09.05.2023

CHP Lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu Sakarya'da: "Devlet Bakidir ve Kimsenin Malı Değildir"

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu:

-“Ülkenin tarım bakanı gidiyor Venezuela’ya, Güney Amerika’ya gidiyor, ‘Efendim buralarda tarım çok iyi…’ Yahu sen önce kendi ülkene bak, kendi insanına bak! Bizim insan ne yapıyor? Çiftçiyi niye küstürdün? Neden küstürdün? Neden gelir elde edemiyor? Neden alın terinin karşılığını alamıyor? Yapacağım, yapacağım... Çiftçi de kazanacak, üretici de kazanacak, işçi de kazanacak, emekli de kazanacak. Gencecik, fidan gibi çocuklarımız iş bulacak.”

-"Benim bütün bürokratik hayatımı mercek altına aldılar. Acaba bir şey bulabilir miyiz diye. Bulamazsın kardeşim, bulamazsın. Kul hakkı yemedik. Boğazımızdan aşağıya haram lokma inmedi, bulamazsın. Dolayısıyla onun için çok rahat söylüyorum, ‘Kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmem’ diye. Gayet rahat söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim.”

-“Güzel bir pankart var; ‘Elleriyle taş tutanlar değil, ya da taş atanlar değil, elleriyle kalp yapanlar kazanacak.’ Öyle. Ellerimizle kalp yapacağız ve hepimiz kazanacağız. Bizim ruhumuzda sevgi var, insanlık var, ahlak var, erdem var. Ahlakı, erdemi, insanlığı kaybederseniz bir devleti yok edersiniz.”

-“Devletin liyakatli, erdemli, bilgili insanlar tarafından yönetilmesi lazım. Yoksa devleti bilmeyenlere devleti teslim ederseniz, devleti şirket gibi yönetmeye çalışır. Devlet şirket değildir. Devlet bakidir ve devlet kimsenin malı değildir. Devlet, hepimizin malıdır, 85 milyonun malıdır. Dolayısıyla devlet, bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak kararla belirlenmez.”

-“Benim ahtım var; bir daha böyle her 10 yılda bir krizlere giren bir Türkiye istemiyorum. Her 10 yılda bir; yok dolar şöyle oldu, yok enflasyon böyle oldu, yok açlık şöyle oldu, yok kişi başına gelir şöyle düştü… Bunları bitireceğim. Sözüm var; öyle bir yapı, o kadar dinamik, o kadar sağlam bir yapı kuracağım ki, göreceksiniz; devlet, devlet gibi olacak, devletin bir itibarı olacak ve devletin bir saygınlığı olacak.”

-“Gaffar Okkan’ın katillerini de, Sinan Ateş’in katillerini de kulaklarından yakalayacağım ve adalete teslim edeceğim!”

-“Allah nasip ederse Sakarya’dan bir bakanınız olacak. Dirençli kentler neymiş, nasılmış, depreme dayanıklı dirençli kentler nasıl yapılırmış; onları hep beraber göreceksiniz. Dürüst, erdemli, çalışkan insanlar nasılmış, bakanlıklar nasıl yönetilirmiş, kişilerin hakkı hukuku nasıl korunurmuş; onları siz yakından görmüş olacaksınız.”

-“Tank Paleti alacağım. Sakarya’nın en önemli yatırımlarından birisidir. Tank Paleti alacağız, tekrar şanlı ordumuza teslim edeceğiz. Askeri hastaneleri, GATA’yı tekrar alacağız, şanlı ordumuza teslim edeceğiz. Hiç endişe etmeyin. Göreceksiniz, bütün taşlar yerine oturacak. Türkiye’nin her alanında güzellikler olacak. Her yerde, her zaman, huzur içinde gezeceğiz, konuşacağız, tartışacağız. Asla kem söz, kötü söz, kötü laf etmeyeceğiz. Benim ağzımdan asla bunu duymayacaksınız.”

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte bugün Sakarya’da düzenlenen mitinge katıldı. CHP lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu, mitingde yaptığı konuşmada şunları söyledi:


Sakarya nasılsınız? İyi misiniz? Bu ülkeye iyiliği getireceğim, iyiliği. Bu ülkeye sevgiyi getireceğim, sevgiyi. Bu ülkeye barışı getireceğim, barışı. Bu ülkede gözyaşlarına son verdireceğim, son. Bu ülkeye adaleti getireceğim, adaleti. Bu ülkeye insan haklarını getireceğim, insan haklarını. Bu ülkede kim adaletsizliğe uğradıysa, kim haksızlığa uğradıysa bütün kapılarım ona açık olacak. Ona hakkını teslim edinceye kadar mücadele edeceğim.

Evet, Sakarya. Burada bulunmaktan memnunum, sizlerle konuşmaktan memnunum. Karamsar bir havanın olduğunu biliyorum, büyük endişelerin olduğunu biliyorum, evladı tweet attığı zaman endişe duyan anneleri biliyorum, babaları duyuyorum. Mutfaklarda yangın var; yangını da gayet iyi biliyorum. Ev kirası, su parası, okul parası, beslenme parası, işsizlik… Bütün dertlerin her hanede yaşandığını biliyorum. Dolayısıyla benim görevim, altı liderin görevi, cumhurbaşkanları yardımcılarıyla birlikte bu ülkenin sorunlarını çözmek. Biz, paraya talip değiliz, biz pula talip değiliz. Biz 85 milyonun sorunlarına talibiz ve o sorunları çözeceğiz. Bizim parayla pulla çok şükür bir ilgimiz yok. Söyleyeyim, sonra da gerekirse söylerim; kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmeyeceğim. Ben bunu söylüyorum, ‘Kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmeyeceğim’ diyorum. Onlar da söylesinler. Niye demiyorlar ‘Biz kul hakkı yedirmeyeceğiz’, niye demiyorlar ‘Kul hakkı yemedik’ diye. Biliyorum, kimin ne yaptığını biliyorum. Size sözüm var. Bu ülkede, hepinize sözüm var. Bu ülkeye gerçekten baharları getireceğim, göreceksiniz. Bu ülkede devlet nasıl yönetilirmiş, devlet aklı neymiş, bunların hepsini göreceksiniz. Devlette liyakat neymiş, işi ehline teslim etmek neymiş, hepsini göreceksiniz. Haksızlığa uğrayan gencecik, fidan gibi evlatlarımız… KPSS’ye girip yüksek puan alıp sözlüde elenen evlatlarımız… Onlarla beraber oldum, onların sorunları için çalıştım, onlarla beraber basın toplantıları yaptım. Apartman görevlilerimiz var, onların da dertlerini dinledim, onlarla da beraber oldum, onların da dünya kadar sorunları var, onların da evlatları var. KPSS mağdurusunuz biliyorum. Sadece siz değilsiniz, binlerce evladımız var. Hepinizin hakkını teslim edeceğim meraklanmayın. Bay Kemal eşittir hak, hukuk ve adalet.

Çiftçilerin de sorununu biliyorum. Üreticilerin de sorununu biliyorum. Bereketli ovalara… Vallahi ne ekseniz her şey çok güzel ve her şey çok bereketli çıkar o topraklardan. Topraklarımız her türlü ürünü yetiştirmeye elverişli. Ama gelin şu Türkiye’yi görün. Buğdayı dışarıdan alırsınız, arpayı dışarıdan alırsınız, pamuğu dışarıdan alırsınız, hayvanı dışarıdan alırsınız, canlı eti dışarıdan alırsınız. Bu memleketin bereketli sofralarında, bereketli tarlalarında olmaz mı? Güneşimiz var, yağmurumuz var, çalışkan insanlarımız var. Neden dışarıdan geliyor, hangi gerekçeyle dışarıdan geliyor? Bizim üretici kazanmıyor, diğerleri kazanıyor. Şu hale bakın, Allah aşkına şu hale bakın! Ülkenin tarım bakanı gidiyor Venezuela’ya, Güney Amerika’ya gidiyor, ‘Efendim buralarda tarım çok iyi…’ Yahu sen önce kendi ülkene bak, kendi insanına bak! Bizim insan ne yapıyor? Çiftçiyi niye küstürdün? Neden küstürdün? Neden gelir elde edemiyor? Neden alın terinin karşılığını alamıyor? Yapacağım, yapacağım... Çiftçi de kazanacak, üretici de kazanacak, işçi de kazanacak, emekli de kazanacak. Gencecik, fidan gibi çocuklarımız iş bulacak. Hepsi olacak, göreceksiniz.

‘Bir Kemal kurdu, bir Kemal kurtaracak’ diyorsunuz. Eyvallah.

‘KHK’lılar güneşli günler istiyor’. KHK’lılara barışı ve baharı getireceğim, baharı. Sadece güneşli günler değil, hem güneşi, hem baharı, hem çiçekleri olacak, göreceksiniz.

Atanamayan uzman çavuşlar var, memuriyete girişlerinde ciddi sorunlar var. Çözeceğiz. Yani alıyorsunuz, bütün enerjisini tüketmek üzere çalıştırıyorsunuz. Sonra kapının önüne bırakıyorsunuz. Aç ve yoksul bırakıyorsunuz. Ben biliyorum; Türkiye’de kim hangi sorunu yaşıyorsa bu kardeşiniz, bu amcanız, bu dayınız, bu yeğeniniz hepsini biliyor.

Bakınız, dünyada fındık üretiminde bir numarayız. Fındık üretiminde bir numarayız; fındık fiyatlarını başkaları belirler. Gittim Giresun’da söyledim; Ordu’da söyledim. Az önce Düzce’de söyledim. Şimdi Sakarya’da söylüyorum. Allah nasip eder, sizlerin oylarıyla cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğumda; fındık taban fiyatı, artık her dönem 4 dolar karşılığı Türk lirası olacak. Hesabı yapacak, 4 dolar karşılığı Türk lirası. Elin oğlu kazanıyor. Bizden alıyor, işliyor, milyar dolarları kazanıyor. Ya biz bir numarayız, biz üretmesek bütün sektörü vuracak. Onlar kazanıyor; bizim alın terimizi alıyorlar ve biz kazanamıyoruz, bizim üreticimiz kazanamıyor. Alın teri kadar değerli bir şey yoktur. Alın terinin hakkını öderseniz bu ülkede her şey çok güzel olur. Yeter ki, alın terinin karşılığını ödeyin.

Güzel pankartlarınız var değerli arkadaşlarım, çok güzel. ‘Sana söz, ilk turda bitireceğiz.’ diyor. Söz mü?

Şimdi bakın, ben 27 buçuk yıl devlette çalıştım. Bir söz verilince arkasında durmak lazım. Ben 27 buçuk yıl çalıştım. Benim bütün bürokratik hayatımı mercek altına aldılar. Acaba bir şey bulabilir miyiz diye. Bulamazsın kardeşim, bulamazsın. Kul hakkı yemedik. Boğazımızdan aşağıya haram lokma inmedi, bulamazsın. Dolayısıyla onun için çok rahat söylüyorum, ‘Kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmem’ diye. Gayet rahat söylüyorum ve söylemeye de devam edeceğim.

Söz verdiniz, ama ben sizden bir söz daha istiyorum. Sandığa giderken komşunuzu yanınıza alın. Komşunuz daha önce başka bir partiye oy veriyorsa, başka bir Cumhurbaşkanı adayına oy veriyorsa, alacaksınız, ‘Türkiye’nin değişime ihtiyacı var’ diyeceksiniz. ‘Türkiye’nin huzura ihtiyacı var’ diyeceksiniz. ‘Türkiye’nin büyümeye, Türkiye’nin zenginleşmeye ihtiyacı var’ diyeceksiniz. ‘Gel yeni bir şey deneyelim. Bir kişi çıkmış ortaya devlet aklından söz ediyor, adaletten söz ediyor, haktan, hukuktan söz ediyor, alın terinden söz ediyor, kul hakkı yememekten söz ediyor. Yeni bir adım, yeni bir şeyler, yeni sözler… Güzel şeylerden söz ediyor; ahlaktan, erdemden, bilgiden, birikimden söz ediyor. O zaman gel kardeşim, gidelim bu kez oyumuzu Kılıçdaroğlu’na verelim’ diyeceksiniz ve ikna edeceksiniz. Söz mü?

Ben de size şu sözü veriyorum, altını çiziyorum, 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım. Hiçbir ayrım yapmadan. Oy verir veya vermez. Kimseyi ayırmayacağım, kimseyi ötekileştirmeyeceğim. Kimseye kem gözle bakmayacağım. Kimseye kin ve öfke duymayacağım. Tam tersine, adalet neyi gerektiriyorsa öyle davranacağım. Çünkü artık bizim adalete ihtiyacımız var, bizim huzura ihtiyacımız var. Bizim işe, aşa ihtiyacımız var.

Sevgili anneler, size de bir çift sözüm var. ‘İyilik kazanacak, kötülük kaybedecek.’ İyilik kesinlikle kazanacak. İyilik kadar güzel bir şey yok. Biliyorum.

Sevgili anneler şunu söyleyeyim…

Gençler, size de bir sözüm var; bakın gençler, Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan sizlersiniz. Sizler, 5 milyon 300 bin genç sandığa gidecek ve ilk oyunu kullanacak. Demokrasi için kullanacak, adalet için kullanacak, hukuk için kullanacak, alın teri için kullanacak, Türkiye’nin zenginleşmesi için kullanacak ve bir otoriter yönetimi demokratik yollarla değiştirecek. Bunun onuru sizlere, Türk gençlerine ait olacak. Ve dünya siyaset tarihi, ‘Türkiye’de gençler, otoriter bir yönetimi değiştirdiler’ diye yazacak. Bundan da emin olmanızı isterim. Çünkü gençlik hem bugünümüz, hem geleceğimizdir. Gençlerin çalışması, gençlerin üretmesi, gençlerin alın teri dökmesi, gençlerin güzel bir evlilik yapması, annelerine, babalarına güzel torunlar vermesi her birimizin ortak özlemidir. O nedenle gençler şunun sözünü veriyorum; sizin hayalleriniz, Bay Kemal’in hedefi olacak. Anlaştık mı? Sizin hayalleriniz, benim hedefim olacak. Sizin hayallerinizi gerçekleştirmek için uğraşacağım. Siz bir tweet atarken anneleriniz, babalarınız uyarıyor. ‘Aman oğlum, aman kızım tweet atma, başımız belaya girer, şu olur, bu olur…’ Bay Kemal’in sözü var. En rahat beni eleştireceksiniz. Her türlü tweeti rahat atacaksınız. Göreceksiniz. Sevgiyi getireceğim, sevgiyi.

Güzel bir pankart daha var; ‘Elleriyle taş tutanlar değil, ya da taş atanlar değil, elleriyle kalp yapanlar kazanacak.’ Öyle. Ellerimizle kalp yapacağız ve hepimiz kazanacağız. Bizim ruhumuzda sevgi var, insanlık var, ahlak var, erdem var. Ahlakı, erdemi, insanlığı kaybederseniz bir devleti yok edersiniz. Devletin çürümemesi lazım.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, güçlü bir devlettir. Bu güçlü devletin liyakatli, erdemli, bilgili insanlar tarafından yönetilmesi lazım. Yoksa devleti bilmeyenlere devleti teslim ederseniz, devleti şirket gibi yönetmeye çalışır. Devlet şirket değildir. Devlet bakidir ve devlet kimsenin malı değildir. Devlet, hepimizin malıdır, 85 milyonun malıdır. Dolayısıyla devlet, bir kişinin iki dudağı arasından çıkacak kararla belirlenmez. Devlet bakidir. Devlet hepimizin devletidir. Devlete saygı duyacağız. Devletin liyakatle ve adaletle yönetilmesi lazım. Bunu bilin, her yerde söyleyin, her yerde anlatın. Bunu anlattığınız zaman devletin ne olduğu ortaya çıkar. Devlet, parti devleti değildir. Çünkü partiler geçicidir. Partiler sadece sizin verdiğiniz oylarla devleti belli bir süre yönetirler. Ama ondan sonra bir kenara çekilirler, siz gene oylarınızla yeni bir kişiyi seçersiniz ve onlar devleti yönetirler.

Benim ahtım var; bir daha böyle her 10 yılda bir krizlere giren bir Türkiye istemiyorum. Her 10 yılda bir; yok dolar şöyle oldu, yok enflasyon böyle oldu, yok açlık şöyle oldu, yok kişi başına gelir şöyle düştü… Bunları bitireceğim. Sözüm var. Öyle bir yapı, o kadar dinamik, o kadar sağlam bir yapı kuracağım ki Allah nasip ederse. Göreceksiniz; devlet, devlet gibi olacak, devletin bir itibarı olacak ve devletin bir saygınlığı olacak. Devleti yöneten kişi, düne kadar hakaret ettiği kişinin ayağına para dilenmek için gitmeyecek. Sözüm var, 85 milyona sözüm var; bu ülkede yaşayan hiçbir vatandaşımın yüzünü yere eğdirmeyeceğim. Efendim niye bunu söyledim? Trump kalktı bir şey söyledi. ‘Bak ha beni kızdırma, senin mal varlığını araştırırım ve bütün dünyaya ilan ederim…’ Tık çıkmadı. Bir cümle bile çıkmadı. Ama bu söz bana söylenseydi, benim söyleyeceğim cevap belliydi. ‘Benim mal varlığımı araştırmazsanız namertsiniz’ derdim.

O açıdan kul hakkı önemlidir. O açıdan devlet yönetimi önemlidir. Devlet zenginleşme aracı değildir. Tam 2 bin 500 yıl önce Platon şunu söylüyor, diyor ki, ‘Devleti yönetenler, devleti yönetirken zenginleşirlerse onlar vatandaşın hakkını değil, kendi malvarlıklarını korumaya başlarlar.’ Bugün Türkiye’de de geldiğimiz nokta budur. Üzülerek ifade edeyim, budur. Sizin hakkınızı korumuyorlar ama kendi mal varlıklarını koruyorlar. Mal varlıklarının önemli bir kısmını yurt dışına götürüyorlar. Sözüm var, o paraların tamamını alacağım ve Türkiye’ye getireceğim. Öyle 418 milyarı götürmüşler… Sanıyorlar ki Bay Kemal bunları bilmiyor. Hepsini biliyorum. Amerika’da Manhattan’daki gökdeleni de biliyorum, Muhammed Ali Clay’in çiftliğini de biliyorum, Londra’nın en lüks mahallesinde, Chelsea’deki villalarını biliyorum. Hangi bankalara para yatırdıklarını biliyorum; Amerika’da, Londra’da, Hollanda’da, hepsini biliyorum. Son kuruşuna kadar getireceğim ve bu millete vereceğim.

Beni Cumhurbaşkanı görmek istemiyorlar. Benim Cumhurbaşkanı olmama iki temel aktör ya da faktör karşı çıkıyor. Bunlardan birisi beşli çeteler. ‘Aman ha Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı olmasın. Olursa malvarlıklarımızı nereye götüreceğiz?’ Fizan’a götürseniz, getireceğim Fizan’dan. İki; uyuşturucu baronları. Onlar da istemiyorlar. Sözüm söz; uyuşturucu baronlarının kökünü kazıyacağım, kökünü. Bütün evlatlarımızı zehirliyorlar. Kökünü kazıyacağım.

Gaffar Okkan’ı unuttuğumu sanmayın. Yürekli bir polis, cesur bir polis, halkıyla kaynaşan bir polis, halkının gönlünde yer alan bir polis… Onu vurdular. Burada yatıyor. Bir ara geçerken mezarına uğrayıp Fatiha okuyup karanfil bırakmıştım. Aynı şekilde Sinan Ateş’in de kanı yerde kalmayacak. Onu da unuttuğumu sanmayın. Ne dedim? Bir yerde adaletsizlik varsa sonuna kadar üzerine yürüyeceğim. Sinan Ateş, Ankara’nın göbeğinde vuruluyor. Bugün yeni bilgiler de geldi. Şunu unutmayın; bir insanın görüşü farklı olabilir, her birimiz aynı şeyi düşünmek zorunda değiliz ama hepimiz insanız ve hepimiz aynı bayrağın altında yaşıyoruz ve hepimiz ülkemizi seviyoruz. Neden düşüncelerine katılmadı diye bir kişi katledilir, bir kişi öldürülür? Buna izin vermeyeceğim; Gaffar Okkan’ın katillerini de, Sinan Ateş’in katillerini de kulaklarından yakalayacağım ve adalete teslim edeceğim! Hiç endişe etmeyin.

Sizler için çalışacağım. Benim saraylarda oturmak gibi bir hevesim yok. Oturmayacağım da zaten. Ne demek saray ya? Benim sarayım benim evim. Benim evim benim sarayım. Zaten mutfağımı da biliyorsunuz. O kadar güzel bir saray olur mu? Rahat, huzur içinde evimizde oturuyoruz. Allah nasip eder, sizlerin oyuyla cumhurbaşkanı seçilirsem, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün mütevazı Çankaya Köşkü var, oraya çıkacağım, orada oturacağım. Sizler için çalışacağım, sizler için mücadele edeceğim. Hiç endişe etmeyin. Tam tersine mütevazı yaşamak, tam tersine halk gibi yaşamak, tam tersine bütün güzellikleri kucaklamak, tam tersine her düşünceye, her inanca, her kimliğe saygı göstermek benim görevim olacaktır. Kim haksızlığa uğradıysa onun yanında olacağım. Haksızlık derken sadece insanları kastetmiyorum. Yüce Yaradan’ın yarattığı bütün canlıların da hakkını hukukunu korumak zorundayız. Kurdundan, kuşundan, ağacına kadar her şeyin hakkını, hukukunu korumak zorundayız. Çünkü Yüce Yaradan, kâinatı adalet üzerine inşa etmiştir. Bizim dışımızdaki canlılarla beraber yaşıyoruz zaten. Eğer arılar olmasa 3 yıl içinde, 4 yıl içinde hiçbir şey yiyemeyiz, hiçbir meyve ürün vermez. O nedenle tarihi bileceğiz.

Gençler, siz çılgınlık yapıyorsunuz orada. Güzel. Gençlerin heyecanı kadar güzel bir şey yok. Heyecanlansınlar, koşsunlar, eğlensinler, huzur içinde yaşasınlar. En büyük arzumuz bu zaten.

Allah nasip ederse Sakarya’dan bir bakanınız olacak. Dirençli kentler neymiş, nasılmış, depreme dayanıklı dirençli kentler nasıl yapılırmış; onları hep beraber göreceksiniz. Dürüst, erdemli, çalışkan insanlar nasılmış, bakanlıklar nasıl yönetilirmiş, kişilerin hakkı hukuku nasıl korunurmuş; onları siz yakından görmüş olacaksınız.

‘Seni Özkoç seviyoruz’ diyorsunuz. İyi seviyorsanız teşekkür ederim.

Depremzedeler Malatya’da yardım bekliyorlar. Bütün depremzedelerin ahırları yıkıldı, evleri yıkıldı, dükkânları yıkıldı. Tamamını Allah nasip ederse yeniden inşa edeceğiz ve bir kuruş almadan yıkılan yerlerin anahtarlarını teslim edeceğiz. Bunu söyleyince bağırıyorlar, ‘Paralar nerede?’ E beşli çetelere verdin! Hepsini alacağım, hepsini alacağım o paraların.

Emekli kardeşlerim 2015’ten bu yana söylüyorum, ‘Ya emekliye Ramazan Bayramı, Kurban Bayramında asgari ücret kadar birer ikramiye verin…’ 1000’er lira verdiler. Önce ‘Para yok, nereden vereceğiz?’ dediler. Sonra 1000’er lira verdiler. Seçime gidiyoruz, biraz daha artırdılar bir 1000 lira daha. Şimdi benim sözüm var; Kurban Bayramında bütün emekliler gidecek, bankadan parasını çekerken, aylığını, 15 bin liralık ikramiyesini de görecek. Alacak parayı, anasının ak sütü gibi o parayı kullanacak. Para nerede? Parayı götürdüler ama ben o paraları getireceğim. Beşli çetelere gelince para var, yandaşlara gelince para var; vatandaşa gelince para yok. Niye yok? Var, var… Çünkü onlar yandaşa, Bay Kemal vatandaşa çalışır.

‘Baharı Kemal, Kemal’i kadınlar getirecek’ diyorsunuz. Eyvallah. Zaten gençler ve kadınlar, bütün umudumuz o. Çünkü mutfaktaki yangını en iyi siz biliyorsunuz. Bütün sıkıntıları biliyorsunuz. Gençler de üniversiteyi bitirdi; hepsi işsiz, geziyorlar.

Sadece o değil, Tank Paleti de alacağım. Sakarya’nın en önemli yatırımlarından birisidir. Tank Paleti alacağız, tekrar şanlı ordumuza teslim edeceğiz. Askeri hastaneleri, GATA’yı tekrar alacağız, şanlı ordumuza teslim edeceğiz. Hiç endişe etmeyin. Göreceksiniz, bütün taşlar yerine oturacak. Türkiye’nin her alanında güzellikler olacak. Her yerde, her zaman, huzur içinde gezeceğiz, konuşacağız, tartışacağız. Asla kem söz, kötü söz, kötü laf etmeyeceğiz. Benim ağzımdan asla bunu duymayacaksınız. Bunu bilmenizi isterim.

‘Adalete susamış demokrasiye aç Türk gençliği’ diyor. O sözün özü şudur; İranlı Sadi şöyle söyler, ‘Adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye dünyanın bütün nehirleri yetmez.’ Dolayısıyla dünyanın bütün nehirleri, adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez. Hepimiz adalete susadık ve adaletin gelmesi lazım. Huzurun gelmesi lazım.

Basın özgürlüğünü biliyorum, sıkıntıları biliyorum. Nasıl malları götürdüklerini çok iyi biliyorum. Hiç endişe etmeyin basın özgürlüğü kadar değerli bir şey yoktur. Özgür basın, iktidar hata yaptığında yazar ve özgür basında bu hataların eğer tekrar ediyorsa sürekli eleştirir. Bir politikacının en çok eleştiriye ihtiyacı vardır. Ama sağlıklı ve tutarlı eleştiriye ihtiyacı vardır. Rahatlıkla yazacaksınız, rahatlıkla çizeceksiniz, karikatürlerinizi çizeceksiniz. Benim de çizebilirsiniz. Bürokratken, rahmetli Özal’la zaman zaman, o Başbakandı. Başbakanlık konutuna giderdik, Çankaya’da bir merdivenden yukarıya doğru çıkardık. Merdiveni çıkarken Gırgır Dergisinin kapaklarını çerçeveleyip asmıştı. Kendisini eleştiren karikatürler vardı orada. ‘Ben gelen bütün yabancılara gösteririm. Türkiye’de demokrasi var. Bakın bu karikatürler beni eleştiriyor. Ben de aldım buraya astım. Bakarken gülüyorum, bakarken bir yanlış yapmamaya özen gösteriyorum.’ derdi. Allah rahmet eylesin. Bu tür Başbakanlara ihtiyacımız var. Devleti bilen, devleti tanıyan, devleti için çalışan Başbakanlara ihtiyacımız var.

Son söz. Ekrem Başkan söyledi. Her şey çok güzel olacak. Sakarya şaha kalktı tabi doğal olarak. Her şey çok güzel olacak. Haydi! Her şey çok güzel olacak.

Sizin için de haykırıyoruz her şey çok güzel olacak diye.


CHP GENEL BAŞKANI VE CUMHURBAŞKANI ADAYI KEMAL KILIÇDAROĞLU SAKARYA’DA

Gündem'den Öne Çıkan Haberler