29.04.2022

Faik Öztrak: “Vatanı Satmak ‘Katil’ Dediklerinin Huzurunda Eğilmekle Olur”

-‘ALLAH UTANDIRMASIN’ DEDİLER, DUALARI KABUL OLDU

-ARTIK HİÇBİR ŞEYDEN UTANMIYORLAR

CHP Sözcüsü Öztrak, “Biz sadece Rabbimizin huzurunda, rükûda ve secdede eğiliriz” diyen Erdoğan’ın paraya sıkışınca katil dediklerinin huzurunda eğilip büküldüğünü belirtti. Öztrak, Erdoğan’ın Suudi Arabistan veliaht prensiyle fotoğraflarını göstererek, “Vatanı satmak, daha düne kadar ‘katil’ diye suçladıklarının boynuna, birkaç milyar dolar için böyle sarılmakla olur. Türkiye’de hiçbir zaman hiçbir Cumhurbaşkanı, para için, doların yeşili için, böyle çaresiz bir duruma düşmedi. İçeride atıp tutup, dışarıda süngü düşüren Cumhurbaşkanlarımız olmadı” diye konuştu.

Cemal Kaşıkçı dosyasının Suudi Arabistan’a verilmesiyle, Saray’ın Türkiye’nin itibarını Kaşıkçı’nın öldürüldüğü konsolosluğun bahçesine gömdüğünü ifade eden Öztrak, “İnsan biraz sıkılır, biraz utanır… Tükürdüğünü bu kadar rahat yalamaz. Yıllarca, ‘Allah utandırmasın’ diye dua ettiler, anlaşılan duaları kabul oldu. Artık hiçbir şeyden utanmıyorlar. 128 milyar doları tatlı tatlı yemenin işte böyle acı acı sonuçları olur” dedi.

Saray’ın Türkiye’nin rezervlerini eksiye düşürdüğünü, ülkeyi dolara muhtaç eden Saray’ın ayaklar altına almayacağı hiçbir değerin kalmadığını söyleyen Öztrak, “Seçimlerde kullanabilecekleri dolarlar için, ülkemizin itibarını yerlere düşürdüler. Vatanı satmak, işte böyle olur” değerlendirmesinde bulundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:


Adaletin öldüğü yerde, despotluk olur. Despotların olduğu yerde, huzur ve bereket kaçar. Birlik ve dirlik biter. Despotun yönettiği ülkede, at izi, it izine karışır. “Vatan kavgasına geldik” diyenler, rütbe yağmasına düşer. Rütbe yağmasına düşenler, dünya sefasına dalar. Dalkavuklukla irtikâp, ülkeyi harap eder. Vatanın kanına girenler, şanına leke getirir. “Vatan, millet” diyenler, vatanı da, milleti de bir pula satar.

VATANI SATMAK ÜLKEYİ KRİZ ÜZERİNE KRİZE SOKMAKLA OLUR

Vatanı satmak; kendi dirayetsizliğiniz, kendi iş bilmezliğiniz yüzünden, ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur." Vatanı satmak; yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur. Vatanı satmak; ekonomiyi liyakatsiz ellere teslim ederek, emaneti ehline vermeyerek, milletimizi hayat pahalılığı altında inim inim inletmekle olur. Vatanı satmak; üç ay önce “Yüzde 23 olacak” dediği yılsonu enflasyonunu, 3 ay sonra yüzde 43’e çeken ehliyetsiz kadroları görevde tutmakla olur. Vatanı satmak; kifayetsizlik, dirayetsizlik, iş bilmezlik yüzünden insanlarımızı patates, soğan, ucuz ekmek, et ve benzin kuyruklarına mahkûm etmekle olur.

VATANI SATMAK BİR NESLİN KAYBEDİLMESİNE NEDEN OLMAKLA OLUR

Vatanı satmak; milletimizi el kadar bebeklerini besleyemez hale düşürerek, çocuklarımızı karanlıkta ve soğukta aç bırakarak, doğru düzgün eğitim vermeyerek, yoksulluğun aileden evlatlara miras kalmasına, bir neslin kaybedilmesine neden olmakla olur. Vatanı satmak; bu milletin gençlerini işsiz bırakıp, saray yanaşmalarına iki, üç ayrı yerden maaş bağlamakla olur. Milletin evlatlarının geleceğini çalıp, burnuna pudra şekeri çeken Saray beslemelerine, tek bir söz söylememekle olur.

VATANI SATMAK KAÇAK GÖÇMENLERE KAPILARI SONUNA KADAR AÇMAKLA OLUR

Vatanı satmak; kaçak göçmenlere kapıları sonuna kadar açıp, bin bir emekle yetiştirdiğimiz doktorlarımıza, kapıyı göstermekle olur. Ülkeden giden mühendislerimizi, basit bir ihracat kalemi gibi görmekle olur. Vatanı satmak; 15-29 yaş arasındaki her 100 gencimizden 29’una, ne bir iş, ne de bir eğitim imkânı veremeyip, ev genci durumuna düşürdükten sonra, “Çok şükür bu memlekette, çalışmak isteyen herkes iş buluyor” demekle olur.

VATANI SATMAK KENDİNE YETEN TÜRKİYE’Yİ UCUZ EKMEĞE MUHTAÇ ETMEKLE OLUR

Vatanı satmak; pandemide millete IBAN gönderip, esnafına doğru dürüst hibe vermek yerine, borca batırıp, orta direği çökertmekle olur. Vatanı satmak; tarımda kendi kendine yeten Türkiye’yi, ucuz ekmeğe muhtaç etmekle olur. Arjantin’den Angus, Rusya’dan buğday, Gürcistan’dan saman, Bulgaristan’dan, Ukrayna’dan Ayçiçek ithal edip, Türk çiftçisine “Ananı da al git” demekle olur. Vatanı satmak; rant uğruna, bu ülkenin en stratejik tarım enstitülerinden, Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün arazilerini, TOKİ’ye “al da bina yap!” diyerek vermekle olur. Vatanı satmak; bu ülkenin atadan, deden kalan varlıklarını, yabancılara peşkeş çekmekle olur.

VATANI SATMAK TANK-PALETİ KATAR ORDUSUNA PEŞKEŞ ÇEKMEKLE OLUR

TELEKOM’u Lübnanlı Hariri ailesine verip, kârlarının yurtdışına kaçırılmasına, aldıkları borçların ise milletin sırtına bırakılmasına göz yummakla olur. Vatanı satmak; “Her fabrika bir kaledir” anlayışıyla inşa edilmiş, bu ülkenin en stratejik savunma tesislerinden tank-palet fabrikasını, Katar ordusuna bedavaya peşkeş çekmekle olur. “Tank üreteceğiz” deyip, tek bir tank üretememekle olur.

VATANI SATMAK VATANDAŞIN CEBİNDEN YANDAŞ MÜTEAHHİTLERE 153 MİLYAR DOLARLIK HORTUM DÖŞEMEKLE OLUR

Vatanı satmak; “Milletin cebinden bir kuruş çıkmayacak” dedikten sonra döviz garantili köprü, tünel ve otoyollar için 2045’e kadar, çocuklarımızın, torunlarımızın cebinden, yandaş müteahhitlerin cebine, 153 milyar dolarlık hortum döşemekle olur.

VATANI SATMAK 128 MİLYAR DOLARI BUHARLAŞTIRMAKLA OLUR

Vatanı satmak; önce Londra’da “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasıyla, ekonomide istikrarsızlığa yola açmak, sonra da, sahte istikrar algısı yaratarak, seçim kazanmak için, bu milletin alın teriyle kazandığı 128 milyar rezervini Merkez Bankası’nın arka kapısından, gizli saklı satmakla olur. Vatanı satmak; Banka’nın döviz kasasını boşaltıp, bugün kasaya 47 milyar dolar açık verdirerek, Merkez Bankası’nı etkisizleştirmekle, ülkemizi finansal dalgalara karşı savunmasız bırakmakla olur.

VATANI SATMAK TÜRKİYE’YE EKONMİDE LİG DÜŞÜRTEREK OLUR

Vatanı satmak; “Türkiye’yi AB’ye sokacağız”, “İlk 10 ekonomi arasına sokacağız” diye milletten oy alıp, 30 yıldır içinde olduğu ilk 20 büyük ekonomi liginden düşürmekle olur. Ülkeyi enflasyonda ilk beş ekonomi arasına sokup, Venezüella’ya, Zimbabve’ye, Sudan’a komşu yapmakla olur.

VATANI SATMAK HAZİNE’Yİ TEFECİLERE TESLİM ETMEKLE OLUR

Vatanı satmak; cahil cesaretiyle durduk yerde döviz krizi yaratıp, paramızı pul etmekle olur. Vatanı satmak; “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasıyla, Hazine’nin ödeyeceği faizi, sadece 8 ayda 2,5 kat artırmakla olur. İç borca ödenecek faizin, tarihimizde ilk defa, borcun aslını aşmasına sebep olmakla olur. Böylece Hazine’mizi tefecilere teslim etmekle olur. Vatanı satmak; dövizde kendi beceriksizliğiyle yangın çıkarıp, daha sonra yangını söndürmek için, “Cebimizden beş kuruş çıkmayacak” diyerek, getirdikleri dövize endeksli mevduatla, üç, beş varsılın cebine, tek kalemde 22 milyar lirayı koymakla olur. Vatanı satmak; tek kalemde 22 milyar lirayı bir avuç zenginin cebine koyup, milyonlarca emeklinin bayram ikramiyesi için “400 lira zam yapsaydık, bütçeye maliyeti 10 milyarı bulacaktı” diyerek olur.

VATANI SATMAK AY YILDIZLI PASAPORTUMUZU YABANCIYA PROMOSYON DİYE VERMEKLE OLUR

Vatanı satmak; konut fiyatlarını azdırıp, milletimizi kiralayacak ev bulamaz hale düşürmekle, ama yabancıya ev satana Hazine’den destek, ev alana da, ay yıldızlı pasaportumuzu promosyon diye vererek olur. Vatanı satmak; ekonomiyi Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlığını, doların yeşili karşılığında satmaya muhtaç hale düşürerek olur.

VATANI SATMAK DEVLETİN ADALET DİREĞİNİ ÇÖKERTMEKLE OLUR

Vatanı satmak; ölmez ağacı zeytinlerimizi, rant uğruna talan ettirmekle olur. Para kazanma hırsıyla Karadeniz’in güzelim derelerinin can suyunu kesmekle olur. Vatanı satmak; uçaklardan doğru dürüst bir yangın söndürme filosu kurmayıp, yanan ormanlarımızı seyretmekle olur. Vatanı satmak; doğasına, yeşiline sahip çıkan gençlerimizi, üç kuruşluk AVM rantı için, TOMA’larla, sopalarla kırmakla olur. Vatanı satmak; şahsi kinini emrindeki mahkemelere karar dikte ettirip, devletin adalet direğini çökertmekle olur.

VATANI SATMAK MİLLETİ BİRBİRİNE DÜŞÜRMEKLE OLUR

Vatanı satmak; bu topraklarda bin yıllık ortak geçmişi olan insanların, birliğini, beraberliğini, kardeşliğini sağlayamamakla, ülkenin maddi, manevi kayıplara uğramasına göz yummakla olur. Vatanı satmak; Mübarek Kadir gecesinde, “Dolmabahçe Camii’nde içki içtiler” “Oradan loderlerle makamıma kanallar açtılar” gibi, hilafı hakikat hikâyeler anlatarak, milleti hala birbirine düşürmeye çalışmakla olur.

VATANI SATMAK “TERÖR ÖRGÜTLERİNE OPERASYON YAPMAYIN” TALİMATI VERMEKLE OLUR

Vatanı satmak, bölücü teröristlerle Oslo’da masa kurup, bu teröristler şehirlerimize hendek kazıp bomba yığarken, devletin valisine, “Göz yumun. Terör örgütlerine operasyon yapmayın” demekle olur. Vatanı satmak; topraklarımızı, Süleyman Şah türbesini teröristlere terk edip, Ecdadın na’şını bir gece yarısı sırtlayıp kaçmakla olur.

VATANI SATMAK KUMPAS DAVALARINA SAVCILIK YAPMAKLA OLUR

Vatanı satmak; milli ordumuza kumpas kurulurken, kumpas davalarına savcılık yapmakla olur. Vatanı satmak; “Ne istediniz de vermedik” dediklerine, yağan yağmurda beraber ıslandıklarına, bu ülkenin askeriyesini, adliyesini, mülkiyesini, maliyesini teslim etmekle olur. Ordumuzun harimi ismeti Kozmik Odasını, bu kirli ellere açmakla olur. Sonra da “Allah beni afetsin” deyip işin içinden sıyrılmaya kalkmakla olur.

VATANI SATMAK ABD BAŞKANININ O MEKTUBUNU SURATINA ÇARPMAMAKLA OLUR

Vatanı satmak, “Bu can, bu tende oldukça rahibi vermem” dedikten sonra, “Mal varlığını araştırırım” diyen ABD Başkanına, “Araştırmazsan namertsin” diyemeyip, rahibi uçakla Beyaz Saraya göndermekle olur. Vatanı satmak; Amerikan Başkanının “Aptal olma” diyen mektubunu muhatabının suratına çarpmak yerine, ayağına koşmakla olur. Makamının şan ve şerefini bozuk para gibi harcamakla olur.

VATANI SATMAK 36 ASKERİMİZİ ŞEHİT EDENLERİN KAPISINDA BEKLEMEKLE OLUR

Vatanı satmak; Rus jetleri İdlib’de 36 Mehmetçiğimizi şehit ettikten sonra, ortadan sıvışıp, resmi açıklamayı Hatay Valisi’ne bırakmakla olur. Daha sonra, soluğu Kremlin Sarayı’nın kapısında alıp, Kremlin Sarayı’nın kapısında ayakta dakikalarca bekletilip, bu aşağılamaya gık diyememekle olur.

VATANI SATMAK “GÖSTERİRİZ VERMEYİZ” DEDİĞİNİZ DOSYAYI SATMAKLA OLUR

Vatanı satmak; Suudi Arabistan’dan gelen cellatların, ülkemizin topraklarında gazeteci katletmesine, “Suçun işlendiği yer İstanbul. İstanbul mahkemelerinin yargılaması gerekir. Belgeleri dinletiriz, gösteririz ama vermeyiz. Bir de bunları yok mu edeceksiniz. Bunlar dünyayı enayi zannediyor, insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir” deyip, dünya lideri havası bastıktan sonra, hataları sonucunda dolara sıkışınca, dosyayı Suudi Arabistan’a satmakla olur. Dosyayı hem dinlettiniz, hem gösterdiniz, hem de verdiniz! Şimdi enayi kim oldu?

VATANI SATMAK “KATİL” DEDİKLERİNİN HUZURUNDA EĞİLMEKLE OLUR

Vatanı satmak; “Dik duracağız, dikleşmeyeceğiz, biz sadece ve sadece Rabbimizin huzurunda, rükûda ve secdede eğiliriz” deyip, paraya sıkışınca katil dediklerinin huzurunda böyle eğilip bükülmekle olur. Vatanı satmak; daha düne kadar “katil” diye suçladıklarının boynuna, birkaç milyar dolar için böyle sarılmakla olur. Türkiye’de hiçbir zaman hiçbir Cumhurbaşkanı, para için, doların yeşili için, böyle çaresiz bir duruma düşmedi. İçeride atıp tutup, dışarıda süngü düşüren Cumhurbaşkanlarımız olmadı.

ALLAH UTANDIRMASIN DEDİLER, DUALARI KABUL OLDU

Allah aşkına! Şu fotoğraflara bakın… Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu… İnsan biraz sıkılır, biraz utanır… Tükürdüğünü bu kadar rahat yalamaz. Yıllarca, “Allah utandırmasın” diye dua ettiler, anlaşılan duaları kabul oldu. Artık hiçbir şeyden utanmıyorlar. Cemal Kaşıkçı’yı katledenlerle beraber, bu ülkenin itibarını da Konsolosluk bahçesine gömdüler. 128 milyar doları yemenin, tatlı tatlı yemenin, gövdeye indirmenin işte böyle acı acı sonuçları olur. Buradan açık söylüyorum, bu grafik, rezerv grafiği sebeptir. Bu da sonuçtur. Hataları nedeniyle ülkeyi o kadar dolara muhtaç ettiler ki, ayaklar altına almayacakları hiçbir değer ne yazık ki kalmadı… Seçimlerde kullanabilecekleri dolarlar için, ülkemizin itibarını yerlere düşürdüler. Vatanı satmak, işte böyle olur…

HİÇBİR ŞEYE BENZEMEZ VATANINI SATANIN KORKUSU

Ve vatanını satanın korkusu, hiçbir korkuya benzemez. O korku koltuğa daha sıkı yapıştırır. Gerçekleri dile getirenlere gözdağı vermek için her şeyi yaptırır. Milletin arasına nifak sokmaya, kavga çıkartarak zihinleri meşgul etmeye çalışır. Zulmünü artıran zalim, hiç sıkılmaz. Bir de mazlum postuna bürünmeye kalkar üstüne üstlük. Ama ne yaparsa yapsın, oturduğu koltuğun altından gelen kötü kokuları da bir türlü saklayamaz.

DADALOĞLU, İNCE MEMED, KEMAL KILIÇDAROĞLU

Baskının, zulmün olduğu yerde, hiç şüphesiz o zulme karşı duranlar olacaktır olur. Despotların ve istibdadın olduğu yerde, özgürlük mücadelesi verenler mutlaka olur. Zalimin unuttuğu milleti, ona hatırlatanlar mutlaka olur. Gün gelir zulme ve adaletsizliğe karşı duran, “Ferman Padişahınsa, dağlar bizimdir” diyen DADALOĞLU olur. Gün gelir, “Ağaların zulmüne yeter” diyen, İNCE MEMED olur. Gün gelir adaletsizliğin karşısında dimdik duran, Ankara’dan İstanbul’a “Hak, hukuk, adalet” diyerek yürüyen, elektrikleri kesilen karanlıktaki yurttaşlarımızın, korku içinde titreşen, üşüyen çocuklarımızın, yoksulluk çukurundaki insanlarımızın sesi olmak için, “Karanlıktan aydınlığa bir yol vardır” diyen, KEMAL KILIÇDAROĞLU olur.

ZULME RIZA ZULÜMDÜR

Zulme rıza zulümdür. Zulmedenlere en küçük bir meyil gösterilmez. Yoksa cehennem ateşi meyledene de dokunur. Ve bugün zulme karşı bir araya gelmeyenler, yarın zalimin zindanlarında bir araya gelir. İşte bu nedenle Genel Başkanımız; “Bizim kavgamız, zulme karşıdır. Bizim kavgamız, istibdada karşıdır. Bizim kavgamız, milletimizin aşına işine göz koyanlarladır. Bizim kavgamız, tüyü bitmemiş yetimin hakkına göz dikenlerledir. Bizim kavgamız, hak, hukuk, adalet ve demokrasi kavgasıdır” demiştir. Ve sonunda da “Düşün peşime” çağrısı yapmıştır.

BİZ KUVAYIMİLLİYEYİZ, BİZ MÜDAFAA-İ HUKUK’UZ, BİZ ATATÜRK’ÜN PARTİSİYİZ

Biz Cumhuriyet Halk Partisi’yiz. Biz Kuvayımilliyeyiz. Biz Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk’uz. Biz; “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?” diye soran, vatan şairimiz Namık Kemal’e, yıllar sonra çıkıp, “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini. Bulunur kurtaracak bahtı kara mâderini” diyen, Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz.

HAK, HUKUK, ADALET İÇİN KAVGADAN KORKMAYIZ

Biz, hak, hukuk ve adalet için verilecek hiçbir kavgadan korkmayız. Siyasetteki nezaketimizi yanlış anlayanlara İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in sözlerini buradan bir kere daha hatırlatırız; “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.” Sandık milletin önüne gelecek. Bu karanlık günler elbet bitecek. Gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın andır.

KAYIPLARI TELAFİ EDECEĞİZ, BOZULANI DÜZELTECEĞİZ

Önümüz bayram… Biliyoruz: Bu liyakatsiz hükümet milletimize; “Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime” dedirtti. Ama yurttaşlarımız müsterih olsun. Bunlar zor geçen, son bayramlarımız. Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı olarak iktidara geldiğimizde, bu ülkenin insanlarından, gençlerinden ve çocuklarından çalınan her şeyi biz yerine koyacağız. Kayıpları biz telafi edeceğiz. Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında, Sarayın bozduğunu, biz düzelteceğiz. Sarayın hortlattığı hayat pahalılığı canavarını, biz bitireceğiz. Bu ülkenin insanları artık bakkalda, markette, torbasına, alışveriş arabasına bir meyve, bir sebze koyarken elli çeşit hesap yapmayacak. Meyve, sebze taneyle değil, kiloyla alınacak. Emekli bayramda torununa gönül rahatlığıyla harçlık verecek. Saray milletimizi çok üzdü, biz milletimizin yüzünü güldüreceğiz. Biz geleceğiz, hayat bayram olacak. Bayramlar, bayramlar gibi yaşanacak. Bu vesileyle tüm milletimizin, mübarek Ramazan Bayramı’nı kutluyoruz.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alıyım.


Soru- DEVA ve Gelecek Partileri seçimlere kendi logolarıyla katılacaklarını açıkladı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’de “Seçim Yasası’na dair bir adım olabilir” dedi. CHP’de seçime kendi logosuyla mı girecek? Altılı masada bir dağılma söz konusu mu?

Faik ÖZTRAK- Bu soruyu soranlara Bilal’e anlatır gibi anlatıyım. Partilerin kendi logolarıyla seçime girmeleri ittifaka engel olmaz. Bakınız, bundan bir önceki seçimde YSK’nın bastırdığı pusula. Bu ittifak, ülkeye çağdaş demokrasiyi getirmeye karar vermiş partilerin ittifakıdır. Kimse hayal görmesin. Kimse kendini darı ambarında zannetmesin. Kimse öküzün altında buzağı aramasın.


Soru- Gezi davası tamamlandı. Müebbet hapisten 18 yıla varan hapis cezaları ortaya çıktı. Bu kamuoyunda, hatta AKP’nin içinde bile tartışılır bir pozisyona geldi. Sizin Gezi davasında çıkan cezalarla ilgili bir yorumunuz olacak mı?

Faik ÖZTRAK- Eğer bir davanın iddianamesinde yer alan asıl iddia, yani casusluk suçlaması beraatla sonuçlandıktan sonra, düştükten sonra, arkasından hiç darbe iddiası o davanın içinde yokken, insanlara müebbet hapis ve onlarca yıla varan cezalar veriyorsanız, zaten o davanın bir yerde kinle, nefretle yazılıp o davada karar alıcıların eline verildiği açık seçik ortaya çıkmaktadır. Ama orada bir hakimin koyduğu karşı oy yazısı son derece önemlidir. Üç hakimden biri, “Bu davanın sonu beraat olmalıdır. Çünkü delil yoktur” demiştir.

Teşekkür ediyorum. 


Gündem'den Öne Çıkan Haberler