24.05.2010

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU STAR TV “ANA HABER” (24 MAYIS 2010)

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU STAR TV “ANA HABER” (24 MAYIS 2010)

Uğur DÜNDAR- Cumhuriyet Halk Partisinin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu parti Genel Merkezindeki koltuğuna oturur oturmaz Arena programında konuğumuz oldu. Üstelik Kılıçdaroğlu’nun röportaj sırasında oturduğu kolduk Deniz Baykal’ın istifasıyla boşalan koltuktu. CHP’nin yeni lideri ekonomi, işsizlik, belediyeler, yolsuzluk, Ergenekon, derin devlet ve Kürt sorunuyla ilgili düşüncelerini ve önerilerini anlattı, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ayrıca ilk genel seçimden sonra AKP’yle ortak koalisyon hükümeti kurup kurmayacağına da açıklık getirdi. Kemal Kılıçdaroğlu kendisiyle yaptığımız röportaj öncesinde de CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ı evinde ziyaret etti ve Deniz Baykal’da birazdan Kılıçdaroğlu’yla bugün baş başa görüştüğü evinin verandasından canlı yayınımıza katılacak. Ancak daha önce Kemal Kılıçdaroğlu’yla yaptığımız söyleşinin en önemli, en çarpıcı bölümleri geliyor ekranlarınıza.

Uğur DÜNDAR- Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığınızı kutluyoruz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ediyorum efendim.

Uğur DÜNDAR- Bugün mazbatanızı aldınız ve Genel Başkanlık makamına da bugün ilk kez oturdunuz. Bu masaya oturduğunuz andaki duygularınızı, düşüncelerinizi lütfen paylaşır mısınız bizimle?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu masaya oturmanın zorluklarını çok iyi biliyorum. Bu masaya ilk oturan kişi Mustafa Kemal Atatürk. İnönü geliyor, Ecevit geliyor, Deniz Baykal’a kadar uzanan bir çizgi var. Bu çizgi içinde baktığınız zaman gerçektende bu masaya oturanlar Türkiye’nin kaderinde çok önemli roller üstlenmiş kişilerdir. Yine bu masaya oturanlar ülkenin sorunlarıyla birebir kaynaşan, çözüm üreten ve yeri geldiği zaman o çözümleri halkla paylaşan, halkla beraber yürüyen, demokratik yaşam içinde büyük baskılarla karşı karşıya kalan, taşlanan ama buna rağmen demokrasiden asla ödün vermeyen liderlerdir.

İnönü’nün meşhur biliyorsunuz 1950 seçimlerinden sonra demokratik yollarla bir yenilgisi vardır sandıktan. Mağlup çıkmıştır ve İsmet Paşa’ya söylemişlerdir Paşam siz yenildiniz diye. Benim yenilgim benim en büyük başarımdır demiştir. Çünkü demokrasiyi artık bu ülkede yerleştirmeye başladık. Seçim sistemiyle iktidar değişmeye başladı diye. Bu süreç Türkiye’nin çağdaşlaşmasında çok önemli bir süreçtir. O nedenle bu masanın zorluklarını biliyorum. Ama bu masanın zorlukları bizi yıldırmayacak. Daha fazla çalışacağız.

Uğur DÜNDAR- Eski Genel Başkanınız daha önce bu koltukta oturan Sayın Deniz Baykal’ı ziyaret ettiniz. Gerçi çıkışta bir açıklama yaptınız ama orada benim dikkatimi çeken bize bazı önerileri ve uyarıları oldu bölümüydü. Ne gibi öneriler ve uyarılarda bulundu Sayın Baykal?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Baykal’la çok güzel ve samimi bir görüşme oldu. Olcay hanımın ikramları oldu. Çay kahve içtik, sohbet ettik. Ben özellikle dış politikayla ilgili olarak bazı konularda görüşlerini almak istedim. O konuda Sayın Baykal’ın görüşleri oldu, önerileri oldu. Benim için çok önemli tabi onlar. Şunu gördüm. Sayın Baykal hala olayları sıcağı sıcağına yakından izleyen bir siyasal lider. Onu sürdürüyor. Biraz daha o atmosferi, sıkıntıyı üstünden atmış. Daha güzel bir ortamda, neşeli.

Uğur DÜNDAR- Politikada hangi konular üzerinde özellikle konuştunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Özellikle İran konusunda, Türkiye ile İran arasında son yapılan biliyorsunuz Uranyum takasıyla ilgili bir olay vardı. O konuda İran’ın Türkiye’yle yaptığı anlaşmanın böyle hemen olayı çözebilecek türden bir anlaşma olmadığını, bu konuda daha dikkatli olunması gerektiğini, nitekim yapılan sözleşmenin, daha doğrusu var olan mutabakatın güvenlik konseyini ikna etmediğini 5 + 1 diyorlar Almanya’da dahil olmak üzere. İkna etmediğini, dolayısıyla bu mutabakatın beklenen bir mutabakat olmadığını ifade etti. Aslında doğru bu gözlemler. Değişik çevrelerde bu gözlemleri dile getiriyorlar.

Uğur DÜNDAR- Peki başka önerileri oldu mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi mutlaka başka önerileri de oldu.

Uğur DÜNDAR- Paylaşır mısınız lütfen bizimle?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bazı önerilerini tabi paylaşmak doğru değildir. Sayın Baykal’ın iznini almak gerekiyor.

Uğur DÜNDAR- O zaman paylaşılabilecek olanları lütfen.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Zonguldak’a gideceğimi söyledim. Zonguldak’a izin verirse işçilere kendisinin de selamlarını götürmek istiyorum. Bundan çok mutluluk duyarım dedi, onur duyarım dedi. Bunu ifade etti. Siyasette tabi belli sıkıntılar var. Onların zamanla aşılacağını ifade etti. Bu süreç içerisinde belki birden bire Genel Başkanlıkla ilgili olarak çok sorular, baskılar gelebilir ama bunlarda zamanla aşılabilir. Siyasette uzun bir sürecin düşünülmesi gerektiğini ifade etti. Bu çerçevede bir konuşma geçti.

Uğur DÜNDAR- Peki iktidarla olan ilişkiler konusunda herhangi bir uyarıda, öneride bulundu mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O konuya girmedik iktidarla ilgili. Çünkü iktidardan şuana kadar bir ses yok. Dolayısıyla iktidarla ilgili, tabi iktidarı yakından izlememiz gerektiği açık.

Uğur DÜNDAR- Bir gölge kabine kuracağınızdan söz ediliyor. Var mı böyle bir proje?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle bir düşüncemiz var. Bütün alanlarını mercek altına almamız gerekiyor iktidarın. Bu onların üzerinde baskı kurmak değil, demokrasinin gereği olarak muhalefeti daha sağlıklı yapmak için gerekiyor bu. Hem bulgulara, verilere ulaşmak, aynı zamanda eğer burada bir yanlışlık, bir hata varsa bunu da kamuoyuyla paylaşıp iktidarı bu anlamda denetlemek. Böyle baktığımız zamanda elbette ki iktidarın değişik kanatları var. Milli Eğitim Bakanlığından tutun Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığına kadar. Öbür Milli Savunma Bakanlığından tutun diğer bakanlıklara kadar bir zincir var. Bu zincirin sağlıklı denetlenmesi gerekiyor. Bağımsız kuruluşlar var. Bunlar belli bakanlıklara bağlılar ama bu bağlılıklar biraz özerklik nedeniyle biraz soyut kalıyor. Dolayısıyla onlarında ayrıca denetlenmesi lazım. Bu çerçeve içinde grubunda desteğini alarak böyle bir işbölümü yaparak iktidarı daha sağlıklı bir denetime tabi tutmak istiyoruz.

Uğur DÜNDAR- Peki Parti Meclisimizin oylanması sırasında ve ondan sonra bazı çevreler Deniz Baykal ekibinin burada tasfiye edildiğine yönelik yorumlar yaptılar, değerlendirmeler yaptılar. Sayın Deniz Baykal’la olan görüşmenizde size bu doğrultuda bir sitemde bulundu mu? Ya da bir görüş belirtti mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır herhangi bir sitemde de bulunmadı, herhangi bir görüşte belirtmedi. Bu konuya zaten hiç girmedik. Belki işin doğası gereği de girilmemesi doğruydu.

Uğur DÜNDAR- Peki siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekten Baykal ekibinin tasfiyesi olarak mı değerlendirmek lazım? Yoksa partide bir değişimin işareti olarak mı algılamak gerekiyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben bir tasfiye olayı olarak görmek istemiyorum. Yani siyasal partilerde biliyorsunuz bir görev değişiklikleri olur. Bu görev değişiklikleri mutlaka aynı kişi sürekli aynı görevde kalacaktır diye bir kural yok. Görev değişikliğini yine partinin kendi organları yapacaktır. Bu çerçevede yeni bir tablo çıksın. Kamuoyunun bir beklentisi vardı yeni yüzler olsun, o yeni yüzlerle beraber yola çıkalım diye. Olabildiğince bunu sağlamaya çalıştık. Ama partide bir tasfiye süreci başlatmak gibi bir niyetimiz kesinlikle sözkonusu değil. Nitekim kurultay öncesinde oy vermeyen arkadaşlarımı da yine Parti Meclisine seçtim. Onlardan da var arkadaşlarım. Yani bir birlikteliği sağlamak istiyoruz biz. Ayrışmayı değil.

Uğur DÜNDAR- Çok ilginç bir tesadüf yaşanmıştık. Sayın Deniz Baykal istifasını açıklarken siz Arena’nın konuğu olacaktınız. Ve canlı yayında ben, Nedim Şener, siz hep birlikte Sayın Baykal’ın istifasını dinledik. Ve siz orada bir yorum yapmadınız. Ancak Genel Başkanlığa aday olmayı düşünmediğinizi bize söylediniz. Sonra kendisiyle görüştünüz. Kendisiyle görüştükten sonrada Genel Başkanlığa aday olmayı düşünmediğinizi ifade ettiniz. Fakat onu takip eden Pazar akşamı fikrinizi değiştirdiniz. Bu konudaki düşüncenizi değiştirdiniz ve ertesi sabah Genel Başkan adaylığınızı açıkladınız. Bunda Genel Sekreter Önder Sav’ın çok etkili olduğu ve onun sizi Genel Başkan olma konusunda ikna ettiği iddiası var. Ne diyorsunuz? Doğrumu, sizi Sayın Önder Sav mı ikna etti?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Uğur bey gerçekten de Sayın Baykal’la görüştükten sonra Sayın Baykal’ın işareti uzlaşın, uzlaşırsanız bende destek veririm demişti. Daha önce yapılan dar bir toplantıya, gene kendi evinde yapılan dar bir toplantıda o uzlaşma sinyallerini alamadığını ifade etmişti Sayın Genel Başkanımız. Daha sonra bizde bu hedefe uygun olarak acaba bir uzlaşma sağlanabilir mi diye bazı girişimler oldu ve o Pazar akşamı doğru Sayın Sav’ın ikna etmesiyle, evet burada olmalı, herkesin bir sorumluluğu var. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkansız kalamaz. O sorumluluk için herkese düşen gerek neyse onu yerine getirmek zorundadır diye bir görüş çıktı ortaya ve o çerçevede bende Genel Başkanlığımı Pazartesi günü açıkladım.

Uğur DÜNDAR- Peki tarihe not düşmek açısından soruyorum. Bunu cevaplayıp cevaplamamakta tabiî ki özgürsünüz. Şöyle de bir spekülasyon var. Doğrusunu sizden öğrenmedikçe spekülasyon olarak kalacak benim açımdan da. O akşam Sayın Önder Sav’ın size biran önce Genel Başkan adaylığını açıkla yoksa Deniz bey dönebilir şeklinde bir uyarıda bulunduğu söyleniyor. Doğrumu bu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. Öyle bir uyarı olmadı. Ama Önder beyin kaygıları bu süreçte Genel Başkansız bir yapının partiyi kaosa sürükleyebileceği, gecikmenin ciddi sakıncalar yaratacağı şeklindeydi. O nedenle adaylık zaten kurultaya çok az bir zaman kaldı, eğer adaylık açıklanırsa il başkanları toplanacak, onlara da bir en azından şu kişi aday oldu demek gerekiyordu. O çerçevede olaylara bakıldı. Pazartesi adaylığımı açıkladım. Zaten Salı günü il başkanları toplantısı vardı. İl başkanları toplantısında da konu tartışıldı. Ve dolayısıyla o düşündüğümüz uzlaşma, Sayın Genel Başkanında düşündüğü uzlaşma büyük ölçüde gerçekleşmiş oldu.

Şöyle söyleyebilirim, ana hedef uzlaşmaydı. Sayın Genel Başkanında söylediği uzlaşmaydı. İl başkanları toplantısıyla o uzlaşma büyük ölçüde sağlandı. Nitekim daha sonra kurultayda da delegelerinde desteğiyle o uzlaşmayı gördük. Salondaki heyecan bu uzlaşmanın somut bir göstergesi diye düşünüyorum.

Uğur DÜNDAR- Parti Meclisi açıklandı. Az önce sizde nasıl bunu belirlediğinizi, oraya girecek değerli parti mensuplarını nasıl seçtiğinizi anlattınız. Ancak benim dikkatimi iki isim çekti. Sizinle Deniz Feneri yolsuzluğunu ortaya çıkartmak için büyük çabalar sergileyen Ali Kılıç ve yine sizin uzmanlık alanınız olan yolsuzluklarla mücadele konusunda cesaretli çıkışlar yapan Konya Milletvekili Sayın Atila Kart Parti Meclisinde yer almadı. Acaba onlar için ayrı bir görev mi düşünüyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle söyleyeyim, ikisi de son derece değerli arkadaşlarımız. Birisinin hem içi, hem yurtdışı birimi var Sayın Kılıç’ın. Sayın Kart’ta yine dediğiniz gibi yolsuzluklar konusunda artı diğer konularda da kendisi başarılı bir hukukçu aynı zamanda. Partimize büyük katkılarda bulunmuş arkadaşlarımız. Elbette onlarda mutlaka değerlendirileceklerdir. Yani bu süreçte hiçbir partilimizin boş olacağı bir zaman olmayacak. Bir zaman dilimi olmayacak. Herkesin mutlaka belli görevleri olacak ve o görevleri kararlılıkla yerlerine getirecekler.

Şöyle bir zorluğumuz var tabi yani 80 kişilik bir Parti Meclisimiz var. Bu Parti Meclisine değişik kanallardan talepler geliyor. İl başkanlarımızın var, milletvekillerimizin var, diğer alanlardan partinin de beslenmesi gerekiyor akademik çevrelerden. Dolayısıyla böyle düşündüğümüz zaman bir dengeler bütünlüğü oluşturmaya çalıştık.

Uğur DÜNDAR- Kurultay konuşmanızda yaptığınız vurgular arasında en fazla dikkati çeken, hatta internette tıklanma rekorları kıran Recep bey tanımlaması oldu. Bu tanımlamayı yaparken neyi düşündünüz, ne amaçla bu tanımlamayı yaptınız? Çünkü AKP yöneticileri, özellikle Genel Başkan Yardımcısı Sayın Hüseyin Çelik sert eleştirilerde bulundu ve bunun bir sokak jargonu olduğunu, yakışıksız bir yaklaşım olduğunu söyledi. Doğrusunu sizden öğrenelim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi Tayyip beyin halk nezdindeki imajıyla Recep beyin halk nezdindeki imajını farklılaştırmak istedim. Tayyip bey imajı daha çok mağdur, büyük sıkıntılar yaşamış, yoksul mahallelerde yetişmiş, hala o mağduriyeti üzerinden atmamış bir kişilik görünüyordu Tayyip bey. Ama Tayyip bey o Tayyip bey değil. Artık o Recep bey. Çünkü daha villalarda oturuyor, uçaklarda geziyor, durumu çok iyi, iyi bir mal varlığı var. Çocukları çok genç yaşta servet sahibi oldular. Büyük işadamları oldular. Bu iki tabloyu halkın önüne koymak istedim. Ve mağduriyetle ilgili yola çıkan insanların, yoksulluk edebiyatı yaparak yola çıkan insanların bugün geldiği noktayı vurgulamak istedim.

Uğur DÜNDAR- Bundan sonrada Recep bey tanımlamasını kullanacak mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Çünkü bakın Sayın Hüseyin Çelik bunun küçümseyici bir ifade olduğunu söylüyor. Kesinlikle hayır, küçümseyici bir ifade değil. Sayın Başbakanın isimlerden biriside Recep. Dolayısıyla yani buradan ne üzülecek, ne kızacak herhangi bir şey sözkonusu değil. İsim olarak da son derece güzel bir isim Recep ismi. Ama Recep beyle Tayyip beyin farklılığının bir şekliyle kamuoyunda algılanması gerekiyordu. Onu sağladığıma inanıyorum. O algının sağlandığına inanıyorum. AKP’yi rahatsız edende bu algının kamuoyunda yerleşmiş olmasıdır. Bunu belki önümüzdeki günlerde daha farklı şekillerde yine dile getireceğiz.

Sayın Başbakan ona tabi Başbakan unvanı kullandığımızda Sayın Başbakan diyoruz. Yani Recep bey, bey sözcüğü sokak jargonu değildir. Bey sözcüğünün sokak jargonu olarak adlandırılması da doğru değildir. O nedenle ben Sayın Hüseyin Çelik’in bu söylemine katılmıyorum.

Uğur DÜNDAR- Bizim çocuklarımız iktidarımızda zenginleşmeyecekler. Bizler havuzlu villalarda oturmayacağız dediniz. Bu acaba alın teriyle vergisini ödeyerek varsıl olan, varlıklı olan insanlarımızda bir alınganlık yaratabilir. Sanki böyle eski sol yaklaşım içerisinde bir servet düşmanlığı şeklinde telakki edilebilir mi bir endişe duydunuz mu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O belli çevreler tarafından dile getirilmedi değil. Ama şunun altını çizelim. Fakirlik bir maharet değil aslında. Bütün amaç fakirliği yok etmek. Keşke herkes zengin olabilse, keşke herkes havuzlu villalarda oturabilse. Burada bir tereddüdümüz yok zaten. Oradaki kaygımız şuydu; siz yoksulluk edebiyatı yapıyorsunuz, gerçekten yoksul kültürden geliyorsunuz, iyi bir malvarlığınız yok. Ama Başbakan olduktan sonra farklı yerlerde oturmaya başlıyorsunuz. Siyasette zenginleşmenin yolunu siyasal olarak o zinciri bizim kırmamız lazım. Siyaset halka hizmet etmekse siyaset zenginleşmenin aracı olarak kullanılmamalı. Eğer birileri siyaseti zenginleşmenin aracı olarak kullanmışsa, havuzlu villalarda oturuyorsa o sadece Türkiye’de değil, dünyanın bütün demokrasilerinde tartışılır. Yoksa saygın işadamlarımız vergilerini ödemişlerdir, onlar uçaklarda alabilirler, havuzlu villalarda da oturabilirler. Tam tersine dediğim gibi keşke fakirliği tümüyle yok edebilsek, zenginliği sağlayabilsek. Orada da söyledim yani üreten Türkiye yaratmamız lazım. Üreten Türkiye’yi kim yaratacaktır? Bu ülkenin sanayicisi yaratacaktır. Bu ülkenin çiftçisi yaratacaktır. Biz onlar havuzlu villalarda oturmasın, keşke çiftçimizde oturabilse. Kendi yeter ki çalışsın, üretsin, alın terini kazansın, vergisini ödedikten sonra o parayı dilediği gibi harcayabilir. Herhangi bir sorunumuz yok zaten. Ama siyasi olarak gelip, siyaset süreci içinde zenginleşiyorsanız o zaman oraya bir soru işareti koymamız lazım. Benim vurgulamak istediğim nokta oydu.

Nedim ŞENER- Belediyeler var, şuanda yürütme olarak elinizde belediyeler var. Bazı belediyelerde yolsuzluk iddiaları hep gündeme geliyor. Bir tanesi de üst üste cezalar alıyor. Bir serhat ilimizde, bir sınır ilimizde. Ama partinizin çatısı altında. Örneğin bu tür durumlara karşı o belediyle ilgili neler yapabilirsiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi şöyle söyleyeyim. AKP CHP’li belediyelerde sürekli denetim yapıyor. Yapmasın mı? Yapsınlar tabi. Ne zaman istiyorlarsa denetim yapsınlar. Eğer bu denetimlerde gerçekten yargıya intikal edip de sonuçlanmış ve kişinin mahkumiyetine yol açan uygulamalar varsa bunun gereğini yapmamız lazım.

Nedim ŞENER- Mesela Edirne belediyesi üst üste cezalar yiyor mahkemeden.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinleşmesi lazım mahkumiyetin. Kesinleştikten sonra zaten gereği yapılacaktır.

Nedim ŞENER- Ne yapılacaktır?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O zaman partiyle ilişkisi kesilecektir yani. Eğer bir kişi mahkemeye gidip mahkemede yolsuzluktan ötürü mahkum olduysa, bu kadar laf edip birde bunu görmemezlikten gelmek doğru değil.

Uğur DÜNDAR- Kurultay konuşmanızda işsizlik ve yoksulluk konusuna vurgu yaparak, ısrarla vurgu yaparak sosyal politikalarla uğraşacağınız ve Cumhuriyet Halk Partisinin böyle bir eksende politikasını devam ettireceği şeklinde altını çizerek vurgularda bulundunuz. Sayın Başbakan Erdoğan’da bol keseden atıyorlar. Tamam işsizlik bu ülkenin realitesidir, gerçeğidir, kabul ediyoruz ama kaynak nerede? Kaynak nereden bulacaksın, önce bunu açıkla, projeni açıkla şeklinde size bir nevi meydan okudu. Kaynağınız bellimi? Bu projeleri ne zaman açıklayacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Uğur bey eğer bir şey söylüyorsak onun kaynağını da açıklayacağız. Yani eski, klasik siyaset söyleminin dışına çıkacağız. Biz orada bazı ipuçları da vermiştim ben zaten. Örneğin biz aile sigortasını kuracağız dedik. Aile sigortası bizim buluşumuz değil. Uluslararası çalışma örgütlerinin kabul ettiği 9 sigorta dalından birisi. Ve Türkiye Cumhuriyeti 1971 yılında ben bu sigorta dalını uygulayacağım demiş. Niye uygulanmıyor. Biz bunu yapacağız diyoruz. Kaynağımı? Kaynağı var. Onunda hesabını yaptık. Gerçekten de tabi bu kaynağı yoksulluğu sonlandırmak için uygulayacağız ama yoksulluk sürekli bir alan olmayacak tabi. Kamuya işçi alırken, diğer alanlara işçi alırken ayrı bir stratejimiz olacak. Bunu önümüzdeki günlerde çok daha güzel, kaynaklarıyla beraber bir bütünlük içinde halka anlatacağız. Halka anlatmak zorundayız. Bunu yapabilir miyiz? Elbette yaparız.

Uğur DÜNDAR- Bir imada bulundunuz Sayın Başbakana hitap ederek. İşsizlik fonundan Başbakanlığa aktarılan 2.8 milyar lira, yani 2 milyar 800 milyon liranın nereye harcandığını sordunuz. Tespitleriniz mi var?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette tespitlerimiz var. Ama Sayın Başbakandan şuana kadar bir ses çıkmadı. Bekliyoruz. Bunu söyleyeceğiz daha ısrarla. Güneydoğu’ya gittiğimde de anlatacağım. Oraya yatırım yapıldığı söyleniyor. Çünkü parlamentodan bir yasa çıktı. Bu para işçinin parası. Başka birisinin parası değil. İşçi niçin bu parayı biriktiriyor? Ben işsiz kaldığım zaman benim ekonomik güvencem olsun, çoluk çocuğum aç kalmasın diye. İşsizlik sigortası fonunun kuruluş mantığı bu. Şimdi parlamento dedi ki tamam doğu, güneydoğuda sorunlarımız var. Oraya yatırım yapılması lazım, istihdam yaratılması lazım. Binlerce yıldır sulanamayan topraklar var oraların sulanması, su kanallarının yapılması lazım. Parlamentoda evet dedi. Şimdi evetten sonra ne oldu o bölgede biz bunu bilmiyoruz.

Uğur DÜNDAR- Peki bu paranın başka yerlere harcandığına dair bir tespitiniz mi var? Elinizde bazı belgeler mi var?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Dündar önce Sayın Başbakanı bir dinleyelim bakalım. Sayın Başbakan ne diyecek? Belki bizim elimizdeki bilgilerin doğru olmadığını söyleyecek. Önce bir dinleyelim.

Nedim ŞENER- Bu miktar yolsuzluk yapılamayacak, yani iç edilemeyecek kadar büyük bir tutar. Yani yolsuzluk iması var çünkü sözlerinizde.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır yolsuzluk iması değil.

Nedim ŞENER- Değil mi, yolsuzluk iması değil.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kaynak gerçekten doğu, güneydoğu için mi harcandı? Yoksa bu para alınıp başka bir yerde mi kullanıldı?

Çünkü siz bu kaynağı ne için aldınız parlamentodan? Öncelikle doğu ve güneydoğunun kalkınması için aldınız. Doğu, güneydoğunun kalkınması için aldıysanız para çok ciddi bir para. 2 milyar 800 milyon lira. Yani eski parayla 2 katrilyon 800 milyar lira bir para yani bu sıradan bir para değil. O zaman bu paranın nereye harcandığını Sayın Başbakanın açıklaması lazım. Neden açıklaması lazım? İşçiden aldığınız parayı ben ülkenin kalkınmamış olan bir bölgesinin kalkınması için harcayacağım diye söz veriyorsunuz, parlamentodan böyle bir yetki alıyorsunuz. Bu yetkinin gereğini yaptınız mı, yapmadınız mı?

Uğur DÜNDAR- Ne kadar bekleyeceksiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Herhalde Sayın Başbakan bakalım önümüzdeki hafta açıklarsa açıklar. Açıklamazsa…

Uğur DÜNDAR- Siz mi açıklayacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğu, Güneydoğu’ya gidip ben açıklayacağım orada. O yurttaşlarımın bilmesi lazım çünkü.

Uğur DÜNDAR- Cumhuriyet Halk Partisi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizden hiç oy alamıyor. Oralarda yok sayılıyor Cumhuriyet Halk Partisi. Siz Cumhuriyet Halk Partisinin oralarda var olmasını nasıl sağlayacaksınız? Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine yönelik olarak özel projeleriniz var mı? Ayrıca Kürt sorununu ve demokratik açılımı nasıl değerlendiriyoruz ve sizin bakış açınız ne?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle söyleyeyim adına ister Kürt sorunu diyelim, ister Doğu Anadolu sorunu diyelim, Doğu Güneydoğu Anadolu sorunu diyelim, milli kalkınma sorunu diyelim. Yani adına ne dersek diyelim ben şuna inanıyorum. Bir işin yolu o işe muhatap olanların karnının doyurmasından geçiyor. Yani eğer siz izlediğiniz politikalarla istihdam alanı yaratmışsanız, kişiler çalışıyorsa, alın teri döküp evine ekmek götürüyorsa terörü marjinalize edersiniz. Eğer işsizlikle, yoksullukla, bu olay işsizlik, yoksulluk varken bu olayı çözerim diyebiliyorsanız bunu çözemezsiniz. Çünkü işsiz insanın gideceği iki yeri vardır. Yani ya dağa çıkacaktır, ya mafyaya gidecektir. İkisi de suç alanı. Bizim ekonomiyi önceliğe almamızın temel nedeni bu. Bunun için ne diyoruz? O bölgede özelleştirme yapmayacağız diyoruz. İki o bölgede eğer özel sekter gidip yatırım yapmak istiyorsa, istihdam yaratmak istiyorsa sıfır faizli kredi vereceğiz. Faizini devlet ödeyecek, özel sektöre diyeceğiz ki sanayicimiz yatırım mı yapmak istiyor? Diyarbakır’da, Hakkari’de, Bitlis’te, Muş’ta, Kars’ta, Tunceli’de, Elazığ’da, o zaman buyurun getir yatırımla ilgili fizibiliteni, projeni Devlet Planlama Teşkilatı onaylasın, evet burada şu kadar istihdam yaratılabilir. Finans cephesine bakarız, krediyi açarız ve onun faizini de devlet üstlenmiş olur. Ne olur? İstihdam yaratılmış olur. Bunu yaptığınız zaman ben eminim bir sefer önemli bir mesafeyi kat etmiş olacağız. Tarım hayvancılık içinde öyle yapacağız.

Muş ovasını gidip ben gördüm. Bu kadar güzel bir ova olamaz. Ama Muş ovası bomboş duruyor. Yazık günah. Yine Adıyaman’da, Bitlis’te ve başka yerlerde gene Doğu, Güneydoğu’da tütün ekimini yasaklamışız. Peki bu insanlar ne yapacak? 20 bin aile var. Alternatif vermemişsiniz bunlara. Bunu vermeniz lazım. Eğer bunu yaparsanız o insanları açlığa mahkum etmemiş olursunuz. Yine bizim projelerimiz arasında eğer bunların hiçbirisi olmazsa özel sektör zorlayamayız gideceksen oraya diye. Özel sektör gitmedi diyelim. İşte terör vardı, başka nedenlerle, başka sorunlar çıkabilir. O zaman devlet doğrudan gidip fabrika kuracak. Bu birdenbire olmaz ama belli bir zaman içerisinde eğer kaynakları çok akılcı kullanırsanız bunların hepsini sağlayabilirsiniz.

Uğur DÜNDAR- Kimlik siyaseti yapmayacağız sözlerinizi biraz açar mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şunun için, biz bir imparatorluktan cumhuriyeti kurduk. İmparatorluk her etnik kimlikten insanı barındıran bir imparatorluğumuzdu. Arap’ımızda vardı, Çerkez’imiz vardı, Kürt’ümüz vardı, Laz’ımız vardı, Süryani’miz vardı. Değişik dinlerden, inançlardan pek çok insan vardı. Ve biz cumhuriyetle beraber bir uluslaşma sürecini başlattık. Eğer siz etnik kimliklerden yola çıkıp siyaset yaparsanız toplumu ayrıştırırsınız. Niye toplumu ayrıştırıyoruz biz? Toplumu kaynaştırmak varken ayrıştırmanın bir nedeni yok. Herkesin kimliği var mı? Var tabi. Etnik kimlikler başımızın üstünde. Hiçbir tereddüdümüz yok arada. Çünkü benim veya sizin, veya Nedim beyin anne ve babasını seçme özgürlüğü yok ki. Böyle bir özgürlüğü yoksa ben etnik kimliği siyasetin odağına nasıl koyacağım? Hiç tartışılmaması gereken bir olay tartışılıyor. O etnik kimliğin kültürel değerleri olabilir. Buna da saygı gösteririz elbette. Dili olur, müziği olur, romanı olur, sineması olur. Ona da saygı göstereceğiz. Bu konuda engeller varsa o engelleri de kaldıracağız. O açıdan ben işin özünü ekonomiye indirgedim. Etnik kimliklere karşı devletin kör olması lazım. Yani devletin her yurttaşa eşit mesafede olması lazım. İşsizse onun etnik kimliğine mi bakacaksınız işsizlik sorununu çözmek için. Veya aile yoksulsa onu etnik kimliğine göre mi bakıp onun yoksulluğunu gidereceksiniz? Hayır. Baktığınız zaman zaten Türkiye bu konuda gerçektende doğuda da yoksulluk var, batıda da var. Güneyde de var, kuzeyde de var. Oluşturacağınız politika nedir? Yurdun her tarafındaki yoksulluğu gidermektir. O zaman niye etnik kimliği esas alarak siyaset yapıyorsunuz. İnançlarda da aynı şey. Kişinin inancına saygı göstereceksiniz. O inancı getirip siyasetin odağına koyarsanız yanlış yapmış olursunuz.

Uğur DÜNDAR- Sizin kurultay konuşmanıza yapılan eleştirilere baktığımızda iktidar yandaşı olarak nitelenen basının önde gelen kalemlerinin yanı sıra bazı liberal görüşteki yorumcularında sizin söylemlerinizin modası geçmiş, gerçekleştirilmesi çok zor, popülist söylemler olduğu görüşünün hakim bulunduğunu görüyoruz. Ne diyorsunuz bunlara?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben o bütün önce eleştirilere saygı duyuyorum onu söyleyeyim. Yani ben Sayın Başbakan gibi eleştirilere karşı tepki veren bir insan değilim. Her eleştiriden bir ders almaya çalışırız. Yani o da bizim politikacı olarak görevimiz. Ama şunu söyleyeyim. Söylediğim her olayı gerçekleştirebilecek birikime sahiptir Türkiye. Üniversiteleriyle, siyasetiyle, siyaset adamıyla, politikalarıyla bunu gerçekleştirebilecek kudreti vardır. Ben şunun için söylüyorum bunlar hayal ürünü değildir diye. Bu ülke 1925’te uçak fabrikasını kuruyor, 1934’te Kayseri’den kalkan uçağı Ankara’ya getiriyor. Bunu o günün koşullarında yapan bir Türkiye 21. yüzyılda ayrışmanın önüne geçemez mi? Geçebilir. 21. yüzyılda istihdam yaratamaz mı? Yaratabilir. Sosyal devleti daha güçlü hale getiremez mi? Getirebilir. Biz sosyal devletten uzaklaştıkça yurttaşlık kavramını törpülüyoruz. Kul mantığı egemen olmaya başlıyor. Zaten işin yanlışlığı da buradan başlıyor. Yurttaşın yoksulluğunu giderme hakkını devletten istemenin bir anayasal hak olduğunu ona anlatmamız lazım. Yurttaş bunun farkında değil. Sanıyor ki bir makarna verildi bana, bende koşa koşa gidip oyumu ona vereceğim. Oysa o düşünmesi lazım niçin ona makarna? Bana makarna düşüyor, ona başka şeyler düşüyor. Bu adaletsizliğe onun isyan etmesi lazım aslında. Biz bunu hatırlatacağız. Buradan yola çıkacağız. Bu ayrışmayı değil, toplumda kaynaşmayı sağlayacaktır. Eğer bu kaynaşmayı sağlarsak biz samimi söylüyorum bu ülkede hiç kimsenin Türkiye Cumhuriyetiyle sorunu yok. Sorun ayrışmayı yaratan siyasetçide. Bu da çok iyi fark edilmiş değil. Ama biz bunu fark ettireceğiz. Onların etnik kimlikleriyle onların inançlarını sömüren siyasetçinin bu toplum için ne kadar tehlikeli olduğunu onlara anlatacağız.

Uğur DÜNDAR- Cumhuriyet Halk Partisine yöneltilen eleştirilerin en başında Cumhuriyet Halk Partisinin statükodan yana bir parti oluşu geliyor. Sizin döneminizde Cumhuriyet Halk Partisi bu kimliğini koruyacak mı? Yine bu eleştirilerin hedefi olacak mı? Birde askerci parti yakıştırması yapılıyor Cumhuriyet Halk Partisine. Nasıl bir Cumhuriyet Halk Partisi politikası oluşacak bu açıdan?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Mustafa Kemal derki idareyi maslahatçılar esaslı devrim yapamaz. Cumhuriyet Halk Partisi devrimci bir partidir, değişimci bir partidir. Öyle olmak zorundadır. Çünkü toplumun dinamizmini yakalayıp toplumu çağdaş uygarlığa götüreceksiniz. Eğer siz statükodan beslenirseniz o zaman toplumu da geriye götürmüş oluyorsunuz. O açıdan dinamizmi neyle yakalayacağız sorun burada. Dinamizmi gençlikle yakalayacağız. Çünkü gençlikte idealizm vardır. Kişisel beklenti yoktur. Orada ülke çıkarlarını savunmak vardır. Temel hedef gençliği siyasette önemli bir konuma getirmektir. Bunu birinci ilke olarak söylüyorum.

Askerlerle ilişkimiz; yani eskiden beri CHP işte askerlerle işbirliği, hatta derler CHP artı ordu eşittir iktidar diye. Bu söylemleri şiddetle reddediyorum. Eski Genel Kurmay Başkanına araç alındığı zaman çıkıp basın toplantısıyla eleştiren kişi benim. Kesinlikle bu tür olayların doğru olmadığını savundum. Bir kişi eğer kalkıp da büyük paralar ödeyip bu ülkenin yoksul bütçesinden büyük paralar ödeyip alıyorsanız o zaman diğer Genel Kurmay Başkanlarının günahı ne? Onu da eleştiri konusu yaptık. Şunu söylerim. Ordunun elbette ki bu ülkede çok önemli bir işlevi var. Ordu hepimizin güvencesidir. Her kurumun demokrasilerde yeri ve konumu farklıdır. Ordunun konumu farklıdır, siyaset kurumunun yeri farklıdır. Orada söylemiştim Mustafa Kemal ve arkadaşları yola çıkarken önce halk demişlerdi. Bizimde sözümüz önce halk, sonrada halk. Halktan yola çıkacağız, halkın gücünü ve desteğini alacağız. Yani Erzurum’da, Sivas’ta toplanıp Amasya tamimini daha önce yayınlayan bir Mustafa Kemal’in başlangıç noktası neydi? Halktı. O nedenle halkla beraber yola çıkmanın hem güzelliği vardır, hem halkın desteğiyle beraber yola çıktığımız zaman onun etkinliği çok daha farklı oluyor.

Uğur DÜNDAR- Mal varlığınızı bir kez de kameramıza eğer sakıncası yoksa açıklar mısınız? İkincisi bankalara niçin borçlandınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğrusunu isterseniz şuanda malvarlığımdaki kalemleri bilmiyorum.

Uğur DÜNDAR- 4 tane apartman dairesi olarak gözüküyor. İkisi galiba eşinizin üzerine, ikisi sizin üzerinize.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Banka borçlarımın nedeni bir kooperatife üyeydim, yüklü bir peşinat istediler. O peşinatı ödemek için bankadan kredi aldım, o peşinatı ödedim. Temel nedeni bu. Bir arkadaşıma da borç para vermiştim. Yine bankadan kredi çekerek borç para vermiştim. Ama o arkadaşım ödeyemedi benim bir meslektaşım.

Nedim ŞENER- 5 yıldan beri o borç alacak…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ödeyemedi tabi silemiyorum oradan da.

Uğur DÜNDAR- Meslektaşım derken siyasetçimi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hayır siyasetçi değil. Daha önce tanıdığım emekli olan bir bürokrat arkadaşım. İşleri çok bozuldu, onu ödeyemedi tabi.

Uğur DÜNDAR- Hedefinizin %40 oyla Cumhuriyet Halk Partisini iktidar yapmak olduğunu söylediniz. Ama diyelim ki Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olabilecek bir oy çoğunluğunu sağlayamadı. Bir koalisyon zorunluluğu ortaya çıktı. Bu durumda AKP ile koalisyon yapar mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce hedefimiz tek başına iktidarı yakalamaktır. Bu konuda kararlıyım Uğur bey. Neden kararlıyım? Ülkenin içinde bulunduğu koşullar Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarını çağrıştırıyor. Eğer bu koşulları düzeltecekse bunu ancak Cumhuriyet Halk Partisi yapabilir. Neden? Çünkü genlerinde Kuvva-i Milliye vardır. İleride halk bu yetkiyi vermezde koalisyon verir o koşullarda düşünürüz tabi.

Uğur DÜNDAR- Olur musunuz koalisyon ortağı AKP ile?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dediğim gibi tek başına iktidar bizim temel hedefimiz ve amacımızdır.

Uğur DÜNDAR- Bir taraftan da yolsuzlukların hesabını soracağız diyorsunuz ve bu dönemde yapılan hukuksuzluklarında karşılıksız kalmayacağını söylüyorsunuz. Diyelim ki tek başına iktidar oldu Cumhuriyet Halk Partisi. İlk açacağınız yolsuzluk dosyası hesap sormak amacıyla yargıya havale edeceğiniz ilk yolsuzluk dosyası ne olabilir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Dubai’de imzalanan anlaşma. Sayın Ali Babacan’ın 1 milyar dolar karşılığında bir ekonomik anlaşmanın içine siyasi koşul kondu. Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilktir bu. Böyle bir koşul konulamazdı. Hem parlamentonun iradesini ipotek altına alan bir anlaşmadır bu. Bizim çıkışımız üzerine bu anlaşma inkar edildi. Böyle bir anlaşma yoktur dendi. Ama Amerikan Hazine Bakanlığı kendi internet sitesinde yayınladı resmi internet sitesinde. Bende bilgi edinme yasasına göre bu sözleşmenin bir örneğini istedim. Ama gizlilik nedeniyle bana da verilmedi. Yüce divana gidecek ilk dosya bu olacaktır.

Uğur DÜNDAR- Eşinizin gerek referandum sürecinde, gerekse ondan sonra başlayacak seçim kampanyası sürecinde sizin yanınızda sürekli olarak yer alıp almayacağını soracağım. Eşiniz siyasetin dışında mı kalacak aileniz. Nasıl bakıyorsunuz? İkincisi merak ediyoruz siz siyasetin dışında ne yaparsınız? Hobileriniz var mı? Ne tür kitaplar okursunuz? Örneğin en son okuduğunuz kitap nedir? Enstrüman çalar mısınız? Oğlunuz baterist. Bunun genetik olarak aileden birisinden geçmesi gerekiyor bu özelliğin. Sizden mi geçti, eşinizden mi geçti? Bunları ben çok merak ediyorum. Toplumda merak ediyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Eşim tabi siyasette çok öne çıkmayı arzu eden bir yapıya sahip değil. Hatta evin önündeki medya mensuplarının varlığından da son derece rahatsız. Çünkü sade ve düzenli bir hayat istiyor o.

Uğur DÜNDAR- Son derece mütevazi bir insan.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayatını çocuklarına adamış konumda. Tabi gelip gelmemesi tümüyle onun tercihi. Ben ne gel, ne de gelme diye bir baskı zaten kurmam sözkonusu değil. Çocuğun tabi bateri çalması kendi kararından büyük ölçüde kaynaklandı. Biz onu başka enstrümanlar çalsın diye…

Uğur DÜNDAR- Örneğin nedir sizin istediğiniz başka enstrüman?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Önce saz çalma merakı vardı. Hatta bir saz kursuna bir süre devam etti. Ama bateri onu etkiledi. Özellikle bir arkadaşında görmüş galiba bateri çalmayı. Sonra etkiledi ve o etkilemenin sonucu olarak aramızda ciddi tartışmalarda oldu. O bateri alacağım. Tabi biz evde büyük gürültü çıkar, komşular rahatsız olur, yani bu davul evde çalınacak bir şey değil diye söyledik ama sonra o evde de çalınabileceğini, gürültüyü yok eden bazı aygıtlar var onlarla beraber yola çıkılacağını hatta bir arkadaşında katkısıyla sağolsun kendi ücretini de alarak belli şeyleri yaptı. Şimdi tabi büyüdü.

Uğur DÜNDAR- Okuduğunuz kitaplar? En son okudunuz kitap?

Kemal KILIÇDAROĞLU- En son sizin kitabınızı okumuştum.

Uğur DÜNDAR- Öylemi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet çok güzel bir kitap. Şuanda elimde Cüppeli Adalet diye bir başka kitap var. Kitabınızın da çok rahat okunduğunu ifade edeyim.

Uğur DÜNDAR- Çok teşekkür ederiz. Size başarılar diliyoruz.