24.05.2010

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU HABERTÜRK CANLI YAYININDA (24 MAYIS 2010)

GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU HABERTÜRK CANLI YAYININDA
(24 MAYIS 2010)

Sunucu- Ve günlerdir medyayı peşinden koşturan siyasette, CHP’de yeni bir rüzgar estiren Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı olarak canlı yayında ilk özel röportajı için Habertürk’te. Kılıçdaroğlu şimdi CHP Genel Merkezinde hemen arkamdaki binada makam odasında. Habertürk Televizyonu Ankara Temsilcisi Ünsal Ünlü’yle Parlamento Muhabirimiz Tülay Ağaoğlu’nun sorularını yanıtlayacak. Ünsal Ünlü söz sizde.

Ünsal ÜNLÜ- Teşekkür ediyorum Ece. Efendim çok teşekkür ediyoruz bizi konuk ettiğiniz için. Genel Başkan olduktan sonra ilk canlı yayında birlikte oluyoruz sizinle. Hemen solumda makam masanız duruyor, şimdi masanın önünde oturuyoruz ama hiç geçmişte aklınızdan geçirmiş miydiniz ben bir gün Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı olacağım diye?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hayır.

Ünsal ÜNLÜ- Hiç mi? Peki siyasete atıldıktan sonra?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Siyasete atıldıktan sonrada hiç düşünmedim. Ama kader bizi buraya getirdi.

Tülay AĞAOĞLU- Ne zamandır düşünmeye başladınız efendim onu soralım.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aslında çok uzun süre değil. Geçen Cumartesi, Pazar’dan beri, yani ondan önceki Cumartesi, Pazar’dan beri gündeme gelen bir konuydu. O kadar hızlı gelişti ki aslında gündem başlangıçta da zaten sizler de çok iyi biliyorsunuz bu tür öneriler medyadan da geliyordu, toplumdan da geliyordu. Sıradan sokaktaki yurttaşımız da diyordu. Sizin bir sorumluluğunuz var üstleneceksiniz, üstleneceksiniz ve kartopu bizi buraya getirdi.

Ünsal ÜNLÜ- Hatta öyle de tartışmalar oldu ki, Sayın Mustafa Özyürek partinin eski sözcüsü bir televizyon programında konuşurken “Deniz Baykal’ın aklındaki isim de Kemal Kılıçdaroğlu” dedi. Ben hemen olaydan bir dakika sonra Deniz Bey’i aradım. Deniz Bey dedi ki, “Hayır aklımda benim bir isim yok, olursa ben açıklarım” dedi. Ama belli ki bütün Cumhuriyet Halk Partililerin aklında bir yerinde siz varmışsınız. Çünkü kurultaydaki coşkuyu Tülay da, ben de, siz de gördünüz. Şimdi o coşku hani biraz daha sakinleştikten sonra, koltuğa da bugün oturduktan sonra nasıl görünüyor size?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Coşku çok iyiydi. Daha önce katıldığım Cumhuriyet Halk Partisi kurultaylarından daha farklı bir kurultaydı. İçerde olan kadar dışarı da da vardı. Herkes bir anlamda coşkusunu hissettiriyordu, gözlerinden hissettiriyordu. Tabi onu değerlendirmek bilemiyorum sizler daha iyi değerlendirirsiniz, ama ben o coşkuyu görünce son derece mutlu oldum. Sorun o coşkuyu yaşamak yetmez, sorun o coşkuyu Anadolu’ya taşımamız lazım. Eğer onu taşıyabilirsek Anadolu’ya çok daha güzel sonuçlar elde edeceğiz.

Tülay AĞAOĞLU- Efendim Deniz Baykal’la görüştünüz bugün, Sayın Baykal’la görüştünüz, size tavsiyeleri olduğunu söylediniz. Bu tavsiyeleri bizimle paylaşabilir misiniz? Merkez Yönetim Kuruluna ilişkinde tavsiyeleri oldu mu Sayın Baykal’ın?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Baykal’ın Merkez Yönetimiyle ilgili yani parti yönetimiyle ilgili herhangi bir önerisi olmadı. O konuda değişiklikleri zaten Sayın Genel Başkan da biliyordu. Sadece belli konuları konuştuk. O konularda Sayın Baykal’ın görüşlerini sordum. Özellikle İran’ın uranyum olayı var biliyorsunuz takas olayı. Türkiye’nin hakemliğinde çözülmesi gereken, ya da çözüldüğü iddia edilen olayla ilgili olarak onun hükümetin o konuda başarılı bir politika izlemediği, aslında İran’ın zaman kazanmak için böyle bir politikayı uyguladığını ifade etti. O konuda bazı gözlemleri, düşünceleri olduğunu söyledi. Onları, o konudaki önerilerini ifade etti. Ben de aldım.

Tülay AĞAOĞLU- Hemen onun arkasından şunu sormak istiyorum. Türkiye’de Genel Başkanlar her konuda konuşabiliyorlar genel olarak. Her konuda az da olsa bir fikir sahibi oluyorlar. Siz de böyle bir Genel Başkan mı olacaksınız?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aslında her konuda şöyle veya böyle konuşmak olabilir. Ama onun öncesinin doldurulması gerekiyor. Yani o konudaki partinin içinden, partinin dışından yetkililerle, uzmanlarla görüşüp öyle konuşmak gerekiyor, seslendirmek gerekiyor. Eğer seslendirmek gerekiyorsa normali herkesin kendi uzmanlık alanında konuşmasıdır. Partide yeni tablo bu sağlıklı yapıyı sanıyorum gösterecektir. Arkadaşlarımız değişik konulardaki düşüncelerini özgürce ifade edeceklerdir parti adına.

Ünsal ÜNLÜ- Sayın Kılıçdaroğlu, kurultayı izlediğimiz süre boyunca ve bunun sonrasında mesela bugün de en taze tepkileri alırken iki tane, daha doğrusu biri eleştiri, bir tane de kaygılı bekleyiş var. Bunları siz açık sözlü bir siyasetçisiniz, biz de açıkça soruyoruz. Sizinle hep parlamentoda 8 senedir böyle konuştuk zaten, o rahatlıkla da biraz konuşuyoruz. Bir tanesi şu; herkes şunu kabul ediyor ki Parti Meclisi listeniz ekonomi ağırlığı olarak bakıldığında gerçekten tanınan, bilinen, örneğin Faik Öztrak, Umut Oran gibi isimler. Bunlar bilinen isimler. Ama dış politikada zayıf olduğu, yani böyle bir eksiklik hissedildiği içinde Uğur Ziyal’e örneğin teklif götürdüğünüz, ama Sayın Ziyal’in Eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarının kabul etmediği yönünde bazı söylentiler var. Bir; bu ağırlık eksikliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İkincisi de, özellikle iş çevrelerinin İstanbul’daki işadamlarının sizin hesap uzmanı kökenli olmanızdan kaynaklanan ya acaba iş dünyasında işler biraz sıkıntıya girer mi gibi tedirgin bir bekleyiş var. Bu iki konuda düşüncelerinizi almak istiyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hemen şunu söyleyeyim Sayın Ziyal’e doğru bir görüşme oldu. Arkadaşlarımızın bir görüşmesi oldu. Ama bizim partimizde zaten Onur Bey, Şükrü Bey var. Onlar Dışişleri Bakanlığında uzun yıllar emek vermişler, dış politikayı yakından izliyorlar. Yani onların birikimlerinden elbette yararlanacağız. Bir kişi Parti Meclisine girmedi veya Parti Meclisinde yer almadı, dolayısıyla o artık görüş beyan etmeyecek, görüşü alınmayacak diye bir şey yok. Onun dışında pek çok çevreden, yani akademik çevreden de yine dış politikayla ilgili görüşler alınacak, yorumlar yapılacak, bunları izleyeceğiz. Ben Sayın Öymen’in de, Sayın Elekdağ’ın da CHP’nin dış politikasına önemli katkılarda bulunacaklarını ve bunu da görev olarak yapacaklarına inanıyorum.

Ünsal ÜNLÜ- Genç isimler, peki daha genç isimler?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Onlar da olacak. Şu an isimlerini de vermek istemiyorum. Bazı arkadaşlarımız yani bu konuda her türlü katkıyı verebileceklerini, her türlü raporu zamanında…

Ünsal ÜNLÜ- Dışsal kaynaklardan bahsediyoruz değil mi şu anda?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Tabii tabii dışsal kaynaklardan… Bizi bilgi olarak besleyeceklerini ifade ettiler. Bu dış politikanın izlenmeyeceği anlamında değil, tam tersine izlenecektir. Daha yakından izlenecektir. Arkadaşlarımız o konuda CHP’nin politikalarını zaten kamuoyuna duyuracaklardır. Gerekirse ben duyuracağım veya beraber duyuracağız. O konuda herhangi bir tereddüt yok.

Ünsal ÜNLÜ- İş dünyasıyla ilgili?

Kemal KILIÇDAROĞLU- İş dünyasıyla ilgili şunu söyleyeyim; bürokrasiden gelen birisiyim ama benim hesap uzmanlığım çok gerilerde kaldı. Yani ben 1980’lerde bitirdim. 12 yıl hesap uzmanlığı yaptım ama ondan daha uzun süre bürokraside çalıştım. Uygulamayı biliyorum. Sayın Özal’la, Süleyman Demirel’le, Bülent Ecevit’le çalıştım, Tansu Çiller’le çalıştım. Bürokrasinin ne olduğunu biliyorum.

İş dünyasının hiç kaygılanmasına gerek yok. İş dünyasına şöyle bir güvence veriyorum. İş dünyası bilmeli ki, bürokrasiden gelenler sorunların daha rahat çözülmesine katkıda bulunurlar. Çünkü biz sorunun nereden kaynaklandığını biliriz. Hemen öğreniriz onu. İş dünyasının eğer bir sorunu varsa o sorunu en kısa sürede ve en sağlıklı çözen, bürokrasiden siyasete geçenlerdir. Bunu hep böyle bilmelerini isterim.

İkincisi de şu; artık 21. yüzyılda ekonominin geldiği bu çağda sizin iş dünyasını böyle dar alanlara hapsetmek, onu statükocu bir yapıyla kontrol etmeye kalkmanız bir sefer kesinlikle doğru değil. Siz ekonomiyi tıkarsınız, bu konuda rahmetli Ecevit’in politikası solda ciddi bir hayal kırıklığı yaratmıştır, Başbakan oldu ekonomi o dönem sağlıklı yönetilemedi, onun tedirginliği hala aşılmış değil. Ama göreceksiniz biz onun tedirginliğini aşacağız. İş dünyasının daha fazla üretim, daha fazla yatırım yapması için önündeki engelleri tümüyle kaldıracağız. Bürokrasiye boğulan bir iş dünyası zaten başarılı da olamaz. Ama iş dünyasının başarısı aslında bizim başarımız, istihdam yaratacaksa bunu bizim hanemize yazılacaktır, yani işverenin hanesine yazılmayacaktır. O belki karını artırabilir, belki uluslararası alanda rekabet olanağına kavuşabilir ama sonuçta dediğim gibi artısı siyasetçinin hanesine yazılacak bir artıdır.

Ünsal ÜNLÜ- Sayın Kılıçdaroğlu, bir önceki Genel Başkan Sayın Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 2007’nin 28 Ağustos’unda göreve geldiğinde şöyle bir açıklama yapmıştı: “Biz ülke güvenliğini ilgilendiren çok önemli ulusal meseleler olmadığı sürece Çankaya Köşkü’ne gitmeyeceğiz.” Sizin Sayın Cumhurbaşkanıyla, Abdullah Gül’le ilişkiniz nasıl olacak? Sanırım seçildikten sonra arayıp tebrik etti sizi?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Henüz bir görüşmemiz yok.

Ünsal ÜNLÜ- Telgraf gönderdi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Sayın Gül’le ilgili bir mesajı ben de gazetelerden okudum. Elbette Sayın Cumhurbaşkanı davet ederse her koşulda gideriz, dinleriz, konuşuruz. Düşüncelerimizi sorarlarsa düşüncelerimizi de söyleriz.

Ünsal ÜNLÜ- Yani eski dönemden farklı olarak Cumhurbaşkanıyla biraz daha sıcaklaşmamı göreceğiz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- CHP’nin o konudaki politikasını böyle katı, uzlaşmaz bir politika olarak, belki bir dönem öyle verildi ama öyle bir politika yok aslında, yani Sayın Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Sayın Genel Başkanı davet ettiğinde Sayın Genel Başkan gitmiştir, görüşlerini aktarmıştır. Yani ben gelmiyorum, konuşmuyorum diye bir düşünce içine de girmemiştir.

Tülay AĞAOĞLU- Efendim kurultaydaki konuşmanız kimilerince popülist bir konuşma olarak değerlendirildi. Siz bu popülist değerlendirmesini nasıl buluyorsunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi kurultayda siz halka sesleneceksiniz, geniş kitlelere sesleneceksiniz. Ben popülist değil, aslında doğrudan halkın sorunlarını dile getirdim. Artı onunla ilgili çözümleri de aktarmaya çalıştım. Ama bunları bir akademisyen üslubuyla anlatamazsınız. Çünkü hitap ettiğiniz kitle halk oluyor. Eğer siz bunu bir üniversitede yaparsanız dar bir çevrede o zaman üslupta farklı olurdu, konuşmanın tarzı da farklı olabilirdi. Böyle sessiz halkla sıcak iletişim kurmak, halka ilişkin onların beklentilerine uygun nasıl bir politika izleyeceğinizi söylemek durumundasınız. Eğer bu ülkede işsizlik varsa siz çıkıp eğer işsizlikten söz etmiyorsanız, yoksulluk varsa yoksulluktan söz etmiyorsanız…

Ünsal ÜNLÜ- Sayın Başbakanın eleştirisi de bu, “İşsizlikten söz ettin ama bana reçeteyi ortaya koy” dedi.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Aslında benim o konuşmamda reçeteler de var. Ama Sayın Başbakan, reçete önemli değil aslında, önemli olan o reçeteyi yaşama geçirmektir. Şimdi Sayın Başbakanın yapmak istemediği de o, yani yaşama geçirmiyor, yani çözümler var aslında. Böyle mucize çözümler yok ama çözümler var. Bu çözümleri iş dünyası defalarca dile getirdi. Siyaset çevreleri defalarca dile getirdi. Akademik çevreler defalarca dile getirdi. Sayın Başbakan çözmek istemiyor. Ama bunun nasıl çözüleceğini görmek istiyorsa Sayın Başbakana bir önerim var. Önümüzdeki seçimlerde CHP’ye oy verir, bu sorunlar nasıl çözülür görür. Görmezse, eğer bu sorunları çözmediğimizi görürse mesele yok, bir dahaki seçimlerde oy vermez.

Ünsal ÜNLÜ- Bir de demin Tülay’ın söylediği konuşmaya popülizm eleştirisi dışında, sizin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adaylığınız sırasında çok söylenen Kemal Bey çok çözüme yönelik bir insan ama lider karizması eksik şeklinde bazı eleştiriler var. Kurultaydan sonrada konuşmanız çok beğenildi. Ama bu karizma hatırlatması yapıldı. Siz kendinizi karizmatik buluyor musunuz? Ya da böyle bir karizma değerlendirmesine ihtiyacınız olduğunu düşünüyor musunuz?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi karizma, tabi onu bilemiyorum. Sonuçta…

Tülay AĞAOĞLU- Karizma nasıl olur daha doğrusu?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evet yani bu değerlendirmeyi yapacak olan ben değilim. Yani bu değerlendirmeyi halk yapacak tabi. Karizmamız var mıdır, yok mudur onu bilmiyorum. Ama ben sade bir insanım, rahat bir insanım. Ama bir yerde sorun varsa o sorunları çözmekten yanayım. Kişinin karizması olur da sorunları çözemezse bence onun karizması tartışılır her zaman. Bence hiç karizmam olmasın ama ben sorunları çözmüş olayım. Sorunları çözersek o zaman yurttaşla olan güveni sağlamış olursunuz. Bizim temel hedefimiz nedir siyasette? Yurttaşla siyasetçi arasındaki oluşan güvensizlik. Yurttaş siyasetçiye güvenmiyor. Çünkü hep kendisinin aldatıldığını hissediyor. Bunda da yanlış değil. Çünkü hep söylendi. Ama hep boşlukta kaldı söylenenler.

Şimdi biz bu sıcak ilişkiyi yakalayabilirsek ve gerçekten de bu ülkenin sağlıklı, tutarlı, hesap veren, hesap vermeyi onurlu görev kabul eden bir siyaset anlayışını yerleştirebilirsek, Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yoktur. Niye çözülmesin Türkiye’nin sorunu? Yani geçmişte diğer ülkeler çözüyor da, işte Portekiz’i, Brezilya’sı, Şili’si, İspanya’sı sorunlarını çözüyor da biz niye çözmüyoruz? Çözmememizin temel nedeni helvayı yapacak olan siyasetçi eksikliğidir. Yoksa her şeyimiz var. Üniversitemiz var mı? Var. Bilim insanlarımız var, kültürümüz var. İşadamlarımız var. Üstelik işadamlarımız böyle uluslararası alanda rekabette müthiş mücadeleler yaparak piyasalara açılıyorlar. Peki eksik olan ne? Eksik olan işte bu helvayı yapacak olan siyasetçiler. Ben o helvayı yapacağım. Toplumun hem geniş desteğini alacağız. Üstelik bunu tek başıma da değil. Çünkü bu bir partinin kendi düşüncesiyle, kendi kadrolarıyla, halkla kucaklaşarak, gençlik kolları, kadın kolları, herkese gideceğiz. Bu ülkenin simitçisine, fırıncısına, çaycısına, sanayicisine, işadamına, serbest meslek erbabına, yani toplumun her kesimine gideceğiz. Her kesimle ilgili çözümlerimiz var zaten. Bakın şimdi esnaf perişan. Siz şimdi Bağ-Kur’luya aylık vermezseniz, bunların aylıklarını düşürürseniz, belli gelir artışından bunlara pay vermezseniz, bunlar gidip alışveriş yapmazsa ne olacak? Sistem tıkanacak. Sistemin yolunu açmak lazım, yolunu açarken elbette ben maliyeciyim kaynak olmadan hiçbir şey olmaz. Ama 21. yüzyılın Türkiye’sinde dünyanın ekonomisi en büyük 20 ülkesinden birisi sizsiniz. Siz nasıl benim kaynağım yoktur dersiniz. Bu ülkeni kaynakları var. Verimli, yerinde ve zamanında kullanılmıyor. Temel sorun budur. Eğer bu temel sorunu aşarsanız o zaman bütün bunların hepsini aşarsınız.

Ben kurultayda şunu söylemiştim. Demiştim ki, “CHP iktidarında biz Kesin Hesap Komisyonu kuracağız.” Yani bütçe harcamalarının ne kadar gerçekleştiğini sorgulayan ayrı bir komisyon ve bu komisyonun başkanı da ana muhalefetten olacak. Böylece iktidar kanadı muhalefete…

Ünsal ÜNLÜ- Yani hesap verecek diyorsunuz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette hesap verecek. Hesap vermekten korkmayacak. Bunu yaptığınız zaman, o zaman siyasi iktidar yarın parlamentoda bütçeyle ilgili bana hesap sorulacak, ben en azından o kaynakları yerinde ve zamanında kullanayım diyeceklerdir. Bu yolu açacağız.

Tülay AĞAOĞLU- Efendim Recep Bey üslubu çokça tepki gördü iktidar partisinden. Aşağılayıcı bir üslup olarak değerlendirildi. Siz bunun üzerinde düşünmüş müydünüz? Ya da siz aşağılayıcı olduğunu düşünüyor musunuz bu üslubun?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Kesinlikle… Bey sözcüğünün aşağılayıcı olduğunu ben ilk kez duyuyorum. Recep bey sözcüğünü kullanmamın temelinde şu var. Tayyip kavramı, algılaması şöyle; Anadolu’dan geldi, yırtık ayakkabıları var, perişan, mağdur, mütevazı bir yerde oturuyor, yoksulluktan geldi, futbol ayakkabısı alırken bile arkadaşlarından yardım alan bir kişi ve mağdur. Bu algılama var.

Ama bir de Recep Bey var. Recep Bey nasıl? Recep Bey siyasete atıldıktan sonra zenginleşen, olağanüstü mal varlığı olan, sadece kendisi değil çocukları da mal varlığına kavuşan, 7 yıldızlı otellerde tatil yapan, çocuklarına saraylarda, 5 yıldızlı otellerde düğün yaptıran, Amerika’da okutan. Bir de böyle bir tip var. Ben bunu Recep Bey olarak koydum ortaya, bu tabloyu görmesi lazım halkın. Tayyip tablosuyla Recep tablosu arasında bir fark vardı. O farkı toplumun gündemine koydum. Yoksa Tayyip Bey dediğim zaman hiçbir zaman alınganlık olmayacaktır. Ama Recep Bey dediğim zaman alınganlık oluyor. Neden? Çünkü Recep Bey tablosu onları rahatsız ediyor. Ben bu farkı koymak zorundayım ortaya. Eğer siz bu farkı koymazsanız siyasetçiyi sağlıklı sorgulayamazsınız… Ben sağlıklı sorgulanmasını istedim, o nedenle bu tavrı koydum ortaya. Bir alınganlık gösterdilerse bu tablonun yarattığı rahatsızlıktan kaynaklanıyor o.

Ünsal ÜNLÜ- Peki şunu da sorayım. Anayasa değişikliği çalışmalarından sonra parlamento biraz daha artık şu anda geride kalmış gibi. Diğer partilerle ilişkiler özellikle BDP’yle gerilen ilişkileri Cumhuriyet Halk Partisinin, hani AKP ile belki bir şekilde böyle bir ilişki devam ediyor sonuçta ana muhalefet partisi- iktidar partisi ama, Mesela BDP’yle ilişkilerin tekrar canlandırılması, bir liderler turu, tekrar görüşme gibi bir şey olabilir mi efendim? Var mı kafanızda böyle bir şey?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Benim bir liderler turu yapma durumum yok. Yani karar veren konumunda değilim ben liderler turu yapmak için. Aslında benim hedefim daha farklı. Ben Anadolu turuna çıkmak istiyorum. Çünkü biz kurultaydan bir yetki aldık. O yetkinin temel koşulu da şuydu: Artık iktidar koşusunu başlatmak zorundayız. Dolayısıyla iç politikaya yönelik olarak siyaset yapmanın çok sağlıklı olmadığını ve zaman kaybı olarak görüyorum ben. Türkiye’nin çok sorunları var, bu sorunların halka anlatılması lazım. Halka gidilmesi ve Türkiye’nin içinde bulunduğu zor koşullardan çıkaracak bir iktidarın belirlenmesi gerekiyor. Halkın desteğini almamız lazım. Ben halka gitmeyi, halkla beraber olmayı tercih edeceğim.

Ünsal ÜNLÜ- Bir de son soru, eşiniz siyasete, Genel Başkanlığa geliş sırasında biraz yüzü asıldı demiştiniz. Evde durum düzeldi mi? Biz kurultayda konuştuk çok mutsuz görünmüyordu ama bir tedirginlik de var mı?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Evde tabi durum düzeldi ama biraz medyadan rahatsız. Umuyorum bu rahatsızlığı aşar, medya da kendisini fazla rahatsız etmez diye düşünüyorum.

Tülay AĞAOĞLU- Efendim hemen bir şey soracağım. Cemil Çiçek diyor ki, “Kurultaya davet edilmedik.”

Kemal KILIÇDAROĞLU- Samimi söylüyorum bilmiyorum. Çünkü biliyorsunuz ben Grup Başkanvekilliği görevindeydim. Oradan istifa edince düz milletvekili olarak kaldım. Kurultayda eğer davet edilmemişse burada bir yanlışlık var. Ama şunu da anlayışla karşılamalarını isterim. Bu süreç çok hızlı gelişen bir süreç oldu. Bir dönem kim Genel Başkan olacak diye bir boşluk dönemi oldu. Zaten sizler de görmüşsünüz gazeteci olarak çok düzenli bir kurultayda olmadı, biraz kargaşa hakimdi kurultaya. Buradan medya mensuplarının da şikayeti oldu, benim de şikayetim oldu. Ama eğer böyle bir eksikliğimiz olmuşsa ben bütün siyasal partilerden özür dilerim. Özür dilemesini bilen bir insanız. Onu da bir dahaki kurultayda tekrar etmemeye, o eksiğimizi gidermeye çalışırız.

Ünsal ÜNLÜ- Sayın Kılıçdaroğlu çok teşekkür ediyoruz. Genel Başkan seçildikten sonra ilk canlı yanınıza bizi, Habertürk’ü kabul ettiniz. Çok teşekkür ediyoruz, başarılar diliyoruz.

Evet Ece, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlık katından makamından ilk canlı yayını yaptık, söz tekrar sende.

Sunucu- Evet sadece CHP’de değil. Siyasette de yeni bir rüzgar estiren Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olarak, CHP’nin lideri olarak canlı yayında ilk özel röportajını Habertürk’e verdi. Siz de Habertürk farkıyla Ünsal Ünlü ve Tülay Ağaoğlu’nun röportajını izlediniz.