04.05.2023
04.05.2023
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu:
-“Onların neler yaptığını, nasıl soyduklarını, 20 yılda 418 milyar doları nasıl iç ettiklerini, mal varlıklarını dışarıya nasıl götürdüklerini biliyorum. Son kuruşuna kadar o paraların tamamını getireceğim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını sonuna kadar arayacağım.”
-“Köylerde çalışan bütün kadınların -bağda, bahçede, tarlada neredeyse çalışanların- ve gençlerin sosyal güvenlik primini devlet olarak biz ödeyeceğiz. Böylece tarlada, bağda, bahçede, tütünde çalışan, patateste çalışan, üreten, alın teri döken her genç ve her kadın, zamanı gelince emekli olacak, kimseye muhtaç olmayacak.
-“5 milyon 300 bin genç, ilk kez sandığa gidip oy kullanacak. Türkiye'nin değişimi sizin elinizde. Sizden de bir isteğim olacak. Umudunuzu hep dışarıya bağladınız, acaba dışarıya gitsem daha mı iyi yaşarım diye. Ben, sizin hayallerinizi gerçekleştirmek için elimden gelen her çabayı göstereceğim, bundan emin olmanızı isterim. Sizin hayalleriniz Bay Kemal'in hedefi olacak, hiç endişe etmeyin. Bunların tamamını gerçekleştireceğim.”
-“Güvenliğimizi sağlayan polis kardeşlerimiz var, onların da büyük sıkıntıları var. Polis intiharlarının hangi boyutlara ulaştığını da çok iyi biliyorum. Onlar günde 12 saat, 13 saat, 14 saat çalıştırılıyorlar. 24 saat çalışanı var. Bunlar insan kardeşim, bunlar robot değil. O nedenle, 100 bin güvenlik görevlisi alacağız.”
-“Açık ve net söyleyeyim; kim terör örgütlerinin yanında durursa, kim onlarla beraber olursa, kim onların ayağına hâkimi, savcıyı gönderirse Allah belasını versin. Ya arkadaşlar, terör örgütünün saldırısına uğrayan benim! Bu beyler, çocuklarına paralı askerlik yaptırırken, ben fakir fukara çocuğunu nasıl askere gönderiyorsa evladını askere gönderen birisiyim. Nasıl olur da siz bu kadar iftirayı… Ya insan biraz Allah’tan korkar ya!”
-“Sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun. Kavgadan yana mısınız, huzurdan yana mısınız? Alın terinden yana mısınız, beşli çetelerden yana mısınız? 3, 5 maaş alan sırtı kalınlardan yana mısınız; işsizlerden, üniversiteyi bitirmiş pırıl pırıl evlatlarımızdan yana mısınız?”
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Niğde'de yurttaşlara seslendi. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu'na, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş eşlik etti.
CHP lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu, Niğde Mitinginde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Çok teşekkür ederim. Beraber Türkiye’yi zengin bir ülke haline getirecek miyiz? Söz mü? Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirecek miyiz? Bu ülkede alın terine değer verecek miyiz? Bu ülkede herkesin aşı, herkesin işi olsun istiyor muyuz?
Ben de size söz veriyorum, 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım. Hiçbir ayrım yapmadan. Onların yaptığı gibi yapmayacağım. Herkesin benim başımın üstünde yeri var, herkesin. Hiçbir ayrım yapmayacağım. Ayrım yaparsanız onlara benzersiniz. Ayrım yapmayacağız.
Türkiye'nin bir sorunlar yumağı içinde olduğunu biliyorum. Her evde hüzün olduğunu, her evde sorun olduğunu biliyorum. Pırıl pırıl gençlerimizin, geleceğini yurtdışında aradığını biliyorum. Tarlalara çiftçileri küstürdüler, ektiği ürünün karşılığını alamadığını biliyorum. Borç içinde çırpınan çok sayıda vatandaşımı biliyorum. Esnafımızın, çiftçimizin, üreticimizin sıkıntı içinde olduğunu biliyorum. Ama benim bu millete bir sözüm var; kul hakkı yemeyeceğim ve kul hakkı yedirmeyeceğim.
Ben bunu söylüyorum ya, bekliyorum ki onlar da desinler, biz de kul hakkı yemeyeceğiz ve yedirmeyeceğiz diye. Ama bakıyorum tık yok orada. Konuşmuyorlar. Onların neler yaptığını ben gayet iyi biliyorum. Nasıl soyduklarını çok iyi biliyorum. 20 yılda 418 milyar doları nasıl iç ettiklerini biliyorum, mal varlıklarını dışarıya nasıl götürdüklerini biliyorum. Ama o paraların Türkiye’ye getirilmesini istiyor musunuz? Kaçırılan milyar dolarların Türkiye’ye getirilmesini istiyor musunuz? Vallahi de, billahi de son kuruşuna kadar o paraların tamamını getireceğim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını sonuna kadar arayacağım.
Gençler size de bir sözüm var. Bir; 5 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidip oy kullanacak. Türkiye'nin değişimi sizin elinizde. Türkiye'ye huzuru getirmek sizin elinizde. Türkiye’ye demokrasiyi getirmek sizin elinizde. Hakça bölüşmeyi bir siyasal anlayış olarak getirmek sizin elinizde. İşsizliği, yoksulluğu bu topraklarda bitirmek sizin elinizde. Sizden de bir isteğim olacak. Umudunuzu hep dışarıya bağladınız, acaba dışarıya gitsem daha mı iyi yaşarım diye. Ben, sizin hayallerinizi gerçekleştirmek için elimden gelen her çabayı göstereceğim, bundan emin olmanızı isterim. Sizin hayalleriniz Bay Kemal'in hedefi olacak, hiç endişe etmeyin. Bunların tamamını gerçekleştireceğim.
Bakın gençler, sandığa gideceksiniz ve oyunuzu kullanacaksınız. Şunu istiyorum… Siz de istiyorsunuz, huzur içinde yaşamak istiyorsunuz. Efendim bir tweet attım, annem babam hemen dedi ki, aman ha oğlum bu tweeti sil, efendim başımız belaya girer. Benim size sözüm var, en rahat eleştireceğiniz Cumhurbaşkanı bu kardeşiniz olacak. Rahat eleştireceksiniz. Neden biliyor musunuz? Birileri eleştirilmekten korkuyor. Eleştiri kadar değerli bir şey yoktur. Çünkü bizim eksiğimizi, bizim hatamızı söylüyor. Bakarsın eksiğimiz varsa şurada bir eksiğimiz var dersin. Yanlışımız varsa bir yanlışımız var deriz. Ne demiş atalarımız? ‘Akıl akıldan üstündür.’ Belki o benden daha iyi olayı biliyor, daha iyi sorunu çözmeyi biliyor. O zaman istişare çok önemlidir. Yani bir devlet, bir kişinin iki dudağına teslim edilemez. Devlette istişare, devlette adalet ve devlette liyakat şarttır. Çünkü devletin temeli adalettir. Hiç kimsenin bunu unutmasını istemem. Adalet sadece mahkeme salonlarında olmaz. KPSS sınavına girip ilk 10’un içinde ikinci, üçüncü, beşinci olup da mülakatta eleniyorsa bir gencecik pırıl pırıl evladımız, onun hakkı yenmiş oluyor demektir. O nedenle mülakatı kaldıracağım. Ben söylüyorum, kaldıracağım. 22 yıldır o da şimdi söylemeye başladı, ben de kaldıracağım diye. Elinden tutan mı var? Kaldırsana kardeşim, kaldır! Kaldırmadılar. Az kaldı, ayın 15’ine az kaldı. 14’ünde gidiyoruz, 15’inde yeni bir Türkiye’ye uyanacağız. Huzurlu bir Türkiye’ye uyanacağız.
Niğde’nin patatesini de biliyorum. Buranın patatesini de çok iyi biliyorum. Çalışkan insanlarını da çok iyi biliyorum. Allah aşkına patates için Mısır’a gidiyorlar. Senin ne işin var Mısır’da, Türkiye’de arazi mi yok? Var. Arsa mı yok? Var. Efendim güneş mi yok? Var. Su mu yok? Var. İnsan mı yok? Onlar da var. Çalışkan insanlar, hepsi üretiyorlar. Ama sen çiftçiyi toprağa küstürürsen ekmez. Zarar ediyor, nasıl üretsin o zaman? Çözeceğim. Hiçbir çifti, hiçbir üretici asla ve asla zarar etmeyecek. Havza bazlı planlama getireceğiz. Herkes ne ekeceğini bir yıl önceden bilecek. Formülü şu; bütün üretici kardeşlerimin bu formülü ezberlemesini isterim. Maliyet? Maliyeti belli, dönüm maliyeti, artı makul kart, eşittir taban fiyat olacak. Hiç kimse zarar etmeyecek. Onun üstünde bir bedelle satıyorsa satsın. Ama ne zamanki makul karın altına düşerse tamamını devlet olarak biz satın alacağız. Çiftçiyi zarar ettirmeyeceğiz, çiftçiyi toprağa küstürmeyeceğiz.
Ayrıca köylerimiz boşalıyor ama onlardan tık yok. Ama bu kardeşiniz söz verdi; köylerde çalışan bütün kadınların -bağda, bahçede, tarlada neredeyse çalışanların- ve gençlerin sosyal güvenlik primini devlet olarak biz ödeyeceğiz. Böylece tarlada, bağda, bahçede, tütünde çalışan, patateste çalışan, üreten, alın teri döken her genç ve her kadın, zamanı gelince emekli olacak, kimseye muhtaç olmayacak. Hiç kimseye…
Ayrıca bir şey daha yapacağız. Köy okulları kapatıldı. Bütün köy okullarını yeniden açacağız ve Cumhuriyet’in 100’üncü yılında, 100 bin öğretmen ataması yapacağız. Çocuğu okula gönderecek, köyde öğretmen yok. Taşımalı eğitim var, dünyanın masrafı var, bir sürü sıkıntı var. Kardeşim, köy orada duruyor, okul da yerinde duruyor; öğretmen tayin edeceksin, anne baba güzellik içinde çocuğunu okula gönderecek.
Bir şey daha yapacağım göreceksiniz. Bu kardeşiniz; fakirin, fukaranın, garibanın yanındadır. Bu kardeşiniz, alın teri dökenin yanındadır. Bir anne düşünün, çocuğunu okula gönderecek -İstanbul’da, Ankara’da, Hakkari’de, Diyarbakır’da, İzmir’de, Manisa’da nerede olursa- geliri yetersiz olduğu için çocuğun beslenme çantasına ne koyacağım diye düşünür. Annenin en büyük dramı budur. Eğer üniversiteyi bitiren veya askerden dönen oğlu veya üniversiteyi bitiren kızı işsizse o evde huzur yoktur. Bekler ki, oğlum, evladım, kızım bir iş bulsun çalışsın. Eli ekmek tutsun der. En büyük arzusu budur. Bunları yapmıyorlar. Bunların üzerinde bile durmuyorlar. Çünkü onlar beşli çeteleri besliyorlar, 3 yerden, 5 yerden maaş alıyorlar. Şunu yapacağız; bütün çocuklar okula gidecek, beslenme çantası dediğimiz bir şey olmayacak, çocuk okulda arkadaşlarıyla beraber suyunu içecek, sütünü içecek, yemeğini yiyecek, eğlenecek, karnı tok eve gelecek. Bütün çocuklar aynı yemeği yiyecekler. Bütün çocuklar güzel beslenecekler. Kendi evlatlarına önem vermeyen bir siyasi anlayışı asla kabul etmiyorum. Benim de çocuklarım var, benim de evlatlarım var, onlar nasıl yetiştiyse… Her anne baba için evlatlar çok değerlidir. Özellikle anneler için evlatlar çok değerlidir. İster ki, karnı doysun, iyi bir hayatı olsun, güzel bir evlilik yapsın, güzel torunları olsun, onları sevsin, evde huzur olsun. Her annenin istediği, her babanın istediği güzellik budur. Bu güzellikleri bütün evlere getireceğiz inanın, bütün evlere.
KHK’lıları biliyorum. Çözeceğim, onun sözünü verdim. Hiç endişe etmeyin, çözeceğim.
Bakınız, adalet için 450 kilometre yol yürüdüm. Ve bu ülkeye adalet lazım. Adalet olmayınca olmuyor. İranlı bilge Sadi der ki; ‘Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu bitirmeye yetmez.’ Ne diyor Sadi? ‘Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez.’ Adalete susadık, kucaklaşmaya susadık. Kucaklaşalım. Kavga ettiriyorlar. Ya niye kavga ediyoruz? Efendim siyasi görüşler farklı. Olabilir arkadaşlar. En çok evde eşimizle otururuz konuşuruz. Çocuklarımız büyüdüyse onlar da gelirler, istişare yaparız. Bir yer satın alacaksak, bir araba alacaksak otururuz konuşuruz. Şimdi devleti bir kişiye teslim etmişiz, ne derse o olacak. Ya yanlış yaparsa? Yanlış yaptı, memleket bu halde. Nasıl oldu da memleket bu hale geldi? Çözeceğiz, çözeceğiz.
Diyor ki; ‘Ampul sönecek, acılar dinecek’. Hiç endişe etmeyin. Ampulü söndürecek olan sizsiniz. Mücadeleyi yapacak olan sizsiniz. Hiç endişe etmeyin.
‘Niğde’nin turizm potansiyelini hayata geçiriyoruz’ diye… ’10 bin kişilik istihdam’. Şöyle söyleyeyim, öğretmen atamaları yapacağız… Bakın, bizim bu güvenliğimizi sağlayan polis kardeşlerimiz var, onların da büyük sıkıntıları var. Polis intiharlarının hangi boyutlara ulaştığını da ben çok iyi biliyorum. Onlar günde 12 saat, 13 saat, 14 saat çalıştırılıyorlar. 24 saat çalışanı var. Bunlar insan kardeşim, bunlar robot değil. Bunları alıyorsun, ‘bir yerde nöbet tut…’ Bu ne yiyecek, bu ne içecek onu bile sormuyorlar. Ama onlar günün 24 saatinde bizi koruyorlar. O nedenle, 100 bin güvenlik görevlisi de alacağız ve onlar normal mesailerini yapacaklar, normal görevlerini yapacaklar. Onları yük altından çıkaracağız. Bu kadar yük olmaz.
Ayrıca Aile Destekleri Sigortası getireceğiz. Söz verdim; bu topraklarda, bu cennet gibi vatanda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Hiçbir fakir ailenin elektriği, doğalgazı ve suyu asla kesilmeyecek, asla. Parası yok, elektrik parasını ödeyemedi diye bir aileyi ziyarete gittim. Doğalgaz kışın ortasında kesilmiş, iki çocuk perişan vaziyette, aileyi ziyarete gittim. Elektriği, suyu kesilen aileler var, su kullanamıyorlar. Aile Destekleri Sigortasıyla her ailenin en az asgari ücret kadar bir geliri olacak. Bu parayı kadının banka hesabına yatıracağız. Kadın gidecek bankadan her ay düzenli o yoksul kadın, yoksul hane, her ay düzenli o parasını çekecek. Onun fakirliğini, sosyal devletten başka kimse bilmeyecek. Bizim inancımız ne diyor? ‘Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek’ diyor. Bunu yapacağız. Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek. Bütün bunların hepsini ahlaklı bir şekilde, yeni bir devlet anlayışıyla, adaletli bir devlet anlayışıyla yeniden sağlayacağız. Hiç endişe etmeyin.
Az önce Mansur Başkan, size pek çok konudan söz etti, terör örgütlerinden, şundan, bundan söz etti. Açık ve net söyleyeyim; kim terör örgütlerinin yanında durursa, kim onlarla beraber olursa, kim onların ayağına hâkimi, savcıyı gönderirse Allah belasını versin. Ya arkadaşlar, terör örgütünün saldırısına uğrayan benim! Bir asker, Allah rahmet eylesin, şehit oldu. Ya arkadaşlar, bu beyler çocuklarına paralı askerlik yaptırırken, ben fakir fukara çocuğunu nasıl askere gönderiyorsa evladını askere gönderen birisiyim. Nasıl olur da siz bu kadar iftirayı… Ya insan biraz Allah’tan korkar ya! Vallahi Allah’tan korkar. Yalan niye söylüyorsunuz kardeşim ya! Allah’tan korkar insan ya!
Söyledi, Mansur Başkan söyledi. Şimdi bakınız; bir devleti yönetenin, egemen güçlerin tehdidi karşısında alnı dik olmalı. Niçin diyorsunuz? Bakın şimdi değerli arkadaşlarım, Trump dedi ki, ‘Bak beni kızdırma, senin mal varlığını araştırırım ve dünyaya açıklarım.’ Bir tek cümle dahi kurulmadı. Ama Bay Kemal olsaydı ne derdi? Araştırmazsınız namertsiniz derdi, araştırmazsanız namertsiniz. Öyle gideceksin Manhattan’da 35 katlı gökdelen dikeceksin, Muhammed Ali Clay’in çiftliğini alacaksın, Londra’da villalar alacaksın, Bay Kemal bunları yiyecek! Yemem efendim, yemem. Onların tamamını getireceğim Türkiye’ye. Eğer egemen gücün tehdidi altındaysanız ve ses çıkarmıyorsanız, bu işte Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir beka sorunudur. Açık ve net söylüyorum, bir beka sorunudur. Aynı şekilde; ya kardeşim tank palet fabrikası, 20 milyar dolar değerinde, Avrupa’nın en geniş en büyük fabrikalarından birisi, Katar ordusuna sattılar ya. Ya arkadaş, sen tank palet fabrikasını Katar ordusuna nasıl satarsın! Dedim, söz verdim, Niğdelilere de söz veriyorum; o fabrikayı Katarlılardan alacağım, şerefli ordumuza vereceğim. Milliyetçilikmiş! Ya bunlarınki mevsimlik milliyetçilik, seçimden seçime milliyetçilik! Ondan sonra ne gerekirse… Malı yurtdışına götür, dünyalığı yurtdışına götür. Türk lirası; bizim paramız, bizim şerefimiz ve onurumuzdur. Ya yerlerde sürünüyor Türk lirası! Ne diyordu? ‘Bu can bu bedende kaldıkça papazı asla benden alamazsın.’ Tıpış tıpış götürdü papazı teslim etti. Olur mu bu?
Bakın şimdi ben AK Parti’ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum, sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun. Kavgadan yana mısınız, huzurdan yana mısınız? Alın terinden yana mısınız, beşli çetelerden yana mısınız? 3, 5 maaş alan sırtı kalınlardan yana mısınız; işsizlerden, üniversiteyi bitirmiş pırıl pırıl evlatlarımızdan yana mısınız? Kadına şiddet uyguluyorlar. Şiddetin hangi boyutlara ulaştığını biliyoruz, her gün bir kadın cinayeti var. Onlardan yana mısınız, kadına yönelik şiddet konusunda en ağır yaptırımların uygulanmasından yana mısınız? Milleti açlığa mahkûm ettiniz, yoksulluğa mahkûm ettiniz, ekmek alamıyor insanlar evlerine. Onlardan yana mısınız? Yoksa huzurdan, yoksa gelirden, yoksa büyümeden, yoksa kalkınmadan yana mısınız? Rahmetli Ecevit ne diyordu, Allah rahmet eylesin, ‘Ne ezen ne ezilen, insanca, hakça bir düzen’ diyordu. Evet aynı şeyi söylüyoruz; ne ezen ne de ezilen, insanca, hakça bir düzen istiyoruz. Biz bunu yapacağız göreceksiniz, en büyük arzum bu, Türkiye’yi büyütmek, Türkiye’yi geliştirmek.
Mal varlığımı araştıracaklarmış. Araştırmazsınız namertsiniz. Rahmetli babam derdi ki, ‘evladım sen doğru dur, eğri belasını bulur.’ Bulacak. Biz doğru duracağız. Kul hakkı yemeyeceğiz ve kul hakkı yedirmeyeceğiz. Herkesin kimliğine, herkesin inancına, herkesin yaşam tarzına saygı göstereceğiz. Dolayısıyla eksikliklerimiz olabilir. Bakın şunu da söyleyeyim, ‘efendim bizim hiçbir hatamız yok...’ Yok efendim, hepimiz insanız, eksiğimiz olabilir, hatamız olabilir. Ama hoşgörülü olmak zorundasınız. Birisi size ya şurada hata yaptın dediği zaman dinlemek zorundasınız. Hata yapılabilir, ama hatayı tekrar olmaz. O zaman o inatlaşmaya girer. İnsanoğlu inatlaşmaz. Aklımızı kullanacağız. Akıl en değerli şeydir.
Benzin istasyonu sahipleri var aramızda, onlar da var, onu da söyleyeyim. Benzin istasyonlarını kapattılar, dünyanın cezasını yazdılar. Aslında bir kabahati yok bu arkadaşların. Orada çalışan binlerce kişi vardı. Söz verdim, onunla ilgili dosyayı hazırladık o sorunu da çözeceğiz göreceksiniz.
‘İlk oyum sana’ diyor. Söz, ilk oyunuzu verin, söz Türkiye’yi huzura kavuşturacağız. Söz, Bay Kemal sözü. Mutlaka Türkiye’yi huzura kavuşturacağız.
‘20 yıldır kaldırmadığı mülakatı Bor’un pazarı geçtikten sonra uygulamaya koyacak’ diyor CHP Gençlik. Arkadaşlar, ben, KPSS sınavında 3’üncü, 5’inci, 7’nci, 6’ncı olan gençlerle buluştum ve onlarla özel bir basın toplantısı yaptım. KPSS sınavında matematikte Türkiye 2’ncisi olanı sözlü sınavda elediler ya. Bu adaletsizlik değil mi ya. Birisinin hakkını yemek değil midir? Bunları kaldıracağım. Ben mülakatı kaldıracağım deyince onlar da… Niğde Gençliğe teşekkür ederim. Hiç endişe etmeyin gençler, sizinle beraberiz. Hiç endişe etmeyin. Söyledim; sizin hayalleriniz, bu kardeşinizin hedefi olacak.
Bir şey daha söyleyeyim. İki grup benimle hep uğraşır. Bunlardan birisi beşli çeteler. Beşli çetelerin paralarını getireceğim ya, memleketi soydular ya, soğana çevirdiler ya… Efendim acaba Bay Kemal’i nasıl Cumhurbaşkanı Adayı yapmayız. Bununla ilgili uğraştılar, didindiler, dosyalarımı araştırdılar, 27,5 yıllık devlet görevimi araştırdılar. Allah’a çok şükür, hiçbir şey bulamadılar. Şimdi, ‘Nasıl ayağını kaydırırız?’ Ne sizin gücünüz yeter, ne de başkalarının gücü yeter, Allah nasip ederse milletin oylarıyla olacağız. İkincisi… Uyuşturucu baronları… Uyuşturucu baronları da uğraşıyorlar. Uyuşturucu baronlarının kökünü kazıyacağım, kökünü. Gencecik evlatlarımızı hiç kimsenin zehirlemesine izin vermeyeceğim, kökünü kazıyacağım.
Bir şey daha… Son olarak onu da söyleyeyim. Suriyeli kardeşlerimizi en geç iki yıl içinde kendi ülkelerine uğurlayacağız. Diyemiyorlar değil mi? Bir şey söyleyemiyorlar. Şimdi ben AK Partili kardeşime sesleniyorum, Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy veren kardeşlerime sesleniyorum. Suriyeli kardeşlerimizi, Suriye’ye göndereceğiz diyen benim. Evet, onları göndereceğiz. Evet, onlar kendi ülkelerine gidecekler. Benim evladım, benim çocuğum işsiz. Onlar asgari ücretin yarısıyla iş buluyorlar ve çalışıyorlar, milyonlarca evladımız işsiz. Benim görevim, önce bu ülkenin insanının karnını doyurmak, onu iş güç sahibi yapmak. Tamam, Suriye’ye gittiği zaman onun güvenliğini sağlayacağız. Onun sözünü verdim. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği; onlarla konuşacağız, onların yolunu, köprüsünü, okulunu, kreşini Avrupa Birliği fonlarıyla bizim müteahhitlerimiz yapacak. Onun için iki yıl diyorum. İki yıl içinde göndereceğiz ve bu ülkeye huzuru getireceğiz huzuru. Bu ülkeye bereketi getireceğiz.
Bir şey daha ilave edeyim… Emekliler, emekli kardeşlerim; ta 2015 yılından bu yana her seferinde söyledim. Ramazan ve Kurban Bayramında birer asgari ücret kadar ikramiye verin. Maaşları çok düşük. Özellikle dul ve yetimlerin aylığı çok ama çok daha düşük. Dolayısıyla bunların bayramda torunu gelir, oğlu gelir, gelini gelir. Ya bir cebinden çıkarıp bir harçlık versin onlara diye. Önce parayı nereden bulacaksın vs. bir sürü laf ettiler, sonra baktılar ki bu Bay Kemal susmuyor, tuttular 1000’er lira verdiler. Arkasından uzun süre enflasyon yaşandı 1000 lira hiç artmadı, şimdi seçime gidiyoruz bir miktar artırdılar. Söz verdim, önümüzde Kurban Bayramı var, Kurban Bayramında gideceksiniz aylığınızı çekmeye başladığınızda orada 15 bin lira ikramiyeyi göreceksiniz. Gene koro halinde bağırdılar, vay efendim parayı nereden bulacaksın? Ya sen beşli çeteye dolarları, avroları, milyar dolarları buluyorsun da ben vatandaşa mı bulamayacağım? Oradan alacağım, buraya vereceğim. Çünkü bir paranın nerelere harcanması gerektiğine siyasi otorite karar verir. Yürürlükteki siyasi otorite, ben beşli çeteye vereceğim diyor, yandaşıma vereceğim diyor. Bay Kemal de diyor ki, ben yandaş için değil vatandaş için çalışıyorum, vatandaşıma vereceğim. Parayı oraya vermeyeceğim, size vereceğim. Ya millet perişan vaziyette. Gerçekten millet perişan vaziyette. Düzelmesi lazım bunun.
Düzelteceğiz ve ayın 14’ünde hep beraber sandığa gideceğiz değil mi? Nasıl kazanacağız? Birleşe birleşe… Kâbusu bitireceğiz ve yeni bir Türkiye’yi, güzel bir Türkiye’yi, barış içinde yaşayan bir Türkiye’yi, kucaklaşan bir Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz. Bundan emin olmanızı isterim.
Ekrem Başkanın güzel bir sloganı vardı. Ne diyordu? Her şey çok güzel olacak. Vallahi de billahi de her şey çok güzel olacak. Bu ülkeye baharları getireceğim, baharları. Kucaklaşmayı getireceğim, kucaklaşmayı. Bereketi getireceğim, bereketi. Sevgiyi, saygıyı getireceğim göreceksiniz.
Hepinize en içten sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.
22.11.2024
22.11.2024
22.11.2024
22.11.2024