15.12.2022

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu: “Biz Bu Kararı Tanımadık, Tanımıyoruz, Tanımayacağız”

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ”Bu yolla bizi korkutmak istiyorsanız işte buradan demokrasi aşığı 85 milyon adına söylüyorum korkmadık, korkmuyoruz, korkmayacağız. 24 saat geçmesine rağmen, daha bu konuda hiçbir söz söylememiş olan Erdoğan’a ve iktidarın sözcülerine sesleniyorum, sakın ha bize; ‘tarafsız ve bağımsız mahkeme karar verdi’ demeyin, inanmayız. Biz bu kararı tanımadık, tanımıyoruz, tanımayacağız” dedi.

Millet İttifakı liderleri, hakkındaki mahkeme kararının ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek için İstanbul Saraçhane’de düzenlenen “Millet, İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde vatandaşlara hitap etti.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Milli iradeyi ve demokrasiyi savunmak üzere Saraçhane Meydanını dolduran aziz İstanbullu hemşerilerim; bugün şu anda, ekranları başında bu meydandan yükselecek gür sesi bekleyen değerli vatandaşlarım; İstanbul’un iki kez seçilmiş değerli Belediye Başkanı, değerli dostum Sayın Ekrem İmamoğlu, değerli genel başkanlar; hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Bugün bu meydandayız. Meselemiz, sadece İmamoğlu’nun hak ettiği makamı korumak değildir. Meselemiz, İstanbul seçmeninin iradesini korumak, Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik değerlerini korumaktır. Dün, yargı bir kez daha siyasallaştı. Ama bizim meselemiz siyaset üstü bir meseledir. Altı genel bakan buradayız. Farklı siyasi partilerdeyiz. Ama hepimiz aynı gür sesle insan onuru diyoruz, temel hak ve özgürlükler diyoruz, demokratik hukuk devleti diyoruz.

Bu meydan ve bu bina tarihi sahnelere şahit oldu. Dün akşam, Sayın İmamoğlu’nu ziyaret etmek için gece yarısına yakın Büyükşehir Belediye binasına girdiğimde hafızamda iki manzara canlandı. Tarih 21 Nisan 1998, 28 Şubat şartlarında Sayın Erdoğan’a benzer bir mahkumiyet kararı verilmişti. Ben de o zaman o binadaydım. Ve tarih 15 Temmuz 2016, bu binayı savunmak üzere nice yiğitler Saraçhane ‘de darbe teşebbüsüne karşı demokrasiyi savunmak için şehit oldular. Yüreğimde bir şeyler düğümlendi, boğazımda düğümlendi. İşte söylüyorum; 21 Nisan 1998’de Büyükşehir Belediye binasında hangi değeri savunduysam, 15 Temmuz 2016 akşamı televizyon ekranlarında, ulusal ve uluslararası basında hangi değerleri savunduysam, yine aynı değerler için buradayım ve burada olacağım.

Buradan güç sahiplerine sesleniyorum, sakın ha sahip olduğunuz mutlak güç sizi aldatmasın. Geçmişte nice mutlak güç sahipleri aldandılar. 27 Mayıs’ın darbesini yapanlar, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı yapanlar zannettiler ki kurdukları vesayet düzeni sürer. Zannettiler ki, o mekânlar ilelebet kendilerine aittir. Partileri kapattılar, siyasetçileri yasakladılar, düşünce özgürlüğünü, basını yok ettiler. Ama onlar gitti, onlar gitti ama milletimizin demokrasi aşkı kaldı ve kalacak.

Değerli İstanbullu hemşerilerim, bu güç sahiplerine şunu da hatırlatıyorum: O avcunuzda tuttuğunuz güç var ya, o güç; onu kaybetmemek için sıktığınız her anda kordan bir ateş gibi sizi yakar. Kordan bir ateş gibi sizi yakacak olan güce değil,  milletin vicdanına dönünüz. Eğer dün aldığınız kararla bize mesajınız şuysa, nasıl 2 kez seçilmesine engel olduğumuz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını bir kez daha bu kez mahkumiyet üzerinden makamından alabiliyorsak, 2023 seçimlerine de ipotek koyarız diyorsanız, bu yolla bizi korkutmak istiyorsanız işte buradan, sadece bu meydanı dolduranlar adına değil demokrasi aşığı 85 milyon adına söylüyorum: Korkmadık, korkmuyoruz, korkmayacağız! Sizin tehditlerinize boyun eğmedik, eğmiyoruz, eğmeyeceğiz! Hangi siyasi görüşten olursa olsun herkesin hakkını, hukukunu, adaletini koruyacağız.

VE o güç sahiplerine buradan sesleniyorum: Sakın ha, seçim sandığı üzerinden siyaseti dizayn etmeye çalışmayın. Ve yine daha bu konuda hiçbir söz söylememiş olan, 24 saat geçmesine rağmen Sayın Erdoğan’a ve iktidarın sözcülerine sesleniyorum: Sakın ha bize ‘tarafsız ve bağımsız mahkeme karar verdi’ demeyin, inanmayız. Çünkü biz sizi Rahip Brunson davasında, Deniz Yücel davasında, Kaşıkçı davasında, o şerefli Türk yargısını nasıl siyasete esir ettiğinizi biliyoruz.  Biz bu kararı tanımadık, tanımıyoruz, tanımayacağız!

Buradan şerefli Türk yargı mensuplarına da sesleniyorum aziz İstanbullular. Değerli yargı mensupları; omuzunuzda ağır bir yük var, tarihi bir yük var. Alacağınız her karar bir belediye başkanını, bir siyasi parti genel başkanını ilgilendirmeyecek, alacağınız karar Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini şekillendirecek. Zor bir döneme giriyoruz. Hâkim teminatının olmadığını biliyorum, sizlerin her birinizin aile kaygısı taşıdığını biliyorum. Ama zor dönemlerin hâkimleridir tarihe geçenler. Bakın, 27 Mayıs sonrası sizi buraya tıkan irade böyle istiyor diye bazı yargı mensupları, selefim olan bir başbakanı, iki bakanı idam sehpasına gönderdi.12 Mart, 12 Eylül mahkemeleri; bir sağdan bir soldan diye nice genç fidanları idam sehpasına gönderdi. 28 Şubat mahkemeleri, vesayetçilerin önünde el pençe divan durarak nice insanların geleceğini kararttı. FETÖ yargısı bütün yargıyı eline alarak Türkiye’nin en kara gecesi olan 15 Temmuz’u yaşattı. Ama bakın hepsi gitti. Onlar, o yargı mensupları halkın içine giremediler.

Değerli, şerefli Türk yargısının mensupları size sesleniyorum; hiçbir siyasi talimata asla uymayın. Yargı mensuplarının aidiyeti; etnik, mezhebe, kökene değildir, siyasi kimliğe değildir. Yargı mensuplarının tek aidiyeti vardır, o da adalettir.

Dün Türk yargısı için kara bir gündü. Ümit ederim ki; siyasi baskılar sebebiyle Yüksek Seçim Kurulu başta olmak üzere, seçime giderken hiçbir yargı mensubu baskı altına alınmaz. Ama eğer baskı altına alınırlarsa bilsinler ki, o yargı mensuplarının arkasında 6 siyasi parti olarak dimdik duracağız. Cesur olsunlar, siyasi talimata asla teslim olmasınlar.

Ve buradan bir tahrik ortamı yaratılarak, kutuplaşma ortamı yaratılarak toplumsal gerilimi ortaya çıkarmaya çalışan iktidara karşı, iktidar partilerine gönül veren seçmenlere de sesleniyorum: Basiretle davranın, asla tahriklere kapılmayın. Özellikle de iki genel seçime başlarında girdiğim AK Parti seçmenine sesleniyorum: Değerli kardeşlerim; sizler vesayete karşı milli irade dediniz her zaman. Ve yaşı yetenler, 21 Nisan 1998’de burada, bu meydanda, bizlerle birlikte Sayın Erdoğan’ın yanındaydılar, onlara sesleniyorum: Sakın ha, asla tahriklere kapılmayın. Milli iradeyi esir alanlara karşı sesinizi yükseltin. Biliyorum, o geniş kitlelerin dün gece bu kararla yürekleri dağlandı, başları öne eğildi. Kaldırsınlar kafalarını ve biz yeni vesayetler kurmak için emek vermedik desinler.

Sayın Erdoğan ve Beştepe’de oturanlar, işte o seçmenlere, onların kulaklarına birileri fısıldayarak diyor ki, biz iktidarı kaybedersek siz de kazanımlarınız kaybedeceksiniz.

Değerli AK Parti’yi destekleyen seçmenler, sizin kazanımlarınız yozlaşmış bir iktidarın teminatında olamaz. Sizin kazanımlarınızın teminatı demokratik hukuk devletidir, insan hak ve özgürlükleridir. Sakın ha kulak asmayın; Türkiye Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandığında 85 milyonun her bir vatandaşı aynı hak ve özgürlüklere sahip olacak.

Ve buradan milli birliğe önem veren Milliyetçi Hareket Partili seçmenlere de sesleniyorum: Milli birlik, istiklalimiz kendisi gibi düşünmeyen herkesi terörist ilan etmekle korunmaz. Milli birliğimiz ve istiklalimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Sivas Kongresinde alınan kararla korunur.  Milli hakimiyetin temeli,  esası, milli iradedir. Kim ki milli iradeye el uzatırsa gerçek terörist odur, gerçek vatan düşmanı odur. Çünkü milli irade olmadan vatan korunamaz, millet birleştirilemez, devlet güçlü kılınamaz.

Ve değerli kardeşlerim, aziz İstanbullular, ben hep derim, İstanbul benim en büyük ocağımdır. İstanbul estetiğimizin, mimarimizin, medeniyetimizin, siyasi kültürümüzün merkezidir. İşte bir İstanbullu olarak size şu taahhütte bulunuyorum: Kimi ve ne şekilde seçimlerle işbaşına getirdiğinizi herkes biliyor. Sizin iradenize ipotek koyacak olan kim olursa… Sadece Gelecek Partisi Genel Başkanı olarak değil, bir eski Başbakan olarak değil, bir İstanbullu olarak ona karşı direnecek ve Sayın İmamoğlu’nun hakkını korumak konusunda en ufak bir tereddüt göstermeyeceğiz. Çünkü biz İstanbulluyuz. Çünkü biz Türkiye’nin değil sadece, dünyanın kalbiyiz, bu kalbin kirlenmesine izin vermeyeceğiz.

Ve aziz milletime hitap ederek konuşmamı sonlandırmak istiyorum. Gelecek kaygısı taşıyan değerli vatandaşlarım, çok zor badireler atlatan milletim; biliniz ki biz ayaktayız. Biz, yeni bir Türkiye için yola çıktık. Modernleşme tarihimizin 200 yıllık tecrübesini, Cumhuriyetimizin 100 yıllık tecrübesini, demokrasimizin 75 yıllık tecrübesini bir sofrada topladık. Maya kıldık altı parti olarak. Hedefimiz; çiftçilerimizin, esnafımızın, işçilerimizin, kadınlarımızın, gençlerimizin, esnafımızın, emeklimizin başı dik dolaştığı bir ülke inşa etmektir. Hedefimiz, kimsenin düşüncesini açıklarken korkmadığı, inancını yaşarken engellenmediği, düşüncesini ve inancını herhangi bir şekilde gündeme getirirken teröristim gibi bir suçlama ile suçlanmadığı yeni bir Türkiye’yi hep beraber inşa edeceğiz.

Biliniz ki; Altılı Masa asla altı liderin masası değildir. Altılı Masa; Türkiye’nin, milletin masasıdır.

Derler ki; o sofrada, o Altılı Masa’da ne var? İşte söylüyorum Bu Altılı Masayı dillerine dolayanlara, Beştepe sakinlerine sesleniyorum:  Değerli vatandaşlarım, Türkiye’de iki sofra var. Birisi çıkar için herkesin birbirini yediği, herkesin birbirine çelme taktığı, marinalara çökülen, kendi bakanlığına dezenfektan satan, arsalara çöken bir kurtlar sofrası var. Biz o kurtlar sofrasına karşı, Hacı Bektaşi Veli’nin ‘elini, gönlünü, sofranı açık tut’ davetine uyarak bir Halil İbrahim Sofrası kurduk. Kurtlar sofrasına karşı Halil İbrahim Sofrasına buyurun. Bu sofrada haram lokma olmayacak. Bu sofrada yetim hakkı olmayacak. Bu sofrada kimsenin aşı kimseye haram olmayacak. Bu sofranın aşı nedir bilir misiniz? Bu sofranın aşı inandığımız değerlerdir, bu sofranın aşı özgürlüktür, bu sofranın aşı adalettir, bu sofranın aşı refahtır, bu sofranın aşı eşitliktir ve bu sofranın aşı siyasi ahlaktır. Siyasi ahlakı egemen kılmaya geliyoruz. Aziz milletim, müsterih olun, bu kara kışlar geçecek. Üstat Neşet Ertaş’ın deyimiyle, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılının ilk yazını, gelecek yazını kimsenin kışa çevirmesine asla izin vermeyeceğiz.

Önümüzde bir seçim var, bu seçim sadece bir iktidar değişimi değildir, cumhuriyetimizin mayasının demokrasi ile taçlanacağı bir seçimdir aziz İstanbullular. Bu seçim, yolsuzluk düzenine karşı temiz siyaset düzeninin seçimidir. Bu seçim, yoksulluğa karşı insanca onurlu yaşama düzeninin seçimidir. Bu seçim, yasaklara karşı özgürlüklerin seçimidir. İşte bu seçim sonucunda kimse kaybetmeyecek, hiçbir toplum kesimi kaybetmeyecek.  Hep beraber yeni bir ufka azimle yürüyeceğiz.

Cumartesi günü Şeb-i Arûs, vuslat, Hazreti Mevlana’nın talebesiyim. Sözümü onun sözüyle bitirmek isterim. Der ki Hazreti Mevlana, ‘biz bu topraklara ancak sevgi tohumları ekmeye geldik. İşte aziz İstanbullular; biz Anadolu, Trakya toprağına sevgi tohumları ekmeye geliyoruz. Eğer birileri son dönemde sık sık söylendiği gibi, depreştiği gibi, neredeyse haftada bir ‘masa dağılacak’ diye sözler çıkıyor. Hiç merak etmeyin, onlar çok bekler, çok. İktidara sesleniyorum; bu masa sizin kurtlar sofrası masanız değil, bu masa Halil İbrahim masası, dağılmayacak. Ve meselemiz, kimin hangi mevkiye geleceği meselesi değildir, biz mevkilerin makamların peşinde değiliz, onları arkamızda bıraktık. Meselemiz, Türkiye’nin geleceğini, gençlerimizin hiçbir zaman terk etmeyi düşünmeyeceği yeni bir ülke olarak inşa etmektir. İnşallah önümüzdeki ay içinde ilk toplantımızsa geçiş sürecimizin yol haritasını ve ortak hükümet politikamız mahiyetindeki ortak politikalar metnimizi açıklayacağız. Bütün değerli genel başkanlarımıza, hepsine gösterdikleri fedakârlık, feragat ve birlikte çalışma kültürümüz dolayısıyla teşekkür ediyorum. Aziz milletim, müsterih ol; yeni bir Türkiye, yeni bir yüzyılla gelecek. Allah’a emanet olun.

Gündem'den Öne Çıkan Haberler