takip etmesi ve incelemesi gerekiyor. Teknik heyetlerin, iktidarın bu konuda ayrıntılı bir çalışma yapması gerekiyor. Teknik raporu bekleyeceğiz. Orada Genel Başkan Yardımcımız Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrak başkanlığında bir milletvekili heyetimiz süreci takip ediyor, acılı ailelerin acılarını paylaşıyor, olay yerindeler, olayla ilgili ayrıntılı bize bilgi aktarıyorlar. Bu meselenin herhangi bir biçimde geçiştirilemeyeceğini, geçiştirilmemesi gerektiğini, bu olaydan ders alınıp bütün sorumluların sadece görünen sorumluların değil, perdenin arkasındaki bütün sorumluların ayrıntılı olarak ortaya çıkarılmasını bekliyoruz ve takip ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta basın camiasında üzücü bir olay yaşadık. Merkez medyada önemli bir gazete, Habertürk Gazetesi kağıt ortamında gazete çıkarmaktan vazgeçti, vazgeçmek zorunda kaldığını ilan etti. Ekonomik nedenlerle basılı gazeteyi artık çıkarmayacağını ve internet ortamında, elektronik ortamda gazeteye devam edeceğini söyledi. Bu basın dünyamız açısından önemli bir kayıptır, üzücü bir kayıptır. Bu haber alma hakkı açısından üzücü bir kayıptır. Medya sektörünün bu çerçevede gazete çıkarmaktan ekonomik nedenlerle vazgeçmek zorunda kalmayacağı desteklerin özellikle sağlanması gerekir. Bu noktada özellikle hükümetin dikkatini çekmek istiyoruz. Belirli bir medya grubu özel olarak korunur kollanırken, merkez medyada basılı gazeteden vazgeçmek zorunda kalacak ekonomik sorunların bu şekliyle bu noktaya getirilmiş olması üzücü bir durumdur. Bu hem orada çalışan yüzlerce gazetecinin, matbaa çalışanının işsiz kalması, hem de milyonlarca vatandaşımızın haber alma hakkı konusunda esaslı bir kayba uğraması demektir. O yüzden bir an önce bundan sonrasına ilişkin de bu tip olayların yaşanmaması ve mümkünse yeniden basılı gazete çıkararak geri dönüş imkanının sağlanması en büyük arzumuzdur. Bunu da paylaşmak istiyorum.
SANDIKLI DİKTATÖRLÜK
Değerli arkadaşlar, bugün 9 Temmuz. Sabahtan itibaren yeni bir dönemin başladığı anlatılıyor gazetelerde, televizyonlarda. Bugün AK Parti Genel Başkanının Cumhurbaşkanı sıfatıyla TBMM’de yemin edeceği ve bununla bir yeni dönemin başlayacağı söyleniyor. Bu bir aldatmacadır. Bir yeni dönem başlamıyor. Aslında iki yıldan bu yana fiilen devam eden bir tek adam rejimi var. OHAL rejimiyle kurulan, olağanüstü hal rejimiyle yerleştirilen, demokrasiyi yok etmiş bir tek adam rejimiyle karşı karşıyayız. Bu tek adam rejimi bugün anayasal altyapısıyla beraber gayrimeşru bir anayasa ve meşruiyeti tartışmalı bir seçim sonucunda ortaya çıkmış anayasal altyapısıyla yeniden yeni bir düzen diye sunulmaya çalışılıyor.
Değerli arkadaşlar, Türkiye’de işsizlik ve yoksulluk hala bu noktalardaysa iki yıldan bu yana devam eden bu tek adam rejiminin ürünüdür. Bakın, işsizlik rakamları, açlık ve yoksulluk rakamları açıklandı. Açlık sınırı 2 bin 170 liraya çıktı. Son 1 yıl içerisinde yüzde 28.2 artış var açlık sınırında. Yoksulluk sınırı 7 bin 906 liraya çıktı aylık. 1 yıl içerisinde yüzde 17.8 artış olmuş yoksulluk sınırında. Yani 7 bin 906 liranın altında aylık geliri olan herkes yoksuldur Türkiye’de. Milyonlarca yoksulun olduğu bir Türkiye bu tek adam rejiminin ürünüdür. Bugünkü tek adam rejiminin ürünüdür. 2 yıldan bu yana devam eden bu tek adam rejimi yeni bir rejim gibi cilalanıp yeni bir başlangıç gibi sunulmaya çalışılıyor. Aslında tek adam rejimleri tarihin çöplüğünden çıkarılmış, ödünç alınmış rejimlerdir. Yeni bir rejim değil, tarihin çöplüğüne atılmış diktatörlükler yeniden hortlatılmaktadır. Bu rejim tarihin çöplüğünden alınmış bir rejimdir ve yeni diye dayatılmaya çalışılmaktadır. Olsa olsa sadece şu söylenebilir: Bir sandıklı diktatörlükle karşı karşıyayız. Bugün başlayan rejimin adı sandıklı diktatörlüktür. Bugün yemin edecek kişi de sandıklı diktatördür. Bir sandıklı diktatör yemin edecek ve sandıklı diktatörlük dönemidir başlayan dönem. Hiç kimse bunu kamuoyuna, millete ve dünya kamuoyuna bir yeni dönem diye sunmasın. Bunun panzehri demokrasidir. Diktatörlüğün panzehri demokrasidir ve önümüzdeki dönemde demokrasi mücadelesine her zamankinden daha güçlü ve daha çok sarılmak zorundayız. Türkiye’nin demokrasi güçlerinin el ele verip sandıklı diktatörlüğe karşı güçlü bir demokrasi bloğu oluşturması bir zorunluluk halini almıştır.
ADALET MİTİNGİNİN BİRİNCİ YILDÖNÜMÜ
Bugün bir başka önemli gün, 9 Temmuz Adalet Mitinginin birinci yıldönümü. Adalet Yürüyüşü’nden sonra bugün milyonlar Maltepe’de adalet, özgürlük, demokrasi değerleri, hukuk devleti değerleri etrafında Maltepe meydanı ve milyonlarca kişi Türkiye’nin her yerinde yüreklerini birleştirmişlerdi, önümüzdeki süreçte 9 Temmuz Adalet Mitingi ve Adalet Yürüyüşü’nün birikimini daha da büyüterek yolumuza devam edeceğiz.
18 BİN 632 İHRACIN İÇERİSİNDE FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞI NEREDE
Bu rejimin tarihin çöplüğünden ödünç alınmış bir rejim olduğunu söyledik. Aslında son çıkarılan 701 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname bunun tam da ikrarı niteliğindedir. Şimdi deniyor ki - giderayak çıkardılar bu kanun hükmünde kararnameyi - 18 bin 632 kişinin ihraç edildiği OHAL Kanun Hükmünde Kararnamesini giderayak çıkardılar diyorlar. Aslında giderayak çıkarmadılar gelirken çıkardılar. Gittikleri yok, aynı rejim yeni görüntü adı altında başlarken giderayak değil gelirayak çıkardı, gelirken çıkardı bunu. Yani bununla başlıyor yeni döneme. Kendisinin tarif ettiği yeni döneme hukuku askıya alan, savunma hakkını tanımayan kanun hükmünde kararnameler rejimiyle başlıyor. Aslında bu önümüzdeki sürecin Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle nasıl bir Türkiye yaratılmak istendiğinin açık bir ifadesidir, delilidir. Böyle bir Türkiye bekliyor geleceği. Sandıklı diktatörlüğün gelirken yaptığı ilk icraattır bu giderayak yaptığı değil. Arada bir kesinti yoktur, bir süreklilik vardır. Bundan sonra sürekli OHAL rejimine Türkiye’yi mahkum etmek istiyorlar. Bir sürekli OHAL rejimi dayatma peşindeler. Sandıklı diktatör, sandıklı diktatörlük rejimi altında bir sürekli OHAL rejimi altında ülkeyi yönetme peşinde.
Merak konusudur, Binali Yıldırım, Mahir Ünal, Bekir Bozdağ, Abdülhamit Gül, Nurettin Canikli ilk aklımıza gelenler, bunların hepsi daha yakın zamanda son bir yıl içerisinde çıkıp “FETÖ’yü temizledik, FETÖ’yle mücadele bitti” dediler. Peki temizlediysen 18 bin 632 ihraç OHAL kararnamesi ihtiyacı nereden çıktı? Nereden çıktı bu ihtiyaç? Bunu normal hukuk düzeninin sınırları içerisinde niye yürütmüyorsun bu işi? Barış akademisyenlerini niye ihraç ettin yeniden bu kararnameyle? Mesele FETÖ’yle mücadele değildir. FETÖ’nün siyasi ayağı nerede? Hani FETÖ’nün siyasi ayağı? Bu 18 bin 632 ihracın içerisinde FETÖ’nün siyasi ayağı nerede, kim siyasi ayak? FETÖ’nün siyasi ayağına yemin ettirerek, bir yeni dönem başlatıyoruz aldatmacasıyla kamuoyu aldatmaya çalışanlar, 18 bin 632 ihraçla sandıklı diktatörlüğün yeni döneminin işaretini vermişlerdir.
GENÇLERE DÜŞMAN BİR İKTİDARDAN ÜLKEYE BİR GÜZEL GELECEK ÇIKMAZ
Değerli arkadaşlar, önümüzdeki dönem hem askeri darbe, hem sivil darbe heveslilerinin karşısında kararlı bir beraberlik içerisinde mücadele yürütmemiz gerekiyor. Bakın, yeni dönem dedikleri dönemin işareti aynı. ODTÜ’de öğrenciler gözaltına alındı, 6 öğrenci gözaltına alındı. Bir tanesi serbest bırakılmış 5’i hala gözaltında, takip ediyor arkadaşlarımız; milletvekili arkadaşlarımız da, biz de yakından takip ediyoruz. Hangi yeni dönem? Öğrenciler üniversitede pankart açtılar, protesto ediyorlar bir siyasi parti Genel Başkanını, AK Parti Genel Başkanını protesto ediyorlar. Dünyanın en zeki öğrencileri, ODTÜ, saklamamız, korumamız gereken çocuklarımız, bizim çocuklarımız. Dünyayla yarışabilme kapasitesi olan evlatlarımız, gencecik üniversite çocuklarımız pankart açmışlar, açtıkları pankart “Tayyipler Alemi” pankartı diye açtıkları pankart mahkemede daha önce yargılanmış, beraat etmiş. Beraat etmiş bir pankartı açtılar diye Cumhurbaşkanına hakaretten haklarında yargılama yapılıyor, gözaltına alınıyorlar, özgürlüklerinden mahrum ediliyorlar, baskı altına alınıyorlar. Bu rejimin adı nedir? Bu bir yeni başlangıç olabilir mi? Bu tam da sandıklı diktatörlük rejimidir. Tek adam rejimi, sandıklı diktatörlük rejimi. Cumhurbaşkanına hakaret etti diye en seçkin evlatlarımızı mizahi dille yaptıkları protesto, demokratik protesto eylemi nedeniyle gözaltına alıyorsunuz. Onlar genç olmanın gereğini yapıyorlar, onlar üniversite öğrencisi olmanın gereğini yapıyorlar. Siz de Cumhurbaşkanı olmanın gereğini yapın Cumhurbaşkanı gibi olun, Cumhurbaşkanı gibi Cumhurbaşkanı olun bu protestolarla karşılaşmayın ya da karşılaşırsanız hoşgörün, hoş görmesini bilin. Türkiye’nin fotoğrafıdır. Türkiye’nin dünyadan kopuşunun fotoğrafıdır ODTÜ’lü öğrencilere yönelik bu işlem. Bu sadece ODTÜ’lü öğrencilere yönelik değil, bütün gençliğe, geleceği yakalayacak kuşaklarımıza şimdiden gözlerini bağlama, ağızlarını kilitleme, kulaklarını mühürleme girişimidir. Bu iktidar gençlerimizin gözlerini ve kulaklarını mühürlemek, ağızlarını kapatmak ve bantlamak hevesindeki bir iktidardır.
Değerli arkadaşlar, gençlere düşman bir iktidardan ülkeye bir güzel gelecek çıkmaz. Ne yazık ki, böyle bir tablo içerisindeyiz ve yargının haline bakın. Daha önceden bu konuda beraat kararı verilmiş pankartlar nedeniyle bugün yeniden soruşturma açan savcılar var. Hayret edecek bir husus.
ENİS BERBEROĞLU’NUN DERHAL TAHLİYE EDİLMESİ GEREKİR
Bütün bununla bağlantılı olarak yine İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu’yla ilgili hala tahliye kararı verilmemiş olması vahim bir tablodur. Anayasa hükmü açıktır, milletvekili yeniden seçildiğinde görülmekte olan davaların devam edebilmesi için yeniden dokunulmazlığı kaldırmanız gerekir. Yargı TBMM’nin yasama faaliyetinin, yasama organının önünü açmakla yükümlüdür, anayasaya uymakla yükümlüdür, anayasanın hükmünü uygulamakla yükümlüdür. Onun için gecikmeden, bakın Cumartesi günü yemin töreni yapıldı, İstanbul Milletvekilimiz gelip yemin edemedi mazbatasını almış olmasına rağmen, yargıdan bugün bu konuda mutlaka bir karar bekliyoruz. Yasamanın faaliyetini önleyecek böyle bir bekleyişin doğru olmadığını düşünüyoruz ve anayasaya uygun olarak Enis Berberoğlu’nun derhal tahliye edilmesi gerekir.
EREN ERDEM’İN TUTUKLANMASI BİR KARA MİZAH ÖRNEĞİ
Yine Parti Meclisi Üyemiz Eren Erdem’le ilgili haksız soruşturma ve haksız tutuklama kararı hala devam etmektedir. Eren Erdem’in yargılama sonunda beraat edeceğinden hiçbir şüphemiz yoktur. Bugüne kadar dokunulmazlığı olmadığı halde kaçmamıştır. İki yıldır dokunulmazlığı olmadığı halde 38 kez yurtdışına çıkıp girmiş ve kaçmamıştır. Şimdi kaçma şüphesi var diye tutuklanması sadece mizah konusu olabilir, bir kara mizah örneği olabilir. Başka hiçbir şekilde ifade edilebilmesi mümkün değildir. Ayrıca fiili görüşme engeli yaratıldığını görüyoruz. Milletvekillerimizin görüşme taleplerinin şuana kadar biriktirildiğini ve karşılanmadığını, çok sınırlı nadiren karşılandığını görüyoruz. Bu bir fiili tecrittir. Bunun da derhal sona erdirilmesi gerekir. Türkiye’de yeni dönem sadece ekmek mücadelesi değil, hem iş, ekmek mücadelesi, hem de özgürlük mücadelesinin çok etkili biçimde yürütüleceği bir dönem olacaktır.
Hepinize teşekkür ediyorum, sorularınız varsa cevaplayabilirim.
Soru- 301 kişinin yaşamını yitirdiği Soma davasında hakim rapor alıp dava ertelendi, bugün karar bekleniyordu. Bu davanın sonuçlanmamasıyla bugünkü yemin töreni arasında bir illiyet bağı var mı sizce?
Bülent TEZCAN- Bu davayla ilgili birçok karanlık nokta ne yazık ki hala devam ediyor. Soma cinayeti, bir iş kazası değil bir iş cinayetidir, Soma cinayeti göz göre göre gelmiştir ve oradaki emekçi kardeşlerimiz, ekmek parası kazanmak için toprağın altına girenler bu iş cinayetiyle katledilmiştir. Bu davanın üzerinde, hakimlerin üzerinde, mahkemede heyet değişiklikleri ve hakim değişiklikleriyle ilgili çok sayıda şaibe bugüne kadar ne yazık ki devam edegelmiştir. Bu şaibelerin karşısında kuşkusuz akıllara yeni istifamlar geliyor, bu konuda elimizde somut bir şey yok ama yaşanan tecrübeye baktığımızda ne yazık ki çok da iyi niyetli düşünebilme imkanına sahip olmadığımızı söyleyebilirim.
Teşekkür ediyorum arkadaşlar.
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024
29.11.2024