20.01.2011

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU NTV “CANLI YAYIN” -ERZURUM (20 OCAK 2011)

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU NTV “CANLI YAYIN” -ERZURUM (20 OCAK 2011)

Sunucu- Türkiye Haziran’daki seçim havasına girerken liderler arasında atışmalar şimdiden başladı. Başbakan Erdoğan’ın hedefine aldığı CHP lideri Kılıçdaroğlu Erzurum’da Miray Akdağ Uluç’un konuğu. Miray sözü size bırakıyoruz.

Miray AKDAĞ ULUÇ- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Erzurum’daki temaslarına devam ediyor ve şuanda NTV’nin yayın konuğu. Efendim teşekkür ederiz bize vakit ayırdığınız için. İlk olarak sıcak bir gelişmeyle başlamak istiyorum. Sizin burada esnaf odalarıyla temaslarınız devam ederken Başbakan Erdoğan’da İstanbul’da TÜSİAD’ın genel kurulundaydı. Ve Danıştay’ın türban kararıyla ilgili verdiği kararı eğitim hakkının ihlali olarak değerlendirdi ve hukuksuzluk açıklamasını yaptı Başbakan Erdoğan. Buna yönelik sizin değerlendirmeniz nedir acaba?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir Başbakan bunu neye göre hukuksuzluk olarak tanımlıyor önce açıklaması lazım. Hukuku sağlayacak olan Başbakan mı, yargımı? Eğer yürütme organının başında olan bir kişi hukuk sağlıyor, hukuk düzeni tesis ediyorsa o zaman yargıyı kaldıralım. Dolayısıyla Sayın Başbakan bir karar verir, herkes o karara uyar. Böylece Sayın Başbakanın hukuku da gerçekleşmiş olur.

Politikacıların dikkat etmesi gereken temel bir konu vardır. Güçler ayrılığı ilkesi denen ve bizim anayasamızın da ana omurgasını oluşturan bir yapı vardır. Yasama, yargı, yürütme. Herkes kendi görevini yapacak. Üçüncü birbirini denetler. Eğer yargı bir karar vermişse karara saygı duyacaksınız. O karara bakacaksınız hangi gerekçeyle verilmiş bu karar? Daha hiçbir şey görmeden ben bu kararı hukuksuz görüyorum diye. Sayın Başbakan onu eleştireceğine çıksın tarafsız olmadıkları yargı kararıyla kesinleşmiş olan kişiler aynı davada niye yargıç görevini yapıyorlar, nasıl orada kalıyorlar? Yargının etik kuralları ayaklar altına alınıyor diye onu eleştirmesi lazım. Eleştirecekse onu eleştirsin. Üstelik tarafsız olmadıkları dediğim gibi bir yargı kararıyla ortaya çıkmış. Siz bunları görmemezlikten geliyorsunuz. Sizin inançlarınıza, sizin düşüncelerinize aykırı olan veya beğenmediğiniz bir kararı yerden yere vuracaksınız. Hukuk devletinde olmaz bu. Ancak üstünlerin hukukunu kurmaya çalışan bir devlette olur. Sayın Başbakanın yapmak istediği de bu. Kendi düşüncelerine uygun bir hukuk sistemi oluşturmaya çalışıyor. Bu ancak tek parti faşist yönetimlerde olan bir anlayıştır. Liderin düşüncelerine aykırı yargı karar veremez. Liderin düşüncelerine aykırı olarak yürütme organı hiçbir şey yapamaz. Liderin düşüncelerine aykırı olarak yasama organı yasa çıkaramaz. Tek adam vardır ve onun söylediği her şey doğrudur. Sayın Erdoğan’ın geldiği nokta bu ve demokrasi açısından en ciddi tehlikede budur.

Miray AKDAĞ ULUÇ- Başbakan tahliyelerle ilgili Yargıtay’a yönelik eleştirilerini de devam ettirdi bugün TÜSİAD konuşmasında ve tarihi bir vebalin altında kaldı dedi Yargıtay’la ilgili olarak. Buna ilişkin değerlendirmeniz ne olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- O tarihi vebalin altında kalan AKP iktidarıdır. Bunlar serbest bırakıldı. Yasayı çıkaran AKP hükümeti değil mi? Teklifi getiren onlar değil mi? Bir yargıç ne yapar? Yasaları uygular. Bir yargıç yasalar ne olursa olsun ben bildiğimi okurum diyebilir mi? Serbest bırakıldılar bunlar. İmza atmaya gelmeleri gerekiyordu. Gelmediler imza atmaya. Takip edildi mi bunlar? Yurtdışına kaçtılar. Kaçıran kim? Yargıtay’ın güvenlik güçlerimi var? Yargıtay’ın istihbarat örgütlerimi var? Hükümet nerede burada? Üstünüze hiçbir şey kondurmayacaksınız, işinize geldiği zaman birilerini suçlayacaksınız. Burada tek sorumlu olan, bu işte tek sorumlu olan, olayları izlemeyen, olayların gereğini yerine getirmeyen hükümettir. Bunu sadece ben söylemiyorum.

Bakın, TBMM Başkanı bile bu konuda hükümetin yanlış yaptığını söyledi. Emniyet orada üzerine düşeni yapmamıştır dedi. Emniyet kime bağlı? İçişleri Bakanlığı kime bağlı? Sayın İçişleri Bakanı Başbakana bağlı değil mi? Neye göre eleştiriyor Sayın Başbakan? Doğruları halktan gizlemek, halktan kaçırmak için çaba harcıyor. Bu çabalar doğru çabalar değil. Siyasetçi doğruyu söylemeli, doğruyu konuşmalı. Yani orada TÜSİAD yetkililerine bunu söylerken inandırıcı olacağına inanıyor mu Sayın Başbakan? Hiç kimse inanmaz. Başbakandır, gelmiş burada biliyor, bildiğini söyleyecek, konuşacak ve ayrılacak oradan. Doğru değil. Başbakan TÜSİAD gibi bir kuruluşa gidiyorsa, yani bir sivil toplum örgütüne gidiyorsa her şeyde doğruları söylemeli. Özeleştiri yapma gibi bir yüceliği de tadabilmeli. Yeri geldiğinde ben burada yanlış yaptım da diyebilmeli. Ama hayır benim her dediğim doğrudur ve ben bu anlayışla yola çıkarım diyor. Bu tek adam iktidarıdır. O iktidar Türkiye’ye hayır getirmez.

Miray AKDAĞ ULUÇ- Başbakan Erdoğan yaşam tarzlarına müdahale etmedikleri yönündeki ısrarını da bugünkü konuşmasında sürdürdü. Buna ilişkin değerlendirmeniz ne olacak acaba?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yaşam tarzına biz müdahale etmiyoruz demekle olmaz. Uygulamaya bakmak lazım. Eğer bugün milyonlarca insan kaygı duyuyorsa bu kaygı boşuna bir kaygı değildir. Demek ki birileri bir yerlere müdahale ediyor. Allah aşkına mahalle baskısı değimini bulan biz miyiz? Mahalle baskısı vardır diye söyleyen biz miyiz? Hayır bu ülkenin bilim insanları, bu ülkenin sosyologları söylediler. Mahalle baskısı var dediler. Bu baskıyı yaratan kim? Bu baskı nereden gücünü alıyor? Siyasi otoriteden güç alıyor. Siyasi otorite bu gücü besliyor. Beslediği içindir ki milyonlarca yurttaş kendi özel yaşamlarına müdahale edildiği kanısını taşıyorlar. Başbakan biz müdahale etmiyoruz demekle kimseyi kandıramaz. Bilinen gerçekler vardır, bilinen olaylar vardır, direk müdahaleler vardır. AKP’li belediyeler gidip noter aracığıyla belli esnaftan taahhütname alıyorlar. Taahhütnameyi alan kim? Başbakan bir sorsun bakıyım bu taahhütnameyi niye alıyorsunuz siz? Böyle bir şey olabilir mi? Bir esnaftan git taahhütname al. Olacak şey değil.

Miray AKDAĞ ULUÇ- Efendim tam bu noktada önümüzdeki günlerde Galatasaray’ın Türk Telekom Arena Stadıyla ilgili bir dosya açıklayacağınızı biliyoruz. Neyle ilgili olacak bu dosya onu soralım. Birde politikacıların Galatasaray taraftarına yönelik eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Galatasaray taraftarlarına eleştiri getirmek politikacılar tarafından özellikle hiç doğru değil. Demokrasiye inanıyorsanız insanların karşı düşüncelerini dile getirmelerinin protestolarına da saygı duyacaksınız. Yani niye beni protesto ettiniz. Sadece beni alkışlayacaksınız gibi bir anlayış hangi demokraside olabilir? Öyle demokrasi nedir? Tek partili demokrasidir. Tek parti tek insanın olduğu, tek gücün olduğu bir yerde hiç kimse protesto edemez. Sadece o güce bakar. O gücün isteğine göre hareket eder ve biz buna demokrasi diyeceğiz. Olmaz böyle şey. O açıdan politikacılar Galatasaray taraftarlarına sert eleştiriler getirmemeli. Hele hele Galatasaray stadını biz size yaptık, lütuf mantığıyla bunu söylüyorlarsa bu hiç doğru değil. Milletin parasıyla yapacaksınız, millete satmaya kalkacaksınız. Millette bunu yutmadı, yutmuyor zaten. Ve konuşma yaparken de bir anlamda onları aşağılayacaksınız ve sizin bürokratınız aşağılayacak. O insanlarda doğal olarak sen bunu yapamazsın diyecekler, protesto edeceklerdir.

Ayrıca o stadyumun ihalesi kime verildi? Kim var bunların arkasında? Nedir bu İstanbul anakent belediyesiyle ihaleyi alanlar arasında bir bağlantı var mıdır, yok mudur? Orada çalışanlarla o ihaleyi alanlar arasında bir bağlantı var mıdır, yok mudur bunu önümüzdeki günlerde arkadaşlarımız biraz daha ayrıntılı kamuoyuyla paylaşacaklar.

Miray AKDAĞ ULUÇ- Peki yolsuzluk iddialarımı var efendim Arena’yla da ilgili?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bakın, bir ihalenin sağlıklı olması lazım veriliyorsa bir iş. Yani herkes kamu ihale yasasına tabidir, kamu ihale yasasına uygun kuralların olması lazım. TOKİ’deki ihalelerle ilgili usulsüzlükler ve yolsuzluklar konusunda kitaplar yazıldı. Bir ihale değil, 5 ihale değil, 10 ihale değil, 100’lerce ihaleyi araştıran kitaplar yazıldı. Ve TOKİ başkanı doğrudan Sayın Başbakana bağlı. Bir ihale organı niye doğrudan Sayın Başbakana bağlı olur? Bizim bildiğimiz kadarıyla sadece Milli İstihbarat Teşkilatı doğrudan doğruya başkan Sayın Başbakana bağlıdır. Bunu da doğal karşılarız. Her hükümet döneminde olmuştur. Ama bu iktidar döneminde en ballı, kaymaklı ihalelerin yapıldığı kuruluşun yöneticisi doğrudan Başbakana bağlı. Niçin? Bu soruyu sormayacak mıyız? Bu soruyu biz sormazsak kim soracak? Bu milletten 5 kuruş, 10 kuruş, 100 kuruş, 1 lira, 1 milyon lirada vergi topluyorsunuz. Niye bunu yapıyorsunuz? Sayın Başbakan TÜSİAD’ın genel kuruluna katıldı, gene güzel tablolar çizdi. Ama ne yazık ki o konuşmaların yapıldığı sırada Adana’da polis bir operasyon yapıyordu. İnsanlar taksitle böbreklerini satıyorlar. Sayın Başbakan kendisine sordu mu acaba bu insanlar niye taksitle böbreklerini satarlar? Hani Türkiye güllük gülistanlıktı? Hani kişi başına gelir 10 bin doları aşıyordu? Hani Türkiye çağ atlamıştı? Birbirimizi kandırıyoruz. Başbakan gerçekleri görmüyor. Başbakan ülkenin gerçeklerinden koptu. Yine Sayın Başbakan demiş ki, ana muhalefet partisi liderinin yaptığı taahhütlerin 200 katrilyonu buluyor. Yani 200 milyarlık biz sözde taahhütlerde bulunmuşuz. Ben Sayın Başbakan biraz rakamlardan anlar diye tahmin ediyordum. Samimi söylüyorum, ne rakamdan, ne bütçeden, ne hedeflerden, ne ilkelerden hiçbir şeyden anlamıyor. Hele 200 milyar rakamını veren bir Başbakan Türkiye’nin gerçeklerinden de haberi yok. Kim verdi bu rakamı buna? Allah aşkına sizin Devlet Planlama Teşkilatınız var bir çıkarsın bakalım nedir bu rakamlar? Bizde araştırdık aynı konuları. Üstelik Sayın Başbakanın bürokrasi deneyimi de yok. Sayın Başbakan ihalelerle uğraşan, ihaleleri dağıtan, ülkeyi pazarlayan bir konumda. Başbakanın ülkenin gerçekleriyle hangi ilgisi var? Bu ülkede ne kadar vergi hangi koşullarda toplanıyor? Bu vergi nerelere nasıl harcanıyor diye Sayın Başbakan bunları biliyor mu? Sayın Başbakan bizim yoksulluğu önlemek için yaptığımız taahhütlerden korktu. Çünkü o yoksulluğu artık yükseltiyor, yoksulluğu artıyor, yoksul sayısını artıyor. Bu yapıyı genişletmek istiyor Sayın Başbakan. Yoksulluğu idare ediyor artık. Yoksulluğu ortadan kaldırmak istemiyor.

Miray AKDAĞ ULUÇ- Partinizle ilgili koalisyon iddiaları var. MHP’nin de adı geçiyor. Bunlara ilişkin sizin bir değerlendirmeniz olmadı yanılmıyorsam bugüne kadar. Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin konuyla ilgili konuşmuştu. Sizin değerlendirmeniz ne olacak acaba?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Defalarca söyledim. Her siyasal partinin temel hedefi tek başına iktidar olmaktır. Bizimde hedefimiz tek başına iktidar olmaktır. CHP’nin iktidarına bu ülkenin ihtiyacı var. Çünkü bu ülke raydan çıktı. Bakın ekonomisi iyi değil. Bakın tarımı iyi değil. Bakın esnafı memnun değil. Bakın çiftçisi perişan vaziyette. Bakın emeklisi hangi durumda. Bakın uluslararası ilişkilerde geldiğimiz noktaya. Bütün bunlara baktığımız zaman Türkiye yeniden rayına oturan bir ülke konumuna gelmek zorundadır. Türkiye’de de fabrikaların bacaları tütmek zorundadır. Türkiye’de yoksulluk bitmek zorundadır. Türkiye’de sosyal devlet anayasaya uygun olarak yeniden güçlü olarak gelmek zorundadır. Bunu yapacak olanda sosyal demokrat bir parti. İnsanların inançlarına etnik kimliklerine saygı gösteren, onların sorunlarına talip olan, o sorunları çözmek için kararlılıkla mücadele eden, Erzurum’a gelen, Ağrı’ya giden, Hakkari’ye giden, Trakya’ya giden, Muğla’ya, Çankırı’ya, Çorum’a, Yozgat’a giden bir partiye ve güçlü bir partiye ihtiyacı var. O nedenle biz Cumhuriyet Halk Partisinin tek başına bu ülkenin ayağa kalkması için bu ülkenin CHP’ye ihtiyacı var. Böyle düşünüyoruz ve bu amaçla gidiyoruz. Bizim amacımız tek başına iktidar olmak.

Miray AKDAĞ ULUÇ- Efendim Erzurum’a kadar geldiniz. Acaba Kars’taki anıtı da ziyaret edecek misiniz? Ya da önümüzdeki günlerde böyle bir planınız var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Öyle bir planım yok. Ama Kars’a gittiğim zaman zaten anıt büyük görünüyor. Bugün bir gazetemizde de var. Gerçekten bir tepenin üzerinde hem gündüz, hem gece çekilen fotoğraflarda var. Anıt tartışmaları aslında toplumun gündemini çalmak demektir. Bu ülkenin başka derdi yok mu? 2,5 aylık bir çocuk açlıktan öldü. Türkiye’nin bunu tartışması lazım. Bu çocukcağız niye açlıktan öldü? O aile niye bu durumda? Bu aslında hepimiz için utanılacak bir tablo. Bu tabloyu yaratan kim? Biz bakın bunları bırakmışız. İşsizlik var almış başını gidiyor. Bunları bırakmışız. Esnaf Erzurum’da şikayet ediyorlar burada diyorlar ki siftah yapamıyoruz. Şimdi biz kalkmışız bütün bunları unutmuşuz bu ülkenin derdi Kars’taki heykel. Niye Başbakan onu yapıyor? Çünkü gündemi saptırmak, halkın gözünü boyamak, başka yerlere çekmek için. Heykel olmuş, olmamış, heykelin olması, olmaması çok önemli değil. Heykellerin, güzel sanatların gelişmesi halkın karnının doyduğu ortamda daha güzel olur. Ayrıca bu tür olaylar özgürlüğün geliştiği yerde olur. Türkiye’de özgürlük yok. Ne özgürlüğü, hangi özgürlükten bahsediyorlar? Bir kişinin özgürlüğü var. Recep Tayyip Erdoğan. Onun dışında hiç kimsenin özgürlüğü yok. Kimsenin konuşmaya neredeyse hakkı da yok. Sayın Başbakana göre de konuşmaya yetkisi de yok. Böyle bir anlayıştayız şimdi biz. Halkımızın bunları görmesi lazım. Aydınların bunu görmesi lazım. Sanayicinin, esnafın, çiftçinin bunu görmesi lazım. Türkiye rayından çıktı. Türkiye’nin yeniden rayına oturması lazım ve Türkiye’de halkın iktidarının olması gerekiyor.

Miray AKDAĞ ULUÇ- Efendim çok teşekkür ederiz bize ayırdığınız vakit için. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Erzurum’da NTV’nin sorularını yanıtladı ve gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Sözü şimdi tekrar İstanbul’a bırakıyoruz.