06.04.2023

CHP Lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu Habertürk TV “Olaylar ve Görüşler” Canlı Yayınına Katıldı

CHP Lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu Habertürk Tv “Olaylar Ve Görüşler” Canlı Yayınına Katıldı


Kürşad Oğuz- İyi akşamlar, ‘Olaylar ve Görüşler’e hoş geldiniz. Bugün özel bir konuğumuz var. Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Efendim hoş geldiniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Teşekkür ederim, çok sağ olun.

Serap Belet- Hoş geldiniz. CHP Genel Merkezinde başkentten yapıyoruz yayınımızı. 

Kürşad Oğuz- Ne konuşacağız? Tabi konuşacağımız şeyler belli. 14 Mayıs’a kadar neler yaşanabileceğini, 15 Mayıs’ı. Millet İttifakı içerisindeki son durumu, seçmen listelerini, hazırlıkları, meydanları, meydanlarda neler yaşadığınızı ve genel olarak da Türkiye’nin sıcak gündemine dair sorularımız da olacak. Ben açılışı yaptım. İlk soruyu da Serap’a bırakıyorum.

Serap Belet- Evet. Hatta az önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın size yönelik eleştirileri oldu. Son iki gün konuşulan emeklilere bayram ikramiyesi vaadiniz, ekonomiyle ilgili vaatleriniz hepsini soracağız. Ama bugün Ankara’dayız ve başkentte çok yoğun bir trafik var, hem partiler arasında, hem partilerin içinde. Çünkü seçim için milletvekili aday listeleri çok önemli. Bir yıl önce değişen sistem nedeniyle de bir yeni sistemle gidildiği için biz anlıyoruz ki, çok ince hesaplar yapılıyor. Cumhur İttifakında şu an için partiler ayrı ayrı seçime gideceklerini duyurdular. Tabi nihai durumu göreceğiz birkaç gün içinde ama bugün için açıklamalar böyle. Millet İttifakında şu an durum ne?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şu anda çalışıyoruz.

Kürşad Oğuz- Siz bugünden itibaren zaten kapanacaksınız bildiğim kadarıyla? Genel Merkeze kimseyi almayacaksınız.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet evet. Çalışıyoruz. Çalışacağız zaten. Sizin de ifade ettiğiniz gibi önemli bir seçim; bizim açımızdan da, Türkiye açısından da çok önemli bir seçim. Komşularımız açısından da çok önemli bir seçim. Türkiye’nin, içine düştüğü bu durumdan Türkiye’nin kurtulması lazım. Bunun için de bilime dayanan, akla dayanan, sağduyuya dayanan, kutuplaştırmayan, kucaklaşan bir siyasete ihtiyacımız var. Biz altı lider, Millet İttifakı olarak bu anlayışla yola çıktık ve bunun için de çalışıyoruz, üretiyoruz.

Bakın size şunu sorayım, daha doğrusu söyleyeyim sormayayım da, siz soracaksınız. Şunu söyleyeyim; biz altı lider, Ortak Mutabakat Metnini hazırladık. Eğitimden sağlığa, teknolojiden milli eğitime, hayatın her alanı ile ilgili. Yanlış hatırlamıyorsam 2 bine yakın madde başlığı açıkladık ve bunu kamuoyuna açıkladık. Ve dedik ki, biz iktidar olunca bunu yapacağız. Cumhur İttifakı ne yaptı? Böyle bir şey açıkladı mı, açıklamadı. O zaman niye kamuoyu onları tartışmıyor. Kamuoyu neden onları eleştirmiyor.

Kürşad Oğuz- Sadece Yeniden Refah Partisiyle bir ortak metin 30 maddelik onun üzerinde bir uzlaşma var.

Kemal Kılıçdaroğlu- O bir metin. Ama önümüzdeki 5 yılda Türkiye için ne yapacaklar? Türkiye’yi bugün içinde bulunduğu çıkmazdan hangi politikalarla kurtaracaklar? Biz hazırız, bütün ayrıntılar orada var. Biz oturduk, kadrolarımız oturdu, akademik dünyadan yardım aldık. Bürokratlardan yardım aldık ve önemli bir rapor, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez ortaya çıkan bir rapor.

Serap Belet- Peki onu daha sadeleştirerek bir kez daha kampanya başlarken bir seçim beyannamesi olarak bir toplantıyla duyuracak mısınız tekrar, yoksa direk olarak mitinglerle mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bu bir seçim beyannamesi. Bunu duyuracağız, ilk 1 ayda ne yapacağız, ilk 1 haftada ne yapacağız? Çünkü hepsi orada yazılı. Bu aynı zamanda 6 liderin ortaklaştığı ve ortak söylem birliği yarattığı bir metin. Dolayısıyla ben de bunu söyleyeceğim, Millet İttifakı’nın diğer aktörleri de Sayın Genel Başkanlar da aynı şeyi söyleyecekler. Çünkü biz ortaklaştık. Ama ben merak ediyorum, mesela Erdoğan bir şey söylediğinde diğerleri ne diyecek? Ortak bir mutabakat metni yok. Ama orada şöyle bir kural var anladığım kadarıyla; Erdoğan ne derse hepsi teslim olmuş, biz de aynı şeyi tekrar edeceğiz diye. Teslimiyet, siyaset değildir. Siz bir partiyseniz siyasetinizi açıkça yazarsınız. Sizin taraftarlarınız var, size gidip oy verecek bu insanlar. Siz önümüzdeki 5 yıl içinde ne yapacaksınız, neleri yapacaksınız?

Kürşad Oğuz- Siz ayrıca Cumhurbaşkanı adayı olarak da ayrı bir seçim beyannamesi, seçim bildirgesi açıklayacak mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır. Hepsi burada var. Çünkü Cumhurbaşkanı olarak ne yapılacak, her bir bakanlık neler yapacak, yeni bakanlıklar kurulacak mı, kurulmayacak mı? Burada neler yapılacak. Üniversitelerde neler yapılacak, bilimde, teknolojide neler yapılacak, tarımda ne yapılacak? Çiftçi nasıl desteklenecek?

Kürşad Oğuz- Büyük depremden sonra bazı maddelerin revize edileceğini, öncelik sıralamasının değişebileceğini duydum. Olacak mı öyle bir şey?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onunla ilgili bir kanun teklifi hazırladık. Deprem bölgesi ile ilgili bunlar hiçbir şey yapmadılar. Çadır dağıttılar, konteyner dağıttılar, o da yarım yamalak. Ama biz iktidar olduğumuzda şunu görecek herkes. Deprem bölgesini, yani Malatya, Adıyaman, Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adana, Hatay, Osmaniye, bütün bu bölgeyi bir bütünlük içinde ele alacağız. Ve bununla ilgili bir kanun teklifi verdik; hem orayı onaracağız, hem bütün bu bölgeyi önemli bir üretim üssü haline getireceğiz. İnsanlar buraya gelecek ve çalışacaklar. Konutlar depreme dayanıklı olacak. Fabrikalar depreme dayanıklı olacak. Yapılacak konutların bütün malzemeleri bu bölgede üretilecek. Burada büyük istihdam sağlanacak.

Kürşad Oğuz- Evleri ücretsiz vereceğinizi söylemiştiniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- O ayrı, onu da vereceğiz zaten. Onu biraz daha ayrıntılı anlatmak isterim sorarsanız. Ve bu bölge aynı zamanda bir istihdam ve üretim merkezi olacak.

Kürşad Oğuz- Şimdi bu genel seçim üzerinden başladığımız için şimdi yeni bir takım haberler var. Mesela sizin bazı illerde İYİ Partiyle bir fermuar sistemiyle bazı illerde sizin öncelikli adaylarınız, bazı illerde İYİ Partinin öncelikli adayları üzerinde anlaşıp 81 ilin bir kısmında seçime böyle gideceğiniz konuşuluyor. Onun haricinde diğer partiler DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti bunların bir üçlü ittifak yapması planlanıyordu ama olmadı. Ayrıca ittifak içinde ittifak, çatı ittifak şeklinde seçime girmeleri planlanıyordu. Bildiğim kadarıyla o da nihayete erdi, olmadı. Ve bu partilerin bazı milletvekilleri adaylarını sizin listenizden girmesi söz konusu. Bunların çalışmasını yapıyor musunuz? Bir pazarlık var mı? Nasıl yürüteceksiniz bunları?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, bütün seçenekler düşünülüyor Kürşat Bey. Yani bizden genel başkan yardımcıları, diğer partilerden genel başkan yardımcıları var. Her bir seçenek üzerinde duruluyor. Önemli olan maksimum yararı nasıl sağlayabiliriz, bunun üzerinde çalışılıyor. Tabii bu çalışmadan önce yapılan anketler var. O anketler diğer liderlerin de önünde var. Onların kadrolarının da önünde var. O çerçevede oturuyoruz bir çalışma yapıyoruz. Zaten az kaldı. Yani önümüzdeki bir iki gün içinde zaten biraz daha netleşecek.

Serap Belet- Bu arada karşıt yani her ittifakın aslında iki ittifakın da birbirini gözettiği söyleniyor. Çünkü örneğin Cumhur İttifakının izleyeceği yol, belki sizin bu konuda izleyeceğiniz yola etki edebilir. Örneğin partilerin bir ortaklaşa listeyle gitmesinin Meclis çoğunluğu açısından bir avantaj olduğu söyleniyor bu yeni sistemle. Ancak Cumhur İttifakından tüm partiler, MHP de çok net bir ifadeyle ‘biz kendi adımızla, logomuzla seçime gireceğiz ayrı listelerle’ dedi. Bu sizi nasıl etkiler? Millet İttifakını nasıl etkiler?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi biz diğer partilerin konumuna bakıp kendimize politika oluşturmuyoruz. Biz iktidara geleceğiz, Cumhurbaşkanlığını kazanacağız ve bu ülkeyi en geç 1 yıl içinde rahat nefes alır hale getireceğiz. 3 ay içinde vize sorununu bitireceğiz. Türkiye’de her vatandaş artık Avrupa Birliği’ne vizesiz girecek. 1 ay içinde ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. Hasar tespit komisyonumuzu belirledik. Onunla ilgili çalışmalarımızı yapıyoruz. Dolayısıyla biz Cumhur İttifakı şunu yaptı, bunu yaptı. Cumhur İttifakı Allah aşkına bu saatten sonra ne yapacak bu memlekete? Zaten yapacağını yaptı. Batırdı. Soğanın tanesi olmuş 7, 5 – 10 lira. Ne yapacak Cumhur İttifakı? Biz ama ne yapacağımızı biliyoruz. Çiftçinin kazanacağı, üreticinin kazanacağı, fabrikaların çalışacağı, istihdamın büyüyeceği, gelişeceği bir Türkiye hayal ediyoruz ve bunu yapacağız.

Serap Belet- Az önce söylediniz, dikkatimi çekti, 3 ay sonra iktidara gelirseniz herkes Avrupa’ya vizesiz nasıl gidecek?

Kemal Kılıçdaroğlu- Vizesiz gidecek. Vizeyi kaldıracağız, gerekli düzenlemelerin tamamını yapacağız. Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi ve özgürlüğü getireceğiz. Zaten bizi buluşturan, 6 lideri bir araya getiren demokrasi özlemi. Türkiye’de demokrasi kalmadı.

Kürşad Oğuz- Bu ama Türkiye’nin yapabileceği bir şey değil dışarıdan ancak planlanabilecek bir şey. Böyle yurtdışıyla alakalı…

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo hayır efendim bizim yapacağımız şey onlar. Siz düşünce özgürlüğüne kısıtlama getirirseniz, demokrasi sizin ülkenizde yoktur. O yüzden vermiyor. Ben de diyeceğim ki, ya da biz de diyeceğiz ki, bizim ülkemizde her türlü düşünce özgürce tartışılabilir, medya özgürce yayın yapabilir. Hakaret içermediği sürece herkes özgürce eleştirisini yapabilir. Ben gençlere boşuna mı diyorum? Hiç meraklanmayın, cumhurbaşkanı olduğumda en rahat beni eleştireceksiniz diye. Çünkü hiçbir zaman eleştiriden çekinmeyeceğim. Ve eleştirilerin siyaset için çok önemli olduğunu ve her eleştiriden siyasetçinin ders çıkarması gerektiğini bilen birisiyim. Benim bir hatam varsa, doğal olarak eleştiri olacaktır. Ben de aynı hatayı tekrar etmemeye özen göstereceğim. Şimdi iktidar sahibi yani Erdoğan diyelim, eleştiriye tahammül edemiyor, her eleştiriye ‘Vay sen bunu nasıl söyledin’ diye sabahın köründe gidip kapıları çalıyor, kapıları kırıyor insanları gözaltına alıyor mahkemelere veriyorsa, bu düzen olmaz. Bu düzen yıkım getirir.

Kürşad Oğuz- Yani bu düzen değiştikten sonra Avrupa farklı bir gözle bakacak bize ya da batı ve de bütün dünya…

Kemal Kılıçdaroğlu- Sadece Avrupa değil bütün dünya bakacak.

Serap Belet- Avrupa Birliğiyle de başka bir sayfa açacağız diyorsunuz özetle?

Kemal Kılıçdaroğlu- Var. Bizim Ortak Mutabakat Metnimizde var zaten. Avrupa Birliği’nin öngördüğü bütün demokratik kuralları kendi ülkemize getireceğiz. Benim insanım yani bu ülkenin insanı üçüncü sınıf demokrasiye mi layık, niye birinci sınıf demokrasi olmuyor bizim ülkemizde? Neden insanlar yan yana gelince özgürce konuşamıyorlar, odada bile sessizce konuşuyorlar acaba birisi bizi dinliyor mu diye. Bu Türkiye açısından bir utanç vesilesidir. Utançtır bu. İnsanlar düşüncelerini söylerler. Emin olun telefonla konuşurken, acaba birisi bizi dinliyor mu? Dinlediklerini ben gayet iyi biliyorum. Ama söylüyorum, dinlemezseniz namertsiniz. Biz bu ülkenin çıkarı için konuşuyoruz zaten, biz gizli kapaklı bir şey yapmıyoruz ki. Dolayısıyla demokrasi temel kavramdır ve altı lideri bir araya getiren de demokrasi özlemidir.

Kürşad Oğuz- Ben sorumu tekrar edeceğim biraz da açarak. Bu konuyu çünkü deşmek istiyorum, çünkü bize soruyorlar, CHP’liler de soruyor, Saadetliler de soruyor, diğer partiler de soruyor. Biz CHP listelerinden girecek miyiz, ne kadarımız girecek bizim parti milletvekili adaylarımız? Bu çalışma yapıldı mı? Bir kontenjan var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şu anda çalışma yapılıyor.

Kürşad Oğuz- Millet İttifakının diğer üyelerini tatmin edecek bir oran, çalışma oldu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi oran ya da kişi bazında bir çalışma yok. Çünkü bu oturulacak, makul insanlarız hepimiz, o makuliyet çerçevesi içerisinde oturup çalışacağız. Yani bizim listeden giren olur mu, olmaz mı? Herkes bağımsız mı girer, girmez mi? Bütün bunların hepsini uygar insanlar gibi oturuyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz. Kavga etmeden yapıyoruz bunu. Bir şeye karşıysak onun gerekçelerini ifade ediyoruz. Dolayısıyla ben Millet İttifakı’nın demokraside uyumu sağlama açısından, uzlaşmayı sağlama açısından bizim tarihimizde çok önemli bir aşama olduğunu düşünüyorum ve biz Millet İttifakı olarak gerçekten de samimi olarak birbirimize düşüncelerimizi açıklıyoruz, konuşuyoruz. Sonra bunları ikinci kurmaylarımıza aktarıyoruz. Onlar kendi aralarında oturuyorlar, konuşuyorlar, sonra Genel Başkanlar olarak biz konuşuyoruz. Biz Ortak Mutabakat Metnini de böyle hazırladık, Anayasa değişikliklerini de böyle hazırladık.

Kürşad Oğuz- Yani maksimum vekil sayısına ulaşacak bir düzen, sistem kurmaya çalışıyoruz diyorsunuz millet ittifakı olarak?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Parlamentoda da çoğunluğu sağlayacağız, artı cumhurbaşkanlığını da alacağız. Yeni bir sayfa açacağız Türkiye’de. Yeni, uygar, herkesin mutlu olduğu bir sayfa. Kinden, öfkeden uzak, herkesi kucaklayan bir siyaset anlayışı ile yola çıktık ve gerçekleştireceğiz.

Serap Belet- Bu listelere ilişkin Kürşad’ın sorusuna ilave olarak, artık DEVA, Saadet ve Gelecek Partilerini ayrı ittifak içinde bir ittifak olarak değil, 41 ya da 43 ilde kendi logolarıyla, diğer şehirlerde de CHP listelerinden gireceği kesinleşti mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır öyle bir şey söylemedim.

Serap Belet- Yo siz söylemediniz. Yani bunlar konuşuluyor, kulis bilgisi olarak.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bunlar konuşulur zaten, bunlar tartışılır. Yani niye konuşuluyor diye bir şey söylemiyoruz tabi. Ama bunu belirleyecek olanlar önce kurmay heyetler yani çalışanlar, arkasından da Genel Başkanlar bir araya gelince. Önce bir altyapının oluşması lazım, sağlıklı bir altyapı oluşacak, sonra onlar Genel Başkanlarına sunacaklar, sonra bizler bir araya gelip oturup, konuşacağız. Zaten 1-2 gün içinde bütün sonuçlar netleşecek.

Şöyle; yani şunu yaptık, bunu yaptık. Şimdi şunu da ifade edeyim, ben 5 lider adına konuşma yetkisine de sahip değilim. Onların da düşünceleri var, onların da yeri geldiğinde itirazları oluyor, onlara saygı duymamız lazım. Dediğim gibi biz bir Türkiye için bir uzlaşma hayata geçirmeye çalışıyoruz. Çünkü bugüne kadar siyasetin hep kavgalardan beslendiğini ve bu kavgaların da Türkiye’ye, insanımıza büyük zarar verdiğini gördük. Biz yeni bir sayfa, yeni bir kültür, yeni bir inşa süreci başlatmak istiyoruz.

Kürşad Oğuz- Meydanlara indiniz, dolaşıyorsunuz, en son Trabzon’daydınız Sayın Ekrem İmamoğlu’yla birlikte. Önce şu soruyu sorayım, sizin bu seçimde CHP olarak almayı planladığınız, hedeflediğiniz oy nedir?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şimdi CHP olarak bir; birinci parti, hedefimiz o zaten. Doğal olarak her partinin ulaşmak istediği hedefe biz de ulaşmak istiyoruz. Bunun için de çalışıyoruz. Emek harcıyoruz; ben, örgütler, diğerleri. Diğer partiler de birinci parti olmak için mücadele ediyorlar zaten. Cumhurbaşkanlığını da açık farkla almak istiyoruz.

Kürşad Oğuz- Yani kafanızda bir oy oranı yüzde 30’un üstüne çıkarız bu seçimde. Çünkü hep yüzde 25…

Kemal Kılıçdaroğlu- Birinci parti olacağız inşallah görecek herkes.

Kürşad Oğuz- Bu da yüzde 30’un üzerinde demek zaten.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.

Serap Belet- Yakın zamanda bir kamuoyu araştırması yaptınız mı? Böyle kısa aralıklarla araştırmalar yaptırarak sahaya çıkıyor musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle, yani biz özel olarak bir araştırma yani belli konularda, spesifik konularda araştırma yaptırıyoruz. Ama böyle geniş bir kamuoyu araştırması değil. Yapılıyor araştırmalar, sizler nasıl gazeteci, televizyoncu olarak merak edip bakıyorsanız, biz de bakıyoruz yani onlara. Önemli olan alan.

Kürşad Oğuz- Trabzon’dan başlarsak sanırım bir önceki seçimlerde yüzde 14 – 15 civarında CHP’nin oyu vardı. En son Ekrem Bey’le gittiniz, orada büyük bir aslında bir çadır buluşması olacaktı ama mitinge dönüştü- onu da anlatırsınız isterseniz- ve ciddi bir kalabalık toplandı. Trabzon’dan milletvekili çıkaracak mısınız? Kaç tane çıkaracaksınız? Biraz böyle isterseniz bölge bölge gidelim, oradan doğuya kayalım. Çünkü Trabzon bildiğimiz üzere AK Partinin kalesi aslında.

Serap Belet- Ama Sayın İmamoğlu’nun memleketi olduğu için bunun orada bir ivme yarattığı söyleniyor. Bunun nasıl yansıyacağını düşünüyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi Trabzon’da güzel bir atmosfer var. Kabul edelim güzel bir atmosfer var. Millet gidişten şikayetçi. Gelecekler, nasıl düzeltecekler diye bir bekliyorlar, nasıl düzelteceksiniz bunu. Onu anlatmaya çalıştım. Ben ilk 1 ay içinde neleri yapacağımızı onlara anlattım, ifade ettim düşüncelerimi miting meydanında.

Şimdi normalde biz bir çadırda yapacaktık bunu, geniş büyük bir çadırda ama çadıra izin vermediler. Onun üzerine meydanda yaptık. Tabii pişman olmuşlardır, keşke çadırda izin verseydik diye, o noktaya gelmişlerdir. AFAD bir de sabah erkenden bir mesaj geçmiş bütün Trabzonlulara, ‘fırtına olacak, bacalar yıkılacak, çatılar uçacak, gaz zehirlenmesi olacak’ falan diye. Yani sokağa çıkmayın diye bir anlamda da. AFAD niye bunu yapar bilmiyorum, bu meteorolojinin görevi aslında, niye AFAD bunu yaptı? Demek ki AFAD, ağır ağır her alana girmeye ve her alanda söz sahibi olmaya başladı. AFAD’ın ne olduğunu da depremde gördük zaten. Çalışanlarına değil, çalışanlarına şükran borçluyuz, yani orada kamu görevlileri onlar, elinden geleni yapıyorlar ama karar vericilerin ülke gerçeklerinden ne kadar koptuğunu o süreç içerisinde gördük.

Kürşad Oğuz- Trabzon umut oldu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ondan sonra Trabzon’da meydanda yaptık. Tabi meydanda düşündüğünüzden çok daha büyük bir kalabalık vardı. Özellikle kadınların ve gençlerin varlığı benim için de son derece memnuniyet verici. Kadınlar hayatın zorluklarını en erken sezen ve bunu yeri geldiğinde de dillendirenlerdir. Dolayısıyla kadınların CHP’nin yaptığı böyle bir mitinge katılmaları, sorunlarını dile getirmeleri, bizim çözümlerle ilgili yaptığımız çalışmaları, söylemleri alkışlamaları elbette güzel bir şey. Arada iyi bir diyalog kuruyoruz yani halkla iyi bir diyalog kuruyoruz. Önümüzdeki seçimlerde göreceksiniz; Trabzon’da da değişim başladı, yani Kayseri’de de değişim başladı, Türkiye’nin her tarafında bir değişim var. Şunu kabul ediyorum, yani hemen hemen herkes koşarak bize mi gelecek? Bizi dinliyor şimdi, bunlar gerçekten bu söylediklerini yapabilirler mi diye. Sizin de az önce, efendim işte Erdoğan diyordu ya, ‘bunlar 2 maaş üzerinden emekli…’

Serap Belet- ‘Bir istismar yapılıyor’, az önce açıklaması, bizden hemen önceki.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ona da geleceğim. Yani sorsanız da, sormasanız da ona da geleceğim zaten. Dolayısıyla biz neyi nasıl yapacağımızı çok iyi biliyoruz. Halkımdan şunu istiyorum, Kılıçdaroğlu’nun bir hesap uzmanı olduğunu ve devlete 27,5 yıl hizmet ettiğini, bütçenin nasıl harcandığını, israfın nasıl önlendiğini bilmek istiyorlarsa bana bakacaklar. Benim evime bakacaklar, yaşamıma bakacaklar, mutfağıma bakacaklar, evlatlarıma bakacaklar. Ben sade bir insan gibi yaşayan birisiyim. Ben hiçbir çocuğun yatağa aç girmesini istemem. Ben herkesin inancına, herkesin kimliğine saygı duyan birisiyim. Devletin devlet olması gerektiğini, devletin kucaklayıcı olması gerektiğini, devletin sosyal devlet olması gerektiğini, fakirin, fukaranın yanında olan bir devlet olması gerektiğini düşünen birisiyim.

Öyle dış güçler, iç güçler falan filan artık bunların palavra olduğu, bunların doğru olmadığı kanıtlandı. Nasıl kanıtlandı? Dış güçler. Allah aşkına bana söyler misin ya, Türk Telekom’u dış güçler mi dedi satın. Bankaları dış güçler mi dedi, satın. Siz onları sattınız, hepsini paraya dönüştürdünüz, o yıllarda büyük gelirler elde ettiniz, ondan sonra para bitti, satacak mal da bitti. Şimdi diyorlar ki ne yapacağız? Düzelteceğiz, hiç kimse endişe etmesin. Türkiye onların düşündüğünden daha zengin bir ülke, çok daha zengin bir ülke.

Kürşad Oğuz- Ekrem İmamoğlu bahsini aslında bilerek açtım. Çünkü siz orada iyi bir sinerji yakaladınız zaten görülüyor. Başka yerlerde de miting yapacaksınız, yaptınız. Şimdi 3 Mart’ta herhalde bir kriz yaşandı. İYİ Parti lideri Sayın Akşener Millet İttifakını terk ettiğini söyledi. Aslında bayağı ağır da şeyler söyledi diyebiliriz. Ama sonuçta ne oldu? Döndü dolaştı 6 Mart’ta Sayın Yavaş ve Sayın İmamoğlu’nun da denklemin içine dahil olduğu bir sistem kuruldu. Siz bugün mitinglere bakıp şöyle bir sonuç çıkarıyor musunuz acaba? Ya iyi olmuş, iyi ki bu iki ismi de bu denkleme almışız biz daha güçlüyüz artık diyor musunuz? Acaba Meral Hanım’ın o hamlesi önce bir kriz, arkasından da çok daha büyük bir fayda sağladı mı? Böyle bir düşünceniz var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Her hamle bir hayra vesile olabilir. Ben buna inanıyorum. Sonuçta iki değerli arkadaşımız, Mansur Bey de Ekrem Bey de. Ben İstanbul’da söyledim, Osmanlı’nın eski başkentini yöneten kişi Ekrem İmamoğlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin güzel başkentini yöneten Mansur Yavaş. Dolayısıyla ikisinin halk nezdinde ciddi bir kabulü var. İkisi çalışıyorlar, bütün engellemelere rağmen güzel şeyler yapıyorlar. Hatta Trabzon’da söyledim, dedim ki; ‘Trabzon’da bakan var, 4 milletvekili var, yani 10 kişi var Trabzonlu kabinede çalışan, bakan yardımcıları var ama Trabzon’a bir raylı sistemi yapamadılar. Ama Ekrem İmamoğlu, başka bir Trabzonlu, tek başına dünyada bir metropolde tek başına 10 metro inşaatını aynı anda başlatan ve yapan kişi’ diye söyledim. Demek ki Trabzonludan Trabzonluya da fark var. Yani böylesine yürekli, çalışkan bir Trabzonlu var.

Kürşad Oğuz- Dolayısıyla memnunsunuz bu denklemde onların olmasından?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi, tabi.

Serap Belet- Seçmen memnuniyetini dile getiriyor mu? Sizin yanınızda Sayın İmamoğlu’nun Trabzon’da olduğu gibi başka bir noktada Sayın Yavaş’ı görmüş olmanın ya da o yol haritasında Cumhurbaşkanı Yardımcıları olarak bulunmalarından memnuniyetini seçmen size yansıtıyor mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette seçmen de mutlu, gençler de mutlu. Onlarla zaman zaman bir araya geliyoruz, gittiğimiz illerde gençlerle de bir araya geliyoruz. İyiler, onlar da son derece mutlular. Şimdi burada önemli olan Türkiye’nin sağlıklı bir zemini yakalayabilmesi için o inançtan ve o heyecandan yararlanan insanların toplumun önüne çıkması lazım. Ekrem Bey de, Mansur Bey de o inancı ve heyecanı besleyen iki arkadaşımız. Dolayısıyla onlar da cumhurbaşkanı yardımcısı olarak önemli bir görev üstlenecekler. Bakın, İstanbul’da Ekrem Bey’in yapmak istediği çok şey engelleniyor, cumhurbaşkanı yardımcısı olduğunda bu engeller bitmiş olacak. Aynı şey Ankara için de geçerli. Tabi ikisi de iki büyük kentin belediye başkanı olduğu için, diğer belediye başkanlarına da hiçbir ayrım yapmadan, onun altını çizeyim, yani bu AK Partili belediye, biz buna engel çıkaralım, yok öyle bir şey, tam tersine bütün yerel yönetimlerin çalışmasını isteriz.

Kürşad Oğuz- Onlar bu denklem içerisinde olmasaydı farz edelim başka bir tablo oldu 3 Mart’ta, 6 Mart’ta ve onlar cumhurbaşkanı yardımcısı adayı olmadılar. Yine mitinglerde onlarla beraber olacak mıydınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Gene çalışacaklardı tabi elbette. Yani şimdi iki arkadaşımız cumhurbaşkanı yardımcısı oldu çalışıyor diye diğer belediye başkanları çalışmayacak mı, onlar da çalışıyorlar zaten. Yani onlar da yaşanan sıkıntıları biliyorlar, onların da eli kolu bağlanıyor. İzin istiyorlar, yatırım yapacağız diye. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı, metro inşaatı yapacak, para da bulmuş, izin vermiyorlar inşaat yapmaya. Metro inşaatı yapacak, Mersin’e güzel hizmetler verecek, engel oluyorlar. Biz bu engellerin tümünü bitireceğiz.

Serap Belet- Şimdi artık adaylar netleşti. 4 cumhurbaşkanı adaylı bir seçim süreci var. Ve bu geçen iki haftada özellikle Muharrem İnce çok konuşuldu. Çekilir mi, çekilmez mi, size destek verir mi? Sizin ziyaretiniz sonrasında bir değişim olmadı. Birinci turda seçimin sonucunu Sayın Sinan Oğan ve Muharrem İnce’nin adaylıklarıyla birlikte oluşan bu tabloda Muharrem İnce’nin adaylığını özellikle Millet İttifakı aleyhine, sizin adaylığınız aleyhine bir etkisi olacağını düşünüyor musunuz? Bu çok dillendiriliyor. Sizin bakışınız nedir?

Kemal Kılıçdaroğlu- Dillendiriliyor, yazılıyor, çiziliyor ama yani ben birinci turda sonucu alacağımıza inanıyorum. Çünkü sonuçta sağduyu galip gelecek. Ülke bu haldeyken, gençler iş bulamazken, işsizlik diz boyuyken, pazarlar neredeyse ateş pahasıyken, soğanın tanesi 7,5 - 10 lirayı bulmuşken, insanlar evine yiyecek götüremezken şimdi ne lüksümüz var. Yani bir an önce bunun bitmesi ve Türkiye’nin hamleye hazır bir iktidara teslim edilmesi lazım.

Serap Belet- Yani seçmenin stratejik oy kullanacağını mı düşünüyorsunuz son düzlüğe gelindiğinde?

Kemal Kılıçdaroğlu- Son düzlüğe girdiğimizde seçmenin sağduyusuna güveniyorum, o sağduyusu içinde hareket edecektir.

Serap Belet- Sayın İnce dedi ki, ‘bana son artık adaylar netleşmeden bir gün önce gelindi ve bir teklif yapılmadı.’ Bu cümle bir teklif yapılsa belki de farklı bir tablo olabilirdi gibi de değerlendirildi. Buna bir yanıtınız var mı?

Kürşad Oğuz- Bir teklif yaptınız mı daha doğrusu ona?

Kemal Kılıçdaroğlu- Orada değil ama teklif yapıldı.

Kürşad Oğuz- Ne açabilir misiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo, ben ayrıntıya girmek istemem.

Kürşad Oğuz- Yani 14 Mayıs sonrasına dair bir teklif mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Öncesi. Affedersin, öncesi de sonrası da dahil olmak üzere. Yani işin özeti tabi teklif yapıldı.

Serap Belet- Bir teklif yapıldı ama üzerinde uzlaşılamadı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet, yani öyle.

Kürşad Oğuz- Ama siz o gün buluşmaya gittiğinizde tekrar yeni bir teklif yapmadınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- O gün bir teklif yoktu.

Serap Belet- Sonrasında mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- O gün çünkü yani heyetler karşılıklı yan yanaydı, o gün bir teklif olmadı.

Serap Belet- Milletvekili listelerinden aday gösterilmesi yani konuşulduğu için soruyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ona, ayrıntıya girmeyeceğim.

Serap Belet- Hatta bakanlık teklifi dahi Ankara kulislerinde konuşuldu.

Kemal Kılıçdaroğlu- O ayrıntılara girmeyeceğim. O ayrıntılara girmek doğru değil. Ama yani teklif yapıldı.

Serap Belet- Yani biz üzerimize düşeni yaptık mı diyorsunuz özetle?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bana göre biz yaptık.

Serap Belet- Ama karşı taraftan beklediğiniz hamleyi…

Kemal Kılıçdaroğlu- Karşı tarafı suçlamak istemem. Bana göre biz yaptık. Çünkü karşı taraf belki kendisini haklı görüyordur. Yani benim karşı tarafı suçlama gibi bir hakkım yok yani. Çünkü herkesin iradesine benim saygı duymam gerekir.

Kürşad Oğuz- Peki efendim yani bu çok konuşulduğu için sormak isterim. Muharrem İnce’nin daha çok AK Partililer tarafından desteklendiği ya da iktidar tarafından desteklendiği yolunda bazı tezviratlar var. Böyle bir durum sizce var mı? Çünkü mesela bir kısım insanlar Truva atı olarak değerlendiriyorlar, görüyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben Muharrem Bey’e böyle bir haksızlık yapmak istemem. Çünkü sonuçta biz beraber çalıştık, bizim cumhurbaşkanı adayımızdı, grup başkanvekilliğimizi yaptı. Dolayısıyla ben hani böyle haksız bir eleştiri yapmak istemem, doğru değil.

Kürşad Oğuz- Öyle de düşünmüyorsunuz zaten?

Kemal Kılıçdaroğlu- Düşünmüyorum.

Serap Belet- Peki siz böyle deyince, 6 parti bir araya geldiniz, çok daha uzak fikirleri olan, geçmişte karşı karşıya siyasette yarışmış siyasetçiler olarak bir araya geldiniz. Ancak yakın geçmişte sizin cumhurbaşkanı adayınız olan, birlikte omuz omuza çalıştığınız kişiyle gelemediniz. Bu sizi üzdü mü, üzüyor mu? Sayın İnce’nin size yönelik eleştirileri, Millet İttifakına yönelik eleştirileri sizi üzüyor mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Doğrusunu isterseniz üzdü tabi. Ama yani sonuçta ben Muharrem Bey’ in düşüncelerine saygı göstermek zorundayım. Ne için böyle düşünüyorsun diye benim özel olarak suçlamam veya genel olarak suçlamam asla doğru değil asla.

Kürşad Oğuz- Kendisi, zaten ‘kapı kapandı artık ben adayım’ dedi. Bundan sonra yeni bir gelişme olabilir mi? Yoksa artık 4 adayla gittik zaten ne olacaksa olacak mı diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yani büyük bir ihtimalle 4 adayla gidilecek. Yani bu saatten sonra neyi değiştireceksiniz yani. Bilmiyorum yani.

Serap Belet- Şimdi bu birinci tur, ikinci tur…

Kemal Kılıçdaroğlu- Birinci turda bu iş biter efendim. Bu toplumun sağduyusuna güvenin. Birinci turda bu iş biter. Bu fikriyatlarla, bu felaketlerle nereye gideceğiz Allah aşkına ya. Bu işsizlikle nereye gideceğiz biz. Türkiye’nin bu cehennemden çıkması lazım, Türkiye bir cehennem çukurunda şu anda. Bakmayın siz saraya, oradakilerin keyfi yerinde. Yahu siz bir gidin bakalım, pazarda alışveriş yapan insanları bir görün bakalım nedir bu fiyatlar diye? Yani emekliye zam yapıyor, fiyatlara gelen zam çok daha yüksek. Kime gidiyor paralar? Kur korumalı mevduata gidiyor değil mi? Kur korumalı mevduat kimin parası, bir avuç insanın parası. Milyar dolarlar var, dünyanın faizini ödüyorsun. Bunlar bir de sözde faize karşı. Ya sen faizcilere hizmet ediyorsun sen, bilmiyor muyuz biz bunu? Biliyoruz.

Emekliye gelince bir şey yok, işçiye gelince bir şey yok. Kadro vereceğiz dediler kadrolar verilmedi. Polisle jandarma arasında ayrımcılık yapıyorlar. İkisi de güvenlik görevlisi. Jandarmaya verdiğin hakkı niye polise vermiyorsun, hangi gerekçeyle vermiyorsun? 24 saatse polis de 24 saat çalışıyor. Emekse poliste emek harcıyor. Onun standardı ayrı, öbürünün standardı ayrı. Çifte standart var. Ne söylüyorsam hepsinde haklıyım. Zaten cesaret edip oturup konuşmuyorlar. Yüz yüze gelip konuşmuyoruz. Ne söylüyorsam haklıyım. Az önce söyledim, 27,5 yılını devlette harcayan, verilmeyecek hiçbir hesabı olmayan bir kişiyim. Araştırdılar bütün sülalemizi. Ne buldular? Bulamazlar. Boğazımızdan aşağı haram lokma inmez. Bu kadar açık, bu kadar net. Devleti de öyle yöneteceğiz.

Serap Belet- Ekonomiyle ilgili vaatlerinizi hesabını yaptık da vaat ediyoruz mu diyorsunuz özetle?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette.

Serap Belet- Yani hesap uzmanı vurgusu yaptığınız için söylüyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Her şeyi kuruşu kuruşuna hesaplıyoruz ve yapıyoruz ta en başta. Şimdi Erdoğan ne diyor? ‘Efendim emeklileri emekli maaşı üzerinden istismar ediyormuş.’ Bunu ne zaman söyledi bir de? 2015’te ben emekliye 2 maaş ikramiye verilsin dediğim zaman ‘Siz istismar ediyorsunuz’ dediler. Sonra ne oldu, emekliye 2 maaş ikramiye verdi mi? Verdi. Ne kadar verdi? Uzun süre arttırmadı. En son 100 lira artırdı. Şimdi biraz daha artırdı. Ben ilk ne söyledim? ‘Emekliye asgari ücret kadar Ramazan, Kurban Bayramında emekli ikramiyesi verilecek.’ Ne zaman? 2015. Hangi yıldayız, 2023. Yine aynı şeyi söylüyorum. 2 maaş ikramiye. Ne kadar? Asgari ücret kadar, aynı şeyi söylüyorum, hesabını, kitabını kuruşu kuruşuna yaptım. Biraz artırdılar. Şimdi ben söyledim Kasım ayında göreceksiniz Cumhurbaşkanı olarak geldiğimde bütün emeklilerin hesabına 15 bin lira para yatacak. Şimdi yatmayan asgari ücret farkı ve o dönemin asgari ücretini yatıracağız.

Serap Belet- Kurban bayramında demek istiyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Kurban bayramında. Önümüzdeki kurban bayramında. Görecek, bütün emekliler görecek. Para yokmuş. 5’li çetelere gelince paralar var. Kur korumalı mevduata gelince paralar var. Malı götürenlere paralar var, saraylara, 4 yerden- 5 yerden maaş alanlara para var, emekliye gelince ‘istismar ediyorsunuz.’ Emekliyi istismar eden sensin. Emeklinin hakkını vereceksin. Bakın, emekli şu demektir. Emekli bu ülkenin kalkınması için emek harcayan kişi demektir. O bütün hayatını çalıştı, didindi. Bazen fabrikada, bazen devlet memuru, bazen özel sektör her bir yerde çalıştı, alın teri döktü, primini ödedi. Yüksek pirim ödedi. Sonra geldi emekli oldu.

Eskiden emeklinin aldığı aylık asgari ücretin üstündeydi. Bir daha söyleyeyim, bunlar iktidar olmadan önce emeklinin aldığı aylık asgari ücretten fazlaydı. Şimdi bırakın asgari ücreti açlık sınırının altında. Yoksulluk sınırının altında. Emekliyi bu hale getirdiler. Hakkı ben savunuyorum, o şikayet ediyor buna inanmayın diye. Hayır efendim, sana inanmasınlar. Ben o aylıkların tamamını Kurban Bayramı’nda her bir emeklinin aylığına…

Kürşad Oğuz- 15 Mayıs’tan sonra ne söz verdiysem yapacağım diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yapacağım, 15 bin lirayı yatıracağım. Görecekler, Bay Kemal sözünden dönmez. Bu kadar açık, bu kadar net.

Kürşad Oğuz- Önceki gün Trabzon’da konuştunuz. Adaylık meselesine tekrar döneceğim. Biraz geçmişe dönüp bugüne böyle gidiş gelişlerle soralım istiyorum. ‘Adaylığıma engel olmak istediler’ dediniz. ‘Ama kimseye kin tutmam, öfkeyle bakmam, bu ülkeye adaleti ya getireceğim ya getireceğim’ dediniz. Adaylığıma engel olmak istediler derken kastınız kimdi, kimi kastettiniz orada? Çünkü bildiğim kadarıyla Cumhur İttifakı sizin aday olmanızı istiyordu, istedi, yani kastettiğiniz kesim Cumhur İttifakı değil.

Kemal Kılıçdaroğlu- Değil.

Kürşad Oğuz- Kimdi bunlar? Çünkü şöyle suçlamalarda da bulundunuz. Muhalefet gibi görünen aslında muhalif olmayan isimler var. Bunlar mıydı kastettikleriniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Beşli çeteler, benim cumhurbaşkanı adayı olmamı asla istemediler. 418 milyar doları götürenler, benim cumhurbaşkanı adayı olmamı asla istemediler, kul hakkı yiyenler asla istemediler, yolsuzluk yapanlar asla istemediler, kirlenen insanlar benim cumhurbaşkanı adayı olmamı istemediler. Ben pek çok çevrenin bunlar tarafından parayla beslendiğini gayet iyi biliyorum.

Kürşad Oğuz- Yani bunun içerisinde o hani muhalif gibi görünen kesim hep eleştirdiğiniz kesim de var.

Kemal Kılıçdaroğlu- Arkasında bunlar var, bunların para gücü var, bunların imkanları var. Bunlar herkesi satın alacaklarını düşünüyorlar ve büyük paralar döküyorlar. Ama Allah şahittir, ne onların paralarına ne bir sentine ne de bir kuruşuna asla ihtiyacım yok. Nasıl yaşadıysam, gene yaşayacağım. Sarayda değil Çankaya’da yaşayacağım. Sade bir hayat süreceğim. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi hayal ediyorum ben. Benim hayalim bu, özlemim bu.

Kalkınan, büyüyen bir Türkiye. Sadece kendi bölgesinde değil Akdeniz havzasının en güçlü ülkesi olacak bir Türkiye. Bunu yaratacağız, hiçbir endişem yok. Bunların tamamı olacak. Zengin bir Türkiye, güçlü bir Türkiye. Sözü dinlenen bir Türkiye, teknolojiye imza atan bir Türkiye. Bunu yapacağız. Para var dedim, o 418 milyarın da nerelere gittiğini ben çok iyi biliyorum. Türkiye’den kaçırılan paraların nerelere gittiğini, yurtdışındaki avukatlar, yurtdışındaki hukukçularla görüştüm ben. Kimin parası hangi bankada kuruşu kuruşuna biliyorum. Belediye başkanlığı yapmış insanlar dahil. O ayrıntıyı da vereyim. Yapanlar ve yapmış olanlar da dahil. Kimin parası yurtdışında, hangi bankada hepsini biliyoruz. Onların tamamını getireceğiz.

Kürşad Oğuz- Ama diyorsunuz ki, kimseye kin tutmam, öfkeyle bakmam. Yani kastettiğiniz kesim bu değil o zaman?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır. Şimdi kin tutmak şöyle; bu iş yapılırken intikam duygusuyla değil hukuk içinde. Şimdi ben bütün bunları belgeleyeceğim, yargıya teslim edeceğim. Yargı bunlara bakacak. Evet, yolsuzluk varsa bu paraları yurtdışından isteyecek hep beraber biz de gideceğiz.

Serap Belet- Yani bir yargı süreci işleteceksiniz bu tespitleriniz üzerinden?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Yani şimdi ben eğer, daha doğrusu biz; kinle, öfkeyle hareket edersek bunlardan bir farkımız kalmaz. Adalet diyorsanız, herkes için adalet. Ama adalet aynı zamanda haksızlık karşısında susmamaktır. Sevgili peygamberimiz, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan diyorsa o bizim kitabımızda yok. Haksızlık varsa üstüne yürüyeceksiniz.

Serap Belet- Yani bu 418 milyar dolarla ilgili bu süreçten etkilenecek kişiler mi bana karşı, benim aleyhimde bir kampanya yaptılar?

Kemal Kılıçdaroğlu- Aynen.

Serap Belet- Peki nasıl bir yol izlediler adaylığınızı engellemek için?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben onları çok iyi biliyorum, yani ben onların nerelerde, neler yaptıklarını gayet iyi biliyorum. Kimleri satın aldıklarını gayet iyi biliyorum.

Kürşad Oğuz- Bunları açıklayacak mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo hayır. Yeri ve zamanı gelince.

Kürşad Oğuz- Yani seçimden sonra mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo, yani yeri zamanı gelir, onları açıklarız.

Serap Belet- Bir dönem anketler üzerinden de bir manipülasyon yapıldığını söylemiştiniz bu çerçevede.

Kürşad Oğuz- Bizim yayınımızda söylemiştiniz hatta.

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim neler yapılmadı ki. Yani yazılar yazıldı, haberler yapıldı, eleştiriler yapıldı, haksız eleştiriler yapıldı. Yalan haberler yapıldı. Bunların hepsini ben biliyorum zaten. Yani kimlerin, nasıl, nereden beslendiğini gayet iyi biliyorum. Bu devlet hepsini biliyor aslında. Bu devlette 27,5 yıl çalışan birisi olarak ben devletle bağımı koparmadım. Devletin içinde saygın insanlar, düzgün insanlar, ahlaklı insanlar, devletini seven insanlar var binlerce. Bunlar bütün bu olayları benim dışımda onlar da biliyorlar zaten. Onlar bildikleri için onlar da üzülüyorlar zaten. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devletinin nasıl olur da bu hale düştüğüne onlar da şaşırıyorlar zaten. Türkiye’nin toparlanması gerektiğini onlar da biliyorlar. Böyle gidemez, böyle yürüyemez, onlar da biliyorlar zaten bunu. 5 kuruşa muhtaç, param yok diyor. Daha doğrusu ‘Kılıçdaroğlu gidecek IMF’den para toplayacak.’ Ne para toplayacak? Türkiye zengin ülke. 418 milyar doları ben IMF’den mi alacağım? Sen İngiltere’ye malları götüreceksin, sen gideceksin Manhattan’da 35 katlı gökdelenler yapacaksın, Muhammed Ali Clay’in çiftliğini satın alacaksın, buradan evladın gönderecek milyon dolarları ABD’ye, ABD’deki vakıfta gene senin evladın olacak, o da milyon dolarları alacak, Bay Kemal de bunu seyredecek. Bu olur mu ya! Peki tüyü bitmemiş yetimin hakkını kim savunacak? Ben savunacağım. Öyle milyon dolarları alıp götürdüm, bir daha geri getiremem. Hayır efendim, dünyanın hiçbir mahkemesi, hiçbir uluslararası mahkeme, bir devletin soyulmasına izin vermez. Bu konudaki belirlenen uluslararası kararları da çıkardım…

Serap Belet- Peki nasıl belgeleyeceksiniz? 

Kemal Kılıçdaroğlu- Var tabi. Hepsinin belgesi var hiç endişe etmeyin.

Serap Belet- Yani bu yolsuzluk iddialarını destekleyecek belgeleriniz de var.

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim, dünya kadar belge var ama yani şimdi bu saatte yolsuzlukları tartışmanın çok şeyi yok. Ama hepsinin belgesi var, hepsinin ama. Devlette liyakati öldürürseniz, sadakati öngörürseniz o zaman süreç başka bir yere evrilmiş olur. O zaman yolsuzluğa zemin hazırlanmış olur ve devletin kolonları kesilir belli bir aşamadan sonra. Şimdi kesildi. Adalet var mı, gidin sorun, kime sorarsanız sorun adalet yok der. Adalet kolonu, devletin direğidir zaten, orta direğidir yani bakıldığı zaman. Devletin dini adaletse adaleti yeniden inşa etmemiz lazım. Siz adaleti sağlamazsanız olmaz. Medyanın özgürlüğü… Medya özgür mü? Hayır medya özgür değil yani. Biraz fazla eleştirin hemen kapatılır. RTÜK zaten sansür görevini yeteri kadar yapıyor. İletişim Başkanlığı bırakmış işi, görevi İletişim Başkanlığı, işte orada trollerle falan Goebbels’in yaptığı işleri yapıyorlar. İftiralar, karalamalar, şunlar bunlar. Trollere harcanan paraya üzülüyorum. Emekliye para vermiyorsun para yok diye, alıyorsun milyonları, milyarları, dolarları bu işlere harcıyorsun. İnsanda biraz vicdan olur ya.

Kürşad Oğuz- Sadece adaylığınızı istemeyenler değil aslında aday olduğunuzda kazanamayacağınızı düşünenlerin sayısı da çok fazlaydı. Mesela ben biliyorum bir senedir, bir buçuk senedir bu programlarda bu süreç başladığı andan itibaren konuşuyoruz. Yani şöyle kabaca bir düşünüyorum, birkaç kişi dışında ya Kemal Bey aday olur ve kazanır da… Mesela aklıma kıymetli hukukçu Rezan Epözdemir geliyor. Başka isimler de olabilir. CHP’li isimler dışında çok fazla isim yoktu. Ama siz, yani ben şöyle dışarıdan bakıyorum ilmek ilmek ördünüz, ördünüz, ördünüz ve aday olmaz denilen pozisyondan kazanabilecek aday konumuna geldiniz. Nasıl yaptınız bunu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle; akılla, mantıkla.

Kürşad Oğuz- Buna inandığınızı biliyorum tamam. Ama yani bir de insanları inandırmak var.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi şöyle; bir, yaşayışınızı kamuoyuna açtınız, ben böyle yaşıyorum dediniz. İki, geçmişinizi açtınız kamuoyuna, benim geçmişim budur dediniz. Üç, samimiyetinizi açtınız, ben samimi bir insanım. Dört, devlet deneyimi var, eğer devlet adamı arıyorsanız, buyurun devlet adamı kimliğim var benim. Beş, dışarı ile ilişkiler, dış politika, iç politika, Suriyeliler, Afganlar. Bunlarla ilgili düşüncelerimi, projelerimi gayet açık, gayet net anlattım kamuoyuna. Yapılan haksızlıkları anlattım. Bunlar ilmek ilmek halkın hafızasında yer aldı.

Kürşad Oğuz- Yer aldı ve bu samimiyet bir şekilde avantaja dönüştü sizin için.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Bütün bunların hepsi samimi. Ve öyle büyük laflar değil, hayali laflar değil. Ayağı yere basan.

Kürşad Oğuz- Çok da sükûnetle yürüttünüz bu işi yani böyle.

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Bir rakam telaffuz ediyorsam…

Serap Belet- Sakin Güç sloganını kullandınız değil mi Ekrem İmamoğlu’yla birlikte? Kampanyanızda da kullanılacak mı bu ifade?

Kemal Kılıçdaroğlu- Sakin bir insanım tabi.

Kürşad Oğuz- Bu süreçten sonra sizin için poker face diyorlar öyle mi? Bu noktada öyle düşünüyorlar.

Serap Belet- Yapınız mı bu? Çünkü diyorlar ki, nasıl bu kadar sakin?

Kemal Kılıçdaroğlu- Şöyle ifade edeyim. Sakin bir insanım, herkesi sağduyu ile dinlerim, hemen her şeye itiraz etmem. Bürokraside bize şöyle bir terbiye öğretildi, birisi bir şey söylüyorsa aksine beğenmediğiniz bir şey hemen yanıtlamayın, onu bir dinleyin, bir düşünün. Hafızanızda ölçün, biçin, tartın, ondan sonra cevaplayın.

Serap Belet- Kararlarınız kolay değişiyor mu? Dinliyorsunuz ama fikriniz kolay değişiyor mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo. Şöyle; mantıklı bir eleştiri geliyorsa ona elbette bakıyorum, bir yerde hata yapmışsak evet burada hata yaptık diyoruz. Yani öyle komplo kurdular falan filan değil. Hatamız varsa evet burada bir hatamız oldu, bir eksiğimiz oldu. Ben şuna da inanıyorum, hata insana özgü bir kavramdır, ’Hatasız kul olmaz’ diye şarkı bile vardı, Orhan Gencebay’ın yanlış hatırlamıyorsam. Çünkü insanlar akıllarıyla, bizim dışımızdaki canlılar içgüdüleriyle hareket eder. Biz yanlış yaptığımız zaman hata yapmış oluruz.

Serap Belet- Şimdi aslında orası yeri değildi ama siz böyle bir örnek verince seccade konusuna uygun bir yer geldi. Yani bu seccade üzerindeki fotoğrafınız üzerinden aslında gündemde kıyamet koptu. Çok sert eleştiriler de geldi. Siz de üzgün olduğunuzu dile getirdiğiniz. Ne yaşandı orada o gün?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bu o kadar çok anlatıldı ki, o kadar çok kişi dedi ki... Yani şöyle; İsmail Müftüoğlu Bey, eski Adalet Bakanı, İstanbul Platformu’nun da yöneticisi aynı zamanda. Bir iftar yemeği verdi, orada akademik dünyadan insanlar vardı, ilahiyatçılar vardı, milletvekilleri vardı. Güzel bir iftar yaptık, dualar okundu vs. Arkasından da konuşmalar yapıldı. Sonra lokantanın iç bölümüne geçildi, daha önce de oradaydık zaten. Orada fotoğraflar çekildi vs. Tabi biz; yerde bir seccade olduğunu fark etmedim, İsmail Bey de fark etmedi yani. O da olsa çünkü o da uyarırdı. Kendisi eski Adalet Bakanı, Milli Selamet Partisi’nden. O da fark etmedi, kimse fark etmedi yani. Ondan sonra dendi ki, işte tamam. Dedim doğru yani bir yanlışımız var burada. Fark edilmesi lazımdı. Fark edemedik. Bir de şu, biz politikacılar yere çok az bakarız, hep karşıya bakarız. Öndeki koruma bizi uyarır, burada kaldırım var, burada çukur var, burada şu var diye bizi uyarır. Yani düşmemeye veya bir yere takılmamaya bizi uyarır. Şimdi biz dolayısıyla gelen kişilerle fotoğraf çektik. Eleştiri gelebilir mi? Gelebilir yani. Ben şimdi kalkıp da bir suçlama yapmak istemem. Kimseye de yapmıyorum zaten. Dedim zaten yani, ‘ben samimi bir Müslümanım ve samimi Müslümanlara sığınıyorum’ dedim. Yani bir şeyim yok benim burada.

Kürşad Oğuz- Sizin açıklamalarınızı herkes takdirle karşıladı açık söylemek gerekirse. Yani ne söylenmesi gerekiyorsa onu söylediniz zaten ama bir yandan da size bu konuda tuzak kurulduğunu söyleyenler oldu. Sizin böyle bir inancınız var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu bilmiyorum ama ben gerçeklerden yola çıkarım. Tuzak denen oldu, komplo denen oldu, her şey oldu ama sonuçta bir gerçek var, şimdi o gerçeği benim kalkıp da bir başka gerekçeye sığdırmam bana yakışmaz. Ben samimi Müslümanım, yani herkesin inancına, kimliğine, saygı duyan bir insanım. Dolayısıyla benim kalkıp da onu gerekçelendirip başka bir şeylerle örtmeye çalışmam doğru değil. O zaman benim samimi olmadığım gibi bir yargı kanaat oluşur ki o kanaat da haklı olur. Dolayısıyla ben samimi bir insanım, samimi bir Müslümanım. Dedim evet bunu, ‘samimi Müslümanlara sığınıyorum’ dedim. Evet yani burada bir eksiğimiz var doğru, bir hatamız var evet, bir yanlışımız var evet, doğru yani.

Kürşad Oğuz- Artık daha dikkatli olurum diyor musunuz peki? Çünkü önünüze böyle şeyler çıkacak seçim sürecinde.

Kemal Kılıçdaroğlu- Çıkabilir tabi.

Kürşad Oğuz- Açıkçası bunların siyasi olarak kullanılması da normal.

Serap Belet- Cumhurbaşkanı Erdoğan, şükür namazını 15 Mayıs’ta bu seccadede kılacağız dedi mitinginde.

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim şimdi tabi o tartışmalara girmek istemiyorum yani. İnternette bir sürü fotoğraflar, ayakkabıyla girmeler, bilmem işte düğünler bilmem neler. Yani bu tamamen acaba biz Kılıçdaroğlu’nun yükselişini nasıl indirebiliriz, bunun için yapılıyor. Yani bu istismar aslında. Ama yapılıyor yani. Bunu kalkıp da özel bir şekliyle alıp bir yere koymak veya alıp da bunu istismar etmek doğru değil yani. Söylenmesi gerekeni söyledim; yani ne yapacaklar, kalkıp beni öldürecekler mi, beni vuracaklar mı? Yok yani. Kaldı ki, ben açıklama yaptım, defalarca yaptım. Saadet Partisinin iftar yemeğinde de yine bir açıklama yaptım, konuşma yaptım. Güzel de alkış aldı. Çünkü samimi Müslümanlar neyin ne olduğunu gayet iyi biliyorlar zaten. Artı İsmail Müftüoğlu Bey, o gün açıklama yaptı, bugün de galiba bir açıklama yapmış Sayın İsmail Müftüoğlu. Yani inancı istismar etmek doğru değildir. İnanç üzerinden politika yapmak doğru değildir, kimlik üzerinden politika yapmak doğru değildir. Kimin Allah’a yakın olup olmadığını sadece Yüce Yaradan bilir. Kimin inançlı olup olmadığını sadece Yüce Yaradan bilir. Peygamber’e verilmeyen bir yetkiyi bunlar kullanıyorlar. Yok öyle bir şey. Herkesin inancı Allah’la kul arasındaki ilişkidir. Terazi, Yüce Yaradan’dadır, başka kimsede değil. Biz sadece manevi dünyamızı zenginleştirmek için Allah’a dua ederiz, kötülüklerden bizi esirgemesini isteriz, güzel şeyler isteriz, güzel dileklerde bulunuruz. Dolayısıyla inancı siyasete malzeme etmek doğru değil. Ben bunu 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Yenikapı’daki mitingde de söyledim. Siyaseti camiye sokmayın. Yani din üzerinden siyaset yapmayın. Yargıya siyaseti sokmayın, adalet üzerinden yapmayın. Askeriyeye siyaseti sokmayın. Yani bu üç yere siyaseti sokmayın, üç yere siyaset girdiği zaman devletin kolonları tahrip edilmiş olur ve insanlar gerçek düşüncelerini değil, birbirlerini inanç üzerinden, kimlik üzerinden yargılamaya başlarlar. Allah aşkına hangimiz anne babamızı seçme özgürlüğüne sahip? Hiçbirimiz değiliz. O zaman niye bizim anne babamızın kimliği üzerinden bizler eleştiriliyoruz veya ötekileştiriliyoruz. Bu büyük bir haksızlık yani. Sadece bana değil yani Yaradan’a karşı da haksızlık. Allah’ın yarattığı bir canlı var önümüzde, kimliğinden ötürü onu suçluyorsunuz. İnancından ötürü suçluyorsunuz. Niye suçluyorsunuz kardeşim! Biraz böyle hata varsa üstünü örtün der Sevgili Peygamberimiz. Bunlar gerçekten Müslüman mı? Samimi Müslüman bunu yapmaz. Hata varsa hepimizin hataları var. Ben demedim ki ben hata yapmadım diye, öyle bir şey söylemedim.

Kürşad Oğuz- Bunun siyasi olarak kullanılması yanlış diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim bu siyasete malzeme olmaz. Siyasete malzeme olduktan sonra iş çığırından çıkıyor. Başka bir yere sürüklenmiş oluyor yani.

Kürşad Oğuz- Uzunca bir süredir bir helalleşme çalışmanız var, çabanız var, hem partide, hem kişisel olarak bunu sürdürüyorsunuz. Özellikle muhafazakâr kesimle bunu yapmaya, yürütmeye çalıştınız.

Kemal Kılıçdaroğlu- Keşke aynı tepkiler kul hakkı yiyenlere de yapılsaydı, haram yiyenlere de yapılsaydı.

Kürşad Oğuz- Size gösterilen tepkiyi mi kastediyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yani… Ayda 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi için de yapılsaydı, kim bu siyasetçi diye sorsalardı, keşke yapsalardı bunu. Bu ülkede çocuklar aç öldü, keşke onun için mücadele etselerdi. Bu yanlıştır deselerdi, bu çocuk niye açlıktan öldü diye sorsalardı. En büyük günahın kul hakkı yemek olduğunu da ben biliyorum, herkes biliyor.

Kürşad Oğuz- Bu helalleşme çabasında özellikle muhafazakâr kesimle helalleşme çalışmanızda, çabanızda istediğiniz noktaya geldiniz mi? Genel seçimlere dönersek vekil listelerinizde çok daha fazla muhafazakâr dünyaya yakın isimlerin olabileceği söyleniyor. Böyle bir çalışmanız var mı? Ya da ben ayırmıyorum böyle mi diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet yani ayırmıyorum. Yani helalleşme evet. Yani güç kullanan kişinin yaptığı haksızlığı gidermesi lazım. Bakın, helalleşmeden birisi de şu; Sayın Erdoğan gitti dedi ki, galiba Adıyaman’daydı, depremzedelere ‘size ev yapacağız, gelin helalleşelim…’ Hayır efendim o helalleşme değil.

Kürşad Oğuz- ‘İlk 2 - 3 gün için helalleşelim’ demişti herhalde değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- O helalleşme değil efendim. Helalleşme olması için şunun olması lazım. Bir; kardeşim ben bu daireyi, bu dükkânı alırken 42 kişi 23 ayrı belgeye imza attı. Bu bina, bu dükkân, bu ev depreme dayanıklıdır, her şeyi yapılmıştır, testi yapılmıştır, zemin etütleri yapılmıştır, statik hesapları yapılmıştır. Hepsi imzaladılar. Vatandaş olarak ben gidiyorum, diyor ki devlet; evet her şey tamam, sen satın alabilirsin? Ben vatandaş olarak gidiyorum, sadece tapuda bir imza atıyorum ve alıyorum. Niçin? Devlet demiş ki bu bina sağlamdır. Binanın sağlam olmadığı çıktı mı ortaya? Çıktı. Yakınları öldü mü? Öldü. Evladı öldü mü? Öldü. Eşi öldü mü? Öldü. Şimdi siz buna diyorsunuz ki, sana bir ev vereceğim, 20 yıl borçlandıracağım, sen bu parayı bana ödeyeceksin, gel seninle helalleşeceğim. Hayır efendim. Helalleşme şöyle olur; devletin burada kabahati, kusuru vardır, idarenin kabahati, kusuru vardır, bunlar zamanında yapılmadı, düzenlenen belgelerin tamamı doğru değildir. Kabahat vatandaşta değil, çünkü vatandaş o belgelere güvenerek gitti evini, dairesini, dükkânını satın aldı. Dolayısıyla burası yıkıldı, yakınların da öldü. Sana yeniden sosyal devlet olarak aynı evi yapacağım, depreme dayanıklı yapacağım. Dolayısıyla ölenleri geri getiremiyorum ama senden bir kuruş dahi almayacağım gel o zaman helalleşelim. Benim helalleşme anlayışım budur. Bu felsefe nereden kaynaklanıyor? Bizim anayasadan da kaynaklanıyor. Anayasa öyle diyor, ‘idarenin kusurundan olan hataları, doğan zararları idare öder’ diyor. Bu kadar açık. Ben sadece daire değil, bakın o dairenin içinde yok olan buzdolabı, çamaşır makinası, koltuk ne varsa tamamını devlet tazmin etmek zorundadır. Dava açılıyor zaten, açılacak bu davalar da. Şimdi siz bunların hepsini, adamın canı yanmış, evi yıkılmış, dükkânı yıkılmış, ahırı yıkılmış; diyorsun ben sana bunların yenisini yapacağım, 2 yıl ödemesiz, 20 yıl taksitle alacağım. Torununu bile borçlandırıyor. Bu mudur devlet? ‘Özrü kabahatinden büyük’ derler ya, vallahi aynı şey, özrü kabahatinden büyük bir de helalleşelim diyor. Ben bütün o depremzedelerle helalleşeceğim bu dediğim mantıkla. Hiçbirisinden bir kuruş almadan evlerini, dükkânlarını, ahırlarını yapacağım, sosyal devlet olarak görevimi yapacağım diyeceğim ve diyeceğim ki, ölenleri geri getirmeye benim yetkim yok şimdi gelin helalleşelim. O zaman helalleşme olur.

Serap Belet- Bu konutlara ilişkin, deprem bölgesine ilişkin siz peki bir vade veriyor musunuz? 1 yıl, 2 yıl gibi bir dönem? İktidar diyor ki bugün ‘1 yıl içinde teslim edeceğiz.’

Kemal Kılıçdaroğlu- Samsat’a gitti mi acaba iktidar, Adıyaman Samsat’a gitti mi? 7 yıl önce deprem oldu Samsat’ta. Orada da dediler ‘1 yıl sonra teslim edeceğiz’ diye. 7 yıldır konteynerde kalan var. Dinliyorlar mı bilmiyorum, yetkililer dinliyor mu? 7 yıldır Adıyaman Samsat’ta hala konteynerde kalan, evleri yapılmayan aileler var. Niye yapmadınız, 7 yıl geçti. Şimdi tamamını 1 yılda mı yapacağız diyorlar? Tamamı yapılır. Biz yapacağız.

Kürşad Oğuz- 300 bin konut 1 yılda yapacağız diyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu- 300 bin konut… Yani 7 yıl gerçeği orada. Ama biz yapacağız; depreme dayanıklı konutlar yapılacak, tamamından 1 kuruş alınmayacak, güçlendirme yapılacak, güçlendirme için de 1 kuruş para alınmayacak. Çünkü güçlendirmede de aynı şekilde, 1 milyona yakın binanın ya yeniden yapılması veya güçlendirilmesi lazım. Nasıl yapacaklar, çıkıp anlatsınlar. Niye anlatmıyorlar? Kaç ay geçti depremin üzerinden? Bir aydan fazla geçti değil mi? Temel attılar, temellerini gördük. Ama biz hepsini depreme dayanıklı yapacağız. Hepsinin sözünü veriyoruz bir kuruş almayacağız. Vatandaşa anahtarını teslim edeceğiz. Ondan sonra diyeceğiz ki; ‘gel helalleşelim kardeşim, devlet olarak bir kabahatimiz oldu, bir kusurumuz oldu, 42 kişi imza attı, bunların, 23 belgenin de tamamının doğru olmadığı çıktı ortaya, ben onlarla ayrıca oturup hesaplaşırım ama senin konutunu sana teslim ediyorum’ diyeceğiz.

Kürşad Oğuz- Helalleşme bahsi açılmışken bu soruyu da sormadan geçmek istemiyorum. İYİ Parti milletvekili Yavuz Ağıralioğlu, Altılı Masadaki sizin ya da CHP’nin tavrı yüzünden istifa etti. Hem sizi suçladı, hem CHP’yi suçladı, hem de biraz da kendi partisine sitem etti. Ve dedi ki, ‘Kemal Bey bizimle de helalleşmeli. Yani İYİ Partiyle de helalleşmeli’ dedi. Siz orada bir yanlış yaptığınızı düşünüyor musunuz ve Yavuz Bey’e söyleyeceğiniz bir şey var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yanlış yaptığımı düşünmüyorum. Ama yanlışım da olabilir yani hatam da olabilir. Ben de insanım yani sonuçta. Varsa bir şey, Sayın Ağıralioğlu gelir, yani ramazandan sonra bayramda gelir, oturur bir çay kahve içeriz, ne olacak yani, otururuz konuşuruz yani. Siyaset kavga etme alanı değil ki, siyaset uzlaşma kültürüdür. Benim eksiğimi de görmüş olabilir, hatamı da görmüş olabilir. Benim fark etmediğim bir eksiğimi de görmüş olabilir.

Serap Belet- Aslında konu oraya geldi. Yavuz Ağıralioğlu’nun eleştirileri HDP’nin aday çıkarmama kararı sonrasına denk geliyor. Çünkü bu HDP üzerinden uzun zamandır zaten Millet İttifakı çalışmaları başladığından bu yana bir eleştiri var biliyorsunuz ve son dönemde HDP’nin aday çıkarmama kararı sonrasında çok sert eleştiriler geliyor iktidar kanadından size. Bu eleştirilere mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki, ‘Teröre karşı taviz veren bir zihniyet olacak. Biz terörist başını çıkartacağız diyorlar, Demirtaş’ı çıkartacağız diyorlar. HDP bütün mevcudiyetiyle masaya oturmuştur. İttifak yapılmıyor deniyor ama orada vardır, bir işbirliği vardır. Ne vaat edildi?’ Bu çerçevede eleştiriler var. Ne yanıt verirsiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Niye gelip karşıma bunları söylemiyor, niye cesaret edemiyor. Gelsin karşıma söylesin. Ben de cevabını tak tak tak söyleyeyim. Akıl alacak şey değil. Bir; teröre karşıyız, kimden gelirse gelsin, nereden gelirse gelsin teröre karşıyız; 50 sefer söyledik, 100 sefer söyledik, 1000 sefer söyledik. Gidip onlarla sohbet eden, konuşan, kucaklaşan sensin kardeşim’ Biz teröre karşıyız, hiçbir partiyi de dışlamıyoruz. Peki öyleyse Allah aşkına HDP’li milletvekili TBMM’yi yönetmiyor mu? Kim yönetiyor? Bir hafta süreyle yönetiyor. Sıra geldiğinde her HDP’li Başkanvekili çıkıyor, parlamentoyu yönetiyor. Ne diyeceğiz şimdi, ne diyecek Erdoğan, söylesin bakayım. Ucuz suçlamalara artık milletin karnı tok. Teröre karşıyız, nereden gelirse gelsin, kimden gelirse gelsin. Çünkü terör bir insanlık suçudur. Buradan bağıran, çağıran Erdoğan, 33 askerimiz şehit oldu, nefesi nerede aldı? Putin’in kapısında. Niçin? Hani devlet adamıydın, hani büyük adamdın, hani dünya lideriydin? Putin’in kapısında. Putin ne yaptı? Açtı kronometreyi, kaç dakika beklettiğini gösterdi bütün dünyaya, sonra içeriye aldı. Bir kişi Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil eden bir kişi bu pozisyona düşemez, düşmemeli. Bay Kemal asla düşmeyecek. Hiç kimseye ödün vermeyecek. Tek hedefimiz var Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bu devletin yücelmesi, bu devletin büyümesi. Bakmayın öyle afra tafra yapıp bizi suçlamalarına. Allah aşkına Türkiye Cumhuriyeti Devletinde ‘aptal olma’ diye bir mektup alan kişi nasıl olur da dünya lideri olur? Nasıl olur da buna bir tek laf bile etmez? Tek cümle bile etmez. Nasıl olur da ‘Erdoğan efendim bak beni kızdırma, senin malvarlığını araştırırım’ dedi Trump. Tek cümle kurmadı, araştırmazsan namertsin diyemedi. Ama bana söylesinler, senin malvarlığını araştırırız; derim, araştırmazsanız namertsiniz. Niye diyorum? ‘Kul hakkı yiyene oy vermeyin’ diyorum. Trabzon’da söyledim, ‘kul hakkı yiyene oy vermeyin’ dedim. ‘Fakirin, fukaranın hakkını yiyene oy vermeyin’ dedim. ‘Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyene oy vermeyin’ dedim. Bakın buralardan çıksın konuşsun, niye konuşmuyor? Terör. Hangi terör? PKK terör örgütünün saldırısına uğrayan benim. El bebek, gül bebek edilen de oydu. Akıl alacak şey değil.

Kürşad Oğuz- HDP aday çıkarmadı ama şunu da söylemedi, ‘biz Kemal Bey’i destekliyoruz’ demedi benim bildiğim, duyduğum kadarıyla. Sizce bu size tamamen destek verecekleri anlamına mı geliyor?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben, oy veren herkesin oyunu istiyorum. AK Partili kardeşlerimden de oy verecekler var. Onlardan da vicdanı sızlayanlar var. Onlarla da ben konuşuyorum, onlarla da oturuyorum. Onlar da Türkiye’nin gidişatındaki tehlikeleri görüyorlar, inançlı insanlar çünkü bunlar, yanlışı görüyorlar ve ancak bunu siz düzeltebilirsiniz diyorlar. Geçmişte AK Parti'ye oy verenler söylüyor bunu, ben gayet iyi biliyorum. Ben onlarla konuşuyorum, kanaat önderleriyle konuşuyorum. Geçmişte AK Partiye oy verenler bir daha oy vermeyeceğiz diyorlar. Biz bunları biliyoruz. Çünkü Türkiye öyle bir noktaya geldi ki; kamplaşmadan, kutuplaşmadan artık bıktık. Bırakın Allah aşkına ya, ‘sen şöylesin, sen şöylesin…’ Tamam kardeşim, benim ne olduğumu, bütün devletin organları senin emrinde değil mi, çıkar; malvarlığımızı çıkar, yaşantımızı çıkar, ne varsa çıkar bakalım, ne olacak yani. İşin özü; siyaset, halka adanmışlıktır. Siyaset nasıl zenginleşeceğim değil, siyaset halka nasıl hizmet edeceğim, bu anlayış üzerine inşa edilirse siyaset Türkiye için siyaset olur.

Kürşad Oğuz- Şimdi bir reklama gidiyoruz.

Serap Belet- Reklama gitmeden önce, Cumhur İttifakından size Millet İttifakına yönelik HDP’nin aday çıkarmaması üzerinden, HDP – PKK süren dava üzerinden gelen eleştirileri sormuştum, cevabınızı verdiniz. İlaveten şunu sormak istiyorum; iktidara geldiğiniz takdirde terörle mücadele, Türkiye’nin güvenlik politikalarına ilişkin çerçeveniz ne olacak? Mutabakat Metninde buna ilişkin bir bölüm var. Bunu yetersiz bulanlar var. Acaba sınır ötesi operasyonlar son mu bulacak? Türkiye bu anlamda güvenlik politikalarını değiştirecek mi? HDP’yle yapılan görüşmede ileriye dönük bu konular görüşüldü mü? Tutum Belgesi üzerinden bir eleştiri getiriliyor. Ne dersiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu-  HDP’yle bu konuları görüşmedik.

Kürşad Oğuz- Mesela HDP’ye bakanlık vereceğiz söyleniyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır efendim. Birileri kalkıyor kendisine göre bir şey söylüyor. Görüşmedik bunları. Zaten biz ittifak bir aradayız, beraber görüşüyoruz zaten. Altı lider bir aradayız. Terörden hepimiz şikâyetçiyiz, Mutabakat Metnine de zaten bunu yazdık. Millet, ‘acaba bir şeyler karıştırabilir miyim, Millet İttifakı teröre destek veriyor algısı yaratabilir miyim?’ Yok efendim böyle bir şey! Tam tersine, terörle etkin mücadele yapılacak. Sadece bizde değil bölgemizde de terörün olmamasına özen gösteriyoruz. OBİT dediğimiz Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı’nı kuracağız. Türkiye, İran, Irak, Suriye, bir araya geleceğiz. Terörden arındıracağız buraları, yani komşumuzda da terör olmayacak çünkü o bize sıçrayabilir, OBİT’in en büyük özelliği bu. Daha sonra OBİT’i büyütebiliriz. Bölge de artık terörden bıktı ve sadece biz değil Ortadoğu halkları da terörden şikayet ediyor, orada da binlerce insan hayatını kaybetti. O bölgeyi tamamen terörden temizlemek zorundayız. Bölgeye huzuru, barışı getirmek zorundayız. Hiç kimse unutmasın, Türkiye bu bölgenin dominant ülkesidir ve Türkiye’yi sadece bu bölgede değil bütün Akdeniz’de en güçlü ülke haline getireceğiz. Ve biz Samandağ’dan başlayıp Mersin’e kadar olan havzayı bütün Akdeniz’in en büyük ve en güçlü üretim merkezi haline getireceğiz. Süveyş Kanalı’na yakın, Ceberitarık’a yakın, boğazlara yakın bir üretim üssüne döndüreceğiz. Katma değeri yüksek ürünler üretilecek burada. Maden rafineleri kurulacak burada. Ve bizim hesabımıza göre 5 yıl içinde İstanbul’un nüfusu 2,5 milyon azalacak. Çünkü insanlar bu bölgelere gelecekler, buralarda yatırım yapacaklar, buralar çok güçlü bir yatırım alanı olacak. Biz hem bunu yapacağız ama aynı zamanda deprem bölgesini kapsayan- Elazığ’ı da içine dahil ederek kapsayan- 11 ili özel bir teşvik yasasıyla ki o yasa taslağını da ittifak olarak Meclis’e verdik, sunduk, yani samimi olduğumuzu, neleri yapacağımızı. O yasa taslağımızı, teklifimizi daha doğrusu bütün odalara, borsalara, ticaret odalarına hepsine göndereceğiz. Herkes bilmeli, biz neyi hedefliyoruz? Bakın bunlar yapamıyorlar, ne yapacaklarını bilmiyorlar, sadece ev yapacağız diyorlar. Bölge elden gidiyor, bölge, bölge! İnsanlar orada ne yapıyorlar, ticaret nasıl, ekonomi nasıl? İnsanlar kenti terk etti, bunlar nasıl gelecek, onları hiç düşünmüyorlar, günlük yaşıyorlar. Oysa biz belli bir zaman dilimi içinde ve derinliğinde düşünüyoruz. Uzmanlarla oturduk konuştuk, vergicilerle, diğerleriyle; hangi avantajları sağlayacağız, bunun bütçeye getireceği artı- eksi nedir, bunun getireceği yarar nedir?İnşaatlar bittikten sonra bunlar ne olacak, bu fabrikalar ne olacak? Ortadoğu’ya ve Afrika’ya ihracat yapacağız. Bu bölge aynı zamanda ihracatın merkezi olacak. Vallahi de, billahi de bunlar bilmiyorlar, bakın yemin ediyorum nasıl yöneteceklerini bilmiyorlar. Tamam deprem oldu ama buradan Türkiye daha güçlü olarak ayağa kalkabilir ve daha güçlü olarak yatırım yapabilir.

Söyledim ben Kahramanmaraş’a gittiğimde; buraya dedim depremden sonra örneğin değişik bakanlıklardan bürokratlar gelip sizi dinlediler mi, sorunlarınızı dinlediler mi ve kendi bakanlarına çözüm ürettiler mi? Normalde olması gereken odur. Bakan gider tamam, bakan derdi dinler de, bakan çözüm üretemez. Çözümü bürokrasi üretecek. Bir araya gelecekler, hazineden, maliyeden diğer birimlerden bir araya gelecekler, ne oluyor, neyin nesidir, nerede neler yapılacak, bir daha bu tür felaketler olduğunda biz nasıl kenti ya da ülkeyi dayanıklı hale getirebiliriz? Bunun da çalışmalarını yaptık, bununla ilgili de bir kanun teklifi hazırladık, bunu da verdik meclise. Vallahi billahi devleti nasıl yöneteceklerini bilmiyorlar ama parayı nasıl yiyeceklerini biliyorlar, rüşvet nasıl alınır biliyorlar, şeytanın aklına gelmeyen bunların aklına geliyor.

Kürşad Oğuz- Serap’ın sorusuna iki ek soru yapacağım. PKK terör örgütünden bazı isimler yani sizin adaylığınızdan mutlularmış gibi açıklamalar yapıyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu- Kim, hangi?

Serap Belet- 14 Mayıs sonrasına ilişkin yani sözde yöneticileri PKK’nın videolar paylaşılıyor ve bunlar da Millet İttifakına yönelik eleştirilerde çokça sosyal medyada hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan grup toplantısında dahi bu videolardan örnekler de paylaştı.

Kürşad Oğuz- Siz bunlardan rahatsız mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Gitsin yakalasınlar, mücadele etsinler. Terörle mücadele ettiler de biz karşı mı çıktık? Hiç asla. Hiç kimse unutmasın, terörle en sağlıklı, en tutarlı mücadeleyi biz yapacağız. Sadece kendi ülkemizi değil bütün bölgeyi terörden arındıracağız. Ortadoğu coğrafyasında terörü tümüyle bitireceğiz. Ortadoğu halkları bizim akrabamız, yani Suriye’deki kardeşlerimiz bizim akraba değil mi? Bazen söylüyorum, biz Ezo Gelin’i nereye verdik gelin? Suriye’ye verdik. Şimdi onun çocukları bizim akrabamız. Dolayısıyla kavgayı değil barışı önceleyen bir politika izleyeceğiz biz.

Kürşad Oğuz- Muhalefet kanadında HDP neyse iktidar kanadında HÜDAPAR aynı…

Kemal Kılıçdaroğlu- Biz domuz bağıyla öldürülenleri unuttuk mu sanıyorlar?  

Kürşad Oğuz- Siz böyle bir benzerlik kuruyor musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben yasalara göre kurulan bütün siyasi partilere saygılıyım.

Kürşad Oğuz- Yani HÜDAPAR da dahil, HDP de dahil?

Kemal Kılıçdaroğlu- Efendim yasalara göre kurulan, devletin izin verdiği her siyasi partiye saygılı olursunuz. Şimdi kalkıp da bir siyasi partiyi suçluyorsanız bunun gerekçelerinin olması lazım. Devlet izin vermiş. Yani bu ülkenin İçişleri Bakanlığı izin vermiş. Diyor ki, evet bu siyasi parti var. Evet siyasi parti var. Yeri var mı? Var. Geçmişi eğer sorgulanacaksa bunu sorgulayacak olan ben değilim ki? Sorgulayacak olan siyasal iktidar. Yani bakacaktır buna. Teröre bulaştı mı bulaşmadı mı? Yasadışı iş yaptı mı yapmadı mı? Bunların hepsine devletin birimleri var onlar bakarlar. Bizim Milli İstihbarat Teşkilatı’mız yok ki. Milli İstihbarat Teşkilatı devletin var. Varsa bir suç, varsa cumhuriyeti tehlikeye sokacak, Türkiye açısından bir beka sorunu yaratacak bir olay varsa devletin ilgili birimleri harekete geçerler. Dolayısıyla kısır tartışmalardan, kısır çekişmelerden, ‘burada acaba suçlarsak bize buradan oy gelir, onu yaparsak buradan bize oy gelir...’ Onların hepsi hikâye. Vatandaş hepsinin farkında.

Kürşad Oğuz- HDP’ye kapatma davası da sürüyor.

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben partilerin kapatılmasını doğru bulmuyorum. Partiler, anayasaya göre demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Teröre bulaştıysa, terörle ilgisi varsa tamam gereğini yaparsınız, o kadar. Bugüne kadar pek çok parti kapandı ne oldu? Yenileri açıldı.

Serap Belet- Şimdi zaten HDP de Yeşil Sol adıyla seçime gireceğini duyurdu. Emek ve Özgürlük İttifakı. O ittifakla bu seçim süreci boyunca yine bir iletişiminiz olacak mı kampanyalarda? Yoksa biz tümüyle ayrı ittifaklarız mı diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bizim ittifakımız var, Millet İttifakı zaten. Bir aradayız, Millet İttifakı olarak yolumuza devam ediyoruz, çalışıyoruz. Ortak Mutabakat Metnimizi hazırladık. Türkiye için neleri yapacağımızı orada ifade ettik. Yani bir anlamda 6 partinin seçim bildirgesi o. Ama Cumhur İttifakının böyle bir şeyi yok. Ne yapacağını bilmiyor. Ekonomiyi nasıl düzeltecek belli değil. Faizi nasıl indirecek belli değil.

Kürşad Oğuz- Cumhurbaşkanı adaylarının oy pusulası belirlendi. Birinci sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan var, ikinci sırada Muharrem İnce var, üç sizsiniz, dört de Sinan Oğan. Bu pusulanın herhangi bir avantajı var mıdır sizce?

Kemal Kılıçdaroğlu- Vatandaş bilir yani kime oy vereceğini. 4 kişi arasında bir tercih yapacaktır.

Kürşad Oğuz- Siz yerinizden memnun musunuz peki?

Kemal Kılıçdaroğlu- Memnunum tabi.

Kürşad Oğuz- Bir şey fark etmez diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo fark etmez zaten. Çünkü vatandaş yani oyunu kullanırken vicdanının sesini dinleyip oy kullanırsa bizim açımızdan hiçbir sorun yok yani.

Kürşad Oğuz- Yine mitingler. Seçim sürecinde siz Ekrem Bey’le birlikte yapıyorsunuz. Mansur Bey’le de yaparsınız muhtemelen. Diğer 5 parti lideriyle birlikte miting yapacak mısınız? Birlikte bazı yerlere gidecek misiniz? Bu bölgeleri özel olarak mı seçeceksiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu da konuştuk kendi aramızda. Altı liderin bir arada her seferinde bulunmasının doğru olmadığı kanısına vardık. Mesela bayramda altı lider, altı ayrı deprem bölgesinde olacağız, değişik yerlerde.

Kürşad Oğuz- Sizi bir gün birlikte bir podyum üzerinde görecek miyiz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Olabilir tabi niye olmasın yani. Ama sürekli altı liderin bir arada olması enerji kaybına yol açıyor. Ben diyelim ki Adana’daysam, Temel Bey Çorum’da olmalı, Meral Hanım Mersin’de olmalı, Gültekin Bey Afyon’da olmalı, Davutoğlu Konya’da olmalı, Babacan Urfa’da olmalı. Her birimiz bir yerde olmalıyız. Çünkü Ortak Mutabakat Metni çıktığı için hepimiz artık aynı şeyi söylüyoruz. Yani orada bütün ilkeler belirlenmiş, bütün kurallar belirlenmiş ama Cumhur İttifakında anlıyorum ki sadece Erdoğan konuşacak, diğerleri dinleyecekler yani.

Serap Belet- Siz Trabzon’u anlatırken oradaki insanlara ne yapacağımızı tek tek anlattım dediniz. Şimdi ekonomiye tabi geliyorum. Ekonomi en başat sorunlardan biri ve elbette sizin de bu vaatlerinizde belki de en başta seçmenin eğilimlerini en çok belirleyen faktör olarak çalışmalarda görünüyor. Böyle biraz bize sadeleştirerek tarif etseniz iktidara geldiğinizde insanların hayatında somut olarak söylüyorum ne değişecek? Çünkü emeklilere ikramiyeyle ilgili somut bir örnek verdiniz ve çok konuşuldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da aslında ‘siyaseten bir istismar’ diye bir eleştiri yaptı. Siz de dediniz ki, ‘bütün hesabımızı yaparak biz bu vaadi dile getirdik.’

Kemal Kılıçdaroğlu- 2015’te ne dediysek bugün de aynı şeyi söylüyoruz.

Serap Belet- Onu söylerken bu 40 gün içinde başka vaatler ve sürprizlerim de olacak dediniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Olacak.

Serap Belet- Neler onlar? İnsanların hayatında ne değişecek siz iktidara gelirseniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- İnsanların hayatlarında çok şey değişecek. Bir, insanlar evlerinde çok rahat oturacaklar. İki, siyaseti rahat eleştirecekler. Üç, mutfaklar şenlenecek. Hemen kısa sürede değil. Çünkü dedim ya samimi olmak lazım. Hemen kısa sürede değil ama 6 ay içinde bir rahatlama olacak, bir ferahlama olacak. Herkes biraz ‘Evet, biz şu anda iyi yönetiliyoruz…’ diyecek. Eleştiri geldiği zaman saygıyla eleştiriyi alacağız, hatamız varsa süratli bir şekilde değiştireceğiz. Önce bir Hasar Tespit Komisyonu kuracağız. Şu anda devletin geliri nedir, gideri nedir, yükümlülükleri nedir kimse bilmiyor, ben de bilmiyorum, 600 milletvekili de bilmiyor. Bir Hasar Tespit Komisyonu kuracağız, bu komisyon görevini yapacak, 15 gün içinde en geç bize Türkiye’nin bütün yükümlülüklerini, avro yükümlülüğümüz nedir, dolar yükümlülüğümüz nedir, beşli çetelere ne ödeyeceğiz, bunların aldıkları paralar nedir, varlık fonunda ne oluyor? Hepsi karlıydı ne oldu?

Serap Belet- Gelirleri, giderleri, borçları ortaya mı koyacağız diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Şimdi bakın, devleti yöneten kişi, sağlıklı veri gelecek ki oturup karar versin. Sağlıklı karar vermenizin temel yolu veriye dayanır. Devlet ciddiyetle yönetilecek olan bir kurumdur; öyle ben bunu söyledim, bu oldu anlamında değil, öyle bir şey olmaz yani. Biz bunun hepsini yapacağız. Ortak Mutabakat Metninde ilk yapacağımız işlerden birisi budur dedik. Bunu yapacağız. Artı Ekonomik ve Sosyal Konseyi hemen oluşturacağız; iş dünyası, işçileri, çiftçileri, sendikacıları, sanayicileri, ticaret erbabını çağıracağız Ekonomik Sosyal Konseye. Ne istiyorlar ve biz ne yapacağız? Çünkü sorunu yaşayandan dinlemezseniz sağlıklı çözüm üretemezsiniz. Bunu yapacağız. Süratli bir şekilde devlette liyakati sağlayacağız. Merkez Bankası’nın başına Merkez Bankası’nı bilen, hem içeride, hem dışarıdaki finans çevrelerine güven veren bir kişiyi getireceğiz. Sıcak siyasetin dışında kalacak.

Kürşad Oğuz- Merkez Bankası’ndan bahsettiniz belki kimin getirileceğini bile konuşmuş olabilirsiniz bilmiyorum. Belli mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Bizim hafızamızda var, tabii şimdi söyleyemeyiz bunu.

Kürşad Oğuz- Bu 6 partinin hafızası mı, sizin hafızanız mı?

Kemal Kılıçdaroğlu-  Hafızamızda var. 

Kürşad Oğuz- Ben de onu soracağım yani bir ekip planlandı mı, tasarlandı mı? Çünkü değişik yerlerden değişik isimler çıkıyor. Mesela İYİ Partinin de çok iyi ekonomi kurmayları var, sizin de var. DEVA Partisinin de var, ayırt etmeyelim.

Kemal Kılıçdaroğlu- DEVA’da var, Gelecek’te var. Her partinin ciddi ekonomi…

Kürşad Oğuz- Ama bunlar bir ortak sinerji yaratacak bir ekip kuracak mı? Mesela ekonominin başında kim olacak? Hani partinin ekonomistleri olacak?

Kemal Kılıçdaroğlu-  Ona girmedik. Şimdi kalkıp da şu ekonomiden şu orada o ayrı bir şey.

Kürşad Oğuz- Bu isimler de belli değil mi kabaca en azından?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben bürokrasiden söz ettim. Bürokrasi liyakate dayanacak, işi ehline teslim etmek zorundasınız. Onu ilk görüşmemizde karara bağladık. Altı lider ilk görüşmemizde, Ahlatlıbel’de yaptığımız ilk toplantıda; devlette liyakat sisteminin bozulduğunu, devletin bu açıdan çürüme süreci içine girdiğini, hemen hemen her alanda rüşvetsiz işin yapılmadığı gibi bir tablonun ortaya çıktığını, sadakatin değil liyakatin esas alınması gerektiğini. Ve bu konuda görüş birliği yapacaksak biz devam edelim. Altı lider, evet bu konuda görüş birliği içindeyiz ve yolumuza devam ediyoruz.

Kürşad Oğuz- Peki sonradan sıkıntı çıkmaz mı; hayır biz bunu istiyoruz, bu isim olsun ya da burada bu olsun gibi? Bunlarda tamamen uzlaşabileceğinizden emin misiniz? Kadrolar konusunda?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hepsinde uzlaşırız. Nitelikli insan getireceksiniz. Bu konuda anlaştık mı? Anlaştık. Bakın şu anda devletin içinde son derece nitelikli ve saygın insanlar var ama bunlar bir köşeye atılmışlar. Yurtiçinde, yurtdışında, doktorasını yapan, eğitim alan, alanını çok iyi bilen…

Serap Belet- Böyle bir ön çalışma yaptınız mı? Bürokrasideki bu değişime, liyakatli kadroların gelmesi için bir ön çalışma yaptınız mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Her şeye hazırlıklıyız. Elbette yaptık. Az önce size Merkez Bankasını söyledim. BBDK, Kamu İhale Kurumu, bunlar çok önemli kurumlar, Sermaye Piyasası Kurulu. Sermaye Piyasası Kurulunda söğüşlenenler, bütün bunların tamamı nedir, ne oldu, nasıl oldu; biz bütün bunların hepsini biliyoruz. Kimlerin neler yaptığını, SPK’nın başına getirilen kişi, 2 milyon dolar rüşvet alan kişi, 2 milyon dolar rüşvet alıp para isteyen kişi Meclis’in genel kuruluna geliyor hiçbir şey olmamış gibi. Akıl alacak şey değil. İnsan, insanın yüzüne bakamaz. Böyle bir şey görmedim. Din iman onlarda, biz de başka bir şey olduk. Böyle bir garabet çıktı ortaya. Nasıl oluyor? Milletin parasını yiyorsun, pulunu yiyorsun, kul hakkını yiyorsun, ortalıkta geziyorsun, bir de ben kahramanım diyorsun. Yolsuzluk yapanlar, kul hakkı yiyenler ne zamandan beri bu ülkede kahraman olmaya başladı? Ne zamandan beri dünya lideri olmaya başladı bunlar? Yok öyle bir şey.

Bu, devletin kuruluş felsefesine aykırıdır, bizim inanç felsefemize de aykırıdır bu, insanlığa da aykırıdır bu. Devleti saydam kılacağız. Kimden vergi aldıysak nereye harcadığımızı… Bakın Ulusal Vergi Konseyi kuracağız dedik. Ben vergi ödüyorsam benim vatandaş olarak şunu sorma hakkım var: ‘Ey devlet sen benden vergi aldın bu parayı nereye harcadın? Binaları yaptın güzel, izin verdin güzel, atılan imzaların tamamı doğru değildi, bina başıma yıkıldı şimdi ben sana ev yapacağım ayrıca senden para alacağım. Benim ne kabahatim var?’

Serap Belet- Böyle bir konseyin zaten olduğu söylendi sizin açıklamanıza cevaben. Sizinki farklı bir model mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- O ayrı bir şey. Bu konuda ilk yazıyı yazan da benim, Fransa dönüşü oradaki örneği aldım, bir Ulusal Vergi Konseyi kurulması gerektiğini söyledim, o zaman TÜRMOB sağ olsun onlar da sahip çıktılar bu düşünceye. Ama bu benim düşündüğüm gibi değil.

Fransa'da Ulusal Vergi Konseyi; devlette toplanan bütün vergileri alır, analiz eder, Cumhurbaşkanına sunar ve Cumhurbaşkanı bunu resmi gazetede yayınlanır. Dolayısıyla akademisyenden sade vatandaşına kadar herkes verginin nereye harcandığını orada görür. Bizim amaçladığımız o. Biz mesela Kesin Hesap Komisyonu kuracağız dedik. Yani Kesin Hesap Komisyonu şu; geçen yılın bütçesi nereye harcandı onunla ilgili bir kanun teklifi.

Serap Belet- Muhalefet denetleyecek değil mi?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Komisyon başkanı muhalefetten olacak. Ve biz iktidar olarak gidip hesabını vereceğiz orada. Bu yolsuzlukların önünü en baştan kesmiş olacak.

Serap Belet- Sizin en büyük galiba, en çok önemsediğiniz konuların başında tasarruf, kamulaştırma, savurganlıkla…

Kemal Kılıçdaroğlu- İlk genelgelerimizden, kararlarımızdan birisi de savurganlıkla mücadele olacak. Asla israfa izin vermeyeceğiz. Devlette böyle yetiştim, beni böyle yetiştirdiler. Benim üstatlarıma gerçekten büyük saygım var. Biz beyaz kâğıdın arkasını doldurmadan o kâğıdı yırtıp atmazdık. Öyle yetiştik. Benim bütün Salı konuşmalarımda, diğer konuşmalarımda kâğıdın arkası boşsa onu da kullanırım ve ondan sonra o kâğıdı yırtar atarım. Devlette tasarruf budur. 13 uçak. Ne demek 13 uçak? Fakir fukarasının parasını alıyorsun, havaalanında yatan uçağa veriyorsun sen. Niye veriyorsun. 1 uçak sana yetmiyor mu? 13 uçak, saraylar… Tam anlamıyla israf yeri orası, yazıktır günahtır. İslamiyet’te israf haramdır. Haram olan şey helal olmaya başladı. Zaten anlamakta da zorluk çekiyorum bunların anlayışını.

Kürşad Oğuz- Efendim siz bir süredir çok yakın bir dönemden itibaren bu ekonomi vaatlerinizi daha net söylemeye başladınız. Çünkü hep şu söyleniyordu; tamam ama ne yapacaksınız? Tamam ne yapacaksınız anladık, kadrolarınız güçlü vs. Ekonomiyi düzelteceksiniz ama ne yapacaksınız diyordu. Siz başladınız emekliye ikramiye, astsubaylara kadro vs. 100 bin öğretmene kadro.

Kemal Kılıçdaroğlu- 100 bin öğretmenin ataması yapılacak. Cumhuriyetin 100’üncü yılında 100 bin öğretmenin atamasını yapacağız. Köy okullarını açacağız. Köylerde sadece öğretmen olmayacak; köylerde imam olacak, köylerde öğretmen olacak, köylerde ziraat mühendisi, ziraat teknisyeni olacak, hayvancılık yapıyorsa veteriner olacak. Hepsi kamu görevlisi olacak.

Serap Belet- Köye dönüşü teşvik edeceksiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi… Kırsal boşaldı, şu anda köyde kimse kalmıyor. Köylerde yaşayan bütün gençler ve bütün kadınların SGK primini devlet ödeyecek. Böylece onların emeklilik hakkını devlet sağlamış olacak, beş kuruş ödemeden, bütün onların hepsini sağlamış olacağız.

Kürşad Oğuz- Şimdi son dönemde yoğunlaştırılmış olarak bunları söylemeniz bazı kesimlerde ya Kemal Bey de popülizm yapıyor algısı uyandırdı. Bunları nasıl karşılayacaksınız, nasıl vereceksiniz? 14 Mayıs’tan sonra ne kadarlık bir zaman diliminde bunları yapabileceksiniz? Yapamazsanız ne olacak? Kaynak neresi?

Kemal Kılıçdaroğlu-  Türkiye zengin ülke. Nerede kaynak yok? Tasarrufa gidersiniz. Ben 300 milyar dolar temiz para getireceğim bu ülkeye. Temiz para.

Serap Belet- Dışarıdan yatırımcıyı mı kastediyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet. Temiz para. Uyuşturucu baronlarının parası değil. 300 milyar dolar parayı getireceğim Türkiye’ye. Öyle IMF git yalvar yakar değil. Onlar bize diyecekler biz gelebilir miyiz diye. Evet gelebilirsiniz ama şu koşulda, yatırım yapacaksın, istihdam yaratacaksın. Yani gel borsada vurgun yap, git değil. Biz ülkenin soyulmasına izin vermeyeceğiz. Yatırım yapıyorsan, istihdam yaratıyorsan gel kardeşim yerin var, her türlü imkanı sağlayacağız. O nedenle diyorum Samandağ'dan Mersin'e kadar olan bölgeyi Akdeniz'i en güçlü katma değeri üreten yöresi haline getireceğiz.

Bir şey daha söyleyeyim. Trabzon’la Samsun’u, Mersin ve İskenderun limanına demir yoluyla bağlayacağız. Anadolu'da diyelim ki fabrikanız var Çankırı'da veya Yozgat’ta veya Çorum’da. Demiryoluyla limana taşıdığınızda ister Mersin, ister İskenderun, ister İzmir limanına taşıdığınızda lojistiğin tüm masraflarını devlet olarak biz karşılayacağız Dolayısıyla fabrikayı deniz kenarına, pahalı bir yer bulup yapmak yerine Anadolu’da herhangi bir yere yapabilecek.

Kürşad Oğuz- Yani aslında ekonomide devletin öne çıkacağı bir sistem daha çok bugüne göre planladığınız, düşündüğünüz şey. Yanlış mı düşünüyorum?

Kemal Kılıçdaroğlu- Devlet plan yapacak ama ağırlık özel sektörde. Fabrikayı onlar kuracaklar ama diyecek ki; lojistik, büyük masraflar var ben Kayseri’de, ben Çorum'da, Çankırı’da yapamıyorum ama denizin kenarında yaparsam maliyet ucuz olacak diyecek, hayır diyeceğiz. Sen Anadolu’da yap, lojistiğini biz karşılayacağız. Bitti o kadar. Yapacak, istihdam yaratacak. Böylece metropollerde değil, Türkiye’nin her ilinde üreten, kalkınan bir Türkiye’yi. Biz mesela merkez Erzurum olmak üzere Elâzığ’dan başlayıp Tunceli-Kars-Ardahan o bölgeyi özel tarım ve tarım ürünleri özel ekonomi bölgesi yapacağız. İki bölgenin yani Ortadoğu’nun, Kafkasların yıllık et ürünü ihtiyacı 25 milyar dolar. Bunların haberi bile yok dünyadan. 25 milyar dolar... Türkiye 500 milyon dolar bile para kazanamıyor. Biz orada yapacağız, göreceksiniz üreticiye orada önce hayvanları tümüyle ücretsiz vereceğiz. Yeter ki onlar orada canlansın ve üretsinler. Ondan sonra ete dayalı, hayvan ürünlerine dayalı sanayi oluşturacağız. 2 milyar dolar kazansak bile düşünebiliyor musunuz olağanüstü bir avantaj sağlamış olacağız. Fındıkta aynı şekilde, çayda. Çayda söz verdim, Rizelilere söz verdim. Kaçak çayı önleyeceğiz. Rize meydanında, yakaladığımız bütün kaçak çayları Rize meydanında yakacağım dedim. Söz verdim görecekler. Rize meydanında kaçak çaylar nasıl yakılır diye. Çünkü mücadele etmezseniz ve bu mücadeleyi halka göstermezseniz inandırıcı olamazsınız.  

Kürşad Oğuz- 3 – 4 ay önce ekonomi planınızı, programınızı açıkladınız bazı yabancı uzmanlar da orada konuştu, Jeremy Rifkin. Jeremy Rifkin hala danışmanınız mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.

Kürşad Oğuz- Yani ekonomiye dair görüş alışverişi yapıyor musunuz? Planlar sürüyor mu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi yapıyoruz. Raporlar geliyor. Örneğin iklim değişikliğinin Ortadoğu’da, Akdeniz’de ve Türkiye'de yaptığı tahribat, bunun önlenmesiyle ilgili nelerin yapılması gerektiği konusunda güzel raporlar var, onları açıklayacağız.

Serap Belet- Yani birlikte çalışmaya devam da edeceksiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi.

Kürşad Oğuz- Çünkü bu soru işareti, herkes soruyor. Yani o güne mi aitti, bitti mi o iş?

Kemal Kılıçdaroğlu- Merkel’in danışmanlığını yaptı, Çin’de devlet başkanının danışmanlığını yaptı, Çin de ayağa kalktı; Almanya, İngiltere’den daha fazla teknolojide ileriye gitti.

Kürşad Oğuz- Hatta bir yabancıyı danışmanınız yaptığınız için çok eleştirildiniz özellikle.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bilmiyorlar. Vallahi bilmiyorlar.

Serap Belet- Buraya gelmediği için de çok eleştirildi. Gelecek mi peki Türkiye’ye? Öyle bir planınız var mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Teknoloji var. Bizim arkadaşlarımız Zoom üzerinden sürekli görüşüyorlar. Bir sağlık sorunu vardı, aslında gelecekti, biz İstanbul’da buluşacaktık, bir sağlık sorunu çıktı ve uçağa binmesine doktorlar izin vermediler, kaldı. Ama Zoom üzerinden görüşüyoruz, raporlar geliyor, raporlar değerlendiriliyor. O konuda hiçbir endişe yok, gayet güzel.

Serap Belet- Bugün sizin konuğumuz olduğunuzu öğrenince izleyicilerimizden hem bir torba yasa var mecliste…

Kemal Kılıçdaroğlu- Bir şey daha söyleyeyim. Bakın, bu milletten 15 Temmuz’dan sonra, 15 Temmuz şehit ve gazileri için para topladılar. Bu parayı şehit yakınları ve gazilere vermediler. 1 hafta içinde o paranın tamamını şehit yakınlarına ve gazilere vereceğiz. Beşiktaş saldırısında, 49'u polis 52 kişi hayatını kaybetti; orada da para topladılar, o dönemin parasıyla 52 milyon lira bu dönemin parasıyla 1 milyarın üstünde, o parayı da dağıtmadılar. Onları 1 hafta içinde hak sahiplerine dağıtacağız. Yani hiçbir haksızlığa izin vermeyeceğiz. O parayı dağıtmayanlardan da bunun hesabını soracağız. Kardeşim niye bu parayı dağıtmadın sen? O dönem dolar kaç liraydı, şimdi kaç lira bakalım. 1,5 liraydı ya da 2 liraydı dolar. Şimdi dolar oldu 20 lira. Ne oldu bu para? Eridi gitti.

O kadar büyük haksızlıklar yaptılar ki, bu haksızlıklara kimsenin izin vermemesi lazım. Bu haksızlıkları yapanları iktidar yaptığınız zaman kendi sonunuzu getiriyorsunuz zaten. Evet, bana haksızlık yapabilirsin, evet beni aç bırakabilirsin. Evet, benden aldığın verginin hesabını bana vermeyebilirsin. Bu sürecin içine sokulur Türkiye. Doğru değil. Türkiye'nin buradan çıkması lazım. İlk 1 hafta içinde tank palet fabrikasını Katar'dan alacağız, ordumuza teslim edeceğiz. 20 yıldır Türkiye tek bir tank alamadı.

Kürşad Oğuz- Kolay mı hemen bir hafta içerisinde bunları yani yapabilirsiniz tabi ama biraz herhalde zaman geçmesi.

Kemal Kılıçdaroğlu- Yo, bir hafta. Dediğim gibi bu saydığım üç şey bir hafta içinde.

Serap Belet- Bunlar böyle bir planlama olarak şimdiden?

Kemal Kılıçdaroğlu- Yapıldı, tabi yapıldı.

Serap Belet- Şu anda Millet İttifakının seçim sonrası adımları için bir ortak çalışmaya…

Kemal Kılıçdaroğlu- Ortak çalışmalarımız, beraber.

Serap Belet- Bu bahsettikleriniz tek tek hazırlandı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi, tek tek hazırlandı. Biz iktidar olduğumuzda neyi yapacağımızı çok iyi biliyoruz. Ortak Mutabakat Metninde bunlar var. Karşı taraf ne yapacak, bunu mesela kimse sormuyor, ‘ya arkadaş siz geldiğinizde ne yapacaksınız?’

Serap Belet- Bir seçim beyannamesi toplantısı olacak Nisan ayında bildiğim kadarıyla.

Kemal Kılıçdaroğlu- Şunu diyecekler; 20 yıldır memleketi hangi hale getirdiğiniz belli zaten, bu saatten sonra ne yapacaklar ki bunlar? Ne yapacaklar yani? Uyuşturucu baronlarına hizmet eden bir siyasal iktidar olamaz. Uyuşturucu baronunu hapishaneden çıkaran bir siyasal iktidarın bu ülkeye faydası olamaz. Türkiye uyuşturucu cenneti oldu. En son galiba yanlış hatırlamıyorsam Güney Amerika'dan yine Türkiye'ye gelecek olan ciddi bir uyuşturucu yükünü daha yakaladılar. Nereye geliyor bunlar? Polis hepsini tek tek biliyor. Hangi gemiyle geldi, Afrika'ya nereye geldi, oradan geminin değiştirilerek Türkiye’ye nasıl geldiği, buradan nasıl dağıtıldığını, dağıtımını kimlerin yaptığını hepsini polis biliyor. Çünkü bu ülkenin yürekli polisleri var, ama siyasi otorite baskılıyor, hayır dokunmayacaksınız diyor, ben bunu biliyorum.

Serap Belet- EYT’nin 5 bin gün, beklentisi karşılanmayanlar var. 3600, kamu şefleri, kamu mühendisleri. Memurlar diyor ki, maaşımız çok eridi. Memur maaşlarının düzenlenmesi. Stajyerlerin, çırakların, 2000 sonrası kademeli emeklilik. Buna ilişkin o kadar çok talep var ki ve herkes diyor ki, bizim sesimiz duyulsun. Öğretmenler söylediler, siz 100 bin atama dediniz. Bunlar da yine gündeminiz de var mı? Sağlık çalışanları? Mesela biz gelirsek bunları tamamlayacağız diyor musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette. Ama şimdi şunu söylersem doğruyu söylememiş olurum. Yani geldik 1 hafta içinde yapacağız dersem doğruyu söylememiş olurum. Çünkü siz samimiyetinizi gösterecekseniz, zaman dilimini de söyleyeceksiniz ve zamanı gelince bunu yapacaksınız.

Kürşad Oğuz- Ama 1 hafta için üç şey var onu yapacağız dediniz.

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu yapacağız. 1 hafta içinde bir şey daha yapacağız. Esnafın pandemi döneminde aldığı kredilerin ve depremdeki esnafın banka kredilerinin faizlerini 1 hafta içinde sileceğiz. Çiftçinin de aynı şekilde yapılacak. Çiftçinin de bankalardan aldıkları kredilerin faizlerini sileceğiz, 1 hafta içinde tak diye sileceğiz.

Serap Belet- Ben bu arada dinlerken de bilekliğinizi gördüm. Bilekliğinizi hala takıyorsunuz. Leyleği görünce çıkıyor muydu?

Kemal Kılıçdaroğlu- Leylek daha görmedim. Havaalanına giderken bir cami var caminin kubbesinde leylek yuva yapmış. Ama daha henüz orada leyleği görmedik. Her yıl takarım leyleği orada görünce çıkarırım.

Serap Belet- Daha önce de takıyordunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Daha önce de takıyordum evet.

Kürşad Oğuz- Daha önce dikkat çekmedi ama herhalde değil mi? Biz konuşmadık bunu, görmedik.

Kemal Kılıçdaroğlu- Bu sefer biraz evdeki videoda kolu sıvayıp biraz daha net görününce…

Kürşad Oğuz- Siz afişlerde de kullandınız tabi bunu.

Kemal Kılıçdaroğlu- Afişlerde kullandım evet. Bahar dalına astım.

Kürşad Oğuz- Hatta eleştirildi bu.

Serap Belet- Çok o da ilginçti yani oradan başka bir anlam çıkaranlar da oldu, sosyal medyada görmüşsünüzdür.

Kemal Kılıçdaroğlu- Öyle.

Serap Belet- Ama tabi farklı bir anlamı var. Benim sorum şu; iktidar ne yapacak dediniz ya. İktidardan da şu söyleniyor. Biz TOGG’u yaptık, Kızılelma’yı yaptık, İHA’ları yaptık, SİHA’ları yaptık, Akıncı’yı yaptık, Türkiye’yi bir başka kulvara taşıdık. İşte köprüleri, havalimanlarını yaptık. Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır. Bizim yapacaklarımız ortada, dış politikada attığımız adımlar ortada. Eğer iktidar değişirse bunlardan sapma olur, bu kazanımlardan geriye gidilir.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hiçbirisi geriye gitmez. Daha ileri gider. Şunu söyleyeyim; Erdoğan, damadının işyerine gitmeden önce ben gittim. İHA’ların, SİHA'ların yapıldığı merkeze ben gittim. Teşvik eden benim, daha güzel şeyler üretin diyen benim. Ekibiyle birlikte oturan, konuşan benim. Çok güzel ve ciddi bir ekibi var. Bu ekiple konuşan, onları yüreklendiren gene benim. Savunma sanayine ben niye karşı çıkayım? Aklımızı peynir ekmekle mi yedik? Türkiye bulunduğu coğrafya itibariyle zaten savunma sanayinde güçlü olmak zorundadır. Şimdi niye F-16’nın yedek parçalarını istiyorlar? Türkiye niye F-35 planının dışına çıktı? Niye oradaki paralarımızı geri alamadılar? Hani dünya lideriydi beyefendi? Palavraya yer yok. Savunma sanayinin 1970'lerde çıkmış gizli kararnamesi var bende. O kararnamede öngörülen hedefler de var. O hedeflerin bir kısmı gerçekleşti, bir kısmı gerçekleşmedi. Siz savunma sanayine önem veriyorsanız bu ülke 2018'de tank yapacaktı. Tank palet fabrikasında 5 ayrı tank üretilirdi. Ankara’da gelindi, 5 ayrı tankın deneme atışları yapıldı. Tank palet fabrikası topları Kırıkkale'de ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN bunların işbirliği ile yapıldı. İç donanım buna göre yapıldı. Denemeler yapıldı. Tamamı başarılıydı. Tam not almıştı, yüzde 100. Fakat bir gece çıktılar, hayır siz yapmayacaksınız dediler. Tank Palet bir tarafa alındı, Katar ordusu ve Ethem Sancak’a verildi. Şu soruyu sordum ve bu gizli yapıldı. Kararnameyi açıkladım. İkinci kararname yine gizli, o kararnameyi de açıkladım. Bir devlet niye vatandaşından gizli? Tank yaptığın için gurur duyman lazım değil mi? İHA yapıyorsun gurur duyuyorsun, biz de gurur duyuyoruz bizim insanımız bunu yapıyor. Niye yapmasın? Keşke daha güzelini yapsa.

Kürşad Oğuz- Yani bu projeler ve bunlara destek devam edecek özetle.

Kemal Kılıçdaroğlu- Elbette efendim. Daha fazla destek devam edecek. Bakın daha garip olanı var. ASELSAN'ın içi boşaldı. Önemli bir savunma sektörü, sanayi sektörü orası. Bütün çalışanlar Hollanda’ya gitti, Avrupa'ya gitti, Danimarka’ya gitti, Kanada’ya gitti. Oralarda yaşanan tabloyu kaç kişi biliyor? Bu kardeşiniz hepsini biliyor. Çünkü orada çalışan namuslu insanlar diyorlar ki; evet burada önümüzü kesiyorlar, biz yapacağız önümüzü kesiyorlar diyorlar. Ama yaptıracağız, hepsinin önünü açacağız.

Kürşad Oğuz- Siz aday olduktan sonra yanlış bilmiyorsam CHP’yle ilişkinizi kesecektiniz. Yanlış mı hatırlıyorum? Adaylık yani netleştikten sonra.

Serap Belet- Yani partili cumhurbaşkanlığına eleştiriniz vardı. Rozetinizi çıkaracağınız…

Kürşad Oğuz- Ne olacak, CHP’yi bırakacak mısınız?

Kemal Kılıçdaroğlu- O konuda karar aldık gene 6 lider, bir karar alındı. Onu da kamuoyuyla paylaştık. Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçince partiyle ilişiğimizi keseceğiz.

Kürşad Oğuz- Geçtikten sonra keseceğim diyorsunuz. Yani bu seçimden sonra da kesmeyeceksiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Parlamenter sisteme geçtikten sonra.

Kürşad Oğuz- Bu 6 liderin ortak kararı mı?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ortak kararı evet. Ben de o karara doğal olarak uyuyorum.

Serap Belet- Başlarken dediniz ya ‘birinci turda bitecek ve kazanacağız.’ Ya kaybedersem diye düşünüyor musunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Hayır.

Serap Belet- Böyle olursa siyasete devam eder misiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Ben kazanacağıma inanıyorum. Çünkü bu ülkenin içinde bulunduğu tablo belli ve bu tablodan bu ülkeyi kurtaracak kişi de belli. Devlet adamı kimliği olması lazım, dürüst ve namuslu bir insan olması lazım, kul hakkı yememesi lazım, kendisini vatandaşına adaması lazım. Her evde huzurun, bereketin olması lazım. Kavganın değil barışın olması lazım. Birbirimize selam veremez noktaya geldik. Bu ülkeye barışı, bu ülkeye huzuru getireceğim. Hiç kimsenin endişesi olmasın. 6 lider bunun için çalışıyoruz. Onun için ben bu ülkenin ferasetine, bu ülkenin insanlarına güveniyorum. İnsanlar niye işkence çeksin, insanlar niye aç gezsin, insanlar pazara giderken ne alayım diye, ne almayayım diye niye hesap yapsın? Niye karnı doymasın bu insanların? Ben, hayvancılık yapan bir insanla konuşurken şunu söyledi, süt alıyor ineğinden, 'ben ineğimi yeteri kadar besleyemiyorum, param yok' diyor. Nerede bu yem fabrikaları, nerede bu gübre fabrikaları? Yoktu bunlar. Bu ülke 34 yıl sonra şeker ithal etti. Bu bile başlı başına bir ayıptır. Ama bunların trolleri var, bunların geniş kitleleri var kendilerine göre o troller aracılığıyla. İşte her seferinde bunların üstünü örtmeye çalışıyorlar, kapatmaya çalışıyorlar. Sanki Türkiye’nin hiçbir sorunu yokmuş gibi. Türkiye bir sorunlar yumağı içinde ve buradan çıkması lazım.

Kürşad Oğuz- Parlamenter sisteme geçiş için öngördüğünüz süre ne?

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu da konuştuk. Çoğunluğu parlamentoda sağladıktan sonra…

Kürşad Oğuz- Peki sağlayamazsanız?

Kemal Kılıçdaroğlu- Sağlayacağız. Daha hızlı bir süreç almak için anayasa metinlerini de hazırladık. O metinler de hazırlandı.

Kürşad Oğuz- İllaki parlamenter sisteme geçeceğiz. Bunu da mümkün olduğu kadar kısa sürede yapacağız diyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Tabi. Kısa sürede yapacağız, ondan sonra zaten gerçek anlamda ülkemize demokrasi gelecek, siyaset kurumu halkına hesap verecek. Devlet vatandaşıyla kucaklaşacak. Emreden, baskı kuran, elinde sopa olan devlet değil, herkesi kucaklayacak. Bizde de kucaklayan bir devlet, bizde de zaten devlet ana deriz, geleneğimiz odur zaten. Fakat bunlar devleti devlet ana olmaktan çıkardılar yani.

Serap Belet- Bugün toplam seçmen sayısı açıklandı. 64 milyon 191 bin. Bir önceki genel seçime göre 4 milyon 800 bin fazla seçmen var. Şöyle bir soru geldi hatta bir izleyicimizden. Yurtdışındaki oylara ilişkin de seçim güvenliği açısından bir özel hazırlığınız var mı? 3 milyon fazla yurtdışında da oy kullanılacak.

Kemal Kılıçdaroğlu- Hem içeride hem dışarıda seçim güvenliği konusunda yaklaşık 1 yıldır çalışıyoruz zaten. Diğer partiler de aynı şekilde çalışıyorlar. İllerden gelen her bir seçmen sandıkta görev yapacak olan arkadaşlarımızın listesiyle ilgili olarak tek tek telefon ediliyor. Hangi sandıkta görevli olduğu soruluyor, sonra onlar Ankara’da ve değişik yerlerde, merkezlerde eğitim veriliyor. Bizim eğitim merkezimiz bu konuda çok iyi bir çalışma yaptı. Sonra onlar sandık başında görevli olacaklar, ayrıca müşahit kartı vereceğiz gönüllü isteyen arkadaşlar için. Türkiye Gönüllüleri diye bir hashtag açıldı. Orada da çok sayıda gönüllü sandıklarda görev almak istiyoruz. Onları da ayrıca sandıklarda görevlendireceğiz. Büyük metropollerde, barolar her okulda bir avukatı bulunduracaklar. Bir uyuşmazlık çıktığı zaman avukat hemen olaya müdahil olacak. Bütün bunların hepsinin eğitimi yapıldı.

Tek isteğim şu; vatandaşlarımız sandığa gitsinler, oylarını kullansınlar. Trabzon’da da söyledim, gittiğim her yerde de söylüyorum: ‘Oy kullanırken sizden sadece bir şey bekliyorum, elinizi vicdanınıza koyun, oyunuzu öyle kullanın. Yani eski alışkanlıklarınızı bir tarafa bırakın. Kul hakkı yemeyen ve gerçekten bu ülkeye hizmet edecek olan bir insana oy verin.’ Doğrusu olan budur, doğruyu yapın çünkü bu ülke hepimizin ülkesi. Ve Türkiye çok ciddi bir sorunla karşı karşıya. Tarım perişan vaziyette. Sanayici, gidin konuşun sanayicilerle. Doları frenlemek için satmadıkları bir şey kalmadı. Arka kapıdan 128 milyar doları sattılar. Kime sattılar belli değil, hala belli değil. Borsada yapılan vurgunlar. Yani vurguncuların bir anlamda karargâhı oldu Türkiye. Bu vurgunculardan Türkiye'yi kurtarmamız lazım ve kurtaracağız.

Kürşad Oğuz- Çok sayıda sığınmacının oy kullanacağına dair eleştiriler var, tepkiler var. Ama Onursal Adıgüzel yanlış hatırlamıyorsam öyle bir risk olmadığını söyledi sizin partinizden.

Kemal Kılıçdaroğlu- Sığınmacıları da söyleyeyim. O konuyu da takip ediyoruz. Bakın, YSK'dan gelen her türlü veri iyi bir ekibimiz tarafından tek tek gözden geçiriliyor, tek tek. Kim ilk kez oy kullanacak, bugün oy kullanan kişi daha önce nerede oy kullandı, nerede oy kullandı, bunların hepsini biliyoruz. Çok güçlü bir dijital altyapımız var. Bunların hepsini biliyoruz. Hata varsa YSK'ya bildiriyoruz, bizim söylediğimiz hataları kabul ediyorlar ve düzeltiyorlar. Dolayısıyla biz bütün bu konularda iyi çalışan bir ekibe sahibiz.

Serap Belet- Siz kişisel olarak kendinizden çok bahsetmiyorsunuz. Mutfak paylaşımlarınız bile son dönemde arttı. Yani çocuklarınız çok tanınmıyor…

Kürşad Oğuz- En son bir makine almışsınız onu gördük, neydi onun adı Serap sen bilirsin.

Serap Belet- Reklam olmasın.

Kemal Kılıçdaroğlu- Onu hanım almış, ben de gördüm, bu neye yarıyor diye sordum ama…

Serap Belet- Son dönemde başka yerlerden konuşmalarınız. Babanızın çocukluğu, bir okula gitme arzusuyla ilgili bir paylaşımınız var gözlerinizin dolduğu. Bunları daha çok görür olduk. O yüzden de kendinizden çok bahsetmiyorsunuz ama siyasete neden başladınız diye sorsam… Belki yıllardır sorulmuştur. Bugün geldiğiniz noktada buna ne cevap verirsiniz? Çünkü siz bürokrasiden gelen bir isimsiniz. Ama bugün cumhurbaşkanı adayı olarak karşımızdasınız. Yani bu yolculuğa çıkarken bugün geldiğiniz noktada kendi adınıza hedefiniz, ya da Türkiye adına?

Kemal Kılıçdaroğlu- Düşük düzeyli bir memurun, 7 çocuklu ailesinden gelen birisiyim yani bakıldığı zaman. Babam küçük bir memurdu. İlkokul mezunuydu. Annem rahmetli okuma yazma bilmezdi. Büyük ablam da, şimdi Kocaeli'nde yaşıyor, o da okuma yazma bilmiyor. 7 kardeşin içinde üniversiteye giden sadece benim. Çünkü babamın diğerlerini pek okutmaya imkânı da yoktu zaten. Üniversiteyi kazandım, sınavlara girdim. Hesap uzmanları sınavı çok zor bir sınavdır; o sınava girdik, kazandık. Sonra meslekte muavinlik yaptık, üstatlar bizi yetiştirdiler. O yetişme koşulları da çok farklıdır. Üniversiteyi bitirip memur olarak başladığınız gün ile yeterlilik sınavını verip hesap uzmanı olduğunuz gün arasında çok büyük farklar vardır. Dünyaya bakışınız, devlete bakışınız, yetişme tarzınız, bunlar devletin akademisi gibidir. Biz Hesap Uzmanları Kurulu, Maliye Teftiş Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı, Gelirler Kontrolörleri, Bankalar Yeminli Murakıpları; bunlar çok özel seçilen kişilerden oluşur, eğitilir ve bunlar devletin en nitelikle yerlerinde görev yaparlar, müsteşarlıklarda, şurada burada. Hangi parti gelirse gelsin burada siyasi parti ayrımı yapılmaz ve nitelikli olan insanlar belli yerlere gelirler.

Dolayısıyla böyle bir kadroda yetiştim. Uzun yıllar Maliye Bakanlığı’nda çalıştım, BAĞ-KUR’da çalıştım. SSK'da çalıştım. Daha sonra kendi arzumla emekli oldum. Emekli olduktan sonra Vatandaşın Vergisini Koruma Derneğinin başkanlığını gelip bana önerdiler, uzun yıllar gel bunu yap diye. Olur dedim. Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği başkanlığı yaptım. O dönem pek çok yolsuzluk dosyasını ortaya çıkardım, kamuoyunda tartışılmasına yol açtım. Sonra kader, siyasete davet üzerine geldim. Sonra milletvekili oldum. Milletvekili olurken de yine bu olayların üzerine gittim. Çünkü vatandaşın hakkını yemek suçtur efendim yani. Bir kişinin ağzındaki lokmayı alıp başka bir yere, birisine vermek kadar büyük bir suç yoktur. Yani bu ağır bir suçtur ve bununla mücadele edilmesi lazım. Devletin soyulmasına izin vermemeniz lazım. Çünkü devleti ayakta tutan vatandaş ve vatandaş da devlet ayakta kalsın diye vergi veriyor. Siz o vergileri nereye harcıyorsunuz, nasıl harcıyorsunuz bunların bilinmesi lazım. Bir şeyin üstü örtülüyorsa orada şaibeli bir şey vardır. Bütün hayatım bununla geçti. Tabi pek çok kişi benimle uğraştı, iftiralar atıldı, şu yapıldı, bu yapıldı.

Yani sonuçta hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey yok. Ben devlette çalışırken de acaba bu bir şey yapmış mıdır diye müfettiş orduları görevlendirdiler, benim bütün yaptıklarım incelendi, araştırıldı. Bir şey bulamadılar. Ne bulacaklar yani, yok ki bir şey yani. Siyasete girdiğim gün de mal varlığımı kendi internet sitesine koydum, benim malvarlığım budur diye. Karımın yüzüğüne kadar, nişan yüzüğüne kadar. Dolayısıyla biz, böyle bir ahlaki gelenekten, böyle bir güzel gelenekten bize göre geliyoruz, böyle yetiştik. Çocuklarımı siyasetin dışında tutuyorum, onlar kendileri yetişti, elleri ekmek tutuyor. Onlar kimdir nedir, ne değildir medyadan da mümkün olduğu kadar onları uzak tutmaya özen gösteriyorum. Yani gelip şuna torpil yapın, ya da şunu şöyle yapın, ya da şurada şu vakfı kurduk gelin bu vakfa bağış yapın, Amerika’da bir vakıf da kurduk, şunu yapın…  Onlara çocuklarımı asla ve asla, ailemi asla ve asla bu tür şeylere alet etmem, doğru da değil, ahlaki de değil, İslami de değil öyle ifade edeyim. Her birisi kendi ekmeğini yiyor, kazanıyor, geçinip gidiyor yani öyle.

Kürşad Oğuz- Son soru kısaca, magazin sorusu soracağım size. Sizin Fenerbahçeli olduğunuzu biliyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu- Evet.

Kürşad Oğuz- Çok yakın dönemde bir astrolog dedi ki, bu sene iki ihtimal var. Ya Kemal Bey Cumhurbaşkanı olacak, ya Fenerbahçe şampiyon olacak. İkisi bir arada olmayacak. Hangisini tercih ederdiniz?

Kemal Kılıçdaroğlu- Çok zor bir soru. Önce Türkiye. Çünkü Türkiye olmazsa zaten takımlar da olmayacak yani. Türkiye olmalı, takımlar da güçlü olmalı. Onlar da kendi aralarında yarışmalı. Bütün takımlar bizim takımlarımız yani. Ama ortaklaştığımız yer neresi? Milli Takım. Milli Takım şampiyon olursa hepimiz tekrar seviniyoruz.

Kürşad Oğuz- Peki efendim, çok çok teşekkür ediyoruz bizi de ağırladınız burada.

Serap Belet- Çok teşekkürler sorularımızı yanıtladığınız için.

Kürşad Oğuz- Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikteydik. Olaylar ve Görüşler’den bu kadar. İyi akşamlar.

Serap Belet- İyi akşamlar.