24.05.2010

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU SHOW TV “CANLI YAYIN” (24 MAYIS 2010)

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU SHOW TV “CANLI YAYIN”
(24 MAYIS 2010) 


Ali KIRCA- Sevgili seyirciler Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezinde Başkentte birlikteyiz. Efendim Genel Başkan olduktan ve mazbatanızı aldıktan sonra bu televizyonda sizinle ilk görüşmemiz. Hayırlı olsun. Son görüşmemizde adaydınız. Şimdi artık Genel Başkansınız.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Teşekkür ederim. Size söz vermiştik. Onunda gereğini yerine getiriyoruz.

Ali KIRCA- Evet her zaman onu yerine getirdiniz, bütün sözlerinizde duruyorsunuz. Umarız ve inşallah Türk halkına, Türkiye’ye verdiğiniz sözlerinizde de durursunuz, duracağınızdan eminiz. Çünkü özellikle kurultay konuşmanızda çok büyük taahhütlerde bulundunuz. Onların hepsine geleceğim ama bugün önemli bir görüşme yaptınız. Sizin açınızdan hem duygusal anlamda, her anlamda önemli bir görüşme. Eski Genel Başkan Sayın Baykal’la bir görüşmeniz oldu. Nasıl geçti görüşme?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Son derece güzel geçti. Sayın Baykal’ı dinlenmiş, neşeli, kurultay sürecini de çok güzel gören bir lider olarak gördüm. Beraber sohbet ettik, bazı olayları değerlendirdik. Yarın Zonguldak’a gideceğimi söyledim. İzin verirse işçilere kendisinin de selamını söylemek istediğimi söyledim. Benim için onur olur dedi, çok mutlu oldum dedi. Zaman zaman tabi Deniz beyin birikiminden yararlanmak istiyorum. Siyasette olağanüstü bir deneyimi var. Olayları gözlemleme, yorumlama çok önemli Deniz beyin penceresinden. Kendisini sık sık ziyaret edebileceğimi söylediğimde de benim için onur olur, her zaman kapım açıktır, gelip düşüncelerini aktarabilirsin. Tabi kendiside düşüncelerini rahatlıkla aktarabileceğini ifade ettim. Oldukça sıcak, güzel bir diyalogumuz oldu. Olcay hanım çay, kahve ikram etti. Keyifli bir sohbet oldu.

Ali KIRCA- Eski dostluklar yeniden orada da tazelenmiş oldu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- O benim Genel Başkanım. Her zaman için Genel Başkanım. Beni siyasete davet eden, siyasete getiren, Grup Başkanvekilliğini istemedim ama hayır sen Grup Başkanvekili olacaksın diyen. İstanbul Anakent Belediye Başkanlığı için evet gideceksin mutlaka bu seçimlere gireceksin diyen. Yani kaderin çizdiği bir çerçeve içinde bugün bu noktaya geldik. Ama bu noktaya gelmemde Deniz Beyin katkısı çok büyük.

Ali KIRCA- Aslında hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığınız, hem Grup Başkanvekilliği söylediniz sizin istemeden birazda Deniz beyinde zorlamasıyla…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet koşulların görevleri oldu.

Ali KIRCA- Ama bu sefer galiba tersi gerçekleşti. Siz kendiliğinizden Pazartesi günü açıklamanızı yaptınız. Bu konu konuşuldu mu? Burada herhangi bir serzeniş, sitemde bulundu mu Deniz Baykal?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. Deniz bey bu konuda, daha doğrusu bu konu hiç gündeme gelmedi. Deniz bey sadece süreçten memnuniyetini ifade etti. Artık olaylara nasıl bakar Deniz bey onu bilemiyorum. Ama dediğim gibi son derece rahat, memnun, huzurlu bir yapısı vardı. Masanın üzerine güzel güller konmuştu. Bahçenin gülleriydi bunlar. Dolayısıyla güzel, hayattan, çevreden söz ettik. Güzel bir söyleşi oldu, sohbet oldu.

Ali KIRCA- Yine kurultay sonrasında Parti Meclisinin oluşumunda Deniz beyin yakını olan ya da MYK’da yer alan kimi üyelerin bu kez girememesiyle ilgili bir konuşma oldu mu aranızda?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hayır.

Ali KIRCA- Çünkü bu basında biliyorsunuz Baykalcıların tasfiyesi olarak nitelendirildi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Böyle bir konuşma geçmedi. Deniz beyde zaten bu tür alanlara gelecek lider değil. O çünkü seçilen bir kişinin daha rahat çalışmasını ister. Bu konulara hiç girilmedi. Ama ben tasfiye söylemine gerçekten katılmıyorum. Çünkü MYK’da olup Deniz Beyin Genel Başkanlığı için çaba harcayan arkadaşlarımızda var Parti Meclisinde. Yani biz Parti Meclisinde biraz toplumun beklentilerine uygun bir yapı oluşturabilir miyiz o kaygıyla gittik. Biz artık geriye bakmadan, ileriye bakarak, Türkiye’yi içinde bulunduğu koşullardan çekip çıkarıp CHP’yi iktidar yapmak gibi bir yükümlülüğümüz var. Bu yükümlülüğü yerine getirmek için çalışacağız. Birileri Parti Meclisine girmedi diye, yani bazı arkadaşlarımız Parti Meclisine girmedi diye üzülmesinler. Çünkü bu partide benim bildiğim bu partinin kültüründe Genel Başkanımdan sade partilisine kadar hepimizin görevleri var. Hepimiz çalışacağız. Kendimiz için, yakınlarımız için, çevremiz için değil ülke için çalışacağız. Halk için çalışacağız, halkın ayağına gideceğiz. Düşüncelerimizi halka anlatacağız. Ülkenin içinde bulunduğu sorunlardan bu ülke nasıl kurtulur onu anlatacağız. Cumhuriyet Halk Partisini iktidar yapmak için çaba harcayacağız. Eğer biz bunu yapabilirsek o zaman görevimizi yerine getirmiş oluruz.

Ali KIRCA- Birde tabi her şey çok acele gelişti. Yani kurultayın hazırlanması, o konuyla da ilgili eleştiriler oldu filan ama galiba bir sahipsizlik durumu da vardı. Kimsenin kurultayın hazırlıklarıyla uğraşacak durumu yok gibiydi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kurultay salonunda da zaten bir kargaşa hakimdi bunu da söyleyelim açık yüreklilikle. Çünkü siyasete atılırken dedim hep halka doğruları söyleyeceğim diye artık böyle yarım ağızla bir şeyleri gizlemek değil. Salonda da bir kargaşa hakimdi. Keşke daha iyi olabilseydi, daha iyi kontrol edilebilseydi.

Ali KIRCA- Ben özellikle kurultay konuşmanızdan başlayıp onun satırbaşlarıyla hem toplumdaki tartışmaları biraz daha açmanızı isteyeceğim ama Anadolu’ya çıkacağız dediniz. Bu yarın Zonguldak’ta tabi acı bir nedenle olacak. Bir taziye ziyaretinde esas olarak bulunacaksınız. Kimlerle gidiyorsunuz efendim oraya?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Orada aslında dar bir kadroyla gidiyoruz. Çünkü sizinde söylediğiniz gibi bir taziye ziyareti. Ama bunun yanında yarın parlamento açılıyor. Parlamentonun da gündemi yoğun. Arkadaşlarımız orada kalacaklar. Bazı milletvekili arkadaşlarımız arzu edelerse katılabilecekler. Orada sendikaya, maden ocağına bazı aileleri ziyaret edip başsağlığı dileyeceğiz. Ve sonra tekrar Ankara’ya döneceğiz.

Ben Zonguldak’ı farklı bir kent olarak görüyorum. Zonguldak emeğin ve alın terinin başkenti aslında. Geçen bir gazetede vardı bir kömür işçisi diyor ki, her sabah evimden çıkarken ailemle helalleşiyorum. Herhalde dünyada böyle bir tablo Türkiye dışında yoktur. Nasıl olurda bir işçi evinden çıkarken her sabah ailesiyle helalleşir. Yani dönmeyebilirim. Oysa bu işçi her sabah değil, her akşam evine dönmeyi umut etmeli. Ben evet gittim, kazandım, evime döneceğim, işte çoluk çocuğumun huzuru için mücadele ediyorum diyebilecekken bunu söyleyemiyor. Bu tabloyu değiştirmek zorundayız.

Ali KIRCA- Yine hükümet kanadıyla devam edeceğim iktidar eleştirileriyle. Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ta kurultay konuşmanızda kullandığınız Recep bey ifadesini küçültücü olarak niteledi. Ne anlamda kullandınız? Katılır mısınız bu eleştirilere?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi halkın gözündeki Tayyip beyle Recep bey farklı pencereler. Tayyip bey Anadolu’nun bir ilinden gelmiş, yoksul, ayakkabıları delik, krampon almak için arkadaşlarının yardımına ihtiyaç duyan, futbol ayakkabısı almak için arkadaşlarının yardımına ihtiyaç duyan, mütevazi bir evde oturan bir kişi. Tayyip bey böyle bir çağrışım yapıyor. Ama birde Recep bey var. Recep bey siyasete atıldıktan sonra hiç beklenmedik bir mal varlığına sahip olan, Katar Emiri’nin düğününe bile devletin uçağıyla eşini gönderen, çocukları yurtdışında okuyan ve bunun bedelini bir işadamına ödeten, havuzlu villalarda oturmayı seven, çocuklarına, yakınlarına saraylarda düğün yapmaktan hoşlanan bir isim. Ben Recep beyi halkında görmesini istedim. Yani Tayyip bu doğrudur. O Tayyip beye itirazım yok. Ama Tayyip beyin dışında bir başka Türkiye gerçeği var. Siyasete atıldıktan sonra zenginleşmenin unsuru olan, temel ögesi olan Recep beyi de bir görsünler istedim. Bu çağrışımın, söylemin temelinde yatan argüman buydu. Eğer Recep bey sözcüğünden alınganlık gösteriyorlarsa bu çarpıcı iki pencereyi halka sunmamdan kaynaklanıyor. Ama ben bunu sunmak zorundayım zaten. Çünkü siyasette siz eğer zenginleşme trendi içine girmişseniz bunun bir şekliyle sorgulanması lazım.

Ali KIRCA- Yine devam edelim iktidar kanadının eleştirileriyle. İlginç bir şey oldu. Cumartesi günü siz kurultayda konuşurken Sayın Başbakanda TOBB’da konuşuyordu ve size gıyabınızda sordu. Dedi ki, işsizliği ya da başka sorunları bana söyleme. Nasıl çözeceğini söyle. Ne diyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bunun gerçekten gerçekleşeceğine inanıp inanmamak istiyorsa ilk seçimlerde oyunu CHP’ye versin. Görecektir Türkiye yaşamış olduğu bu sıkıntılardan büyük ölçüde kurtulacaktır. Bunun çözümü var. Çünkü bu ülke 1925’lerde uçak sanayinin temelini atıp 1934’de 9 yıl sonra uçağını Kayseri’den kaldırıp Ankara’ya indiren bir ülkedir. Bütün mesele helvayı yapmaktaki hünerdir. O hüneri öğrenmek istiyorsa Tayyip beyden CHP’ye oy istiyorum. Elbette bizim partimiz var. Partimizin programı var.

Bakın, Bilim Yönetim Kültür Platformunun başına çok önemli bir insan gelecek Sayın Sencer Ayata gelecek.

Ali KIRCA- Peki ben bu noktada bir şey soracağım. Geçen konuşmamızda adayken dediniz ki, bir sosyolog olarak birinin görüşünü aldım ama şimdi ismini açıklayamam. Şimdi açıklayabilir misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi Sayın Sencer Ayata.

Ali KIRCA- Oydu değil mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet oydu.

Ali KIRCA- Bizde bulmuştuk o adı ama sizin izniniz olmadan kullanmak istemedik. Aslında danıştığınız ve bir anlamda size Genel Başkanlık yolunu açan isimde oydu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- İsimlerden birisi o evet.

Ali KIRCA- Türkiye bunu bilsin diye söylüyorum. Çok önemli bir isimle şimdi Türkiye tanışmış oluyor. Parti Meclisine de girdi ama daha önemli bir fonksiyonu vardı. Size devam dedi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Devam edebilirsiniz dedi.

Ali KIRCA- Bir gece öncemi oldu adaylığınızı açıklamadan o görüşme?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir Cumartesi günüydü şuanda tarihi tam hatırlayamıyorum.

Ali KIRCA- Siz mi görüşmek istediniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. İstanbul seçimleri sırasında da Sayın Ayata bana çok katkıda bulunmuştu. Benim mitinglerimi izlemişti bir kent sosyologu olarak. Mitinglerin dışında kalarak, yurttaşların arasında gezerek bana bazı önerilerde bulunmuştu. O önerileri ben değerlendirdim. Yani benim başarımda, eğer varsa bir başarı Ayata’nın katkısını unutmamak gerekiyor.

Ali KIRCA- Türkiye gerçekten CHP’deki bu değişim ve bu kavşak noktasında kimin durduğunu da geçen gün ismini gizlediğiniz, bir sır gibi duran o ismi de öğrenmiş oldu. Prof.Dr.Sencer Ayata.

Şimdi demin söylediğiniz kurultay konuşmanızdan gideceğiz tekrar. Bu havuzlu villalar meselesi konuşuldu. Şöyle bir algılama oldu. Onu kastetmediğinizi biliyoruz, deminde söylediniz zaten ama sanki hani insanların havuzlu villalarda yaşama, o standartlara gelmesine de yani yandaş değil, yani ondan yana değilmişsiniz gibi…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Kırca fakirlik övünülecek bir olay değil ki. Keşke herkes zengin olsa, havuzlu villalarda otursa. Bununla biz ancak gurur duyarız. Yani ülkede herkesin havuzlu villasının olması, bahçesinin olması, çoluk çocuğuyla huzur içinde yaşaması ancak bizim idealimizle olabilir. Gerçekleştirmek için çaba harcadığınız bir ideal olabilir. Orada vurgulamak istediğim şuydu; siyasette yoksulluktan gelip de havuzlu villada oturan düzeye ulaştığınız zaman bunun sorgulanması lazım. Çünkü alınan aylık belli, maliyeye beyan edilen gelir belli, hepsini üst üste koyuyorsunuz bunu tutmuyor bu. Tutmuyorsa bunu birimizin sorgulaması lazım. Neden bunun özellikle üstünde duruyorum. Çünkü siyaset halka hizmet etme alanıdır. Siyaset bireysel veya yakınların zenginleşme alanı değil. Eğer birileri bu süreçte zenginleşmişse ve bunu da yoksulluğu fakir fukara, garip guraba edebiyatı yaparak yapıyorsa birinin buna dur demesi lazım. Ben bu pencereyi açtım halkın önüne. Dedim ki, benim mal varlığım meydanda, ben kendi internet siteme koydum. Yarın öbür günde Cumhuriyet Halk Partisinin internet sitesine koyacağım. Resmi olarak verdiğim, altına imzamı attığım mal beyanımı vereceğim. Görecek vatandaş benim, yani bu sürede her değişikliği de koyacağım. Her yıl istendiği zamanda koyacağım mal varlığımı. Çocuklarımda malvarlığını koyarım. Zaten var, çocuğumun da mal varlığı var orada. Ben siyasette zenginleşmeyeceğim dedim. Çünkü siyaseti çıkar aracı olarak kullanmayacağım. Ben değil, benim çocuklarımda öyle olacak. Dolayısıyla biz siyaseti çıkar amacıyla yapan, ya da siyaseti birilerini korumak amacıyla yaptığınız zaman doğru değil. Elbette ki şunu kabul ederim. İşadamlarımız var, havuzlu villalarda otururlar. Vergilerini veriyorlar mı? Veriyorlar, mesele yok bizim için.

Ali KIRCA- Aslında somut çözüm önerileri vardı kurultay konuşmanızda söylediğiniz. Hatta bugüne kadar siyasilerin pek hedef olarak ve vaat olarak dile getirmediği. Birincisi %10 barajının indirilmesi, ikincisi dokunulmazlık. Ben özellikle bu %10 barajı üzerinde durmak istiyorum. Bu çok önemli bir taahhüt. Bugüne kadarda diğer siyasi parti liderleri söylemediler. Şimdi bu doğrudan doğruya birinci derecede ya da Türkiye’de BDP’yi ilgilendiriyor. Kürt kökenli vatandaşlarımızın bugüne kadar kurdukları ve sık sık kapatılan partileri ve parlamentoda temsil imkanı tanınmıyordu.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Saadet Partisini de ilgilendiriyor. O da çünkü belli bir alanda sıkışıp kaldı.

Ali KIRCA- Peki Güneydoğu açılımınızın bir önemli parçası mı bu? Saadeti bir yana bırakarak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bunu ben Türk siyasetinin gerçekten parlamentoya yani o milli irade dediğimiz siyasetin parlamentoya yansıması olarak görüyorum. Sayın Başbakan çok sık işte milli irade, milli irade, biz milli iradeyi temsil ediyoruz, milli irade böyle istiyor. Her parlamentodan geçen yasayı da milli iradenin böyle istediğini söylüyor. Ama milli irade %47’yi verdi. Ama siz parlamentoda %60’ı oluşturuyorsunuz. Peki 13 puan kimin iradesi? Size oy vermeyenlerin iradesi ve siz bu iradenin arkasına sığınıp parlamentodaki çoğunlukla sanki Türkiye’deki çoğunluğu temsil ediyormuşsunuz gibi bir algı yaratıyorsunuz. İndirelim aşağıya. Kim ne kadar oy aldıysa parlamentoda o oy yansımış olur böylece. Milli iradeyi de görmüş oluruz. Yani milli irade deyip de milli irade gaspı yapmanın demokrasiye yakışmadığını söylüyorum ben. A partisi olur, B partisi olur, bir başka parti olur. Birde şu var; %10 hangi ülkede uygulanıyor? Hiçbir ülkede uygulanmıyor. Eğer siz BDP için %10’u getirdiyseniz bununda bir anlamı yok. BDP yine parlamentoya geliyor. O zaman bir yerlere kaçmanın, arka kapılardan dolanmanın ve buna da demokrasi demenin bir anlamı yok. Oturup açık, net yüreklilikle ortaya koymak lazım. Eğer halka inanıyorsak, halkın verdiği oyada saygı duyuyorsak o zaman makul düzeyde bir oran olabilir. Biz bunu taahhüt ediyoruz CHP olarak. Diyoruz ki eğer gerçekten CHP iktidar olursa biz bu %10 barajı ayıbından Türkiye’yi kurtaracağız. Çünkü biz bunu demokrasiye karşı vurulmuş bir darbe olarak görüyoruz. Makul bir düzeye çekilir, yurttaşın oyu da parlamentoya tam yansımış olur.

Ali KIRCA- Yani siz başka partilerde var dediniz ama özellikle Kürt açılımı konusunda bugüne kadar yapılmış en somut öneri olarak değerlendirildi. Sayın Ahmet Türk’ünde biz olumlu yaklaşımları olduğunu duyduk. Sayın Türk’le görüşmeyi düşünüyor musunuz önümüzdeki günlerde?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Herhangi bir görüşme olmadı.

Ali KIRCA- Önümüzdeki günlerde görüşmeyi düşünür müsünüz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şu aşamada böyle bir gerek yok tabi. Ama koşullar ne olur onu bilemem.

Ali KIRCA- Veya BDP’yle bu konuda?

Kemal KILIÇDAROĞLU- BDP zaten zaman zaman ben Grup Başkanvekiliyken görüşmeler oluyordu. Yani bazen Meclis Başkanı Başkanlığında, bazen parlamentoda bu görüşmeler yapılıyordu tabi.

Ali KIRCA- BDP kanadından şöyle bir eleştiri geldi. Sayın Demirtaş’ın söylediği, sizin konuşmanızda Güneydoğu meselesini ya da Kürt meselesini sadece ekonomik ve sosyal konulara indirgediğiniz, kültürel ve kimlik sorunundan söz etmediğiniz gibi. Bundan söz etmemeniz kültürel ya da kimlik meselesini göz ardı ettiğiniz anlamına mı geliyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Kırca etnik kimliğe yönelik bir siyasetin 21. yüzyılda yerinin olmadığına inanan bir kişiyim. Eğer ben kendi anne ve babamı seçme özgürlüğüne sahip değilsem benim etnik kimliğimin siyasetin odağına konmasının ne anlamı var? Ben elbette ki her etnik kimliğe saygılıyım. Elbette ki her etnik kimliğin başımızın üstünde yeri var. Hiçbir tereddüt yok bu konuda. Ama siyaset etnik kimlikler üzerinden veya inançlar üzerinden yapılacak alan değildir. Çünkü o alanlar tartışma konusu değildir. Ben kendi anne babamı seçemiyorsam bunun nesini tartışacağım ve nesini siyasetin odağına koyacağım.

Ali KIRCA- Sizin geçen yerel seçim sürecinde ve sonrasında dile getirdiğiniz bir af önerisi de vardı çok tartışıldı. Bu öneri hangi kapsamda konuşulabilir yeniden? Biraz açar mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi söyledim. Yani terörün bittiği bir ortamda, bazı o zaman koşullar söylemiştik. Terör bitecek, terör örgütü koşulsuz teslim olacak, artık bu ülkede dostluğun, barışın olduğu bir atmosfer oluşacak, bir toplumsal uzlaşma gerçekleşecek. Bu toplumsal uzlaşmanın bir parçası olarak eğer af gündeme gelirse CHP olarak biz buna da destek veririz dedik. Çünkü biz artık geçmişte yaşananları unutmak istiyoruz. Artık bu coğrafyada barış rüzgarları essin, insanlar birbirleriyle şu veya bu şekilde kavga etmesinler diyoruz. Toplumsal uzlaşmayı sağlamak çok mu zor? Hayır toplumsal uzlaşmayı sağlayacağız. Yani sağlamak durumundayız biz. Bu olayın, yani terör olgusunun dış dinamikleri de var tabi. Tek başına iç dinamiklerle çözülecek veya mutlaka hemen yarın sabah çözülecek bir olayda değil. Ama biz işin özünde yatanın ekonomi olduğunu çok iyi biliyoruz. Herkesin karnının doyduğu bir ortamda siz terörü minimize edersiniz. Marjinal konumuna gelebilir. O zaman çözmek tabi çok daha kolay. Eğer siz açlığı, yoksulluğu, sefaleti bir politika olarak o bölgede uygularsanız, işsizlik hat safhasındaysa siz teröre pirim veren bir olayı yaratmış olursunuz. Onun için ekonomi öncelikli sorunlarımız arasında. Onun için diyoruz o bölgeyi hayvancılığın merkezi yapalım, o bölgede devlet doğrudan gidip yatırım yapsın. Sıfır faizli kredi verelim, gerekirse özel sektör gidip yatırım yapsın.

Ali KIRCA- İşte deniyor ki bunlar yetmez. Ama sizde diyorsunuz ki bu minimize eder.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın bunları yapmadığınız zaman terörü önleyemezsiniz. Ne olur? PKK terörünü bitirirsiniz başka bir terör başlamış olur. Oysa önce kişinin çalışıp evine alın teriyle kazanacağı bir ekmek götürmesi lazım. Bunu yaratmanız lazım. Bunu yaratırsanız bu ülkede siz o zaman sorunları bitirmiş olursunuz.

Ali KIRCA- Kendiniz köken olarak da Alevi olmanıza rağmen kurultay konuşmanızda da söylediniz inançlar üstünden bundan sonra siyaset yapmayacaksınız ama Alevilerinde sorunlarının çözümü için. Çünkü hükümette bir Alevi açılımının adımlarını atmıştı. Bunların takipçisi olacak mısınız ya da yeni bir açılım getirecek misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Etnik kimliğe dayalı, inanca dayalı açılımı ben doğru bulmuyorum. Şimdi Alevi yurttaşlarımın sorunu var. Nedir sorunlar? Cemevi ibadet yeri olsun diyor. İşte onlara benzer birkaç sorunu daha var. Bu sorunlarla ilgili olarak CHP zaten daha önceden de önergeler vermişti, yasa teklifleri vermişti. Bunlarla ilgili bir sorunumuz yok bizim zaten. Ama siz bunu getirip de böyle bir inanç bağlamında sorun olarak koyarsanız değil. Aslında toplumun belli bir bölümünün sorunu bu. Bu sorunu biz çözmek zorundayız. Ayrıştırmak değil de birleştiren ifadeleri kullanmalıyız. Etnik kimlik üzerine seslendirme yapmaktır bana göre siyasetçi açısından doğru değil. Yani kalkıp o etnik kimliği her seferinde siyasete malzeme etmeninde doğru olmadığı kanısındayım. İnsanlarımızın etnik kimlikleri elbette olacak, olmaz diye bir kural yok zaten. İşin doğasında da zaten bu var. Ama işin doğasında olan şeyler her zaman siyasete malzeme olmamalı. Siyaset çağdaş normlar üzerine inşa edilmeli.

Ali KIRCA- Bu kimlik meselesiyle ilgili olarak aslında sizin kimliğinizle ilgili bir soru, bana da ilginç geliyor bende memleketlisi olduğum için Nasrettin hocanın. Nasrettin hocayla akraba olduğunuza dair işte Soner Yalçın’ın bir yazısı oldu. Aslında Alemdar hocanın sanıyorum verdiği bir araştırması. Nedir o kimlik meselesi? Tunceli – Konya ilişkisi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aile İran’ın Horasan’ından Türkiye’ye geliyor, Akşehir’e yerleşiyor. Akşehir’de büyük…

Ali KIRCA- Sizin ailemi geliyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aile dediğim yani köken olarak…

Ali KIRCA- Hemşeriyiz yani sizinle.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Yerleşiyor oraya, türbesi de orada büyük dedemizin türbesi Seyyid Mahmudu Hayrani. Akşehirlilerde bunu…

Ali KIRCA- Seyyid Mahmud Hayrani sizin büyük dedeniz mi oluyor?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet büyük dedemiz. Ailenin bir soy kütüğü var. O soy kütüğü de ailenin büyüğünde saklanıyor zaten. Alemdar hoca soy kütüğüne ulaştı, araştırmalarını yaptı. Daha sonra Yavuz Sultan Selim’le Şah İsmail arasındaki çatışmadan aile oradan tabi dağlara çıkıyorlar ve bugünkü Tunceli’ye, Osmanlı dönemindeki adıyla Dersim’e gidiyorlar. Ailenin bir kolu Adıyaman’da. Bugün aile Türkiye’nin değişik yerlerinde dağılmış durumda. Dolayısıyla böyle bir soy kütüğümüz var.

Ali KIRCA- Umarız Nasrettin Hoca felsefesiyle Türk siyasetinde sizi bundan sonra görürüz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Daha hoşgörülü.

Ali KIRCA- Hoşgörülü, ya tutarsa diyen ve sürekli umudun peşinden koşan Nasrettin Hoca felsefesini Kemal Kılıçdaroğlu’nun bundan sonraki siyasetinde bizde izlemeye devam ederiz. Efendim bu yoğun gündemde bizi kabul ettiğiniz için CHP Genel Merkezinde ve Genel Başkanlığınızın ilk gününde, ilk saatlerinde. Çok teşekkür ederiz, sağolun.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağolun, çok teşekkürler.