22.07.2025
22.07.2025
CHP Sözcüsü Deniz Yücel, "Terörsüz Türkiye" süreci kapsamında kurulacak komisyona ilişkin "CHP bu komisyonda bulunmayı arzulamaktadır. Katkı koymak istemektedir. Ancak bu koşulsuz ya da kayıtsız şartsız bu komisyonda yer alacağı anlamına da gelmemektedir. Biz yapıcı olmak ve katkı koymak niyetindeyiz. Barışın, demokrasinin her zaman destekçisiyiz, savunucusuyuz. Ancak bu sürecin işleyişi, sürecin diğer aktörlerinin tavırları, samimiyetleri, sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi CHP'nin alacağı tavır konusunda da önemli bir etken olacaktır" dedi.
CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, partisinin genel merkezinde yaptığı açıklamada, tedavi gördüğü hastanede çoklu organ yetmezliği nedeniyle 93 yaşında hayatını kaybeden eski CHP Genel Başkanı ve ANKA Haber Ajansı'nın Onursal Kurucusu Altan Öymen ve Bursa Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Lale Karabıyık'a rahmet diledi.
Yücel, şunları kaydetti:
"Demokrasi, eşitlik, özgürlük, sosyal adalet vaatleriyle iktidara gelen, ülkeyi 23 yıl tek başına yöneten, 'Millet iradesiyle' kavramını dilinden düşürmeyen bir iktidarın, seçilmişlere zulmettiği bir dönem yaşıyoruz. 31 Mart yerel seçimleri başarısızlığının hazımsızlığı ve her geçen gün eriyen oylarının paniğiyle, AKP’yi ve Erdoğan’ı dört kez yenen İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Cumhurbaşkanı adayımıza, bir sonraki Cumhurbaşkanına darbe yaptılar. Getirin sandığı. Demokratik koşullarda, mertçe bir yarışa girin Sayın Ekrem İmamoğlu’yla, bakın bakalım kim seçiliyor Cumhurbaşkanı.
"Millet iradesi 121 gündür tutsak"
CHP’yi düşmanlaştırma ve itibarsızlaştırma planı uygulamaya konuldu. Sayın Ekrem İmamoğlu’nun, AKP Genel Başkanını koltuğundan etmesini önlemek için, İstanbul başta olmak üzere 15 belediye başkanımızın hukuk kılıfı altında siyasi operasyonlarla tutuklanmaları ve görevden uzaklaştırılmaları sağlandı. Millet iradesi 121 gündür tutsak. Bakın, kimse soruşturulmaktan ve yargılanmaktan muaf değildir. Ama sen geçmişi belli, geçmişte görevlendirildiği davalarda yaptıkları belli, siyasi tavrı belli, yetki sınırlarını tanımayan, Türkiye Savcısı gibi hareket eden bir kişiyi özel olarak görevlendirirsen ve onun yürüttüğü soruşturmalar sonucunda bu tutuklamalar gerçekleşiyorsa işte orada hukuk yoktur, hukuksuzluk vardır. Sadece hukuksuzluk değil, orada hukuksuzluğun ötesinde organize bir kötülük vardır. Orada insanların hukuksuz şekilde özgürlüklerinden mahrum bırakılması, insanların haksız yere itibarsızlaştırılması vardır. Orada eşlerin, çocukların döktüğü gözyaşı vardır. Orada anaların ahı vardır.
"Beyaz Toros maketiyle mesaj vermeye çalışandan ne hukukçu olur ne de Savcı"
19 Mart hukuk darbesinin üzerinden geçen dört aya rağmen ortada hala iddianame yok. Yüzlerce arkadaşımız hiçbir hukuki dayanağı olmayan, soyut iddialarla cezaevinde tutuluyor. Etkin pişmanlık kılıfı altında düşman hukuku anlayışı içinde akla gelmeyecek iftiralar atılıyor. Bu iftiralarla ve yandaş basına servis edilen kurgu görüntülerle algı operasyonu derinleştiriliyor. Darbe dönemlerine rahmet okutacak şekilde sistematik baskı ve sindirme operasyonu ile karşı karşıyayız. Hatta bu işi öyle bir noktaya getirdiler ki, bu soruşturmaları yürüten birileri 'Beyaz Toros' hatırlatması yapıyor. 1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlerle, işkenceyle, gözaltındaki kayıplarla özdeşleşen beyaz Toros maketiyle mesaj vermeye çalışandan ne hukukçu olur ne Savcı. Bir savcının gücü yasalardan gelir, hukukun üstünlüğünden gelir. Bir savcının gücü, güçsüzü güçlüye ezdirmemesinden, hukuk kurallarını uygulamasından, Cumhuriyetin Savcısı gibi davranmasından gelir. Bir yargı mensubu, bir siyasi partiye yaranma telaşı ve refleksi ile hareket ediyorsa orada büyük bir çürümüşlük ve kokuşmuşluk vardır.
"Murat Çalık’ın durumu kötülüğün resmidir"
İstanbul ile başlayıp sadece CHP’li belediyeler hakkında yürütülen, siyasetin kurguladığı bu operasyonlarda savunma hakkı, adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi, lekelenmeme hakkı gibi temel haklar açıkça ihlal edilmektedir. Hukukun en temel kuralları yok sayılarak, siyasetin merkezinden yönetildiği çok açık soruşturmaları yürütenler, sadece belli kişileri ya da bir siyasi partiyi değil, toplumun büyük kesiminin iradesini yok sayan, milletin iradesiyle inatlaşan aymazlık içindedir. CHP olarak, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve İstanbul Adliyesi’nde görevli iki savcı hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu’na şikâyette bulunduk. İktidar hırsıyla, insanları haksız ve hukuksuz şekilde Silivri zindanlarına göndermekten çekinmeyen bu akıl, insan hayatını hiçe saymaktadır. Hani Nazım, 'Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?' diye sormuştu ya dizelerinde. İşte bugün 'Kötülüğün resmini yapmak' iktidara düşmüştür. Murat Çalık’ın durumu kötülüğün resmidir. Murat Çalık’a, annesine, eşine, çocuklarına, ailesine yaşatılanlar kötülüğün resmidir.
"Derhal tahliye edilmelidir"
Hızla kilo kaybeden, geçmişte iki kez kanser atlatmış Murat Çalık Başkanımız İzmir Şehir Hastanesi’ne gönderilmiş ve hematoloji servisinde tedaviye alınmıştır. Bütün bunlar yaşanırken Murat Başkanımız önemli bir ameliyat geçirmiş, kalbindeki sorun nedeniyle anjiyo olmuş ve bir süre de yoğun bakımda tutulmuştur. İnsanı söylerken bile yoran bu trafik, hasta olan biri için adeta işkence haline gelmiştir. Onun için kaygılanan başta annesi eşi, çocuğu ve kardeşleri açısından yaşananlar dayanılması imkânsız bir hal almıştır.
19 Mart hukuk darbesi açıkça bir insanın canına kastetmektedir. Mehmet Murat Çalık Başkanımız derhal tahliye edilmelidir. Bu cümleye eklenecek, 'ama, fakat, çünkü' gibi sözcükler yoktur. Hastane raporları ortadadır. 84 yaşında bir annenin oğlunu görmesini engelleyen, 12 yaşında bir çocuğu, babasının hayatından endişe eder hale getiren bu düzenin sahipleri mutlaka ama mutlaka hukuk önünde bir gün hesap verecektir. Murat Çalık Başkanımıza ve ailesine yaşatılanlar büyük bir vicdansızlıktır. Derhal tahliye edilmelidir.
"Vatandaşta bıçak kemiğe dayandı ama AKP halka karşı üç maymunu oynamaya devam ediyor"
Temmuz ayının sonuna geliyoruz ama iktidardan asgari ücreti arttırmaya yönelik adım yok. Geçim sıkıntısı günden güne artan milyonlar, iktidarın umurunda değil. Meclis'i, üç beş yandaş şirketin rantı için gece gündüz çalıştıran AKP, söz konusu asgari ücretli olunca Meclis'i tatil etmenin derdine düştü. Koca bir yasama dönemi geçti, işçinin emekçinin geçim derdine derman olacak, çiftçiyi destekleyecek, esnafa cansuyu verecek, vatandaşın yaralarını saracak tek düzenleme dahi AKP’nin gündemine gelmedi. Açlık sınırı asgari ücretin üstünde, yoksulluk sınırı en düşük emekli maaşının beş katı. Meclis'i kapatıp tatile gidenlere soruyoruz; CHP'nin, asgari ücreti 30 bin 205 lira olmasına dair kanun teklifini neden gündeme almadınız? En düşük emekli maaşının, asgari ücret seviyesine çekilmesine yönelik kanun teklifimizi neden gündeminize almadınız? Milyonlarca emekçiye, emekliye rahat bir nefes aldıracak olan bu teklifler Meclis gündemine neden getirilmiyor? AKP tatil, deniz, kum, güneş derdindeyken 86 milyon geçim derdinde. Vatandaşta bıçak kemiğe dayandı ama AKP halka karşı üç maymunu oynamaya devam ediyor.
"'Zeytin Yasası'nın iptal edilmesi için elbette Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağız"
Gözlerini koltuk sevdası kör etmiş. Bu güzel memleketi ve vatandaşı düşündükleri falan yok. Kamuoyunda 'zeytin yasası' olarak bilinen teklifi, kendilerinden geçecek kadar kör olmuşçasına savunmalarını sebebi bu. Zeytinlikleri, meraları maden şirketlerine peşkeş çeken bu kanun, tüm itirazlarımıza rağmen kabul edildi. Bu kanun kabul edilirken Meclis kapısında açlık grevine başlayan köylüleri yok sayan, bilimsel tespitleri elinin tersiyle iten, 'Yaptım, oldu' diyen anlayışla hareket edildi. 26 köyün yaşanmaz hale gelmesine ve boşaltılmasına sebep olacak, binlerce zeytin ağacını yok edecek bu teklif doğaya ihanettir. Kadim bir kültürün, bereketin, bolluğun simgesi olan zeytinin, maden şirketleri para kazanacak diye feda edilmesi, akıl ve izanla açıklanabilecek bir durum değildir. Özel şirketlerin para kazanmasını kamunun üstün yararından daha öncelikli gören bir anlayışla hazırlanan bu yasanın iptal edilmesi için elbette Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağız. Bu talan zihniyetinin eşsiz doğamızı yok etmesine karşı başlattığımız mücadelemizi tüm hukuki süreçleri işleterek sonuna kadar devam ettireceğiz.
"AKP iktidarı, 2025 bütçesini ilk altı ayda harcadı, kasayı tam takır kuru bakır yaptı"
Yılın ilk altı ayında 1 milyona yakın vatandaşımız işten çıkarıldığı için İşsizlik Sigortası Fonu'na başvurdu. Bu başvurular, geçen yılın ilk altı ayına göre yüzde 12 arttı. İşsizlikle ve geçim sıkıntısıyla sınanan vatandaş, çareyi kredi kartlarında ve ihtiyaç kredilerinde aradı. Vatandaşların, bankalara olan bireysel kredi ve kredi kartı borçları, Temmuz ayının ilk 10 gününde 39 milyar lira daha artarak 5 trilyona yükseldi. Böyle giderse 2025 bütçesinde oluşacak açık için ek bütçeye ihtiyaç duyulabileceği öngörülüyor. Ayağını yorganına göre değil, yandaşlarına, rant musluklarına göre uzatan AKP iktidarı, 2025 bütçesini ilk altı ayda harcadı, kasayı tamtakır kuru bakır yaptı. Kamu emekçilerine, emeklilere ve asgari ücretliye yapılacak harcamaları hesaba katmadan, tutarsız ekonomi politikalarıyla ilerleyen iktidarın yaptığı bütçe elbette ki işçiye, emekçiye, emekliye, memura yetmeyecek. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da, yılın ikinci yarısında artacak harcamalar için bir ek bütçe yapılmak zorunda kalınacak. Ama bu ek bütçeden asgari ücretliye ve emekliye yine bir şey düşmeyecek.
"MEB Bakanı'nın derhal o koltuktan uzaklaştırılması gerekmektedir"
Ülkede doğru olan, doğru giden ne var diye baktığımızda bir şey bulamıyoruz. Çünkü AKP doğru değil. Bir ağzı bozuk kişi, üstelik Milli Eğitimden sorumlu Bakan, çıkıp konuşuyor ama gerçekten bomboş konuşuyor. Cumhuriyet karşıtlığıyla tanınan, aklı ve bilimi reddeden ÇEDES projeleriyle, sevdalısı olduğu tarikat protokolleriyle bilinen, LGS sorularını çaldırıp, sonra utanmadan, hiçbir şey olmamış gibi davranabilen bu şahsın derhal o koltuktan uzaklaştırılması gerekmektedir. Bu şahıs Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda oturduğu sürece, Cumhuriyetimizin teminatı çocuklarımız, gençlerimiz tehdit altındadır.
"Rabia Naz için adalet sağlanacaktır"
Son olarak; yedi yıl önce şüpheli şekilde hayatını kaybeden ve ölümü hala aydınlatılamayan minik yavrumuz Rabia Naz’ın babası Şaban Vatan yedi gündür cezaevinde. Dönemin Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin açtığı hakaret davası sebebiyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan acılı babaya yapılan eziyetin son bulmasını istiyoruz. Evladını kaybetmesi yetmedi mi bir de hapse atıyorsunuz? Evladının katillerinin yakalanıp yargı önüne çıkarılmadığı yetmedi mi bir de hapse atıyorsunuz? Kızının şüpheli ölümünü aydınlatmak için, yedi yıldır tek başına mücadele veren bir babayı cezaevine koyacak kadar vicdansız, Ucu size dokunacak diye katillerini aramayacak kadar yüzsüzsünüz. Buradan söz veriyoruz, bu ülkeyi adaletin ışığıyla aydınlatmaya başladığımız ilk gün, kimse kayırılmadan, kimse korunup kollanmadan Rabia Naz için adalet sağlanacaktır."
"İnsani duygularını kaybetmemiş, hukukun üstünlüğüne inanan herkesin söyleyebileceği bir şey bu"
Yücel, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç'in Mehmet Murat Çalık hakkındaki açıklamalarının sorulması üzerine Yücel şu yanıtı verdi:
"Vicdanı, adalet duygusu olan, insani duygularını kaybetmemiş hukukun üstünlüğüne inanan herkesin söyleyebileceği bir şey bu. Bir insanın hayatıyla oynanıyor. Bir insanın ailesinin eşinin, çocuklarının, annesinin, yakınlarının akıl sağlığıyla, duygularıyla oynanıyor. Burada bu insanlar seçilmiş kişiler, bu insanlar kriminal ya da sabıkalı kişiler değil ancak Murat Çalık Başkan'ın sağlık durumu dikkate alındığında adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakılıp tutuksuz yargılanması, bu ev hapsi olabilir yurt dışına çıkış yasağı olabilir farklı adli kontrol tedbirleriyle tutuksuz yargılanması hukuki gerekliliktir, hem de dediğim gibi insani duyguları, adalet duygusu olan herkesin isteyeceği ve temenni edeceği bir şeydir."
"İstanbul'da hukuk dışı yürütülen süreci nasıl eleştiriyorsak İzmir'de yapılan doğru işleri de takdir etmeyi biliriz"
Yücel, "İzmir soruşturması kapsamındaki bazı dosyalarda tahliyeler olduğu bilgisi var. Bu konuda değerlendirmeniz olur mu?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"İzmir'de yürütülen soruşturmaların İstanbul gibi yürütülmemesi gerektiğini defaatle söyledik. İzmir'de 150 kişinin gözaltına alınması, 59 kişinin tutuklanması yanlıştı. Ancak doğru yapılan işler de var. Örneğin İzmir'de iki hafta içerisinde iddianame düzenlendi. İstanbul'a baktığımızda dört ay oldu daha iddianame ortada yok. Yine dün bir dosyadan tensip tutanağıyla birlikte iddianamenin düzenlenmesi ve mahkemenin dosyayı inceleyip tensip tutanağını düzenlemesiyle birlikte 20 kişinin tahliyesine karar verildi. İstanbul'da hukuk dışı yürütülen süreci nasıl eleştiriyorsak İzmir'de yapılan doğru işleri takdir etmeyi biliriz. Aslolan yasalarımıza göre tutuksuz yargılamadır, adil yargılamadır, adil yargılanmanın savunma hakkının, masumiyet karinesinin lekelenmeme hakkının ihlal edilmemesidir. Diğer dosyalarda da bir an önce tahliye kararı verilmesi, insanların itibarsızlaştırılmasına, özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarına son verilip tutuksuz yargılanmalarının sağlanmasıdır."
"Sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi CHP'nin alacağı tavır konusunda önemli bir etken olacaktır"
Yücel, "Malumunuz perşembe günü Sayın Özgür Özel'in hem Meclis Başkanı hem Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanıyla bir görüşmesi olacak. Meclis Komisyonunun kurulmasıyla ilgili süreç CHP açısından nasıl işliyor? Vereceğiniz üyelerle ilgili isimler belirlendi mi? Süreci nasıl takip ediyorsunuz?" sorusunu da şöyle yanıtladı:
"CHP bugüne kadar tarihsel tutarlılığı içerisinde bu sorunun Meclis çatısı altında çözülmesi şeffaf yürütülmesi, tüm siyasi partilerin temsil edildiği bir komisyon üzerinden sürecin yürütülmesi konusunda bu işin fikir babası olmuştur. Biz önerilerimizi yazılı olarak Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'a ilettik. CHP bu komisyonda bulunmayı arzulamaktadır. Katkı koymak istemektedir. Ancak bu koşulsuz ya da kayıtsız şartsız bu komisyonda yer alacağı anlamına gelmemektedir. Biz yapıcı olmak ve katkı koymak niyetindeyiz. Barışın, demokrasinin her zaman destekçisiyiz, savunucusuyuz. Ancak bu sürecin işleyişi, sürecin diğer aktörlerinin tavırları, samimiyetleri, sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi CHP'nin alacağı tavır konusunda da önemli bir etken olacaktır. Süreci hep birlikte yaşayıp göreceğiz."
22.07.2025
22.07.2025
22.07.2025
22.07.2025