07.03.2019
07.03.2019
CUMHURİYET HALK PARTİSİ VE İYİ PARTİ'NİN ORTAK AYDIN MİTİNGİ
(07 MART 2019)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu:
-Milletin yanında olmak ayrı, sarayın yanında olmak ayrıdır. Milletin yanında olmak milletle beraber olmak demektir, milletin derdine derman olmak demektir. Milletin sorununu çözmek demektir. Sarayın yanında olduğunuz zaman milleti unutuyorsunuz.
-Bir ülkeyi yöneten bir kişi 3000 polisle, helikopterlerle vatandaşın arasına nasıl girecek? "Halkın adamıyım" diyor. Sen halkın adamı değil, saraydaki kibir abidesisin kardeşim!
-Çiftçi hangi durumda biliyor musunuz? Esnaf hangi durumda biliyor musunuz? Hal esnafı hangi durumda biliyor musunuz? Binlerce çocuk yatağa aç giriyor biliyor musunuz? Binlerce evde tencere kaynamıyor biliyor musunuz? Biliyorsunuz. Bilmeyen kim? Sarayda oturanlar. Halktan koptular.
-Bizim Belediye Başkanlarımızın yönettiği beldelerde hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Fakir aile varsa elektrik parasını, su parasını, doğalgaz parasını düşüreceksin. O ailenin açlık sınırı altındaki olan hayat standardını en az 2 bin 900 liraya çıkaracaksın. Çünkü açlık sınırı 2 bin 900 lira. Binlerce insan var şu anda çöplerden geçinen. 6 milyon kişi sokak ekonomisinden geçiniyor. Aileleriyle beraber 23 – 24 milyon kişi. 17 yıldır bu memleketi yönetenler Türkiye’yi bu noktaya getirdiler.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, CHP ve İYİ Parti Ortak Aydın Mitinginde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Efendim merhabalar Efeler diyarı, hakkı, hukuku ve adaleti beraber gerçekleştireceğiz, birlikte gerçekleştireceğiz, birlikte mücadele edeceğiz. Ülkemiz için, çocuklarımız için, geleceğimiz için, bayrağımız için, vatanımız için birlikte mücadele edeceğiz. Bu topraklara hakkı, hukuk ve adaleti birlikte getireceğiz. Birlikte getireceğiz çünkü burası Aydın. Efeler diyarı burası. Dolayısıyla Aydın aynı zamanda Kuvayımilliyenin kaynağı, Kuvayımilliyenin olduğu yer. Efelerin Türkiye’nin bağımsızlığı için nasıl mücadele ettiklerini siz benden daha iyi bilirsiniz. O nedenle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, onun silah arkadaşları, sizlerin dedeleri bizim için, güzel bir Türkiye için mücadele ettiler, biz de çocuklarımıza onlardan devraldığımız mirası daha güzel olarak devredeceğiz ve beraber hakkı, hukuku ve adaleti sağlayacağız.
Sizlerle beraber olmaktan onur ve gurur duyuyorum. Az önce Büyükşehir Belediye Başkan Adayımızı ve aynı zamanda Belediye Başkanımızı dinlediniz. Belediye Başkanımız, ama şimdi aday, sizlerin oyları için tekrar size gelecek ve size başvuracak. Onu dinlediniz; bir kadın, bir anne, olağanüstü çalışmalar sergiliyor. Sadece Aydın için değil, sadece Ege için değil bütün Türkiye’nin gözbebeği bir Büyükşehir Belediye Başkanınız var. Onunla gurur duymanız, onu Belediye Başkanı seçmeniz, aynı zamanda sadece Aydın’da değil bütün dünyada Türkiye’nin itibarını, kadın – erkek eşitliğini, kadınlara verdiğimiz önemi göstermesi açısından da son derece değerlidir. O nedenle bütün Aydınlılara şükran borçluyuz. Bunu söylemezsem doğruyu söylememiş olurum. Sizler Türkiye’ye bir kadın Büyükşehir Belediye Başkanı seçerek olağanüstü bir mesaj verdiniz. Verdiğiniz mesaj son derece değerlidir.
İYİ Partinin Sayın Genel Başkanını siz dikkatle dinlediniz, ben de dikkatle dinledim. Türkiye’nin içinde bulunduğu şartları siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum. Birlikte mücadele edeceğiz, birlikte mücadelenin, demokrasi içinde mücadelenin kendine göre artıları var. Nedir artılar? Hiç kimseyi ötekileştirmeden, kimsenin inancını ve kimliği sorgulanmadan, herkesi kucaklayarak hizmet etmek istiyoruz.
Nasıl hizmet edeceğiz? İnsana hizmet edeceğiz, birilerine değil. Çocuklarımızın geleceği için, evlatlarımızın geleceği için birlikte mücadele edeceğiz. Onlara yapılan hizmet, halka yapılan hizmet, Hakk'a yapılan bir hizmettir. Ben böyle bilirim. Dolayısıyla hep birlikte mücadele edeceksek, demokrasi mücadelesini vereceksek bir sandığa gideceğiz.
İki, İYİ Partinin Sayın Genel Başkanı söyledi sandıkta gerekli dersi vereceğiz. Bu bizim kültürümüzün de bir parçası, yanlış yapan insana yanlış yaptığını hatırlatmamız gerekiyor. Nasıl hatırlatacağız? Oylarımızla hatırlatacağız. Kavgadan, dövüşten uzak duracağız.
Biliyorsunuz biz olmasak belki Erdoğan’ın konuşacağı bir konu kalmamış olacak. Kardeşinize 'Bay Kemal' diyerek sanki beni kendisine muhatap etmek istiyor.
Benim muhatabım olacak kişinin dürüst adam olması lazım, namuslu adam olması lazım.
Bay Kemal olmak kolay değil.
Bay Kemal olmak için, mal varlığını kapı gibi millete açıklamak lazım.
Bay Kemal olmak için, kul hakkı yememek lazım.
Bay Kemal olmak için, oğluna telefon açıp 'oğlum paraları sıfırladın mı' dememek lazım.
Bay Kemal olmak için, oğlunu bedelli askere göndermemek lazım, fakir fukaranın oğlu nasıl gidiyorsa bizim çocuğumuzda öyle gitti askere.
Dolayısıyla Bay Kemal olmak kolay değildir, zor bir iştir Bay Kemal olmak. Bana söylediği zaman onu gülerek izliyorum. Bir komedi filmi izler gibi gülerek izliyorum ve her söylediğinde de bunlar benim aklıma geliyor, sizin de aklınıza gelsin. 'Bay Kemal' dediği zaman; dürüst adam, namuslu adam, kimsenin aşına, işine göz koymayan bir adam, Beyt-ül mala el uzatmayan bir adam, malı götürmeyen bir adam. Biliyorsunuz malı götürmeye çok meraklılar.
Şu soruyu kendinize sorun, öncelikle AK Partili ve MHP’li kardeşlerime seslenmek isterim. Sandığa gideceksiniz şu soruyu kendinize sorun, vicdanınıza sorun ve ondan sonra sandığa gidin. Soru şu: 17 yıldır tek başına memleketi yönetiyorlar, 17 yıl. İstedikleri kanunu çıkardılar, istedikleri kararnameyi çıkardılar, istediği kişiyi bakan yaptılar, istediği kişi vali yaptılar, kaymakam yaptılar, paşa yaptılar, rektör yaptılar. Hayatın her tarafına istediği kişiyi atadı, istediği kişiyi aldı, istediği sarayı yaptı, istediği sarayda oturdu, uçan sarayı var, yazlık sarayı var, kışlık sarayı var, yani ne derse her şey var ve bu her şeyi AK Partili kardeşlerimle, MHP’li kardeşlerimin verdiği oylarla yaptı. Asıl soru şu: 17 yılın sonunda nasıl olur da bu güzel ülke soğan kuyruğuna mahkum edilir? Eğer bu soruyu sorarsanız vicdanınıza, sandığa gideceksiniz vicdanınızın sesini dinleyerek oy kullanacaksınız.
17 yıldır tek başına yönetiyorsun, 17 yılın sonunda milleti getiriyorsun soğan kuyruğuna mahkum ediyorsun ve adına da varlık kuyruğu diyorsun. O kuyruk varlık kuyruğu olsa, sen fakir fukarayı oradan kovarsın, önce sen girersin o sıraya, önce sen malı götürürsün.
Ben seni bilmez miyim, senin ne yaptığını bilmez miyim ben? Sadece sen değil, senin, yakınlarının, bakanlarının ne yaptığını ben bilmez miyim? Gayet iyi bilirim. Sizin Man Adasında hesaplarınız var mı, Man Adasında ticaretiniz var mı? Bir kuruş vergi ödememek için Man adasında beyler şirket kurdular. Milyon dolarları getirdiler. Sizler kefen bezi alırken vergi verirsiniz, bu beyler milyon dolarları getirdiler, bir kuruş vergi ödemediler.
Sonra diyor ki, Sayın Ekrem İmamoğlu dedi ki "ben sosyal yardımlar yapacağım, su fiyatlarını düşüreceğim." Beyefendi buna tahammül edemedi, bağırıyor "kimin parasını kime veriyorsun..." Söyleyeyim, milletin parasını millet için harcıyor, bu kadar basit. Yani diyor ki, niye bana vermiyorsun, niye millete veriyorsun, bana vereceksin diyor.
Beyler, size de bir sözüm var, bir müjdem var daha doğrusu. İki hafta önce bakanlar bir kararnameyle kürkten alınan vergiyi sıfırladılar. Gözünüz aydın, artık bu mitingden sonra gidip hanımınıza birer kürk alabilirsiniz, nasıl olsa vergisiz. Anlaştık mı?
Soru şu: AK Partili kardeşlerime sesleniyorum, MHP’li kardeşlerime sesleniyorum, sen sevgili vatandaşım otobüse binerken vergi ödüyorsun, su içerken vergi ödüyorsun, sakız alırken vergi ödüyorsun, kefen bezi alırken vergi veriyorsun, dolmuşa binerken vergi veriyorsun, elektriği yakarken vergi veriyorsun, doğalgazı yakarken vergi veriyorsun, sen vergi veriyorsun, onlar kürkten vergiyi kaldırıyorlar. Bu mudur adalet? Sandığa gideceksin, bunun hesabını soracaksın. Hesabını sorarsan demokrasiyi güçlendirirsin ve bir daha kimse bu tür kararnamelerin altına imza atmaz. İkinci soru: Niye kürkten sıfırlıyorlar? Mesela suda vergiyi sıfırlayabilirler, ekmekte sıfırlayabilirler, pek çok temel gıda maddesinde vergiyi sıfırlayabilirler. Niye kürkte sıfırladılar da diğerleri devam ediyor? Biliyor musunuz, saray sosyetesinin kürke ihtiyacı var. O kürkü alırken de vergisiz almak istiyorlar.
Bakınız şu gerçeği sakın unutmayın, milletin yanında olmak ayrı, sarayın yanında olmak ayrıdır. Milletin yanında olmak milletle beraber olmak demektir, milletin derdine derman olmak demektir. Milletin sorununu çözmek demektir. Sarayın yanında olduğunuz zaman milleti unutuyorsunuz.
Sayın Genel Başkan dedi ki, "Erdoğan gezerken 300 polisle geziyor", sanıyorum bir sıfır atlandı Sayın Genel Başkan, 300 değil, 3000 polisle geziyor. Şimdi bir ülkeyi yöneten bir kişi 3000 polisle, helikopterlerle vatandaşın arasına nasıl girecek? "Halkın adamıyım" diyor. Sen halkın adamı değil, saraydaki kibir abidesisin kardeşim! Sayın Genel Başkan söyledi, "Halkla senin bir ilgin yok." Şunu kabul ederim bakın, AK Partili kardeşlerime söylüyorum şunu kabul ederim, İstanbul’dan seçimi kazandın, geldin Ankara’da Keçiören’de mütevazı bir evde oturdun, milletvekili lojmanlarını kapattın, hepsini kaldırdın, "bütün milletvekilleri milletin arasında olacak" dedin. İtiraz eden oldu mu? Hayır. Peki ne oldu? O halkın adamı diye ortaya çıkıp bugün saraya kapılan adama ne oldu? Neden böyle bir hal oldu, neden 3000 kişilik koruma ordusuyla geziyor, hangi gerekçeyle geziyor? Bunların tamamını sormak zorundasınız.
Ülkücü kardeşlerime de özel bir bağlamda seslenmek isterim. Milliyetçilik farklı bir şeydir, milliyetçilik vatanseverliktir, milliyetçilik bayrağa bağlılıktır, milliyetçilik hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi istemektir. Milliyetçilik 82 milyon kişinin tasada ve kıvançta beraber olması demektir. Rahmetli Ecevit ne diyordu? "Biz milliyetçiliği Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına yazdık" diyordu. "Biz milliyetçiliği afyon tarlalarına yazdık" diyordu. Ne yaptılar? Papazı serbest bıraktılar. Kimin talimatıyla? Trump’ın isteği üzerine. Bu mudur milliyetçilik? Şimdi bana kalkmış milliyetçilik dersi veriyor. Sen kim, milliyetçilik kim? Düne kadar her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına alıyordu, şimdi kalkmış bana milliyetçilik dersi veriyor.
Ülkücü kardeşlerim milliyetçilik şudur; kendi devletinin silah fabrikasını yabancı bir orduya satan iktidara ve ona destek verenlere milliyetçi denmez. Gayri millidir onlar. Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası niye Katarlılara satılıyor? Fırtına obüsleri orada yapılıyor. Bugün aynı fabrikayı kursanız 20 milyar dolar. Ne karşılığında sattılar? Katar emiri bir uçak verdi, beyefendi de buradan fabrika verdi. Bir ülkenin en tepe noktada oturan kişisi başka bir ülkenin bedava verdiği uçağa binmez ayıptır bu, günahtır bu. Bu ülkenin tarihine ihanettir bu.
Çiftçi hangi durumda biliyor musunuz? Esnaf hangi durumda biliyor musunuz? Hal esnafı hangi durumda biliyor musunuz? Binlerce çocuk yatağa aç giriyor biliyor musunuz? Binlerce evde tencere kaynamıyor biliyor musunuz? Biliyorsunuz. Bilmeyen kim? Sarayda oturanlar. Halktan koptular.
Belediye Başkanımdan iki şey istiyorum, gittiğim her yerde söylüyorum. Bir, seçildiğin andan itibaren hiçbir ayrım yapmadan bütün beldeyi kucaklayacaksın. Sen artık bir partinin değil, Aydın’ın Büyükşehir Belediyesisin ve onun Başkanısın sen. Dolayısıyla bütün Aydın’ı kucaklayacaksın. Hiç kimseye ayrımcılık yapmayacaksın. Şu mahalle bana oy vermedi, şu ilçe bana oy vermedi diye ben oraya hizmet götürmeyeceğim demeyeceksin. Her yere eşit hizmet götüreceksin. İki, Belediye Başkanları para harcarlar. Az önce Özlem Hanım da söyledi "Şu kadar milyar liralık yatırım yaptım, bundan sonra yatırımı ikiye, üçe katlayacağım" dedi. Güzel. Kimin parası bu? Sizlerin ödediği para. Bir Belediye Başkanından istediğim ikinci şey, yaptığı her kuruş harcamanın hesabını millete vermesidir. Şu köprüyü şu fiyata yaptım, şu yolu şu fiyata yaptım, şuradan sütü şundan aldım, eti şundan aldım, köylüye şu kadar yardımı yaptım, şu insanlara yardım yaptım diye herkese açıklayacak. Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımız bunu yapıyor. Diğer Belediye Başkanlarımız da bunu yapıyor, yeni seçilecek Belediye Başkanlarımızdan da bunu istiyorum ben. Ayrımcılık yok, hiçbir şekilde ayrımcılık yok. "Sadece bir konuda ayrımcılık yapabilirsin" diyoruz. Nedir o konu? "Bir mahalle çok fakirse oraya pozitif ayrımcılık yapacaksın, oraya daha fazla yatırım yapacaksın, onların hayat standardını yükselteceksin" diyorum.
Bir başka isteğim, bizim Belediye Başkanlarımızın yönettiği beldelerde hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Fakir aile varsa elektrik parasını, su parasını, doğalgaz parasını düşüreceksin. O ailenin açlık sınırı altındaki olan hayat standardını en az 2 bin 900 liraya çıkaracaksın. Çünkü açlık sınırı 2 bin 900 lira. Binlerce insan var şu anda çöplerden geçinen. 6 milyon kişi sokak ekonomisinden geçiniyor. Aileleriyle beraber 23 – 24 milyon kişi.
17 yıldır bu memleketi yönetenler Türkiye’yi bu noktaya getirdiler. Düşünerek sandığa gidin, elinizi vicdanınıza koyun. Memleket bizim memleketimiz, bayrak bizim bayrağımız, ülke bizim ülkemiz. İnsanlarımız çalışkan, ister doğuda, ister batıda, ister güneyde, ister kuzeyde 82 milyonumuzun yüreği beraber atmalı. 82 milyon insan bu ülkenin güzelliği için mücadele etmeliyiz. Bir çocuk yatağa aç giriyorsa, bu çocuğun açlığı hepimizin ortak sorunu olmalı. Çiftçimiz üretemiyor. Düşünebiliyor musunuz bunların tarım politikasını; Arjantin’den canlı havyan getiriyorsunuz, Romanya’dan da saman getiriyorsunuz, hayvana burada saman yediriyorsunuz ben tarım yaptım diyorsunuz. Biliyorum hayvanlar hastalıklı, etler hastalıklı, bir sürü sorun var, bunların tamamını biliyoruz. Ama söylemek yetmiyor, önünüzde bir fırsat var ayın 31’inde sandığa gideceksiniz elinizi vicdanınıza koyacaksınız ve oyunuzu da öyle kullanacaksınız. Benim istediğim bu sadece. Kadını, erkeği, yaşlısı, genci beraber çalışacağız, tasada ve kıvançta beraber olacağız, birlikte mücadele edeceğiz, birlikte Türkiye’yi düzlüğe çıkaracağız. Emin olun yerel seçimlerde vereceğiniz her ders, Türkiye’de demokrasinin standardını yükseltecektir ve bütün dünya Türkiye’de demokrasi kazandı diyecektir. Bütün baskılara rağmen Türkiye’de demokrasi kazandı diyeceklerdir.
Efendim hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Kandiliniz mübarek olsun diyorum. Evinizde, çoluk çocuğunuzla birlikte huzur içinde yaşayın diyorum. Benden büyüklere selamlarımı, saygılarımı sunuyorum, yaşıt olanlarımı kucaklıyorum, çocukların gözlerinden öpüyorum, bütün hanımlara selamlar, saygılar sunuyorum. Nasıl tasarruf yapacaklarını bilmiyorlar, ama söyledim saraya bir ev hanımı çağır nasıl tasarruf yapılacağını sana göstersin diye. Şimdi siz sandıkta o dersi verin.
Hepiniz sağ olun, var olun diyorum, hepinize selamlar, saygılar sunuyorum.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener:
- "Cumhur İttifakı'na oy veren herkesi kardeşimiz görürüz. AK Parti'li de kardeşimizdir, MHP seçmeni de kardeşimizdir. Bu bir yerel seçim. Şehrimize kim hizmet veriyorsa ona oy vereceksiniz"
İYİ Parti ve CHP'nin Aydın'da Atatürk Kent Meydanı'ndaki ortak mitinginde konuşan Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın partilerine ve Millet İttifakı'na yönelik nitelemelerini eleştirdi.
Erdoğan'ın kendisine "Türkiye'de Kürdistan bölgesi var mıdır? Meral Hanım cevap versin." dediğini bildiren Akşener, şunları söyledi:
"Böyle bir şey yoktur. Ben eski İçişleri Bakanıyım. Bizim dönemimizde Irak'ın kuzeyi derdik, Kuzey Irak bile demezdik. Bugün bu ülkede bu arkadaşın İçişleri Bakanı'nın 2 günde onayladığı Kürdistan Sosyalist Partisi var. Nereninmiş, kimin zamanındaymış. O fotoğraflarda gördüğünüz 'defolup gitsinler Irak'taki Kürdistan'a' diyen Cumhurbaşkanı. Irak'ın kuzeyindeki o bölge kadim Türkmen elidir. 2,5 milyon Türkmen yaşardı, sen orada bir devlet kurulmasına ön ayak oldun ve o devleti tanıdın."
Kimseyi ötekileştirmediklerini herkesi bu ülkenin asli unsuru olarak kabul ettiklerini anlatan Akşener, "Aziz Türk milletinin evlatları, bizler Cumhur İttifakı'na oy veren herkesi kardeşimiz görürüz. AK Partili de kardeşimizdir, MHP seçmeni de kardeşimizdir. Bana 'bu kadın' dedi ki ben ona 'bu adam' demeyeceğim. Bu bir yerel seçim. Şehrimize kim hizmet veriyorsa ona oy vereceksiniz." dedi.
26.12.2024
26.12.2024
26.12.2024
26.12.2024