GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU NTV “CANLI YAYIN”
(7 HAZİRAN 2010)
Murat AKGÜN- Günaydın efendim. Ankara’nın oldukça yoğun bir gündemi var ve bu yoğun gündemle ilgili sorularımızı yanıtlaması için şuanda stüdyomuzdaki konuğumuz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Efendim hoş geldiniz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- hoş bulduk efendim.
Murat AKGÜN- Efendim hemen İsrail’le ilişkilerden başlamak istiyorum. Çünkü gündemin en önemli maddelerinden birini oluşturuyor. Dün Sayın Başbakan size hitaben Telaviv’e seslendim yanıt Keşan’dan geldi. Birileri çıkmış Telaviv adına konuşuyor, Telaviv’in avukatlığını yapıyor. Kutsal kitapları kastederek ben okudum, zahmet olmazsa sende o kitapları oku dedi. Bu açıklamalarla ilgili yorumunuzu almak isterim. Birde dış politika üzerinden iç politika yapıldığına dair iddialar var. Sizin yorumunuz nedir? Bu ikisiyle başlayalım.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sondan başlayım isterseniz. İç politika yoluyla dış politika, dış politika yoluyla da iç politika yapılıyor. Yani Türkiye çok dar bir alana kendisini hapsetti.
İsrail’le ilgili olarak benim İsrail’in, Telaviv’in avukatlığını yapmam diye bir şey sözkonusu değil. Ve ben dün bunun yanıtını da verdim. Eğer ben bir yerde avukat olacaksam halkın avukatlığını yaparım. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının avukatlığını yaparım. Gazze’de ambargonun kaldırılmasını ben istedim, söyledim, her yerde ifade etti. CHP’nin görüşü bu, milletvekilleri dile getirdi. Ama Sayın Başbakan gerçekten Telaviv’in avukatı kimdir diye görmek istiyorsa sağ tarafına baksın. Orada Sayın Bülent Arınç’ı görecektir. Yani hükümetten daha farklı açıklamalar yapıyor. Pensilvanya’dan gelen önceden izin alınması gerekirdi İsrail hükümetinden diyen açıklamalara karşı Sayın Bülent Arınç haklıdır, bu açıklamalar yerindedir diye açıklamalar yapıyor. Buna baktığınız zaman sizin avukatlığın nerede olduğunu görüyorsunuz. Öte yandan yine Sayın Arınç İsrail’le yapılan sözleşmeler konusunda da daha dikkatli bir üslup kullanıyor Sayın Ömer Çelik’e göre. Çünkü Sayın Çelik tümüyle bu anlaşmaların feshedileceğini söylüyor. Ama Sayın Arınç daha farklı bir açıdan bakıyor olaya. O açıdan olaylara daha sağduyulu, daha sakin bakmak gerekiyor. Sayın başbakana da bunu öneriyoruz. Avukat görmek istiyorsa yanında Sayın Bülent Arınç’a bakabilir.
Murat AKGÜN- İsrail konusuna döneceğim ama daha evvelden şununla devam etmek istiyorum. Size yönelik tek sert açıklama aslında Başbakandan gelmedi. AKP Grup Başkanvekillerinden Bekir Bozdağ’da yaptığı bir açıklamada hafta sonunda aralarında CHP’nin de olduğu partileri sayarak bunlar Kenan Evren’den daha fazla askeri darbeyi savunuyorlar dedi. AKP’den oldukça sert üst üste size yönelik suçlamalar geliyor. Birincisi; genelini nasıl karşılıyorsunuz? İkincisi; Kenan Evren’den daha fazla savunma konusuna ne diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi bir önceki soruya bir şey daha ilave edebilir miyim? Yine Sayın Bülent Arınç bir açıklama yaptı. AKP milletvekillerini Mavi Marmara’ya bindirmediklerini söyledi. Niçin? Sayın Başbakandan bunun yanıtını bekliyoruz. Oraya masum insanları, çocukları bindireceksiniz, onları ölüme göndereceksiniz. AKP milletvekilleri bunun dışında kalacak. Ve Sayın Başbakanda çıkacak bizi İsrail’in hamiliğini yapmakla suçlayacak. Kim neyi nerede nasıl konuşuyor Sayın Başbakan biraz daha net olsun bu konuda.
Sayın Bozdağ’ın askeri darbelerle ilgili söylemini çok ciddiye alacak değilim. Artık Türkiye’de demokrasi vardır. Geçmişte yapılan bütün askeri darbelere karşı çıkıyoruz, doğru değildir, demokrasi kısıntıya uğramıştır. Türkiye artık demokratik yeni bir anlayışla demokratik yapı içerisinde kendi geleceğini belirleyecektir. Ama bunun önündeki en ciddi engelin demokrasinin derinleşmesi ve güçlenmesi açısından en ciddi engelinde AKP olduğunu söylemek isterim. Çünkü getirdiği anayasa değişikliği Kenan Evren’in getirdiği değişiklikten çok daha tehlikeli. Sivil dikta yaratıyor, güçler ayrılığı ilkesini deforme ediyor. Her şeyi, her yetkiyi bir kişide topluyor. O da Sayın Başbakan. Onu anlamak mümkün değil. Sayın Bozdağ bir hukukçu. Hukukçulara kulak versin en azından. Siyasetçilere kulak vermiyorsa hukukçulara kulak versin.
Murat AKGÜN- Tekrar İsrail’e döneceğim. Çünkü bu Anayasa Mahkemesine de döneceğim ama birbiriyle ilişkili şeylerden devam ediyoruz. Biraz evvel sizde altını çizdiğiniz Sayın Ömer Çelik anlaşmaların, tüm bağlantıların feshedileceğini söyledi. Geldiğimiz nokta itibariyle İsrail’e gösterilen tepkinin zamanlaması ve içeriği yeterlimidir ne diyorsunuz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Başbakan geçen Salı günü grupta zaten bir savaş ilan etmediği kaldı. Biz daha sakin, daha dikkatli bir üslup kullanarak şunu söyledik. Sayın Başbakanın söylediklerinin tümünü not ettik. AKP milletvekillerinin ve bakanların söylediklerini de not ettik. Eğer söylediklerini yapmazlarsa, yani söylediklerinin arkasında durmazlarsa halka şikayet edeceğiz.
Murat AKGÜN- Anlaşmaların feshi dahil olmak üzere öyle mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Neyi söyledilerse gereğini yapacaklar. Kaldı ki, parlamentonun iradesi de çıktı bu süreç içinde. Ekonomik, kültürel ve askeri anlaşmalarında gözden geçirilmesini istiyor. Kim? TBMM istiyor. AKP kurmayları önce bu parlamentodan çıkacak olan bildiriyi pek imzalamak istemediler ama kamuoyuna yapılan açıklamalar ve baskılar nedeniyle imzalamak zorunda kaldılar. Şimdi biz bunların hepsini isteyeceğiz. Şunu söyledik biz. Bu süreçte Türkiye’nin onuru kırılmıştır, bunun onarılması gerekir. Bekliyoruz. Hamasetle dış politika yürütülmez. Dış politika akılla ve mantıkla yürütülür. Dış politika güçlü bir satranç ustalığıyla yönetiliyor. Hamleyi önceden göreceksiniz. Üstelik birkaç ay öncesinden göreceksiniz. Önlemi ona göre alacaksınız.
Murat AKGÜN- Hükümet gördü mü?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hükümet görmedi. Hükümet biliyor. Mavi Marmara’ya insanları doldurup gönderiyorsunuz. Ben şunu da isterim. Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanlığı İsrail’e yapılan yazışmaları lütfen kamuoyuna açıklasın. Gizli kalmasın bu süreçte. Halk doğruları bilsin, doğruları öğrensin. İsrail uyardı mı, uyarmadı mı? Müdahale yapacağım dedi mi, demedi mi? Bu süreçte Amerika’yla da görüşmeler yapıldı ve Amerika aracı oldu. İpler karşılıklı atılmış vaziyette. Nedir bu olayın ayrıntıları biz öğrenmek zorundayız. Yine şunu söyledik. Ölen Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının kanı yerde kalmamalıdır. Eğer AKP hükümeti esip gürleyip sonra bu yelkenleri indirirse biz gideceğiz halka şikayet edeceğiz. Bunu da söyledik. Çünkü biz dış politikanın böyle götürülmesi kanısında değiliz. Daha sağlıklı, daha sağduyulu, önlemleri siz biliyorsunuz. Bildiğiniz halde AKP milletvekillerini bindirmiyorsunuz o gemiye. Ama çocukları bindiriyorsunuz. Sonrada kalkıp çıkıyorsunuz kürsülerde, meydanlarda Furkan’ın kafasına 4 kurşun çıkılmıştı diyorsunuz. Sorumlusu kim? Önlem almayan kim? Devlet adamlığı nedir? Devlet adamlığı riski önceden görüp önlem alan kişi demektir. Devlet adamlığı riskin üzerine bile bile insanları ölüme göndermek değildir. Bu dış politikanın iç politikaya alet edilmesi ve gündemin değiştirilmesi demektir. AKP insanların ölümü üzerine gündem değiştirmek kararlılığını göstermiştir. Acıdır ama gerçek budur.
Murat AKGÜN- Gündemi değiştirmek çabası derken nereden nereye çekildi sizce?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Cumhuriyet Halk Partisi vardı gündemde. Türkiye’nin gerçek sorunları vardı. İşsizlik vardı, yoksulluk vardı, yatağa aç giren çocuklar vardı, esnafın sorunu vardı, çiftçinin sorunu vardı. Birden bire bitti. Bakın açılımdan buyana 114 şehit verdik. Konuşan var mı? İskenderun’da 6 şehidimiz oldu. Konuşan var mı? Yok. Niye yok? Çünkü Türkiye’nin gündemini, halkın gündemini değiştirmek istiyorsunuz. Bunu ben söylemiyorum aslında. Bunu bizzat Sayın Başbakanın kurmaylarından birisi söylüyor. Biz zaman zaman gündemi değiştirmek için özel bir çaba harcıyoruz diyorlar. Bu da o özel çabalardan birisidir.
Murat AKGÜN- İsrail’le ilgili bir soru daha sorup başka konulara geçmek istiyorum. İsrail’le ilişkiler konusunda Hamas PKK bağlantısı veyahut benzerliği daha doğrusuda gündeme geldi. Sayın Başbakan Hamas’ı terör örgütü olarak kabul etmediğini belirterek Hamas kendi topraklarını koruma mücadelesi veren direnişlerdir. Hamas ile terör örgütü PKK’nın benzer hiçbir yanı yoktur dedi. Sizin bakış açınıza göre PKK’yla Hamas’ın bir benzerliği var mıdır? Sizin görüşünüz nedir efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi dış politikada az önce söylediğim gibi aklın ve mantığın egemen olması lazım. Hamas’ı AB ülkeleri, ABD terör örgütü olarak kabul ediyor. Biz en azından bu konuda daha dikkatli bir üslup kullanabiliriz. Yarın öbürleri de kalkıp da PKK’yı terör örgütü değildir diye söylerlerse ne diyeceğiz? Hangi argümanla yola çıkacağız. Onun için dış politikayı iç politika malzemesi yapmamak gerekir diyoruz. Altını o nedenle özenle çiziyorum. Ama Sayın Başbakan fincancı dükkanına giren fil gibi ağzına gelen her şeyi söylüyor. Bereket versin camdan okuyor. Camdan okumasa kim bilir daha ne potlar verilecek. Onun için biz politikanın daha sağduyulu, özellikle dış politikanın daha sağduyulu yapılmasından yanayız. Türkiye’nin şimdi kimlik sorunu tartışılmaya başlandı. Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye eksen kaymasıyla karşı karşıya. Bu ciddi olarak eleştiriliyor. Sağlıklı, sağduyulu çevreler tarafından. Türkiye’yi bu noktaya taşımak o kadar kolay mı? Türkiye’yi bu noktaya taşımak, gerçektende siz demokrasiyi, Türkiye’nin gücünü, Türkiye’nin ulusal saygınlığını, ulusal onurunu korumak için bu hamleleri yaptığınız zaman sonuç alacağınızı mı sanıyorsunuz? Türkiye eğer batıda farklı bir kimlikle tartışma konusu haline gelirse geçmişte yarattığımız bütün değerleri altüst etmiş oluruz. O değerlerin içinde son derece sağlıklı, tutarlı, Türkiye Cumhuriyetinin anayasasıyla ortaya konulan bir devlet çatısı var. Siz bu çatıyı çatırdatmaya çalışıyorsunuz ki son derece tehlikeli bir alandır. O nedenle hükümeti, dışişleri bakanı, Sayın Başbakana bilgi veren kurmaylarını daha sağlıklı düşünmeye davet ediyorum.
Murat AKGÜN- Son bir konu bu konuda. Biraz evvel sizde aslında dolaylı olarak atıfta bulundunuz. Fethullah Gülen’in açıklaması özellikle hafta sonunda çok büyük tartışmalara yol açtı. İsrail’den izin alınmalıydı şeklinde başlayan. Bu açıklamayı nasıl yorumluyorsunuz? Sizi şaşırttı mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğrusunu isterseniz çok fazla şaşırtmadı. Yani gelen eleştiri belli bir dünya görüşü içinde yapılan eleştiridir. Ben ona şöyle bir yorum yaptım. Bu eleştiri belki bu olayın Türkiye’de daha sağlıklı bir tartışma zemini açması açısından yararı olacaktır diye. Çünkü AKP hükümetinin, AKP kurmaylarının o dünyayla olan ilişkilerini biliyorum. O ilişkiler zemininde gelen bir eleştiri var. O eleştiride de farklı görüşler ortaya çıktı, zigzaglar ortaya çıktı. Ama Sayın Başbakanın bunu nasıl değerlendireceğini de doğrusunu isterseniz merak ediyorum.
Murat AKGÜN- Efendim gündemin bir diğer önemli konusu da partinizin başvuruda bulunduğu Anayasa Mahkemesine anayasa değişikliğiyle ilgili olarak. Önce şununla başlamak istiyorum. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın bir açıklaması oldu. Bilmeyenler olabilir diye okumak istiyorum. Meclis anayasanın değiştirilemez maddelerini doğrudan ya da dolaylı biçimde değiştirmek için girişimde bulunamaz. Meclis anayasaya sadakat göstersin dedi. Sizce bu açıklamaların mesajları kimeydi? Bunlardan bir tanesi de Anayasa Mahkemesi olabilir mi?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın başsavcı parlamento anayasanın değiştirilemez maddelerine gerekli saygıyı ve duyarlığı göstersin diye bir uyarısı var anladığım kadarıyla. Zaten biz milletvekilleri olarak yurttaşlar tarafından seçildikten sonra parlamentoya geliyoruz ve yemin ediyoruz. Yemin etmediğimiz sürece milletvekili kimliğini kazanmıyoruz. Nedir yemin? Anayasaya bağlılığımızı namusumuz ve şerefimiz üzerine ant içerek dile getiriyoruz. Eğer siz anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerini doğrudan olmasa bile dolaylı yollardan sağlamaya yönelik bir çabanın içine girerseniz bunun doğru olmadığını, bunun mutlaka Anayasa Mahkemesi tarafından dikkate alınması gerektiğinin herhalde altını çiziyordur. Bir hukuk adamıdır. Hukuk insanları kendi görüşlerini, savcıdır sonuçta. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı. Tarafsız değildir. Türkiye Cumhuriyetinden anayasanın değiştirilemez maddelerinden yana taraf olmak zorundadır. Çünkü dediğimiz gibi Türkiye Cumhuriyetinin Yargıtay’ın Cumhuriyet Başsavcıdır. Cumhuriyet unvanı vardır kendisinde. Böyle bir uyarıyı yapmıştır. Bu uyarıyı tabi bizlerde, parlamentoda bulunan diğer milletvekilleri de, yurttaşlarımızda, hukuk çevreleri de, hukuk fakülteleri de herhalde dikkatle bakıp değerlendireceklerdir.
Murat AKGÜN- Partinizin başvurusuyla ilgili olarak yarında bir toplantı yapacak Anayasa Mahkemesi. Nasıl bir sonuç çıkabileceğine dair sizin bir tahmininiz oluşmaya başladı mı? Çünkü raportörün raporunu gördünüz, en azından duydunuz. Arzunuzu biliyorum. Ama nasıl bir şey çıkacağına dair sizin bir fikriniz oluşmaya başladı mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır herhangi bir fikrimiz var. Raportörün görüşünü bizde aldık, değerlendirdik. Ama sonuçta gerçek nihai değerlendirmeyi yapacak olan Anayasa Mahkemesinin saygıdeğer üyeleri. Bunlar mutlaka konuyu almışlardır, değerlendirmişlerdir, uluslararası hukuk normlarına bakmışlardır. Anayasa değişiklikleri görüşülürken parlamentodaki tutanaklara bakmışlardır. Milletvekillerinin, hukuk çevrelerinin yaptıkları açıklamalara bakıp değerlendirmişlerdir. Bütün bu değerlendirmeler sonucunda bir karara varacaklardır. Öteden beri söylüyorum. Örneğin Anayasa Mahkemesi zaman zaman bizim yaptığımız başvuruları reddetti. Reddettiği zaman bize sorulduğunda da biz saygı duyduk. Sonuçta yargıdır, karar verecek, o karara hepimiz saygı duyacağız. Burada da Anayasa Mahkemesinin vereceği karara iktidarında, muhalefetinde, hukuk çevrelerinin de saygı duyması gerekir. Ama saygı derken Murat bey eleştirilmeyecektir anlamında bir şeyi söylemek istemiyorum. Elbette her hukuk normu, veya bir yargı kararı kesinleştikten sonra şu veya bu şekilde taraflarca değerlendirilir, eleştirilir. Bunlara da saygı göstermemiz gerekiyor. Demokrasinin gereğinin de bu olduğuna inanıyorum. Ama burada bir şeyi söylemekten kendimi alamıyorum. Anayasa Mahkemesine başvurmayı Sayın Başbakan neredeyse suç olarak kamuoyuna sunmaya başladı. Demokrasiyi bilmeyen, demokrasiyi içselleştirmeyen, hukukun ne olduğunu bilmeyen ettiğimiz yemine bile sadakatle kalacağımızın gereği olarak Anayasa Mahkemesine başvurduk diye suçlanıyoruz. Suçlanmaya da devam ediyoruz. Sayın Başbakanın bu konuda daha farklı ama hukuk normlarını dikkate alan bir söylem geliştirmesini istiyorum. Eğer siz Anayasa Mahkemesine başvurmayı bir hukuk ayıbı olarak neredeyse kamuoyuna sunarsanız sizin hukuk bilginizi de, demokrasi kültürünüzü de biz tartışmaya açarız. Sayın Başbakanın bu söylemiyle Ana Muhalefet Mahkemesi diye bir gerçekten gayriciddi söylem geliştirmesini anlamak mümkün değil.
Eğer biz o Anayasa Mahkemesine gitmeseydik bugün esnaftan kesilen sosyal güvenlik destek primi %40’tı. Eğer biz o Anayasa Mahkemesine gitmeseydik emeklinin aylığından %1 ayrıca sağlık sigortası primi kesilecekti. Eğer biz o Anayasa Mahkemesine gitmeseydik orman alanları talan edilmişti. Kızılçamlar yoktu şimdi. Onlar iptal edildi hepsi. Dolayısıyla biz vatandaşın hakkını aramak için Anayasa Mahkemesine başvuruyoruz. Yoksa onun dışında anayasanın bize vermiş olduğu bir hakkı biz kullanmazsak kamuoyu önünde kendimizi suçlu hissederiz. Sayın Başbakan bütün bu gerçekleri çok iyi bilmesi lazım. Etrafındaki insanlar Sayın Başbakanı yanıltıyorlarsa o zaman Sayın Başbakanın bizim eleştirileri dikkate alarak onları biraz daha sağduyuya davet etmesi lazım.
Murat AKGÜN- Kararın ne olacağına, yani daha doğrusu Anayasa Mahkemesinin kararının ne olacağını şuanda…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Samimi söylüyorum bilmiyorum. Yani sonuçta bir karar çıkacaktır. O karar nasıl çıkar, nasıl şekillenir bilmiyorum. Belki oy birliğiyle çıkacaktır, belki oy çokluğuyla çıkacaktır. Ama nasıl çıkarsa çıksın sonuçta iptal edilirse bazı maddeleri referandum süreci bakılacak, bizim itiraz ettiğimiz maddeler iptal edilirse belki biz o referandum sürecinde bizde katkıda bulunacağız, oy vereceğiz.
Murat AKGÜN- Aslında sormak istediğim şey oydu. Eğer bir iptal kararı çıkarsa paketin tümüne yönelik. Her ne kadar hükümet yetkilileri kesinlikle bir erken seçim gündemde olmayacağını defalarca söylediler. Bunu Sayın Başbakanda dile getirdi. Ancak nitece de siyasettir. Böyle bir karar alınırsa siz parti olarak böyle bir olasılığa hazır mısınız?
Bir ikincisi biraz evvel sizde söylediniz…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Erken seçim olacağını mı?
Murat AKGÜN- Evet onu kastediyorum. Bir ikincisi veyahutta istiyor musunuz? Bir başka sormak istediğim şeyde şu; iki madde yani HSYK ve Anayasa Mahkemesinin yapılarıyla ilgili maddeler iptal olurda kalanı eğer gidecek olursa referanduma o takdirde sizde partiniz olarak diğer maddelere desteğinizi açıklayacak mısınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi diğer maddeleri zaten desteklediğimizi daha öncede ifade etmiştik biz. İki maddeyle ilgili ciddi kaygılarımız var ve o kaygıları şöyle dile getirdik. Eğer bu iki madde AB standartlarına uygunsa AB Büyükelçilerine de, buradaki temsilcisine de seslendirdim bu iki maddeyi kendi ülkelerinde uygulasınlar bakalım. Kendi kamuoyları bu iki maddeyi kabul ediyor mu? Anayasa ve Hakimler Savcılar Yüksek Kuruluna yapılacak atamalarla ilgili. Eğer AB diyorsa ki evet bunları bizde alacağız kendi ülkemizde uygulayacağız derlerse buradan söz veriyorum bizde bunlara destek vereceğiz. Ama ben adım gibi biliyorum ki o ülkelerde var olan güçler ayrılığının daha da güçlendirilmesi, yargının bağımsızlığının daha da pekiştirilmesi ısrarla isteniyor. Bize gelen istişare raporlarında da bu özellikle vurgulanıyor. Ama dediğim gibi amaç YÖK’ü ele geçirdiniz, üniversiteleri ele geçirdiniz, sivil toplum kuruluşlarını ele geçirdiniz, baskıladınız, konuşturmadınız, medya üzerinde ciddi baskılar kurdunuz. Korku imparatorluğu yarattınız. Tek çıkış neresi yurttaşların? Yargı. Şimdi yargıyı da baskılamak istiyorsunuz. Onun diyoruz bu anayasa değişikliği 12 Eylül Anayasa değişikliğinden çok daha tehlikeli.
Murat AKGÜN- Eğer erken seçim gündeme gelirse hazır mısınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hazırız. AKP kendisine güveniyorsa her zaman için erken seçim gündeme getirebilir, parlamentoda çoğunluğu var. Zaten eğer demokrasiye inanıyorsa bir siyasal parti Anayasa Mahkemesi tarafından getirdiği ve ısrar ettiği düzenlemelerde iptal ediliyorsa o zaman kendisinin çıkış noktası erken seçimdir. Güven tazelemek zorundadır AKP. Şuanda çok ciddi bir güven kaybıyla karşı karşıyadır. Önümüzdeki günlerde bu çok daha net çıkacaktır.
Murat AKGÜN- Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz? Herhangi yaptırdığınız bir anket var mı? Çünkü siz Genel Başkan olduktan sonra yaklaşık 15 gün geçti. Bu süre içinde siz olmadan evvel belli bir rüzgarla CHP’nin oylarının yükseldiği söyleniyordu. Peki 15 gün sonra itibariyle yaptırdığınız elinizde bir rakam var mı? Biz şuyuz, AKP düştü diyorsunuz. Neye göre düştü?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Anket yapmadık. Ama şunu söyleyeyim; Türkiye’yi geziyorum. Emekli memnun mu, çiftçi memnun mu, esnaf memnun mu, sanayici memnun mu? Şoförler; kamyon şoförleri, taksi şoförleri memnun mu? Toplumun bütün katmanlarına bakıyorsunuz müthiş bir memnuniyetsizlik var. Şimdi o zaman demek ki ortada izlenen ekonomi politikasının getirdiği sonuçlar toplumda ciddi bir memnun olmayan bir kesim yaratmış durumda. Bu kesim sadece şu veya bu değil. Toplumun bütün katmanlarının aşağı yukarı oluşturduğu bir kesim. O zaman bu tablo AKP’ye güvensizliğin bir tablosudur. İzlenen politikalar bu tabloyu doğurmuştur. Ve bu politikaların mutlaka değişmesi gerekir.
Murat AKGÜN- Peki siz Genel Başkan olduktan sonra yaptığınız seyahatlerde daha evvelden bir iddianız vardı %40’ı bekliyoruz demiştiniz. Peki o seyahatlerdeki gördüğünüz tabloya dayanarak %40’ı yeniden revize ediyor musunuz? Daha aşağı ya da daha yüksek olarak?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Daha aşağı değil ama daha yukarı olacak. Bakın Tekirdağ’da yurttaşlar kesinlikle tüm milletvekillerini çıkaracaklarını CHP için. Çanakkale içinde aynı iddia var. Yani bu iddialar sıradan iddia değil. Sokaktaki sıradan yurttaşımızın iddiası. Mutlaka ama mutlaka biz Türkiye’nin kaderini değiştireceğiz diyoruz. Neyle? Sandıkta demokrasi yoluyla. Onu yapacağız.
Murat AKGÜN- Bunu yaparken de CHP %40’ın üzerinde alacak diyorsunuz. Doğru mu anladım?
Kemal KILIÇDAROĞLU- İddiamız o, hedefimizde o. Bunu yapmak ve gerçekleştirmek durumundayız. Çünkü biz toplumu ayrıştıran politikaları toplumu nereye getirdiğini artık sadece biz değil toplumda görmeye başladı. Ayrıştıran değil, toplumu birleştiren politikalar üretiyoruz biz. Biz söylediğimiz zaman açlığı yok edeceğiz, işsizliği önemli ölçüde sonlandıracağız, sanayiciyi üreten ekonomi yapacağız diye. Sayın Başbakan elinizde reçetemi var açıklayın diyor. Murat bey 8 yıldır ülkeyi yöneten bir insan hala reçete peşindeyse bu kişinin ülkeyi sağlıklı yönettiği söylenebilir mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Reçete peşinde koşan bir Başbakan. Ne zaman? İktidarın ilk yılında değil, iktidarının son yıllarında söylüyor bunu. O zaman Türkiye’nin içinde bulunduğu açmazı görün siz. Birilerinin eline tutuşturduğu reçeteyle siz ülkeyi bu hale getirirseniz bu halk herhalde bunun hesabını soracaktır size. Nerede? Sandıkta soracaktır. Demokrasi içinde soracaktır. Onun için Türkiye’yi geziyoruz, onun için yurttaşlarla kucaklaşıyoruz. Siz çiftçiye buğday için 62 kuruş maliyet oluşacak kiloda, siz ona 52 – 53- 54 kuruşluk fiyatlar vereceksiniz.
Ben Sayın Başbakanı gerçektende çiftçilerin yoğun olduğu illere davet edeceğim her gittiğim yerde. Çiftçiyi dinlesin diye değil. Çiftçilerin icra dosyalarına baksın diye, icra dairelerindeki dosyalarına baksın diye. Banka borçlarına baksın diye. Sayın Başbakan altından kayan zeminin farkında değil. Türkiye farklı bir yerde. Türkiye’nin gündemi farklı. Bu farklı gündemi biz yakalamak istiyoruz. Ama o iktidar gücünü de kullanarak gündemi değiştirmek istiyor. Ne yaparsa yapsın biz bu gündemi halkın gündemi haline getirmeye kararlıyız.
Murat AKGÜN- Efendim müsaade ederseniz birazda CHP’yle ilgili konuşmak istiyorum. Özellikle Gürsel Tekin konusunda çok fazla yorumlar var. Bunlardan bir tanesi de sizin kendisine MYK üyeliği sözü verdiğiniz, ancak Genel Sekreter Sayın Önder Sav’ın buna karşı çıktığı ve engellediği yönünde. Son olarak Trakya gezisinde de katılmaması, gerçi izin aldım Sayın Genel Başkanımdan dedi ama netice itibariyle başka iddialara, başka yorumlara yol açtı. Gürsel Tekin’in pozisyonunu bir netleştirmeniz mümkün mü?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi önce söz verdim iddiaları. Şuanda MYK’ya seçilen üyelerin tamamı için dahi söz vermiş değilim. Birisi için dahi söz vermiş değilim.
Murat AKGÜN- Dolayısıyla Gürsel Tekin’e söz verilmemiştir diyorsunuz.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hiç kimseye söz verilmedi. Yani ne mevcut seçilenlere, nede seçilmeyenlere. Sadece onu değil, Parti Meclisi üyelerine de aynı şeyi söyledik. Sizi seçeceğiz diye herhangi bir söz vermedik. Neden söz vermedik? Çünkü partinin tek kişi tarafından yönetilen bir parti olduğu olgusunu biz kaldırmak istiyoruz. Kolektif bir anlayışı getirmek istiyoruz. Ortak aklı egemen kılmak istiyoruz.
Murat AKGÜN- Sanırım bu biraz Sayın Deniz Baykal dönemini eleştiri oldu.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok ben o eleştiri değil. Ama geçmişte Türk siyasetinin böyle bir algılaması vardı. Bu algılamayı ortaya koymak için. Yoksa ben örneğin 2002’den sonra partiye girdiğim zaman, daha doğrusu yönetime girdiğim zaman Sayın Baykal hiçbir zaman bana seni MYK’ya seçeceğiz demedi ama ben MYK’ya seçildim. Dolayısıyla böyle bir algıyı kaldırmak gerekiyor. O açıdan bunu söyledim ben.
İkinci önemli nokta; Sayın Tekin halkla çok sağlıklı ve sıcak ilişkiler kuran birisidir. Dolayısıyla kendisi Parti Meclisi üyesi seçildi. Orada da çok iyi görevler yapacaktır. Ama İstanbul İl Başkanlığına talip olacaksa, eğer orada çalışacaksa onu da yine partimizin yetkili organlarında değerlendiririz tabi. Her partilimizin çok değerli olduğuna inanıyorum. Her partilimizin hiçbir unvan ve makam beklemeden CHP’nin iktidar olması için çaba harcaması gerektiğine inanan birisiyim.
Murat AKGÜN- Burada şunu sormak istiyorum kusura bakmayın lafınızı keseceğim ama. Siz son yerel seçimlerde Gürsel Tekin’le beraber çalıştınız ve parti tabanına bakıldığı zaman sizin o birlikteliğinizden parti tabanınız memnundu. Oy artışınız oldu. Peki o zaman kişisel görüşünüzü soracağım. Çünkü biraz evvel parti karar verdi dediniz. Yeniden genel seçimlere gidilecek 1 seneye kadar. İstanbul en önemli. Tarihler gösteriyor ki İstanbul kazanılmadan aslında genel seçimi kazanmak çok zor oluyor. Sizin gönlünüz Gürsel Tekin’in yeniden İstanbul İl Başkanlığından geçiyor mu? Kişisel görüş, parti karar verse bile sizin kişisel görüşünüz nedir?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kişisel görüşüm şudur; yani önce Gürsel beyin bu konudaki iradesini bilmemiz lazım. Yani Gürsel bey İstanbul İl Başkanlığını istiyor mu, istemiyor mu? Yoksa Parti Meclisinde görev alıp buradaki çalışmalarını sürdürmek istiyor mu? Bu konuda samimi söylüyorum Gürsel beyle oturup konuşmuşluğumuzda yok.
Murat AKGÜN- Eğer o istiyorsa…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Şimdi bunun medya aracılığıyla konuşulmasını da istemiyorum. Çünkü biz bir aileyiz. Sorunlarımız varsa, beklentilerimiz varsa bunu kendi aramızda konuşarak sorunlarımızı da beklentilerimizi de çözmek ve birbirimizi ikna etmek durumundayız. O açıdan geçmişte zaman zaman tartışmalar oldu. O tartışmalar zaman zaman duygusal kırılganlıklara yol açtı. Böyle bir tablonun oluşmasını istemiyorum ben. İyi bir çizgiyi yakalamışız, müthiş bir heyecan var. Heyecanı dalga, dalga Türkiye’ye yayıyoruz. Doğusunda, batısında, güneyinde, kuzeyinde her partilimiz değerlidir. Her partilimizin üzerine titriyoruz. Titrediğimiz kişilerden biriside Sayın Gürsel Tekin’dir. Onu da çok seviyoruz. Hiç meraklanmasın. Ama dediğim gibi medya aracılığıyla tartışmaktan özenle bütün arkadaşlarımın kaçınmasını istiyorum.
Murat AKGÜN- Şunu sormadan edemeyeceğim. Çünkü Sayın Önder Sav Genel Sekreter CHP’de. İlginç bir demeç verdi hafta sonunda Egedesonsöz gazetesine ve şöyle devam ediyor. Gürsel Tekin ki; Kılıçdaroğlu’nu elinde tuttuğunu sanan bir politikacı ifadesini kullanıyor. Kurultayınız öncesi itibariyle böyle bir tablo var mıydı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Belki o kurultay öncesinde zaman zaman tartışmalar olabilir. Oldu da zaten nitekim bazı tartışmalar. Örneğin benim Genel Başkan adaylığımı destekleyen milletvekilleri oldu, desteklemeyen milletvekilleri oldu, destekleyen il başkanları oldu, desteklemeyen il başkanları oldu. Ama biz bu süreçleri hep geride bıraktık. Önümüzde yeni bir sayfa var. Güzel bir hareket var. Sevimli, saygın, topluma güven veren, toplumla kucaklaşan, toplumun beklediği imajı veren bir tablomuz var. Şimdi bu tabloyu bizim daha güçlendirmemiz gerekiyor. Hepimize düşen görev bu. Bu görev Gürsel Tekin’e de düşecek, Ankara İl Başkanımıza da düşecek, İzmir İl Başkanımıza da düşecek. Ki; İzmir İl Başkanı beni desteklemedi ona da düşecek. Adana İl Başkanımıza da düşecek. Samsun’a da, Hakkari’ye de, Bitlis’e de, Manisa’ya da düşecek. Dolayısıyla biz yeni bir çerçeve içinde sağlıklı bir tabloyu oluşturmak durumundayız.
Murat AKGÜN- Peki yavaş yavaş bitirirken şunu da sormak istiyorum. Siz buraya gelirler, NTV binasına gelirken baktım arabanız Sayın Deniz Baykal’ın kullandığı o CHP 01 plakalı araç değildi. Eğer yanılıyorsam siz düzeltin. Artık Genel Başkan olduğunuza, makama oturduğunuza göre o aracı kullanmayacak mısınız?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Plakası değişecek, yeni bir araç aldık onun plakası, işlemler şuanda devam ediyor. O devam ettikten sonra tabi yine…
Murat AKGÜN- Niçin efendim? Yani neticede Genel Başkan CHP 01’i kullanmaz mı?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır gene kullanacağız. Ama yeni bir araç aldık o nedenle.
Murat AKGÜN- Yani sizin aracınızın plakası ne olacak efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yine CHP 01 olacak.
Murat AKGÜN- Ha araç değişiyor. Yani marka olarak araç değişiyor.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet marka olarak araç değişiyor.
Murat AKGÜN- Peki Sayın Deniz Baykal’dan söz açılmışken kendisi geçen haftaki grup toplantısını izlemeye geldi. Şimdi genellikle siz, genellikle değil hep siz onu izliyordunuz, o sizi izledi. Nasıl bir duygu yarattı bu sizde?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Güzel bir duygu aslında. Sonuçta birbirimizi dinlemek, gerekirse birbirimizden görüş almak olacak bunlar. Hayatın olağan akışı içinde gelişen süreçler bunlar.
Murat AKGÜN- Siz Sayın Deniz Baykal’la görüşeceğinizi söylemiştiniz. Bir kerede görüştünüz. Ama bu görüşmeler bir kereyle mi sınırlı kalacak, yoksa böyle bir belli rutine binecek mi? Nedir şuandaki düşünceniz?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette yani Deniz beyle de görüşeceğiz, düşüncelerini de alacağız, zaman zaman eleştirileri olursa o eleştirileri de kabul edeceğiz. Yani bunlar siyasetin ve parti içi dinamiklerin sağlıklı gelişmesi açısından oluşması gereken süreçler. Bunlara dikkat edeceğiz.
Murat AKGÜN- Son bir soru sorayım. Biz yayına girmeden evvel NTV haber bülteninde GAP’la ilgili bir açıklama oldu. Siz bu paralar nereye harcandı diye…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bürokrat arkadaşın açıklamaları.
Murat AKGÜN- Evet. Oradan da açıklamalar geldi. Sürem bitmek üzere onun çok kısaca rica ediyorum. Siz açıklamaları tatmin edici buldunuz mu?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.
Murat AKGÜN- Niçin?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Benim söylediğim farklıydı. İşsizlik sigortası fonundan alınan paranın GAP’ta harcanmak üzere alınan paranın nerelere ne kadar harcandığını sorduk biz. Yoksa hükümetin tahsis ettiği genel bir şeyden tahsis ettiği fonları değil. Onlarda bir sorunumuz yok zaten. Onlar bir şekliyle harcanıyor. Ama işsizlik sigortası fonu işçi ve işverenlerin alın terleriyle biriktirdikleri ve işsizliğe çözüm için, işsizler için güvence olsun diye oluşturdukları bir fondan siz GAP için para alıyorsunuz. Nereden? Parlamentonun iradesiyle alıyorsunuz ve parlamentoya söz veriyorsunuz. Ben bu parayı doğu ve güneydoğunun kalkınması için kullanacağım. O sorum hala yanıtını bulmuş değil.
Murat AKGÜN- Yani siz ben başka şey sordum, başka şeye yanıt geldi diyorsunuz. Peki efendim İsrail’le başladım, İsrail’le bitirelim. Sayın Cumhurbaşkanı dahil olmak üzere yapılan açıklamaların bir ortak özelliği var bana göre. İsrail’le ilişkiler eskisi gibi olmayacak şeklinde özetlenebilir. Siz bu yaklaşıma katılıyor musunuz? Yoksa ilişkilerin bir aşama sonra düzelmesi mümkün müdür?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu aşamadan sonra Türkiye İsrail’i, İsrail’de Türkiye’yi hasım görmeye başladı. Acı ama tablo bu. Bu tablonun sağlıklı bir zemine oturması, yani ülkeler arasındaki diyalogun kurulması, sağlıklı bir zemine oturulması zaman alacaktır. Yani ben kısa sürede bu tablonun düzeleceğine inanmıyorum.
Ortadoğu’da bizim hükümetlerden yana, siyasal partilerden yana bir tavır takınmamız, aynı devletteki diğer partileri diskalifiye etmemiz gibi çok dar bir alana politika sokmamız ya da politika gütmemiz doğru değil. Daha tepeden bakmalıyız. Ortadoğu’da ciddi sorunlar var. Türkiye Ortadoğu’yu görmemezlikten gelemez zaten. Yani Ortadoğu’ya gözlerimizi kapatalım, hiç oraya bakmayalım. Öyle bir anlayış yok tabi. Ortadoğu’yla tarihsel, kültürel pek çok ilişkimiz var. Ama daha tepeden, doğrudan doğruya taraf olmadan ama var olan sorunları da akılcı çözmekten yana politika üretmeliyiz. Söyledik yine söylüyoruz. Mesela hükümet gerçekten esti, gürledi, neredeyse savaş ilan edecekti. Sonuçları ne oldu ona biz bakacağız.
Murat AKGÜN- Burada şunu soralım ve onunla bitirelim. Belki zor bir soru. Çünkü yanıtını çok kısa rica edeceğim. Hatta bir iki satırla rica edeceğim. Genellikle kazanan kaybeden bilançosu yapılıyor böyle krizlerde basında. Sadece Türkiye’de değil uluslararası alanlarda da…
Kemal KILIÇDAROĞLU- Kazanan, kaybeden…
Murat AKGÜN- Evet. Yani bu krizde. Türk – İsrail ilişkilerinde gelinen noktada kazanan kim, kaybeden kim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz. Şuanda şunlar kaybetti, şunlar kazandı demek doğru değil. Ama İsrail’in bu süreçte kaybettiğini hepimizin kabul etmesi gerekiyor. Birden fazla nedeni var. Bir; Gazze’ye ambargo uygulamazsınız. Orada kadınlar ve çocuklar var. Yani siz açlığı gerekçe göstererek, ya da açlığın arkasına sığınarak, açlıkla insanları terbiye ederek yola getirmeyi düşünüyorsanız…
Murat AKGÜN- Hatta yaşlısı var, hastası var.
Kemal KILIÇDAROĞLU- Yaşlısı, hastası bu doğru değil. İkincisi; siz sivil insanlara silah çektiniz. Bu doğru değil. Zaten dünya kamuoyunun tepkisi de bu iki alanda yoğunlaşmış oluyor. Gazze’deki ambargoyu kaldırın, o zaman bir sefer dünyadan sağduyulu insanlarda, Türkiye Cumhuriyeti de nefes alsın biraz. O insanlara şu veya bu şekilde insanı yardım götürülebilsin.
Murat AKGÜN- Türkiye’nin kazancı var mı efendim?
Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye’nin kazancı bu süre içerisinde Türkiye Ortadoğu dengelerinde nereye oturur daha henüz belli değildir. Kaygan bir zemin şuanda. O kaygan zeminde eğer akılcı politikaları öne çıkarırsak, dünya kamuoyu desteğini de alabilirsek güzel bir yere oturabilir tabi.
Murat AKGÜN- Efendim vakit ayırıp sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ediyorum.
Efendim konuğumuz CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Özellikle yayınımızın hemen başında Sayın Başbakan İsrail’in bir avukatı arıyorsa hemen yanına baksın o kişi Bülent Arınç’tır ifadesi sanırım birçok yoruma yol açacak. Sorularımızı ve yanıtlarını beraber dinledik. Yorumda size ait. Yeniden görüşünceye kadar hoşçakalın efendim.