01.03.2024

CHP Lideri Özgür Özel, TV100 Yayınına Katıldı: “Seçimden Sonra Görecekler, Burunlarından Fitil Fitil Getireceğim”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, TV100 kanalında gazeteciler Başak Şengül, Gürkan Hacır ve Erdoğan Aktaş’ın sorularını yanıtladı. Özel, “Şu seçimler gelecek, geçecek. Bu seçimlerden muhalefet güçlenerek, bütünleşerek çıkacak. Bunların iktidarını yerelden dengeleyeceğiz. Ondan sonra nasıl muhalefet yapılıyormuş görsünler. Burunlarından fitil fitil getireceğim o emekliye vermedikleri zammı. Burunlarından fitil fitil getireceğim o asgari ücretliye yaptıklarının” dedi. Özel’in sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

BURSA’DAKİ DURUM: Saha çok iyiydi, bahsettiğim anketler çok iyi. Bursa’da yarım kalan bir işi tamamlıyoruz. Geçen seçimlerde çok geriden başladığımız bir yarışı çok küçük bir farkla kaybetmiştik. Hatta anketler kazanmaya yakın olduğumuzu söylüyordu. Bu konuşulduğunda kimse inanmıyordu ama biraz da geçen sefer kesin kazanıyoruz motivasyonunun eksikliğinden birkaç puan farkla kaybetmiştik. O günden bugüne Mustafa Bozbey, doğal aday olarak çalışıyor. Sayın Bozbey o günden bugüne çalıştı, biz de arkasında durduk. Bursa’ya da çok özel çalıştık. Yerel seçim adaylarının belirlenmesinde çok farklı yöntemler, bazı yerlerde gecikmeler filan ama Bursa’da Bursa’nın hassasiyetini ve önemini de biliyoruz. Önce Bozbey’i atadık, ardından Bursa masası oluşturduk. Biz adaylaşmadan sonra ilk kontrol anketlerini yaptırıyoruz. Bursa keyfimizi yerine getiren sonuçlar gösteriyor. Biz Bursa’da rakip olarak mevcut belediye başkanını beklemiyorduk. Çünkü ilk iş memnuniyet anketi yaptırıyoruz. Belediye bizde de olsa rakipte de olsa. O memnuniyet anketlerinde mevcut belediye başkanının durumu size AKP’nin birkaç yerde MHP’nin adayı değiştirip değiştirmeyeceğini gösteriyor. Yani aklın gereği olarak memnuniyetsizlik varsa şehirde, partiler değiştiriyor. Orada çok bariz AKP’nin aday belirleme aklı kimse, hangi heyetse baktığında oraya adayı değiştirirdi. AKP seçmeninde dahi ciddi memnuniyetsizlik var. MHP’de var. Muhalif seçmenin zaten sıtkı sıyrılmış, oy atacak hali yok. Bu şartlarda dahi Alinur Aktaş’ın aday gösterilmesi bir anda ibreyi, zaten lehimize gördüğümüz, birkaç puan önde başlıyor dediğimiz ibreyi lehimize arttı. Otobüs duraklarından geçiyoruz, insanlar yüzde 85 el sallıyor. Ulu Cami’ye giden yolda, Altıparmak’ta her dükkanlardan, arabalardan, karşı şerit tıkalı, camlarından filan, ben böyle bir Bursa görmedim. Teveccüh yüksek, anketle uyumlu. Keyfimiz yerinde. Bugün Bozbey’de çok güzel bir lansman yaptı. Ardından bir müze açılışı oldu. Sevgili Ceyhun İrgil’in sağlık müzesi. Onun açılışını yaptık. Ardından 2 ilçe başkanlığı açılışı. Hem Osmangazi’de, Ulu Cami’nin önünde ilçenin kurdelesini kesmeye gittik. Ulu Cami önü mini miting alanına dönmüş. Çıktık otobüsün üstünden bir hazırlıksız konuşma yaptık. Yine devamında ilçe başkanlığına gittim, Yıldırım’a. Orada inanılmaz bir kalabalık vardı. Örgüt de motive olmuş, Bursa’da sorun görünmüyor.

ANKETLERDEKİ MÜJDE NEDİR?: Biz toplam 390 bin tekil anket ile adaylarımızı belirledik. Şu anda memnuniyet anketleri, aday performans anketleri yapıyoruz. O anketlerden iyi sonuç alıyoruz. Müjdeli kısım şu, Ankara’da yarış CHP kaç belediye çıkaracak, belediye meclisinde çoğunluğu sağlayacak ama farkı açacak mı, açmayacak mı? Ankara Büyükşehir yarışı tamamlanmış görünüyor, her ölçüm daha iyiye gidiyor. Anket firmasının yetkilisi, Ankara’da büyükşehirde yarış bitti dedi. Bu bizim çok inandığımız, çok kontrol anketlerinin de yapıldığı, Ankara’da kime sorsanız, AKP’lilere de sorsanız, Ankara’da Mansur Yavaş’ın her seferinde farkı açtığı görülüyor. Rakip adayın motivasyon düşüklüğünde gözlüyorsunuzdur. İstanbul’da her ölçümde 1,5, 2 puan farkı açıyor İmamoğlu. Kurum gelene kadar ve daha sonra DEM’in adayı filan çıkana kadar, olmayan adaylıklar ölçülemiyor biliyorsunuz. Ölçülüyor ama fikir veriyor, sonuç vermiyor. Ama şu anda böyle bütün adaylar belli olduktan sonra gelen her ankette, 1,5-2 puan farkı açıyoruz.

HANGİ ORAN BAŞARI SAYILIR?: Her şehir için farklı farklı. Bu seçim özel bir seçim. CHP’nin tek başına girdiği bir seçim. Herhangi bir ittifak yok. Geçen seçimde şöyle bir şey vardı, yüksek motivasyonu vardı HDP’nin ve diyordu ki ‘biz AKP’ye kaybettirmek üzere aday çıkarmıyoruz, kazanacağımız yerlerde kendimiz yarışıyoruz, şansımızın olmadığı hiçbir yerde çıkarmıyoruz. AKP kaybetsin, yeter.’ Kendi seçmenine AKP’nin karşısında kim güçlüyse oy ver demekti. İYİ Parti ile ittifak halindeydik. Belli şehirlerde biz, belli şehirlerde onlar yoktu. Yarışmıyorduk hemen hemen hiçbir yerde. Orada İYİ Parti’nin seçmenin yüksek motivasyonu vardı. Bu ikisini topladığınızda zaten neredeyse yüzde 20’ye yakın bir şey çıkıyor ortaya. Şimdi bugünkü anketlere, yüzde 20 üstüne koymaya kalksanız, Anadolu coğrafyasını komple kendi rengimize boyamış oluruz. Tabi ki bu yüzde 20 bazı yerde daha düşük, bazı yerde o boyutlarda ki geçmiş seçimlerde gelen oy olmadığında, neyi nerede başarı sayacağınıza bakmak lazım. Bu arada aleyhimize olanları konuşmayalım. Yeniden Refah Partisi’nin adaylığı da AKP’ye oy kaybettiriyor. Bazı yerlerde, çok farklı partilerin adaylıkları farklı farklı etkiler yapıyor. Mesela Zafer Partisi’nin adayı nerede, kimden alıyor belli değil. MHP’den mi alıyor, CHP’den mi? O yüzden bu seçim çok özel bir seçim. Millet İttifakını kurduğumuz partilerle birlikte değiliz. Geçen seçimlerde kayıtsız, şartsız muhalefete destek veren bir parti ortada yok. Millet İttifakını oluşturan seçmen bir yere gitmedi ve itirazları sürüyor. Onlar saraya, tek adam rejimine itiraz ediyorlar. Ekonomik şartlara itiraz ediyorlar. Ya da eğer MHP kökenliyse, ‘tam kongremizi kazanacakken saray ile anlaştılar, kongremizi iptal ettirdiler, biz MHP’de hak ettiğimiz genel başkanlık ve parti yönetimine gelemedik, gittik parti kurduk’ diyen seçmen bu. Şimdi bu seçmenin MHP, AKP ile bir araya gelmesini bekleyemezsiniz. O yüzden şöyle bir şey yapmak istemem. Herkesten büyük samimiyet, iştah ve taleple oy istiyoruz. Kimse bize mecbur değil, ama o seçmenin temel itirazları duruyor ve CHP’de yaptıkları bazı itirazlar yaz boyunca dile gelen, ortadan kalkmış durumda. Gizli protokolden bahsediyorlardı, bizi kandırmak diyorlardı. Biz o gizli protokol mevzunda, parti adına öz eleştirimizi vermiş durumdayız. Onun doğru görmediğimizi. Zafer Partisi ile yapılan gizli protokol meselesinde. Biz hiçbir zaman için, ben şurasında güneş olan İYİ Parti’nin bir seçmenini oldum olası 5 yıldır nerede görsem, o iyi insanlar der sarılım. Çünkü benim İYİ Parti seçmeni ile hiçbir sorunum yok. Manisa’dan başlayarak devam eden bir birlikteliğimiz var. Halen devam ediyor. Ablama sarılır gibi sarılıyorum onlara. Öyle olunca iş ikili yarışa geldiğinde, yerel seçimde biz Manisa’da bundan çok çektik geçmişte. Kendi adayının kazanmasını ister herkes, kazanamıyorsa en istemediğini kaybettirecek adayda birleşir. O yüzden mesela bu rakam Mersin’de başkadır, İstanbul’da başkadır. Türkiye genelinde ben yüzde 30’u aşmayı önemli görüyorum. Yüzde 25’lik cam tavan var bizim üstümüzde diye hep söyledim. Son 5 parti ile birlikte, 6 parti birlikte yine yüzde 25 oy aldık, çok üzüldük. Bu yüzde 25’lik görünmez cam tavanı tuzla buz etme niyetindeyiz. Bu 4-5 yıllık bir hedef CHP’nin ama ilk erimde, bunu burada ilk kez söylüyorum, ittifaklar yapabilseydik bambaşka şeyler olabilirdi. 35’leri zorlar, 40’a yaklaşırdık. Ayrı bir şey. Ama şu anda CHP’nin kendi gücü ile bu adaylarla. Neredeyse artık adaylar netleşti. Benim gördüğüm, geçmem gerekir ve iyi olur dediğim rakam yüzde 30 psikolojik sınırını aşmak. Yüzde 20’li rakamlardan şu partiyi bir kurtaralım istiyorum.

KAÇ İL KAZANILIR, HEDEF NE?: Kaybedecek bir tane belediyemiz yok. Kaybetmek istemiyoruz. Üzerinde hassasiyetle durmamızın anketlerin sebebi de eğer bir yerde bir sıkıntı görüyorsak, oralarda çok daha fazla dikkat ve enerji vermek gereken yerler. Ben Genel Başkan olarak girdiğimiz ilk yerel seçimlerde belediye kaybetmek istemem. Eğri oturup, doğru konuşalım. Geçen seferki ittifak ortamı, destek ortamından çok geride bir yerdeyiz ama partinin enerjisi var, toplumun beklentileri var, adaylarımız var. En önemli güvencem Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu, Vahap Seçer, Zeydan Başkan, Antalya’da başkanımızın, yani belediye başkanlarımızın yadsınamayacak performansları. Eğer kötü bir dönem geçirmiş olsalardı, partinin başında kim olursa olsun yerel seçimde beğenilmeyen bir belediye başkanını öyle sizin beğendirtmeniz kolay değil. Çok net söyleyeyim, pandemide yaptıkları özellikle bir tabu yıkıldı. Tuzla buz oldu. Ne diyorlardı? CHP gelirse sosyal yardımları kesecek. Önerme bu. Sonuç, 5 katına çıkardık. En az artıran 3,5 kat artırmış, ortalama yüzde 4,7 sosyal yardımları artırmış CHP’li belediyeler. Pandemide CHP’li belediyeler üstüne düşeni yapmadı diyen bir Allah’ın kulu var mı sokakta? Yok. Nerede buluyorlar çareyi, eski bir otobüs yolda kalıyormuş, itiyormuş diye film çekip başarısız belediye göstermeye çalışıyorlar. Ben mesela AKP’li belediyeleri şöyle gördüm, AKP’nin bütün yönetimini. Sanki böyle gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kaldılar. Bizimkilerin işi dayanışma, sürekli muhalefetteyiz, kriz yönetimi, bizimkilerin işi zorluk. Bizimkilerin işi fedakarlık olduğu için, bir yandan 5 maske dağıtılamazken maske üretimleri, dağıtımlar, evlere paketler, ziyaretler filan derken, sokağa çıkma yasağında, bütün belediyelerde ve bilhassa İstanbul’da bir faaliyet. Ne yapıyorsunuz, yahu 40 yıldır değişmeyen borular var, onları değiştiriyoruz. Üsküdar’ı kurtaracağız, yok Barbaros Bulvarı’nı kaldırdık. Yağmur suyunu denize atıyoruz. Ben gözümle gördüm, o sokağa çıkma yasaklarında. Bir HaberTürk yayınına gelmiştim. Böyle bir yarım gün, 3 arkadaş gezdik. Her yerde İSKİ, siz yaşadınız da gördünüz, İSKİ köstebek gibi şehrin altında yolların altında. Orayı, burayı kazıyor. Sonuç, yağmur yağıyordu, İstanbul’da hatta ilk yıl Ekrem Beye bile hesabını sordular, kendi altyapısızlıklarının. Kimin aklına gelir, mahallenin veresiye defterlerini kapattırmak? Bugüne kadar kim ayda 1 kilo et vermiş. 24 aydır veriyor, 24 kilo et. Herkes boynundan garibanlar tuttu koçun eve çekiyor. Mansur Bey sayesinde. Kalsaydı AKP belediyeciliği o 2 senede bir koç yoktu, bir koç veriyor her eve. 500 lira doğalgaz faturasını kim kimden indiriyor? Bir kere ertelemek için Putin’e yapmadıkları kalmadı. Biner lira emeklilere dağıtıyor her ay. Şimdi 2 bin lirayı 5 bin lira yapacağım dedi, söz verdiler. 3 bin lira yaptılar. Bayramdan bayrama 3 bin lira veriyor, Mansur Bey her ay bin lira veriyor. Bunları sonuna kadar uzatırız. O yüzden şimdi, CHP’nin belediye başkanlarını savunmak, onları anlatmak ve oy istemek hiç bu kadar konforlu olmamıştı. Başkanların hakkını teslim edelim. Bizim belediye başkanlarımızın hepsini ayırmadan söylüyorum. Büyükşehir, il belediye başkanlarımızı anlatmak ve yeniden oy istemek kadar konforlu bir iş yok. Millet biliyor, algı operasyonları, yalanlar, iftiralar, manşetler ama şöyle bir şey var. Çalıştılar, hak ettiler, o yüzden yeniden adaylaştılar.

CHP’Lİ BELEDİYELERİN ÇALIŞMALARI YETERİNCE ANLATILABİLDİ Mİ? Bir, bizim burada eksiklerimiz var, yapısal bir mesele. Buna ilişkin önermem, 1 Nisan’dan sonrası için. CHP’li belediyeler iyi işleri yapıyorlar ama bir sorunumuz var. Birçoğu ABD’yi baştan keşfediyor. Oysa ki ‘know how’ diye bir işin nasıl yapıldığının bilinmesi kadar kıymetli bir şey yok. Şirketler bundan yararlanıyor. Bizim bir üst koordinasyon ekibi oluşturmamız lazım ki, baş koordinatör Yılmaz Büyükerşen, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız görevi kabul etti, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanımız görevi kabul etti. 1 Nisan’dan sonra onların koordinasyonunda, bir güçlü yapı oluşturuyoruz. Bir yerde iyi bir iş yapılıyorsa onu herkes yapacak. Tek tipleştireceğiz. Herkesin kartının adı başka ya, örneğin bir halk kart olacak, her kart her yerde geçecek. Birincisi iyide ortaklaşma. Benzerleri birleştirme, tek tipleştirme ve bunların toplu halde anlatımı, tanıtımı, her birinin kartının diğerinin geçmesi ve belediyelerin birbiri ile mahsuplaşması. Ayrıca bu yapı yeni belediye başkanlarımıza eldeki işleyen iyi projeleri hazır olarak verecek. Boşu boşuna zaman kaybetmesinler diye yeni belediye başkanlarına. Ayrıca bu yapı belediyelerimizi bir ölçme ve değerlendirme sistemi içinde, bu dönemde bütün anketlerimiz tek tipti bizim. Tek tip ölçme ve değerlendirme ile 3 ayda bir belediye başkanlarımıza karne verecek. Herkes durumunu görecek. 3 ayda bir karne. Yine bu yapı belediyelerimizi planlı ve haberli, habersiz iç denetime tabi tutacak. Başında Büyükerşen’in ve önceki dönem belediye başkanlarımızın olduğu ama yerel yönetimler çalışan akademisyenlerin, profesyonellerin olduğu ölçme ve değerlendirmenin olduğu bir yapı hem tek tipleştirecek, ortak anlatacak, ölçecek ve değerlendirecek, denetleyecek. Böyle bir yapı kuruyoruz, bu bizdeki eksikliği ortadan kaldırmaya yönelik kısım. İkinci kısım, bu kadar iyi işler olurken geçen gün TRT’ye isyan ettim. TRT bir partinin televizyonu olmuş, bize sağır, bizi duymuyor. Dinlemiyor, vermiyor. Hiç bizimle işi yok. Anadolu Ajansı haberi kaynağında sansürlemekle meşgul. Lüzumsuz bir şey varsa büyütüyor, en söylenecekleri söylemiyor. Merkez medyanın tavrı ortada. Maalesef Türkiye’de o apayrı bir tartışma. Biz iyi yaptığımız işleri yüzde 30’a anlatabiliyoruz, yüzde 70’e anlatabilmek için çok bambaşka kanallar lazım veya karşı taraf bir iletişim kazası yapacak da. Sosyal medya var ama ne kadar var, sosyal medyada biliyorsunuz birtakım manipülatif işler de botlar, robotlar bilmem neyle. Bugün bir gazeteci söylemiş, bayıldım. Tayyip Erdoğan diyor 200 bin trol besleyeceğine 200 bin sığır besleseydi, hiç olmazsa milletin et ihtiyacını karşılardı. 200 bin trol besleyip, ülkeyi sürekli sosyal medyayı kirleten, manipüle eden. Bir yandan dezenformasyon kanunu çıkarıp, bir yandan dezenformasyon yapan bir İletişim Başkanlığı ile karşı karşıyayız. Bizim yapısal sorunlarımız var, halledeceğiz. Ama sistemin çok hakkaniyetsiz, eşitsiz, asimetrik bir dağılımı var. Maalesef ona başka bir çare bulacağız, günü gelince.

DEM PARTİ İLE İLİŞKİLER: DEM Parti ile ilgili söylenenlerin hepsi İletişim Başkanlığı tarafından tasarlanan, Tayyip Erdoğan’la Bahçeli’nin prompterlerine servis edilen, bir algı yönetimi. 14 Mayıs seçimlerinde yapılan, haksız, hukuksuz, utanmaz, montaj videoların devamıdır. Bahçeli neler söylemiş. CHP olarak biz doğruları konuşuruz, sorulara cevap veririz ama algı yönetimleri, saldırılar, hakaretler, iftiralar. Neler neler söylüyorlar… O yüzden hani hep böyle bir DEM Parti sorusuna… (DEM Parti ile protokol var mı?) Bunu kaç kez söylesin CHP? Şöyle, bir kez de sizin için ama sorun sizde değil sorun şurada, hangi kuvvet, güç, irade, merkez? Bu istediği kadar cevaplansın. Biz bana bir şey soruyorsunuz, ben de cevaplıyorum. Bu cevap haber olur, bu haber yerine gelir, bu soru tüketilir ve bir daha sorulmaz. Ama ısrarla. Bu DEM konuşma iştahı nereden geliyor? Ben onu anlamıyorum… Bu soruya cevap vereceğim, yarın yine sorulacak. Bu sorulardan hiçbir zaman kaçmadım, bir daha anlatacağım. Erdoğan Bey’in bir sürü emekli tanıdığı var. Bu emekliler 10 bin lira maaş alıyor, 17 bin 2 lira asgari ücrete çalışan ve 12 bin liraya oturduğun yerden çık, kiradan ayrıl diyen komşuları var. 30 bin liraya bir daha gidecek. Bir ülkede bu meseleler konuşulmaksızın, dön dolaş. Günü gelir soruya cevap verilir. Bu ülkede böyle bir enflasyon, yoksulluk varken bu kadar çok hukuksuzluk varken. Bugün Mısra Öz, evladını kaybetmiş Çorlu’da, ben sabah oradaydım. 25 tane evladını, anasını, babasını kaybeden insan var. Bugün 70 kişi İsrail saldırısında, siviller öldürüldü. Dünya kan ağlıyor. Bugün Mısra Öz, orada bekledi ve çıktılar yoklamayı aldılar. Dediler ki, hadi gidin, 25 Nisan’da bir daha. Büyük bir isyan, büyük bir üzüntü. Ben ana muhalefet partisinin lideriyim. Benim gündemim Çorlu tren kazası, yokluk, yoksulluk, işsizlik olmasın mı? Sosyal demokrat bir lider olarak bunları konuşmayım, konuşmaya çalışınca duralım, DEM konuşalım. DEM konuşalım ama siyaset öncelik belirleme işi ya, ben önceliğimi söyleyeyim. Siz yine önceliğinizi sorun.

KENT UZLAŞISI NEDİR, DEM SÖZCÜSÜNÜN AÇIKLAMALARI: Orada yaptıkları taahhüt şu, eğer aday bizim de oy verebileceğimiz bir adaysa o adaya kent uzlaşısı adayı olarak bakabiliriz. Yani son derece anlaşılır şekilde şunu söylüyorlar. Biz parti disiplini yüksek, üyesinin kullandığı oy konusunda partinin yetkili kurullarının yaptığı tavsiyelerin etkili olabildiği bir partiyiz. Adaylarımıza, sizin adaylarınıza öyle bakacağız. Bu adaylarınızı belirlerken buna, buna uygunsa biz bu adaylarda birleşiriz diyorlar. Örneğin Antalya’da belediye başkanımız konusunda, biraz da haksız yani, daha sonra ben Tuncer Bey ile görüştüm, o da teyit etti. 3 sene önce olmuş bir olaymış. Neden bu salondayız demişler, bize öbür tarafları vermiyor belediye başkanları deyince ki o zaman bugünkü belediye başkanımız yokmuş, başka biri varmış filan. Yıllar önce olmuş bir olaydan bir alevlenme oldu. Odur, budur ama orada şimdi dediler ki biz Antalya’da asla CHP’yi desteklemiyoruz. Mersin Belediye Başkanımızın yoğun Kürt nüfusunun olduğu, DEM’in güçlü olduğu bir yerde yapmış olduğu belediye başkanlığına rıza gösterdiklerini bize çok öncelerden söylediler. Vahap Başkan Mersin’i adilane yönetiyor. Şimdi Kürtler çok yoksulu olan insanlar. Sosyal yardımı önceleyen, sosyal demokrat belediye başkanları Kürt seçmenin gönlünde kolay yer ediyorlar. Mersin için böyle bir şey söylemişti. DEM’den çok farklı açıklamalar duyduğumuz oluyor. Bazen, eleştirebilirler.

DEM PARTİLİ SARUHAN OLUÇ’UN AÇIKLAMASI: Hangi bağlamda orada ne konuşmuşum, burada ne söylemişim onu bilmiyorum. Biz Hakkı Saruhan Oluç ile herhalde 4 yıl birlikte grup başkanvekilliği yaptık. Onunla çok önemli krizleri birlikte yönettik. Birbirimize saygı duyarız, sevgi duyarız. Cumhurbaşkanlığı seçimi geçtikten sonra haziran ayında yaptığımız bir televizyon görüşmesinde bugünden bakınca acaba DEM aday çıkarsa daha mı iyi olurdu filan gibi bir şey sırasında çünkü onların desteğini bu iktidar partisi aldı, CHP işte, ben tabi resmi siyasi partiyi bir terör örgütü ile ilişkilendirerek anlatmak istemem ama bunu AKP ve MHP seçimin ana kampanyası haline getirmişti. Benim de dediğim, keşke adayları olsaydı hiç olmazsa belki ilk turda kazanamazdık ama durduk yerde bunların bu kara propagandası, Kandil’den alkışlı montaj videolar falan filan o. Şimdi bu süreçte biraz şöyle bir durum var. Bu DEM konusunda ben hiç öyle şey filan demedim ama oradaki haberlerden türev haberler yapılıyor ya haberler evrilmiş, evrilmiş ikinci, üçüncü el piyasada, Bazı yerde çıkardıkları aday bize kaybettirmeye yönelik, bazı yerde AKP’ye kaybettirebilir ama bu seçimde bizim DEM ile olan ilişkimizde ne onların kayıtsız, şartsız desteği söz konusu, ne bizim DEM ile böyle kazanmaya yönelik işbirliğimiz söz konusu. Belli yerlerde kent uzlaşısı olarak adlandırılan uzlaşı sağlanmış durumda ama DEM’in adayları var. Bize de kaybettirecekleri birçok yer olabilir. İmza, yazılı, kaşe, sözleşme, mözleşme böyle bir şey, protokol filan söylüyorlar, yok böyle bir şey. Şöyle bir şey var. Yüzde 15, yüzde 10 DEM seçmeninin ya da Kürtlerin oy kullanacağı bir seçime gidiyorsunuz, bir belediye başkan adayınız var ve o belediye başkan adayınız bir belediye meclis listesi yapıyor. Bu belediye meclis listesine Tokatlıları. Böyle yazarlar, Tokatlı olsun, aman ha Sivaslı atlama, Boşnak koyalım filan. Yüzde 15 Kürt seçmen ve disiplinli şekilde DEM seçmeni diyelim ki bu seçmeni göz ardı ederek belediye meclis listesi filan oluşturamazsınız. Belediye meclis listesine bakıyor arkadaşlar, AKP’nin değerli yorumcuları. Ha Kürt, ha geçmişte HDP’de siyaset yapmış, bilmem ne? ‘Bak bunlar, işte uzlaştı.’ Böyle protokol filan yok. Bir Kürt seçmen kendi adayı yok, bir kere onu sandığa çekeceksin. Sandığa gelecek, o Pazar günü oy kullanmaya karar verecek, oy basacak, orada kendisini itimat ettiği, tanıdığı, bildiği bazı isimlerin bulunmasının kime ne mahsuru var? Bunu döndürüp, dolaştırıp yok Kandil ile anlaşma, bilmem ne filan. Kandil ile anlaşmaya çalışanların, resmi heyet yollayanların yaptıkları işler ortada. Geçen yerel seçimlerden önce Abdullah Öcalan’dan mektup alıp bu arkadaşlar okuttu mu, okutmadı mı? Şimdi okutmadı diyeniniz varsa ben sözümü geri alayım. Bu arkadaşlar adaya, Abdullah Öcalan’a, bir Tuncelili akademisyen, avukat olmadığı için özel izne tabi, görüştürüp, elinden mektup alıp, Anadolu Ajansına okudular mı, okumadılar mı? Oyunuzu Binali Yıldırım’a verin, hiç vermeyecekseniz seçime gitmeyin manasında. Sonra Bahçeli çıkıp artık HDP seçmeni kimi dinleyeceğini bilir dedi mi, demedi mi? Tayyip Erdoğan’ın karşısına geçecekler şimdi. Prompteri buraya koyuyorlar, Başak Hanım ile sizin aranıza koyuyorlar. Soruları önden veriyorlar, beyefendiler soruları soruyorlar, Tayyip Bey okuyor. Kimse demiyor ki bu benim gazetecilik ahlakıma sığmaz. Kimse demiyor ki, dizime konan soruyu sormak zorunda değilim. Tayyip Erdoğan da o soruların dışına çıkıldığında cevap vermiyor zaten. Şimdi bu asimetriye itiraz ediyorum. DEM’in adayı var mı İstanbul’da, var. Bakın ben neyle övünürüm biliyor musunuz? CHP’de bir şeyle övüneceksiniz derseniz, ben şunla övünürüm. Bütün partilerle bayramlaşabilen tek parti biziz. Madem ki bu partiler Türkiye’nin partileridir, bu partilere Türkiye’de seçmenler oy vermektedir, bu partilerin hepsi ile bayramlaşabilen tek partiyim. Bir de sahtekarlar var. Bayramlaşmaya gitmiyorlar ama bayramdan sonra arkada buluştuğunda kucaklaşıyorlar. Kardeşim sen kameranın önünde bayramlaşmıyorsun, neden bayramlaşmıyorsun dersen, beyefendi şunu söylüyor, şehit ailelerine saygımdan. Bravo. Arkada niye kucaklaşıyorsun o zaman? Bir partinin terör ile, terör örgütü ile bağlantısı, ilişkisi varsa o siyasi parti değildir, o parti olmasın. Ama bir partinin adayları gidecek, temiz kağıdını alacak, pusulalara devlet basacak isimlerini, resimlerini, milletin önüne koyacak, mührü verecek devletin öğretmeni, istediğine bas diyecek, bu ülkede de 6,5 milyon vatandaş bir partiye oy basacak, yolladığı milletvekili ile arkada kucaklaşacak, dışarıda bununla el sıkışan, bayramlaşan terör örgütü ile ilişkilidir diyecek. Bırakın Allah aşkına, siyaset bu kadar ucuz ve basit olamaz. Siyaset bu kadar çirkin olamaz. Ben buna itiraz ediyorum. 14 Mayıs öncesi pozitif kampanya yapıyoruz diye bunların acısını Cumhuriyetin 100’üncü yılının seçimini kaybederek verdik. Yok öyle bir şey. Çamur atıyor, öyle bir memleket ki burası bu medya düzeninde izi kalıyor kardeşim. O çamur atanın yüzüne o çamuru sıvayacaksın ki aklı başına gelsin. O yüzden efendim dün ben Ali Haydar Fırat’ın yanını terk etmesini normal şartlarda doğru bulmam. Ancak o yayına şöyle bir baktım. Yahu orada 4 tane arkadaş, konuk diye çıkarmışlar, adamda adap, usul, erkan, terbiye yok. Bir partinin genel başkanına, önceki genel başkanına ağzına geleni söylüyor, hakaret ediyor adam. Ali Haydar Fırat iade ederim diyor, hadi diyor sen kimsin? Yahu inanamadım, kahvede, ganyan oynanan yerde kullanılmayan terimlerle siyasi yorum yapıyor arkadaşlar. Ekranı altıya bölmüşler, dördüne bunları serpiştirmişler, ağızlarına geleni söyleyecekler, Ali Haydar Bey de dinleyecek. Yahu benim milletvekilim, PM üyem, Cumhuriyetin kurucu partisine, Genel Başkanına sokak ağzı ile önceki Genel Başkanına filan. Böyle bir şey olur mu yahu? Böyle bir şey yok. Nerede bu yoğurdun bolluğu, kim bunlar?

CHP’YE ESKİ CHP MİLLETVEKİLİNİN ELEŞTİRİSİ: İstemihan Bey ile sohbetimiz, merhabamız var. Yaşına hürmetimiz var. Onu rencide etmek istemem. İstemihan Bey bize gelir, bir şeyler ister, talepleri olur. Referans oldukları olur. Olmayınca böyle olur. Ne diyeyim? Muhalefet ile kavga etmek işim değil. Ben liderlere, onların seçmenlerine, liderlerine, teşkilatlarına olan saygımdan usturuplu bir dil kullanmaya, onlarla çatışmamaya, hele hele muhaliflerle asla ve asla. Zaten aynı yolun yolcusuyuz biz. Bizim mücadelemiz tek adam rejimi, sömürü, ortadan kalkan anayasanın tekrar meri hale gelmesi için. Ben enerjimi muhalefet ile harcarsam iktidara ne kalacak? Tayyip Beyin hakkından yemiş olurum. Böyle bir şey olamaz.

ADAYLIK SÜREÇLERİNDEKİ ANKET ÇALIŞMALARI: Anket sonuçlarının aksine çok az iş yaptık. Bazı yerlerde bazı zaruretler vardı. Onun detaylarını konuşuruz. Önce temel prensibi söyleyeyim. Belediye bizdeyse ki terk etmediğimiz prensip bu. Memnuniyet anketi yapıyoruz. Eğer halk belediye başkanına seçildiğinden ileride destek veriyorsa, memnuniyeti partinin oyunun üstündeyse yeniden aday yapıyoruz. Zaman zaman çeşitli şeyler soruluyor. Efendim, ben tekrar etmekten üzüntü duyarım ama ‘kurultayda Kemal Beyi destekleyenleri adaylaştırmadınız’. Şimdi, bugün geldiğim Bursa. Kemal Beyin en kuvvetli savunucularından bir tanesiydi Bozbey. Ahmet Akın kurmayı. Zeydan Karalar, Allah razı olsun kurultay salonunu bana zindan edecekti. Mersin, Vahap Seçer. Kurultayda vallahi bir oy almadım ben Mersin’den. Dönelim topuklu efemiz. Vallahi, Özlem Çerçioğlu. Gittim, 2 delege ile görüştürdü beni. Hepsini teker teker atadım. Neden? Millet memnunsa ben de memnunum. Ben takımın teknik direktörüyüm, vurduğunu atıyor. Baskette, attığını sokuyor. E, bu olmaz en bunu ayırayım, bizimkilerden birini sokayım. Öyle bir şey yok. Ben anket kötüyse belediye başkanını önden çağırıyorum, arıyorum, söylüyorum. Bunlar oluyor. Bazen başkan hayır, bendeki anketler o değil diyor. Bazen aday göstermezseniz başka partiye giderim diyor, kimi de gidiyor. Öyle şeyler oluyor. Gerginlik oluyor. Bazen arkadaşlar biz ikna ederiz diyor. Bizim parti emin olun, samimiyetimle zaten arkadaşlarımın yüzünden utanırım. PM’de de diğer listeden giren arkadaşlarım var. MYK’da başka aday önerdiğimiz, MYK’nın şiddetle karşı çıktığı ve değiştirdiği bir sürü aday oldu. MYK’dan başka adayın çıkıp PM’de başka adayın değiştiği oldu. Arkadaşlar iyi niyetle, ekrana yansıtıyoruz ya anketleri, sıralamayı filan. Fotoğrafını çekmiş, hayırlısı olsun diye müjde atmış. Aşağıda değişmiş. Vay efendim, hakkım yendi filan. Aslında süreç tamamlanmamış oluyor. Süreç PM’deki açık oylamanın sayımının ilanı ile oluyor bizde. 1148 adayın her birinin adı, bölgesi, yöntemi oylandı, o yönteme göre aday belirlendi, söylendi, tartışıldı, bu adayı neye göre belirledin sorusu yanıtlandı. Anketse, görebilir miyim deyince açıldı. Bazen jammer vardı, anket açılamadı, Selin Hanım koştu, dışarıda çıktı aldı, arkadaşa gösterildi. Öyle CHP’yi başka partilerle kimse karıştırmasın. Memnuniyet anketi başkanın lehineyse devam ediliyor. Ama şöyle istisnaları var. Memnuniyet anketi normal partinin oyunda. Başkan seçiliyor ama bütün aday adayları da seçiliyor. Orada siyasi bir karar verebilirsin, kendin farklı bir karar verebilirsin, önerebilirsin, tartıştırabilirsin. Başkan başarısızsa, aday anketine sokmuyoruz onu normal şartlarda ama İzmir’in hassasiyetinden dolayı Başkanımızı da kendisine de gösterdiğim, İzmir’de memnuniyet anketini iki kez yaptım, üçüncü kez adayları sorduğuma başkanı da koydum. Dördüncü sadece 5 adayı sorduğumuz yerde, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız da vardı, ankette kendisinden daha yukarıda olan bir arkadaşımız atandı. Bu kadar net. Herkese de anketi gösterdim, gösterebilirim. Yapanı belli, örneklemi belli. Adaylarda ankete baktık. Zaman zaman bu ekranlarda da konuşuldu, böyle net ifade edilmedi. Efendim, ön seçim yapacaktınız, niye yapmadınız? CHP olarak 890 birimde, ilçe ya da ilde ön seçim yapmak üzere yetkiyi örgütlerimize verdik. 260’ında niyetlendiler, 199’unda ön seçim oldu. Örneğin Kırklareli il başkanlığı bütün ilçelerde, bir ilçe hariç, tamamında ön seçim istedi, tamamında ön seçim yaptık. Biz bir il ön seçim istiyorsa, sen ön seçim yapamazsın filan demedik. Ama illerde şöyle bir şey oluyor, efendim ön seçimde adaylar birbirine giriyorlar. Bir daha barışmıyorlar, biz onları uzlaştıralım. Ya da siz gelin görüşün, aday sayısını azaltalım. Ankete koyun, anketi gösterelim, herkes uysun diye talepler var. Yoksa ön seçim bizim açımızdan en az başımızı ağrıtacak şey. Bu sene 4-9 Eylül arasında tüzük kurultayı ve program başlangıç kurultayı yapıyoruz. Sivas’ta başlayıp, Ankara’da bitireceğiz. Orada hem milletvekilliği, hem yerel seçimler tüzüğe nasıl yazdığımızı göreceksiniz. Ama bugünkü şartlarda 199 yerde ön seçim yapabildik ama 860 yere yetki vermiştik. Geçen seçimlerde CHP 820 yerde aday göstermişti, bu seçimlerde 1160 yerde aday gösterdik. Geçen seferkinin 2 katı kadın adayımız var, seçilecek yer açısından bakarsanız, 5 kat kadın adayımız var. 200 tane 40 yaş altında seçilecek adayım var benim. İzmir’de 30 belediye başkan adayımdan 12’si 40 yaş altında. 9’u kadın. Cumhuriyet tarihi boyunca 6 kadın belediye başkanı olmuş. 3’ü bu dönem, 3’ü 5 yıl öncesinden önce. Benim bu dönem 9 tane var, 9’u da seçilecek yerde. Belediye meclis üyelerinde yüzde 21 kadın var, belki seçilecek yerde daha iyi. Biz bir kadın ve genç devrimi yaptık. Birkaç yerde belediye başkanımız aday oluyor, bu gece burada. Listeler görüşülüyor, aday adayı partiyi savunuyor aslanlar gibi. Aday olmadığını öğreniyor, ertesi sabah bombalamaya başlıyor, istifa ediyor, başka partiye gidiyor. Böyle de bir şey yok. Sen bu partide bir sürü görev yapacaksın, bu partinin yaptığı milletvekilliğinden emekli olacaksın, gittiğin her yerde saygı göreceksin, maaş alacaksın, bir gece önce adaysın, ertesi sabah isyandasın. Bir sürü örnek var. 30 tane aday adayı var, biri seçiliyor. 29’u isyan ederse bu partiyi nasıl yöneteceğiz biz? Kim yönetecek yani?

GÜRSEL TEKİN’İN İSTİFASI: Gürsel Ağabeyle oturduk uzun uzun. Kahve içtik, sohbet ettik. Kadıköy adaylığını istediğinde geldiğinde konuştuk. Onun dışında ben Gürsel Ağabeyi severim. Ona saygım çoktur. Biz Gürsel Ağabeyin gönlünü alırız… Bir fırsatını bulsam aramayı düşündüğüm bir grup insan var ama şu an kampanyanın içindeyiz. Onlar da benim enerjimi onlarla tüketmemi istemezler çünkü parti adına bir şey yapıyor olmamız lazım. Bu kampanya bittikten sonra oturulur aranır. Gürsel Ağabey’in biraz kendi serinleme süresine ihtiyacı var. Çünkü o sakin değerlendirilir veya biz işte bu heyetlerde ben de görev yaptım. Ben de birilerini seçtim. Birileri de aday olmayınca kızıyordu küsüyordu biz de onlara kızıyorduk şimdi aynı noktaya ben mi geldim diye düşünür ve serinledikten sonra zaten baba evine döner.

HATAY VE LÜTFÜ SAVAŞ: Hatay’a belediye başkan adayı belirlemek herhangi bir belediye başkan adayı belirlemekten farklı. Hatay’da çok büyük bir travma var. 6 Şubat travması var. Bu travmadan sonra orada kendisi de önce depremzede olan, ailesinden insanları kaybeden, sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle Hatay’da önemli işler yapmış, çalışmış ama bazı beyanları kamuoyunda tartışma yaratmış bir isim. Türkiye’deki algısı başka Hatay’daki algısı başka. Hatay’da sosyolojideki algısı başka diğer sosyolojideki algısı başka. Hatay’da ovadaki algısı başka yukarıdaki algısı başka Samandağ’daki algısı başka. Öyle olunca Hatay’da hata yapmaman lazım. Herkes CHP’nin adayına yüklendi. Normalde partilerin adayını partiler belirler. Ama halkın taleplerini dinleyerek belirler. Ama bambaşka şeyler ortaya çıkıyor. Ben Hatay’la ilgili kabul ettiğim kadar heyeti toplam on ilde kabul etmemişimdir. Hatay’dan kim gelmek istese, kanaat önderlerini, çeşitli dini grupların liderlerini çok farklı yapıları, Alevi dedelerini… Çok farklı şeyler söylendi. Şikayetçi olanlar oldu, destek olanlar oldu, başkasıyla kazanamayız diyenler oldu, akıl verenler oldu, aday olmak isteyenler oldu. Şimdi Lütfü Savaş’la ilgili durum şu: Hatay’da normal şartlarda durumumuz ortada. Lütfü Savaş’ın yerel seçimde aldığı oy ortada. Lütfü Savaş’la ilgili 5 anket yaptık. O anketlerden her birinde Lütfü Savaş’ı sorduk, Lütfü Savaş’a itirazların bir kısmını gördük. Ama hani o Twitter’ın yankı odasındaki ya da İstanbul’dan bakınca görünenin dışında Hatay’da bir başka Lütfü Savaş olduğunu gördük. Anket, anket, anket bir noktaya geldi ve Hatay’da sevdiğim bir il başkanım var genç bir arkadaşım. Başkanım dedi Adana’yı, Mersin’i, Antalya’yı açıklayacakmışsınız Hatay’ı geri bırakırsanız zorda kalırız. Biz işte şöyle mesafe alacağız böyle mesafe alacağız anketi de hemen yapmayın bize bir on on beş gün verin öyle yapın. Öyle yaptık, ilan ettik. Yanılmıyorsam 10 Ocak. Sonrasında bir süre bekledik. Ayın 25’i gibi ankete çıktık, anket sonuçları gelesiye 6 Şubat geldi, oradaydık. Orada tabi söyleyince bana bazıları kızdılar ama sonra bir sürü doğrulayan oldu da. Protestolar oldu. Yüzde 99’u hükümet istifaydı orada olan. Ama Lütfü Savaş’a da söyleyenler oldu. Hatta şu anda kendisi büyükşehir belediye başkan adayı olan bir arkadaşımızın organize ettiği gruplar tepki gösterdi falan. Sen gerçekten sivil kalacaksan her türlü protesto senin hakkın. Ama yarın bir partinin adayı olacaksan bir partinin adayını gençlere yuhalatıp istifa et, adayı değiştirin falan dememen lazım bu doğru değil. O geceyi yaşadık. Geldik baktık orada başka bir şey var burada başka bir şey var ve dedik ki bir anket daha yaptıralım. Anket geldi, biz Lütfü Bey’i o gece aradık. Lütfü Bey’e o gece ulaşamadık biraz da geç saatti, sabahleyin geldi. Lütfü Bey’e dedik ki Hatay’da alternatif geliştirmemiz lazım ama bu sana rağmen olmaz. Çünkü anket şunu gösteriyor Ak Partiyle Lütfü Bey yine kafa kafaya. Alt kırılımlarda AKP ve MHP seçmeninden ciddi oy alıyor, ovadan ciddi oy alıyor ve kafa kafaya bir durum var ama kararsızlar var ve başka adaylara giden oy var ve burada şöyle bir durum var. Bir grupta diyor ki Lütfü Savaş aday olmazsa biz adayımızı çekeriz diyen arkadaşlar var. Samimiyetle Lütfü Bey’in önüne koyduk. O da kendi yaptırdığı anketleri getirdi. Sonra dedim ki Lütfü Bey’e siz bir adayın elini kaldırmayı düşünüyorsanız biz o adayda birleşebiliriz. Siz bu seçimle ilgili kendinizden emin konuşuyorsanız benim bunu danışmam lazım. İki saate yakın müzakere edildi. Sonuç şu: Kazanacaksak Lütfü Bey’le kazanırız. Aday değiştirmeye kalktığımız takdirde bazı kazanacağımız ilçeleri kaybedebiliriz. Lütfü Bey gitgide ivmelenen şekilde gidiyor, bizdeki anketlerde de öyle gözüküyor. Yani hasar onarılıyor gözüküyor ve Lütfü Bey’i gecenin ikisinde çağırdım, belediye başkanlarımızın, ilçe başkanlarımızın taleplerini, kendi öngörülerimi söyledim ve dedim ki yola sizle devam ediyoruz, gece ikiydi. Haluk Levent ankete konmadı. Haluk Levent evet deseydi ankete konurdu. 60 PM üyemize dedik ki Hatay kritik. Kafa kafayayız. Hatay değiştiği takdirde birtakım destekler almamız söz konusu ama ankete koymadan kimseyi atamam. Temas ettiğiniz, aklınıza yatan kişilerle görüşün onay veren olursa bana bildirin dedim. Ben ankete koyacağım onları bir haftamız kaldı dedim. Mesela Mert Fırat dediler, Mert Fırat’la da konuştuk. Seni ankete koyalım mı diye. Mert Fırat dedi ki 30 günde 28 turnem var ne anketi. Haluk Bey de değerlendirmiş, olmaz dedik. Resmi teklif götürmedik ama PM üyemiz veya MYK üyemiz olur alıp da bize söyleseydi Haluk Bey’i de ankete koyacaktık. Lütfü Bey en son kalktı dedi ki bu kadar iş oldu bitti siz beni hiç üzmediniz bir de bana hiç haksızlık etmediniz dedi. Sarıldık birbirimize gözlerimiz doldu ayrıldık. Helalleşmek zor bir iş hakikaten. Lütfü bey gelip şimdi işte Mersin’de, İzmir’de, Beşiktaş’ta belediye başkanlığı yapar gibi gidip de şehri güzelleştirmeye uğraşmayacak. Yıkık, çökük hala altında binlerce belki iki bin üç bin tane hemşerisinin hala göçük altında bir şehri ayağa kaldırmaya çalışacak. Yani bir travmayı kaldırmaya çalışacak. Kolay bir iş değil ve bununla ilgili onun talebi var. Siyaset insanla yapılan iştir. Hatası olur, eğrisi olur, doğrusu olur. Ama bu süreci çok samimiyetle yönettik. Şu da oldu, bakın çok samimice cevaplayayım. Lütfü Savaş’ı protesto edenler oluyordu. Biz ankette başka bir şey görüyorduk, sahadan başka bilgiler geliyordu. Lütfü Savaş’ın o aday gösterilmeme ihtimalinin ortaya çıktığı üç gündeki Hatay’da yaşananlar görülünce bir karşı fikrin olduğu da ortaya çıktı o da Lütfü bey için çok hayırlı oldu. Sanki İstanbul’dan bakınca Hatay Lütfü beyden nefret ediyor, sokakta yürüyemiyor, protesto üstüne protesto ediliyor ve biz yine de aday gösteriyoruz. Lütfü Bey’e belirli protestolar vardı yüzde biri Lütfü Bey’eydi ama Lütfü Bey aday olmayacak mı acaba deyince, belediyenin önünde on binler toplanınca birileri onu da gördü. Lütfü Bey’e de bu istenmeyen adam zorla aday yapılıyor falan değil. Lütfü Bey’in bir alternatifi olup onun üzerinde oy alsaydı Lütfü Bey’de samimiyetle o kişiye onay verirdi. Ama hep şunu dedi bu seçimi ben alırım, bu işi yarım bırakmam, Hatay’ı iyi biliyorum ve böyle olması gerekiyor diye. Meselenin özü sözü budur yani. Eksik yaptıysak hata yaptıysak da çok titizlendiğimizden olmuştur ama ben sürecin dışardan bakıldığında belki biraz şöyle böyle oldu ama hakkaniyetle ve titizlikle ve samimiyetle yürütüldüğünü açıklıkla ifade etmek isterim.

İSTANBUL’DA ADAY BELİRLEME MESAİSİ: Yani şunu söyleyeyim saray rejiminin tek umudu 1 Nisan’dan sonra birbirine düşmüş bir CHP. Hem de CHP’deki bazı böyle sonuçları hazmedemeyen çok az sayıda arkadaşın ki onların da böyle partinin köklerinden falan gelmiyor nereden geldiği de bazı böyle belirsiz kişilerin oradan buradan ona buna iftira yazan birtakım yapılar var onların da tek umudu partinin kavga etmesi. Vallahi hiç öyle bir şey yok. 10 yaşında yatılı okula gittim. 17 yaşında mezun oldum. 6 sene yatılı kaldığım arkadaşlarım ve eşleriyle hala her sene bir hafta tatil yaparım. Hayatta dost bildiğimi hiç düşmana çevirmedin, arkada kimseyi bırakmadım ve İmamoğlu’yla aramda olan ilişki biz İmamoğlu ile hem partinin kaderini değiştirmek hem Türkiye’nin kaderini değiştirmek üzere partiyi seven her CHP’liyle olduğu gibi kader birliği yapmış. Ben ne Ekrem Bey’den bir yanlış beklerim, bugüne kadar birbirimize öf demedik. Birbirimizin hukukunu kendi hukukumuzdan fazla koruyoruz. Çünkü böyle acaba kavga ederler mi çabaları olduğunda ve normalde en yakınlarımla paylaşmadığım bilgileri Ekrem Bey de en yakınlarıyla paylaşmadığı bilgileri aman başka yerden olur da bu update olmaz bilgiler diye birbirimizle paylaşırız. Bu kadar kardeşlik hukuku içinde ilerleyen bir ilişki yok. Yatılı okul arkadaşlarımla aramdaki ilişki neyse Ekrem beyle aramdaki ilişki odur. Yatılı okul arkadaşlarımla ailecek görüşüyoruz, Ekrem Bey’le çok iyi siyasi ilişkimiz varken ailecek de bir araya gelmeyi tercih ettik. Çünkü bu kişisel ilişkilerin devamlılığı çok çok da iyidir. Kimse boşu boşuna beklemesin öyle birbirimizle çatışacağız falan. 31 Mart’tan sonra onlar millete acı reçete içirirken, kemer sıkarken, sıkı para politikası varken, vergiler varken, fiyatlar fırlayacakken güçlü sosyal demokrat, emekten yana yerel belediyelerde çok iyi işler yapan parlayan belediye başkanları çatır çatır genç, 43 yaş ortalamasında bir MYK. Görün bak neler olacak. Böyle bir şeyin bir sol, sosyal demokrat alternatif açısından onlar için çok büyük tehdit olduğunun farkındalar. Bir tek ümitleri var: Özgür Özel Ekrem İmamoğlu’yla Özgür Özel Belediye Başkanlarıyla Özgür Özel ekip arkadaşlarıyla kavga eder onlar birbirlerine düştüğünde biz millete acı reçeteyi dayaya dayaya içittiririz hesabındalar. Hiç beklemesinler. 1 Nisan’dan sonra birleşik, bütünleşik, yerel yönetimleriyle genel merkezi etle tırnak gibi iyice birleşen birbirinin arkasında kaya gibi duran, Ak Partiye muhalefetin en kuvvetlisini yapıp onların ensesinde boza pişirecek, nefes aldırmayacak, haksızlığa hukuksuzluğa direnecek, yoksulun işçinin emekçinin hakkını savunacak kuvvetli dipdiri bir sol sosyal demokrat parti görecek karşısında. Hiç öyle biz birbirimizle uğraşıp da Tayyip Bey’i rahat bırakacağız diye düşünmesin. Bunu düşünen bunu isteyen hakikaten vatana ihanettir. CHP birbirine düşsün de Tayyip Bey yine tekerini döndürsün. Bu vatana ihanettir. Bizim bu insanları parti içi kavgalarla ezdirme niyetimiz yok. İstanbul’u üç kişi belirledi ama iki kişi çok çalıştı. Özgür başkanım, il başkanım ve Ekrem Başkan. Ankara’yı üç kişi belirledi ama iki kişi çok çalıştır. Ankara’da Mansur Başkanım, Milletvekillerinden oluşturduğum heyet ve il başkanım. İzmir’i de üç kişi belirledi. Yoğun olarak ben, MYK üyelerimiz ve İl Başkanımızdan oluşan heyet. Ama bu üçünün birleştiği yerde MYK’ya sunulmadan önce bana geldi. Ben İstanbul’da Ekrem Bey ve İl Başkanıma alan daraltmadım çalışsınlar diye. Ancak kriterlerimizde anket yapma şartı vardı tıkır tıkır yaptılar. Kadında İstanbul zayıf kaldı onlar da üzgün ama gençte zayıf kalmadılar. Ben parti meclisine aday belirlemedi 11 kriteri teker teker saydım. Yerel yönetimlerde tecrübe eğitim yüksek lisans yabancı dil bilmem ne. Aynı standartlar. İstanbul’da aklıma yatmayan olduğunda geri gönderdim. Değiştirdiler, yeniden geldiler. Yeniden ölçtük. Ankara’da Mansur Bey’e alan açtım. Neden alan daraltmadım biliyor musunuz? Burası İstanbul’da Belediye Meclis çoğunluğunu alacak en iyi formülü kendisi üretsin diye. Ankara’da aynı şey oldu. Kimse Ankara’yı konuşmuyor.

İLGEZDİ’NİN AÇIKLAMALARI HAKKINDA: Benim Maltepe Belediye Başkanımızın geçen sefer adaylığına itirazım olmuştu bütün Türkiye biliyor. Ataşehir Belediye Başkanımızın Türkiye siyasetindeki aktivizmi, İstanbul’daki aktivizmi kişisel ilişkide hiçbir sorunum yok ortadadır. Yine bir belediye başkanımızın daha durumu Şişli Belediye Başkanımız son derece duygusal ve anketlerdeki durum, adaylar, gençleşme falan olunca Ekrem Başkan’a dedim ki konuşun. Benim de işim kırgını küskünü azaltmak. Ben istemem ki Ataşehir Belediye başkanı istifa etti bağımsız aday olacak falan. Ben bugüne varmak isterim. Partimin adayının oylarını bölecek bir rakip aday olmasın isterim. Hele hele iyi ilişki içinde olduğum, partililiğine kefil olduğum birbirimize emeğimiz olan arkadaşlarımızın karşımızda yer almasını istemem. O yüzden de bu meselelere ben ondan diyorum serinleme süreleri iyidir. Sarıyer’de hatta bir gün adaylığını açıklayacaktı ben telefonla konuştum bir gün ertele diye. Yani sonuçta birbirimizin yüzüne bakacağız. Mesela Sarıyer bu tansiyonu yönetmek isteyip de yönetemediğimiz bu tansiyonu bizim açımızdan elverişli bir sonuç doğurmadığı bir yer oldu.

ÖZGÜR ÖZEL’İN GENEL BAŞKANLIĞI: Partiyi kendi gözümde konumlandırdığım yer emekten, emekçiden yana olduğu için, Ezilenden yana olduğu için ve mavi-beyaz-gri yakalıların hepsini emekçi gördüğüm için, plazada sömürülen emeğin hakkını aramam gerektiğini düşündüğüm için, teknoloji 4.0-5.0, endüstri 4.0-5.0 konuşurken birilerinin de emek 4.0-5.0’ı savunması gerektiği için benim aklımdaki partinin konumlandığı yer soldadır. Bu meselenin kendisi de artık sol diye diye değil, solun gereğinin yapa yapa insanları sol partiye oy vermeye ikna etmektir. Türkiye’de sol deyince başka bir şey anlıyorlar. Baktığında bugün sağcıyım diyenlerin yüzde 70’i solcu aslında gerçekte baktığında. Sağ sol meseleleri öyle şeyler olmuş ki nasıl bir partinin liderliğine adaysın dersen aslan gibi sol bir partinin liderliğine adayım derim. Ama soldan ne anladığımı, muradımı anlatsam ve bunu etkili bir şekilde anlatabilirsek zaten solculuğu bana bırakmayacak bir sürü gariban sağcı var memlekette. CHP’yi sol bir parti yapmaya ve gerçekten sol sosyal demokrat yönelimleri, güçlü bir parti yapmaya adayım dedim. Ben Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidar yapmaya adayım, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak partinin ilk genel başkanına da görevi devraldığım son genel başkanına minnet ve vefa doluyum. Vefamı da onların partisini iktidar yaparak göstereceğim.

ATATÜRK’E SIĞINMA TARTIŞMALARI: Mesela Bahçeli, Özgür Özel demiş, ruh mu çağırdı da Atatürk’ün bunu istediğini biliyor demiş. Biz ilkokulda Atatürk ölmedi kalbimizde yaşıyor şarkısıyla büyüdük. Bahçeli için saraya yaslandığında koltuk değneği olduğunda öldü tabii. Atatürk bizim için ölmedi. Atatürk’ün sözü, söylevi kütüphanemizde başucumuzda duruyor, sözü kulağımızda çınlıyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin benim o sohbette söylediğim şey şuydu. CHP iktidar olmak için insanları heyecanlandıracak ve insanlara umut olacak söylemleri bulmak, bu söylemleri tekrar etmek, insanları ikna etmek durumundadır. Sıkıştığında Atatürk’e sığınan bir partinin sadece Atatürk diyerek siyaseti yürütmesi mümkün değildir. Bu sözümün arkasındayım. Ama ben bu sözü söyledim diye Atatürk’ün kurduğu partinin son genel başkanı olarak bir Atatürk atfıyla 81 ilin il başkanına onların omuzlarına o yükü, sırtlarına o gücü vererek illerine yollamamda ne mahsur var? Benden daha çok kim hak ediyor bunu söylemeyi? Tayyip Erdoğan mı iki ayyaş dediğine şimdi Cumhuriyet’in banisi diyerek, Atatürk dememek için gazi diyerek konuşan mı? Ya da düne kadar Atatürkçülüğü kimseye bırakmayan Bahçeli’nin ‘keşke Yunan kazansaydı’ diyen Fesli Deli Kadir’in talebeleriyle hemhal olmuş, kol kola girmiş. Ona mı yakışır bana mı yakışır? Elbette Atatürk’ü tek sığınılacak liman, tek kullanılacak söz, argüman olarak kullanmak değil ama motivasyonsa motivasyon, hatırlatmaysa hatırlatma, vasiyetse vasiyet. Benim görevim ondan emanet koltuğunu Türkiye’nin iktidar partisinin koltuğu yapmak. Başka çare yok.

SAĞA ÇEKTİ TARTIŞMALARI: Ankara’nın tamamı ülkücü olmadı. Bir kere şöyle bir şey var. Etimesgut’ta o tartışmalar çok oldu, adayımız ortada. Mamak’ta çok oldu, adayımız ortada. Çankaya’da, Yenimahalle’de mevcut belediye başkanlarımız da. Ama bazı sahadan gelen isimler var. Ama şöyle. Hiç iddia koyamadığımız ilçelerde seçilecek ya da çok oy alacak adaylar var. Ama belediye meclis listesinde de bir sürü CHP’li var. O CHP’lilerin büyükşehir belediye meclisine taşınması da çok önemli bir mesele. Oralarda CHP’nin Altı Okunun altında oyların birleşebilmesi çok önemli bir mesele. Orada hem Mansur Başkan’ın hem il başkanımızın hem MYK üyelerimiz ve milletvekillerimizin onaylarıyla, emekleriyle ve kavgasız dövüşsüz bir liste var Ankara’da. Gerçekten eleştirinin en az olduğu. Bir de biraz önce söyledim. Yavaş yavaş irtifa kazanan değil tırmanan bir trendi var Ankara’nın. Rakam vermeyi çok sevmiyorum ama. Şimdi elimizde üç belediye var. Ama böyle ona yakın veya 7-8 belediye alınca CHP kimse şaşırmasın.

KILIÇDAROĞLU’NUN AÇIKLAMALARI: Ben yani iki üç kez ziyaret ettim, bir araya geldik, sohbet ettik. İmkân oldukça bir araya geliyoruz. Hatta bir yeni yıl yemeği önceki dönem genel başkanlarımızla mutabakata vardık ancak Altan Öymen’in eşinin rahatsızlığından o ertelendi, sonra olmadı. Ama önceki dönem genel başkanlarımızla iyi bir ilişki içindeyiz. Genel başkanımıza Almanya’ya gitmeden önce bir uğramıştım, bilgi vermiştim. Bir diyeceğiniz var mı diye sormuştum. Sonra dönüşte uzun bir telefon görüşmesinde önerileri olup olmadığını sordum. Sayın genel başkan isim önerisinde bulunmadı, herhangi bir isim telaffuz etmedi. Zaten CHP’nin geleneğinde böyle bir şey yok. Genel başkanımız önceki genel başkana bir diyeceğiniz var mı diye sorduğunda Sayın Baykal milletvekili olmak istemişti, o da onu milletvekili yapmıştı. Sayın genel başkan bana bir isim söylese başımızın üstündedir ama sayın genel başkan böyle bir şey hele hele yerel yönetimler düzleminde yapmaz, yapmadı. Ama ben yine de kendisine bir öneriniz, uyarınız var mı dedim. Yok dedi. Belli konularda uyarıları, önerileri oluyor sonuçta. Şimdi genel başkanı çok tanımayan birilerinin yaptığı çok acayip işler bunlar. Biz genel başkan ile 8-9 yıl beraber çalışmışız. Bir grup böyle, bir gerçek kişiler var ama trol gibi utanması olmayan, partiyle ilişkisi nereden kurulduğu belli olmayan kimseler. Ben genel başkanı ziyarete gidiyorum, genel başkanla görüşüyoruz, daha ben oradan çıkmadan basın mensuplarına perde arkası atmış. Çünkü bu partinin normal işleyişi içinde o arkadaşların işi yok. Geçen gün bir tane utanmaz tweet atmış bir tane dandik bir siteye bir şey yaptırıyorlar sonra onu tweet atıyorlar. Sonra Yeni Şafak bunu manşet yapmış. Şimdi bu adamdan Kemal Bey’e bir fayda gelir mi? Bunu trolümsü bir tane adam yapıyor bir hesap. Herkes biliyor bunu. Adını söyleyip de nefesimi tüketmeyeyim. Gerçekten CHP’nin bunlardan bir güzel arınması lazım. Bugün de olur olmaz bir tweet atılmış, arkadaşlar tepki gösteriyorlardı. Olacak işler değil. Asla tasvip etmeyi bırakın, nasıl laflar nasıl sözler. Siyaseti bu hale getirenlerin hepsinin bilmesi gereken şeyler var. Bir de bunlar muhalif falan diye geçiniyorlar. Bunlar Tayyip Erdoğan’ın teknesine böyle iki elleriyle su taşıyorlar. Omuzlarında su taşıyorlar. Onu öyle bilsinler. Onların hepsinin gereğini CHP’liler yapacak.

İYİ PARTİ İLE İLİŞKİLERDE SON DURUM: Eski dosttan düşman olmaz. Prensibimiz bu. İkinci prensibimiz İYİ Parti ile ilişkileri ikiye ayırıyoruz. Balıkesir özelindeki özel ilişkilerimiz. İYİ Partililerden beklentimiz var. Aslında hem genel başkanlarından da bir beklentimiz vardı. Anlaşılıyor ki pratik siyaset bunu mümkün kılmayacak. Geçen sefer Balıkesir’de Ahmet Akın’ı aday gösterdik. Ahmet Akın seçimi almıştı. İYİ Parti İsmail Ok diye bir milletvekilleri vardı. İnanılmaz ısrarlar Balıkesir’i bize bırakın. Meral Hanım istedi. Kemal Bey kabul etti. Ahmet de ikiletmeden ama iki gözü yaşlı Balıkesir adaylığından çekildi. Sonra o İsmail Ok o seçimi iki eliyle gitti AKP’ye bıraktı, yani kaybetti. O İsmail Ok partisinden istifa edip AKP’ye katıldı. Yani orada bir milli irade hırsızlığı, siyasi bir yankesicilik yapıldı. Balıkesir’in iradesi çalınıp, Balıkesir bir sosyal demokratta bir Millet İttifakı belediyesi olacakken önce AK Parti’ye bırakıldı sonra o operasyonun parçası şahıs AK Parti tarafından milletvekili yapıldı. O sırada Ahmet çok üzgün. Ben Meral Hanım’ın biraz da böyle Meral Hanım’ın tavırları öyle hoştur. Bizi hepimizi şöyle yapıp, ‘Bunların hiçbirine bir borcum yok sana var Ahmet, bir gün o borcu ödeyeceğim’ dediğine şahit oldum. Ve bu seçimlerde biz Ahmet Akın’ı aday yaptık. İYİ Parti’nin burada bu borcu ödemesini, o jesti yapmasını bekledik. Ben hala bekliyorum. Sayın bir milletvekilimiz de oradan aday gösterildi İYİ Parti’den. Kendisi de kampanya yapıyor. Ben hala daha kendilerinin geçen seferden bir borcumuz var burayı biz AK Parti’ye bırakmıştık. Çünkü kendileri orayı kazanmıyor ama onlar çok gayret edip yüksek oy alırsa Ahmet’imiz kaybeder diye ödümüz kopuyor. Gerçi önde, anketlerde iyi gidiyoruz ama korkuyoruz. Ama ben geçen gün Balıkesir’de söyledim. Benim beklentim biz bu işi tepede halledemiyorsak da İYİ Parti’nin iyi insanları Balıkesir’de 5 sene önce ne yaşandığını biliyorlar. 5 sene önce milli irade hırsızlığı, siyasi yankesicilik bir tarafı şimdi yine karşımızda aday. Orada bizim artık hakkın yerini bulması lazım. Bu jesti İYİ Parti’nin yöneticilerinden görmüyorsak da Balıkesir’deki İYİ Parti seçmeninden göreceğimizi umut ediyoruz.

CHP’YE NEDEN KIZGIN MERAL HANIM? Şimdi şundan kızgın diyemem. Bence kızgın olmasa çok iyi olur. Biz sonuçta ikimiz de saraya itiraz eden Bahçeli’ye itiraz eden bu ülkenin kurtuluşunun Güçlendirilmiş Parlamenter sistemde olduğunda birleşmiş, bunun için imzalarıyla buluşmuş, kuvvetler ayrılığını savunan, hukukun üstünlüğünü savunan, Atatürk ilkelerinden taviz vermeyen ve bu konuda birbirine bir eksikliği bir fazlalığı olmayan. Şimdi ben MHP’ye AKP’ye dünya kadar laf ederim de İYİ Parti seçmeniyle CHP seçmeninin bu noktada birbirinden farkı yok. Biz o yüzden aynı yolun yolcusuyuz. Biz eski dostuz düşman olamayız. Kişisel olarak da böyle. Ama şöyle bir gerçek var. Ben bir partinin genel başkanı olarak siyasetin doğası gereği, kendi partilerinin iç dinamiklerine bakılınca, CHP ile işbirliği yapmak partimize zarar mı veriyor düşüncesiyle bu seçimi kendi ayrı seçimleri olarak görmeyi tercih ettiler. Burada bir strateji olarak –yanlış bir şey söylemek istemem- bizle çatışmanın belki kendi seçmenini konsolide edeceğini düşünmüş olabilir. Ben İYİ Parti’ye küfreden kimseyi görmedim. Ben İYİ Parti’ye teşekkür ediyorum. Hatta Meral Hanım savaş ilan ettiğinde ben barış ilan etmiştim. Eğer İYİ Parti’ye eksik bırakılmış bir teşekkür varsa ben kendilerine onların bizimle ilişkiyi bitirdikleri ana kadar her şeye teşekkür ederim. Birbirimize teşekkür ve minnet borçluyuz. Ama bu siyaset şunu kaldırmıyor Türkiye’de. Ben eğer ki normal bir düzlemde olsak, bu ülke bu halde olmasa birbirimizle rekabet edelim, Özal’la Demirel’in atıştığı gibi tatlı tatlı atışalım, İnönü’nün yaptığı gibi nüktedan işler yapayım, yarışalım kim kazanırsa o yönetsin. Koalisyon da olur. Ama öyle bir yerde değiliz. Memleketin savrulduğu yeri görüyoruz. Memleket çok zor durumda. Hukuken de dış politikada da. Dört gençten üçü bavullarını kafasında toplamış, fırsat bulursam yurt dışına gideceğim diyor. En büyük beka sorunuyla karşı karşıyayız. Yokluk, yoksulluk, işsizlik ve bir yandan da anayasasızlaştırma sürecinin verdiği keyfiliğin sonunda bizim bundan sonra muhalefet olarak bu kadar büyük bir tehlike varken bizim benzer düşünen ve benzer davranması gerekenler olarak birbirimizle didişmemizin bir tek o sarayda oturana faydası var, o rejime faydası var. Biz birbirimizle enerji harcayamayız, birbirimizle kavga edemeyiz. Ben alttan almak ya da duymamak stratejisi değil ben hep söyledim geçen ittifak yaparken de hep şunu söyledim. Muhalefete muhalefet etmek muhalefetin işi değildir. Muhalefete muhalefet iktidarı sevindirir. 1 Nisan’dan sonra da öyle. Kapalı grupta da söylüyorum. Arkadaşlar muhalefet muhalefetle kavga ediyorsa araya girin. Muhalefet iktidarlar araya girmeyin ve asla ve asla bir muhalefet partisiyle kavga etmeyin. Asla yapmayın bunu. Çünkü bize milletin verdiği görev bu değil. Muhalefetin muhalefetle kavgası iktidara can simidi atmaktır.

CUMHURBAŞKANI, ‘BAZILARININ EMEKLİLERİ TAHRİK ETTİĞİNİ GÖRÜYORUM DİYOR.’ EMEKLİLERE YÖNELİK BİR PLANINIZ, PROGRAMINIZ, SÖYLEMİNİZ VAR MI? Birincisi bundan çok memnun oluyorum. Çünkü gelsin şimdi mindere burada güreşelim. Orada hepimizin gurur duyacağı bir KAAN uçağının kanatlarına yapışıp bu kadar rezilliği unutturmaya çalışmasın. Türkiye’de TÜRK-İŞ açlık sınırı olarak 16 bin 200 TL’yi ilan etti. Bunlar emeklilere 10 bin lira veriyorlar. Açlık sınırının neredeyse yarısına emekliyi yokluğa, yoksulluğa, açlığa mahkum ettiler. Pazarlar dağılıyor yüzünü kapatan teyzeler pazarda anneler, ablalar ezilmiş sebze meyve topluyorlar. Bugün marketlerde böyle çürümeye yüz tutmuş sebzeleri olgunlaşmış sebze diye yarı fiyatına satıyorlar, millet onu kapışıyor. Bu tutmuş diyor ki birileri emekliyi kışkırtıyor. Sen bu yaptıklarınla emekliyi kışkırtmıyorsun da ben söyleyince mi oluyor? Keşke emekliyi kışkırtabilsem, keşke gücüm olsun, çok ümit ederim emeklileri sokağa dökebilsem, keşke emekliler haklarını aramak için yürüseler, işçiler yürüseler. Keşke 500 bin tane emekli Taksim’e gitse de Taksim’i zapt etse. Diyecek darbe çağırıyor. Sokağa davet derler buna. Hak aramak, hak. Bugün Washington’da Beyaz Saray’ın karşısında siz gösteri yaparsınız polis sizi korur. Bundestag’ın karşısında istediğiniz protestoyu taşkınlık yapmamak suretiyle yaparsınız, Alman polisi göstericiyi korur. İngiltere’de 10 numaranın kapısına gidip protesto yapıyor insanlar. Türkiye’de saraya doğru mendil atmaya kalksan kafanı koparırlar. Bir kere demokrasi tepki ve protesto rejimidir, bununla tanışacaklar, bunu görecekler. Sen emeklinin gırtlağına basacaksın, bir tokat atacaksın öbür yanağını dönecek. Böyle bir şey yok. Emekçi de hakkını arayacak, emekli de hakkını arayacak. Öyle kışkırtmak diyor. Benim işim bu kardeşim. 10 bin lira verdiğin emekli susuyorsa, bir şey demiyorsa onu kışkırtmak benim vatan görevim, vatan. Ona hakkını arattırmak, onun hakkını söylettirmek benim görevim. Bana bu ülke bunun için görev vermiş. Ben ana muhalefet partisin lideriyim. İki, bugün demiş ki, efendim bak öldük, bittik diyorlar, yüzde 4,5 büyüdük. Kim büyüdü? Ben beşli çeteye, Albayraklara, Çalık Grubuna büyüyor musun diye sormuyorum, ben büyüyor musun diye emekliye soruyorum. 10 bin lira ile bir emekli büyür mü? 17 bin 2 lira alan asgari ücretlinin Tayyip Beye uyup Allah muhafaza 3 de çocuk yaptıysa, 5 kişilik ailesinin karnı doyar mı? Üniversiteye giden çocuğuna yurt parası mı bulacak, burs parası bulamazsa nerede yatacak, nerede kalkacak bu insanlar? Bu ülkede böyle bir derin yoksulluk, işsizlik varken, bu ülkede bu kadar ciddi sorunlar varken, esnafı, çiftçinin, işçinin. Arıcıların sorunlarını bir dinleseniz, bir arıcıları dinleseniz Allah Allah dersiniz. Dün dinledim biraz inanamadım. Sindirilmiş, bastırılmış, hak araması unutturulmuş, tepki ve protestonun terörizmle, darbecilikle eşleştirildiği ve maalesef seçim var hadi susalım, hadi darbeci demesinler. Söylüyorum, kimseden korkmadan. Şu seçimler gelecek, geçecek. Bu seçimlerden muhalefet güçlenerek, bütünleşerek çıkacak. Bunların iktidarını yerelden dengeleyeceğiz. Ondan sonra nasıl muhalefet yapılıyormuş görsünler. Burunlarından fitil fitil getireceğim o emekliye vermedikleri zammı. Burunlarından fitil fitil getireceğim o asgari ücretliye yaptıklarının. Hadi bakalım, 3 işçi sendikalı oldu diye 100 tane işçiyi birden birbirini ihbar etmedi diye atsınlar. O fabrikalardan da hesap soracağız, onlardan da soracağız, bu düzene yol veren Çalışma Bakanlığından da soracağız. O plazalarda emeği sömürülenlerin, motokurye olarak o yollarda katledilip de bir celsede 20 bin lira ile serbest bırakılan Cumhurbaşkanı oğlunun satın aldıklarının hepsinin hesabını soracağız. Bu staj mağdurlarının hesabını soracağız. Seçimden önce kandırılıp kademeli getireceğiz diye EYT’linin de Bağ-Kurlunun da hesabını soracağız. Biz bu milleti sokağa dökeceğiz kardeşim. Sokağa çıkacağız, hakkımızı alacağız, evimize döneceğiz. Demokrasi tepki ve protesto rejimidir. Sendikal haklar için de mücadele edeceğiz. Zamlara karşı da direneceğiz. Kan akıtmayacağız, çerçeve ve cam kırmayacağız ama hakkımızı arayacağız hep beraber. Onlara 49 yaşında sol bir lider, sosyal demokrat bir lider nasıl madencinin önüne düşüp haklarını alana kadar bunların burnundan getirdiyse, sol sosyal demokrat bir lider işçi sınıfına nasıl liderlik edecek görecekler. Emeklilere, emekçilere, gençlere nasıl liderlik edilir görecekler. Burası onların yağmalayacağı bir ülke değil. Benim dedem, dedelerim. Tayyip Erdoğan çağırdı diye havaalanına 7 tane AKP Gençlik Kollarından çocuğu koyup da kot pantolon üstüne perdelik kumaştan kefen geçirip ölmeye geldik demekle olmaz. Bizim dedelerimiz öyle perdelik kumaştan kefen giyenler değil kefensiz yatanlar, Çanakkale, Conkbayırı’nda. Onlar milliyetçi olacak, beka sorunundan korkacak, biz terörist olacağız öyle mi? Geçen seçim, İBB’yi CHP kazanırsa İSPARK’ı PKK’ya veriyordu. İSPARK’ta PKK’lı mı çalışıyor şimdi. Dönün bakın. Mansur Yavaş kazanırsa su faturalarını DHKP-C dağıtacaktı. Yalancı Süleyman Soylu böyle söylüyordu. Faturaları kim dağıtıyor şimdi Ankara’da? CHP gelirse yardımı kesecekti. Bu yalan ve talan düzeninin tamamını sona erdireceğiz. Bir tek şey bekliyoruz. 31 Mart’ta bu gücü dengeleyecek yerelden bir gücü bize versinler, bakın ne yapıyorum onlara. Demin söylediğim gibi cam, çerçeve kırmadan. Bu onların Türkiye’ye dayattığı hegemonya, bu onların Türkiye’ye dayattığı söylem üstünlüğü. Buna teslim olduğunuzda zaten 10 bin lira en düşük emekli maaşına razı geliyorsunuz. Buna teslim olduğunuz gün sendikasızlaşıyorsunuz, 17 bin lira asgari ücrete geçinmek zorunda kalıyorsunuz. Buna teslim olduğunuz gün sizin birçok meslektaşınız AKP’yi rahatsız edecek haberler yaptığı için çalıştıkları yerlerden ediliyorlar. Kendi başlarına freelance çalışmak zorunda, bilmem ne? Bu yüzden gazeteciler işsiz. Buna teslim olduğumuz için. Sokak haktır. Eğer kanunlara karşı iş yapmıyorsanız, cam ve çerçeve kırmıyorsanız. Can yakmıyorsanız. Kamu mallarına zarar vermiyorsanız, tepki ve protesto haktır. Bu topluma hak aramayı terörizm, uç davranışlar, devlete karşı ayaklanma, darbe girişim diye söyleyip de bunu kabul ettiğiniz gün siz kaybediyorsunuz. Kabul etmiyorum, kabul etmeyeceğim ve bunu mücadelesini vereceğim. Teker teker işten atılan gazetecinin de, emeklinin de, emekçinin de, çalışanın da, işsizin de bu çarpık düzenden, bu sömürü düzeninden, hakkını teker teker alana kadar, burunlarından fitil fitil sökene kadar mücadele edeceğim. Benim işim bu.