12.01.2011

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU NTV “CANLI YAYIN” (12 OCAK 2011)

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU NTV “CANLI YAYIN” (12 OCAK 2011)

Banu GÜVEN- Merhaba. Bugün artı için Ankara’dayız, CHP Genel Merkezindeyiz ve konuğumuz CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Hoş bulduk diyeceğiz bu sefer. Programımıza hoş geldiniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Siz de hoş geldiniz.

Banu GÜVEN- Çok teşekkürler, sağolun. Nasılsınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sağolun, teşekkür ederim.

Banu GÜVEN- Hareketli günler geçiriyorsunuz gene. Seçime 5 ay kaldı. Ama sizin son yurt seyahatlerinizde kampanyaya girmiş görüntüsü veriyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir anlamda öyle. Çünkü seçime süre az kaldı. Türkiye büyük bir ülke. Gitmemiz gereken iller var, ilçeler var. O nedenle bir ucundan başladık. Devam ediyoruz.

Banu GÜVEN- Şimdi tam bu sıralarda da isterseniz onu hızlıca konuşarak başlayalım, geçelim. Masum Türker dedi ki, Kemal bey aday olamayabilir. Bununla ilgili bir ölçüde haberler yer aldı. Buna ilişkin söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aslında Sayın Türker’den önce de bu söyleniyordu ama biz ona baktık zaten. Bunun uygulama alanı yok diye biliyorduk onu. Keşke Sayın Türker de bir hukukçu arkadaşa danışsaydı belki öyle bir açıklama yapmasına gerek bile kalmazdı.

Banu GÜVEN- Peki bugünlerde yine seçime doğru giderken siz parti içi demokrasinin vurgusunu sık sık yapan bir isimsiniz. Sorulması gereken bir soru. Bazı il başkanlarının istifa ettiğini gördük milletvekili adaylığı için hazırlanıyorlar. Şimdi bu seçime CHP nasıl gidecek? Önseçim olacak mı? Adaylar nasıl belirlenecek acaba? Bu konuda şimdiden bizlerle paylaşabileceğiniz bir şeyler var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi ben kurultayda da, daha sonra yaptığım açıklamalarda da ağırlıklı olarak önseçim, ön yoklama yapacağımızı, eğilim yoklaması yapacağımızı belli etmiştim. Yani sadece delegelerin değil, parti üyelerinin de görüşlerini alabileceğimizi ifade etmiştim. Bununla ilgili olarak bir çalışmayı başlattık. Arkadaşlarımız yapıyorlar. Hangi ilde önseçim, hangi ilde eğilim yoklaması yapacağımızı belirleyeceğiz.

Banu GÜVEN- Neye göre belirlenecek?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İllerin durumuna göre. Şimdi bazı iller var ki orada önseçim veya eğilim yoklaması yapmakta zorlanırız. Bazı iller var gerçekten orada önseçim yapmamız gerekiyor. Bazı iller var bütün üyelerin katılımıyla bir eğilim yoklaması yapalım. Kimi istiyor üyelerimiz, kimin milletvekili olmasını istiyor. Böyle bir çalışma yapacağız. Bu çalışmayı yaparken gerekçelendireceğiz niçin bu illeri bu şekliyle tanımladık diye. Sonra onları önce Merkez Yönetim Kurulunda, daha sonrada Parti Meclisine getireceğiz. Sanıyorum 40’a yakın ilde bu 35 olur, 45 olur değişir. Ama 40’a yakın ilde üyelerin, delegelerin nabzını tutacağız.

Banu GÜVEN- Evet bu da partide yeni bir dönem demek için bir neden olacak.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet. Yani partide özellikle merkezin hem iş yükünü azaltmış olacağız. İki; delegenin, üyenin nabzını tutmuş olacağız, onların eğilimini almış olacağız. Tabi bu arada bazı kamuoyu şirketlerinden de yararlanacağız olanaklarımız elverdiği ölçüde. Öyle bir araştırmada yapacağız. Yani tek kanaldan gitmeyeceğiz. Birden fazla kanaldan gideceğiz.

Banu GÜVEN- Geçtiğimiz dönemlerde kamuoyu şirketlerinin araştırmalarına çok fazla önem verilmediğini görmüştük. Ama şimdi bu konuda da bir değişiklik olduğunu görüyoruz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu konuda evet değişiklik oldu. Bu konuda da biz düzenli olarak kamuoyunun nabzını tutacağız, tutmaya karar verdik. Onunla ilgili bazı çalışmalar yaptık, bazı şirketlerle ön görüşmelerimiz oldu. Hatta anlaşmalarımız oldu. Bunu zaman içinde geliştirerek sürdüreceğiz. Tek bir şirkete bağımlı kalmamaya da özen göstereceğiz onu da söyleyeyim. Yani karşılıklı çek etmek için bilgileri bu konuda da arkadaşlarımız güzel çalışmalar yaptılar.

Banu GÜVEN- Sonuçların güvenilirliği açısından.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet.

Banu GÜVEN- Peki madem bundan söz ediyoruz size bugünden sorabilir miyim bugün itibariyle sahip olduğunuz desteğe dair bir rakamsal bulgu var mı? Ya da tahmininiz var mı ve seçim için neyi öngörüyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kamuoyuna da yansıdı. %30-31 bandındayız şuanda bize gelen rakamlar, kamuoyuna yansıyan rakamlarda böyle. Tabi bizim hedefimiz tek başına iktidar olmak. Her siyasal partinin hedefi olduğu gibi. Bu 30-31’lik bant gelecek açısından bize umut veren bir bant. Çünkü biz toplumun her kesimine, önce toplumu şöyle ikna etmeliyiz. Biz ülkeyi AKP’den daha iyi yönetiriz. Bu konuda kararlıyız. Neden daha iyi yönetiriz? Daha iyi teknisyenlerimiz var, daha iyi uzmanlarımız var. Dünyayı daha iyi sorgulayan siyasal anlayışımız var. Dört; biz sosyal demokrat partiyiz. İnsanların inançlarıyla ve etnik kimlikleriyle uğraşmayacağız. Biz insanın var olan sorunlarıyla ilgileneceğiz. Bu amaçla, bu güdüyle ve bu kararlılıkla gideceğiz. Evet biz Türkiye’yi çok daha iyi yönetiriz, çok daha iyi Türkiye’yi çağdaş uygarlığa taşırız.

Banu GÜVEN- Peki sizin için bilmiyorum böyle bir dar tanım yapıyor musunuz? Benim için başarı kriteri ya da parti yönetimi için başarı kriteri şu olacaktır diye?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu daha önce söyledim. Yani geçmişteki aldığımız oylarımız belli zaten. Anlamlı bir artış yakalarsak ki ben %40 dedim, bir hedef koyduk. Bir anlamlı çıkış yaparsak bu bizim için güzel bir sonuç olur.

Banu GÜVEN- Başarısızlık çizgisi var mı peki?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi başarısızlık ne olur? Var olan çizginin altına düşerseniz bu başarısızlıktır zaten. Yani başarısızlığın ölçüsü kamuoyu vicdanı. Sizin yakaladığınız çıtanın altındaki bir rakamı olumlu bulmuyorsa kamuoyu, ya bu yetersizdir diyorsa siz orada da başarısız olursunuz. Yani oylarınızın bir, iki puan artmış olması sizin başarılı olduğunuzu göstermez.

Banu GÜVEN- Peki kurultay sonrasında yeni yönetim şekillendi, adımlar atılıyor vs. Bu arada siz mesela Sayın Baykal’la hala özel görüşmeler yapmakta mısınız yoksa biraz daha nasıl söylemek lazım yeni yönetim konsantre olmuş vaziyette mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğrusunu isterseniz Sayın Baykal’la hani özel bir görüşme yapmış değilim. Çünkü var olan sorunlar var, önümüzde duruyor, parti süratle seçime hazırlanıyor. Bununla ilgili olarak çabalarımız var, özel gruplar oluşturuldu, özel çabalar harcanıyor. Arkadaşlarımızın bir kısmı İstanbul’da, bir kısmı Ankara’da, bir kısmı Türkiye’nin diğer illerinde görev yapıyor. Parti Meclisi ve milletvekili arkadaşlarımıza görev verdik 81 ile gidiyorlar bunlar. Orada nabız tutmaya çalışıyorlar. Yoğun bir çalışma trafiğimiz var.

Dolayısıyla hani yoğun çalışma trafiği içinde özel görüşme olmadı. Ama bu hiç olmayacak anlamında değil. Yani koşullar uygun olursa elbette görüşürüz. Çünkü Sayın Baykal’ın bilgisi var, birikimi var, deneyimi var. Onlardan yararlanmak elbette benim görevlerim arasındadır.

Banu GÜVEN- Peki şimdi bende programıma katılan bazı konuklarımın da dile getirdiği bir eleştiri var tartışılan konulardan biride. Ona geçmek isterim. Kurultayda yaptığınız konuşmada da, genel olarak yaklaşımınızda da Kürt ya da Alevi tanımı ya da bu meseleye daha derinlemesine giren konuşmalar yapmadığınız yönünde eleştiriler var. Şimdi bunu bütünlük açısından ya da kimlik siyaseti yapmamak için bu yolu benimsediğiniz, yaklaşımı benimsediğinizi söylüyorsunuz ama sorunun bir adı yok mu diye de ben bir gazeteci olarak sorma ihtiyacı duyuyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sorunun adı var ama onu istediğiniz şekilde tanımlayabilirsiniz. Biz sorundan vazgeçmiyoruz, sorun yoktur demiyoruz zaten. Yani Alevi yurttaşlarımızın da sorunları var, Kürt kökenli yurttaşlarımızın da sorunları var. Ama bu sorunların bir kısmı sadece onların etnik kimliklerinden kaynaklanan sorunlar. Bir kısmı da zaten onların yaşadığı sorunları diğer yurttaşlarımızda yaşıyor. Yani işsizlikse doğuda var, batıda da var işsizlik. Yoksulluk derseniz doğuda da var, batıda da var yoksulluk. Kültürel haklar açısından bazı talepler var ve o taleplere karşı biz görmeyeceğiz demiyoruz zaten. Ama siz yurttaşlara hitap ederken, onları kendi etnik kimlikleriyle tanımlarsanız veya öyle konuşursanız bunun doğru olmadığı kanısındayım. Yani biz bir ortak paydamızı genişletmek ihtiyacındayız.

Banu GÜVEN- Bir taraftan siz ama güneydoğu raporu diyorsunuz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Doğu ve güneydoğu raporu.

Banu GÜVEN- Doğu ve güneydoğu raporu diyorsunuz. Bu raporun içinde ama herhalde meselenin adıyla anıldığını, yani Kürtçeyle ilgili iki dilli yaşam ihtiyacının dile getirilmesi var vs. Gerçi bu raporda hangi aşamaya geldi onu da sormak istiyorum ama yani burada herhalde meselenin adı da konuyor değil mi? Doğu veya Güneydoğu ya da Kürt raporu…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette. Doğu ve güneydoğu derken, şimdi doğu ve güneydoğuda önce onunda tanımını koyalım. Sadece Kürt kökenli yurttaşlarımız yaşamıyor ki. Orada başka etnik kimlikte. Yani Türklerde var, Çerkezlerde var, Araplarda var. Yani pek çok insan yaşıyor doğu güneydoğuda. Orada Kürt kökenli yurttaşlarımızın bazı sorunları var doğru. O sorunların giderilmesi gerekir mi? Evet giderilmesi gerekir. Örneğin bir dönem ana dil yasağı vardı. Ana dil yasağının kaldırılmasıyla ilgili ilk kanun teklifini veren kim? Cumhuriyet Halk Partisi.

Banu GÜVEN- Ana dilde eğitime siz sıcak bakıyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır. Ana dili öğrenmeye itirazımız yok, herkes ana dilini öğrenebilir o konuda bir tereddüdümüz yok. Ana dille eğitim demek o farklı bir şey. Yani önce bunları çok iyi tanımlamamız gerekiyor.

Banu GÜVEN- Şunu sormak istiyorum. Yani herkesin kişisel tecrübeleri üzerinden. Bir kere Ahmet Türk’le konuştuğumda söylemişti. İlkokula başladığında çektiği sıkıntılardan söz etmişti. Sonra geçtiğimiz yıl çok konuşulan bir film oldu belgesel. İki Dil, Bir Bavul. Ve oradaki küçük Zülküf’ün de biz aynı sorunu yaşadığını gördük. Yani çocuklar 5. sınıfa girip de mezun olurken bir çok yerde daha o ana dili dışında bir türlü Türkçeyi kavrayamadıkları için bir şey öğrenemiyorlar. Özgüvenlerine ilişkin sorunlar oluyor vs. yani kuşaklar boyunca böyle bir sorununda süregeldiğini görüyoruz. Buna nasıl yaklaşırsınız? Yani bu boyutta, bu temelde özellikle sormak istiyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın bu temelde konuşalım. Şimdi bu tür olayları siyasetçilerin oy kapmak amacıyla konuşmaları bir sefer doğru değil.

Banu GÜVEN- Ben Ahmet Türk’le çok özel bir konuşma yaptım bu arada.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani doğru değil. Şimdi bu olayın pedagojik yönü var. Şimdi oraya gidecek diyelim ki Kürtçeyi öğretecek kişinin bu konuda bir eğitim alması lazım. Var mı öyle birisi? Yok.

Banu GÜVEN- Olabilir aslında istenirse.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın sorunlar çok basit iki tane sözcükle ifade edilecek boyutun çok daha ötesinde. Onun için önce tanımları çok iyi yapmamız lazım. Bir dönem bu ülkede ana dili konuşma yasağı vardı. Yani o yasağa karşı direnen biziz. Sosyal demokrat bir partiyiz biz. Yani herkes dilini konuşmalı çarşıda, pazarda, meyhanede, kahvede, komşulukta. Bu doğru değildir dedik. Bu yasa teklifini veren biziz. Artı 89’da olayı ortaya koyan, sorumluluk bilinci içinde rapora bağlayan yine bizim partimiz. 89 raporumuz zamanında siyasal iktidarlar tarafından ciddiye alınıp gereği yapılsaydı o sorunlar belki bugün Türkiye’de hiç konuşulmayacaktı. Ama yapılmadı. Biz yine kendi sorumluluğumuzun bilinci içinde yine 89 raporumuzu güncelleştiriyoruz. Arkadaşlarımız çalışıyorlar.

Şimdi diyorlar ki, bu raporu niye acele yazmadınız? Allah aşkına yani yıllardır çözülemeyen bir sorun için biz çalakalem rapor yazarsak bu Cumhuriyet Halk Partisinin ciddiyetiyle bağdaşır mı?

Banu GÜVEN- Hangi aşamadayız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Arkadaşlar dediğim gibi çalışıyorlar. Gelindi, ön çalışmalar yapıldı, onlar üzerinde düşünüldü, bazı tartışmalar yapıldı. Yine bölgeye gidilecek. Daha henüz gidilmeyen bazı iller var oralara da gidilecek, görüşülecek.

Banu GÜVEN- Biz ne beklemeliyiz bu rapordan? Yani tahlil mi, yoksa yeni öneriler mi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın şimdi, hem öneri olacak, hem tahlil olacak.

Banu GÜVEN- Şimdi tahlil çok yapıldı artık yeni şeyler söylemek lazım diye tartışıyoruz ya.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok. Ama bakın bir şey söyleyebilir miyim size. Niçin Sayın Başbakana bu soru sorulmuyor?

Banu GÜVEN- Sırası geldiğinde…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yok sırası geldiğinde de sorulmuyor.

Banu GÜVEN- Şu var yani, genelde bu konudaki tartışmalarda konuya taraf olanlar hükümetin yeni, yani bir takım şeyler planladığını söylediler ama somut olarak bir adım atılamadığını belli alanlarda söylüyorlar ama hükümette TRT örneğini veriyor. Kürtçe TRT yayınından söz ediyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- O zaman demek ki yeterli hükümete göre. Yeterli mi?

Banu GÜVEN- Yani birileri yeterli görmüyor ki biz konuşuyoruz. Çünkü zaten sizin çalıştığınız bölgede bunun talebi var.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bir şey daha söyleyeyim. Sayın İçişleri Bakanı dedi ki, biz 5 konuda araştırma ekibi kurduk. 5 konuda. Ne oldu? Hiçbir gazeteci arkadaşımız, Sayın Bakan siz 5 konuda araştırma ekibi kurduğunuzu söylediniz. Allah aşkına bu 5 konudaki rapor ne oldu? Üstelik biz daha bunları konuşmadan önce. İlk açılımdan sonra Sayın Bakanın söylediği açıklamaydı. Gidin Anadolu Ajansına bakın, sizin kendi arşivlerinize bakın, canlı yayında NTV’de verdi göreceksiniz. Ne oldu bunlar? Bir şey olmadı. Şimdi biz onları da bekliyoruz. Biz kendi raporumuzu hazırlayacağız.

Banu GÜVEN- Tabi bunlarında takip olması lazım ama.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ama onlarında izlenmesi lazım, takip edilmesi lazım. Biz kendimiz düşünüyoruz ekibimiz var, çalışıyoruz. Bakın geçen gün oturduk kendi aramızda ciddi ciddi bu konuyu tartıştık. Ama olgunlaştırmadan kendi aramızda görüş birliği sağlamamız lazım.

Banu GÜVEN- Çok fikir ayrılıkları oluyor mu acaba?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Fikir ayrılıkları değil, daha mükemmel hale nasıl getirebiliriz diye görüşler var. Tabi yani acaba bu konu sağlıklı olarak nasıl tanımlanabilir diye düşünceler var. AB uygulamaları var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları, görüşleri var. Avrupa’da benzer olaylar nasıl çözülmüş onunla ilgili uygulamalar getirilip masaya yatırılıyor. Yani sonuçta yapmak istediğimiz şu; biz bu ülkede herkesin barış içinde yaşamasını, huzur içinde yaşamasını istiyoruz. Ve olay bakın onunda altını çiziyim. Olay tek boyutlu bir olay değil. Olayın bütün boyutlarıyla ele alınması lazım. Eğer bütün boyutlarıyla ele alırsanız daha sağlıklı çözümler üretebilirsiniz.

Banu GÜVEN- Peki kendilerini tanımladıkları isimleri, sıfatları sizden duymak isteyen kesimler bunları duyabilecek mi? Yani eğer bu rapor çıkarsa…

Kemal KILIÇDAROĞLU- Eğer Diyarbakırlı kardeşlerim bize Kürt deyin diyorsa söylerim ne olacak ki. Yani Kürt demek ayıp bir şey değil ki. Yani kişinin kendi etnik kimliğine biz hep saygı duymuşuzdur. Eğer birisi bana Arap de derse olur ona da Arap deriz yani ne olacak.

Banu GÜVEN- Alevi meselesi mesela?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir. Orada da şimdi bakın…

Banu GÜVEN- Sizin programınızda nasıl yer alıyor? Şimdi mesela ders kitaplarında Aleviliğinde öğretilmesine dair iki ünitelik bir girişim var. Ama Alevi cemaati bunu yeterli görmüyor ya da farklı farklı fikirler var bu konuda.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Olabilir, yeterli görmeyebilir.

Banu GÜVEN- Sizin mesela yaklaşımınız nedir o konuda ne olacak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bizim yaklaşımlarımız çok açık. Alevilerin isteği var cemevi ibadet yeri sayılsın. Biz zaten yasa teklifini vermişiz. Üstelik bir milletvekilimiz değil, birden fazla milletvekilimiz yasa teklifi vermiş. AKP kabul ederse yarın öğleden sonra yasalaşır. Biz itiraz etmiyoruz ki. Ama açılım yapıyorum deyip halkı kandırıp, gereğini yapmayan bir iktidar var. Bizim rahatsız olduğumuz nokta bu. Eğer AKP samimiyse, belli sorunları samimi olarak çözmek istiyorsa oturur adam gibi derki ben şu önerileri getiriyorum. Ana muhalefet mi, diğer muhalefet mi, siz ne düşünüyorsunuz arkadaş demesi lazım. Soruluyor mu? Hayır. Masaya konuyor mu? Hayır. Hep geliniyor CHP bu konuda ne düşünüyor? CHP’nin ne düşündüğü belli. 89’da koymuşuz raporumuzu. O raporun son satırına kadar arkasındayız. Kendi internet sitemize de koymuşuz. Hiç demiyoruz biz bu rapordan vazgeçtik diye.

Sayın Başbakan çıktı mecliste kürsüye vay efendim dedi siz 89’da neleri yazmışsınız biliyor musunuz şimdi vazgeçtiniz diye. Böyle bir açıklama yaptık. Çıktık dedik son satırına kadar, son noktasına kadar 89 raporumuzun arkasındayız.

Banu GÜVEN- Şimdi daha da ileri götüreceğiz diyorsunuz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın biz insan hakları bağlamında, demokrasi bağlamında, özgürlükler bağlamında olayı ele alıyoruz. Etnik kimlik bağlamında. Yani toplumu ayrıştıran değil, toplumu kaynaştıran bağlamda ele alıyoruz. Biz asimilasyona karşıyız dedik. Ama biz entegrasyondan yanayız dedik. Bu bizim parti programımızda da var. Şimdi ben merak ediyorum. AKP ne düşünüyor? İktidardaki partinin ne düşündüğünü kimse merak etmiyor.

Banu GÜVEN- Yoo, yani bilmiyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ben şunun için söylüyorum. Ben AKP’nin bu konudaki çözümleri nedir ben bilmiyorum. Bana bir Allah’ın kulu çıkıp parlamentoda 550 milletvekili var bir Allah’ın kulu çıkıp desin ki AKP’nin çözümleri şunlardır.

Banu GÜVEN- Bizde gazeteciler olarak, sizde muhalefet olarak bunları da her gün sorgulamak düşüyor.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette.

Banu GÜVEN- Peki ben başka bir konuya da geçebilir miyim? İnsan hakları, temel hak özgürlükler dediğimiz için oraya geçiyorum. Ceza Muhakemeleri Kanununun bu yürürlüğe giren 102. maddesi sebebiyle en çok Hizbullah tahliyeleriyle bu kanunun uygulanması görünür oldu. Ama bununla beraber sizde bunu Recep affı diyerek eleştirdiniz ama tutukluluk süresini sınırlayan bir düzenlemeye beratı pek muhtemel görünen mesela kişiler açısından, tutuklular açısından da ihtiyaç yok mudur? Bu konuda sizin görüşünüzü bir daha ben bir sormak isterim.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi önce şu; 2002’de tutuklu ve hükümlülerin sayısı 59 bin civarındaydı. 2011’de Türkiye’de hapishanelerde tutuklu ve hükümlülerin sayısı 121 bini aşmış durumda. Yani %100’ün üstünde. Yargıç yüzü görmeyen binlerce tutuklu var. Bu demokrasiyle bağdaşmaz, doğru değil. Delillerin karartılması kuşkusu varsa tutuklanabilir. Batıda olduğu gibi. Ama deliller elde edilmiş, dava açılmışsa bu kişiyi uzun süre tutmanın mantığı yoktur. Bunun demokrasiyle de, hukukla da, insan haklarıyla da hiçbir ilgisi yoktur. Davalar siyasallaştığı için, davalar AKP’ye karşı olanların içeri tıkılmasıyla ilgili bir tutulduğu için, öyle tutulduğu için, öyle görüldüğü için kim itiraz ederse atın içeriye. Niye böyle oluyor? Yasa görüşülürken de biz karşı çıktık, arkadaşlarımız karşı çıktılar, bu doğru değildir dediler ama geçti yasa. Şimdi yapılan uygulamanın yanlışlığı çıktı ortaya. 5 yıl Hizbullah davasında 5 yıl dosya adli tıpta kalıyor. Adli tıp kime bağlı? Adalet Bakanlığına bağlı. Adalet Bakanı dönüp adli tıpa sordu mu bu dosya sizin önünüzde niçin 5 yıl bekledi diye. Hayır onu sormuyorlar. Çünkü oraya kendi adamlarını atadılar. Kime soracaklar? Yargıtay’a soracaklar niye bunu iki günde karara bağlamadın diye. Bir yargıya 85 – 90 dosyalık bir davaya iki günde niye karar vermedin demek hukukla bağdaşır mı? Kaldı ki daha önce Yargıtay üyeleri uyarıyorlar Türkiye’yi bekleyen tehlike diye. Ama hiç kimse dinlemiyor.

Banu GÜVEN- Yani böyle bir yasaya tutukluluk süresini sınırlayan bir yasaya ihtiyaç vardır ancak yargının da gerektiği gibi işlemesi gerekir mi diyorsunuz? Yoksa bu yasaya karşı olup olmadığınızı netleştirmeye çalışıyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Buna ihtiyaç var. Yani kişileri uzun süre tutuklu tutmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Dava bakarsınız eğer süresi olmazsa o kişiyi bırakırsınız tamam. Ama belli olaylar vardır ki 10 yıl gibi bir sürede bir dosyayı karara bağlayamıyorsanız orada bir sorun var demektir.

Banu GÜVEN- O zaman özel bir durum diyorsunuz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ama o özel durum nereden kaynaklanıyor? O özel durum yasaların ötesinde var olan yargının sorunlarının çözülmemesinden kaynaklanıyor. O sorunlara şuana kadar siyasi iktidar hiçbir şekilde çözüm üreteceğim diye yola çıkmadı. Tek amacı vardı ben yargıyı nasıl ele geçiririm. Bununla yola çıktı, yargıyı ele geçirdi. Bilirkişilik sorununu mu çözdü? Hayır. Adli kolluğumu kurdu? Hayır. Yargıya yeteri kadar ödenek mi ayırdı? Hayır. Yargıyı bağımsız mı kıldı? Hayır. Savcının istediği teknik donanımı sağladı mı? Hayır. Bunların hepsi idari önlemler, yasal önlemler. Usul hukukunu geliştirdi mi? Hayır. Ne olacak peki bu yargının hali? Asıl çözülmesi gereken bunlar.

Banu GÜVEN- Peki şimdi bu konuyu konuşurken toplumda, siyasette, basında göze çarpan bir ayrışma sözkonusu. Zaman zaman bu sizler tarafından da dile getiriliyor. Bugünde AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik bir eleştiri yöneltti bu İstanbul’da il başkanlığı değişimi oldu. Bir medya kuruluşunun eski bir yöneticisinin oraya gelmesi. Aynı zamanda gazetecilerin dikkatini çeken diğer bir konu; halen basın konseyi başkanı olan bir ismin partinize yeni üye olarak katılması. Bunların sizin sözlerinizin, yani bağımsız basın talebinizle özellikle vurgunuzla çelişki içinde olduğunu söyledi. Buna ne dersiniz acaba?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bunu söyleyende bir siyasetçi değil mi?

Banu GÜVEN- Evet, evet.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Siyasetçi olmadığını gösteriyor. Bir sefer bizim İstanbul İl Başkanlığına getirdiğimiz…

Banu GÜVEN- Yani siz mesela Oktay Ekşi’nin Basın Konseyi Başkanı olarak kalmasını doğru buluyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onu bilemem. Etik olarak orada kalır kalmaz normalde basın konseyinde eğer varsa, orada görevi varsa belki bırakacaktır o görevi. Ama İstanbul İl Başkanlığına getirdiğimiz arkadaşımız zaten bizim gençlik kollarından yetişme. Yani gökten bulup getirdiğimiz bir insan değil, bizim partilimiz aynı zamanda. Başarılı olmuş, özel sektörde önemli bir yere kadar çıkmış. Olabilir. Yani başarılı olan birisini biz İstanbul il yönetimine getirmeyelim mi? Bu bizim neyimizi gösteriyor? Biz Türkiye’yi daha iyi yönetiriz. Onu gösteriyor. Daha güçlü bir adam. Geldi orada. Özel sektörde başarılı oldu, iyi yerlere çıktı. Burada da başarılı olacak göreceksiniz iyi yerlere gelecek. Elbette bizim partimizin ideolojisi, bizim ideolojimiz, sosyal demokrat birisi. Bizi benimseyen, parti programımızı bilen, gençlik kollarından yetişen bir arkadaşımız. Yani oraya geldi biz bunu görmeyelim. Aman ha buraya getirmeyelim. Neyi getireceğiz?

Banu GÜVEN- Peki Muhteşem Yüzyıla gelebilir miyiz? Bu konuda sizden ben hiçbir şey duymadım yanlış hatırlamıyorsam, eğer kaçırmadıysam. Muhteşem Yüzyıl dizisiyle ilgili RTÜK’ten bugün birde uyarı cezası geldi. Ve ilk kez bir pragmana da ceza verildiğini gördük. Bu dizi etrafında dönen tartışmaları siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin bakışınız nedir?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bu bir dizi. Bu bir belgesel değil. Belgeselle dizi arasındaki farkı bilmeyenlerin verdikleri ceza. Ne var bu dizide? Yani bir dizi çekeceksiniz eğer küçük çocukların izlenmesi yasaksa ona göre önlem alırsınız. Yok eğer öyle bir şey yoksa bu dizide belli olaylar tartışılıyorsa buna saygı göstereceksiniz. Niçin ceza verildi? Sayın Bülent Arınç bu dizinin kaldırılmasını istedi. Bir siyasetçi bir diziyle niye uğraşır? Bir Başbakan bir heykelle niye uğraşır? Allah aşkına bunların hangi yetenekleri var? Bunlar senaryomu yazdı bugüne kadar? Film mi çektiler bugüne kadar? Eleştiri dediğimiz bir olayı, hoşgörü dediğimiz bir olayı siyasete eğer sağlıklı bir şekilde kazandırmazsak bu tür ucubeler çıkar ortaya. Niçin diziyi çektin ben ceza vereceğim. Başbakana yetki verdik belli programları yasaklayacak. Bunlar olmaz. Bunlar demokrasilerde olmaz.

Banu GÜVEN- Tarihi kişiliklerin sadece kitaplarda yer aldıkları, yani anlaşma imzaladıkları ya da önemli tarihi değiştirecek bir karar aldıkları halleriyle yansıtılması ve bunun dışında hiçbir şekilde yansıtılmaması bir gereklilik midir sizce?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır gereklilik değildir. Bakın bütün dünyaya Napolyon’u görürüz. Yüzlerce kez çekilmiştir. Hiçbir zaman çıkıp da şu Napolyon dizisini yasaklayalım diye veya niye bunu çektin sana ceza vereceğim dememişlerdir. Orada eleştirilerde vardır. Pek çok ülkenin tarihinde vardır. Bu bizim demokrasinin olgunlaşmadığını gösterir. Bu bizde baskıcı zihniyetin ohal olduğunu, RTÜK kanalıyla bunun sağlandığını gösterir. Aynı RTÜK benim aleyhimde tazminat davasına mahkum olan bir olayda niye bir şey söylemedi. Üstelik ikinci kez tekrar logosu yayınlandığı halde. Niye yapmadılar? Bu onların tarafsız olmadığını gösterir.

Banu GÜVEN- Kastettiğiniz konuyu biraz açar mısınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Benimle ilgili yalan yanlış bilgiler verildi, olmayan bilgiler verildi. Benim Almanya’da olmadığım tarihte Almanya’daymışım gibi bilgiler verildi. Ve bu ceza ben tekzip yayınlattım, bununla ilgili olarak davalar açıldı, davaları kazandım. Ama aynı olay sanki yeniden veriliyor. Tekrar logosu konmadan kondu.

Banu GÜVEN- Peki buradan aslında twitterada geçecektim ama oraya gelmeden önce size gene gündemde çok sıcak tartışılan bir konuyu sormak istiyorum. Tütün ve alkollü içkiler düzenleme kurulunun yayınladığı tebliğ ve olası sonuçları. Hatta olası değil, yani sonuçları çok tartışılıyor. Buna ilişkin neler söylersiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Bakın alkol böyle her yerde satılmaz. Çocukların korunması lazım, gençlerin alkolden korunması lazım. Bununla ilgili önlemlere hiç kimse bir şey söyleyemez. Kendi çocuklarımız var, başkalarının çocukları var. Dolayısıyla alkol bağımlısı kimse olmasın diye de zaten söyleriz. Ama alkolü yasaklayacağız diye sosyal hayatı değiştirecek önlemleri almakta doğru değil. Kişilerin hayatını yönlendirebilecek önlemleri almak doğru değil. O ayrı bir şey, ona girmemek lazım. Ama alkolle ilgili sağlıklı, tutarlı, batının yaptığı gibi onlarda alkolü sınırlıyorlar. Parkta, bahçede alkol içilmez, kullanılmaz. Ama bütün bunların hepsinin sağlıklı düzenlenmesi lazım. Önyargıyla olaya yaklaştığınız zaman toplumda tepki çekiyorsunuz.

Bütün mesele şu; bir sorun varsa sorunu çözmek için sorunun uzmanlarıyla yola çıkmamız lazım. Ve kamuoyuna anlatmamız lazım bu önlemi şunun için aldık diye. Ama siz normal herhangi bir lokantayı basarsanız, niye efendim burada alkol satılıyor diye baskı uygularsanız bunlar doğru değil.

Banu GÜVEN- Peki dış politikaya biraz girelim zamanımız daralıyor. Birkaç sormak istediğim şey daha var. Son Kuveyt ziyaretinde Başbakan biz bize yeteriz dedi. Arap dünyasıyla, Arap ülkeleriyle aslında son 10 yıl içinde diyebiliriz bir yakınlaşma yaşanıyor. Bu sizi de mutlu ediyor mu? Ve AB konusunun sizler tarafından da pek konuşulmadığını görüyoruz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Türkiye, Arap dünyasına model bir ülkedir. Tek laik, demokratik sosyal hukuk devleti olan ülkedir Müslüman olarak. Bizim dizilerin Arap dünyasında ilgi duymasının nedeni Arap dünyasının Türkiye’ye duyduğu özlemdir. Türk kadınının tavrı, giyimi, kuşamı… Bizim insanlarımız orada özlem duyulan bir yapıyı çıkarıyor ortaya. Dolayısıyla biz onlara benzemek değil, aslında onlar bize benzemek istiyorlar. Daha demokrat, daha özgür bir yapı istiyorlar. Daha demokrat, daha özgür bir dünya istiyorlar onlar. Bizde bunu görüyorlar. Bu özlem var onlarda.

Şimdi biz elbette ki Türkiye’yi daha iyi şekilde konumlandırmalıyız. Demokrasi olarak da, özgürlükler olarak da, anayasa olarak da, insan hakları olarak da konumlandırmalıyız.

Biz bize yetiyor muyuz? Hayır. Kimse kimseye yetmez. Çünkü bizim dünyamız. Tabi AKP’nin dünyasını bilmem. Bizim dünyamız, biz bütün dünyayla entegre olmalıyız. Hindistan’la da, Çin’le de, Rusya’yla da. Ama Ortadoğu’da bizim bir gücümüz var, gücümüzün farkına varmalıyız, gücümüzü bilmeliyiz ama o gücümüzün gereğini de yapmalıyız. Biz aynı zamanda bizi farklı kılan biz batı dünyasına yakınız. Yönümüzü batıya, çağdaş uygarlığa dönmüşüz biz. Biz demokrasiye dönmüşüz, özgürlüklere dönmüşüz yüzümüzü. Arap dünyasında demokrasiler, özgürlükler, kadın-erkek eşitliği bunlar hep tartışmalıdır. Biz bize yetmiyoruz, biz daha iyiyiz. Biz dünyada demokrasimizi derinleştirmeliyiz, özgürlüklerimizi büyütmeliyiz. O yüzden biz ayrışırız tabi. AKP’den ayrışmamızın temel özelliklerinden biri budur. Biz kadın-erkek eşitliğini savunuruz, onlar ‘kadın ve erkek eşit değildir’ derler örneğin. Bunu söyleyen bizzat Başbakan.

Banu GÜVEN- Şimdi size ben kişisel bir soru sormak isterim merakım. Hamit Altıntop’u Fifa’nın en iyi gol unvanını aldığı için, o gölü attığı için sizde tebrik ettiniz. Futbol sever misiniz? Pek futbol konuşurken sizi duymadım ama oynar mısınız, sever misiniz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Belki her erkek gençliğinde oynar. Ben de gençliğimde futbol oynadım arkadaşlarla, işte maç yapardık. Hatta bürokraside takımlarımız vardı, hafta sonları maç yapardık. Tabi futbol herkesin dünyasında vardır. Yani benim dünyamda futbol yoktur diyen bir kişiye ben hiç rastlamadım. Herkesin dünyasında var. Ama tabi şimdi biz futbola gençliğimizde duyduğumuz ilgiyi duyuyor muyuz? Zaman ayırma şansımız yok yani.

Banu GÜVEN- Taraftarlık?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Taraftarlık var tabi. Milli takım derler genelde.

Banu GÜVEN- Twitterda ben baktım da 71.500 kadar takipçiniz var. Birde sizin takip ettikleriniz var. Bu sizinle ilgili bir karikatür çok tartışıldı ama siz o konuda çok düşük profilde gittiniz ve serin kanlılığınızı korudunuz diyebilirim. Ama sizin takip ettikleriniz arasında da bir çok mizahçı olduğunu gördüm ben. Karikatürist olduğunu gördüm. Siz bizzat ilgileniyor musunuz o twitter mesajlarıyla? Nasıl alakanız tam olarak?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabi doğrudan kendim yazmıyorum. Ama her metni ben görüyorum. Arkadaşlara söylüyorum hazırlıyorlar. Metinler hazırlanıyor ve her metni gördükten sonra veriliyor.

Mizah dünyası bizde çok zengin. Mizah dünyasının zenginliği siyasetin düzeysizliğinden büyük ölçüde kaynaklanıyor onu da söyleyeyim. Bu açıdan bizim mizah dünyamıza baktığınız zaman, dergilere baktığınız zaman hem güzel satıyorlar, belki yeterli olmasa bile iyi satıyorlar, iyi bir kitle var mizah dünyasını özellikle gençler büyük ilgi gösteriyorlar. Bu tabi beni memnun ediyor. Sonuçta siyaset kendisine çekidüzen versin diye mizah dünyası da o eleştirileri doğal olarak yapıyor.

Banu GÜVEN- Özellikle takip ettiğiniz çizer ya da mizahçı var mıdır?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yani şimdi diğer mizahçılar belki kızarlar ama yani karikatürist olarak tabi Latif Demirci olağanüstü bir yetenek.

Banu GÜVEN- Son olarak şunları sorayım. Süremizin sonuna geldik, geçiyoruz bile. Ankara’daki arkadaşlarım, meslektaşlarım bana dediler ki bugün, CHP’nin ışıkları akşam saatlerinde, geç saatlere kadar yanmakta. Yeni dönemle beraber bu sürenin biraz daha uzadığını görüyoruz. Burada neler oluyor acaba?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Burada güzel şeyler oluyor. Güzel şeyler olacak, kamuoyuna da yansıyacak bunlar. Biz pek çok kanaldan ortak üretim yapıyoruz. Bir grup arkadaşımız seçimlere hazırlanırken, bir görev üstleniyor. Bir başka grup arkadaşımız seçim broşürleri için hazırlanıyor. Bir başka arkadaşımız eğitim için hazırlık yapıyor. Her hafta her arkadaşımız geçen hafta ne yaptığını gelip anlatıyor ve gelecekte ne yapacağını. Hedefi koyuyor ortaya.

Banu GÜVEN- Sizde geç saatlere kadar kalıyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Geç saatlere kadar çalışıyoruz. Mesela çalıştığımız süre 16 saatten az olmuyor.

Banu GÜVEN- Peki fazla mesaiye evde deniyor efendim? Bu konuda evdeki durum nedir onu da sorarak tamamlayalım isterseniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evdeki durum pek parlak değil tabi onu söyleyeyim.

Banu GÜVEN- Kaçta gideceğinizi söylemek ister misiniz bugün acaba eve?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onlar biliyorlar zaten hemen hemen her akşam tabloyu biliyorlar. Ama şöyle tabi, sonuçta onlarda bu hayata alıştılar, biliyorlar. Yani zorluğunu da biliyorlar, yorgunluğumuzu da biliyorlar, çabayı da biliyorlar. Ama alıştılar.

Banu GÜVEN- Peki çok teşekkür ediyorum. Çok teşekkürler kabul ettiğiniz için tekrar. Ankara’da CHP Genel Merkezindeydik. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinlediniz. Hoşçakalın.