22.06.2020

CHP SÖZCÜSÜ ÖZTRAK: “DEMOKRASİ VE YARGI TARİHİMİZİN KARA GÜNÜ”

-“TENCEREDE AŞ DEĞİL DERT KAYNIYOR”
-“UCUBE REJİM İKİ YILDA 100 MİLYAR DOLARA MAL OLDU”
-“4 MİLYAR DOLAR VERDİK, ORTADA NE UÇAK VAR NE KULLANILABİLEN FÜZELER”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK sürerken düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:



Dün gece Bursa’da bir sel felaketi yaşandı. Beş yurttaşımız hayatını kaybetti. Bir yurttaşımız hala kayıp. Hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine baş sağlığı diliyoruz. Kayıp yurttaşımızın bir an evvel bulunmasını ve zararların devlet tarafından telafi edilmesini bekliyoruz. Milletvekili arkadaşlarımız, iki Genel Başkan Yardımcımız oradalar, durumu yakından takip ediyorlar ve Genel Merkezimizi de, Genel Başkanımızı da sürekli bilgilendiriyorlar. Bursalı vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.

ÇOCUKLARIMIZIN SAĞLIĞIYLA KUMAR OYNANIYOR
Yine hafta sonunda, Kuzey Irak’ta bölücü terör örgütüyle yürütülen mücadelede bir Mehmetçiğimiz şehit oldu. Şehidimize Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve milletimize sabır diliyorum. Hafta sonu 1 milyon 670 bin öğrencimiz LGS sınavına girdi. Öğrencilerimiz, velilerimiz okul bahçelerine balık istifi dolmak zorunda kaldılar. Ne sosyal mesafe kaldı, ne de diğer tedbirler… Veliler, öğrenciler haftalardır buna bir çözüm bulunsun diye uğraştılar. Ama saray ahalisine ve kibirli sahibine bir türlü seslerini duyuramadılar. Çocuklarımızın sağlığıyla büyük bir kumar oynanıyor. Sonra havuz medyasının dolma tüfek yandaş yorumcuları devreye sokuluyor. Başlıyorlar milleti sorumsuzlukla suçlamaya. “Neden yüzüne maskeyi, kafana da sosyal mesafeyi takmıyorsun” diye aziz milletimize yüklendikçe yükleniyorlar. Ama yöneticilerin hiçbir kusuru yok. Süreci yönetenler gayrı ciddileşirse, gerekli önlemleri almazsa vatandaş buna ne yapsın?

SARAY VE BAKANLAR ALDIKLARI VEBALİN FARKINDA MI?
Müflis bezirgan siyaseti Türkiye’de zirve yapıyor. Her şey bir yana; Sarayın kibirlisi, Sağlık Bakanı, Milli Eğitim Bakanı üzerlerine aldıkları bu vebalin farkındalar mı? Hiç sanmıyorum. Bu hafta sonu da 2 milyon 433 bin öğrencimiz YKS sınavına girecek. Umarız bu hafta yetkililer çok daha dikkatli olur. Ve benzer görüntüler yaşanmaz. Lütfen sınavlarda kazanan virüs değil, çocuklarımız ve çocuklarımızın sağlığı olsun.

TEST SAYISI AZALTILARAK HASTA SAYISI DÜŞÜRÜLMEK İSTENİYOR
Son dönemde, salgınla mücadelede Sağlık Bakanı ve Bilim Kurulu’nun çelişkili ifadeleri dikkat çekiyor. Sağlık Bakanlığı hekimlerin test taleplerine kısıtlama getirdi. “Hastayla teması olan ancak belirti göstermeyenlere” artık test yapılmayacakmış. Hasta olmayan taşıyıcılarda dikkate alınmayacakmış. Anlaşılan test sayısı azaltılarak, hasta sayısı düşürülmek isteniyor. Sağlık Bakanı, her gün milleti “tedbir almıyorsunuz” diye suçlayıp duruyor. Peki test sayısını çoğaltmak gerekirken böyle bir ortamda azaltmak nereden çıktı? Almanya’da her 1 milyon kişi için yapılan test sayısı 60 bin. Bizde 35 bin. Yarı yarıya… Sarayın kibirli sesi bile “hastalıkla mücadelede mevzi kaybediyoruz” diyor. Ama mücadelede en önemli tahkimat olan test sayıları bir türlü artırılmıyor. Biz hükümeti bir kez daha uyarıyoruz: Bugün tedbirleri gevşetenler, yarın takdire bahane aramasın.

BABALIK ZOR ZANAAT OLDU
Dün, Babalar Günü’ydü. Özellikle son yıllarda, ülkemizde babalık çok zor zanaat oldu. Alın teriyle çalışılacak iş bulmak zor, iş bulsan emeğinin karşılığını almak zor, evine ekmek götürmek zor, evladına harçlık vermek zor, borçları, faturaları ödemek zor… Yani, 2020 Türkiye’sinde baba olmak zor mu zor… Sarayın müflis bezirgan siyaseti sayesinde, bu ülkede daha önce görmediğimiz şeyleri görür olduk. Tabaklardaki artık yemekleri toplayan anaları, babaları gördük. Yavrusunun cansız bedenini çuvala koyup, karda kışta sırtında, kilometrelerce taşıyan babaları gördük. Çocuğuna okul pantolonu alamadığı için canına kıyan babaları gördük. Bunları milletimiz yaşadı, gördü... Ama asıl görmesi gerekenler, yetkili makamlarda oturanlar görmedi, duymadı, hissetmedi. Dahasını da gördük! Bu ülkede bazı babalar kan ağlarken, evdeki paraları sıfırlama talimatı veren “başka” babaları da gördük.

NE ALLAH’TAN KORKTULAR NE KULDAN UTANDILAR
Millet evine tek maaş götüremezken, milletin sırtından üçer, beşer maaş devşirmeye çalışan Saray sosyetesi mensuplarını gördük. Şu salgın döneminde bile hiç sıkılmadan kamu bankalarının yönetim kurullarını talan ettiler. Bütçeyi bitirdiler. Şimdi, tüyü bitmedik yetimin hakkı olan milyonlarca doları, kayınpederin ve damadın başında oturduğu Varlık Fonu eliyle, şirket ve banka kurtarmaya harcıyorlar. Ne Allah’tan korktular, ne de kuldan utandılar. Anadolu irfanının gür sesi Âşık Mahzuni’nin dediği gibi: Milletin sırtından doyan doyana, bunu gören yürek nasıl dayana, yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, bilmem söylesem mi? Söylemesem mi?

MAZLUMLARIN AHI ÜZERİNİZDE
Bilin ki yaptıklarınız ve yapmadıklarınızla tüm mazlumlarının ahı üzerinizde. Ve unutmayın: Mazlumun ahı, indirir şahı. Bu memlekette hiç kimse söylemese de, Cumhuriyet Halk Partisi gerçekleri söylemeye devam edecek. Milletin sırtından doyanlarla mücadelemiz sürecek. Milletimiz her şeyin en iyisine layıktır. Milletimizi layık olduğu yönetime, refaha, huzura ve dayanışmaya kavuşturma, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne taşıma, ülkemizi dünyanın gelişmişlik liginde hak ettiği yere çıkarma gayretlerimiz artarak sürecektir. Bugünler geçecek. Bu memleketteki her çocuk, anasıyla, babasıyla geleceğe umutla bakacak. Bu vesileyle evlatlarına, ailelerine güç veren tüm fedakâr babalarımızın Babalar Günü’nü bir kez daha kutluyoruz.

KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN ATEŞİ 101 YIL ÖNCE YAKILDI
Ve yine bugün Amasya Tamimi’nin de yıl dönümü. Milletimizin emperyalizme karşı verdiği Kurtuluş Savaşının ve Ulusal egemenliğin ateşinin yakıldığı, “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararının kurtaracağının” ilan edildiği, tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biri olan Amasya Genelgesi’nin 101. yılını büyük bir onur ve gururla kutluyoruz. 

TENCEREDE AŞ DEĞİL DERT KAYNIYOR
Bu iktidarın elinde sofralarımızın bereketi kaçtı. Mutfaktaki tencereler boşaldı. Vatandaşlarımız pazarda tezgâhlara, markette raflara artık elini uzatamaz oldu. Her şey ateş pahası... Yaz geldi ama sebzenin, meyvenin yanına hala yanaşılmıyor. Hafta sonu bir markete gittim. Sivri biberin kilosu olmuş 12 lira, yeşil fasulyenin kilosu olmuş 12,5 lira. Barbunyanın kilosu 14,5 lira. Yeşil eriğin kilosu 14,5 lira. Kayısının kilosu 12,5 lira. Şeftalinin kilosu 10 lira. Kirazın kilosu da 20 lira. Bir kalıp beyaz peynir 36 lira. Etin fiyatını söylemiyorum bile… Milletimiz mevsiminde bir taze fasulye pişireyim, içine birazcık da et koyayım, yanına bir de pilav yapayım, üstüne çocuklarla bir tabak da kiraz yiyelim dese, gerekenleri almaya, neredeyse küçük bir servet harcaması lazım. Vatandaşın tenceresinde aş değil, dert kaynıyor!

DEVLETİN AJANSI DA HARİKALAR DİYARINDA
Milletimiz sadece Korona ile değil, pahalılık virüsüyle de mücadele ediyor. Ama iktidarın Pravda’sına dönen Anadolu Ajansı’na bakarsanız Avrupa’nın en ucuz ülkesi Türkiye’ymiş. Alman vatandaşı orada aldığı asgari ücretle, Almanya’da 15 sepet ürün alacakken, Türkiye’de 34 sepet ürün alabiliyor… bu doğru. Türkiye Alman’a, Almanya’dan ucuz… bu da doğru. Ama benim asgari ücretli vatandaşım, Alman vatandaşının aldığı ürün sepetinin aynısını almaya kalksa, sadece 8 sepet alabiliyor. Alman ne kadar alıyordu? 34 sepet. Yani, Alman’ın asgari ücretlisi bizim asgari ücretlimizin alabildiğinin dört mislinden fazlasını alıyor. Alman vatandaşına ucuz olan, bizim milletimize pahalı. Sözün özü şu: Anadolu Ajansı’nın övdüğü ucuzluğun bizim milletimize hiçbir hayrı yok. “Balık baştan kokar” derler. Baştakiler yalanı gerçek gibi anlatınca, devletin ajansı da böyle haber yapıyor. Artık milletle alenen alay ediyorlar.

HERKESİ KÖR, ALEMİ SERSEM SANIYORLAR
Atalarımız, “yalanın kemiği yok ki boğazına batsın” demiş. Karşımızdaki yalanı hakikat gibi anlatan müflis bezirgan siyaseti, artık zırvada zirve yapmaya başladı. Hafta sonu öğrendik ki “Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefine hiç olmadığımız kadar yakın”mışız. Bunu kim söylüyor? Millete salgın günlerinde İBAN numarası atıp, para dilenen sarayın kibirlisi söylüyor. Madem işler bu kadar iyiydi, millete İBAN numarası gönderip bu ülkeyi dünyaya rezil edeceğinize, milletin hesabına para gönderseydiniz... Esnaf, işçi, çiftçi, sanayici şu salgında herkes perişan oldu. El âlemin hükümetleri vatandaşlarını paraya boğarken, siz, ezberinizi bozmayıp milleti faizle borca batırdınız. Madem ekonomi ilk 10’a girecek kadar güçlüydü, şu zor günlerde evde oturmak zorunda kalan esnafın, çiftçinin, işçinin zararlarını bir güzel telafi etseydiniz ya... Millete beş maskeyi bedava dağıtamadınız, ama maske takmayana 900 lira ceza yazacağım diyorsunuz. Ondan sonra da kalkıp, “en zengin 10 ülkeden biri olmaya her zamankinden daha yakınız” diyorsunuz. Bunlar çıktıkları kibir kulelerinde, artık herkesi kör, âlemi de sersem sanıyor.

UCUBE REJİM İKİ YILDA 100 MİLYAR DOLARA MAL OLDU
Halep oradaysa, arşın da burada… Ucube tek adam rejimine geçtiğimiz sadece son iki yılda, milli gelirimiz 100 milyar dolar eriyerek 754 milyar dolara düştü. Bu yıl 700 milyar doların da altına düşecek bu milli gelir sadece bu ucube tek adam parti devleti rejimi süresince. 2017’nin sonunda dünyanın en büyük 17. ekonomisiydik. Ucube tek adam rejimi sayesinde 2019’da 19. sıraya düştük. İki yılda iki basamak birden geriledik.

20 YIL DÖN DOLAŞ, AYNI YERDEYİZ
Bu yılın sonunda muhtemelen İsviçre’yle yer değiştirip 20. sıraya düşmemizde kaçınılmaz olacak. Erdoğan yönetimi 18 yılda, ülkemizi 20 yıl önceki seviyesine düşürecek. Hem de çok daha fazla borçla… Geçmiş tüm Cumhuriyet hükümetlerinin mirasını, elde avuçta kalan her şeyi satmış, rehin etmiş bir ekonomi olarak. 20 yıl döneceğiz, dolaşacağız sonunda aynı yere geleceğiz bir mesafe kat etmemiş olacağız. Bir arpa boyu yol gitmemiş olacağız.

O HEDEFTEN KALKINMA PLANIYLA VAZGEÇTİLER
Bunun milletimize gerçek faturası ise 2018 Haziranından bugüne, 2 milyon 281 bin yurttaşımızın işini gücünü kaybetmesi oldu. Bu müflis bezirgan siyasetinin, ucube tek adam rejiminin milletimizin sırtına yüklediği gerçek yük bu işsizliktir. Şimdi hangi yüzle çıkıp “ilk 10 ekonomiye girmekten” bahsediyorsunuz. İnsanların fikri neyse, zikri de o olmalı. Ucube tek adam rejimin getirdiği “11. Kalkınma Planı” kabul edileli bir yıl bile olmadı. Saray; daha önce “2023’te 2 trilyon dolar olacağını” söylediği milli gelir hedefini, 11. Kalkınma Planı’nda 1 trilyon dolara indirdi. Yani, Milli Gelir hedefini yarı yarıya iskonto etmiş oldu. En büyük 10 ekonomi iddiasından da bu suretle vazgeçtiğini o gün ilan etti. Şimdi bakın, bugün Milli Gelir sıralamasında 10. sırada kim var? Kanada. Kanada’nın Milli Geliri ne kadar? 1,7 trilyon dolar. Kanada 2023’e kadar hiç büyümese, hep aynı yerde saysa, 2023’te Kanada ile aramızda bir trilyon ya hedef bizim hedefimiz 700 milyar dolarlık bir açık kalıyor.

HOKUS POKUS
Şimdi siyasetin bu Teyyo Pehlivanlarına soruyoruz: “Bu açık nasıl kapatılacak?” “En büyük 10 ekonomi arasına girmek için borçlanmaktan başka bugüne kadar ne yaptınız, bundan sonra bunun üzerine ne yapacaksınız da dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğiz?” TÜİK’in başındaki saray damadına talimat verip, Milli Gelire hokus pokus yapıp, Türkiye’ye, kağıt üstünde bir buçuk Türkiye daha mı ekleyeceksiniz? Peki, Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına giremez mi? Elbette girer. Ama bu ucube rejimle ve bu müflis bezirgân siyasetiyle bu olmaz.

DEMİRDEN KORKSAK TRENE BİNMEYİZ
Hep söyledik: Ülkede hak, hukuk ve adalet olmadan millet zenginleşemez. Çok uzağa gitmeye gerek yok. 22 Haziran 2020 Türkiye’sinde yaşadığımız tabloya bir bakalım. Saray sosyetesi, daha önce tarafsız olan Cumhurbaşkanı için getirilmiş yasaların arkasına saklanıyor. Erdoğan tarafsız bir Cumhurbaşkanı mı bugün? Hayır değil. Yeminini tutmadı. AK Parti’nin Genel Başkanı oldu. Yani diğer Parti Genel Başkanlarından hiç bir farkı yok. Bizim Genel Başkanımıza söylenen laf “siyasi eleştiri” kabul ediliyor. Ama aynı laflar AK Parti Genel Başkanına söylenince Cumhurbaşkanına hakaret davası açılıyor. Arkasından gözaltılar, cezalar... 97 vekilimiz hakkında 217 tane fezleke düzenlenmiş ve meclise gönderilmiş. Bunun 141’i “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlaması. Yani her 100 fezlekenin 65’i Cumhurbaşkanına hakaret. Eğer bununla bize gözdağı vermeye falan kalkıyorsanız, şunu baştan söyleyelim: “Demirden korksak trene binmezdik.”

BU ZİHNİYET YARIN SİZİ DE BİÇER
Bu durumda bir de şunu konuşalım, nerede kuvvetler ayrılığı? Nerede denge? Nerede denetim? Nerede saydamlık ve millet iradesinin tecelligahı Meclis’e hesap verme? AK Parti Genel Başkanı nerede bitiyor, Cumhurbaşkanlığı nerede başlıyor bu belli değil. Bu arada Anayasa ve teamüllere aykırı olarak, milletvekillerimizle ilgili mahkeme kararını dönem sonuna bırakmadan okutan, milletin seçtiği vekillerin hukukuna değil, Sarayın talimatına uyan TBMM Başkanı Şentop, “Cumhurbaşkanımızın takdir ve tensipleri, Devlet Bahçeli’nin destekleriyle” diyerek yeni döneme de adaylığını açıkladı. Bu sözlerle de kıblesinin milletvekilinin, Meclis’in hukuku değil, Saray ve bekçisinin talimatları olacağını itiraf etti. AK Partili ve MHP’li vekil arkadaşlarıma sesleniyoruz: Bugün bizim vekilimizin hakkını hiçe sayan bu zihniyet, yarın Saray ve bekçisinin talimatıyla, “milletin emaneti” demez sizi de biçer.

DEMOKRASİ VE YARGI TARİHİMİZİN KARA GÜNÜ
Böyle ucube bir rejimle bu güzel ülke nasıl kalkınır? Aş, iş nasıl büyür? Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, Cumhuriyetin kurucu babaları bunu görmüş ve yeni devletin temelini adalet üzerine inşa etmiş. Onun için mahkeme salonlarında “Adalet Mülkün Temelidir” diye yazar. Ama Saray adaletin terazisinin ayarını bozuyor, 12 Eylül darbecilerinin bile yapmadığını bugün yapmaya hazırlanıyor. Baroları bölüp, parçalamaya uğraşıyor. Baro başkanlarının neredeyse tamamı söz konusu düzenlemeye karşı itiraz ediyor. Saray ise bu sesi duymuyor. Vatandaşın savunma hakkına göz dikilen bir ülkede adalet olur mu? Adaletin olmadığı yerde mülk olur mu? Huzur ve refah olur mu? Baro başkanları tepkilerini dile getirmek için yürüyüş yaptılar. Anıtkabir’e gitmek istediler ama Başkent’in girişinde polis barikatlarıyla durduruldular. Avukatlarla kanunsuz emre uyan polisler arasında arbede çıktı. Bu bugün hem Türk demokrasi tarihinde, hem de yargı tarihinde kapkara bir gündür. Polis engellemesine gerekçe olarak sadece “Valilik izin vermedi” diyor. Oysa Ankara Barosu Başkanı’nın açıklamalarına göre Valiliğe yazılı olarak bilgi verilmiş. Herhangi bir ret cevabı da gelmemiş. Tekrar ediyoruz: Barışçıl gösteri ve yürüyüş devletin lütfu değil, bir vatandaşlık hakkıdır! Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak hukuk devleti için, savunma hakkı için mücadele veren “gerçek hukuk insanlarının” her zaman yanında olacağız.

4 MİLYAR DOLAR VERDİK, ORTADA NE UÇAK VAR NE KULLANILABİLEN FÜZELER
Saray hesabı kitabı bilmediği kadar, hesap vermeyi de sevmiyor. Biz yine de milletimiz adına soralım. F-35 uçakları için Amerika Birleşik Devletleri’ne şu ana kadar 1,5 milyar dolar verdik. Uçakları alabildik mi? Alamadık. S-400 hava savunma sistemleri için Rusya’ya 2,5 milyar dolar verdik. Şimdi bu savunma sistemlerini kullanabiliyor muyuz? Hayır. İktidar iki cami arasında bînamaz kaldı. Milletin cebinden 4 milyar dolar çıktı; elde ne uçuracak uçak var, ne de kullanılabilen füzeler. Şimdi bu dört milyar dolar ne olacak?

REÇETE BELLİDİR
Bir defa daha söyleyelim: Ülkemizin dünyanın en büyük 10 ekonomisinin arasına girmesinin reçetesi bellidir. Önce işe; hukukun üstünlüğüyle, bağımsız yargıyla, kuvvetler ayrılığıyla, denge ve denetim mekanizmalarıyla, çoğulcu siyasetle, istişareyle, saydamlık ve hesap verebilirlikle, güçlendirilmiş, yepyeni bir Parlamenter rejimi kurarak başlayacağız. Biz ülkemizin potansiyeline ve parlak geleceğine inanıyoruz. Yeter ki bu ülke iyi yönetilsin. Bizim; dışa açık, gelişmiş bir piyasa ekonomimiz, küresel katma değer zincirlerinde kendine yer bulmuş şirketlerimiz, Dünyanın her yerinde ter döken girişimcilerimiz, uyum kabiliyeti yüksek dinamik genç iş gücümüz, genç nüfusumuz ve olağanüstü bir coğrafi avantajımız var. 4 ila 4,5 saatlik uçuş mesafesinde; 56 ülkeye, 1,5 milyarlık nüfusa, 24 trilyon dolarlık bir pazara bu ülkeden erişmek mümkün. Sahip olduğumuz bu avantajları geliştirerek, yarışma gücümüzü artırarak, üreterek, dayanışmayı ve kazancı hakça paylaşmayı sağlayacak sosyal devleti yeniden güçlendirerek, yeni ve güçlü bir refah devletini kurarak, ülkemizi dünyanın en güçlü 10 ekonomisinden biri yapacağız.
Benim diyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa sorularınızı alabilirim.

Soru- Kıdem tazminatı konusu tartışılmaya devam ediyor. Hükümetin yaptığı son çalışmada tamamlayıcı emeklilik sistemine yalnız özel sektör çalışanlarının katılacağı ifade ediliyor. Bu sayede kamu ve özel ayrımı yapılarak işçilerin birliğinin kırılmasının hedeflendiği de ifade ediliyor. Sizin bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Faik ÖZTRAK- Biz baştan itibaren kıdem tazminatı konusunda üç büyük konfederasyon başkanının üzerinde uzlaşmadığı hiçbir çözümü kabul etmeyeceğimizi açıkladık. Bunun ötesinde çalışanları birbirine düşürerek, kamu çalışanı, özel kesim çalışanı diye karşı karşıya getirerek işçi kesimini bölmenin kimseye sağlayacağı bir avantaj yoktur. Kaldı ki, böyle bir farklılık yaptığınız zaman, çalışanlar arasında ayrım yaptığınız için bu Anayasaya aykırı olur, Anayasa Mahkemesi’nden de döner.

Soru- TBMM 20. Dönem Başkanvekili ve Türk Parlamenterler Birliği Onursal Başkanı Hasan Korkmazcan’ın çağrısında HDP kapatılsın kampanyası başlatıldı. Şu ana kadar 135 aydının destek verdiği imza metniyle Meclis’te grubu bulunan partilere de HDP’nin kapatılması talebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulması yönünde çağrı yapıldı. CHP’nin bu çağrıya yanıtı ne olacak?
Faik ÖZTRAK- Ülkemizin siyasi yaşamında siyasi partilerin kapatılmasının bugüne kadar çok ciddi travmalara yol açtığını gördük. Çok açık söyleyeyim, biz CHP olarak demokrasiden yana bir partiyiz. Siyasi parti kapatılmasına karşıyız. Siyasi parti mensuplarının işledikleri suçlar varsa bunlar tabi sonuna kadar cezalandırılmalı. Ama siyasi parti kapatmak iyi işleyen bir demokraside geçerli bir yol değildir. Siyasi partileri ancak millet oylarıyla kapatabilmelidir.

Soru- İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu’nun partisinin İzmir il kongresinde CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik eleştirilerini ve “sabrın da bir sonu var” tepkisini göstermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Tunç Soyer Millet İttifakı’nın adayıdır ve sonuç itibariyle Millet İttifakı olarak burada sıkıntılarımız varsa bu sıkıntılarımızı kendi aramızda çözeriz.

Soru- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer katıldığı bir video telekonferansta “Aklımda İzmir parası çıkarmak vardı” ifadesini kullandı ve İzmir bayrağı çalışmalarından bahsetti. Soyer’in açıklamaları eyalet hayali olarak yorumlandı. Soyer’in açıklamaları partinin görüşünü yansıtıyor mu? CHP’nin bu açıklamaya bakışı nedir?
Faik ÖZTRAK- Ben bu açıklamalar nerede yapılmış diye baktım. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı bu açıklamaları turizmcilerle yapmış olduğu bir dijital konferans görüşmesinde yapmış. Öyle anlaşılıyor ki bütün bunlar tamamen İzmir’in tanıtılmasına yönelik bir takım uygulamalar. Bu ülkede kimin para basacağı zaten bellidir. Bu ülkenin bayrağı da bellidir. Bunlar sadece İzmir’i tanıtmak, İzmir’i markalaştırmak, dünya turizminde daha yukarılara çıkarabilmek için yapılmış olan bir takım promosyon projeleridir. Öküzün altında buzağı aramaya gerek yoktur.

Soru- Adalet Bakanlığı’ndan Baro Başkanlarının yürüyüşüne ilişkin ilk açıklama geldi. Açıklamada “Savunma mesleğini geriye götürecek bir çalışmaya asla destek vermeyiz” ifadeleri kullanıldı. Bu açıklamadan yola çıkarak CHP baro düzenlemesinde bir geri adım bekliyor mu?
Faik ÖZTRAK- Barolarla ilgili yapılacak düzenlemede öncelikle beklediğimiz husus şudur, ne yapılmak istendiği ilgili sivil toplum kuruluşuyla paylaşılmalı ve önce onların görüşleri alınmalıdır. Değişiklik olur mu, olmaz mı bunlardan önce çağdaş demokrasilerde gördüğümüz şekilde bir istişare mekanizması çalıştırılmalıdır. Barolar ile -bu düzenlemeyi yapmak isteyen Adalet Bakanlığı’ysa- Adalet Bakanlığı arasında ciddi bir istişare mekanizmasının çalıştırılması gerekir. Daha sonra bu tabi TBMM’de de ele alınacaktır. Ama şu anda konuşulanlara baktığımız zaman durum ülkede savunma hakkını ciddi ölçüde geriletecek nitelikte, savunmayı bölecek nitelikte, savunmayı siyasileştirecek nitelikte gözüküyor. Bunun ise hukukun terazisinin zaten bozulmuş olan ayarını daha da bozacağı açık. Bunun da neticesinde bu ülkede hukuk devletinden, hukukun üstünlüğünden biraz daha uzaklaşacağız. Avukatları da milletin hakkını arayamaz hale getirirsek ondan sonra bu ülkede ne yatırım beklemeliyiz, ne de iş beklemeliyiz. Ne de bu ülkenin zenginleşmesini beklemeliyiz. Çok açık söylüyorum, adalet hepimize lazım ama adalet mutfaktaki tencerenin dolması için çok daha önemlidir.

Soru- Bursa’daki sel felaketinde taşan Mandıras Deresi’nin 2016 yılında dönemin belediye başkanı Recep Altepe tarafından ıslah edildiğinin duyurulduğu ortaya çıktı. Altepe’nin o günlerde “Dere artık disiplin altına alındı” dediği ortaya çıktı. Fakat bugün o derenin taşması sonucu sel etkisini arttırdı ve can kayıpları yaşandı. CHP’nin Bursa’daki ölümlerle ilgili bir komisyon veya araştırma girişimi olacak mıdır?
Faik ÖZTRAK- Bursa’da ikisi Genel Başkan Yardımcısı, biri de Meclis Divan Üyesi olmak üzere 5 tane milletvekilimiz vardır. Milletvekillerimiz şu anda bu olayların arkasındaki nedenleri araştırmak için sahadadırlar. Biraz önce MYK toplantısına sadece Orhan Bey katıldı o da sabahın dördüne kadar sahadaymış. Ondan sonra bize bilgi vermek için geldi. Konunun üzerinde ısrarla durulması gerekiyor. Yani 5 yurttaşımız hayatını kaybetti, bir yurttaşımız kayıp. Dolayısıyla son derece önemli bir sel felaketi yaşadık. Bu felaketin arkasında ne var? Gerçekten ihmal var mı? Yine sadece o bölgelerde değil şehrin içine varan sıkıntılarda var. Bütün bunların ciddiyetle ele alınması gerekiyor. Şunu da söyleyeyim, özellikle o bölge meyveciliğin önemli olduğu bir bölge. Bu bölgedeki ürünler ihracata dönük ürünler. Şimdi burada tabi sel felaketi ve suyun bu meyveliklerde ne kadar kalacağına bağlı olarak ciddi bir zararın ortaya çıkması sözkonusu. Bütün bunların yerinde tespit edilmesi, incelenmesi ve bununla ilgili yapılacakların takip edilmesi gerekiyor. Milletvekili arkadaşlarımızda bu konunun üzerinde hassasiyetle duruyorlar.
Teşekkür ediyorum. 

Gündem'den Öne Çıkan Haberler