04.05.2023
04.05.2023
CHP Genel Başkanı Millet İttifakı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu:
-“Baskıyla değil, şiddetle değil, halkın iradesiyle geleceğiz. Demokrasi içerisinde geleceğiz ve demokrasi içerisinde ülkemizi büyüteceğiz.”
-“Hiçbir yoksul ailenin elektriği, doğalgazı, suyu asla kesilmeyecek. Bunlar insan hakkıdır. Bu üç temel hizmetin, hiçbir koşul aranmadan aileye sunulması lazım. Sosyal devlet, fakirin fukaranın yanında duran devlettir. Beşli çetelerin yanında duran devlete, sosyal devlet denmez. Onun adı olsa olsa saray devletidir.”
-“Benim saraylarda oturmak gibi bir alışkanlığım yok. Allah nasip eder, siz seçerseniz saraya değil Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çankaya’sına gideceğim. Halk gibi yaşayacağız ve topluma örnek olacağız.”
-“Benim milliyetçiliğimi sorgulamaya kalkıyorlar. Siz kimsiniz, milliyetçilik kim? Bizim yani CHP’nin iki temel kırmızıçizgisi vardır. Bir vatanımız, iki bayrağımız. Nokta. Biz, vatanımız ve bayrağımız için gözümüzü kırpmadan ölüme gideriz. Tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur bu. Çünkü biz Milli Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan bir partiyiz. Biz, avukatların bürolarında dilekçeyle kurulan bir parti değiliz. CHP, tarihsel kökleri olan bir partidir. Bize Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten miras olan bir partidir.”
-“Polis kardeşlerim 12 saat, 13 saat, 14 saat görev yapıyorlar. Bazen 24 saat evlerine bile gidemiyorlar. Polis dediğimiz kardeşlerimiz de birer insan, onların da aileleri var, onların da çocukları var, onlar da evlerine huzur içinde gitmek isterler, onlar da tatil yapmak isterler, onlar da günün 8 saati çalışıp diğer saatlerde istirahat etmek isterler. O nedenle bunu gayet iyi biliyorum. Polis kardeşlerime de sözüm var, 100 bin güvenlik görevlisi alacağız ve polisler daha rahat, 8 saat görev yapacak, sonra evlerine gidecekler.
-“Beni istemeyen iki grup var onu da söyleyeyim. Bir, beşli çeteler; iki, uyuşturucu baronları. İkisiyle de mücadele edeceğim. Uyuşturucu baronlarının kökünü kazıyacağım.”
-“Havza bazlı planlama yapacağız, kim neyi ekeceğini önceden bilecek. Devletin kaça satın alacağını da önceden bilecek. Havza bazlı planlamada, hiç kimsenin zarar etmeyeceği bir modeli inşa edeceğiz. Formülümüz şu; Allah aşkına bir tarafa yazın yani bir kağıda yazın. Maliyet… Ne üretiyorsanız, buğday, arpa, yulaf, kekik neyse; maliyet artı makul kar, eşittir taban fiyat olacak. Yani hiç kimsenin, hiçbir üreticinin zarar etmeyeceği bir modeli getiriyoruz.”
CHP Genel Başkanı Millet İttifakı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Denizli’de miting düzenledi. Mitinge; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da katıldı. CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, mitingde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
İyi misiniz, mutlu musunuz? Bugün ben de çok mutluyum. Birlikte olduğumuz için çok mutluyum. Beraber ve birlikte Türkiye'yi aydınlığa çıkaracağız. Beraber ve birlikte gençlerin umutsuzluğunu yok edeceğiz. Beraber ve birlikte Türkiye'yi büyüteceğiz. Beraber ve birlikte bu ülkeye demokrasi getireceğiz. Beraber ve birlikte kadına yönelik şiddete son vereceğiz. Beraber ve birlikte tek bir çocuğun bile yatağa aç girmediği güzel bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Beraber ve birlikte bu ülkeye ne pahasına olursa olsun mutlaka adaleti getireceğiz.
Beraber ve birlikte çok güzel şeyler yapacağız. Yeter ki, ülkemizi düşünelim. Bireysel olarak bir çıkış yok, beraber toplumsal bir çıkış yapmak zorundayız. Kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle hep beraber ve birlikte çalışacağız. Çünkü o kadar zor koşullar var ki. Pazara gittiğinizde zaten bunu görüyorsunuz, alışveriş yaptığınızda zaten bunu görüyorsunuz. Büyük sıkıntıları yaşıyorsunuz. Bizim büyük sıkıntıları aşmamız lazım. Ve Türkiye'nin bir değişime ihtiyacı var.
İnanıyor musunuz? Türkiye'nin bir değişime ihtiyacı var mı?
Türkiye'nin bir değişime ihtiyacı varsa bu değişimi beraber gerçekleştireceğiz. Beraber sandığa gideceğiz ve oyumuzu kullanacağız. Söz mü? Bariyerlerin çok ötesinde Denizlili kardeşlerim var. Size de sesleneyim. Söz mü? Beraber ve birlikte söz verdik, bunların tamamını gerçekleştireceğiz.
Evet, ‘Ben Kemal geliyorum’ diye yazıyor. Geleceğiz ama halkın iradesiyle geleceğiz. Baskıyla değil, şiddetle değil, halkın iradesiyle geleceğiz. Demokrasi içerisinde geleceğiz ve demokrasi içerisinde ülkemizi büyüteceğiz.
Sevgili gençler hazır mısınız? Sandığa gitmeye hazır mısınız? Neden söylüyorum biliyor musunuz? 5 milyon 300 bin genç bu kez sandığa gidecekler ve ilk kez oy kullanacaklar. Türkiye'nin kaderini değiştirecek olan sizsiniz. ‘İlk oy sana söz’ diye yazmışsınız. Ben de Allah nasip eder sizlerin oylarıyla o koltuğa oturduğumda, göreceksiniz sizler için nasıl çalıştığımı. Göreceksiniz, bu ülkenin gençleri için nasıl çalıştığımı. Göreceksiniz, bu ülkenin gençlerine nasıl umut verdiğimizi göreceksiniz.
Şöyle ifade edeyim, sizler mutlaka ama mutlaka sandığa gidin. 5 milyon 300 bin genç, Türkiye’nin kaderini değiştirecek. Efendim bu hafta sonu arkadaşlarla pikniğe gideceğiz, şuraya gideceğiz, buraya gideceğiz değil. Biz hep beraber sandığa gideceğiz ve oyumuzu kullanacağız ve bir otoriter yönetimi demokratik yollarla değiştireceğiz diyeceksiniz ve değiştireceksiniz.
‘Söz mü, 100 günde staj başlangıcı olacak mı’ diye yazmış. Meraklanmayın, o sorunu biliyorum. Gayet iyi biliyorum. Çalıştınız, ürettiniz, staj yaptınız ama sigortalı değilsiniz. O borçlanma hakkını vereceğim hiç endişe etmeyin. Hiç endişe etmeyin onu çözeceğiz. Keşke bütün sorunlar bu kadar kolay olsa. Bunu çözeceğiz. Zor işlerimiz var. Bu ülkede evlerde zorluğu yaşayan, sorunu yaşayan kadınlar. Evladımı okula gönderirken beslenme çantasına ne koyacağım diye düşünen kadınlar. Üniversiteyi bitirmiş kızı, oğlu iş bulamıyor aylardır, hatta yıllardır iş bulamıyor gencecik filinta gibi evlatları ve dolayısıyla huzursuzluk bütün aileyi sarmış vaziyette. Eğer bir ailede, bir çocuk uzun yıllardır iş bulamıyorsa o zaman ne anne ne baba rahat etmez. İster ki; evladının güzel bir işi olsun, iyi bir evliliği olsun, rahat içinde yaşasın, torunlarım olsun, onlar bana gelsinler ve biz hep beraber mutlu bir hayat sürelim. Bütün anneler böyle düşünür. Evlatlarının daha iyi bir yaşam kalitesi yakalaması için dua ederler.
Sevgili anneler, size bir sözüm var. Artık bundan sonra beslenme çantaları olmayacak. Çocuklarınız okula giderken suyunu içecek okulda, sütünü içecek okulda, diğer arkadaşlarıyla akranlarıyla beraber yemeğini yiyecek okulda ve evine tok dönecek. Bunun sözünü veriyorum. Artık bundan sonra bütün çocuklarımız okullarda güzel beslenecekler. Ne annelere yük olacaklar, ne bir başkasına yük olacaklar. Sosyal devlet, görevini yerine getirmiş olacak.
Bir şey daha. Tarlada çalışan kadınlar var, bağda-bahçede çalışan kadınlar var, tütünde çalışan kadınlar var, kekik toplamakta çalışan kadınlar var. Bütün bu kadınların sosyal güvencesi yok. Ve bu kadınlar belli bir yaşa gelince herhangi bir gelirleri olmuyor. Eşinden bir şey kaldıysa kaldı, yoksa hiçbir şeyleri olmuyor. Kırsalda çalışan yani bağda, bahçede çalışan, yani tarlada çalışan, yani tütün işinde çalışan bütün kadınların ve bütün gençlerin sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek ve bütün kadınlar kırsalda, tarlada çalışan bütün kadınlar yeri zamanı gelince emekli olacaklar. Hiç kimse bu ülkede aç ve açıkta kalmayacak. Bunun sözünü verdim. Hiçbir çocuk bu bereketli topraklarda asla yatağa aç girmeyecek.
Bir şey daha. Aile Destekleri Sigortasını getireceğiz. Hiçbir ailenin geliri, asgari ücretin altında olmayacak. Ve asgari ücret kadar ödenecek olan parayı, kadının banka hesabına sosyal devlet yatıracak. Kadın gidecek emekli gibi, işçi gibi, memur gibi düzenli gelirini çekecek, aylığını alacak ve ailesinin geçimini sağlayacak. Onun yoksulluğunu sosyal devlet dışında hiç kimse bilmeyecek. Çünkü insanın onurunu koruyacağız ve insanın yoksulluğunu asla ve asla afişe etmeyeceğiz. Çünkü bizim inancımızda, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Ve biz bunu yapacağız, göreceksiniz anneler.
Ayrıca hiçbir yoksul ailenin elektriği asla kesilmeyecek, doğalgazı asla kesilmeyecek, suyu asla kesilmeyecek. Bunlar insan hakkıdır. Bu üç temel hizmetin, hiçbir koşul aranmadan aileye sunulması lazım. O zaman sosyal devlet nerede kaldı? Sosyal devlet, fakirin fukaranın yanında duran devlettir. Beşli çetelerin yanında duran devlete sosyal devlet denmez. Onun adı olsa olsa saray devletidir. Ama sosyal devlet, fakirin fukaranın yanında duran devlettir.
Efendim taşeron işçiler var biliyorum, ücretli öğretmenler var, kadrolu öğretmenler var, sözleşmeli öğretmenler var. Her birisinin arasında fark var dünya kadar…
Sevgili Denizliler bakın şöyle bir şey, öğretmen, aynı işi yapıyorlar, aynı süre çalışıyorlar. Birisi 100 lira alıyor, birisi 200 lira alıyor, birisi 1000 lira alıyor. Bu adaletsizlik değil mi? O zaman bunu değiştireceğiz. Kim değiştirecek? Allah nasip ederse Bay Kemal değiştirecek. Hiç endişe etmeyin, tamamını değiştireceğiz.
Emekli… Emekli için de şunu ifade edeyim. Emekli kardeşlerim, ben 2015 tarihinden bu yana emeklilere Ramazan Bayramında, Kurban Bayramında asgari ücret tutarında iki maaş ikramiye verilsin dedim. Önce parayı nereden bulacaksın dediler, para yok dediler, vermediler. Israr edince sonunda 1000’er lira para verdiler. Şimdi seçim yaklaştı biraz artırdılar. Önümüzde Kurban Bayramı var. Kurban Bayramında emekli aylığını almaya gittiğinde, 15 bin lira ikramiyeyi görecek orada. Anasının ak sütü gibi alacak ve onu çoluk çocuğuyla, torunlarıyla beraber huzur içinde harcayacak. Ben bunu söylediğimde diyorlar ki, parayı nereden bulacaksın, para nereden bulunacak diyorlar. Sen beşli çetelere para bulurken var. Beşli çetelere demiyorsun parayı nereden bulacaksın diye. Diğerlerine de demiyorsun. Ama bu kardeşiniz yandaş için değil, beşli çeteler için değil, uyuşturucu baronları için değil halk için çalışır. Sizin için çalışacak, sizin için üreteceğim. Bütün hizmetlerimi sizin için üreteceğim.
Ayrıca bir şey daha söyleyeyim. Ben sizden birisiyim, halktan birisiyim. Öyle ün sahibi olmak gibi bir derdim yok zaten benim. Eskiden neysem şimdi de aynıyım. Mütevazı evimde oturuyorum. Zaten mutfağımı çoğunuz biliyorsunuz. Mütevazı bir evde oturuyorum zaten. Dolayısıyla benim saraylarda oturmak gibi bir alışkanlığım yok. Öyle çok zengin bir aileden de gelmedim. Siz nasıl yetiştiyseniz, aşağı yukarı ben de öyle yetiştim. Dolayısıyla ben, Allah nasip eder siz seçerseniz saraya değil Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çankaya’sına gideceğim. Halk gibi yaşayacağız halk gibi ve topluma örnek olacağız.
Benim için bazen ‘efendim Kılıçdaroğlu şunu yapıyor, bunu yapıyor, şuna selam verdi, masanın altı, masanın üstü…’ bir sürü şeyler söylüyorlar. Benim milliyetçiliğimi sorgulamaya kalkıyorlar. Siz kimsiniz, milliyetçilik kim? Bizim yani Cumhuriyet Halk Partisinin iki temel kırmızıçizgisi vardır. Bir vatanımız, iki bayrağımız. Nokta. Biz, vatanımız ve bayrağımız için gözümüzü kırpmadan ölüme gideriz. Tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur bu. Çünkü biz Milli Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan bir partiyiz. Biz, avukatların bürolarında dilekçeyle kurulan bir parti değiliz. Cumhuriyet Halk Partisi tarihsel kökleri olan bir partidir. Bize Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten miras olan bir partidir. Biz böyle çalışırız, böyle emek harcarız.
Dolayısıyla zaman zaman söylüyorlar, bizi eleştiriyorlar. Bakınız, beka sorunu diyorlar zaman zaman. Beka sorunu şu; gelecek sorunu, ülkenin geleceği. Eğer bir Cumhurbaşkanı, herhangi bir ülkenin Cumhurbaşkanı, egemen bir gücün devlet başkanı ‘Bak ha beni kızdırma senin malvarlığını bulurum ve millete açıklarım’ dediğinde eğer sesini çıkaramıyorsa orada bir beka sorunumuz var demektir. Çünkü onun iradesi teslim alınabilir demektir. Oysa bu sorulsaydı bana ve denseydi ki, senin malvarlığını araştırırım, dolayısıyla sesini kes deselerdi şunu söylerdim. Benim malvarlığımı araştırmazsanız namertsiniz derdim. Dolayısıyla hiç meraklanmayın. Bizim verilmeyecek hiçbir hesabımız yoktur. Biz bu ülkeye adanmış bir gelenekten geliyoruz.
Özet olarak şunu söyleyeyim. Çıkıp açık ve net bütün duruşumuzu sergiledik. Sizden isteğim, sandığa giderken elinizi vicdanınıza koyun ve oyunuzu öyle kullanın. Özellikle şunu ifade etmek isterim. Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Hepimiz sıkıntı içindeyiz. Toplumsal bir sıkıntı var. Gençlerimiz sıkıntı içinde. Bir tweet attığı zaman, annesi babası hemen uyarıyor aman ha oğlum, aman ha kızım başın belaya girebilir diye. Aman şöyle, böyle olur diyor pek çok anne baba. Gençler, size sözüm, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğumda en rahat beni eleştirebileceksiniz. Bu konuda size yüzde 100 garanti veriyorum. Çünkü devleti yönetenler eleştiriden ders çıkarmak zorundadırlar. Olur ya ben bir hatayı görmem, benim bir hatam olabilir, bir eksiğim de olabilir. Genç de, yaşlı da, kadın da, erkek de beni uyarabilir. Aslında bu uyarı benim için çok değerlidir. Öyle olmak zorundadır. Dolayısıyla eleştirdi diye insanları yakala, hapse at, tutukla, gözaltına al... Bunların hiçbirisi olmayacak.
Bir şey daha. Bizim güzel bir miting yapmamıza ortam hazırlayan ve bizim güvenliğimizi sağlayan polis kardeşlerim için de bir şey söylemek isterim. Gerçekten de onlar çok zor koşullarda görev yapıyorlar. Onlar anlatamıyorlar ama ben onların hangi koşullarda görev yaptığını biliyorum. 12 saat, 13 saat, 14 saat görev yapıyorlar. Bazen 24 saat evlerine bile gidemiyorlar. Dolayısıyla büyük sıkıntıları var, onu da gayet iyi biliyorum. Polis intiharlarını da biliyorum. Bu mesleğin zor bir meslek olduğunu da biliyorum. Ama polis dediğimiz kardeşlerimiz de birer insan, onların da aileleri var, onların da çocukları var, onlar da evlerine huzur içinde gitmek isterler, onlar da tatil yapmak isterler, onlar da günün 8 saati çalışıp diğer saatlerde istirahat etmek isterler. O nedenle bunu gayet iyi biliyorum. Polis kardeşlerime de sözüm var, 100 bin güvenlik görevlisi alacağız ve polisler daha rahat, 8 saat görev yapacak, sonra evlerine gidecekler.
Öğretmenlere müjdem var. Bütün köy okullarını yeniden açacağız. Cumhuriyetin 100. yılında 100 bin öğretmen atamasını yapacağız. Ferhat ile Şirin’in buluştuğu gibi öğrenciyle öğretmeni buluşturacağız. Dolayısıyla öğretmen huzur içinde… 100 bin bekliyor, üniversiteyi bitirmiş acaba ne zaman atamam olacak diye. Atamayı yapacağız ve bu sorunu da büyük ölçüde çözeceğiz.
Her birinizden bir talep geliyor. Sandık güvenliği için biz, hepimiz buradayız.
Hayvan haklarından söz ediyorlar. Bizim dışımızdaki bütün canlılarla biz bu dünyayı güzel kılabiliriz. Ağacı da, kurdu da kuşu da, arıyı da mutlaka korumak zorundayız. Çünkü onların olduğu bir dünyada biz yaşarız. Onların olduğu bir dünyada biz huzur içinde yaşayabiliriz. Arılar olmasa hiçbir zaman meyve yiyemeyiz. Arıların bu kadar önemli görevleri var. Döllenmeyi onlar yapıyorlar. Her canlının güzel hizmetler yaptığını biliyoruz. Ve her canlının korunması lazım. O nedenle doğa haklarının da korunması lazım. Bir Genel Başkan Yardımcımızın unvanı doğa haklarını korumakla ilgilidir.
Dolayısıyla bunların, çevrenin, iklimin, iklim değişikliğinin korunması lazım. İklim değişikliği deyince… Önümüzdeki 25-30 yılın içinde Fırat ve Dicle nehirlerinin kuruyabileceği söyleniyor. Dolayısıyla bugünden iklim değişikliği için ciddi çalışmaların yapılması lazım. Ama bunların dünyadan haberi bile yok. İnşallah biz onun tamamını yapacağız, hiç endişe etmeyin.
Esnaf, orta direk... Rahmetli Özal, sizin için ‘orta direk’ derdi. Ben de rahmetli Özal’la uzun süre çalıştım, Allah rahmet eylesin. Esnafı perişan ettiler. Size bir sözüm var. Ta pandemi döneminden sözüm var. Allah nasip eder iktidar olduğumuzda, aldığınız kredilerin faizlerini sileceğiz ve anaparayı yeniden yapılandıracağız. Artı esnaf sahipsiz şu anda. Altı lider söz verdik, Esnaf Bakanlığı kuracağız. Ve sizin sorunlarınızı çözecek olan da Esnaf Bakanlığı olacak. Hiç endişe etmeyin. Çünkü bizim ilk tanıştığımız kişi çocukken esnaftır, mahallenin esnafına gideriz, ekmeği oradan alırız, alışverişi oradan yaparız. Dolayısıyla esnafın yaşaması lazım. Yine bir şey daha. Büyük alışveriş merkezlerini haftada bir gün kapatacağız. Bir gün herkes gidecek alışverişini oradan yani esnaftan yapacak.
Çiftçi… Çiftçi için şöyle, bakınız; havza bazlı planlama yapacağız, kim neyi ekeceğini önceden bilecek. Devletin kaça satın alacağını da önceden bilecek. Havza bazlı planlamada, hiç kimsenin zarar etmeyeceği bir modeli inşa edeceğiz. Formülümüz şu; Allah aşkına bir tarafa yazın yani bir kağıda yazın. Maliyet… Ne üretiyorsanız, buğday, arpa, yulaf, kekik neyse; maliyet artı makul kar, eşittir taban fiyat olacak. Yani hiç kimsenin, hiçbir üreticinin zarar etmeyeceği bir modeli getiriyoruz. Biz öyle ‘Güney Amerika’ya git, oradan bir bak bakalım, burada tarım gelişmiş…’ Ya sen kendi ülkene bak. Bakınız; canlı hayvan dışarıdan, et dışarıdan, buğday dışarıdan, arpa dışarıdan, mısır dışarıdan, yem dışarıdan. Her şey dışarıdan, siz perişan oluyorsunuz. Ekenin, biçenin, alın teri dökenin alnından öpeceğim ve hakkını teslim edeceğim. Gittiler, Sudan’da arazi kiraladılar. Ya bir devlet, kendi çiftçisiyle rekabet eder mi Allah aşkına, senin Sudan’da ne işin var? Bütün bunları bu kardeşiniz biliyor. 27,5 yılımı devlete verdim. 27,5 yıl içinde, bütçe nasıl yapılır, para nasıl toplanır, tasarruf nasıl yapılır, savurganlık nasıl önlenir, bütün hayatım bunlarla geçti. Onlar yandaşa çalışıyorlar, ben vatandaşa çalışacağım. Sizin için çalışacağım, üreten için çalışacağım.
Beni istemeyen iki grup var onu da söyleyeyim. Bir, beşli çeteler; iki, uyuşturucu baronları. İkisiyle de mücadele edeceğim. Uyuşturucu baronlarının kökünü kazıyacağım. Gencecik evlatlarımızı zehirliyorlar. Onu bitireceğim. Sınırlarımız yolgeçen hanına döndü. Onu da gayet iyi biliyorum. En geç iki yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimi, Suriye’ye uğurlayacağım.
Ve bir şey daha. Bay Kemal, kul hakkı yemez ve kul hakkı yedirmez. Ben bunu söylüyorum, onlar da söylesinler kul hakkı yedirmeyeceğim diye. Niye söyleyemiyorlar, niye dillendiremiyorlar? Ben onların ne yediklerini gayet iyi biliyorum. Öyle mal varlığını alacaksın, Amerika’ya götüreceksin, gökdelen dikeceksin, Muhammed Ali Clay’in çiftliğini alacaksın, İngiltere’de, Londra’da, Chelsea’de villalarda oturacaksın, Bay Kemal bunu seyredecek. Yemezler, hepsini getireceğim.
Bakın, 20 yılda 418 milyar dolar parayı götürdüler. O parayı son kuruşuna kadar getireceğim ve bu millete sunacağım. Sizin hakkınız, sizin alın teriniz. Bunu getireceğim, hiç endişe etmeyin.
6 lider, Türkiye’nin bütün sorunlarını biliyoruz ve çözeceğiz bu sorunları. Akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle, erdemle ve liyakatle çözeceğiz. Öyle ben geldim, ben istediğimi yaparım değil. Bir devlet, bir kişiye teslim edilemez. Devlet, adaletle yönetilir. Çünkü devletin dini adalettir. Eğer siz adaleti sağlarsanız, her şeyi çözersiniz. Bir İranlı bilge şunu söyler; ‘Dünyanın bütün nehirleri adalete susamış bir insanın susuzluğunu gidermeye yetmez.’ Ben o susuzluğu gidermek için sizin oylarınıza talibim. Bu ülkeye adaleti, bu ülkeye huzuru, bu ülkeye liyakati getireceğim. Bundan emin olmanızı isterim. Çok ayrıştık, çok kutuplaştık. Birbirimizi düşman gibi görmeye başladık. Niçin? Neden böyleyiz? Beraberiz, birlikteyiz. Çok güzel bir ülkemiz ve çok zengin bir ülkemiz var. Paralar bir yerlere gidiyor. Birilerinin cebine gidiyor. Birileri malı götürüyor. Artık bu düzeni değiştirmemiz lazım. Rahmetli Ecevit şöyle derdi, ‘Ne ezen ne ezilen, insanca, hakça bir düzen’ derdi. Evet ne ezen ne ezilen, insanca, hakça bir düzeni bu ülkeye getireceğiz.
Sözlerimi bitireyim. Çünkü devam edersek bu daha çok uzayacak. Sizleri de uzun süre ayakta doğrusunu isterseniz bekletmek de istemem.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem Bey’in güzel bir sloganı vardı. Ne diyordu? Her şey çok güzel olacak. Bariyerlerin ötesinde biriken vatandaşlarımız, dostlarımız, kardeşlerimiz var. Her şey çok güzel olacak.
Vallahi de billahi de her şey çok güzel olacak. Sizin için çalışacağım, sizin için alın teri dökeceğim. Buna inanın.
26.12.2024
26.12.2024
26.12.2024
26.12.2024