25.04.2023
25.04.2023
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu:
-"Türkiye’de ilk kez sandığa gidip oy kullanacak olan gençlerimize sesleniyorum. Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan sizlersiniz. Türkiye’ye demokrasiyi getirecek olan sizlersiniz. Sandığa gidin, oyunuzu kullanın, otoriter bir yönetimi demokratik yollarla değiştirin ve dünya siyaset tarihine önemli bir not bırakın."
-"Genç kardeşlerim; düzeni değiştirmek istiyorsanız, iş bulmak istiyorsanız, kısa süre içinde arabam olsun diyorsanız, belli bir süre çalıştıktan sonra benim de evim olsun diyorsanız bu düzeni değiştireceğiz. Bu düzen haramilerin düzenidir. Biz halkın düzenini inşa etmek istiyoruz. İnsanca bir düzeni inşa etmek istiyoruz. Rahmetli Ecevit bu konuda çok güzel bir söylerdi, ‘Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen’ derdi. Gençler belki bilmez ama açık ve net ifade edeyim; ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen için bu harami düzenini kuranları yollamamız, emekli etmemiz lazım. Beraber..."
-"1 yıl içinde Türkiye’de bütün coğrafyada bütün üniversitelerde yurt sorununu çözeceğiz. 1 yıl içinde. Birer kişilik oda, üçer kişilik oda, sıcak su, soğuk su, geniş bant internet erişimi… Bunların hepsi olacak. Anneler, babalar çocuklarını üniversiteye güven içinde gönderecekler."
-"Herkes ev sahibi olacak, hiç kimse endişe etmesin. Onlar çetelere çalışıyorlar, yabancılara çalışıyorlar. Bunların tamamını çözeceğiz. Toplu Konut İdaresi lüks konutlar yapmayacak, birilerine kıyak geçmeyecek. Toplu Konut İdaresi, adı üstünde, toplu konut yapacak ve insanların hizmetine sunacak. Bunu yapamadılar. Toplu Konut İdaresini asıl işlevine döndüreceğiz. Tıpkı Kızılay gibi. Onu da asıl işlevine döndüreceğiz. Kızılay çadır satmayacak, Kızılay kan satmayacak. Kızılay eskiden olduğu gibi zor günlerde yanımızda, vatandaşın yanında olacak."
-“Savunma sanayii üzerinden bizi suçlamaya çalışıyorlar. Savunma sanayii politik bir mesele değildir, siyasi partiler arasında bir kavga meselesi değildir. Savunma sanayii politika dışında, bir devletin savunma alanında güçlü olması için yapılması gereken yatırımları yapmaktır. Şöyle bir propaganda yapıyorlar, ‘Efendim işte sakın oy vermeyin, gelince bunlar İHA’ları sökecekler, İHA’ları kaldıracaklar, şunu yapacaklar...’ Hayır efendim! Senden çok daha güzelini yapacağız, çok daha iyisini yapacağız, göreceksin sen. Sen kalktın, Tank Palet Fabrikasını Katar ordusuna verdin. Onu da alacağız, şanlı ordumuza vereceğiz.”
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la birlikte bugün Eskişehir Millet Buluşmasına katıldı. CHP lideri ve Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlu, Eskişehir Sıhhiye Meydanı’nda düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Hepinize yürekten teşekkür ederim. Vallahi Eskişehir’le herkes gurur duyuyor. Biz de Eskişehir’le gurur duyuyoruz. Çünkü Bursa’yla Ankara arasında, Eskişehir’i çöldeki bir vaha gibi farklı bir yere oturtan çok güzel bir Belediye Başkanınız var, Yılmaz Hocamız var. Hepinizin huzurunda Yılmaz Hoca’ya gerçekten yürekten teşekkür ederim. Olağanüstü çabası var. Artık insanlar turist olarak Bursa’ya değil Eskişehir’e geliyorlar. Bursalılar da gezmek için, nefes almak için Eskişehir’e geliyorlar. Bursa’nın kaderini de değiştireceğiz hiç kimse endişe etmesin. Oranın kaderini de değiştireceğiz.
Artı Türkiye’nin kaderini de değiştireceğiz. Barıştıracağız Türkiye’yi. Hep beraber kucaklaşacağız. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği güzel bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Herkesin aşının, herkesin işinin olduğu, herkesin akşam huzur içinde evine gittiği güzel bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Umutsuzluğu bu topraklarda bitireceğiz. Göreceksiniz.
Bunları söylediğim zaman diyorlar ki, ‘Parayı nereden bulacaksın, nasıl yapacaksın?’ Onlara açık ve net söyledim, Eskişehir’de sizin huzurunuzda da söyleyeyim; sen Beşli Çetelere para bulurken para var ama vatandaşa gelince para yok. Bay Kemal ne diyor? Ne dersen de, ne söylersen söyle; onlardan o paraların tamamını son kuruşuna kadar alacağım ve millete vereceğim. Hiç kimse endişe etmesin.
Bugün Mescid-i Aksa’da bir vatandaşımız Kur’an okurken gözaltına alındı. Buradan çok ama çok açık ifade etmek isterim. Herkesin inancına, herkesin kimliğine herkesin saygı duyması gerekir. İsrail’in, gözaltına aldığı bu vatandaşımızı amasız, fakatsız, lakinsiz derhal serbest bırakması gerekir. Bunu Eskişehir’den İsrail’e ve bütün dünyaya söylüyorum. Hiç kimsenin inancına, hiç kimsenin müdahale etme şansı yoktur. Kur’an’ını okuyorsa saygıyla dinleyeceksin, saygıyla onun ibadetini yapmasına izin vereceksin. Bu olmadığı takdirde o ülkede de demokrasi yoktur. O ülkede de hak ve hukuk yoktur. Bunların herkes tarafından bilinmesini isterim.
Gençler; rakamı çıkardım, 44 bin 648 genç Eskişehir’de ilk kez sandığa gidecek. Nasıl dersimize iyi çalışıyoruz değil mi? Şimdi 44 bin 600 gence sesleniyorum ve onların şahsında Türkiye’de ilk kez sandığa gidip oy kullanacak olan gençlerimize sesleniyorum. Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan sizlersiniz. Türkiye’ye demokrasiyi getirecek olan sizlersiniz. Sandığa gidin, oyunuzu kullanın, otoriter bir yönetimi demokratik yollarla değiştirin ve dünya siyaset tarihine önemli bir not bırakın. Diyecek ki bütün dünya; Türkiye’de ilk kez oy kullanacak kişiler, gençler sandığa gittiler, otoriter bir yönetimi demokratik yollarla değiştirdiler. Dünya siyaset tarihi bunu yazacak. Mustafa Kemal’in ilkelerine ve Mustafa Kemal’in ideallerine inanan her gencin sandığa gidip demokrasiden yana, insan haklarından yana oy kullanmasını istiyorum.
Sizler de istiyor musunuz? İstiyor musunuz? Bu ülkede demokrasi olsun istiyor musunuz?
Evet, getireceğiz demokrasiyi. Demokrasi gelecek, beraber getireceğiz, birlikte getireceğiz.
Eleştiriye siyasetçinin saygı duyması lazım. Eleştiri kadar değerli bir şey yoktur. Birisi eleştirdiğinde normalde bir siyasetçi ona bakar, acaba haklı mıdır, değil midir? Ama beni nasıl eleştirirsin diye sabahın köründe kapıyı kırıp eğer birileri içeri girip gencecik fidan gibi evlatlarımızı gözaltına alıyorlarsa buna izin vermeyeceğiz.
Ayrıca gençler size bir sözüm daha var. Cumhurbaşkanlığımda göreceksiniz, en çok beni rahatlıkla eleştireceksiniz. Hiç kimse size bir şey söylemeyecek, hiç kimse. Gerçek anlamda demokrasi olacak, göreceksiniz.
Bir şey daha. Sevgili gençler, bir şey daha söyleyeceğim. Bakın, demokrasiye hepimizin ihtiyacı var. Hangi görüşten olursa olsun hepimizin ihtiyacı var. Dolayısıyla biz birinci turda, birinci seferde bu işi bitirmek zorundayız. Yani beraber. Onun için güzel bir sloganımız var. ‘Birleşe birleşe kazanacağız.’ Ve Türkiye’de yeni bir tarihi yazacağız. Buna inanmanızı isterim. Artık Mısır’daki sağır sultan da bu sloganı duymuştur. Türkiye’de gençler diyor ki, ‘Birleşe birleşe kazanacağız.’
Demokrasi etrafında birleşe birleşe hepimizin kazanması lazım. Çünkü büyük sıkıntıları hep beraber çekiyoruz ve bu sıkıntılardan Türkiye’nin kurtulması lazım. Ve hepimiz huzur içinde bir kentin caddelerinde, sokaklarında, parklarında gezebilmeliyiz. Birbirimizi tanımasak bile birbirimize saygı göstermeliyiz, selam vermeliyiz, acılı günlerimizde kucaklaşmalıyız. Sevinçli günlerimizde beraber olmalıyız. Acıları ortaklaştırmalı, sevinçlerimizi büyütmeliyiz, mutluluklarımızı büyütmeliyiz.
Bakın, Türkiye’nin geldiği noktaya bakın Allah aşkına! Bu ülkede soğan sorunu var mıydı? Soğan lüks ürün olmaya başladı. Bu ülkede saman sorunu var mıydı Allah aşkına? Saman dışarıdan geliyor. Bu ülkede en zengin coğrafya bizim ülkemiz; ovalarımız var, yaylalarımız var. Canlı hayvanı dışarıdan getiriyorsun, eti dışarıdan getiriyorsun, buğdayı dışarıdan getiriyorsun, arpayı dışarıdan getiriyorsun, yulafı dışarıdan getiriyorsun. Bizim çiftçi ne olacak, bizim çiftçi nasıl geçinecek, bizim çiftçi nasıl üretecek? Bir devlet kendi çiftçisiyle rekabet etmez. Tam tersine tarım stratejik sektördür ve hepimizin karnını doyuracak olan da çiftçiler ve üreticilerdir. Lütfen bütün çiftçilerimizi ve üreticilerimizi lütfen hep beraber alkışlayalım. Onlar çalıştığında bizim karnımız doyacak. Dışarıdan gelen değil biz kendimiz üretmeliyiz, alın terini değerlendirmeliyiz. Çiftçiye kırmızı mazot vereceğiz, çiftçi kardeşlerim iyi bilsinler, yani ÖTV’siz, KDV’siz mazot vereceğiz, yatta fiyat neyse… Yata binen gezmeye gidiyor, tur atmaya gidiyor, adaları gezmeye gidiyor ama traktöre binip tarlaya giden çalışmak istiyor, üretmek istiyor, alın teri dökmek istiyor ve en değerlisi bütün emeklerinin karşılığını almak istiyor, kazanmak istiyor. Eğer çiftçiyi toprağa küstürürseniz her şey dışarıdan gelir. Her şeyin dışarıdan gelmesi ne demektir? Toplumun fakirleşmesi demektir. Hepimiz fakirleştik, hepimizin gelirinde ciddi düşüş var.
Bakın genç arkadaşlarım, sizler de zaman zaman düşünüyorsunuzdur; gençler neden Türkiye’de umutsuz ve gençlerde neden biz yurtdışına gideceğiz diye bir düşünce hâkim olmaya başladı. Şunun için, diyor ki Türkiye’de üniversiteyi bitirsem dahi asgari ücretle bir yerde ya iş bulurum veya bulamam. Asgari ücretle iş bulduğumu düşünün, hatta onun biraz daha üstünde olsun; benim ne araba sahibi olma şansım var, ne ev sahibi olma şansım var çünkü bu ücretle ne ev alabilirim, ne araba alabilirim. Ama gidersem Almanya’ya, Fransa’ya, Hollanda’ya, Kanada’ya, Güney Kore’ye, asgari ücretle de çalışsam arabam da olur bir süre sonra, evim de olur diyor. O nedenle genç kardeşlerime seslenmek istiyorum. Düzeni değiştirmek istiyorsanız, iş bulmak istiyorsanız, kısa süre içinde arabam olsun diyorsanız, belli bir süre çalıştıktan sonra benim de evim olsun diyorsanız bu düzeni değiştireceğiz. Bu düzen haramilerin düzenidir. Biz halkın düzenini inşa etmek istiyoruz. İnsanca bir düzeni inşa etmek istiyoruz. Rahmetli Ecevit bu konuda çok güzel bir söylerdi, ‘Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen’ derdi. Gençler belki bilmez ama açık ve net ifade edeyim; ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen için bu harami düzenini kuranları yollamamız, emekli etmemiz lazım. Beraber...
Burada, Eskişehir’de yaklaşık 100 bin öğrenci var. Ama yurt sayısı 15 bin civarında. 15 bin öğrenciye ancak yurt bulabiliyorsunuz. Gençlere sözüm var; 1 yıl içinde Türkiye’de bütün coğrafyada bütün üniversitelerde yurt sorununu çözeceğiz. 1 yıl içinde. Birer kişilik oda, üçer kişilik oda, sıcak su, soğuk su, geniş bant internet erişimi… Bunların hepsi olacak. Anneler, babalar çocuklarını üniversiteye güven içinde gönderecekler. O nedenle diyorum, harami düzenini beraber yıkmak zorundayız, Beşli Çetelere hizmet edenleri alıp halka hizmet edenleri oraya getirmek zorundayız. Bunu yaptığımız zaman gerçek anlamda ve kısa zaman içinde Türkiye zenginleşecektir. Bunu da bilmenizi isterim.
Kirada oturan vatandaşlarımız var mı? TOKİ niye kuruldu? Kira sorununu çözmek için. Şimdi bakın değerli kardeşlerim, insanlar pahalı değil ucuz ama yaşanabilir evlere kavuşsun diye Toplu Konut İdaresi kuruldu. 22 yıldır iktidardalar ve kira sorununu çözemediler. Şimdi insanlar ev sahibinin istediği kirayı ödeyemediği için davalar açılmaya başlandı. Şu anda milyonlarca dava ev sahibiyle kiracı arasında devam ediyor. İş bilirkişiye intikal ediyor, davalar uzuyor ve şimdi özel yetkili mahkemeler kurabilir miyiz diye bir arayış içindeler. Ev sorununu niye çözmediler, neden çözemediler? Ev sorununu çözmenin birinci yolu, yabancıya ev satmayacaksın. Niye satıyorsun? Getiriyor 400 bin doları veriyor, kendisine en iyi yerde ev veriyorsun. Bizim insanımız 400 bin doları nereden bulacak, parayı nereden bulacak? O parayı Bay Kemal bulacak, herkes ev sahibi olacak, hiç kimse endişe etmesin. Onlar çetelere çalışıyorlar, yabancılara çalışıyorlar. Bunların tamamını çözeceğiz. Toplu Konut İdaresi lüks konutlar yapmayacak, birilerine kıyak geçmeyecek. Toplu Konut İdaresi, adı üstünde, toplu konut yapacak ve insanların hizmetine sunacak. Bunu yapamadılar. Toplu Konut İdaresini asıl işlevine döndüreceğiz. Tıpkı Kızılay gibi. Onu da asıl işlevine döndüreceğiz. Kızılay çadır satmayacak, Kızılay kan satmayacak. Kızılay eskiden olduğu gibi zor günlerde yanımızda, vatandaşın yanında olacak. Bunu da bilmenizi isterim.
Yabancılar yani Suriyeli kardeşlerimiz. Onların kendi ülkelerine dönmelerini istiyor musunuz? Şimdi ben geçen seçimlerde, bundan önceki seçimlerde AK Partiye veya MHP’ye oy veren vatandaşlarıma seslenmek isterim. Allah aşkına sınırlar niye korunmuyor? Bizim sınırlar neden yolgeçen hanı? 3 milyon 600 bin Suriyelinin bizim ülkemizde ne işi var? Neden bunları kısa bir süre içinde kendi ülkelerine huzur içinde göndermediniz, neden çaba harcamadınız? Yeri gelince şikâyet ediyorsunuz, yeri gelince de gidip oyumuzu onlara vereceğiz diyorsunuz. O zaman evlerinizden çıkın, Suriyelileri getirin evinize otursunlar. Bitti bu kadar basit. Al sığınmacıların hepsini saraya yerleştir kardeşim, niye yerleştirmiyorsun? Hatay’ın nüfusu değişecek, Kilis’te daha fazla Suriyeli var; nasıl olacak bu tablo? Bizim çocuklarımız iş bulamıyor, onlar asgari ücretin yarısıyla ve 10 saat, 12 saat çalışıyorlar. Onların emekleri de sömürülüyor yazık günah değil mi? Yazık günahtır. Dolayısıyla Suriyeli kardeşlerimizi, Bay Kemal’in sözüdür, en geç 2 yıl içerisinde ırkçılık yapmadan kendi ülkelerine göndereceğiz. Onların yollarını, okullarını, kreşlerini hepsini yapacağım. AB fonlarıyla yapacağız. Bizim müteahhitlerimiz yapacak. Kardeşim evin var, yolun var, okulun var, kreşin var, hepsini yaptık, buyur kardeşim kendi ülkene gidebilirsin diyeceğiz. Çünkü biz Milli Kurtuluş Savaşını vermiş bir ülkeyiz. Bütün komşularımızla iyi geçinmek isteriz. Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyeti, ‘Arap dünyasına müdahale etmeyin, Arap dünyasına karışmayın.’ Çünkü biz Ortadoğu Bölgesinin dominant ülkesiyiz. Biz sorun yaratan değil, çıkan sorunları çözen bir ülke konumunda olmak zorundayız. Orada bir sorun çıkarsa Türkiye başvurulan adres olmak zorunda. Gelmeliler, bize sormalılar ve biz onlara sorunun nasıl çözüleceğini anlatabilmeliyiz. Geçmişte Irak’la İran arasında savaş oldu, 5 – 6 yıl sürdü ama Türkiye tarafsızlığını korudu. İki tarafa da savaş yapmayın, savaş doğru değil diye telkinlerde bulundu ve savaş bitti. Dolayısıyla biz savaşın tarafı değiliz. Biz kavganın tarafı değiliz. Biz demokrasiyi getiren, Milli Kurtuluş Savaşını veren, bütün İslam ülkelerine ve mazlum ülkelere örnek olan bir devletiz. Bu çerçevede yolumuza devam edeceğiz.
Bir şey daha. Gelir düştükçe insanlar elektrik paralarını ödeyemiyorlar. Gelir düştükçe, işsizlik oldukça insanlar doğalgaz paralarını ödeyemiyorlar. Gelir düştükçe insanlar su paralarını bile ödeyemiyorlar. Dolayısıyla yoksulluk diz boyu. Evlerde babayla oğul birbirlerinin yüzüne bakamaz noktaya geldiler. İşsizlik; üniversiteyi bitirmiş, iki çocuğu, üç çocuğu bir ay değil, bir yıl değil yıllardır işsiz. Bu soruna çözüm üretmemiz lazım ve sorunu çözmemiz lazım. İşsizlik dünyanın en acımasız alanıdır. İşsiz kalan bir insan her türlü soruna açık demektir. Dolayısıyla işsizliği çözmek, işsizlik sorununu aşmak, herkesin aşının- işinin olduğu bir atmosferi yaratmak zorundayız. Bunu yaptığımız zaman Türkiye gerçekten de hızla büyüyecektir ve kalkınacaktır. İşsizlik sorununu çözmenin yolu yatırım yapmaktır, yani yeni yatırımlar yapmaktır, yeni istihdam alanları yaratmaktır. Ve gençler çalışabilmeli, üretebilmeli ve kazanabilmeli. Gençler ürettiği zaman, çalıştığı zaman, kazandığı zaman göreceksiniz Türkiye’de huzur olacak.
Gençlere şunu söylemek isterim. Sizin yani gençlerin bu ülkede rahat yaşayabilmeleri, iş güç sahibi olabilmeleri, bu kentte huzur içinde yaşayabilmeleri için her türlü alanda yatırım yapacağız. Bakın bir örnek vereceğim, sıradan bir örnek vereceğim. Burası aynı zamanda bir üniversite kenti, Eskişehir aynı zamanda bir sanayi kenti. Eskişehir’de sanayici üretim yapıyor ama bunu Gemlik Limanından gönderemiyor niçin? Demiryolu yok. Niye yok? Beşli Çeteler izin vermediği için. O yolu yapacağız. Sadece orayı değil bütün Anadolu’yu demiryollarıyla limanlara bağlayacağız. Fabrikalarda üretilen mallar, demiryollarıyla limana gidinceye kadar devlet lojistik masraflarının tümünü karşılayacak. Böylece buradaki insanlar daha fazla yatırım yapacaklar. Biz kaliteli, teknolojiye önem veren yatırımlar yapacağız. 300 milyar dolarlık bir parayı 5 yıl içinde Türkiye’ye getireceğiz. Bunun sözünü aldık. Hangi alanlara yatırım yapılacağını hepsini biliyoruz. Samandağ’dan başlayıp Mersin’e kadar olan alanı, bütün Akdeniz’in en güçlü ve en büyük üretim merkezi haline getireceğiz. İnsanlar üretecek, insanlar çalışacak ve katma değeri yüksek ürünler üreteceğiz. Teknolojisi yüksek olan ürünler üreteceğiz. Şimdi savunma sanayii üzerinden sanki bizi suçlamaya çalışıyorlar. Savunma sanayii politik bir mesele değildir, siyasi partiler arasında bir kavga meselesi değildir. Savunma sanayii politika dışında, bir devletin savunma alanında güçlü olması için yapılması gereken yatırımları yapmaktır. Bu konuda ilk ve en önemli adımı atan rahmetli Ecevit, arkasından da Turgut Özal’dır. Çünkü Savunma Sanayii Fonunu kurarak bu alanda bir çığır açtı. Dolayısıyla şöyle bir propaganda yapıyorlar, ‘Efendim işte sakın oy vermeyin, gelince bunlar İHA’ları sökecekler, İHA’ları kaldıracaklar, şunu yapacaklar...’ Hayır efendim! Senden çok daha güzelini yapacağız, çok daha iyisini yapacağız, göreceksin sen. O nedenle söylüyoruz zaten. Sen kalktın, Tank Palet Fabrikasını Katar ordusuna verdin. Onu da alacağız, şanlı ordumuza vereceğiz, hiç kimse endişe etmesin.
Ayrıca bakın, dünyada hastanesi olmayan tek ordu Türk Silahlı Kuvvetleridir. Bütün hastaneleri kapattılar başta GATA olmak üzere. Askeri hastane GATA olmak üzere- Gülhane Askeri Tıp Akademisi açılımı- bütün askeri hastaneleri açacağız yine şanlı ordumuza teslim edeceğiz, hiç kimsenin endişesi olmasın.
Süleyman Şah Türbesini kaçırdılar malum. Kendi topraklarını terk ettiler, bizim topraklarımızı terk ettiler. O bayrağı da oraya götüreceğim, oraya dikeceğim. Bayrağımız dalgalanacak, herkes seyredecek, dost düşman herkes seyredecek.
Ayrıca bir şey daha söyleyeyim. Sizin seçeceğiniz Cumhurbaşkanı hiçbir gücün karşısında diz çökmeyecektir. 34 askerimiz Suriye’de şehit edildiği zaman ve Rus askerleri bunu vurduğu zaman sizin seçtiğiniz Cumhurbaşkanı, Putin’in kapısında dakikalarca beklemeyecektir. ‘Niçin öldürdünüz’ diye hesabını soracaktır. Ayrıca sizin seçeceğiniz Cumhurbaşkanı, malvarlığı dolayısıyla hiçbir güç tarafından tehdit edilmeyecektir. Trump diyordu ya, ‘Bak beni kızdırma, malvarlığını açıklarım…’ Tık yok, bizimkinde tık yok. Bay Kemal ne derdi? ‘Açıklamazsanız namertsiniz’ derdi. O nedenle bize birileri kalkıp da milliyetçilik dersi vermesin. Bizim altı okumuzdan birisi milliyetçiliktir. Bizim iki kırmızıçizgimiz var. Vatanımız ve bayrağımız. Vatan ve bayrak bizim için kırmızıçizgidir. Onun dışında herkesle kucaklaşırız. Niye kucaklaşmayalım? Doğusuyla, batısıyla, güneyiyle, kuzeyiyle hep beraber olacağız. Bayrak bizim bayrağımız, vatan bizim vatanımız. Beraber olacağız, birlikte olacağız, kucaklaşacağız. Onlar ayrıştırdılar, biz birleşeceğiz. Ve birleşe birleşe kazanacağız.
Aile Destekleri Sigortasına geleyim. Anneler size sesleniyorum, ev hanımları… Fakir ailelerde acıyı en çok çeken kadındır. Eğer evde yeteri kadar geliri yoksa evladını okula gönderirken beslenme çantasına koyacak bir şey bulamıyorsa anne, büyük dram yaşar. Dolayısıyla annenin bu dramını ona yardım paketi göndererek çözmek değil tam tersine ona bir bankada hesap açmak, Aile Destekleri Sigortasıyla ona düzenli bir gelir sağlamak… O da işçi gibi, memur gibi, emekli gibi gitmeli, aylığını çekmeli ve çoluk çocuğunun rızkını sağlamalı. Yani sağ elin verdiğini sol el görmemeli. Yani bu bizim inancımızı da uygun, yani kadın ezilmemeli toplumda. Bunu söylediğimde bazı kadın kardeşlerimiz dediler ki, ‘Acaba katılım bankalarında bize altın hesabı da açılabilir mi, para yerine altın verilebilir mi?’ Onlara sözüm söz, Bay Kemal sözü dedim; ‘Katılım bankasında altın hesabı istiyorsanız, asgari ücret kadar olan yapacağımız düzenli ödemeyi bir altın olarak yaparız. İster altın alırsınız, ister para alırsınız, bizim için fark etmez.’ Söz verdim. Bakın bütün çocuklarımız, bütün evlatlarımız Türkiye coğrafyasında okula giderken beslenme çantasına son. Gidecekler, okulda sularını, sütlerini, yemeklerini bütün akranlarıyla beraber yiyecekler ve siz, çocuğumuz okulda karnı doyuyor diyeceksiniz. Bizim belediye başkanlarımızın bir kısmı bunu yapıyor zaten. Beslenme çantalarını akşamdan evlere teslim ediyorlar. Üstünde belediyenin adı dahi yazılı değil. Çocuk, beslenme çantasını alıp okula gidiyor. Bazı okullarda belediye başkanlarımız yapmak istedi fakat onlara izin vermediler. İnşallah göreceksiniz, Bay Kemal geldiğinde Türkiye coğrafyasında bütün çocuklar okullara karnı doyarak gidecekler ve huzur içinde akşam evlerine dönecekler.
Karanlığın sonunda güneş doğacak, güneşi doğuracak olan sizsiniz. Hep beraber yapacağız. Hep birlikte yapacağız.
Hepinize en içten selamlarımı, saygılarımı sunuyorum. Bizim Ekrem Başkanın güzel bir sloganı var. Diyordu ki, ‘Her şey çok güzel olacak.’ İnanın her şey çok güzel olacak. İnanın karanlığa son vereceğiz. İnanın aydınlık gelecek. İnanın bu ülkeye barış, inanın bu ülkeye huzur gelecek. İnanın bu ülkede herkes huzur içinde, barış içinde yaşayacak.
Hepinize en içten sevgiler, saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun diyorum.
22.11.2024
22.11.2024
22.11.2024
22.11.2024