03.06.2018

GENEL BAŞKAN YARDIMCISI GÜLİZAR BİÇER KARACA’NIN 5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

CHP DOĞA HAKLARINDAN SORUMLU GENEL BAŞKAN YARDIMCISI GÜLİZAR BİÇER KARACA’NIN 5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI

“5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Türkiye’deki manzara ne yazık ki kutlamaya değer değil. Türkiye geride bıraktığımız 16 yıldaki yanlış politikaların acı reçetesiyle karşı karşıya kalmış; sıkıştırıldığı rant, faiz, borçlanma ve işsizlik sarmalında doğayı önceliği olarak görmekten uzaklaşmış durumda…
Oysa biz bugün;
1953 yılı 5 Haziranında, bölgedeki şeker pancarını işlemek için açılan Adapazarı Şeker Fabrikası’nın 65. yılını kutluyor olabilirdik. Ancak şeker fabrikaları denince artık akla gözünü doğa ve insan yaşamına dikmiş bir iktidarın bekası için yapılan özelleştirmelerden başka bir şey gelmiyor. Tıpkı ülkemizin can çekişen derelerine baktığımızda plansızca yapılan HES projeleri ve denetimsizliğin bir eseri olan kirlilik dışında bir şey göremediğimiz gibi.

İNSANLIĞIN KARŞILAŞTIĞI İLK ÇEVRE SORUNU: SU KİRLİLİĞİ
Yaşamın kaynağı sudur. Artık ne besin kaynağımız olan tarımsal ürünleri ne de musluklarımızdan akan suyu güvenle tüketebiliyoruz. Evsel atıkların yanı sıra sanayi kuruluşlarının atıklarının sebep olduğu su kirliliği, yaşam hakkımızı tehdit eder noktaya geldi. Alınması gereken önlemler ne yazık ki yetersiz.

BAKANLIK, ÇEVRE ANALİZ SONUÇLARINI HALKTAN GİZLİYOR
Büyük Menderes Nehri’nde toplu balık ölümleri yaşanıyor. Aydın Söke’den Ege’ye dökülen nehre Denizli ve Uşak illerinde deri, tekstil ve kentsel atıklar bırakılırken, Aydın’da jeotermal akışkanları, sanayi kuruluşlarının atıkları, maden tozları, zeytin karasuları, kentsel atıklar ve tarım ilaçları karışıyor. Denetimsizce kirletilen Menderes, dördüncü sınıf su kirlilik seviyesine ulaşmış durumda. Geçimini balıkçılıktan sağlayan insanlar nehrin de denizin de aylarca kendisine gelemeyeceğini söylüyor.
Kirlilikle öne çıkan bir başka nehrimiz Ergene’de Bakanlığın hayata geçirdiği “Şafak Harekatı” isimli projesi bir türlü tamamlanamadı. Bakanlık; 2023’te diyor “uygun arıtmadan sonra sanayi ve sulamada kullanılabilecek”. Oysa suyu halkımız yıllardır kullanıyor. Bölgede 1998’de 548 olan sanayi kuruluşu sayısı bugün 3 bine yakın. Tarım arazileri gün geçtikçe verimsizleşiyor, her birimiz en ileri derece kirlilik oranına sahip Ergene sularıyla üretilen ürünleri tüketiyoruz. Bakanlık ise analiz sonuçlarını halktan gizliyor!
Yediklerimiz bizi zehirliyor derken abartmıyoruz. Kışlalarında yemekten zehirlenen askerleri unutmadık. Tıpkı geçtiğimiz hafta Kars Sarıkamış’ta yapımı süren bir HES inşaatında 200 işçinin sahurda verilen yemekten zehirlendiğini ve iki yurttaşımızın hayatını kaybettiğini unutmayacağımız gibi!

81 İLİMİZİN SADECE ALTISININ HAVASI TEMİZ
Sadece suyumuz değil havamız da bizi zehirliyor; ülkemizin 81 ilinden sadece altısının havası temiz. 180 hava kalitesi ölçüm istasyonunun 156 tanesinde geçen yıla oranla daha fazla kirlilik saptandı. Oysa Türkiye’de kanser vakalarındaki artışın hava, su ve topraktaki kirlilikle ilişkisini anlamak için bu konuda çalışan akademisyenlerin söylediklerine kulak vermek yeterli.

GÖZLERİ SADECE DOLAR YEŞİLİ GÖRÜYOR!
Ama gözü sadece doların yeşilini gören bir iktidarın bu sesleri duymaması şaşırtıcı değil. Kulakları sağır, gözleri kör, dillerindeyse içi boş bir 2023 hedefi.
Ama biz; dogˆanın tüm formları ile var olma ve kendini yenileme hakkına sahip olduğunu, insanın yas¸ama ve daha kaliteli bir hayat sürme hakkının temelinin doğa haklarına dayandığını biliyoruz.

DOĞANIN SAHİBİ DEĞİL PARÇASIYIZ
Dogˆayı insanın mülkü olarak gören, dogˆal kaynakları sınırsızca ve sorumsuzca tüketen politikaları reddedenler olarak bizler; dogˆanın sahibi degˆil, parçası oldugˆumuzu da çok iyi biliyoruz.
Tıpkı hala detayları ortaya çıkarılmamış karanlık bir cinayete kurban verdiğimiz Aysin ve Ali Ulvi Büyüknohutçu gibi.
Tıpkı 5 yıl önce gözünü para hırsı bürümüş bir iktidara karşı parklarını savunan Gezi’nin gençleri gibi.
Tıpkı zeytinlerini savunmak için binbir zulme göğüs geren Yırca Köylüleri gibi.
Ve burada isimlerini saymakla bitiremeyeceğimiz; parklarını, vadilerini, meralarını ve derelerini savunurken vahşice saldırılara maruz kalan tüm yaşam savunucuları gibi.

YAŞAM ALANLARINI SAVUNAN YERYÜZÜ EMANETÇİLERİNİN HAKLI MÜCADELESİ KAZANACAK
16 yıllık AKP iktidarının ardından 5 Haziran Çevre Günü’nü kutlamak için elimizde kalan tek sebep, büyük bir kararlılıkla yaşamı savunanların 24 Haziran’a taşıdığı umuttur.
Yağmaya, talana, yalana, boş vaatlere karnımız tok!
Adil ve es¸it bir toplum ins¸a etmek, dogˆayı korumak, yes¸il adaleti sağlamak için 2023’ü bekleme niyetimiz yok! Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakma sorumluluğunu taşıyoruz, doğaya ve tüm canlıların haklarına sahip çıkıyoruz.

CHP’NİN DOĞA DOSTU YAŞAM POLİTİKASI
CHP olarak, doğa dostu bir yaşam inşa edeceğiz. Doğa katliamlarına imza atan hükümetin yanlış uygulamalarını sonlandıracağız. İklim değişikliğinin yarattığı tahribatı önleyici kapsamlı projeleri hayata geçireceğiz. Sürdürülebilir enerji potansiyelini hayata geçirecek, doğa dostu teknolojileri teşvik edeceğiz. Doğa dostu üretimi teşvik edeceğiz. Uluslar arası koruma altında olan alanlarda maden araması ve HES yapmayacağız. Ekolojik anayasa hazırlayacak, su kanunu çıkararak rantın ve özelleştirmelerin önüne geçeceğiz. ÇED raporlarında kamusal çıkarı mümkün kılacak, ayrıca SED yürütülmesini sağlayacağız. Meraları özel mülkiyet olmaktan çıkaracak, Akkuyu ve Sinop Nükleer Enerji santrallerini, uluslar arası yükümlülükler dahilinde iptal edeceğiz.

24 Haziran’da GELİYORUZ
Doğa İçin GELİYORUZ
Yaşanabilir Kentler için GELİYORUZ
Yaşamı savunanlarla birlikte GELİYORUZ
Tüm canlıların yaşam hakkı için GELİYORUZ
16 yıldır yok ettiklerinin hesabını sormak için GELİYORUZ”