15.07.2024

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel: “CHP’nin Tarihsel Olarak Gülen Cemaati ile Bir Husumeti Vardır”

CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL:

“O GECE GERÇEKTEN İKTİDARI, MUHALEFETİYLE BU ÜLKE ÇOK İYİ SINAV VERDİ”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, HaberTürk yayınında, “Demokrasiye karşı yapılan bu darbeden sonra demokrasiyi biraz askıya alıp, OHAL yetkilerini yıllarca kullanmak iktidar partisinin eliyle demokrasimize, kuvvetler ayrılığına çok büyük yaralar açtı. Çok büyük vicdanları karartan işler oldu. Bir de bir sürü FETÖ’cü o bulanıklıktan istifade tekrar kendine pozisyon ve konum buldu. At izi ile it izi birbirine karıştı. Bir baktık, FETÖ mensubu olup da o cemaatin talimatıyla bankaya kira yatıranlar memuriyetten atıldı. Bankayı kuranlar Cumhurbaşkanı’nın uçağına davet edildiler” ifadesini kullandı. Özel, “O gece gerçekten iktidarı, muhalefetiyle bu ülke çok iyi bir sınav verdi” dedi,

Özel’in katıldığı HaberTürk yayınında, soruları yanıtladı. Özel, “Bütün darbelerin hedefi hep Meclis olmuştur. Meclisleri lağvederler. Darbeciler şunu yaparlar. Milletin yetkilendirdiği kişilerden yetkiyi alıp, orayı lağvedip, yetkiyi kendileri kullanmak isterler. Şimdi Gülen Cemaati ile CHP’nin çizgisinde tarihsel bir husumet var. Bunun tabii lafa döküldüğü kritik noktalar var. Rahmetli Kamer Genç burada, sorunuza şu cevabı vermişti. ‘Yahu kardeşim. Bunlar bir gün gelirler, bir şey yaparlar, en büyük zararı siz görürsünüz. Benim onlarla ne bir ilişkim var, ne bir korkum ve çelişkim var. Ama siz bunları besliyor, büyütüyorsunuz, gelirler başınıza bela olurlar’ dedi. 15 Temmuz’a giderken istihbari bilgi değil ama havada uçuşan birçok bilgi vardı. Ama tanklarla insanların ezileceği, F16’larla Meclis’in bombalanacağı bir şey kimsenin aklının ucundan geçmiyordu. Ama rakamlara baktığınızda aslında tehlikenin ne büyük ve aslında hepimizin algılarının o noktada ne kadar eksik olduğunu görmek lazım. 33 bin subay vardı. 11 bini, yani yüzde 33’ü, 11 bin 400 subay FETÖ’cülükten ordudan atıldı. 3 subaydan biri FETÖ’cüydü. Kurmaylara baktığımızda oran yüzde 84. Yani 100 subaydan 84’ü terör örgütünün irtibatlı ve iltisaklıymış. Bunu gördüğümüzde ne büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu görelim. Birçok darbe kendisine meşru bir gerekçe üretir. Kimi rejimi korumak için yapar, kimi başka bir şey için yapar. Bunlar sistematik şekilde yıllardır bugüne hazırlanıyorlarmış, bir gün bunu yapacaklarmış. Yani burada şöyle düşünmek lazım. Evet, darbe oldu ama onlar bir gün yönetimi devralmak üzere hazırlık içindelerdi. O günün o gün olduğuna karar verdiler. Bunlar bir gün Cumhuriyet hükümetini devirip, yerine Fethullah Gülen’i geçirmek ve yönetimi bir cemaat olarak devralmak üzere hazırlık yapıyorlarmış. Bu süreçteki kusur şudur ki: Efendim bunların alnı secdeye geliyor. Bunlardan kötülük gelmez algısı. Liyakat yerine sadakate ya da yaşam biçiminin benzemesine duyulan güven bizi bu noktalara getirdi. CHP’nin tarihsel olarak Gülen cemaati ile husumeti vardır. 2015 MİT raporu var. O rapor hayata geçirilse, ben Sayın Ahmet Davutoğlu ki Türkiye Cumhuriyeti’nin o tarihte Başbakanı. O raporda darbenin iki numarası Mehmet Dişli’nin ihraç edilmesi söyleniyor. Gereği yapılmıyor. Oysa iktidar, muhalefet hep birlikte bir araya gelinebilse, böyle bir bela ile karşı karşıyayız. Gelin bunlarla birlikte mücadele edelim noktasında olsa belki bu kadar kan dökülmeden, bu kadar acı bir deneyim, o büyük tehlike yaşanmadan atlatılabilirdi. O süreçlerin hepsinden hepimizin alması gereken dersler var ama şunu çok rahatlıkla söylemem lazım. Bu işte Gülen cemaatinin devlete sızması ve yerleşmesinde, geçmişteki tüm bu görevleri yapmış olanların, belli oranlarda sorumluluğu vardır ancak AKP biraz önce söylediğim gerekçelerle onlara öyle bir alan açtı ki devletin en kritik yerlerine yerleştiler. Şu an şunu biliyoruz. Sayın Erdoğan’ın beş yaverinden dördünün FETÖ’cü olduğu, Sayın Abdullah Gül’ün yaverinin darbe gecesi 14’ünde uçup gelip, burada TRT’yi ele geçirmeye çalışan komutan olduğunu görmek lazım” ifadesini kullandı.

“‘BİZİM MECLİS’İ AÇMAMIZ LAZIM’ DEDİM”

Özel, “O gün aslında Meclis kapalıydı. 14’ü akşamı, 15’inde kapandı ama 12’yi geçtiği için 15’i diyoruz. 14’ü 15’e bağlayan gece, saat 02.30 gibi Meclis kapandı. Milletvekilleri illerine dağıldılar. Onu şunun için söylüyorum. O gece biz burada 104 vekildik. Olmayanlar niye yoktu diye düşünenler olabilir. Herkes seçim bölgesine gitti. Nöbetçi olmasam ben de gitmiş olacaktım. Cumartesi günü Bursa’da kayınbiraderimin hayırlı bir işi vardı. Onun için Cumartesi sabahına hızlı tren biletimi almıştım. Eskişehir, Bursa gidecektim. O gece buradaydım ve o gün boştum. Meclis’in garajında tuttuğumuz bir sarı arabamız vardı. Aykut Erdoğdu, ben Veli Ağbaba ve benim ortaklaşa 6’şar bin lira koyup aldığımız o sarı arabayı çalıştırdım. Şu anda Çankaya Belediye Başkanı olan Hüseyin Can Güner, o zamanlar 23 yaşında genç bir avukattı. Avukatım Hüseyin’i aradım, ‘Ne yapıyorsun’ dedim. Onu aldım. Arabayla gittik. Çok yakında Tunus Caddesi üzerinde sıkça gittiğimiz bir mekân var. Orada oturduk. Bir şeyler yedik, içtik filan. Sohbet ettik. Akşam saat 21.00’i biraz geçti. Ben de ertesi sabah erken kalkacağım ve gideceğim. 21.40 gibi misafirhanenin önüne arabayı park etmek üzereyken, başımın bir karış üstünden uçak geçti. Ne oluyor demeden, bir daha bir daha. Misafirhaneye girdim, o sırada bir yabancı haber ajansında o gün çalışan gazeteci arkadaşımız, aradı beni, dedi ki ‘IŞİD uçak kaçırmış, Anıtkabir’i bombalayacak diyorlar. Hava Kuvvetleri Ankara hava sahasını savunuyor’ filan. Tabii bunlar hep FETÖ’cülerin dezenformasyonu. 5 dakika sonra bir telefon daha geldi, başka bir gazeteci arkadaşımız. ‘Genelkurmay’ın önünde asker ile polis çatışıyor’ dedi. Dedim ki bu nasıl bir şey? Gece 22.00 gibi köprü kapandı, anlaşıldı ki darbe girişimi var. Ben milletvekili grubuna mesaj yazdım. ‘Arkadaşlar partide toplanalım’ dedim. Partiye gittim. 16 kişiymişiz o gün Ankara’da. 16 arkadaşımızla bir değerlendirme yaptık. ‘Bütün darbeler meclisleri kapatır. Bizim bu Meclis’i açmamız lazım. Yoksa bunlar Meclis’i zapt ederler bir daha girilmez. Gidelim orada mücadele edelim’ dedim. Ben Meclis’in açılma fikrini ortaya atan kişiyim. Meclis’i açan o günün Meclis Başkanı’dır. İsmail Kahraman’ın çağrısı ile geldik. Meclis’te İsmail Kahraman vardı. Bizi de gördü. İçeriye girdik ve o olağanüstünün olağanüstüsü diye kendisinin nitelendirdiği oturum gerçekleşti” diye konuştu.

“SÖZÜMÜZE GÜVENEN HERKESİ DARBEYE DİRENMEYE ÇAĞIRDIK”

Özel, “Sürekli Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nu arıyordum. Ulaşamıyoruz, çünkü uçaktalar ve gecikmeli indiler. Yoldayken ulaştım, ‘Biz uygun görüyorsanız Meclis’e geçiyoruz’ dedim. ‘Çok iyi yaparsınız’ dedi, ‘Ben de bulduğum ilk vasıta ile döneceğim’ dedi. Ama sonra tabii uçuş mümkün değil filan gelemedi. O anda Meclis’e giderken şöyle bir ruh halindeydik. Demokrasiye sahip çıkalım. Zaman zaman CHP’ye olmadık ithamlarda bulunuluyor. Demokrasiye sahip çıkalım, üstümüze düşeni yapalım. Darbeciler başarırsa hepimiz gittik. Ama darbeciler başaramadıkları durumda karşılarında iktidarı, muhalefetiyle, öyle bir güçlü demokrasi görüntüsü görsün ki Türkiye ve dünya bir daha kimse buna yeltenemesin. Esas hareket noktamız buydu. Siyasi parti ayrımı filan, kim sorumlu, kim hatalı, hepsini unuttuk. Hep birlikte buraya geldik. Salona girdik. İsmail Kahraman dedi ki ‘Oturumu birlikte yönetelim. Yanıma katip üye olarak her partinin grup başkanvekilini alayım’. Ben, Mehmet Muş, sonra da Erkan Bey geldi, öyle bir divan oluştu. Kendisi açılış konuşması yaptı. Sonra sözü bizlere verdi. Ben orada şunu söyledim. Benim altımda kot pantolon, üstümde sivil bir gömlek var. Misafirhaneye gittiğimde üstümü değiştirmiştim. ‘Divana çık’ deyince, böyle nasıl olacak dedim. O sırada Sayın Gündoğdu, dedi ki bana ‘Ben ceketimi vereyim’. Ceketi aldım AKP’li milletvekilinden, üstüme giyerken dedim ki ‘Milli görüş ceketini en son bana da giydirdiniz’ dedim. İsmail Kahraman da ‘Pek yakıştı’ dedi. Ben de dedim ki ‘Şu konuşmayı yapalım, iade edeceğiz’ filan dedim. Tabii o sıralarda Meclis’in bombalanması filan yaşanmamıştı. Ben dedim ki ‘100 yıllık partiyiz, seçimlere girer çıkarız. Yeneriz, yeniliriz. Ama hiçbir zaman darbeden medet ummayız. Yeni bir seçim yapılıp, CHP’ye millet yeni bir görev verene kadar ana muhalefet partisiyiz. Seçilmiş parlamentonun, demokrasinin, hükümetin arkasındayız’. Bu yaklaşım şu açından önemli. Darbeler doğası gereği iktidara yapılır. Darbenin muhatabı iktidardır. Ama herkes döner muhalefete bakar, ana muhalefetin gözünün içine bakar. Sen o darbeden medet umuyorsun görüntüsü verirsen, o gece Türkiye çok kötü günlere, çok kötü noktaya savrulabilir. Sözümüze güvenen herkesi darbeye direnmeye çağırdık” ifadesini kullandı.

“O GECE İKTİDARI, MUHALEFETİYLE BU ÜLKE ÇOK İYİ BİR SINAV VERDİ”

Özel, “Burada konuşurken bir, darbecilere bu Meclis bize teslim olmayacak izlenimini vermek. Bizim sözümüze değer veren herkese darbeye direnme noktasında net ifade kullanmak gerekiyordu. O gece gerçekten iktidarı, muhalefetiyle bu ülke çok iyi bir sınav verdi. CHP, MHP, AKP buradaydı. DEM Parti yoktu ama dediler ki ‘Ankara’da iki kişiyiz. Sokaklarda eli silahlı insanlar var. Gelmekten endişe ederiz ama tavrımız demokrasinin yanında, yazılacak bildiriye imza atacağız’ dediler. O gece burada 550 milletvekili olabilirdi. Biz olan 104 kişi buradaydık. Bombalamalar başlayınca. Bir, iki, üç. En son bir milimle… İnsanların bazıları oturduğu yerden diyor ki, tiyatro, şu, bu. Ben onlara çok sert tepki gösterdim, zaman zaman eleştirildim de bazıları tarafından. Adam şuradan F16 ile atıyor. Bir önceki çatıyı vuruyor. 0,1 derece yukarıdan atsa, Genel Kurul’un çatısını vuracak. Oraya vursa bütün milletvekilleri ölecekti. Bu kadar net. Biz onu yaşadık, sokakta gördük. Genelkurmay, bizim girdiğimiz kapının 50 metre aşağısı. Genelkurmay kavşağı. Biz buradan içeriye girerken oradan tanklar insanları eziyordu. Bu kadar yakın bir mesafede. Bu Meclis’in bahçesine üç kez içinde 20 küsur komandonun olduğu helikopter inmeye çalıştı. Meclis polislerinin ateşi karşılığında geri gittiler. Meclis’i ele geçirmek üzere komando yolladılar. Birisi Aykut Erdoğdu arkadaşımız olmak üzere birkaç milletvekilinde silah vardı, birkaç silahlı koruma vardı. Geldiklerinde çatışmayı göze aldılar onlarla. Arkadaşlarımız, öyle bir geceyi yaşadık biz burada. Tabii şöyle bir şey var. O gece herkes üstüne düşeni yaptı ama devamında tüm Türkiye siyaseti tarafından yapıldı. Kimseyi ayırmadan söyleyeyim. Birincisi, bu meseleyi siyaset üstü bir yerde tutmayı başaramadık. Bu meselenin herkes siyasetine girişti bir zaman sonra. OHAL ilan edildi” ifadesini kullandı.

“YENİKAPI RUHUNDAN ZİYADE TBMM’NİN 1920 RUHUNU YAKALAMAK LAZIMDI”

Özel, “Ben her zaman siyasette diyalogdan yanayım. Böylesi önemli durumda, Genel Başkan’ın çağrıldığı bir toplantıya iştirak etmesi gayet normal. Orada toplumun tüm kesimlerine açık olmak lazımdı ama daha o dakika Yenikapı’ya şu partileri çağıralım, şu partileri çağırmayalım. O bir kere yanlıştı. O detaya girmeyeyim. İkincisi Yenikapı meselesinin bir partinin egemenliğine girmek olarak anlamak istedi birileri. Hata oradaydı. Gelin bu Meclis’i işletelim. Yenikapı ruhundan ziyade TBMM’nin 1920 ruhunu yakalamak lazımdı. Bu yapılmadı. OHAL ilan edildi. 3 aylığına dediler. Biz ona da karşı çıktık. ‘Gelin Meclis’te sabahlara kadar hızla gereken kararları alalım. Ama denetimsiz olmasın’ dedik. Güç yozlaştırıyor. Mutlak güç mutlak yozlaştırıyor. Gücü eline alanlar, OHAL yetkisiyle bütün muhalefeti tasfiye etmeye çalıştılar. Dünya kadar FETÖ ile uzaktan, yakından ilgisi olmayan muhalif, siyasetçi, gazeteci tasfiye edildi. Burada tek başına kimse kimseyi suçlamasın. Türkiye’nin çok önemli, hayati konularda siyaseti alet etmemeyi, tek yumruk olmayı, tek yumruk kalmayı başarması lazım. 15 Temmuz gecesi tek yumruk olundu ama sonra tek yumruk kalınamadı. Bir bakımdan şöyle, biz tek yumruk kalmaya tek başımıza çalışsak, özür dileyerek söylüyorum MHP’ye döneceğiz. İktidarın koltuk değneği, iktidarın ayrılmaz parçası. Böyle bir şey olmaz. Biz bambaşka bir siyasi partiyiz. Bizden bunu beklemeyin ama böyle bir meseleyle de ayrışınca da ne FETÖ ile mücadele, ne darbe ile mücadele, ne ileri bir demokrasiye kavuşma, olmuyor işte. O yüzden sadece şu hatalıdır, bu hatalıdır demek doğru değil böyle bir günde. Doğru olan şudur. Hatanın büyük bir kısmı bu iktidara aitti. Ama tek yumruk olmayı başarmak önemliydi. Tek yumruk kalamamakta hiçbirimiz masum değiliz” diye konuştu.

“OHAL YETKİSİNİ ÇOK KÖTÜ KULLANDILAR, İSTİSMAR ETTİLER”

Özel, “OHAL’in içine anayasa değişikliği, referandum ve genel seçim sığdırıldı. Yani yıllarca OHAL sürdü. OHAL sırasında mahkemelerin kararlarına itiraz edilemedi. Alınan OHAL kararnamelerine itiraz edilemedi. Çok kötü kullandılar o yetkiyi. İstismar ettiler. Denetimsiz bir dönem geldi. Öyle oldu ki hani gerçekten izler birbirine karıştı. Mahkemelerde çok haklı verilen bazı kararlar, yapılan bir hukuki mücadele olan kısımlarla çok büyük haksızlıklar aynı kefede tartılmaya başladı. İnsanların adalete olan güveni sarsıldı. Ben darbe girişimine karışmış, ona finansman sağlamış, onun için atamalar yapmış, bürokraside bunun için konuşlanmış, FETÖ’cü, darbe girişiminin içinde olanların devletten ayıklanmasını son derece doğru buluyorum. Bunun bir başka yolu yok zaten. Yoksa bir daha kalkışırlar. Ama o sırada bir karar veriliyor. ‘Masumum’ diye bağırıyor adam, OHAL var diye sesini duyan yok. Yıllar sonra mahkeme kovuşturmaya gerek yok kararı veriyor. Ya da yargılıyor, beraat ettiriyor. Ama o damga alnında kalıyor. Devlete dönmesine izin verilmiyor. FETÖ’cüler dururken, solcu sendikacılar atılıyor. Efendim, bu fırsat ele geçti diye barış akademisyenleri haklarını arayamıyorlar. OHAL komisyonu 7 yıl boyunca barış akademisyenlerini oyalıyor mesela. Daha daha neler neler?” ifadesini kullandı.

“İKTİDAR PARTİSİNİN ELİYLE DEMOKRASİMİZE ÇOK BÜYÜK YARALAR AÇTI”

Özel, “Şu kadarını söyleyeyim, orada neler gördük? Demokrasiye karşı yapılan bu darbeden sonra demokrasiyi biraz askıya alıp, OHAL yetkilerini yıllarca kullanmak iktidar partisinin eliyle demokrasimize, kuvvetler ayrılığına çok büyük yaralar açtı. Çok büyük vicdanları karartan işler oldu. Bir de bir sürü FETÖ’cü o bulanıklıktan istifade tekrar kendine pozisyon ve konum buldu. At izi ile it izi birbirine karıştı. Bir baktık, FETÖ mensubu olup o cemaatin talimatıyla bankaya kira yatıranlar memuriyetten atıldı. Bankayı kuranlar Cumhurbaşkanı’nın uçağına davet edildiler. İsimlendirmek istemiyorum ama Meclis’in karşısındaki en heybetli binalarda Fethullah Gülen’in bayrağını sallayanlar döndüler ya da onun gazetelerinin baş yazarları, şimdi bu iktidarla birlikte pozisyon buldular. Biz iktidarı, muhalefetiyle bu işi büyük bir dirayet ve samimiyle sürdürebilseydik bunlar olmazdı ama yine de her şey bir yana, mesele ben bugün yine Meclis’te yapılan törene katılacağım. Bu pozisyonumuzun kıymetli olduğunu düşünüyorum. İktidar ve muhalefet kavgasından bu ülkedeki düzeni ortadan kaldırmaya çalışan bir takım unsular, aradan sıvışmasın. O yüzden diyalog zemini her zaman önemli” diye konuştu.

“İKTİDARLAR DEĞİŞİNCE HER ŞEYİN DEĞİŞTİĞİ BİR ANLAYIŞ OLMAZ”

Özel, “Uyuyan hücreleri vardır. Devlette biraz önce söylediğim yollarla yeni pozisyonlar bulmuşlar vardır. O zihniyet fırsatını bulursa her türlü ihanete kalkışır. Dikkatli olmak lazım. Ama esas tehlikeyi, alınan ana mesajı unuttu bazıları. Mesaj neydi? Neden herkes o gün birden hiç asılmayan binalara Atatürk resimleri asıldı, Meclis’in önemi vurgulandı? Önemli olan şu, cemaatler, tarikatlar devlet yönetmek için ortaya çıkmış yapılar değildir. Bunlara mensubiyet, devlet görevinde kriter olamaz ama bugün başka cemaatler, tarikatlar belli bakanlıklarda, belli yerlerde kümeleniyor. Senin cemaatin iyidir, benimki kötüdür. Bizimki milli cemaat… Devletin belli bir düzeni vardır, o düzen ırk, mezhep, inanca kördür. Onun kriterleri liyakattir. İyi yetişmektir. Onun kriterleri arka alanda başkalarına sadakat değil devlet ve millete sadakattir. Bununla ilgili kurumların net olarak, MİT’in, Genelkurmay, İçişleri Bakanlığı, TBMM’nin çok kritik noktalarında, böyle partilerin değişmesiyle, anlayışın değişmediği milli eğitim politikalarında, ulusal bir mutabakata ihtiyaç var. Bunu sağlamadıktan sonra esas beka sorunu bu. İktidarlar değişince her şeyin değiştiği, gelenin bütünüyle devleti ele geçirmeye çalıştığı bir anlayış olmaz. Dünyanın en pahalı arabalarını Almanlar üretiyor, bizim gibi zavallılara satıyorlar. En pahalı araçlar. Bunun bile başarısının sırrı şudur. Üzerlerinde tam mutabık oldukları bir ulusal milli eğitim sistemleri var. Kendi eğitim sistemleri var. Gelen giden uğraşmıyor. Her gelen reform yapmıyor. Anlaşmışlar. Bütün Almanlar, iktidarda kim olursa olsun, hepimizin çocukları en iyi şekilde yetiştirilecek. Dünya ile yarışıyorlar. Bizim burası gibi, geldim ben, Milli Eğitim Bakanlığına bayrağı diktim. Kendime göre nesil yetiştireceğim. Olmaz öyle şey. Hangimiz yaparsak başaramayız. Bu ülke, bu bayrağı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve bu Meclis’e sadık nesiller yetiştireceğiz. Onların farklı görüşleri olacak. Ekonomi, dış politika, orada yarışacağız. Ama devleti ele geçirmek üzerine bir anlayışı yarıştırırsanız, eninde sonunda 15 Temmuz’lar yaşanır” ifadesini kullandı.

“CHP BİR DAHA ELE GEÇİRİLEMEYECEK DÜZENLEMELERE HAZIRLANIYOR”

Özel, “Biz bu seçim sonuçlarını CHP’ye verilmiş önemli bir kredi olarak görüyoruz. Bu krediyi doğru kullanacağız. Bu ülkeyi yönetme yetkisini alacağız. Bu seçim sonuçlarında bize kredi verenler. Bu seçim bir yerel seçim. Bunu bir iktidarı uyarma, muhalefete yerelde yetki verip biraz izlemek isteme olarak gördükleri için, o seçim sonucunu araçsallaştırarak, erken seçim talep etmeyeceğiz dedim. Ama arkasından şunu söyledim. Millet isterse erken seçim olur. Halk istediğinde olur. Halkın erken seçim isteyip istememesinin kriteri de halkın geçinip geçinememesi, huzurunun olup olmaması noktasındadır. Maalesef, yerel seçimden bugüne yürütülen ekonomik politikalar, asgari ücrete zam yapılmaması, emekli maaşlarının artırılmaması. Çiftçilerin mağdur edilmesi, esnafın içinde bulunduğu durum ülkenin kötü yönetildiğini gösteriyor ve buna tepki olarak her yerden erken seçim sesleri yükseliyor. Benim erken seçimi yapma noktasında elimde 130 milletvekili var, 360 milletvekili lazım. 360 olsa bugün erken seçim isterim. Ama milletin talebini görüyorum ve şunu ısrarla söylüyorum. Bu kadar büyük bir kriz içinde bu kitlelerin sesi duyulmazsa, bu insanlara geçim imkânı yoksa seçimden başka çare yok. 31 Mart’taki tutumum ile bugünkü arasında hiçbir fark yok. CHP iktidar olduğunda, şunu söyleyeyim kurumları ele geçirmeye değil. Bir daha ele geçirilemeyecek şekilde düzenlemeler yapmaya hazırlanıyor. Biz gelip de basını ele geçirelim istemiyoruz. Bir daha kimse basını ele geçiremesin istiyoruz. Çalışanı patronundan, patronu siyasetten koruyacak tüm tedbirler olsun. Bütün basın çalışanları çok güçlü sendikal haklara sahip olsunlar. Gazetecilik yapsınlar. Patron talimat verse, sendika ile muhatap olacak olsun. Ama patron da kamu ile iş yapan, şunu yapan, bunu yapan ve o yüzden gelecek telefondan korkan değil kardeşim bunlar, gazeteci, işlerini yapıyorlar, biz karışamıyoruz diyecek güvencede olsun. Gelip yargıyı ele geçirme niyetinde değiliz. Bir daha kimsenin ele geçiremeyeceği bir yargı sistemi kurma niyetindeyiz. Gelip de milli eğitim politikalarını bir tek siyasi görüşe göre şekillendirme değil, ulusal bir mutabakatla, çocuklarımızın PİSA sınavlarında sonuncu değil birinci olma hedefinde olduğu, yetkinliklerin en iyi şekilde geliştirildiği, bütün öğrencilerin babası AK Parti’ye, MHP’ye, CHP’ye ya da DEM’e oy veriyor olsun tüm öğrencilerin dünyadaki diğer öğrencilerle yarıştığı, onları geçtiği yetkinlik seviyesinde olacağı bir milli eğitim politikalarını belirlemek üzerine çalışıyoruz. Dış politikada, gelelim kafamıza göre yön verelim değil partinin değil liderin değil ülkenin menfaatlerini koruyan dış politik örgü olsun istiyoruz. Gerçekten yurtta barış, dünyada barış olsun istiyoruz. Türkiye’deki sığınmacı sorununu tamamen ortadan kaldırmak istiyoruz ama bu iktidarımız olsa çok kolay çünkü Suriye ile oturulup görüşülüp nasıl çözüleceğini biz biliyoruz. Bu diyalogsuzluk yürümüyor ama Esad ile görüşme ile ilgili bizim attığımız adımların bir başka hareketlenme oluşturduğunu memnuniyetle takip ediyoruz” ifadesini kullandı.

“KOMŞUMUZLA EL SIKIŞMADAN NE KENDİ GÜVENLİĞİMİZİ, NE ORANIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ SAĞLAYAMAYIZ”

Özel, “Biz ilk önce hak verirsiniz ki bu kadar kritik bir gündemde doğrudan resmi talepte bulunmadık. Arka kapı diplomasisi ile sempatik kanaldan ne düşünüldüğüne baktık çünkü birtakım ön şartlar var. O konular zor konular. Bize dönen yaklaşımın resmi talep olursa olumlu bakıldığı yönünde oldu. Resmi talebimizi yaptık birkaç gün önce. Ben, biz de görüşsek, Sayın Erdoğan da görüşse bunun Türkiye’nin lehine olduğunu düşünüyorum. Komşunuzla görüşmeden, el sıkışmadan ve komşunuzla gerginlik sürerek ne kendi güvenliğimizi, ne oranın toprak bütünlüğünü ne de Türkiye’deki sığınmacıların gönderilmesini başarmamız mümkün değil” diye konuştu.

“O GECE BİR BÜTÜN OLARAK TÜRK MİLLETİ GAZİDİR, MECLİS’İ GAZİDİR”

Özel, “Biz, bizim sarı Volkswagen ile Aykut Erdoğdu’yla geldik Genel Merkez’den. Tuhaf tuhaf sesler ve sürekli uçaklar uçuyor, yerden tozlar kalkıyor. Sonradan anladık ki helikopterlerle tarıyor yolları. Gerçek mermi atıyorlar. O sırada Erdoğdu cep telefonunu çıkardı ve vasiyet videosu çekmeye başladı. Buraya bomba düşünce sığınağa indik. İki saat çıkamadık. İki saat sonra su bulmak üzere çıktığımda telefonum çekti. Açtım. Dedim ya bizimkiler Bursa’daydı. Benim sesim oraya ulaşınca kızımın çığlığını evdekilerin ağlamasını unutamıyorum. Fox TV yukarıdan çekmiş patlama görüntüsünü. Tüm gece yayınlandı Meclis’in vurulduğu an. Arıyorlar, iki saat telefon kapalı. Biz ölüm korkusu yaşadık ama o olayın içinde onu atlatıyorsunuz ama yakınlarımızın yaşadığı, ‘Babamız öldü, oğlumuz öldü…’ Korkunç bir şeydi. Bir de şöyle bir avantajım var. Normalde, çocukluktan, gençlikten beri biraz fazla hareketli, hızlı birisiyim. Kriz anlarında herkes telaşa kapılınca ben bağıl olarak yavaşlıyorum. Ve kriz yönetme kapasitemiz o yüzden diğer insanlara göre biraz daha iyi oluyor. Herkes telaşlanınca bağıl olarak biraz sakin kalabilmek önemli oluyor. Ben o geceyi olabildiğince sakin, olabildiğince doğru yönettiğimizi düşünüyorum ama böyle bir gecenin bir daha yaşanmaması için herkesin üzerine düşen çok önemli sorumluluklar var. Onu en basit şekilde özetleyecek olursak, bu binayı güçlendirmek lazım. Bu arkadaki bina ne kadar güçlü olursa yani millet temsilcilerine ne kadar güvenir, temsilcileri kendilerine ne kadar güvenir, ne kadar bağımsız kararlar verebilirler, ne kadar milletin denetimi burada, bu binanın denetimi de yürütmenin üzerinde güçlü olursa her şey kolay. Bunu başarabilen ülkelerde darbenin ‘d’si akıllara gelmiyor. Bir ülkede darbe oluyorsa millet egemenliği güçsüz demektir çünkü güç bir yerde toplandı mı herkes onu ele geçirmeye çalışıyor. Oysa güç millette oldu mu kimse milleti ele geçiremez. Polislerimiz, askerlerimiz ve sivil şehitlerimiz var. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Şehitlerimizin aileleri, hepimizin aileleri. Bu ülkede şehitler, gaziler arasında ayrım olmaksızın Kıbrıs gazisinden 15 Temmuz gazisine, terörle mücadele gazilerimizden şehitlerimize hepsini en iyi noktada hep birlikte sahiplenmemiz lazım. Ne bir ayrım olması lazım ne de onların bir şey talep etmesi lazım. Onların gönüllerinden geçenin çoktan yerine gelmiş olması lazım. Şehit olanları rahmetle anıyoruz. Gazilerimize şükranlarımızı sunuyoruz. O gece bir bütün olarak Türk milleti gazidir. Meclis’i gazidir. Çünkü hep beraber demokrasinin arkasında durdular. Demokrasiye sahip çıktılar. Bundan sonraki süreçte de bunu sahiplenmeye devam etmek gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün kurduğu, kuvvetlerin birbirinden ayrı olduğu ve milletin egemenliğinin esas olduğu, ilk sözü de son sözü de milletin söylediği bir Cumhuriyet olarak varlığını sürdürmelidir” ifadesini kullandı.