23.07.2018

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN 15. ULUSLARARASI – 34. ULUSAL ABDAL MUSA ANMA ETKİNLİKLERİNDE YAPTIĞI KONUŞMA

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN 15. ULUSLARARASI – 34. ULUSAL ABDAL MUSA ANMA ETKİNLİKLERİNDE YAPTIĞI KONUŞMA
(21 TEMMUZ 2018)
BUGÜN ABDAL MUSA’YI ANIYORUZ
https://youtu.be/wCYIirpZGRg


Efendim hepinize teşekkür ederim. Abdallar bizim kültürümüzün en önemli unsurlarıdır. İran – Türkmenistan havzasında bulunan ve Ahmet Yesevi ocağında yetişen Abdallar 13.yüzyılda Anadolu’ya geldiler, Balkanlara yerleştiler, Nil havzasına yerleştiler, Dicle, Fırat havzasına yerleştiler. Anadolu’nun Türkleşmesine, Müslümanlaşmasına büyük katkılarda bulundular. Hacı Bektaş’ı Veli’nin bizzat Ahmet Yesevi tarafından Anadolu’ya gönderildiğini de bilmemiz gerekiyor.


Abdalların özelliği nedir, kısaca bunun üzerinde duracağım. Birinci özelliği Abdallar önemli düşünürlerdir. İyiyi, kötüyü ayırt ederler ve toplumun aydınlanmasına büyük katkılarda bulunurlar. Düşünür olmalarının gereği olarak da hayatı sorgularlar ve dolayısıyla Abdalların düşünür olması, onların bugüne kadar yaşamalarına büyük bir ortam hazırlamıştır. Onlar aynı zamanda birer şairdirler, birer ozandırlar. Halka düşüncelerini şiirleriyle, deyişleriyle anlatmışlardır, halkın diliyle konuşmuş, halkın diliyle bugüne kadar güzel Türkçemizi yaşatmışlardır. Abdalların bir başka özelliği, bilime ve bilimin ışığına inanmalarıdır. Yunus Emre bunun en güzel düşüncelerle bize bugüne kadar bilimi ve bilimin ışığını aktarmıştır. “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir sen kendini bilmezsin bu nice okumaktır” der Yunus Emre.
ABDALLAR DİLİMİZİ KUŞAKTAN KUŞAĞA YAŞATMIŞLARDIR
Aynı zamanda bilime değer veren sadece Abdallar değil, peygamberimiz Hz. Muhammed’de o da bilime olağanüstü önemler vermiştir. “Alimin ölümü, alemin ölümü gibidir” demiştir. Hz. Ali, “İlim Çin’de bile olsa gidin öğrenin” diyen Hz. Muhammed’den sonra, “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” demiştir. Abdalların bir başka özelliği tasavvuf erbabı olmalarıdır. İnancın derinliklerine inmeleridir. Onlardan önemli bir tasavvuf erbabı olan Harabi, “Kandil geceleri kandil oluruz, kandilin içinde fitil oluruz, hakkı göstermeye delil oluruz, fakat kör olanlar görmez bu hali” der. Yine aynı şekilde onlar, yani Abdallar hoşgörünün, güzelliğin, iyiliğin önemini bilir ve bütün topluma öğretirlerdir. Onlar gerçekten de tasavvufu iki dizeleriyle gönül rahatlığıyla bütün topluma anlatmışlardır. Bunlar yine bir tasavvuf erbabı şöyle söyler, “Cehennem dediğin dal, odun yoktur herkes ateşini buradan götürür.” Onlar aynı zamanda dilimizi kuşaktan kuşağa yaşatmışlardır. Sarayın diliyle halkın dili arasına önemli mesafeler olduğunu bütün topluma göstermişlerdir. Bugün sarayın dili konuşulmaz, ama halkın dili Abdallar aracılığıyla yüzyıllardan bu yana kuşaktan kuşağa bize gelmiştir.


ZULME KARŞI DİRENMİŞLER VE SÜREKLİ HAKLININ VE HAKKIN YANINDA DURMUŞLARDIR
Aynı şekilde onlar zulme karşı direnmişlerdir. Sürekli haklının ve hakkın yanında durmuşlardır. Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Dadaloğlu, Abdal Musa bunların örnekleridir. Aynı şekilde Abdalların en önemli özelliklerinden birisi de, ahlakı toplumun her kesimine yaymalarıdır. Eline sahip olmak, diline sahip olmak, beline sahip olmak bu düşüncenin temel özlerinden birisidir. Onlar aynı zamanda adaleti savundular. O kadar ki, “Düşmanınız bile olsa insanoğlunu unutmayın” der Hacı Bektaş’ı Veli. Adil davranmak, adaletle hükmetmek yine Abdalların temel görevlerinden birisidir. İnsanı Allah’ın yarattığı en değerli varlık olarak görürler ve kendi gönül kabesini insan olarak kabul ederler. Aşık Sümmani şöyle söyler, “Kimi sevap almak için gider kabeye, kabe kapınızda bilmez misiniz” der. Kadın – erkek ayrımı asla ve asla yapmadılar, insanı önemli bir değer olarak gördüler ve Hacı Bektaş’ı Veli yine, “Bizim nazarımızda kadın – erkek farkı yok noksanlıkta, eksiklikte senin görüşlerinde” diyebilmişlerdir.
BU KÜLTÜRÜN KÖKENİNDE İNSAN SEVGİSİ, ADALET, BERABERLİK, KARDEŞLİK VAR
Bugün Abdal Musa’yı anıyoruz. Abdal Musa’nın bu topraklar için ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Abdal Musa gibi bütün Abdalların Anadolu coğrafyasında ne kadar değerli olduğunu, Balkanlarda ne kadar değerli olduğunu, Nil havzasında ne kadar değerli olduğunu, Mezopotamya’da ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Bu kültür yok edilmek istendi, ama asla ve asla yok edemediler. Çünkü bu kültürün kökeninde insan sevgisi var. Bu kültürün kökeninde adalet var. Bu kültürün kökeninde beraberlik var, kardeşlik var ve kültür yaşamak zorundadır ve yaşayacaktır. İnsanlık yaşadığı sürece bu kültürün yaşadığını, yaşayacağını artık bütün dünya bütün evren ve bütün kainat da biliyor. Abdal Musa’yı bunun için anıyoruz, Hacı Bektaş’ı Veli’yi bunun için anıyoruz, Mevlana’yı bunun için anıyoruz, Erzurumlu Emrah’ı bunun için anıyoruz. Abdal Musa’yı bunun için anıyoruz. Evrensel kültürü, insan kültürünü, insanın değerli olduğunu bütün kainata anlatmak için anıyoruz. Dolayısıyla bugün buradayız, birlikteyiz, beraberiz.
ASLA KİN TUTMAYACAĞIZ, İNSANDAN, SEVGİDEN, GÖNÜLDEN, HOŞGÖRÜDEN YANA OLACAĞIZ
Asla kin tutmayacağız, kinden yana olmayacağız, insandan, sevgiden, gönülden, hoşgörüden yana olacağız. Gönlünüz hoşgörüden yana olsun, insan sevgisinden olsun. Bizim dışımızdaki bütün canlılara da bu dünyanın kabul gördüğünü bilmemiz gerekiyor. Bütün canlılara, ağaçlara, kuşlara hepsini sevgiyi ve hoşgörüyü göstermek zorundayız. Ve şunu da asla unutmayı,  yüreğinde kin tutan insan sadece insan düşmanı değil, bütün doğanın düşmanıdır. O nedenle kini yüreğimizde tutmuyoruz, sevgiyi ve hoşgörüyü egemen kılıyoruz. Tasavvuf erbapları bunun için vardır, inancın derinliklerine inerler onlar. İnancın derinliklerinde hoşgörüyü çıkarır ve toplumun önüne bir ayna gibi koyarlar. Onun için az önce söyledim, bir düşünürümüz o kadar güzel ifade ediyor ki, “Kandil geceleri kandil oluruz, kandilin içinde fitil oluruz, hakkı göstermeye delil oluruz, fakat kör olanlar görmez bu hali” der. Kim? Tasavvuf erbabı Harabi söyler bunu. Ve bizler sevgiyi ve hoşgörüyü kendi çevrimize, dostlarımıza, akrabalarımıza sadece anlatmayacağız bütün kainata, bütün dünyaya sevginin ne kadar değerli olduğunu, hoşgörünün ne kadar değerli olduğunu, kinden neden uzak durmamız gerektiğini hep birlikte anlatmak zorundayız.
BU TOPRAKLARDA BARIŞI, HUZURU, KARDEŞLİĞİ EGEMEN KILACAĞIZ
Abdal Musa önemli bir değerdir, Hacı Bektaş’ı Veli önemli bir değerdir, Mevlana önemli bir değerdir. Harabiler vardır, Pir Sultanlar vardır, Aşık Mahsuni şerifler vardır, Aşık Veyseller vardır, o kültür günümüze kadar gelmiştir ve bundan sonrada devam edecektir. Sevgiyi, hoşgörüyü bütün kainata anlatmak için. Hiçbir ayrım yapmadan insanı insan olarak ve insanı tanrının yarattığı en değerli varlık olarak bildiğimiz sürece, gönlümüz insan sevgisiyle dolduğu sürece bu topraklarda barışı, bu topraklarda huzuru, bu topraklarda kardeşliği egemen kılacağız. Huzura ihtiyacımız var, beraber yaşamaya ihtiyacımız var, birlikte yaşamaya ihtiyacımız var. Hepimizin gönül rahatlığı ile bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında gezmeye ihtiyacı var. Hep birlikte dostluğu egemen kılmaya ihtiyacımız var. Bu ihtiyacı özellikle bugün Abdal Musa törenlerinde sizlerle paylaştığım için ayrıca çok mutluyum, ayrıca huzurluyum. Onlar asırlar boyu güzel Türkçemizi yaşattılar. Onlar tasavvuf erbabıydılar, onlar güzelliklerin insanıydılar ve onlar bütün güzelliklerini bazen sazlarıyla, bazen sözleriyle, bazen ibadetleriyle, bazen davranışlarıyla, bazen güzel sözleriyle insanlığa malettiler. O sözleri, o deyişleri, o atasözlerini, bilgileri, davranışları toplumun her kesimine yaymak ve gelecek kuşakları da bu bağlamda aydınlatmak hepimizin ortak görevidir.
Bu görevi tekrar sizlerle paylaşıyorum, hepinize en içten selamlarımı ve saygılarımı sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.