26.01.2018
26.01.2018
GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN “YEREL YÖNETİMLER VE ADALET” TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMA (26 OCAK 2018)
Öncelikle Ülke Politikaları Vakfına yürekten teşekkür ediyorum. En çok ihtiyaç duyduğumuz bir konuyu gündeme getirdiğiniz için.
21.YÜZYILIN TÜRKİYE’SİNDE BİZ HALA ADALET ARIYORUZ
Adalet hakkında çok şey söylendi. Sadece bugün değil, insanlığın oluşundan bu yana adalet için bilgeler, düşünürler, yazarlar, çizerler, sanatçılar çok şey söylediler. Din adamları adalet üzerine çok şey söylediler. Beni üzen 21.yüzyılın Türkiye’sinde hala bizim adalet arayışımız. 21.yüzyılın Türkiye’si, yani çağdaş uygarlığı yakalamak için mücadele eden bir Türkiye. Yani demokrasisini geliştirmek için mücadele eden bir Türkiye’de biz adaleti tartışıyoruz. Bazen deniyor ki, efendim adalet var neden konuşuyorsunuz. Konuşuyoruz çünkü adalet yok, adaletin olmadığını biliyoruz.
Sayın Başkan konuşurken, bir yargıç olarak bir yerde göreve başladığını söyledi. Yargıç ne demek? Hukukun üstünlüğüne inanan, vicdani kanaatine göre adalet dağıtan kişi demektir. Yani bütün demokrasilerde adaleti dağıtan kişi yargıçlardır. İddia makamı vardır savcı, savunma makamı vardır avukat, iddialar vardır, savunmalar vardır ve yargıç oturur hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk, anayasa ve vicdani kanaatine göre bir karar verir ve deriz ki, adalet gerçekleşmiştir. Hatta o kadar ileri gidiyoruz ki, sadece o yargıcın verdiği kararla da sınırlı değil, o da hata yapabilir diyoruz. Adalet dağıtmada o da yanlış yapabilir. Bir üst mahkeme, o olmaz bir başka üst mahkeme, o olmaz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar adalet arayışı insanlığın sürüyor. Ama biz daha yolun başında adaleti tuzla buz ettik. Geldiğimiz nokta bu. O nedenle bu toplantı çok önemli. Hani bir bilge diyor ya adalet kutup yıldızı gibidir yerinde sabit durur ve bütün kainat onun etrafında döner. Bütün kainatın adaletin etrafında döndüğü bir dünyayı düşünün.
TÜRKİYE’DE SUÇLUYU SİYASİ OTORİTE BELİRLİYOR
Yine bir başka bilge, dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez diyor. Dünyanın bütün nehirleri. Adalet için verilen mücadele insanlık tarihinin en önemli ve en köklü mücadelesidir. Biz bunu nasıl anlatacağız, anlatacağımız kişi kim? 80 milyon olarak anlatacağımız kişi önce hükmedenler yani yönetenler. Eğer yöneten adaleti hakime değil de kendisine bırakmışsa, adaleti ben dağıtırım noktasına gelmişse adalet iflas etmiştir. Az önce söyledim, adaleti dağıtan yargıçtır, onun eğitimini görmüştür. Suçluyu belirleyecek olan hakimdir. Savcı değildir, avukat değildir, ben değilim, sizler değilsiniz hakimdir. Ama günümüzün Türkiye’sinde suçluyu belirleyen siyasi otorite. Bir kişi kalkıp diyor ki, falan kişi suçludur, haindir. Savcılar harekete geçiyor, yargıç onun söylemlerini kararına geçiriyor ve karar çıkıyor. Ve biz diyoruz ki bu ülkede adalet var. Bu ülkede adalet yok. En büyük sorunumuz, Türkiye’nin en temel ve en büyük sorunu bu ülkede adalet yok. Emin olun hangi partiden olursa olsun, altını çiziyorum hangi partiden olursa olsun, hangi görüşten olursa olsun, hangi inançtan olursa olsun, hangi kimlikten olursa olsun, bütün vatandaşlarımızın üzerinde mutabık kaldığı konu bu ülkede adalet yok. Biz bunun mücadelesini veriyoruz, adaletin mücadelesini veriyoruz.
DEVLETİ VAR EDEN ADALETTİR VE LİYAKATTİR
Adaleti kendim için istemiyorum, sizler içinde istemiyorum, 80 milyon için adalet istiyorum 80 milyon. Doğmamış çocuk içinde adalet istiyorum, ana rahmindeki çocuk içinde adalet istiyoruz. Bizim gibi düşünmeyenler için de adalet istiyoruz. Adaletin iflas ettiği bir ülkede bırakın demokrasiyi devlet yoktur. Devleti var eden adalettir ve liyakattir. Bunlar ayrı kelimeler olsalar dahi, ayrı sözcükler olsalar dahi birbirini tamamlayan kavramlardır bunlar. Yani işi ehline vermek demektir, adalet budur aynı zamanda. İşi ehline vermezseniz, yani hakime vermezseniz adalet dağıtmak üzere, adalet dağıtmak ben güçlüyüm ben yetkimdedir derseniz ülkeyi başka bir noktaya taşırsınız.
Bakın değerli arkadaşlarım, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Birleşmiş Milletlere bir yazı yazıldı 21 Temmuz 2016’da. Birleşmiş Milletler medeni ve siyasi haklara ilişkin uluslararası sözleşme, Türkiye’de taraf. Bu uluslararası sözleşmenin 13 maddesine çekince koyduk. Yani dedik ki, 13 maddeyi OHAL döneminde askıya alıyoruz. Olağanüstü hal ilan ettik, darbe girişimi oldu, bu sözleşmenin 13 maddesini uygulamayacağız. İki madde var ki, çok ama çok önemli ve bunun üzerinde maalesef üzülerek ifade edeyim hemen hemen hiç kimse durmadı. Nedir onlardan birisi? Adil yargılama. Diyor ki, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Birleşmiş Milletlere verdiği dilekçeyle diyor ki, “Ben OHAL döneminde adil yargılama yapmayacağım” diyor. Evet ben söylemiyorum, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti söylüyor. Ne zaman? 21 Temmuz 2016’da. Kimin aracılığıyla söylüyor? Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler temsilcisi Halit Çevik imzasıyla veriliyor. Ben adil yargılama yapmayacağım diyor. Şimdi biz uygar dünyaya dönüp de bizim ülkemizde adalet var diyebilir miyiz? Kendimiz itiraf etmişiz, altına kapı gibi imza atmışız biz adil yargılama yapmayacağız diyoruz.
Bir başka madde daha var, “Tutulanlara insanca davranmayacağız” dedik. Tutulanlara, yani hapse atılanlara, yani sanık olanlara henüz mahkum değil bunlar, hakim kararı çıkmamış. Tutulanlara insanca davranma kuralı var. Ben tutulanlara insanca davranmayacağım, yani işkence yapacağım diyor. Bunun üzerinde de yeteri kadar durulmadı. Hani bizim anlı, şanlı medyamız var ya CHP bir şey söylediği zaman oturup sabahtan akşama kadar CHP’yi nasıl eleştiririz diye yazanlar var ya, siyaseti sadece CHP’yi eleştirerek kendisini tatmin edenler var ya bu iki madde hakkında kalem bile oynatamadılar. Ne demek tutulanlara insanca davranmayacağız ne demek? Ne demek işkence yapacağız? Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin kendisini Birleşmiş Milletlere ihbar etmesidir. Bizim ülkemizde adalet yok, bizim ülkemizde adaletin olmamasının yanında biz ayrıca tutulanları insan yerine koymayacağız ve onlara insanca davranmayacağız diyor. Gerçekten de son derece acı, gerçekten de son derece dramatik. Adalet kavramı soylu bir kavram, herkesin üzerine titrediği bir kavram, adaleti yüceltmek hepimizin görevi, bizim gibi düşünmeyenlerinde düşüncelerini ifade edebilecekleri bir ortamı yaratmak, devlette liyakat esasını getirmek. Bu hepimizin ortak hedefi, amacı olmak zorunda.
DEVLET KİNLE, ÖFKEYLE, BİLGİSİZLİKLE, ÖNYARGIYLA YÖNETİLMEZ.
Yerel yönetimlerde adalet. Hangi adalet yerel yönetimlerde? Size çok tipik bir örnek vereceğim çok tipik. Belki biraz sonra hocalarımız açıklayacaktır Sayın Genel Başkanlarımız da burada. Bazı kentler Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapıldı. Olur tabi yasa çıkmıştır olacaktır. Büyükşehir Belediye Başkanlığı kurulduğu zaman yasayla oradaki İl Özel İdaresinin görevi sona eriyor. İl Özel İdaresi de dolayısıyla malvarlıklarını dağıtmak zorunda, tasfiye etmek zorunda. Bir bakıyorsunuz eğer belediye iktidarın elindeyse, iktidar orada bir belediye başkanlığına sahipse, vali karar alıyor İl Özel İdaresinin malvarlıkları belediyeye veriliyor. Normal mi? Evet normal. Niçin? Çünkü İl Özel İdaresi belediyenin gitmediği kırsal bölgelerde de hizmet veriyor. Büyükşehir olunca ne olacak? O zaman Büyükşehir Belediyesi kırsala hizmet götürecek. Düne kadar o hizmeti götüren araçların normalde belediyeye devredilmesi lazım. İktidar partisinin olduğu yerlerde valiler bunu devrediyorlar güzel. Ama CHP’li bir belediye varsa devredilmiyor. Ve bize de dönüp diyorlar ki, biz adaletle ülkeyi yönetiyoruz. Hadi canım sizde ne adaletle yönetiyorsunuz? Baskıyla, şiddetle yönetiyorsunuz. Her yerde söyledim bir daha söylüyorum, devlet adaletle yönetilir, bilgiyle yönetilir, birikimle yönetilir, liyakatle yönetilir, danışmayla yönetilir devlet. Devlet kinle yönetilmez, öfkeyle yönetilmez, bilgisizlikle yönetilmez, önyargıyla yönetilmez.
TÜRKİYE BİR AİLE DEVLETİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR
Eğer devletin bütün kurumlarını bir kişinin iki dudağından çıkacak bir söze teslim ediyorsanız, orada parti devleti de yoktur, şahıs devleti vardır. Bugün Türkiye’nin geldiği nokta parti devletini aşmış bir aile devletine, bir şahsi devlete dönüşmüştür. Öyle ki, siyasi otorite yargı üzerindeki gücünü o kadar ileri bir noktaya götürmüştür ki, en alttaki hakim en üstteki hakime ben seni tanımam diyor, senin kararlarına uymam diyor. Efendim anayasa böyle yazıyormuş Sayın Başkan anayasadan hükümler okudu. Anayasa böyle yazıyor. İyi de anayasa askıda. Anayasası yürürlükte olmayan bir Türkiye’deyiz biz şu anda. Hangi anayasa? Yargı bağımsızdır diyor. Hangi yargı bağımsız? Hukukun üstünlüğüne göre karar verir. Hangi hukuk? Daha acı olanı ise hangi hükümet?
KAHRAMAN ORDUMUZA SONUNA KADAR GÜVENİYORUZ
İki hükümet var arkadaşlar. Bir saray hükümeti, bir Binali Yıldırım hükümeti. Biri yasal, biri gayri yasal. Afrin’de operasyonlar yapılıyor. Yapılmalı mı? Evet. Hiçbir itirazımız yok. Kahraman ordumuza sonuna kadar güveniyoruz. Mücadele ediyorlar, karda kışta mücadele ediyorlar. Kimin için? Terörü önlemek ve bu ülkede herkesin huzur içinde yaşaması için. Bu mücadelenin yanındayız. Bu mücadelenin yanındayız ama beyler bundan rahatsızlar. Bunu gayet iyi biliyorum. Ama biz ülkemizin selameti için, ülkemizin güvenliği için biz önce biz demiyoruz, biz önce Türkiye diyoruz. Bu ülke hepimiz için çok değerli, çok önemli. Türkiye Cumhuriyeti sınırları pergelle, cetvelle çizilen bir ülke değildir. Her karışında bu ülkenin insanlarının kanı, acısı, gözyaşı vardır. Milli kurtuluş savaşı boşuna verilmemiştir. Demokrasiyi yüceltmek için verilmiştir. Bu ülkede eşit yurttaşlığı getirmek için verilmiştir. Bu ülkede birlikte kardeşçe yaşayalım diye verilmiştir.
BANTLARI YAYINLAYIN AMERİKALILARI MAHCUP EDİN
Bakıyorsunuz açıklamalar yapılıyor, aralarında büyük farklılıklar var. Efendim neymiş Trump’la konuştuk. Güzel konuş. İtiraz var mı? Yok hayır. Anlatacaksınız gerçekleri evet. Teröre karşı mücadele zorunludur evet. Orası farklı açıklama yapıyor, burası farklı açıklama yapıyor. Bende diyorum ki, ya eğer bir açıklamada farklılık varsa bantları yayınlayın kardeşim. Amerikalıları mahcup edin, bantları yayınlayın Amerikalıları mahcup edin, ey Trump sen yanlış söylüyorsun bak bantlar burada deyin. Niye gizliyorsunuz bunu? Devletin yönetiminde aynı zamanda bir hiyerarşi vardır değerli arkadaşlar. Merkezi hükümet vardır, yerel yönetimler vardır.
BİZİM BELEDİYELERİMİZİN VERMEYECEĞİ HESAP YOK
Bu merkezi yönetimler yerel yönetimleri denetlemeyecek anlamına gelmez. Demokrasilerde her yöneticinin denetlenmesi gerekiyor. Ve her yönetim devletin kurumları vardır ve en önemli denetleyici unsurda halkın kendisidir. Biz hiçbir zaman denetimden şikayet etmedik gelip denetleyebilirler.Çünkü bizim belediyelerimizin vermeyeceği hesap yok. Gelip denetlesinler. Ama şu gerçeği de herkese ifade etmek isterim. Yazı yazılıyor 24 Kasım 2017’de Beşiktaş Belediyesi dolayısıyla Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü İstanbul Valiliğine yazı yazıyor. Efendim Beşiktaş Belediyesini görevden alacağız, açığa alacağız bize bilgi ver. O da veriyor bilgi. 1 Aralık’ta bir yazı daha yazıyor Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü, açığa alacağız sen yazı yazdın ama ya bu yazıya göre biz açığa alamıyoruz sen bir şeyler daha bul diyor, bir şeyler daha ilave et diyor. Biz onun üzerine açığa alalım. 1 Aralık’ta yazı yazıyor, yani ben seni yiyeceğim bana malzeme ver arkadaş. Bu mudur adalet, bu mudur denetim? Bu baskıdır. Bürokrasiyi baskılamaktır. Belediye Başkanlarının büyük bir kısmı ya görevden alındı kayyum atandı veya zorla istifa ettirildi. Zorla istifa ettirme demokrasilerde var mı? Adalet kavramında böyle bir şey var mı? İstifa edeceksin. Niye istifa edeyim? Etmezsen ben sana gösteririm. E söyle. Ailene de baskı yapacağım diyor. Ve bir Belediye Başkanı görevinden istifa ederken kendisini tutamayıp ağlıyor. Hadi bana baskı yaptınız ailemden ne istiyorsunuz diyor. Kim yapıyor? Saray hükümeti yapıyor. Binali Yıldırım hükümeti değil saray hükümeti yapıyor.
Bakın bu süreçte beni en çok üzen noktalardan birisi Dışişlerinin açıklıkla devre dışı bırakılmasıdır. Dışişleri Bakanı geziyor ama etkisiz eleman. İstediği kadar gezsin, konuşuyor istediği kadar. Yöneten kim? Bu milletin yetki vermediği saray hükümeti. Şimdi ben bu eleştiriyi getirdiğim için yine onların bütün kanalları, bütün gazeteleri, bütün televizyonları üstümüze üstümüze gelecekler. Sanıyorlar ki, onlar gelecek biz geri adım atacağız. Hiç kimse endişe etmesin 80 milyon vatandaşıma sesleniyorum hiç kimse endişe etmesin istedikleri kadar baskı kursunlar, istedikleri kadar üzerimize gelsinler adalet için yapmayacağımız hiçbir şey yoktur. Adaleti ya getireceğiz, ya getireceğiz.
Değerli arkadaşlarım, bu toplantı çok önemli ve değerli adaleti yerel yönetimlerde arayacaklar. Özellikle Yılmaz hocamın belki başından geçen olayları burada anlatması benim içinde çok değerli. Kendisini birkaç kez dinledim ama kendi kentine, yani Eskişehir’e hizmet getirmek istiyor. Hiçbir ayrım yapmadan, su içecekler suyu herkes içecek, su gelecek herkes kullanacak. Sadece CHP’liler değil bütün Eskişehirliler. Ama sen misin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı, sen misin Cumhuriyet Halk Partili ben senin önünü keseceğim diyor. Yılmaz hocanın önünü kesebilirler mi? Hayır. Kime zarar veriyorlar? Eskişehir’e zarar veriyorlar.
15 TEMMUZ’DAN BUYANA HALA İDDİANAMESİ OLMAYAN YÜZLERCE KİŞİ HAPİSTE
Bakın bir şey daha ifade ederek sözlerimi bitireyim. Bugün Türkiye Cumhuriyetinin hapishaneleri tıklım tıklım doludur. Yer yok, sırayla uyuyor insanlar. Daha acı olanı ise 15 Temmuz’dan buyana hala iddianamesi olmayan yüzlerce kişi hapiste. Ve bunlar kalkıyorlar adaletten söz ediyorlar, bizimde inanacağımızı sanıyorlar. Siz adalet değil bu ülkeye adaletsizlik getirdiniz. Bizim görevimiz adalet için mücadele etmek, baskı için mücadele etmektir. Kim baskıyı kuruyorsa, kim adaletsizlikten yana tavır alıyorsa biz asla susmayacağız. Çünkü biz dilsiz şeytan asla ve asla olmayacağız ve mücadele edeceğiz.
Hepinize teşekkür ederim değerli arkadaşlarım.
28.11.2024
28.11.2024
28.11.2024
28.11.2024