08.03.2023

Engin Altay: “Helal Edecek Bir Hak Yok Ama Senin Mesuliyetin Çok”

-“DEVLETİN İLK 3 GÜNKÜ YOKLUĞU VE ACZİYETİ KABUL EDİLEBİLİR DEĞİL. HELAL EDECEK BİR HAK YOK AMA SENİN MESULİYETİN ÇOK.”

-“KIZILAY’DA BOL MAAŞ VAR AMA ÇADIR YOK, BATTANİYE YOK, SEYYAR MUTFAK YOK”

-“5 MİLYAR DOLARLIK BORÇ İÇİN HANGİ BAKAN DOĞRU SÖYLÜYOR?”

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, 6 Şubat depremlerinin ardından devletin 3 gün ortada olmadığını vurgulayarak, “Doğal afet, doğal olmayan bir felakete dönüştü. Devletin ilk 3 günkü yokluğu ve acziyeti kabul edilebilir değil. Erdoğan, helal edecek bir hak yok ama senin mesuliyetin çok” dedi.

Engin Altay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında şu değerlendirmelerde bulundu:

Bu gün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü... Her zaman çileyi ve sıkıntıyı kadın çekiyor, fedakarlığı kadınlar yapıyor. Yaşadığımız depremde de en büyük sıkıntıyı kadınlarımız çekiyor. Türkiye'de kadın olmak zordu, bu depremle birlikte daha zor oldu. Deprem bölgesindeki kadınlarımız başta olmak bütün kadınların önünde saygıyla eğiliyorum.

DOĞAL AFAT FELAKETE DÖNÜŞTÜ

Doğal bir afet, doğal olmayan bir felakete dönüştü. Afet doğada var; yangın, deprem, sel ama bu doğal olmayan bir felakete dönüştü. Sonuçların yıkıcılığı ve büyüklüğü, depremin büyüklüğü ve şiddetinden ziyade deprem öncesi ihmalin deprem sonrası beceriksizliği ve izansızlığın ürünüdür ve liyakatsizliğin ürünüdür. Her yerde deprem oluyor, Japonya'da 9 şiddetinde deprem oluyor, kimsenin burnu kalamıyor ama Türkiye'de resmi rakamlarla 50 bin ama gerçekte -inşallah öyle değildir- çok daha üstünde insanımızı kaybettik, yüzbinlerce bina yıkıldı. Yani herkesin kabul edemeyeceği ve affetmeyeceği bir ilk 3 gün sorunumuz var; ilk 3 gün kimsenin kabul etmediği, edemeyeceği ve herkesin hiç kimsenin affetmeyeceği bir 3 günümüz oldu. Dolayısıyla bu devletin ilk 3 günkü yokluğu ve acziyeti kabul edilebilir değil. Sayın Erdoğan kabul edilebilir değil. Ortada bir vebal var. Çok genel bir kuraldır, her vebalinin de bir bedeli vardır. Ne hükümetten ne yüksek bürokrasiden bu vebalin bedelini ödeyeni görmedik. Yunanistan'da bir tren kazası, insan kaynaklı bir kaza, 40-50 civarında ölü var - çıktı bakan, istifa etti. Kişisel olarak bakanın günahı yoktu elbette ama o işin sorumlusu bakandı; 50 kişi oldu, istifa etti. Türkiye’de yok. Ve bu vebalin bedelini birilerinin mutlaka ödemesi lazım. Biz ilk 3 gün yok devlet yok dediğimizde Erdoğan'dan yemediğimiz küfür, hakaret kalmadı. Yani küfre yakın hakarette bulundu bize; kendisine de iade ediyorum bunların hepsini. Ölenlerden helallik istenmez, Erdoğan. Erdoğan, bunları da bilmen lazım. Helal edecek bir hak yok ama senin mesuliyetin çok.

Şimdi tutmuş beyefendi, Afet Yönetimi Politikalar Kurulu kuruyor. Sarayda var ya, bir kurullar var böyle bol bol maaşların alındığı, ne yaptıklarını bilmediğimiz, hükümete, bakanlıklara paralel yapı gibi kurulmuş kurullar var. ‘10'uncu kurulumuzu kuruyoruz. Adı Afet Yönetimi Politikalar Kurulu'nu kuruyoruz.’ Sakın kurma, sakın kurma; 67 gün sonra o kurulların hepsi kapanacak da seni sarayda kurduğu 9 tane kurul var Erdoğan.  Güvenlik ve Dış politika kurulun var, Sosyal Politikalar Kurulun var, Ekonomi Kurulun var, Hukuk Politikaları Kurulun var, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulun var... Hepsi çökmüş; güvenliğinden hukukuna, eğitiminden sosyal devlete kadar, sosyal politikalara kadar çökmüş. Ankara'da bakanlık binaları var, sarayda kurullar var, Maliye Bakanlığı binası var, sarayda Strateji ve Bütçe Başkanlığı var. Damadı çok anacağız; at izinin it izine karıştığı güzel bir örneği bu paralel yapılanmayı maalesef burada da görüyoruz. Biz inşallah pek kısa bir süre sonra Şehircilik ve Afet Yönetim Bakanlığı kuracağız. Esasen zaten bu yaraları kimin saracağına da sanıyorum 67 gün sonra aziz milletimiz karar verecek. Millet yaraları kimin saracak ona karar verecek.

KIZILAY’DA BOL MAAŞ VAR AMA ÇADIR YOK

Hükümet, saray yönetimi sınıfta kaldı da Kızılay disiplin cezalı sınıfta kaldı. Yani sınıfta kalmak değil sadece, ağır disiplin cezasını da hak ederek Kızılay sınıfta kaldı. Kızılay deyince akla 3 şey gelirdi: Çadır, battaniye, barınma yani kan, kan stoğu, çadır, battaniye stoğu, seyyar mutfak ve gıda stoğu. Kızılay deyince benim aklıma bunlar gelir, bir de o hilal gelir. Eee? Biz ilk gün neden Kızılay'ın çadır stoğu yok dedik. Yanlış söylemişim, ben söyledim, arkadaşlarım da söyledi. Varmış ya! Çadır dağıtılmayınca ben zannettim ki Kızılay'ın depolarında çadır yok. E varmış... Sanıyorum. 16’ncı gün müydü Kızılay'ın AHBAP’a çadır sattığı ortaya çıktı.   Be vicdansızlar, be Allah'tan korkmazlar! İnsanlar çadır, çadır, çadır diye inim inim inlerken, depomuzda çadır varken o çadırları niye beklettiniz? Ne uğruna beklettiniz? Şimdi Kızılay'ın 12 tane şirketi var. 12 tane, holding... Ben niye şirket var demem de şunu sormak benim hakkım: Kızılay Başkanı 12 şirketten huzur hakkı alıyor mu? Maaş alıyor mu? Soruldu bu, soruldu...  Sayın Kerem Kınık, bir kerede ben sorayım: 12 tane şirketten maaş alıyor musun kardeşim? Çık, almıyorum de, almadım de... Yok... Şirket var, genel müdür var, yönetim kurulu var, huzur hakkı var, hem de bol bol var ama kan yok, çadır yok, seyyar mutfak yok, battaniye yok... Böyle Kızılay olur mu? Böyle bir Kızılay olabilir mi?

Adana Milletvekilimiz Sayın Müzeyyen Şevkin bölgeden yeni geldi. Samandağ'da, Samandağ'ın mahallesinde, kırsal mahallede dedi ki: Engin Başkanım; seralar var ya, domates serasının vatandaş içindeki domates fidelerini ne varsa sökmüş, varsa kilimini sermiş, serada kalıyor; naylon, muşamba serada... Yumuşak toprağın üstüne çekmiş, şimdi yağmur var, Allah onlara yardım etsin. Biz çadır yok dedikçe Erdoğan hopluyor. Kerem Kınık, yüzüne gözüne dizine dursun o aldığın paralar. Buraya çadır yolla kardeşim, bu bir aile değil.

DEPREMZEDELERE PROVAKATÖR DEMEK PİŞKİNLİK

Dün garip bir şey oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gene bir ara çadır meselesi oldu. Sayın Elitaş dedi ki: ‘Bu çadır yok diyenler tıpkı Bursaspor-Amedspor maçında pankart açan provokatörler ile aynı dili kullanıyor. Bunlar provokatör’ dedi. Pes! Tablo bu, 2 gün önce çekilmiş fotoğraf. Ben kendim gittiğimde Adıyaman merkezde tütün iskelesini muşamba ile çevirip 33 kişinin kaldığı çadırımsı yerden de seslenmiştim çadır yok diye. Aradan 20 gün geçti, Samandağ'da durum bu ve Ak Parti çadır yok diyenleri provokatör ilan etti. Hadi bizi et, bizi provokatör etti, terörist etti, her şey etti de bu ne ya? Ak Parti kafası çadır isteyenleri Bursaspor-Amedspor maçında pankart açan provokatörlerle aynı dili kullanmakla itham edecek kadar pişkinleşebiliyor. Aziz milletimiz bu manzarayı unutmadan karar vermeli. Depremi Türkiye'nin gündeminden düşürmememiz gerekiyor. Yaralar sarılana kadar Türkiye'nin başka bir gündemi yoktur, olamaz, Türkiye'nin gündemi depremdir.

Bir garabet daha: Beyefendi bölgeye gitmiş, dünya lideri, bölgede gezerken bazı çadırları görmüş. NATO'dan gelen İsviçre'den gelen, Avrupa'dan gelen çadırları görmüş. Ne demiş? ‘Çok kaliteli’ demiş. Bu ne demek? Bizim çadırlar kalitesiz demek, böyle söylenmese de. Şimdi soralım: Erdoğan'ı AK Parti Türkiye'ye dünya lideri diye pazarlıyor. Dünya lideri ve dünya liderinin yönettiği ülke, küçücük İsviçre'nin yaptığı kaliteli çadırı yapamıyor. Lanet olsun! Daha bir düşük kalitelisini yapıyorsa da, onu da depoda bekletiyor satmak için. Yazıklar olsun! Böyle bir tabloyla da maalesef karşı karşıyayız.

KAŞIKÇI DOSYASININ BEDELİ 5 MİLYAR DOLAR BORÇ

Şimdi Cemal Kaşıkçı kepazeliğinde demiştim ki: Erdoğan mı gidecek, SWAP mı gelecek? Bu ülkede işlenen vahşice bir cinayeti, çok vahşi bir cinayetin dosyasını Suudi Arabistan'a göndererek -ki Erdoğan önce dosyanın istenmesi ile ilgili dosyayı isteyenlere hakaret etmişti, biz ahmak mıyız, bilmem neyiz demişti- bir hukuk skandalı yaşandı bu ülkede ve dosya gitmişti. Ben de burada demiştim ki, bunun çok vahim olduğunu, kabul edilebilir olmadığını ama belli ki bunun karşılığında Suudi Arabistan'dan bir şeyler gelecek demiştim. Geldi, geldi... Suudi Arabistan dedi ki: ‘Ya Merkez Bankası'na bir 5 milyar dolar koyayım da dursun işte orada, ben de faizini alırım’. Ne faiz alacağını da bilmiyoruz, faiz hikaye tabi... O 5 milyar Kaşıkçı dosyasını satmanın bence bedelidir. Türkiye bu kadar alçalmamalı. Alçalamaz Türkiye de alçak gösterilmemeli, düşük gösterilmemeli... İki maliye bakanı, iki farklı açıklama... Biri bizimki ışıltı, birisi de 5 milyarı gönderen Suudi Arabistan Maliye Bakanı. Bizimki diyor ki;  ‘Suudi Arabistan'ın Türkiye ekonomisine olan güveninin bir işaretidir’ diyor. Ekonomimiz çok iyi, çok istikrarlı; Suudi Arabistan da ne yapmış? Bu istikrarlı ülkeye 5 milyar para taşımış.

Suudi Arabistan Maliye Bakanı ne diyor peki? ‘Biz Mısır gibi, Türkiye gibi, Pakistan gibi kırılgan ekonomisi olan ülkelere yardım ediyoruz, daha büyük, vahim ekonomik sonuçlar çıkmasın ortaya diye’ diyor. Birisi, ‘bizim ekonomimizin istikrarının işareti, alameti’ diyor paraya; birisi de "Pakistan gibi, Türkiye gibi ülkelere biz böyle para veririz; ekonomileri çok kırılgan, daha ağır sonuçları olmasın, biz de bundan etkilenmeyelim diye" diyor. Takdiri aziz milletimize bırakalım.”

BAHÇELİ EN SON KONUŞACAK KİŞİ

Altay, Devlet Bahçeli’nin sözleri ile ilgili bir soru üzerine, “Ben yıllardır Tayyip Erdoğan'ın muhalifiyim, kendisine çok laf ettim ama ben Tayyip Bey'le Meclis'te karşılaşırsam yüzüne gözüne bakabiliyorum. Yani yüzüne bakamayacak laf etmedim. Ama Devlet Bey, Tayyip Bey ile ilgili öyle laflar etti ki, şimdi Tayyip Bey'in yüzüne nasıl bakıyor onu merak ediyorum, bir… Bu konuda Türkiye'de en son konuşacak kişi Sayın Bahçeli'dir ve kişi kendinden bilir işi. Sayın Bahçeli'ye şunu sormak lazım: Hani bu bir mukayese bile değil ama Sayın Bahçeli suda ateş yanmaz diyordu, yanıverdi; tekeden süt çıkmaz diyordu, çıkıverdi; balda tuz bulunmaz diyordu, bal tuzlu çıktı. Bahçeli sen önce kendine bak, bu işlere karışma. Tayyip Erdoğan'ı o postta tutmaya senin gücün yetmez. Nokta” diye konuştu.